26 Mayıs 2010 Çarşamba

Hangi Adnan Polat?



10 gün oldu sanırım, zaman zaman bu soruyu kendime soruyorum. Kendime sormakla kalmayıp, sosyal medya üzerinden fikrine saygı duyduğum insanlara bazı sorular soruyorum, zaman zaman kendimi kaybedip, tweetliyorum. Hayatım boyunca olayları siyah ve beyaz olarak ayırmaktan uzak durum. Arada kalan rengi görmeye çalıştım. (Ankaragücü ve Gökçekler hariç)

Şimdi durup düşündüğüm zaman da garip bir Adnan Polat çıkıyor karşıma. Elimden geldiğince adım adım gitmeye çalışacağım. Adnan Polat ve özellikle Haldun Üstünel'in niçin bu kadar sevildiğine bir bakmak lazım önce. Yahut havaalanı dolduran, sonra bizi terk edenler niçin bir süre baş tacı yaptı trübünler?

Benim cevabım çok basit. 2000 ile 2007 arası (hatta 2008) o kadar garip transferler yaşadık ki biz, sonrasında gözlerim her boyandığında sustuk yahut gerçekleri göremedik. Bu bir sezon için normaldir belki. İnamota, Heinz, Almaguer, Carrusca ve bir ton gereksiz insan gördü bu gözler o formanın altında. Sonrasında amacı futbol oynamak değil, para kazanmak olan Lincoln'e taptık hepimiz. Teknik direktör olarak Kalli geldi, sustuk hepimiz. Sezon sonu hoca değiştirip, takımın "papazları" ile şampiyon olduk, sevindik hepimiz.

Şampiyonluğu kazandık o sene belki, ama çok şey kaybettiğimiz gün gibi ortada. Adnan Polat öncesi süreçte, önce Bülent Korkmaz'ın kalbi kırılmıştı. Adnan Polat sonarsı dönemde ise sevin yahut sevmeyin bu takıma emekleri tartışılmaz bir adam olan Hakan Şükür ile başladı vefasızlık.

Hakan Şükür'ü ben şahış olarak sevmem, sadece siyasi görüşünden dolayı değil, abicilik kültürünün o boyutu bana biraz ters gelir. Sonraki sezon ise iki büyük değeri harcadılar.

Birisi Hasan Şaş, diğeri Bülent Korkmaz. Ve bence bu artık post Demirörenci zihniyetin doruk noktası idi. Arada bir de Skibbe gitti güme. Eğer Skibbe gibi bir hoca getiriyorsan takımın başına, 6-7 ay yerine 2-3 seneyi gözden çıkarman lazım. Post Demirörenci zihniyet diyorum, çünkü bir ara Beşiktaş kendi çocuklarını harcarken gözünü yummuyordu. Sıra bize gelmişti.

Peki bütün bunlar olurken, iyi Adnan Polat neler yaptı. Skibbe'ye zaman vermemiş olabilir, ama onu getirdi takımın başına. Kewell ve Baros gibi iki futbolcu izletti bizlere. Rahmetli Özhan Canaydın zamanında başlatılan stat projesi somutlaştı, pazarlama alanında Fenerbahçe'nin çok gerisinde kalınmıştı, o durum biraz toparlandı.

2008 - 2009 sezonu itibariyle durum buydu. 2 sene içinde olan bitenin yüzeysel bir özetidir bu. Şimdi Adnan Polat iyi yahut kötü başkandır demek zordu bu tobloya göre. Ama kafası karışık, yol haritası ve sistemi olmayan bir başkan olduğu kesindi. Sonra açıkcası hepimizi dumur eden Rijkaard hamlesi geldi.

Düşünün takımı iki sene önce kendisinin ve Adnan Sezgin'in şampiyon yaptığına inanan, Skibbe'nin arkasında duramayan ve Bülent Korkmaz gibi yıllarını Galatasaray'a vermiş birisini harcayan Adnan Polat'ten bu hamleyi ben beklemiyordum. Rijkaard ismi biz futbol severler için çok şey demekti. Vizyon, sistem, köklü yapılanma gibi.

Yazıyı burada bırakmak en güzeli. 2009 - 2010 Adnan Polat portresi çünkü daha geniş işlenmeli ve daha kalın çizgiler ile ayrılmalı iyisi ve kötüsü. Ki o da umarım önümüzdeki günlerde olacak blogda. Bir de Rijkaard değerlendirmesi var aklımda. Kısmet bu işler.

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder