31 Aralık 2009 Perşembe

31 Aralık Programı

1 Ocak Cuma 22:00 (NBA TV) / Chicago Bulls – Detroit Pistons
1 Ocak Cuma 02:00 (NBA TV) / Dallas Mavericks – Houston Rockets
1 Ocak Cuma 02:00 / Miami Heat – San Antonio Spurs
1 Ocak Cuma 03:00 (NTV Spor) / Utah Jazz – Oklohoma City Thunder
1 Ocak Cuma 04:30 / Philadelphia 76’ers – Los Angeles Clippers

Bakacağım maçlara yorum yapayım. Aslında programda yer alan her maç zevkli ama çok dağınık. İzlemeyi düşünmüyorum. Bu yüzden Chicago maçına bakacağım ve maçı Chicago'nun kazanacağını düşünüyorum. Houston maçına bakmak zaten Allah'ın emri.Son olarak da Utah maçına bakarım. Okur son 2 maçtır iyi oynuyor bakalım iyi oyununa devam edecek mi?

Not:Buraya girmenizi tavsiye ederim: http://zorturkderki.blogspot.com/2009/12/benligini-unutma.html


ZorTurK

Son 10 Yılın En Kötü Fener'i

Fenerbahçe'nin son on senesine baktığımızda çok kötü oyunculara rastlayabiliyoruz. Fakat bazı mevkilerde, mesela sol bekte aradığımı tam bulamamaktayım.

Başka bir konu da son 10 senede çok da kötü oyuncular alınmaması takıma. Tamam bazı oyuncuları siz de görünce bana hak vereceksiniz ama bazıları sadece diğerlerinden daha kötü olduğu için yazıldı bu listeye. Şimdi kaleden başlayalım.

Recep Biler

Rüştü İspanya'da iken kaleye geçmiş ama istenilen performansı verememişti. Enke'nin 3 gol şanssızlığından sonra sanırım kaleyi devralmıştı. O seneyi şampiyon kapatan takımın kalecisiydi Recep ama devamını getiremedi. Oğuz Dağlaroğlu'nun da ondan aşağı kalır bir performansı yok ama ikisiden birini seçebileceğim için Oğuz'u yedeğe koyuyorum.

Ogün Temizkanoğlu ve Abdullah Ercan

Mustafa Denizli'nin ikinci senesinde Abdullah ile beraber geldi Ogün. Fener'de on senede kötü bir defans bulamadığım için Ogün'ü defansın ortasına koyuyorum. Sol beke de Abdullah Ercan'ı düşündüm. Ümit Özat'tan önce sol bekimizin kim olduğunu açıkçası bulamadım. Abdullah Ercan şimdilik takımımda sol bek oynayacak. Kızmaz inşallah.



Can Arat
Çok seneler giydi formayı fakat hiç bir sene iyi oynayamadı. 100. yılda Zico ile ilk 11'de başladı çoğu maça. Çünkü Edu ve Lugano daha alınamamıştı. O sene de öyle geçti ve daha sonraki senelerde de forma giyemedi. En sonunda da gitti. Ogün ile beraber iyi bir ikililer şu an kadromda.


Serkan Balcı

Fener'in, benim bildiğim en kötü sağ beki. Zaten Gökhan Gönül'e kadar bir sağ bekimizin olmadığı da bir gerçek. Tamam, ortasahaya kadar topu iyi taşırdı. Hızlıydı da sağolsun. Fakat iş orta yapmaya bir gelirdi ki sormayın gerisini. Bir ara "Ben defans değil ortasaha oyuncusuyum" dediyse de en sonunda kendini Trabzon'un sağ bekinde buldu. Kadromda da sağ beki şenlendiriyor şu an.





Ali Güneş



Mustafa Denizli'nin gizli kahramanlarındandı. Kadromda sağ açık. Evet iyi bir Galatasaray maçı çıkarmıştı zamanında. Daha sonra, önce Beşiktaş'a, sonra da Kasımpaşa'ya kadar düştü.



Josico

Aragones'in tavla arkadaşı olarak geldi ülkemize. Galatasaray maçında sarı lacivert giymiş kimi koysan iyi oynardı. O da iyi oynadı. Ama o kadar. Selçuk bile o sene iyi bir ortasaha oyuncusu gibi gözükmüştü. Düşünün, Josico o kadar vasat bir adamdı.


Selçuk Şahin
Tabii ki de onu koyacaktım. Kimi koyayım? Maldonado'yu düşündüm evet. Fakat beni bu kadar hırpalayan bir adam daha yoktur heralde. Maldonado'nun Brezilya'da yılın en iyi ortasaha oyuncusu ödülünü alması da beni Maldonado'yu kadroya koymamı engelledi. Selçuk Şahin işte, ne diyeyim onun hakkında? Düz adam. Bu sene umarım son senesi olur.




Erhan Albayrak

Rapaic'ten sonra boşalan sol tarafı ona emanet edesi vardı Fener'in ama Tuncay Şanlı diye biri çıktı ve onu as takımdan benim kadroma gönderdi. Evet Uğur Boral'ı sevmiyorum ama Sevilla maçları aklıma geliyor ve duruyorum.





Muhteşem ileri ikili

Gelelim forvete. Rıdvan Dilmen'in başımıza bela olarak aldığı Yaw Preko ve müthiş forvet
Vladimir Besçasnih kadromda ileri uçta görev yapıyorlar. Onların yedekleri de olsa olsa Guiza ve Suleyman Oulare olurdu.

Unuttum sanmayın. Murat Hacıoğlu da gerçekten son yıllarda Fener'in gördüğü en göbekli halı saha oyuncularından biridir. Kendisini saygıyla anıyorum. Hakan Bayraktar'ı da bu kadronun yedeklerine alırım. Mehmet Yozgatlı'yı da unutamam sanırım. Onun da kadromda yeri var.

Bir de Simao diye bir adam geldi geçti takımdan. Yazıda da şöyle bir gelsin geçsin sadece. Çok yer kaplamasın.

Sizin de aklınıza başka vasat Fenerbahçe'li futbolcular gelirse yazmaktan kaçınmayınız. Herkese iyi seneler. 2010'da da buradayız.


Marquinhos


28 Aralık 2009 Pazartesi

Sevmiyorum Sizi

Kobe'yi niye sevmediğimi başka yazıda anlatırım. Bu yazının konusu James. Kendini beğenmiş tavırları yüzünden bu adamı sevmem.

Örnek:Dün gece oynanan Houston maçını kazandılar ve James maçın sonuna 6 dakika kala kenarda dans etti. Sinirlendim ve maça bakmayı kestim. Bana göre kazanmaktan önce mücadele ve rakibe saygı gelir. James mücadele ediyor kabul ediyorum ama rakibe hiç saygı göstermiyor. Her maçı kazandığında kenarda dans ediyor. Buna sinirlenenler çıkıyor. Noah mesela küfür etmişti ve o maçtan sonra oynanan maç yanlış hatırlamıyorsam Houston maçıydı ve bu maçı kazanmıştık.

Hayes maçtan sonra bu açıklamayı yapmıştı. Buyrun bakın: http://zorturkler.blogspot.com/2009/12/dogru-soze-ne-denir_10.html

Neyse belki üşenirsiniz buraya koyayım.

"LeBron'un Bulls'a karşı dans etmesi doğru değildi evet. Ama Bulls ve Noah bunu dert ediyorlarsa, onu yenmeleri gerekiyordu. O zaman dans etmiyor. Cleveland'lı oyuncular farklı bir şekilde öndelerken kenarda devamlı bu tip hareketlerde bulunuyorlar ama maç yakın gidiyorsa yapmıyorlar. Onların size saygı göstermesini sağlamalısınız"

Seni, attığın sayılar, yaptığın smaçlar nedeniyle seven çok olacak. Ama benim gibi düşünenler, seni kötü örnek olarak kabul edeceğiz.

Not:Dün baktığım maçlarla ilgili yazı yazamayacağım. Yazılım var ona çalışmam lazım.

ZorTurK

27 Aralık 2009 Pazar

Sportif Açılım

Düşünüyorum neler yazsam diye, farklı bir şeyler arıyorum. Bu kadar çok insanın düşündüğü konular hakkında farklı noktalar yakalamak zor. Takım değerlendirmeleri, ilk yarı performas analizleri, son 10 yılın takımları, sezonun faydalı transferleri, öne çıkan oyuncular hepsi yazılıp çiziliyor. Zevkle okuyorum bazılarında durup düşünüyorum. Şimdi önümüzde kocaman bir ikinci yarı , ardından dünya kupası var. Bir de basketbolda dünya kupası göreceğiz kısmetse. Kupayı izlerken elemelerdeki yanlışlar, kaçan goller, çağırılmayan oyuncular hep aklımızda olacak. Ah bu takımın yerinde biz olacaktık gibi hayıflanmalar içinde olacağız belki. Aslında sanırım bu Basketbol Dünya Kupası ve Euro 2016 için adaylık projemiz ile ilgili bir şeyler söylemek lazım.


Hangi Türkiye ?

Malum Temmuz ayından beri hepimiz neremizi , nasıl açacağımız konusunda karışık kafalarla yaşıyoruz. Zaman zaman blogda ben siyasetin içinede girdim, çünkü siyaset sağolsun sporun içinden çıkmıyor ülkemizde. Basketbol Dünya Şampiyonası'nın yapılacağı 4 ilimiz Ankara , İzmir , İstanbul ve Kayseri. Burada öncelikli sorunun Kaysersi olduğunu, daha önce gündeme getirmiştik blogumuzda. Siyasi çıkarlar yüzünden Antalya yerine Kayseri tercihi yapıldı. Euro 2016 adaylık projemizde ise 8 şehirimiz İstanbul, Kayseri, Bursa, Eskişehir, Ankara, İzmir, Konya ve Antalya. Yedek şehirler ise Trabzon ve Urfa. Bir şehrin aday olması için, hem stat hem de altyapı olarak yeterli olması lazım. Alt yapıdan kastımız ise, konaklama ,ulaşım, tesis gibi. Okuyanlar az çok hayalperest olduğumu bilirler. Bu şehirler içinde yani 8 ana şehir içinde keşke Türkiye'nin doğuşundan bir kent olsaydı. Biliyorum ve farkındayım bu şehirler ne stat ne altyapı olarak hazır değiller şu anda. Belki içlerinde en hazırı yedek şehir Urfa. Ama 6 sene var önümüzde, mesela Diyarbakır olsa bir aday şehir yahut Mardin. Bu ülke zamanında Güneydoğu ve Doğuanadolu'ya yatırım yapacağım deyip, devleti dolandıranları zengin etmedi mi? Bu ülkede hala birileri devlet eli ile ucuz krediler ile zengin ediliyorsa, bence bu ülke 6 sene içinde böyle bir şehri turnuva şehri haline getircek güce sahiptir. Yeter ki niyet olsun. Yıllardır devletin kötü çocuklarının üzerinden silindir gibi geçtiği bu topraklara en azından böyle bir değişiklik yaşatırız, belki onlara olan insanlık borcumuzun yüzde 1'ini böyle ödeyebiliriz.

İki turnuvanın da şehirlerine bakınca Türkiye Kayseri ve Konya'da bitiyor gibi geliyor insana. Her ülkenin kuzeyi ile güneyi, doğusu ile batısı arasında bazı nedenlerden dolayı sosyal ve ekomonik farklar vardır. Ama bizim ülkemizdeki fark git gide uçuruma dönüşüyor. Bu yüzden boş işler ile vakit harcıyacağımıza, belki spor ile oraya bir güzellik götürsek çok iyi bir ilk adım olur.

Hem bu tesisleşme ve stat yapımları süresince bölgede iş imkanı sağlanır. Yani biliyorum bölgenin ihtiyacı olan daha kalıcı adımlar atılması, daha uzun vadeli planlar yapılması ama sporun ve futbolun birleştiriciliği belki oradaki insanlar için yeni umut olur. Düşünsenize Messi Diyarbakır veya Mardin'in sokaklarında yürüyor. Oradaki "taş atan" çocuklar için dağdaki PKK'lılardan daha umut verici bir kahraman olmaz mı bu görüntüler ?

Maradona

26 Aralık'tan Notlar

Utah Jazz 97-76 Philadelphia

Memo sezonun en iyi maçlarından birini çıkardı.16 sayı kaydederken, 8 ribaund aldı, 2 asist yaptı ve bir de top çaldı. İnşallah bu maç onun yükselişi olur. Utah'ta Deron Williams'ın 27 sayı -8 asist ürettiği karşılaşmada, Carlos Boozer da 19 sayı -11 ribaund ile mücadele etti.

Dizindeki sakatlığı devam eden Allen Iverson'ın forma giymediği Philadelphia'da ise Thaddeus Young 20 sayı, 2 ribaund, 1 asistlik performansı ile takımı adına sahanın en etkili ismi olurken, Andre Iguodala 16 sayı, 8 ribaund, 3 asist ve Elton Brand ile Jrue Holiday 10'ar sayılık performansla oynadı. Brand, o kadar para alıyorsun, biraz katkı ver bu takıma.



Milwaukee Bucks 97-112 San Antonio Spurs

Maçın başlarına baktım. Ersan gene ribaundları topluyordu ama erken faul problemine girdi. Onun yerine giren Warrick de iyi oynayınca maça bakmayı kestim.Ersan 6 sayı -5 ribaund ile oynamış. San Antonio Spurs'te ise Tim Duncan 26 sayı, 8 ribaund, 4 asistlik performansla oynayarak sahanın en skoreri olmuş.

Ersan'ın yerine giren Hakim Warrick 23 sayı, 5 ribaund, 2 asistlik performans oynamış. İlk 5 tehlikeye girdi.

Houston Rockets 98-93 New Jersey Nets

Maça pek bakmayı düşünmüyordum.McGrady'nin oynadığı dakikalara bakacaktım ama McGrady'nin "artık 30 dakika istiyorum" demesinden sonra " bench var, onu verelim" demişler. İlk çeyreğe baktıktan sonra başka maçlara geçtim ama 3.çeyreğin sonlarına doğru geri açtığımda maç çok başa baş gidiyordu ben de baktım maça. İyi ki de bakmışım çok zevk aldım. Jersey sürekli smaç yapıyorlardı ve onları da genellikle basket faulle bitiriyorlardı. Ariza kötü yüzdeyle oynasa da triple-double'ı 2 asistle kaçırdı.

ZorTurK

26 Aralık 2009 Cumartesi

Şapka Çıkartacaksınız (8)

Allahım sana geliyorum!!

İlk yazı

Kendinin kurmadığı bir blogda yazmak ne kadar zormuş. Bir de bu yazı ilk yazıysa.

En iyisi kendimi tanıtmak ve kornerolmasilazim bloguna ne katkı yapacağımı anlatmak.

http://zorturkler.blogspot.com/ ve http://zorturkderki.blogspot.com/ blogunun yazarıyım. Maradona'ya Zorturkler'e ara vereceğimi söyleyince kendi bloguna davet etti. Ben de naz etmedim. Kabul ettim. Yani kısacası davet geldi ben de kabul ettim ve dedim ki: "Bana verdiğin yetki ne?"

Maradona da "İstediğini yap. Blog seninmiş gibi davran" dedi ama olmuyormuş. Hiç benim blogum gibi olmuyor.

Yazacağım yazılar ise basketbol hakkında olacak. Arada sırada belki güzel fotolar da koyabilirim.

ZorTurK

23 Aralık 2009 Çarşamba

22 Aralık 2009 Salı

Marry Christmas

Aslında bu saçma ötesi gündeme dahil olmayı düşünmüyordum, ta ki bugün Erhan Telli ruhumu gerene kadar. Önce gazetede gördüm, yerli futbolcular yabancılara sitem etmişler. Noel için Trabzonspor maçında oynamayacak olan yabancı oyunculara, yerliler, siz izinli biz izinsiz ,biz bayram seyran demeden oynuyoruz siz oynamıyorsunuz gibisinden sitemler etmişler. Klasik bir Erhan Telli saçmalaması diye düşünüp kapattım konuyu kendi içimde. Daha sonra 13 sularında bu sefer NTVspor Radyo'da karşıma çıktı Erhan Telli. Diyor ki " Siz biz savaşa giderken , yanınızda en güvendiğiniz arkadaşlarınızı görmek istersiniz". Çok sevgili Erhan Telli, Galatasaray yarın Trabzonspor ile savaşa gitmiyor. Futbol gibi dünyanın en güzel oyununu savaş gibi kötü kavramlar ile benzetmek bu oyuna yapılan en büyük hakaret bence. Ben sevgili oyuncularımıza mutlu noeller diliyorum ve kendimce gidişlerinde niçin bir tuhaflık olmadığını dile getirmeye çalışacağım.

Önce bu Erhan Telligillerin saçma tezini çürütelim. Efendim Türk futbolcuları "Ramazan ve Kurban" bayramlarında maç olduğunda maça çıkıyorlarmış. Ligimizdeki gurbetçi futbolcuları saymaz isek, hepsinin ailesi Türkiye'de. Ülkemiz de makul bir büyüklüğe sahip olduğu için bir ucundan bir ucuna uçak ile sanırım 2 saatte gidilir. Futbolcular ise standarttan fazla paraya sahip oldukları için kolaylıkla böyle günlerde ya ailelerini ve sevdiklerini yanlarına getirebilirler, yahut kendileri yanlarına gidebilirler. Ama Avustralyalı ve Brezilyalı futbolcuların böyle bir şansı yok. Ayrıca dini bayramlarımızda yerli futbolcular oynamaz ise , takım sahaya 6 kişi çıkacak ve 6 kişi bir futbol maçının başlaması için yetersiz kişi demek. Yani eğer yerli futbolcuların böyle bir sıkıntısı var ise, bunu halledecek kurum TFF'dir, fikstür yapılırken öyle ayarlayacaklar olacak bitecek.

Efendiler size sormak istiyorum, Galatasaray Frank Rijkaard'ı takımın başına ne için getirdi ? Bu sene şampiyon olmak için mi, yoksa geçmişinde sürdürülebilir başarılara alışmış camianın, son yıllarda kaos içindeki teknik yönetimine bir düzen bir kalite getirmek için mi? Bugün bizler , yani bizler derken tüm futbol severler, ligimizde Frank Rijkaard ve Neeskens bir takım çalıştırıyor diye sevinmek yerine, her bulduğumuz fırsatta onlara sallamak için pusuda bekliyoruz sanki. Türkiye Kupası'nda grubumuzda Trabzonspor , Ankaragücü, Denizli Belediye ve Orduspor var. Trabzonspora'a yenilsek de alınacak 9 puan daha var. Ayrıca bu eyyamcı ve skorsever zihniyetle unutuyorlar ki, Arda Turan bu kadar iyi bir futbolcu değilken, Sabri henüz insan bile değilken, biz sırf yerli kadro ile bir kupa eşleşmesinde Kadıköy'de berabere kalmıştık. Son yıllarda aldığımız mağlubiyetler düşünüldüğünde, hiç de fena bir sonuç değildi alınan beraberlik. Yani artık bu insanları suni gündemler ile yıpratmaktansa , onların yaptıkları güzellikleri görmemiz lazım.

Oyuncularına izin verdi ve onları mutlu etti. Bu motivasyon ile belki Elano daha güler yüzlü bir insan olacak. Belki Oz büyücüsü daha güzel büyüler yapacak ve Leo artık bize bir kaç puanı tek başına kazandıracak. Ayrıca eminim ki, Frank Rijkaard bizim yorgun Türklere de bir güzellik yapıp gönüllerini almayı bilir.

Artık ne olur çağdışı tartışmalar ile bu güzel oyuna gölge etmeyin Erhangiller.

Maradona

21 Aralık 2009 Pazartesi

Fenerbahce Trabzonspor

Güzel bir maç olacağı önceden belliydi. Çok da hızlı başladı maç. Yan hakemler araya girmese belki bol gollü bir maç izlerdik. Maradona'nın da her hafta üzerinde durduğu bir konu bu. Hakemlerimiz çok formsuz. Ama gelin yine futbol konuşalım.

Maça iki takım da hızlı başladı. Fener de Trabzon da gol istiyordu. Ayağa daha iyi pası ise Fener yapıyordu. 

Fener'de bu sezonun en büyük sorunu olan kanatsızlık yine başrolde. Sola bakalım. Santos neredeyse hiç çıkmadı ileriye. Özer çok top kaptırdı kabul. Ama bunu hiç yardımsız yaptı. Santos destek verse belki bu kadar çok top kaybı olmayacaktı. Carlos'u bile arattı bize. 

Sağ kanatta yine Topuz sorunu var. Daum ne dediyse bu adama, sağ koridora hiç girmiyor. Gökhan da yalnız kalıyor. Geride de çok pozisyon veriyor. Dün de verdi.

Emre geri dönmüştü bu maçta. Ama o da korka korka oynadı. Deniz değişikliği doğru oldu yani. İki takım da olumlu oynadı ama iki takım da iyi futbol oynamadı. Belki daha çok mücadele eden maçı kazandı diyebiliriz. 

Alex yine hızlı oynamayı tercih etti. Bir pasla atağa çıkarmaya çalıştı takımını. Bir pozisyonda da çok iyi bir asist yaptı ve o da gol oldu zaten. 

Cristian da olumlu bir top oynadı. İleriye taşımaya çalıştı takımını. 

Trabzon'da Colman ve Alanzinho takımı atağa çıkartmaya çalıştılar ama tek hatırlayabildiğim ceza sahasına kadar gelip oralarda top kaptırmaları. Bunu çok yaptılar. Bu da Fener'in işine geldi. Fener ileride basmayan bir takım. Geride bekliyorlar. Bekledikleri yerde de top kazanmaları onların lehine oldu.

Takım kötü oynuyor hala ve fakat Uefa'da da ligde de lider kapadılar ilk yarıyı. Gerçekten çok enteresan. Verilen arada orta yapmayı öğrenmeliler. Bu özellikle "Alex'siz ne yaparız"ın da cevabı. Takımın, yeni atak kombinasyonları üretmesine ihtiyacı var. 

Lille çok güçlü bir rakip. Grup lideri falan dinlemez, perişan eder gibi bir his var içimde. O maça kadar takviye şart. Transferle olur, antremanla olur ama şart. Bu yarıyı çok iyi değerlendirmeli bence iki takım da. Trabzon'da gol sorunu var. Fener'de de var. Guiza öyle bir gol kaçırdı ki herhalde maçı kazandıran golü atmasaydı bu hafta gönderilebilirdi. Şimdi ise "okçu liderliğe ok attı" gibi başlıklar var. Hayat ne garip.

Ben bu maçta bir de Uğur Boral'ı izlemek isterdim. Ben de garip konuşmaya başladım biliyorum ama o kadar az orta gördüm ki bu sene bu takımdan, Uğur belki Sevilla günlerine döner diye beklemek bile daha doğru geliyor benim için. 

Herkese iyi haftalar. 

Marquinhos




20 Aralık 2009 Pazar

Dünya Kupası Grupları E grubu

Ufak bir aradan sonra E grubu ile karşınızdayım. Benim daimi favorim olan Hollanda'nın grubundan bahsedeceğim kısaca. Diğer ekipler Danimarka , Japonya ,Kamerun.


Hollanda : Avrupa'dan kupaya gelen ekiplerden epey önce kupaya gelmeyi garantilediler. Zayıf bir grupta yer almaları bir üst turu garanti gibi gösteriyor ama geçmişinde sık sık şansszlıklar yaşamış bir takımdan bahsettiğimizi de unutmayalım.
Fifa Sıralaması :3 Puan :1279
Yıldız Oyuncular : Robin Van Persie , Arjen Robben
Dikkat Çekebilecek Oyuncul : İbrahim Afellay
Bizimle Alakası : Diğer büyük takımlar gibi bizimle yine pek bir alakası yok. Fakat Rijkaard, ülkemizde şu an en sevdiğimiz Hollandalı herhalde.


Danimarka : 2006'da katılamadıkları kuapnın acısını çıkarmak isteyecekler. Fakat yaşlanan yıldız oyuncularının yerlerini dolduramadılar gibi görünüyor. Jorgensen , Rommedahl , Tomasson gibi yıldızlarının milli forma altındaki son kupaları olabilir.
Fifa Sıralaması : 26 Puan : 835
Yıldız Oyuncular : Christian Poulsen , Nicklas Bendtner
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Thomas Enevoldsen


Japonya : 2002 Dünya Kupası'nda bizim de karşılaştığımız Japonya'nın ilk hedefi Avrupalılar'dan sıyrılıp bir üst tura çıkabilmek olacak ama biraz işleri zor.
Fifa Sıralaması : 43 Puan 709
Yıldız Oyuncular : Shunsuke Nakamura , Keisuke Honda
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Takayuki Morimoto
Bizimle Alakası : Bir zamanlar Gs forması giymiş İnamoto bu takımda yer alıyor.


Kamerun : 2000 ve 2002'de aldıkları Afrika Kupası'ndan sonra akabinde çıktıkları dünya kupalarında pek başarılı olamadılar. Avrupa'da oynayan futbolcuları ile üst turu zorlayacaklar.
Fifa Sıralaması : 11 Puan : 1035
Yıldız Oyuncular : Samuel Eto'o , Idriss Carlos Kameni
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Georges Mandjeck
Bizimle Alakası : Song , Hamidou , Bebbe , Saidou , Deumi gibi futbolcular bu milli takımda oynuyor.


Not: Gine ile Kamerunu karıştırmışım grup D yazısında.Kusura bakmayın. Kupa harici takılmlarla bakıldığı zaman Gineli çok futbolcu var ülkemizden, sanırım 6 milli gineli var.


Saygılar.

Trakedi

Galatasaray-Gençlerbirliği

Sezonun sayılı kötü ortasaha performanslarından birini izledim dün gece. Takım halinde oynaması gereken Galatasaray bölük pörçük oynadı. Defans ve hücum bölgesi arasında köprü vazifesi kurması gereken oyunculardan Topal ve Sarp kötü oynadı ve üzerine bir de Elano'yu görmeme (!) faktörü eklenince iyice rezalet bir orta saha çıktı karşımıza.

İlk yarıda gene ileri uç adamlarımızın kişisel çabaları ile belli etkinlikler sağladık, kah el oldu, kah ofsayt. Yeri gelmişken belirtmek lazım, sanırım dünkü yardımcı Türk değildi, çünkü sezon başından beri aynı maç içinde bu kadar doğru karar veren bir yardımcı hakem görmedim ben. İlk yarı bittiğinde Topal çıkarsa oyundan takım belki toplarlanır dedim, ama o da oyunda kaldı. Frank Rijkaard niçin oyunculara müdahale etmiyor bilmiyorum. Bu devre arasında neler yaşanacak merak ediyorum. Mevki üzerine bireysel antremanlar yaptırılacak mı? Futbolcularda gözle görülür bir bireysel performans artışı sağlanacak mı? Takım, oyun planını sindirecek mi? Neyse efendim, ikinci yarı farklı olan şey Doll'un hemleleriydi. Önce Keita'yı durdurmaya çalıştı, fakat nafile. Sonra üzerine bizim ofsayt mallığımız gene hortladı. Kocaman 1 hafta geçti ve hiç bir ilerleme kaydedemedik. Atamayana attılar ve maçı kazandık. Gol bence Elano'nun golü. Elano'nun beklenileni verememesinin 3 sebebi var. 1 Geç geldi, taktik antremanları kaçırdı, ve kondisyonuda yeni toparlanıyor. 2, takımda bazı isimler ona pas atmıyor. 3, Arkadaşları onun yeteneklerini bilmiyor.



Sonuçta sezonun ilk yarısının son maçını kazanmak güzel, ama bu kadar kötü oynamak beni düşündürdü. Elimden geldiğince dün size orta sahada yaşadığımız zaafiyeti anlatmaya çalışacağım.


Sezon başından beri 4 3 3 , 4 2 4 ve 4 2 3 1 tartışmaları sürüyor. Frank Rijkaard bu işin profesörü olduğuna göre takımın her maça 4 3 3 ile çıktığını ve saha içinde yanlış gözüken bir şeyler varsa , bunun oyuncuların pozisyonlarını kaybetmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Aslında taktik göstermesi olarak keşke evde bir "Pes" olsa. Orada Barcelona'nın dizilişi bu iş için en güzeli Ama ben olması
gerekeni, ve olanı size Fm 2010'da göstermeye çalışacağım.

Bizim takım dün en azından sahaya böyle yayılmalıydı. Topal defansın önünde uzun boylu kesici olarak defansa yardım etmeli, Sarp ise hem orta alanda rakibi yıpratmalı hem de, Elano ile hızla buluşturup atakların bir usta tarafından kurulmasına yardımcı olmalıydı. Peki ya bizimkiler nasıl oynadı dün ?

Biz ise böyle dizildik sahaya. Defans gereğinden fazla geriye yaslanmış, Mehmet Topal bir kesiciden ziyade 3. stoper gibi. Topal geriye gidince doğal olarak Sarp da geriye geliyor ve takımın ilerisi ile gerisi arasındaki mesefa büyüyor. Halbuki bizim hocamızın oynatmaya çalıştığı bu düzende, aradaki mesafe ne kadar kısalırsa o kadar iyidir. İşte saha içinde oyuncuların bir kısmı hatalı yer alışlarda bulununca sistemin işlemesi zora giriyor. Bu zorlukları şimdi elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım.

1 Öncelikli olarak defans bu kadar geriye yerleşince, geriden oyun kurmakta zaten zorlanan Galatasaray iyice eveleme ve geveleme dolu geri paslar yapmak zorunda kaldı. Solda Caner sağda Uğur çok istekli olmaları ve çok çalışmalarına rağmen aradaki mesafe yüzünden atağa yeteri kadar destek olamadılar. Çünkü önlerinde topu taşımaları gereken daha çok alan vardı.

2 Topal geri çekilince, hem orta sahada etkisiz oldu, hem de rakip oyunculara maç boyu sadece eskortluk yaptı. Bir de bunların üzerine kötü pas tercihleri ile takımın el freni oldu. Sarp ise ilk yarıda Elano'yu genelde görmemezlikten geldi.

3 Takımın orta alanı ve defansı bu kadar geride olunca Arda ve Keita topla çok geride buluştu. Bu iki oyuncu aslında top ile 70. metreden sonra buluşmalı ve o tehlikeli alana kadar enerjik kalmalılar. Ama bu maç topla çok geride buluşunca enerjilerini ceza sahası içinden çok, ceza sahasına ulaşmak için harcadılar.

4 Elano , Topal ve Sarp'dan istediği pasları alamayınca , o da en etkili olabileceği 65 ila 75 arası top ile buluşacağına, daha geride top alıp, enerjisini gereksiz işlerle harcamak zorunda kaldı.

İşte bu sebeplerden ötürü dün bence sezonun en kötü orta sahası ile oynadık. Şimdi aklımdaki tek soru, bu sezon arasında Frank Rijkaard bütün bu yanlışların ne kadarını giderebilecek?

Sevgiler Saygılar

Maradona

Kim Lider Kapatacak?

Anketimizin sonucu Galatasaray'ın lider olacağını gösteriyor. Şu an zaten Kayseri kaybedip Galatasaray kazandığı için Bursa da lider olamadı ve Cimbom liderlik koltuğunda. Bu akşam Fener Trabzon'dan 3 puan alamadığı taktirde ilk yarının lideri Galatasaray olacak. Rijkaard'a yapılan haksız eleştiriler de biraz olsun durur bence.



Peki akşamki maç ne olur? Trabzon bence galibiyete yakın gibi. İyi bir hava yakaladılar ve bu maçı alarak şampiyonluk da istediklerini gösterebilirler. Fener'de ise Avrupa morali var. Üstüne bir de Emre'nin iyileştiği haberi geldi. Bu da en azından bir beraberlik çıkabileceğini gösteriyor bu maçtan.



Beraberlik, Galatasaray'ı lider yapar. Trabzon galibiyeti Trabzon'u 30 puana taşır. Liderle farkı 6'ya indirir. Açıkçası bir gaz verir takıma. Fener galibiyeti Fener'i lider yapar. Ben önümüzdeki lig arasında Fener'in transfer hamleleri yapabilmesi için bu maçtan yenik ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu takımda yine uyuyan adamlar görebiliriz seneye de. Hala ısıran ya da öpen bir takım yok. Eğer bu vaat yerine getirilecekse bence bu ara iyi bir fırsat. Ama kötü gidişin üstünü Trabzon galibiyeti örtebilir. Buna da gerek yok. Tabii iyi oynarız kazanırız bu da beni gayet mutlu eder ama bir iki atletik adam görmek beni daha çok mutlu edecektir.

Maç yazısında buluşmak üzere. Herkese iyi pazarlar.

Marquinhos

19 Aralık 2009 Cumartesi

Kasımpaşa - Manisaspor

Soğuk bir İstanbul gününde, Yılmaz Vural ve takımını izlemek için yola düştüm. Tabi bu takımın karşısında son haftaların formda ekibi, en azından iki büyük takımdan 2 puan almayı başaran ve yaptığı tam saha baskı ve sahayı kaplamaları ile rakiplerine kök söktüren bir Manisa var. Üst üste Trabzon ve Fenerbahçe'yi yenen üzerine enteresan hakem kararları ile önce Sivas ile 2-2 , sonra da Diyarbakır ile 2-2 berabere kalan Kasımpaşa'nın ligin ilk yarısını nasıl bitireceğini merak ediyordum. Geçen hafta Cenk İşler'in niçin oyundan atıldığını anlayan varsa , rica ediyorum bizi de aydınlatsın.

A blok sıra 14 koltuk no 51'den izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Hava buz gibi, tribünlere güneş gelmiyor, ellerim ve ayaklarım üşüdükçe çay içiyorum. Artık akıllandım, deplasman takımının tribünü daha çok güneş alıyor, eğer rakip takımın taraftarı az olursa, ben de o tribüne gideceğim. İlk takıldığım konu şudur. Kasımpaşa maçlarında stad anonslarını yapan beyfendi niçin Türkçe okuma özürlüdür ? Takım kadroları, gol anonsları, değişiklikler hepsinde bir panik ve titreyen ses.

Neyse efendim, Paşa maça hızlı başlıyor, 19'da Moritz 24'te Gökhan attı golleri. Moritz'in golü beleşti, ama Gökhan ceza sahası dışından güzel vurdu. Bu yokluklar içinde Bursaspor niçin Gökhan'ın gitmesine izin verdi? Her sezon bence 10 golü garanti Gökhan'ın. Maç 2 olduktan sonra, Yılmaz Hoca Murat ve Yekta'nın yerini değiştirdi. Orta alanda Emre Toraman, zaman zaman kötü pas dağıttı. İlk yarıda özellikle 30 ila 40 arasında ise Murat Erdoğan rezil ötesi bencillikler yaptı. Manisa için işler hiç iyi gitmezken, Mesut Bakkal önce Kemal'in yerine Ergin'i oyuna aldı. 42. dakikada ise Kasımpaşalı Ergün kendi kalesine gol attı. Sivas maçında da kaleci Tolga 2. golü kendi kalesine atmıştı.

İkinci yarı ise açıkçası Kasımpaşa 60-65'e kadar kaybetmek için elinden geleni yaptı. Allahtan Isaac , Mehmet Güven ve Yiğit o kadar kötü pas ve dribbling tercihleri yapıyorlardı ki, adam gibi atak olgunlaştıramadılar. 57. dakikada Mehmet Güven yerini geçen haftanın beğenilen oyuncularından Yiğit Gökoğlan'a bıraktı. Ben artık Yılmaz Vural ne zaman Murat'ı oyundan alaçak diye beklerken, 73'de çift değişiklik ile hem Yekta hem de Murat'ı çıkardı oyundan Yılmaz Vural. Bence Yekta en azından 80'e kadar kalmalıydı. Bu değişiklik sonrası takıma bir hareket geldi. 3 gol ile maçı bitirdiler. Hatta son dakikalarda biraz dikkatli olsalar 4 ve 5'i bulurlardı o ayrı. Son olarak bir Galatasaraylı olarak Yaser ve Mehmet Güven için üzüldüm. Bu kadar kötü futbol oynanmaz.

Mesut Bakkal'ın talebeleri orta alanda çok mücadele ettiler, ama Yetka , Murat Erdoğan ve Emre Toraman değişik bir 3lü. Sol bek Ergün ile sağ bek Keller normal bek değil de sanki Fm'deki "wing back" gibi oynuyor. Böylece ortasaha zaman zaman 6 kişiden oluşuyor. Moritz gol dışında hiç yoktu, golde de zaten top önünde kaldı. Gökhan ve Şahin ileride iyi çalıştı.

Kasımpaşa 4 4 2 gibi diziliyor sahaya, ama bu dizilişten ziyade ayağa oynamaları, genelde top şişirmemeleri izlenir bir takım yapıyor Paşa'yı. Fakat bir eksiklikleri oyunun yönünü değiştirmede. Eğer bu konuda biraz daha hızlanırlarsa seyrine doyum olmaz bir takım olurlar.

Sevgiler Saygılar.

Maradona

18 Aralık 2009 Cuma

Rakipler Belli Oldu !!

Atletico Madrid-Galatasaray / Everton-S.Lisbon
Lille-Fenerbahçe / Liverpool-Unirea Urziceni
Hamburg-PSV / Athletic Bilbao-Anderlecht
Rubin Kazan-Hapoel Tel Aviv / Villarreal-Wolsburg
Hertha Berlin-Benfica / Kopenhag-Marsilya
Panathinaikos-Roma / Standard Liege-Salzburg
Brugge-Valencia / Twente-Werder Bremen
Ajax-Juventus / Fulham-Shakhtar Donetsk

18 ve 25 şubatta ilk tur maçları oynancak. İki temsilcimiz de ilk maçlarını deplasmanda oynayacak ve bence bu rakiplerle ilk maçların dışarıda olması iyi. Atletico Madrid malumunuz bu sezon çok formsuz, Şampiyonlar Ligi'nden 3 puan ile geldiler. Lille ise son haftaların Avrup'daki en formda takımlarından. İşimiz zor, ama büyük takım olmak istiyorsak, elememiz lazım. Ben kendi adıma çok mutluyum, 5 senedir Fm'de sürekli Atletico Madrid ile oynayan bir insan evladı olarak sevdiğim bütün oyuncuları göreceğim. Daha ayrıntılı yazıları maçlardan önce bulursunuz zaten blogumuzda.

Maradona

Cimbom'a Madrid, Fener'e Lille




O kadar enteresan bir kurra ki bu, bir takımın adı büyük, performansı düşük; diğer takımın ise adı küçük, performansı büyük. Atletico Madrid şu anda lig 14üncüsü. Lille ise ligde bu sene fırtına gibi desek yeridir. Lille şu anda lig 5incisi ama son haftalardaki performansları korkutucu Fener adına. Tabii bu iki takım bizimle oynayacağı maçlara kadar nasıl bir form grafiği izler ve bize ne durumda gelirler göreceğiz. İki takımımıza da başarılar. Maradona'nın da dediği gibi ayrıntılı incelemelerlerle beraber olacağız.

ŞAMPİYONLAR LİGİ 2. TUR EŞLEŞMELERİ DE ŞÖYLE:
Stuttgart - Barcelona
Olympiakos - Bordeaux
Inter - Chelsea
Bayern Münih - Fiorentina
CSKA Moskova - Sevilla
Lyon - Real Madrid
Porto - Arsenal
Milan - Manchester United


Marquinhos

15 Aralık 2009 Salı

Dünya Kupası Grupları D grubu

Bugün D grubunu yazıyorum. Bu grubun önemli takımı her turnuvada beğenilmeyen futbol oynayıp her zaman iyi yerlere gelen takım olan Almanya. Diğer takımlar Avustralya , Sırbistan ve Gana.

Almanya : Her zamanki gibi yine favori. Bana göre önceki senelere göre daha da favori. Ballack'ın milli takımı bırakma sinyalleri verdiğini unutmayalım. Almanya ona bir güzellik yapıp turnuvayı sonladırmak isteyecektir.
Fifa Sıralaması : 6 Puanı : 1170
Yıldız Oyuncuları : Michael Ballack , Miroslav Klose
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Mesut Özil
Bizimle Alakası : Joachim Löw'ün Fb macerası ve kupa sonrası bizim milli takımın başına geçmesi ile ilgili dedikodular.

Avustralya : Bu sefer kupaya okynusya elemeleriyle değil de Asya elemeleriyle gelen takım yine kupanın en güzel renklerinden biri olacak. Bu gruptan çıkma şansları yüksek.
Fifa Sıralaması : 21 Puanı : 863
Yıldız Oyuncuları : Harry Kewell , Tim Cahill
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Spesifik bir isim vermek doğru olamz fakat Premier lig takımlarının genç oyuncuları burada yer alacak. Dikkat etmek lazım.
Bizimle Alakası : Dünya Kupası'nda yer alan ülkelerden , ülkemizden en çok futbolcunun yer aldığı milli takımlardan biri , diğeri Gine.

Sırbistan : Belki de kupanın yaş ortalamsı en düşük olacak takımı. Genç futbolcularla, Stankoviç gibi tecrübeli yıldızları kaynaştırmış bir takım olarak bir şeyler yapabilir ve büyük sürprizlere yol açabilirler.
Fifa Sıralaması : 20 Puan : 900
Yıldız Oyuncular : Dejan Stanković , Nemanja Vidić
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Zoran Tošić
Bizimle Alakası : Teknik Direktör Radomir Antić'in eskilerden Fb'de oynamış olması. Sık sık teknik direktör arayışlarında Fb ile adı anılır.

Gana: Katıldıkları 2. Dünya Kupası'nda şans arayacaklar. Essien üstüne kurulu bir futbolları var. Bu onları bir yere kadar taşıyabilir. Biraz çabalarlarsa grup 2.liği hayal değil.
Fifa Sıralaması :37 Puan : 739
Yıldız Oyuncular : Michael Essien , Sulley Muntari
Dikkat Çekebilecek Oyuncular : Dominic Adiyiah
Bizimle Alakası : Appiah ve Kingson'un ligimize konuk olması. Kingston olarak biliyordum fakat Kingson'muş.

Saygılar. Trakedi


14 Aralık 2009 Pazartesi

Mustafa Denizli ve Nihat


Maç yazısını yazana kadar duygularımı bu çalışma ile dile getirme arzusundayım....

13 Aralık 2009 Pazar

Fenerbahçe (Son Durum)

Ankaragücü maçını yarım yamalak izledim. Caddede bir mekanda, gözlüklerim olmadan maç izlemek ilginç bir deneyimdi. Fener maçı aldı. Bu sadece moral verecek takıma. Hiç bir ayıbını kapayamayacak.

Ayıplar geçen hafta başladı. Doğrulanmayan veya yalanlanmayan bir sex skandalı var. Bence futbolcu grup sex de yapabilir ya da gece sabaha kadar içki de içebilir. Burada bir sorun yok. Ama eğer bu yüzden antrenmana geç gelir ya da bu yüzden kendine zarar verirse buarda bir sorun var. Önder ve Kazım da kendilerine zarar verdiler. Bu çalıştıkları şirkete de bir zarardır. Bu zarar para cezası ile karşılanabilir. Fakat bu adam bu işi bir daha yaparsa, ki burada grup sexten değil kendine zarar vermesinden bahsediyorum, takımdan kovulmalıdır. İlk hatada da kovan olabilir onu da haklı bulurum. Fakat dediğim gibi eğer adam gece sexini yapıp içkisini içip ertesi gün aslan gibi topunu oynuyorsa diyecek bir şeyimiz olamaz.

Kazım bu sene Daum'la kendini bulmuştu. En azından basın böyle diyordu. Ben hala bir ortasını göremedim isabetli ama neyse. Gol atıyordu ya onlara kafi. Hal öyleyken de bu adam gecelere akıp sex partisi veriyordu. Erkek sonuçta. Yapacaktır. Ne zaman Bjk derbisinde bir şey yapamadı o zaman eleştiriler geldi ve en sonunda skandallara kadar açıklandı. İyi de oldu. Kazım'ın kanat oynayabildiğini savunanlardan biraz olsun uzaklaştık.

Kazım gitti düzeldi mi sağ kanat? Hayır tabii ki. Mehmet Topuz çok olumlu bir şekilde ileri oynuyor, şut çekiyor ama kanadı çalıştırmayı bilemiyor. Gökhan da orada yalnız kalıyor ve bir kanat düşüyor. E sola bakalım. Santos gol atıyor iyi hoş ama ortası yok denecek kadar az. Son maçta Özer vardı. En azından mücadele gücü daha yüksekti. Hep ileriye oynama hevesinde ve de bu takıma çok olumlu yansıdı.

Takımda Özer, Alex, Guiza, Topuz ve Cristian da ileriye oynamayı düşününce pozisyonlar geldi tabii ki. Fakat Selçuk arkadaşımız...

Daha sonra Daum Selçuk'u aldı ve iki forvete döndü. Baklavaya döndü yani. Bu sefer baklavada ileriye oynayan adamların çokluğu takıma golü de getirdi. Ben bir gol daha atarız şimdi derken korkak teknik adamımız Daum hemen Deniz'i aldı.

Defans yine çok pozisyon veriyor. Özellikle Carlos iki senedir çok kötü. Arada bir ya da iki maç iyi oynamıştır belki. Gitmesi, defansın toparlanmasında büyük rol oynayacak. Oraya gelecek Santos orayı toparlar sanırım. Orada oynaması onun da milli takıma dönmesini sağlar. Öne de bence bir adam alınmalı. Daum, Özer'i yedek tutmaya devam edecek çünkü eminim.

Sağ kanadın da revizyona ihtiyacı var. Gökhan'la oynayabilecek onunla anlaşabilecek biri lazım. Topuz anlaşmıyor. Kanadın sahaya ait olduğundan bile habersiz. Eski Deivid'i arıyoruz orada. Özer o kanada da yardım edebilir. Ama biraz daha Topuz izleyeceğimiz garanti o kanatta.

Forvet hattında ise umarım bu transfer döneminde mantıklı bir takviye yapılır ve umarım Guiza gider. Semih direk ve uzun dönem oynamalı ki eski formuna dönsün. Yok Daum onu oynatmayacasa yabancı hakkı bir forvetle dolsun.

Bu maçın artılarından biri Fener'in mücadelesi. Bırakmadılar mücadeleyi. Puanı da hak ettiler. Uefa'nın extra iki hakemi sanırım işe yarayacak. Bu sistem, liglerimize hemen gelmeli.

not: Ntvspor'daki Van Der Vaart Fener ile anlaştı haberinin üzerine bir açıklama gelmedi sanırım. İlerleyen günlerde bu da açığa çıkar.

Marquinhos

Fenerbahçe 3 Ankaragücü 2

Uzun süredir aslında bir Fenerbahçe maçı hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. Ama Marquinhos yazdığı için iki aynı konulu yazı olmasın diye yazmıyordum. Marquinhos'un işi olunca meydan bana kaldı. Bakalım bir Galatasaraylı olarak dünkü maç için neler söyleyeceğim, ve Marqi ne diyecek bakalım ?

Herr Daum maça sakat ve cezalı oyuncularından geriye kalan takımı gene yine yeniden tek forvet çıkardı maça. Aslında forvet sayısı mesele değil burada, bir de takımı sahaya sürerken, "Aman çocuklar, yarı sahayı çok geçmeyin, bir tane atın üzerine yatın" demeyi ihmal etmemiş. Bir Galatasaraylı olarak ben Fenerbahçe'nin başında olsam, bu takım ile ofans futbolu resitali izlettiririm. Zaten sırf ben değil, dünya üzerinde Zico gibi basit bir stajyer adamın neler yapabileceğini gördük. Her Fenerbahçe maçında önce Fenerbahçe Zico'yu gönderdi diye dua ediyorum, sonra da Gürçan Bilgiç başta olmak üzere , hayatlarında "Çeyrek Final" görmemiş ve görmeyi hedeflemeyen zihniyetsizlerin maçları izlerken neler düşündüğünü merak ediyorum.

Maça Daum'un direktiflerinin aksine baskın başladı Fenerbahçe, bunda orta sahası dirençsiz Ankaragücü'nün de yardımı oldu. İlk yarı Özer yerini yadırgadı, fakat bu yerini yadırgayışta Carlos'un payı da büyüktü. Bir kere ikili oynamadı Özer'le. Asıl komedi haftaya ligimizde olmayak Carlos niçin bu takımın formasını giyer hala? Daum kısa vadeli düşüncenin kitabını yazıyor. Fenerbahçe'nin geleceği için değil bir adım, aklından 1 dakika düşünce geçirmediğine eminim. Aynı şeyi Lugano imza atar atmaz, maça çıkınca da hissetmiştim. İlk yarının ise en çalışkan ismi Gökhan'dı Fenerbahçe adına. İlk golde katkısı çok büyük. Tabii ilk golde Alex'i izleyen Metin'in de katkısı büyük.

Ben eğer Fenerbahçe'ye karşı sahaya çıkartacak olsam bir takımı, iki adama önlem alırım. 1 tab ki Alex, iki orta sahadan Alex'e top atması en muhtemel adama. Bu ikinci adam sağlıklı iken Emre oluyor misal. Ankaragücü Hocası ise, Alex'e değil önlem almak, Fenerbahçe'de Alex diye bir adamın varlığını unutmuş. Fenerbahçe 1-0 öne geçti ve hemen geri çekildi.

Daha sonra Ankaragücü adım adım ileri çıkmaya başladı. Aydın Karabulut, maç boyu çok iyiydi. Tabii ikinci yarıda bir iki bencilliğini saymazsak. Ankaragücü'nün 10 numarası, sanırım da yeni Ceyhun'u Metin ilk yarı boyunca attığı isabetsiz paslardan sonra Vassel'e çok şık bir pas attı ve ligimizin ofsayt bozma uzmanı Roberto Carlos golü hediye etti. Maçın ilk yarısı 1-1 bitti. Twitter'a "Özer'e ilk kim sallayacak acaba " kıvamında bir şeyler yazdım ve bunun 2 dakika sonrasında Semih Yuvakuran, "Özer çıkmalı yerine Uğur Boral girmeli dedi". Futbolumuzun geleceği olması muhtemel bir ismine sabrımız uzatmalarla beraber 48 dakika. Aynı Semih çıkıp sonra "Acaba biz niye gençlerimizi oynatamıyoruz" diyor. Acaba sizin gibi sabırsız futbol ulemaları yüzünden olabilir mi?

Maç 1-1 ve ikinci yarı başladı. Sahada eğer oynarsa Fenerbahçe'yi zorlayabilceğine inanmış bir Ankaragücü var. Ve 2. golü buluyor. Son haftaların kötü gidişine 2-1'lik skor eklenince , "gene mi acaba" diyor insan. Fakat sahneye bu işlerin kralı , şu an ligimizde oynayan en istatistikli futbolcusu Alex çıkıyor. Alex'e bir de Özer ekleniyor ve süper bir pas ve koşu ile 2. gol geliyor. Acaba Özer o pası atarken, sevgili Semih Yuvakuran ne düşündü? Bakın yanlış anlaşılmasın, ben Özer ilk yarıda süper işler yaptı demiyorum, sadece sabırlı olmamız lazım diyorum. 2-2'den sonra açıkçası Ankaragücü daha net pozisyonlar yakaladı. Bazen zamanlaması kötü paslar, bazen direkler izin vermedi. Sonra bir kornerden geçenin kahramanı Guiza oldu. İşte bende film burada koptu. Çünkü Daum kendi evinde son 5 dakikayı bile çift forvet oynatacak yürekte değil. Hemen Guiza Deniz değişikliği ile kendi sahasına çekti takımı.

Sonra ise malum verilmeyen gol. Şimdi ben burada geçen haftaki Aziz Yıldırım'ın söylemleriyle bu kararı birleştirmiyorum, çünkü bizim yardımcı hakemlerimiz sezon başından beri o kadar çok hatalı karara imza attılar ki. Dün Galatasaray yazımda belirttiğim gibi , bizim hakemlere acil şifalar diliyorum.

Daum devre arasında federasyona oyun kurallarında bir değişiklik için başvuracak gibi geliyor bana bazen. Son 10 dakikayı çift kaleci ile tamamlamak için izin isteyecek. Ama 3 senelik şampiyonluk sözü ve günlük kaygılar birleşince takımı ancak Daum gibi bir vizyonsuza emanet edebilir insan, biz ise ancak ve ancak Zico gibi iş bilmezlerin ligimize renk katacağı umudu ile hayeller kurarız.

Maradona

12 Aralık 2009 Cumartesi

Antalyaspor 2 - Galatasaray 3

Geçen hafta 90 dakika boyunca sadece tek bir pozisyona giren Nonda'yı yanına almış, haftalardır cezası bitmeyen Keita'yı maça başlatmıştı Frank Rijkaard. Değişikliklerden ilk göze batanı buydu, hemen sonra defans kurgumuzun farklılığı çarptı gözüme. Bu sene genelde stoper eksikliğinde Topal ve Servet ile çözüme giden Frank Rijkaard, orta sahadaki Mustafa Sarp'ın cezası ve Ayhan'ın formsuzluğunda Topal'ı yeniden ortasahaya attı. Böyle olunca ilk kez bir arada oynayan 4 adamdan bir defans kurgusu çıktı ortaya. Uğur, sağ stoper Servet, sol stoper Hakan ve sol bek (!) Caner. Caner sol nedir biliyor , ama bek kısmına hiç çalışmamış sanki. İlk yarı hem sol kanadı koridor haline çevirdi, hem de yenilen iki gol ve maç boyu bütün defansif duran toplarda çok kötü pozisyon aldı. Ben açıkçası top tekniği Hakan Balta'dan doğal olarak daha iyi olan Caner'in sol bek oynamasını isterim ama bunun için Caner'in dersine çok fazla çalışması lazım. Ayrıca geçen hafta İbb maçının üzerine şimdi adını hatırlayamadığım ama Bülent Tulun olduğunu anımsadığım bir süper zeka, son dakikada İBB'nin kullandığı serbest atışın başarılı bir ofsayt taktiği ile etkisiz hale getirilebilceğini söyledi ve bunun Frank Rijkaard tarafından sahaya söylenmemesinin hata olduğunu belirtti. Bu hafta bizim bu 4 yeni adamdan oluşan defansımızın ne güzel ofsayt taktiği yaptığını, ultra süper Türk yan hakemlerinin de katkısı ile anladık. Sezon başından beri 20'den fazla ve kritik ofsayt bayrağı kaldırıldı. Sezon arası hızlandırılmış ofsayt kursuna yollasınlar bizim yan hakemleri.

Yenilen anormal 2 golden sonra bir kare var maçın kaderini belirleyen. Kewell, Arda'nın yanında ona bir şeyler söyleyerek hem onu hem takımı diriltiyor. Kaptana nacizane tavsiyem, playstation tayfanı bırak, Kewell ile dost ol. Böyle bir profesyoneli hayatının sonuna kadar göremezsin bir daha. Saha içinde gizli lider o sanki. Ne Ayhan gibi tribal enfeksiyon, ne bundan önceki abiler gibi çeteci. 2 golün üzeine ilk yarıda gelen gol 2. yarıya ortak olmamızı sağladı. Maçın ikinci yarısında ise Necati Ateş'in direği bulan şutu maçı döndürdü. Zaten rakibin defansında Yalçın ve Orhan Ak gibi iki defans özürlü varken, bir takımın sağlam defans yapması mümkün değildir, öyle de oldu ve biz biraz sakin, biraz mantıklı şekilde yüklenince 3'ü bulduk.

3. golden sonra baldırını tutan Keita oyundan çıkarak yerine, kimilerine göre süper forvet, bana göre ise yedek forvet Nonda oyuna girdi. Nonda ilginç bir adam. Kariyerine saygım sonsuz ve iyi bir golcü olduğunu tartışmam ama sağlık problemlerinden dolayı formunu sezon geneline yayamaması en büyük handikapı. Dün gene çok formsuzdu ve çok basit top kayıpları ile 70-80 arasında daha etkin bir oyun oynamamızı engelledi. Ayrıca Frank Rijkaard'ın yaklaşık son 20 dakikada saha içinde yaptığı değişiklikleri yazının ilerleyen satırlarına bırakıyorum.

Maç 3-2 olduktan sonra da Antalyaspor beraberliği yakalayabilirdi. Dün Antalyaspor, kötü defansının bedelini 2 sıfırdan kaybedilen bir maçla ödedi. Galatasaray ise, haftalardır süren kötü gidiş arasında bir soluklandı ve 2 sıfır geriden bir maçı çevirerek oyuna konsantre olduğunda neler yapabilceğini gösterdi bizlere.

Gelelim şimdi Galatasaray'ın oyuncularını ve teknik ekibini değerlendirmeye.

Leo Franco: Önündeki defansın kötülüğünden ve rakip oyuncular ile çok sık karşı karşıya kaldığından, kendisinin bir maçın neticesine etki ettiğini görmedik. Zaten öyle olacaktır, ama bir kez daha söylemek isterim ki umarım kupa maçlarında Ufuk kalede denenir.

Uğur: Savunmada üzerine düşeni yaptı, ama Keita ile olan uyumsuzluğundan dolayı hücumda çok etkili olamadı. Frank Rijkaard acaba Uğur , Sabri ve Keitalı bir 11 ile sahaya çıkar mı bir gün ?

Servet: Sağ stoper oynamak ona yaramamış. Benim şahsi fikrim, eğer sakatlık ve cezalılar yüzünden bazı oyuncuları normalden farklı mevkisinde oynatacaksak bu en az sayıda olmalı. Yani ben dün gene bütün formsuzluğuna rağmen maça Ayhan ile başlardım. Böylece sadece Topal asıl mevkisinde oynamamış olurdu.

Hakan Balta: Stoper oynamayı maçın ilk yarısında hatırlayamadı. Tabii bunda ilk yarı boyu geri gelmeyen Caner'in payı da çok fazla. Devre arasının en iyi geleceği oyunculardan birisi tartışmasız Hakan Balta.

Caner: Etkisiz bir Caner vardı sahada, bunun iki temel sebebi vardı. İlki yerini yadırgadı Caner. İkincisi ise, takıma geç katıldığı için sisteme uyumsuzdu. Eğer çalım atıp adam eksiltirse, hocasının gözüne daha fazla girebilceğini zannetti, ama asıl hızlı bir şekilde en uygun adama pas atabilirse hocasını etkilerdi. Zaman zaman kendini kanıtlama baskısından manasız işler yaptı.

Topal ve Barış: Topal daha az ileri çıkıyor, Barış ise maalesef daha fazla. Maalesef diyorum çünkü Galatasaray forması giyen bir oyuncunun, 2 metreye pas verememesi, verdiği pasın şiddetini ayarlayamaması ve top sürerken topu ayağına dolandırması beni artık isyan ettiriyor. Allahtan pahalıya mal olabilecek bir hata yapmadı. Ayrıca 70'de sağ beke geçince bir anda geri 4'lü içinde topu ileriye en iyi sokan insan konumuna gelmesi, olağan bir geri 4'lünün topu oyuna sokmadaki beceri seviyesinin göstergesiydi. Topal ise bu maçta nispeten daha iyiydi, ama eski günlere dönmesine daha var.

Elano: Galatasaray'a geldiğinden beri en iyi futbolunu oynadı. Kendisi ne Alex ne Lincoln. Fizik gücü yerinde olduğunda kendisi çok iyi bir ortasaha oyuncusu. Ama hem kendisinin takıma ısınması lazım biraz daha, hem de takım arkadaşlarının saha içinde onu anlaması lazım. Bazen çok hızlı tek pas oynuyor ve topu attığı yere hiç bir oyuncu hareketlenmemiş oluyor. Attığı gol ona moral olması açısından güzeldi. Devre arasında biraz daha güçlenip ikinci yarı bugünkünden daha iyi bir Elano izletir sanırım bize. Ama ben hala gerçek Elano'yu seneye görebileceğimizi düşünüyorum.

Keita: Takımın vazgeçilmezi olduğunu 3. golden önce sırtında bir adamla yaptığı asist ile gösterdi. Fakat onunla ilgili de saha içinde bazı aksaklıklar var. Tamam çok iyi adam eksiltiyor, fakat bazen adam eksiltmek yerine pas atması lazım. Bu dengeyi kurarsa takıma daha faydalı olur. Dün anladık ki, Frank Rijkaard onun cezasını bitirmiş. Umarım artık onu hep izleriz.

Arda Turan: Gereksiz kahramanlıklar yapmayı bir an önce bırakmalı. Arda hep çalım atmak, hep en güzel ortayı yapmak, hem oyunu değiştirmek isteyen bir adam. Bunların hepsi güzel arzular fakat gerçekleşmeyince hem takıma hem de kendisine zarar veriyor. Maç boyunca takıma en faydalı hareketi Elano'nun attığı golde, çalım atmadan direkt pas atması oldu. Arda bence oturup maç kasetlerini izlesin. Tamam kanatta bir iki kişiyi eksiltip yaptığı ortalar da golle sonuçlanıyor bazen, ama basit oynayarak sıradan bir oyuncu olunmaz, büyük bir oyuncu olunur. bknz: Ryan Giggs.

Kewell: Böyle bir yabancı oyuncu bir daha ne zaman gelir bu topraklara bilmiyorum. Hem bir futbol işçisi, hem oz büyücüsü hem de asil bir adam. Maç boyu kendisini bir beygir edası ile tekipleyen Yalçın'a yeri geldi çaktırmadan aynı sertlikle cevap verdi. Yılmadan didişti Yalçınla. 3 golün de içinde bir şekilde vardı. Attığı goldeki vuruşu ise geçen hafta çok özlediğimiz düzgün şutlardan biriydi. 4 mevkide oynayabilen, tecrübeli bir joker Kewell. Umarım 2 sene daha bizimle kalır, çünkü saha içinde olduğu kadar, antremanlarda da örnek bir adam.

Ayhan, Aydın ve Nonda: Açıkcası Nonda ve Ayhan hakkında pek bir şey söylemeye gerek yok. Ayhan çok az oynadı, Nonda ise çok rezil oynadı. Aydın ise oturup düşünmeli. Frank Rijkaard belli ki bu topraklar içinde Aydın Yılmaz'ı benden çok seven yegane insanlardan biri. Aydın da bu sevgiye layık olmalı ve artık bir şeyler göstermeli. Aydın Galatasaray gibi büyük bir takımda asla ilk 11 oyuncusu olamaz, ama takım önde iken oyuna girip iyi bir kontra topçusu olabilir. Gene de ben Aydın olsam Frank Rijkaard ile konuşur sezonun ikinci yarısını İBB'de geçirmek için izin isterim.

Frank Rijkaard ve Teknik Ekip

Geçen hafta yenilen golden sonra , belli ki onlar da bir şekilde duran top zafiyetini ortadan kaldırmak için çalışmışlar. Ama 4 yeni adamdan oluşan defans ile bu arzuları başarısız oldu.
3- 2'den sonra hiç kimsenin beklemediği bir değişiklik yaparak saha içindeki düzeni değiştirdiler. Barış sağ beke geçti ve Ayhan oyuna girene kadar takım fiili 4 1 4 1 oynadı. Bu değişikliği yapmalarında Elano'nun daha dirençli ve diri oyununun etkisi de büyük. Geçen haftaki gibi takımı geriye çekmektense, Topal'ı biraz daha stoperlere yaklaştırıp, top yapan adamları saha içinde tuttular. Haftaya son bir maçları kaldı devre arasından önce. Asıl güzel etkiyi gene devre arasında yapacaklar ve takımı ikinci yarıya daha diri ve daha gelişmiş sokacaklar bence

Haftanın ilk maçını yapıp maç fazlası ile lider olduk. Bakalım bu hafta rakiplerimiz neler yapacak ve pazar gecesi maçlar bittiğinde kaçıncı sırada olcacağız?.

Maradona

11 Aralık 2009 Cuma

Dünya Kupası Grupları C grubu

Her Dünya Kupası'nın favorisi ve her zaman hayal kırıklıklarının takımı İngiltere'nin yer aldığı C grubu ile yazılarıma devam ediyorum. Grupta yer alan diğer takımlar ise şöyle ; Abd , Cezayir , Slovenya


İngiltere : Fabio Capello'nun takımın başında olması belki son yıllarda olmadığı kadar favori olarak görmemize yarıyor takımı. Capello'nun bu takıma neler katabildiğini elemelerde gördük.
Fifas Sıralaması : 9 Puanı 1063
Yıldız Oyuncular : Steven Gerrad, Frank Lampard
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Aaron Lennon
Bizimle Alakası : Premier Lig'in ülkemizde yayınlaması dışında bir bağımız yok.


ABD: Grubundan rahat bir şekilde geldi. Gruptan çıkmayı kovalayacak . Konfederasyon kupasında yaptığı sürprizi devam ettirmeye çalışacak.
Fifa Sıralması : 14 Puan : 980
Yıldız Oyuncular : Landon Donovan , DaMarcus Beasley
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Her zaman potansiyelini göstermesi beklenen Freddy Adu ve Jozy Altidore
Bizimle Alakası : En yakın alaka Oguchi Onyewu'nun FB'ye transfer hikayesi.


Cezayir : Uzun süren Afrika elemeleri sonunda kupaya katıldılar. Bu uzunluk Afrika'nın eleme sisteminden kaynaklanıyordu tabii ki. Grubun en zayıf halkası benim gözümde. 90'dan beri Dünya Kupası'na katılamıyor.
Fifa Sıralaması : 28 Puan : 823
Yıldız Oyuncular: Karim Ziani , Mourad Meghni
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Djamel Abdoun milli olmamış çağrılırsa bişeyler yapabilir.
Bizimle Alakası : Eski Gs'li İsmael Bouzid


Slovenya : Rusya'yı playoff maçlarında eleyip geldiler. Grup 2. liği için uğraşacaklar. Zahoviçli hikayeleri aklımızda. Beklentileri yok; heyecanları var. Bu genç ülke ne yapabilecek göreceğiz. ( tam bir ertem şener repliği oldu)
Fifa Sıralaması : 33 Puan : 756
Yıldız Oyuncular: Samir Handanovič , Zlatko Dedič
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Rene Krhin (İnter aldığına göre vardır bir bildiği. Ben tanımıyorum açıkçası )
Bizimle Alakası : Şu anki kadrodan bizim ligimizde oynamış birilerini bulamadım. Geçmişte oynamış olup gözden kaçan varsa özür dilerim.


Saygılar. Trakedi

9 Aralık 2009 Çarşamba

Kayserispor Bursaspor

http://emosimoghislain.blogspot.com/2009/12/kayserispor3-bursasporumuz0-2.html

Aslında çok rahat puan alabileceğimiz bir maçtan eli boş dönmek gerçekten çok üzdü beni..
Kadroları gördüğümde işte bir beraberlik maçı dedim kendi kendime, Ertuğrul Sağlam tam da beklediğim 11'i çıkarmış, Tolunay Kafkas da sadece orta göbeği daha sağlam tutma adına Furkan'ı kesip Abdullah'ı yerleştirmişti sürpriz olarak..

Maça biz daha istekli başladık Kayseri'den, ama henüz dakikalar 5'i gösterdiğinde Makukula bir pozisyonda bizim Ömer Erdoğan'ı 3 metre sırtında taşıdı ki " Eyvah" dedik hep bir ağızdan...
Bu adamı tutmak imkansız gibi bir şeydi bizim için, 5cm uzun olmasına rağmen Ömer Erdoğan çocuğu gibiydi adeta bu Makukula'nın.

Dakikalar 8'i gösterdiğinde Makukula kadar Kayseri galibiyetinde rol oynayan bizim Mustafa Keçeli yılların Saidou' sunu kaçırınca rakip ilk tehlikeli şutunu gönderdi bizim kalemize, İvankov iyi çıkardı ama dönen topu yine Saidou indirdi , Zapo- Ömer Erdoğan ikilisi o pozisyonda Makukula'nın başında beklerken genç Ömer Hasan Şişmanoğlu bomboş bir durumda topu kalemize gönderdi ve takımını 1-0 öne geçirdi..

13. dakikada ise beraberliği yakalayabilecek şans elimize yine bir Ali Tandoğan duran topu sonrası geldi, ama bu sefer Ömer Erdoğan yarım metreden topu Souleymanou'ya nişanlayınca ilk pozisyonumuzu kaçırmış olduk..

Dakikalar 25'i gösterdiğinde Veli-Volkan ikilisi yer değiştiler, yani Volkan asıl etkili bölge olan sağ kanada geçti Veli de sola..

29. dakika öyle bir pozisyon yaşandı ki tam önümüzde, televizyondan görünmemiştir muhtemelen ama o anda maç bitti benim için, tabi maçın yanında biten bir isim vardı benim için o da Mustafa Keçeli..

Pozisyon aynen şöyle gelişti:
Zapo pozisyon gereği sola gitmek zorunda kaldı, bizim Keçeli de mantıken ortada Zapo'nun bölgesini boşaltmaması gerekiyor, yani futboldan az-çok anlayan herkes böyle düşünür, ama naptı bu insanoğlu , gitti Zapo'nun kademesine girdi, ortada da onun yüzünden en az 10 metrelik bir boşluk oluştu..üstelik Veli de ordaydı, kimsenin o bölgeye gitmesine falan gerek yoktu yani..

O pozisyonda Ömer Erdoğan'la Zapo bayaa şiddetli uyardılar bizim insanoğlunu, zaten o pozisyonun devamında taç kullanıldı ve Kayseri' nin 2. golü geldi.

Aslında Makukula gibi kulelere hem önden hem arkadan markaj uygulamak gerekir bu tip pozisyonlarda, Ömer sadece arkasından baskı yapmaya çalıştı ve hiç bir işe yaramadı yani..
Makukula verdi sırtını bizim Kaptan'ın kucağına sonrası işte malum, taçtan gol yedik, şaka gibi yani..Buarada Makukula çok fazla kullanıyor elini kolonu, önümüzdeki haftalarda birileri illa çemkirir, hakemlerimiz de daha fazla dikkat etmeye başlarlar bu adama...

34.dakikada Ali Tandoğan sağ kanattan cezasahasına girdi ama final pasını olumlu kullanamadı..

Dakikalar 37'yi gösterdiğinde ise bu kez Sercan buluştu topla cezasahasında, sol ayağıyla bir anlık topa vurma şansı geldi ama o güçsüz ayağıyla böyle bir şut atma cesareti gösteremediğinden topu eveledi geveledi ve Veli'ye aktardı, bı oyuncu da yine sol ayağıyla güşsüz bir top gönderdi ve Souleymanou'da kaldı top..

Devrede Kayseri topa daha iyi basan Furkan'ı alarak başladı oyuna, Ertuğrul Hoca ise Veli'yi bu kez sol geriye kaydırıp Keçeli'yi öne aldı..Zaten Keçeli o bölgede 1 yarı daha oynasaydı Gökhan Emreciksin devre arasında 10 Milyon Euro'luk bir transfer yapardı kesin..

Ayrıca Veli'yi oyun kurma görevi verilmiş olmalı ki kontradan 3'ü yiyene kadar bütün toplar neredeyse bu isimde toplandı..
Veli 48.dakikada bomboş pozisyonda penaltı noktasının üzerinden topu direğe nişanlayınca maç orada koptu işte..
Belki kendi lehimize döndüremezdik ama bu kadar kolay da pes etmezdik..

52. dakikada ise bu kez altıpastan gol şansı Volkan Şen'in ayağına geldi ama o da sol ayağıyla topu be kez tribüne yolladı altı pastan.Gerçi açısı o kadar net değildi ama adam olacak çocuk o topu ordan kaleye göndermesi lazımdı en azından...

55.dakikada ise umutları tüketen golü gördük, Kirita'yla Zapo'ydu galiba anlaşamayıp topu Mehmet Eren'e verenler..Adam da aldı 60 metre sürdü topu, Makukula'ya ise sadece dokunmak kaldı..

Maç anda bitti zaten herkes için, ben bile o golden sonra Kayseri' nin bisküvi sertliğindeki koltuklarından birini kırmışım topuğumla sonradan oturmayı denediğimde farkettim...

60.dakikada Ertuğrul Hoca "Şımarık Kardeşleri" aynı anda çıkarıp ve Batalla ile 92'li Muhammet' i oyuna aldı. Böylece Batalla ortasahanın sağına, Muhammed ise Turgay'ın
yanına geçti..

Bence maçın en önemli kazancı Muhammet'in ilk defa süre alması oldu, 3-0 'dan sonra zaten ondan kimsenin bir şey beklediği yoktu, en azından ayağı alışsın diye düşündü Ertuğrul hoca, bence de en iyisini yaptı..

Maçın ilerleyen dakikaları fazla izlemedim zaten, sesim kısılana dek tezahürat yaptım.

**Sonuç olarak pek bir şey kaybettiğimiz söylenemez, maçtan önce de liderle aramızda 2 puan fark vardı, maçtan sonra da 2 puanlık fark devam etti..
Futbol bu kazanmak da var kaybetmek de ama keşke bu kadar kolay goller yemeseydik de bize yakışan şekilde yenilseydik..

Hasan

Dünya Kupası Grupları B grubu

Şimdi ise B grubu için bişeyler yazalım. Herkesin favorisi Arjantinin yer aldığı B grubunda yer alan diğer takımlar şöyle; Nijerya , Güney Kore , Yunanistan.


Arjantin : Maradona'ya rağmen Dünya Kupası'na geldiler desem kimse kızmaz herhalde. Maradona'yı bile eleştirmeye başalmışlardı yavaş yavaş Arjantin'de. Her şeye rağmen en büyük favori Arjantin benim gözümde. Aslında her dünya kupası öncesinde denilen bir şey Arjantin favori diye ama bakalım ne olacak?
Fifa Sıralması :8 Puan : 1085
Yıldız Oyuncular : Lionel Messi , Sergio Agüero
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Ever Banega
Bizimle Alakası : İçinde Messi olan takımın herkesle alaksı vardır. Ne yazık ki bizimle özel bir alakası yok.


Nijerya: Geçen kupaya katılamamiş olmalarının, bu kupaya bakışlarını değiştireceği kesin. Ne yapacakları pek kestirilemiyor. Premier Lig'de oynayan oyuncuları ile etkili olmaya çalışacaklar.
Fifa Sıralaması : 22 Puan : 848
Yıldız Oyuncular : John Obi Mikel , Obafemi Martins
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Sani Kaita
Bizimler Alakası : Ne yazık ki bu sene Nijerya milli takımında bizim ligimizden bir oyuncu yok fakat büyük takımlarımızda oynayıp sembol olmuş oyunculardan dolayı Nijerya'ya sempatimiz devam etmekte.


Güney Kore : Asya'nın güçlü takımlarından G. Kore güzel bir kura ile sıralamalarda üstleri hedefleyecek. En önemli derecesini bizimle karşılşatığı sene elde ettikleri başarıyı tekrarlamak isteyecek ama ilk önce gruptan çıkası lazım.
Fifa Sıralaması : 52 Puan : 625
Yıldız Oyuncular : Park Ji-Sung , Seol Ki-Hyeon
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Lee Chung-Yong
Bizimle Alakası : Şenol Güneş'in yeni döndüğü bir ülke olarak bir göz atmamız fena olmayacak.


Yunanistan : Tarihi boyuncu 2 kez katıltıkları Dünya kupalarına bu 3. katılışı. Euro 2004 'ü kazanmalarının sürpriz olmadığını insanlara kanıtlamak isteğiyle gelecekleri kesin.
Fifa Sıralması : 12 Puan : 1028
Yıldız Oyuncular : Giorgos Karagounis , Sotirios Kyrgiakos
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Sotiris Ninis
Bizimle Alakası : Komşumuz olmasıdan başka bir alaka göremiyorum . Çok milliyetçi yaklaşım gibi algılansın istemem(Arda'yı elşetirmiştim bu konuda. Türkdüğümü yalamış gibi olmasın) fakat oynadıkları futbol tarzı insanlara futbol izlemeyi sevdirecek cinste değil.


Saygılar. Trakedi

7 Aralık 2009 Pazartesi

Dünya Kupası Grupları A grubu

Kendi ligmizde olan curcunadan dolayı gezegenin en önemli futbol olayı hakkında hiç bir şey yazmadan geçtik bir kaç haftadır. Biz gidemediğimiz için de biraz meraklı değildik çoğu insan gibi. Elbette futbol seyretmeyi seviyoruz fakat içinde biz olmayınca kime küfür edecektik?Neyse ki Henry çıktı da küfür edecek birilerini bulduk.

Gruplar belli oldu bu gruplar hakkında kısa kısa yazılar yazacağım. İlk olarak A grubundan başlayacağım. Takımlar : Güney Afrika , Meksika , Uruguay , Fransa.

Güney Afrika :Ev sahibi olmanın ve vuvuzelaya karşı dayanıklı olmanın avantajını kullanabilir. Fakat bu gruptan çıkabilirse oradan öteye gitmesi sürpriz olur. Almanya 2006'ya katılamadı.
Fifa Sıralması: 86 Puan : 377
Yıldız Oyuncular : Benni Macarthy , Aoron Mokoena
Dikkat çekebilicek Oyuncu: Kermit Erasmus
Bizimle Alakası : Teknik Direktör :Carlos Alberto Parreira

Meksika : Eleme grubunda Abd'nin ardından 2. oldu. Avrupa tecrübesi olan futbolcularıyla yine bir 2.lik kovalayacak. Dünya Kupalarında sık sık gördüğümüz takımlardan. Geçen sefer de Almanya'da kendine yer buldu.
Fifa Sıralaması: 14 Puan :934
Yıldız Oyuncular : Rafael Marquez , Carlos Vela
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Andres Guardado
Bizimle Alakası : Yakın zamanda kaybettiğimiz De nigris bir zamanlar Meksika forması giyiyordu.

Uruguay : Playoff oynayıp geldiler. Geçen sefer katılamadıkları dünya kupasının acısını çıkarmak isteyebilirler fakat buna yetecek güçleri olacak mı izleyeceğiz.
Fifa Sıralaması: 19 Puan 901
Yıldız Oyuncular: Diego Forlan , Benim Favorim Luis Suarez.
Dikkat Çekebilecek Oyuncu: Yaşlı Kurt Sebastian Abreu
Bizimle Alakası: Fenerbahçeli Diego Lugano'nun kaptan olduğu bir takım olması

Fransa : İrlanda'yı bilek gücüyle, pardon el gücüyle, yendikten sonra şu an için kupanın en antipatik takımı durumuna düştüler. Birçok kişi ve ben gruplardan çıkmasını bile istemiyorum.
Fifa Sıralaması : 7 Puan : 1122
Yıldız Oyuncular : Henry , Henry'nin eli
Dikkat Çekebilecek Oyuncu : Henry'nin vücudunun diğer yerleri.
Bizimle Alakası : Ribery ve Anelka'nın ligimizden gelip geçmesi.

Saygılar. Trakedi

Galatasaray - İBB

Gene lider olabileceğimiz bir hafta ve gene kaybedilen puan... Sanırım bizim lider olabilmemiz için ilk maçı bizim oynayıp, kazanıp, köşemize çekilmemiz lazım. Maça bu sefer 83. dakikadan başlamak istiyorum. Lig Tv istatistik veriyor son 5 dakika içinde topla oynama yüzdesi diye. Galatasaray %23 İBB %77. İşte son 15 dakikada nasıl bir gaflet ve şuursuzluk içinde olduğumuzun ispatı budur bence. Hakem kötü yönetmiş, hakem eyyam yapmış demek bu maç için kolaycılık olur. Benim asıl üzüldüğüm ve düşündürücü olan nokta Frank Rijkaard ve Neeskens gibi iki ustanın da bu şuursuzluğa ve kontrolsüzlüğe ortak olmasıdır. İlk kez, eleştiriyi hak eden bir kulübe performansı gösterdiler. Şimdi zaman makinası ile maça baştan başlayalım.

İBB, ne Bursa, ne de Manisa gibi sıkı pres yapıyor orta alanda. Biz de bu yumuşak rakip karşısında çok rahat top kullanıyorduk. Barış ve Mustafa Sarp ikilisi pres görmeyince Elano ile daha yakın oynuyorlar. Arda ve Uğur sağ kanadı çok olumlu kullandılar. Kewell solda gene iyiydi. Fakat forvetteki Nonda, Pana maçında olduğu gibi çok kötüydü. İlk yarıda inanılmaz bir gol kaçırdı. Tabii tek gol kaçıran o değildi. Kewell, Arda ve Elano da bir kaç fırsatı harcadılar. 2. yarıda erken bir gol bulmak, akabinde farkı 2'lemek ve rahatlamaktı herhalde plan.

2. devre de buna uygun başladı. İnatla çalışan Uğur, önce Elano'ya al da at dedi, Elano cevap olarak " yok Uğur'cum ben adımın tartışılmasından çok memnunum, her gün hakkımda 10'larca haber çıkıyor, şimdi gol atarım hem ben rahatlarım hem sular durulur, olmaz" dedi. Buna içerleyen Uğur gitti golü Kewell'a attırdı. Golde tabii ki rakip kaleci Hasagic'in katkısını unutmamak lazım. Golden sonra da net fırsatlar yakaladık, Arda önce direğe takıldı. Sonra kornerden denedi olmadı. Kewell, Keita'nın dışa çok güzel çıkardığı topu büyülüyemedi.

Derkan çöküşün ilk adımı geldi. Dakika 80 ve Elano oyundan çıkıp yerine Ayhan giriyor. Ayhan hem sezon başından beri formsuz , hem de Ayhan'ın oyuna girmesi demek, saha içindeki oyunculara açıkça yaslan geriye, soğut maçı demek. Peki siz son 4 senede Galatasaray'ın kazasız belasız kaç maçı soğuttuğunu gördünüz? İşte maç burada bitiyor. Saha içinde panik hakim. Düşünün takımın en klas ve en tecrübeli ismi Kewell bile , basit ve boktan bir yanlış karar sonucu aşırı reaksiyon gösterecek kıvama geliyor. Takım kendisine gelen her topu şuursuzca ileri vuruyor, bakmadan ve görmeden. Hatta gene bu dakikalarda Mustafa Sarp yerde yatan Barış'a pas atacak kadar oyunun dışında. Sürekli ileri vurmalar, etmeler hiç bir işe yaramıyor. Halbuki oyuna atak yönü ve ayağında top tutması kuvvetli Keita girmişti 73'te. Topu onunla buluşturup soluklanmak yerine inatla "Panik Futbolu" oynuyoruz. 75'e kadar neredesye hiç pozisyon vermiyoruz rakibe, ama bu dakikadan sonra bir iki atakları oluyor. En sonunda körün attığı taş, kelin başını yarar misali yiyiyoruz golü ve panik olmanın bedelini ödüyoruz. İşin ilginci futbolcularımız son pozisyonun fual olmadığına takılmış kalmış. Kimse öyle topları ceza yayına uzaklaştırdığı için kendisini suçlu görmüyor. Ama mesela Beşiktaş'ta Ferrari topları genelde taç çizgilerine doğru uzaklaştırıyor. Maçı bitirdiğimize göre şimdi takıma daha yakından bakabiliriz.

Leo Franco: Henüz 3 puan kazandırmadı takıma, ne bir Mondragon şu anda ne de bir Hayrettin. Sanırım yeni transfer olması ve Ufuk'un rahatsızlığı sebebi formayı şu anda giyiyor. Ama kupa maçlarında formayı Ufuk giyer ve iyi bir performans gösterirse formayı kaybedebilir.

Uğur: Maç eksiği fazla olmasına rağmen, iyi çalıştığı belli. Tamam bir kaç pozisyonda isabetsiz ortalar yaptı. Ama dün gece 3 4 tane isabetli orta yaptı. Biri gol oldu, birisinde Elano atamadı. Acaba diyorum zaman zaman da Hakan Balta yerine solda kullanılsa. Hem Balta dinlenir, hem Uğur daha fazla oynar.

Mehmet Topal: Kendi doğal mevkisi değil, ama alışık olduğu bir yer. Rakip çok fazla zorlamadı, ama gene de 75'ten sonra arkasına bir iki kere adam kaçırdı.

Servet: Diğer maçlara göre daha normaldi. Üzerine vazife olmayan işlerden kaçınınca daha iyi oynuyor.

Hakan Balta: Bursa maçında isabetli pası yoktu, bu maç ise biraz daha iyiydi. Fakat atağa hiç katkısı olmuyor. Ne ortası orta, ne ara pası pas.

Barış: Barış dün çok çalıştı, hatta bu çalışkanlığının yanı sıra çok güzel 3 4 pası da vardı. Geriye çok dönmedi, oyunu dikine oynamaya çalıştı.

Mustafa Sarp: Aslında saha içinde 80lere kadar gayet iyi oynadı. Biraz şut ve son vuruş çalışması lazım. Ayrıca çok acil psikolojik destek alması lazım. Son 10 dakikanın en şuursuz ismiydi. Gitti bir de sinirden formasını yırttı. Maçtan sonra diyor ki, hakeme kötü bir şey dememek için yırttım formayı. Mustafacım zaten ettiğin küfürleri gördük golden sonra. Bir de maçtan sonra Aziz Yıldırım'a itafen yaptığı açıklama var ki, akıl tutulmasını gösteriyor.

Kewell: Golünü attı ama maç 1-0 iken çok uygun iki pozisyonu harcadı. Gene de başımızın tacısın büyücü.

Arda Turan: Zaman zaman, aşırı sorumluluktan, zaman zamansa kahraman olma arzusundan çok zorladı. Arda kim olmak istediğine karar vermeli. Metin Oktay olmak istiyorsa bir kere, antreman bittikten sonra her gün en az 2 saat daha çalışması lazım tek başına. Herkes bilir Metin Oktay'ın hikayesini. Antremanlardan sonra ,yardımcı hocasıyla birlikte, kalenin bölgelerini numaralandırıp, saatlerce şut çalışırmış. O isabetli golleri öyle atmış. Arda da antremanlardan sonra hem şut , hem gol vuruşu hem de orta çalışmalı. Ardacım, kaptanım, 2 seneye o çalımları nasıl attığını çözerler, başımıza allah korusun 2002 Dünya Kupası sonrası Hasan Şaş olursun.

Elano: Elano çok isabetli tek pas oynuyor. Fakat adam çalım atmıyor kardeşim. Yahu tamam pasları mükemmel, boş adamı gözlemlemen süper ve fakat eğer sadece tek top oynayacaksan sen formayı Neeskens'e yemin ediyorum senden daha güzel paslar atar bu yaşında. Elano, Fifa 2010'u analog 2'yi kullanmadan oynuyor hala.

Nonda: Yorumsuz

Keita: Aslında bu maçta eleştirilecek isim Keita değil, Frank Rijkaard. O yüzden onu teknik ekip kısmına bırakıyorum.

Ayhan ve Aydın hakkında ise söylenecek pek bir şey yok. Aydın zaten vakit geçsin diye girdi oyuna. Ayhan ise ne oyunu soğutabildi, ne de yaşının verdiği ağırlıkla takımı soğutabildi.

Frank Rijkaard ve Teknik Ekip

Fenerbahçe maçından sonra sürekli bir arayış içindeler. Bu arayışların çeşitlenmesinde sakatlıkların da etkisi var. En azından şunu gördük, 3 kazmalı sistemden, iki kazmaya geçmişler. Bu bence çok olumlu. Çünkü şu andaki mevcut kadro , maçları hücum yaparak kazanabilir. Müdafa ile maç alamayacağımız gün gibi ortada. İlk 8 haftanın en formda isimlerinden birisi Keita, Fenerbahçe maçında yaptığı sorumsuzluktan sonra bir süre kızağa çekilmesi normal. Ama Keita'sız olmaz bu iş bence. Hele Baros gibi hızlı bir adam yokken, Keitasızlık iyice dert. Bunun iki sebebi var bence. Bir Elano'dan faydalanmak istiyorlar. Haklılar, o kadar para ziyan edilmemeli. İki, forvetsiz Bursa maçından sonra bir daha bunu denemek istemiyorlar. Ama Arda değil de Kewell forvette kullanılıp, ileri 4lü Elano ,Keita, Arda ve Kewell'dan kurulabilir. Ayrıca son 10 dakikada saha içine hakim olamadılar ve futbolcuyu sakinleştiremediler. Ondan da vahim olan, savunma yapamayan takımda, Elano - Ayhan değişikliğine gidip, takımı geri çekltiler. Yapılacak iş değildi bence ki bunu vasatın üstü bir Elano için söylüyorum. Ayrıca yönetimden yahut teknik ekipten birisinin bu Elano'yu Arda'ya zimmetlemesi lazım. Bir süre beraber gezsinler, yemekler yesinler, playstation oynasınlar. Hatta beraber bireysel antremanlar yapsınlar. Arda bu adamı severse, takım bu adamı sever ve saha içinde pas tercihlerini daha fazla Elano'dan yana kullanır.

Ek olarak Frank Rijkaard bir de en büyük hatayı bence Türk insanının ve futbolcusunun prosefyonelliğine güvenerek yapıyor. Ama şu malesef bir gerçek ki, biz güvenilecek kadar profesyonel değiliz. Kamp, kampsızlık gibi kısır ve çağdışı tartışmaya girmeyeceğim ama takımı ve oyuncuları biraz daha yakından kontrol etmeli.

Son sözüm ise, hem teknik heyete hem futbolculara. Ya teknik ekip, futbolculara eksiklerinin ne olduğuna dair bir liste ya da ev ödevi tadında biresyel antrenman programları versinler, ya da oyuncular kendi eksiklerini analiz edip çalışmaya başlasınlar. Bu taktiği bu takımın oynayabilmesi için bireysel gelişim şart.

Sevgiler Saygılar Maradona

6 Aralık 2009 Pazar

Korkuyorum!!

Ligin 15. maçını oynadı dün Fenerbahçe, bugün ise kısmetse saat 22 00'de 15. haftayı geride bırakmış olacağız. 19 hafta var ve bu 19 haftanın bir tanesi daha Ankaraspor maçı olduğu için 3 puanlar cepte. Yani 18 hafta ve alınabilecek 54 puan var. İyi olan ve futbolu sadece saha içinde oynayan takım umarım en fazla puanı alır. Aziz Yıldırım bundan yıllar önce bir kez " Biz şampiyonlukların saha içinde kazanılmadığını öğrendik" tadında bir açıklama yapmıştı. Bunun gibi talihsiz açıklamaları 3 büyük takımın başkanı da defalarca yaptılar. Hatta ben 10 yaşlarında bir veletken, 8'lik Ankaragücü maçı ve gelen şampiyonluk sonrası babamın bana sevinme dediği acı günleri hatırlıyorum. Ben kısacası 3 büyük takımın başkanlarının, burada bir tek Süleyman Seba'yı ayrı tutuyorum, işleri ne kadar çirkinleştirebileceğini defalarca izledim. 21. yy'da futbolu kazanan olmak için sevmeyen birisi olarak, şimdi korkuyorum gene. Aziz Yıldırım dün resmen savaş baltalarını çıkardı. Durum böyle iken bir iki hafta sonra Yıldırım Demirören ve Adnan Polat da sanırım geri durmaz. Bir umudum Sadri Şener'den var, ama Trabzon da bir şekilde ivme yakalarsa o zaman onlar da dahil olurlar bu savaşa. Allahtan Bursaspor ve Kayserispor'un bu 4 büyükler kadar pisleşecek gücü yok. Yoksa kimse, özellikle Bursalı kardeşimiz Hasan kusura bakmasın da, onların tokatçı başkan da elinde imkan olsa pisleşir. Süleyman Hurmalı Kayseri zaten saha dışında çok iyi yönetilmiyor.

Şimdi tam burada bir de hala ofsayt nedir öğrenemeyen ve bu yüzden her hafta en azından 4 5 ciddi hataya imza atan çok sevgili ve dangalak yardımcı hakemlerimize sevgilerimi sunuyorum. Yahu ya yüzde yüz gollük atakları kesiyorsunuz, yahut ofsayt golleri veriyorsunuz. Oyunu çirkinleştirmek için, saha içindeki başarısızlıkları örtmek için fırsat kollayan 3 büyük takımın başkanının ekmeğine yağ sürüyorsunuz.

Dün geceden beri korkuyorum, 5 takımın bu denli kıyasıya mücadele verdiği ve bu yarışın devam etme umudu ile güzellik vaat eden ligimizin üzerinde gene kara bulutlar dolaşmaya başlayacak. Bu korkumun sebebi 3 büyük takımın da zamanı gelince birbirinden şuursuz olan yöneticilerinin olması. Çünkü ben buna benzer saçmalıkları 15 yıldır çok net hatırlıyorum. Umarım korkularım boşa çıkar ve rekabet olabildiğince saha içinde kalır.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Yok

Takımda ileriye oynayabilen bir ortasaha yok. Yedekte var ama sahada yok. Kanatlar yok. Topuz kanadı Gökhan'a bırakmış durumda. Sol kanattan da orta yok. Arada ileriye top geliyor. Karşılayacak forvet yok. Güvendiğimiz Semih formsuz, yorgun, kırgın.

Ortadan gelemiyorsun, kanattan gelemiyorsun ama müdahale için gol yemeyi bekliyorsun. Yani kenarda hoca da yok.

Müdahale ediliyor takıma en sonunda. Sol kanada adam alınıyor. Bu sefer de sağ kanat yok. Çift forvetli bir Alex'li 2 ortasahalı ama sağ kanatsız garip bir diziliş ile oyunu çevirmeye çalışıyor hoca. Dönmüyor tabii ki.

Takım 4 5 haftadır yorulunca saldırmaya başlıyor. Saldırıp yorulacağına, ancak geri düşünce saldırmayı akıl ediyor ve takım çoktan yorulmuş oluyor. Tam ceza sahasına ortalar gelmeye başlıyor, forvetlerin zıplayacak hali yok. Bir Lugano zıplıyor.

Selçuk Şahin'i yeniden görmek Daum'un Fenerbahçe'yi ne kadar ciddiye aldığını yine gösterdi bizlere. Gerçekten o da bu akşamın kahramanlarındandı!

Disiplin deseniz o da yerlerde. Kazım ve Önder haberleri bir garip. Bu işin sonu ne olur bilmiyorum. Göreceğiz. Ama bu kadar hatanın üst üste gelmesi, bu kadar yanlışın ard arda yapılması bazı şeylerin sonunu getirecektir. Daum kendi kendisini göndermeye çalışıyor sanki.

Bir de şu var ki, o kadar para verdiğim Lig Tv'de haftada iki, bilemediniz üç maç izliyorum. Hepsinde toplasanız 4 5 tane organize atak görürsünüz. Es Es seyircisi olmasa bu akşam da çekilmezdi. Harikalar.

Bu hafta ilginç gelişmeler olacaktır takımda, benden söylemesi.

Not: Twente gibi takımların Fenerbahçe'yi değil rakiplerini izlemesini tavsiye ederim. O zaman Fener'i yenmenin ne kadar kolay olduğunu görebilirler.

Marquinhos

Kasımpaşaspor - Sivasspor

Stadyumdan içeri girdiğim dakika Michael Jackson çalıyordu. Bu adamı ne zaman dinlesem ya da duysam, aklıma hep gereğinden fazla sevdiği çocuklar geliyor ve gülüyorum rahmetli de çocukları pek severdi diye. Ama hemen ardından alışılmış iğrenç stadyum şarkıları çalmaya başladı. Maçın başlamasını beklerken dikkat ettim, sanki sigara yasağı yoktu Kasımpaşa'da. Sürekli yanan sigaralar ve sigara içenlere bakan görevliler. Maçtan önce gene başarısız bir saygı duruşu vardı. Niçin bu insanlar 1 dakika boyunca götleri başları oynamadan duramıyorlar çok merak ediyorum. Bu merakımı yanımdaki 40 yaşlarındaki amcayada sordum, çünkü kendisi o 1 dakika boyunca telefonda bir arkadaşını maça gelmeye ikna ediyordu. Yahu kocaman adamsın be kardeşim, başka zaman mı bulamadın diye laf anlatmaya çalıştım ama hiç bana mısın demedi, "nato mermer nato kafa" bir halde bön bön baktı yüzüme. Önce kısaca maçın hikayesine geçelim.
İki takım da hızlı başladı, Kasımpaşaspor 14. dakikada Sivasspor'un kullandığı korner sonrası kontra atağa çıktı. Yekta inanılmaz bir pasla solda boşta bulunan Ergün'ü topla buluşturdu. Ergün gayet uygun durumda, kötü bir pas attı boştaki Cenk'e. Allahtan Cenk yılların eskitemediği bir inceliğe sahip, yere erken yatan Petkovic'in üzerinden topu ağlarla buluşturdu.

Maçta Kasımpaşa topa çok hakimdi. Sivas ise uzun toplar ile Ersen Martin'i buluşturuyordu. Barış Ersen mücadelelerinde genelde Ersen galip çıktı. Gene böyle bir mücadele sırasında hakem Ersen'in yerde kalması neticesinde penaltı verdi. Ben bu kadar ucuz verilmiş bir penaltı görmeyeli çok olmuş ki, ben de kendisine tepkimi Kasımpaşa taraftarlarıyla gösterdim. Ersen Martin garip bir adam, ince ince tribünü gıcık edecek hareketler yapmayı ihmal etmedi. Neyse efendim asıl işin ilginç kısmı Yekta. Kendisi maçın oyunda kaldığı dakikalarda en akıllı ve en faydalı oyuncularından biriydi. Fakat önce rakibin kullandığı bir tacı engellemek için saçma bir sarı kart gördü. Bu pozisyondan 10-15 dakika sonra maçın sanırm 39. dakikasınd falan eline çarpan bir top sonucu 2. sarıdan kırmızıyı gördü. İşte o dakika Cüneyt Çakır maçın kontrolünü kaybetti. Zaten aklı verdiği penaltıda olduğu belliyken, birde üzerine kırmızı gelince "Eyyam Çakır" oldu kendisi. 10 kişi kalan Kasımpaşa'da Gökhan Güleç sağ açığa geçti.

İkinci yarıya iki takım da aynı kadrolarla başladı. Sağ açık Göhkan hızlı gelişen bir atak sonucu güzel bir vuruşla ,takımını 2-1 öne geçirdi. Sonra Kasımpaşa şuursuz bir duraksama evresine girdi. Bunun sebebini az sonra aşağıdaki satırlarda anlatmaya çalışacağım. Geri çekilen, top çeviren Kasımpaşa'da Agbetu'nun ortasında şanssız bir şekilde Barış kendi kalesine golü attı. Golden sonra iki taraf da bazı fırsatlar yakaladı ama maç 2-2 berabere bitti. Gelelim biraz taktiksel detaylara.

Üst üste alınan Trabzonspor ve Fenerbahçe galibiyetlerinden sonra Kasımpaşa'yı merak ediyordum. Yılmaz Vural takımı ne kadar motive edebilecekti, yahut futbolcular ne kadar konsantre olabilecekleridi? Moritz dışında herkes aslında gayet hırslı ve iyiydi. Moritz bir anda yıldız olmuş heralde. Trabzonspor ya da Fenerbahçe maçından sonra Yılmaz Vural " Öne geçtikten sonra oyunu yavaşlatmayı bilmiyoruz" tadında bir demeç vermişti. Eh hocam madem farkındasın senin takımın oyunu yavaşlatmayı ve amiyane tabir ile rölantiye almayı bilmiyor, o zaman sen niye 2-1'den sonra 3'ü istemek yerine takımı geri çekiyorsu? İkinci yarı boyunca Emre Toraman'a oyunu yavaşlatma taktikleri niye verdin? Niçin ileride top tutan ve geçen seneki Sivas macerası üzerine sahada hırsla oynadan Murat Erdoğan'ı oyundan çıkardın? Moritz'i de çıkardın ama ona bir şey demiyorum. Sonuçta Kasımpaşa 2-1'in üzerine 3'ü arasa bence bulurdu. Özellikle birkaç atakta takım hızlı oynamaktansa şuursuzca geri dönmeye başladı. Netice ortada. Takibi Trabzonspor ve Fenerbahçe'den alınan ekstra 6 puan çok önemli , ama asıl kendi rakiplerinden alınan puanlar önemli.

Kimse özellikle de maçı izlemeyenler yılların klişesine uyup " Yılmaz Vural sadece 4 büyükleri yener sonra yatar" gibi dandik yorumlara girmesin. Hoca takımı geri çekme hamlesi dışında maça çok konsantre idi ve gene maçı yaşıyordu. Hatta elindeki şişe ile bir ara Özgür'ü ittirdi , tribünleri güldürdü. Yılmaz Hoca, takım sahaya çıktığında en çok alkışı alan insan. Güzel bir sinerji yakalamışlar kendi içlerinde. Bu takım eğer bazı basit hatalarını aza indirirse ve zaman zaman oyunun kanadını hızlı değiştirirse düşme korkusunu çok fazla hissetmeden maçı bitirir.

Sivasspor ise kendisi için önemli bir puan aldı. Ama açıkcası oyunları ümit vermiyor. Bir ara takım forvetsiz oynadı, bir ara doldur boşalt. Ama bir türlü maçın hakimi olamadılar. Ayrıca maçta oynamayan Hayrettin ve Mehmet Yıldız'ın Kasımpaşa seyircisi ile olumsuz diyaloglara girmesi hiç hoş olmadı. Sivas'ın oyuncuları eski hocaları Bülent Uygun'dan aldıkları antipatiklik bayrağını başarı ile taşımaya devam ediyorlar. Umarım Muhsin Hoca bunlarada bir çözüm getirir.

Sevgiler Saygılar

Maradona

Rakibimiz Kayserispor , İki yazı bir arada (Bursaspor açılımı)


Kayserispor'dan bu yıl bir patlama bekliyordum ama bu kadarı beni de şaşırtmadı desem yalan olur. Zaten gurbetçi oyuncu transferinde ligimizin 1 numarası diyebiliriz onlar için.
Son yıllarda yabancı tercihlerini 2 şekilde yapıyor Kayseri. Birincisi üst düzey liglerden ve belirli kariyerli oyuncular, mesela Toledo (İspanya) , Olembe-Aghahowa (İngiltere), Puroviç (Portekiz) ,son olarak Makukula (İngiltere-Portekiz-İspanya)...

İkinci tür yabancı haklarını da daha çok ligimizi tanıyan, kendilerini ispat etmiş oyunculardan kullanıyorlar.Souleymanou (Denizli-Rize), Cangele(Sakaryaspor), Troisi (Gençlerbirliği).

Bu yıl Tolunay Kafkas genel olarak 4-4-2 sistemini benimsemiş gözüküyor. Sadece Cangele'nin cezalı olduğu Trabzon maçında 4-5-1 gibi oynatmış takımı o kadar.
Bizim maçta da Cangele'nin cezalı olduğu düşünülürse yine böyle bir düzenle karşımıza çıkabilirler.Kayseri kalesinde 36 yaşındaki Souleymanou görev yapıyor geçen sezon olduğu gibi.Ben bu adamı nedense hep Fenerbahçe maçlarında yediği saçma gollerle hatırlıyorum. Şansı takım savunmasını iyi yapan bir takımda oynaması bu adamın, yoksa küme düşmemeye oynayan ve de takım savunmasında sorunlar yaşayan bir takımda oynasa çoktan pılını pırtını toplayıp tutmuştu ülkesinin yolunu. Ama Souleymanou'nun en büyük avantajı topu oyuna çok iyi sokması, adam çok rahat ortasaha çizgisi civarlarına gönderebiliyor eliyle topları.

Kayseri savunmasının sağında, stoperden bozma Ali Turan tercih ediliyor son haftalarda, oyunun savunma yönünde çok iyi fakat hücuma fazla katkı sağlayamayan bir oyuncu.
Ayrıca kendisi takımın da kaptanı ve mücadelesiyle takımı ateşleyen isim olarak göze çarpıyor.

Savunmanın solunda ise Toledo'nun sakatlığından sonra sürpriz bir şekilde Hakan Aslantaş kaptı formayı.Sürpriz olan Hakan'ın 11'de yer alması değil solda oynaması yanlış anlaşılamsın.
Gerçi akıllı adam bu Hakan savunmanın her yerinde sırıtmadan oynayabilir kendisi.

Ortada ise libero özelliklileri, ayaklarına hakim, geride oyun kurma görevini üstlenen gurbetçi furbolcu 89'lu Serdar Kesimal ile Aydın Toscalı kullanılıyor bu sezon. Aydın milli takıma kadar yükselmiş bir oyuncu olmasına karşın yaşadığı büyük sakatlık sonrasında uzak kaldı o kutsal formadan. Geçen yıl da yine Kayseri tandeminde oynayan Eren Güngör tam milli takıma yükseldi derken büyük bir sakatlık geçirdi. Belki de şuan milli takım savunmasının göbeğinde Aydın-Eren ikilisi görev yapıyor olacaklardı ama şansızlıklar bırakmadı bir türlü bu oyunvuların peşini.

Orta sahaya gelince, göbekte bir tam anlamıyla önlibero kullanıyor Tolunay hoca. Bu oyuncu da eğer sağlamsa Saidou, değilse de Merter oluyor genel olarak. Bir de bu savunmacı ortasahanın yanında daha çok ofansif özellikli ama savunmayı da iyi beceren 90 doğumlu Furkan Özçal. Furkan da sol ayaklı ve benim çok şey beklediğim bir oyuncu, ısrar edilirse çok büyük yıldız olabilir kendisi, zaten alt yapı eğitimini Avrupa'da almış bir isim.

Sağ kanatta ise son haftalarda Ankaragücü günlerine yavaş yavaş dönme sinyalleri veren Gökhan Emreciksin görev yapıyor.Kendisi süratli ve çabuk adam eksiltebilen bir isim..
Bu adamı ben ilk olarak Boluspor'da oynarken sezon başı hazırlık maçında Galatasaray'a karşı oynadığı mükemmel oyundan sonra farketmiştim. Galatasaray bu adamı nasıl farketmedi şaşırmıştım doğrusu, yanılmıyorsam 1 gol 2 asistle oynamıştı.

Sol kanatta ise Tolunay hocanın jokeri Mehmet Eren Boyraz diye bir oyuncu var ki dikkat edilmesi gereken adamların başında geliyor. Aslında kendisi golcü bir oyuncudur, hatta Galatasaray alt yapısından yetişip, Eskişehir'de kiralık oynarken 2.ligde gol kralı olduktan sonra yapmıştır süperlige transferini. Aslında ortanı solu Kayseri'nin en alternatifli bölgesi bana göre, Umut Koçin-Bilal Aziz gibi teknik kapasiteleri çok yüksek oyuncular mevcut ama bu sezon yakaladıları şansları pek kullanamadı bu isimler..Ayrıca genç Furkan da zaman zaman burada değerlendirilebiliyor.

İleride de bu yıla damgası vuran ve gol krallığında da ilk sırada bulunan Makukula oynayacaktır.
Kendisi pivot özellikli bir adamdır, iyi yer tutar, iyi zıplar, yanında oynayan adama boş alanlar yaratır, son vuruşları da fena değildir, ceza sahası içinden topu kontrol etmeksizin etkili şutlar atabilir.

Yani iyi kullanıldığında çok etkili bir silah olabilir bu Makukula. Ömer kaptanın bu oyuncuya çok fazla dikkat etmesi gerekiyor, kafayla kaleye etkili toplar pek gönderemez ama indirdiği toplarla başımıza bela olabilir bu adam.
u sezon attığı 11 golün 10'unu ayakla atmış bu oyuncu, gollerini de genelde rakip savunmaya kendini unutturarak arka direklerden atıyor. Ters kademeye de mutlaka dikkat etmeliyiz, son haftalarda Keçeli bu konuda çok iyi ama Ali Tandoğan için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

Şuana Kayserispor değerlendirmemi 10 kişiye göre yaptım, 11. adam kim olacak ben de merakla bekliyorum..Tolunay Kafkas'la yıldızı pek barışmayan Troisi mi tercih edilecek yoksa geçen hafta 3 puanı kazandıran genç gurbetçi Ömer Hasan Şişmanoğlu mu?Ya da ortasahayı güçlü tutmak istenip Merter-Saidou ikilisini aynı anda mı sahaya sürülecek bunu maç saatinde önce kestirmek biraz zor. Eğer Troisi oynarsa Cangele'yi aratmayacak bir performans gösterip formayı bir daha bırakmamak üzere kapabilir. Ya da ortasaha göbeğini güçlü tutarak Mehmet Eren-Gökhan Emreciksin Makukula'ya yardımcı olabilmeleri amaçlanarak daha önde kullanılabilir.

Ama yine de bizim bu hafta en büyük şansımız Cangele'nin oynamayacak olması, 9 asist 4 golle oynayan bir adam, bizim de başımıza büyük belalar açabilirdi ki kendisinin Bursa'ya imzaya gelip, Samet Aybaba'nın nazı sonucu apar topar gönderilmişliği bile var.Adam ekstra bir hırs yapabilirdi de bize.

Ertuğrul hoca Ozan İpek'in yerine kimi oynatacak çok merak ediyorum doğrusunu söylemek gerekirse.Ben Yenal ya da Eren tercihlerini kullanıp Galatasaray maçındaki takımı hiç bozmaz diye düşünüyordum ki bu iki futbolcunun da oynayamayacağı haberi geldi.

Bu oyuncuların olmaması bile Ertuğrul Sağlam'ın seçeneklerini kısıtlamıyor. O bölgede oynama tecrüsebesine sahip Volkan gibi Veli seçeneklerimiz hala mevcut. Hatta Batalla bile değerlendirilebilir, kendisinin eski takımında burada oynamışlığı varmış.

Ama ben Veli-Volkan ikilisinin kanatlarda yine değişerek oynayacakları kannatindeyim, takımın geri kalanının da son maçtaki gibi aynen devam edeceğini düşünüyorum.Dün sabah saatlerinde Volkan'ın da kadrodan çıkarıldığı söylendi fakat, Kayseri'ye götürülmüş bu oyuncu da, dünkü çift kalede de yer almış kendisi.

Tabi bir de Ali Tandoğan Tuna'dan formayı geri alacaktır.

http://emosimoghislain.blogspot.com/ Hasan