1 Mayıs 2009 Cuma

Hacettepe-Galatasaray


HACETTEPE: Ercüment, Orhan, Tolga, Kulisic, Murat Kalkan, Zoko, Adnan, Kadir, Serkan Atak (Dk. 75 Selçuk), Ümit Tütünci (Dk. 73 İbrahim), Patiyo(Dk. 88 Olgay)

GALATASARAY: Sanctis, Sabri (Dk. 76 Ümit Karan), Emre Aşık (Dk. 67 Hasan Şaş), Semih, Hakan, Barış, M. Topal, Kewell, Lincoln, Yaser (Dk. 57 Volkan Yaman), Baros

Haftanın ilk maçında ligin iki iddasız takımı karşı karşıya geldi. Birisi düşmeyi garantilemiş , bir diğeri ise çok büyük süprizler olmadıkça Uefa'yı garantilemiş bir takım. Galatasaray yaşanılan sakatlıklardan sonra, haftalardır alıştığımız ilk 11 ile sahaya çıkmıştı. Bu hafta farklı olarak 11. adam olarak Yaser sahadaydı. Tek hayal kırıklığımı bu 11de yaşadım. Açıkcası ben Sabri'nin 11'e girmesini beklemiyordum ya da şöyle demek daha doğru olacak istemiyordum. Galatasaray için bu maçta alınacak olan 3 puandan daha önemli bir şey varsa o da yıllardır sahip olduğu değerler ve o formanın kutsallığı olmalıydı bence. Formayı " Emre'nin gırtlağını sıkmaktan başka ne yaptım" açıklamasını yapan bir şaşırmış insanın giymesi bir Galatasaray taraftarı olarak beni çok üzdü. Umarım bu yanlış geçici olarak yapılan bir yanlıştır ve en geç sezon sonu Sabri bu kulüpten gidecek yada göderilecektir. Hacettepe'de ise bir sonraki senenin hazırlıkları şimdiden başlamış olacak ki maça sırf biraz tecrübe kazansın diye 3. kalecileri Ercüment ile başladılar. İsterseniz yavaştan yaşanan 90 dakikaya geçelim.

İlk Yarı

Maçın ilk yarısında gol olmamasının en büyük sebebi iki takımın da özellikle 30 ila 45 arasında gol kaçırma yarışına girmiş olmasıydı. Milan Baros ve Yaser ikilisi özellikle Baros ilk yarıda 3 net pozisyondan faydalanamadı. Bu arada maçın 39. dakikasında De Sanctis topu elinden kaçırarak allahtan kiralık geldi dedirtti bu sezon belki de 20. kere. Maçın ilk 10 dakikasında iki takım da biraz durgundu. Hacettepede Kadir, Orhan, Kaleci Ercüment ve Ümit göze batan isimler arasında. Galatasaray'da ise ilginç bir şekilde Lincoln diğer maçlara göre daha etkili. Sanırım bu maçın onun için ayrı bir önemi var. (çıldırmadım sadece özellikle sezonun ikinci yarısında ve Bülent Hoca devriyle birlikte hiç oynamadı). Kewell ise özellikle ilk 20 dakika çok durgundu, ama sonrasında açılarak iki üç güzel pas attı.

İkinci Yarı

İki takım da maça aynı 11lerle başladı. Maç ilk yarıda kaldığı gibi başladı. İki takım da topu rahatlıkla ileri çıkartabiliyor ve rahatlıkla oyun kurabiliyordu. Dizilişler ve oyun mantıkları oyun bozmaktan ziyade futbol oynamak yönündeydi. Maçın 56. dakikasında Bülent Hoca Yaser'i oyundan alıp Volkan'ı oyuna aldı. Bu değişiklikle birlikte Volkan sol bek,sol bek Hakan Balta ortasahaya, yorgun Kewell ise forvete yakın oynamaya başladı. Sol beke geçen Volkan Yaman ayağının tozuyla Patiyo'yu kaçırınca Zoko'nun ortasında golu buldu Patiyo 56. dakikada. Yenen golden sonra 64. dakikada Kewell öyle bir gol kaçırdı ki ilk yarıdakilerle birlikte bence kaçan 5. net gol pozisyonu oldu Galatasaray adına. 67. dakikada son haftaların alışılmış, benim ise bir ömür geçse alışamayacağım bir değişiklik gerçekleşti ve Emre Aşık yerini Hasan Şaş'a bıraktı. Emre Aşık sanırım biraz da Patiyo'dan yediği tekmeden sonra kendi çıkmak istedi, ama giren oyuncu Hasan Şaş olmamalı. Bu arada Emre'nin çıkmasıyla Hakan bu sefer de ikinci mevkisi stopere döndü ama zaman zaman risk alarak ileriye çıkışlarını sürdürdü. Son 15 dakikaya girmeden önce Ergün Penbe önce forvetteki Ümit'i alıp yerine İbrahim Şahini bu değişiklikten 2 dakika sonra da Serkan'ın yerine Selçuk Şahin'i aldı. Bu değişikliklerle hem oyuna iki dinamik oyuncu soktu hem de skoru korumayı amaçladı Ergün Penbe. Hiç bir amacı olmayan Hacettepe bu kadar doğru işi ısrarla yaparken Galatasaray hem saha içinde hem de kulübede yanlışlar yapmaya devam ediyor. 76. dakikada sezonun bitik forveti Ümit Karan oyuna girerken, sonunda o formayı hak etmeyen Sabri oyundan çıktı. Defans üçlüye düştü gibi saçma bir yorum yapacağım ama ortasaha ve forvetin dizilişindeki disiplinsizlikten ise bahsetmek bile istemiyorum. 80. dakikayla birlikte Baros, Kewell ve Lincoln oyunda yok gibiler. Gerçi oyuna yeni giren Hasan Şaş bir şeyler yapmaya çalışsa da, malesef bunu becerememekte. Hacettepe ceza alanının civarında gereğinden fazla fual yapmaya başladı, ama Galatasaray da bunları tehlikeli kullanabilen bir oyuncu olmadığı için sanırım bukadar rahat olabiliyorlar. Kimse ne olur 83. dakikadaki Lincol'un vuruşunu görmedin mi demesin. Hagi ,Hoojidonk ,Sergen ve Alex'in frikiklerini gören bir futbol sever olarak bu vuruş hiç kesmedi beni. 88. dakikada Hasan Şaş öyle bir topu kontrol edemedi ki bunu eğer Bülent Hoca görürse belki haftaya oynatmaz Hasan'ı doğruyu bulup. 89. dakikada Kadir golü bulsa 2 0 olması işten bile değildi. Galatasaray'ın takım olarak yüklendiği bir dakikada Hasan Şaş'ın top kaybı sonucunda gelişen kontra atak sonucunda az önce gelemeyen 2. gol İbrahim'in kafasından geliyor. De Sanctis'e kızasım geliyor ama Hasan Şaş varken ona sıra hemen gelemiyor. 90 artı 3. dakikada Ümit Karan ilk kez bir şut çekiyor ama ilk şutu olduğundan çok etkisiz. Maç bitiyor,çile bitiyor,işkence bitiyor.

Benim Futbolum (2)



İlk okula başlamadan önce klasik okul alışverişlerinin ilkini yaşayacaktım. Genelde mızmız ve istekleri olan bir çoçuk değildim, ama sanırım okula başlayacak olmanın verdiği ilk hevesle bizimkileri biraz yormuştum özellikle kalemkutusu konusunda. En sonunda üzerinde italya 90'ın logosu olan bir kalemkutusu bulmuştuk, ilk okulu aynı kalem kutuyla bitirdim. Ama aklımda kalmış pek bir anı yok İtalya 90 ile ilgili. İlk izlediğim turnuva 1992 İsveç idi.


İsvec 92

Daha sonradan öğrendiğim kadarıyla 4 takımdan oluşan 2 gruplu turnuvaların sonuncusuydu. O zaman Avrupa futboluyla ilgili bir fikrim olmadığından belli bir favori takımım yoktu turnuvanın başında. Ama maçları izledikçe İsveç ve Almanya benim için öne çıkmaya başladılar. İsveç'in benim için en büyük özelliği tribünlerde oturan viking şapkalı adamlardı. Trt 1'de herkesin izlediği Viking çizgi filmindeki tiplere benzeyen insanlar bir takımı destekliyordu. Tribünlerdeki renklerle dikkatimi çeken İsveç'te bir sonraki sevgim Thomas Brolin olmuştu. Sarışın, renkli gözlü yetenekli bir ortasaha oyuncusu olan Brolin bir anda formamdaki Uğur Tütüneker'in tahtına aday olmuştu. Özellikle 94 dünya şampiyonasında ona daha da hayran olmuştum ve Tanju Çolak ve Eric Cantona'dan sonra futbolu bıraktığı için üzüldüğüm yegane futbolcudur. Neyse bu durumları daha ileride yazacağız ayrıntılı bir şekilde. Almanya'ya sempatimin sebebi ise Thomas Hassler'di. Bence tartışmasız en yenetekli Alman futbolcudur benim gördüklerim içinde. (1992 den bu yana evet bence Klinsmann'dan daha yereneklidir.) Neyse kupayi kaldıran takım Danimarka oldu ve onların da çok ilginç tatilden gelme hikayelerini ve konuyla alakalı sonsuz geyiklerede ilerleyen yıllarda vakıf oldum.

3 Avrupa maçı
Galatasaraylı olarak o yıllardan kafama kazınmış 3 maç var. Kafama kazınmış derken oyun ya da futbol anlamında değil de, daha önce bilmediğim futbolla ilgili olaylar açısından.

18.03.1992 Galatasaray Werder Bremen
Mart ayının ortasında oynanan bu maçın bence kahramanı yağan kardır. İlk defa böylesine önemli bir maçın böyle bir sahada oynandığını görmüştüm. Hatta sanırım oynanan topun rengi de kırmızı falandı. 8 yaşındaki bir çoçuk için ilginç bir maçtı. İlk maçı 2 1 kaybetmiştik ama 1 0 lık galibiyet bize yetiyormuş. O zaman hala dışarda atılan gol gibi bir avaraj sisteminden haberim yok. Neyse efendim sanırım Rotariu idi o çizgide duran şutun kahramanı. İyi oynadığımız bir maçta berabere kalıp elenmiştik.Maçın asıl öğretici tarafı alttan ısıtmalı sahaların Avrupa'da olduğu. Ülkemizde bu seneye kadar böyle bir stat yoktu ve onun da geyikleri hep olurdu. Düşünün 17 sene sonra ülkemizde böyle bir stada sahip olabildik.

4.11.1992 Galatasaray Eintracht Frankfurt
Deplasmanda alınan bereberlikten sonra Galatasaray burada maçı 1 0 kazamıştı, ama bana bu maçtan hatıra Uğur Tüküneker'in gördüğü kırmızı kart kalmıştı.Ben onu o garip saçı ve sakalına rağmen sevmiştim, ama o böylesi önemli bir maçta takımını yalnız bırakmıştı.

09.12.1992 Galatasaray Roma
İlk maçı Roma kendi evinde 3 1 kazanmıştı. Buradaki maçı 3 2 biz kazanmış olmamıza rağmen turu geçememiştik. İlk kez bu maçta “away goal rule” deplasman golü kuralını öğrenmiştim. Bu maçta elenmek zaten canımı çok sıkmış üzülmüştüm. Bu kuralı öğrenmemle birlikte futbol dünyasının en kötü yüzlerinden biri olan sözde profesyönellik, gerçekte korkaklık olan şeyi ilk kez gördüm. Roma takımı zaman geçirmek için yapabilceği her türlü pisliği yapmıştı. Hala da bu konuda böyle düşünürüm. Hadi küçük takımları anlarım bazen böyle şeylere ihtiyaçları olur ama özellikle hala bir büyük takım ismi fark etmez, böyle ucuz numaralarla vakit geçirmeye, oyunu soğutmaya, karşı takımın futbolcularını tahrik etmeye başlasa ve birileri çıkıp buna profesyonellik dese ben çok mutsuz olurum. Büyük takımsan ufak hesaplar yapmadan çıkıp oynarsın futbolunu. Belki de o yüzden mahalle maçlarının tadı yoktur bu endistüriyel futbol saçmalığında.

Sokaktaki çocukların isimleri

Biz de her çocuk gibi top oynarken yıldızların isimlerini koyardık kendimize. Bu yıldızlar benim için nasıl gözükürdü o zamanlar
Tanju: Kraldı hepimizin gönlünde ama Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transferinden sonra onu o çoçuk kalbimle hiç sevemedim. Ayrıca bizim Tanju'muz biraz da çapkındı. Hakkında Hülya Avşar ile dedikodular çıkmıştı. (doğru mudur bilemem ben o zaman duyduklarımı söylüyorum)
Rıdvan: Kendimi en şanssız hissettiğim iki konu var futbolla ilgili. Birisi rahmetli Metin Oktay'ı canlı hiç izlememiş olmam, diğeri ise namı diyar Şeytan Rıdvan'ı çoçukluğun verdiği bilincsizlikle az izlemiş olmak. Sağından atıp solundan geçmekti Rıdvan bizim için. Bir de sakatlanmaktı her maç.
Cüneyt Tanman: Her Galatasaraylı olup da geride oynayan çoçuğun kahramanı idi. Sonraları yerini bir başka kahraman Bülent Korkmaz'a bıraktı
Prekazi : Hepimiz serbest vuruş kullanırken Prekazi olurduk.
Aykut ve Oğuz: Galatasaraylı olmanın belkide tek kötü yanı ikisinden birisi olamamaktı.
Müjdat: Yani şimdi nasıl bir mahellede büyüdün nasıl arkadaşların oldu da içlerinden Müjdat çıktı diyeceksiniz sanırım. Ama bıyıksız olmasına rağmen Müjdat'ımız da vardı.
Metin, Ali ve Feyyaz: Bunlar da bizim mahellenin hızlı forvetleriydi.
Recep: Çok affedersiniz takoz arkadaşlarımıza biz derdik Recep diye. Kimse kendisi istemezdi o ismi :)
Mehmet Özdilek: Sözde çok benzediği için kendisininde Şifo lakabı vardı. Gerçi o benim için sırf çoçukluğumun değil uzun yılların kahramanıdır.
Mahallemizin kalecileri ise genelde Toni Schumaher oluyorlardı. Gene biz gol yiyen kaleci bulduk mu Hayrettin demeden geçmiyorduk. Sanırım Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi kalecisi olan Zoran Simoviç'in bizim tam kahramanımız olamamasında senelerin payı vardır.
Bir de ozamanlardan kalan Trabzonsporlular vardı. Hami,Ünal ,Ogün ve Abdullah. Ya da bir Şota. Ama onlar bu 1990 1993 aralığının ötesine geçiyorlar. Kimse gücenmesin onlar da zamanı gelince anılacak. Asıl bir de bu yıldızlar dışında güldüğümüz ve yıllardır süre gelen geyiklerimiz vardır ki sıra yavaş yavaş onlara da gelecek. Bir Ali Nail, bir Nartollo, ya da Van Gobel 'siz geçmiş eksik kalır. Neyse efendim bir dahaki sefere 1994 Dünya Kupasında ve 1996 İngiltere'de buluşmak dileğiyle.
Maradona

Bu Haftasonu da Evdeyiz

Bu hafta bir derbi haftası yine Türkiye'de. Dolaylı yoldan da olsa zirvedeki bazı taşları yerinden oynatabilecek bir derbi olacak gibi gözüküyor. Beşiktaş Fenerbahçe maçı haftanın son maçı ama yazının başında bahsetmek istedim. Lig Tv'den naklen yayınlanacak olan maç pazar günü saat 20 00 'da.

Maça dönersek Beşitaş haliyle hem İnönü'de oynamanın rahatlığıyla hem yükselen performansıyla hem de şampiyonluğa oynaması nedeniyle bu maça favori olarak çıkacak. Kadrosu da tam gibi gözüküyor şimdilik.

Fenerbahçe'ye bakarsak defansın ortası yine eksik ve Can Arat uzun süre aradan sonra bu maçta forma giyecek.Volkan Demirel kaleye ve Semih de forvete dönebilecek çünkü derbi cezalarını tamamladılar.Orta sahasında da Alex eksiği devam ediyor.Alex'den gelen haberler onun bu sezonu bence kapadığına işaret ama kupa maçında oynar mı beklentisi devam ediyor. Sergen Yalçın'ın çok sevdiği ve yuhalanmasını bir türlü ve nedense anlayamadığı Selçuk Şahin de bu maçın kaderini belirleyecek futbolcularının başında olarak sahada olacak.

Yani Beşiktaş her türlü favori. Eğer Fener'in 7 maçtır ligde Beşiktaş'a yenilmemesi gibi psikolojik faktörler onları etkilemezse rahat rahat zirve takibini sürdürür. İş burada Fener'e düşüyor biraz da. Onlar bu maçı bir kendilerini affettirme maçı olarak görürlerse zevkli bir maç olur derbi. Gerçekten derbi gibi bir derbi izleyebiliriz. Ama ben Fenerbahçe'de bu sezon 4 maç hariç hiç böyle bir hava göremediğim için içim rahat. Fener'den korkan Beşiktaş'lı arkadaşlarıma buradan sesleniyorum ve korkmasınlar ve kendi oyunlarını oynasınlar. Ayrıca ilk maçtaki gibi Tello Holosko ve Bobo gibi yıldızları da yedek oturtmazsa Denizli ya da Cisse'yi bir el freni gibi orta sahada tutmazsa her şey daha kolay olacak siyah beyazlılar için.

Haftanın son maçından sonra ilk maçına bakalım. Bugün Hacettepe evinde Galatasaray'ı konuk edecek.Lig Tv bu maçı da 20.00'a koymuş.Hacettepe artık küme düştü düşecek. Hiç öyle büyük takım yeneyim havası yok bence. Ama küme düşen takımların oyuncuları küme düşmek istemez ve özellikle bu maçlarda kendilerini göstermek ister. Galatasaray'ın mutlak favori olduğu bu maçta belki böyle güzellikler bu maçı süsleyebilir. Tabi Galatasaray'ın kötü oynadığını da belirtmek gerek ve Bülent Hoca'nın herkesleri şaşırtan ve Maradona'yı da kızdıran bazı oyun içi hamleleri de yok değil ama bence bu maç için bunlar belirleyici olmaz ve Galatasaray ne yapar eder ve bu maçı alır.Nonda Serkan ve Uğur maç kadrosunda yok. Linderoth'un artık sakatlar listesinde bile olamaması da ayrı bir ayrıtı. Sadece gazetelerde böyledir diye internet sitesine de baktım ama orada da sayılmıyor artık.

Bir diğer önemli maçta Sivas Antep deplasmanında.Bu maç da pazar günü 15 .00'da. Beşiktaşlılar bu maçı izleyip Tabata'nın iyi oynamasını , gol ve goller yaptırmasını ve Sivas'ın puan kaybetmesini bekleyecekler ve sonra da derbi heyecanına kapılacaklar. Sivas lider ve şampiyonluğa çok inanmış. Ama ligin ikinci yarısında böyle deplasmanlarda zorlandılar.Puan da kaybedebilirler ama bu onların en zor deplasmanı.Burada da kaybetmezlerse artık Galatasaray maçına kadar kaybetmezler diye düşünüyorum. Haydi Yiğido diyerek de Anadolu tarafında olduğumu belirtmek isterim.

Yaralı ve teknik direktörü istifa eden Trabzon ise çok zor bir maça çıkacak Kayseri karşısında.Bu maçta önemli olan bence Trabzon seyircisinin takıma olan tepkisi olacak. Ersun Yanal'dan sonra takıma sahip mi çıkacaklar yoksa protesto mu edecekler diye çok merak ediyorum. Rakip de zorlu bir Kayseri ve kafası rahat. Bu maç da Trabzon'un Uefa Kupası için varım ya da yokum diyeceği bir maç.Galatasaraylıları da yakından ilgilendiriyor.Maç cumartesi günü saat 20.00'da.

Tabi cumartesi saat 21 00'da Barcelona -Real Madrid maçı oynanacak. Herhalde bu haftanın en zevkli maçı bu olacak.Real şampiyonluk istiyorsa alması gereken bir maça çıkacak. Makine gibi işleyen bir Barça'yı sadece Chelsea gibi durdurmak onlara yetmiyor. Hem durdurup hem de gol araması gerekiyor Real'in. Bunu yaparken de kalesinde mutlaka pozisyon verecektir. Çok zevkli bir maç bizi bekliyor. Ayrıca Kanal A'da yaşanacak Marsilya ve Lyon'un şampiyonluk mücadelesi de göz ucuyla takip edilmesi gerekenler listesinde.O maçlar ise cumartesi günü:

22.00 Marseille - Toulouse (KANAL A) 20.00 Valenciennes - Lyon (KANAL A)

Marquinhos

30 Nisan 2009 Perşembe

4 Büyüklerin Bugünü ve Geleceği

marquinhos:
nasılsın maradona ?

Maradona:
iyidir marquinhos
sen nasılsın?

marquinhos:
*ben de iyiyim sağol.gerçi çok da iyi olmamamız gerek takımlarımız ligi kapadılar.

Maradona:
*olsun bizimkiler ligi kapadı ama ligde heyecan bitmedi

marquinhos:
evet evet.

Maradona:
ne diyorsun bursa gelir mi geriden?

marquinhos:
ya bu zor bir soru.Fenerbahce'yi geçebilir ama Uefa’ya yine de kalır mı bilemiyorum.Sen ne diyorsun?

Maradona:
sadece Fenerbace değil Galatasaray ve Trabzon da geçilmeye aday bence

marquinhos:
*Evet onlarda da bir çalkalanma başladı.İstifa geldi Ersun Hoca'dan. Bu akşam zaten takımların bu son durumları hakında konuşacaktık.İstersen Trabzon'a değinelim ?

Maradona:
*Trabzon'a değinelim
*bugün lig tvde futbol gündemine bağlandı Sadri Şener dinleme imkanım oldu
*konuşmalarından anladığım Ersun Yanal'ı mahalle baskısı yemiş.

marquinhos:
*Zaten bu baskı ikinci yarının başından beri vardı bence.

Maradona:
*Bence en başta gelmemesi gerekirdi
*Ersun Yanal'ın başlayıp da sonunu getirdiği bir iş ben görmedim ama konumuz Ersun Yanal olmadığından Trabzona dönmek istiyorum
*Sadri Başkan bugün ,yapılanmanın seneye de devam edeceği
*ama bu sefer daha az ve nokta transferler yapacağını söyledi
*bu biraz bana ümit verdi açıkcası
*ama gene de alt yapı şart Trabzon için bence
*sen ne dersin?

marquinhos:
*Şu an Trabzonda tek sorun Yattara bence kadro açısından.O giderse eğer bu sene alınan Alanzinho yerine oturur onun.Eğer kalan orta sahayı da muhafaza ederse takım bence yine potaya oynayan bir takım olarak kalır. Ama sanırım en önemli sorun forvet hattında.

Maradona:
*Ben iki futbolcuyu da çok seviyorum
*ama ikisi birbirine partner olacak tipte değiller
*o yüzden oraya da bir takviye şart
*belki de Şenol Güneş Fatih Tekke ve Gökdeniz birlikte gelirler geriye.

marquinhos:
*Bence de.Bir de Trabzon seneye hangi dizilişle oynayacağını bilmeli ve ona göre trasfer yapmalı. 4 4 2 oynayacaksa Colman solda kalmalı.Alanzinho sağda olmalı ve geriye sadece bir forvet transferi kalmalı.Ya da tek forvet olacaksa takım, bir sol kanat alınmalı.Fatih Tekke eğer geri gelirse şu an çok önemli bir katkı sağlar bu takıma
*Defansına ne diyorsun Trabzon'un?

Maradona:
*yani bence defans ve orta sahayı birlikte düşünmek lazim takım müdafası açısından
*dün chelsea maçında yapılan alan savunmasını gördük
*resmen duvar ördüler
*trabzonda defansın göbeği çok iyi bence
*Hüseyin de defansif yönü kuvetli bir oyuncu
*sol bek cale defansta iyi ama önünde ona yardım eden bir sol açık olursa bence ileride daha rahat çıkar
*ama sağ taraf sorunlu trabzonda
*serkan ve tayfun cora’da sıkıntı var bence

marquinhos:
*Evet bir Serkan Balcı sorunu var.Orta saha diye alındı Serkan kendisi de bunun için gittiğini söylemişti ama yine sağ bekte buldu kendini ve Tayfun’la sürekli değişmeliler.

Maradona:
*ayrıca
*sadece Trabzonspor için değil
*bütün takımlarımız için bir sorun var
*o da çok klasik olacak ama oyunu iki taraflı oynayabilen ortasaha oyuncuları çok sınırlı
*beşiktaş’ta Ernst Galatasaray’da Ayhan belki...

marquinhos:
*Evet hatta şu an belki Trabzon şanslı biraz bu konuda.

Maradona:
*Fener’de belki Emre diyebiliriz

marquinhos:
*Tek golü olduğunu söyleyeyim.

Maradona:
*Trabzon’un bence en büyük şansları Selçuk.
*ya gol sayısı olarak bakmamak lazim bence
*takımı ileriye taşıyabilmek önemli
*biz hala ön libero gerçeğiyle oynuyoruz maalesef

marquinhos:
*Ya bence ona da bakmak lazım artık. O mevkide bir Aurelio'nun en az 5 golü olurdu. Appiah'ı hiç söylemeyeyim zaten. Skora katkı lazım bir yerde.

Maradona:
*ya tabi ki skor da önemli ama bizde öyle oyuncular var ki oyun içinde kendi stoperlerinin içine girip takımı geride tutuyorlar fazlasıyla.
Tekrar Trabzon’a dönmek gerekirse bence onlara en gerekli şey şu anda sabırlı olmak
şimdi diyebilir bazı kişiler 25 senedir bekliyoruz bir şeyleri ama gecen gün yazımda da anlatmaya calıştım.
*bir takım son 13 senede 20 den fazla kere hoca değiştiriyorsa ciddi sorundur bu
*önümüzde bir Kayseri ve Sivas örneği var
*aynı hocalara şans verildiği zaman neler yapıldığını en iyi gösterenler...

marquinhos:
Evet genç de diyebileceğimiz bir kadrosu oldu Trabzon'un.Bunu koruyup sabırla beklemek gerek.Kendisini genç ve yeni yükselen bir ekip gibi hissetmeliler bence ve dediğin gibi Sivas ve Kayseri örneklerindeki gibi takımıyla yükselecek genç bir teknik adama ihtiyaçları var.

Maradona:
*peki bizim takımlara geçelim mi

marquinhos:
*Geçelim ilk Galatasaray'ı konuşalım istersen. Bülent Hoca ile başlayalım sence ne değişti onunla ve geleceği var mı bu takımda?

Maradona:
Bülent Hoca konusunda ben bu haftaya kadar çok umutluydum
sürekli olarak takımın eksik olduğunu ve eğer elinde tam kadro bir galatasaray olursa
o takımla çok iyi işler yapacağına sonsuz bir inancım vardi
*fakat bu hafta yaptığı Baros ,Hasan Şaş değişikliği benim içimdeki umudu bitirdi
*şimdi iki seçecek var
*ya inatla seneye de devam edilecek
*Bülent Hoca’yla ama Bülent Hoca kendi kendisine bütün bu hatalarını düşünecek
*dersler alacak
*yok diğer türlü gene bir hoca değişikliği olacak Galatasaray’da
*Ama ben Adnan Polat ı çok sevmeme rağmen hoca konusunda ona güvenemiyorum
*Kalli ve Skibbe tercihleri şaka gibi kararlardı bence
bir oyuncu az alsınlar ama düzgün bir hoca bulsunlar bu takıma bence
*çok doluyum çok konuştum
*sence ne yapmalı Galatasaray?

marquinhos:
*Bence Galatasaray’daki eksik ve sakatlar listesi Bülent Hoca'yı seneye taşıyacak gibi.Bir de tam ve doktorlu(!) bir takımla neler yapabileceğine bakacak yönetim.
*Tabi transfer dersen eğer adam alınacaksa Linderoth 'un geleceğine göre oraya bir yabancı hakkı kullanılabilir. Bir de duyduğumuz Seitaridis var sanırım Sabri'nin yerine.Bu bana mantıklı geldi. 81liymiş de sanırım
Tabi Lincoln olayı da var.Sence bu durum nasıl sonuçlanacak?

Maradona:
Lincoln konusunda açıklamayı bence Hakan Ünsal yapsın
:)
marquinhos:
:) Evet bence de

Maradona:
*yani yıllardır her konuda birileri çıkıp konuşsam olay olur falan diyor
*biri de konuşsa artık

marquinhos:
*Keşke hepsi konuşsa.

Maradona:
*Benim içimden geçen Lincoln gitsin
*yok gönderilemiyorsa yönetim desin ki çıkıp kusura bakmayın biz bu konuda büyük hata yaptık *bu adama bu parayı veriyoruz ama oynatamıyoruz.
*bari biz de düşünmeyelim çünkü Lincoln'ün varlığı çok büyük dert
*ayrıca artik 10 numara sıfatında bir futbolcu olması anlamsız Galatasaray’da
*Arda futbol ile uğraştığı günlerde bize yetiyor.

marquinhos:
*Yani evet Hagi'den beri bir kasış var bu konuda
*Sürekli yeni on numaramızı bulduk başlıkları atılır o seneden beri.
*Ama hiçbiri oturmadı.
*Yani artık bu işler de böyle yürümüyor.
*Bir adama göre kadro yapmak manasız.

Maradona:
*yani düşün bak mehmet topal, ayhan arda kewell ve linderoht ya da yerine alınacak bir orta saha oyuncusu daha varken on numara niye ki?

marquinhos:
*Hiç gerek yok bence de
*Barış Özbek de güzel yedek olur.

Maradona:
*Barış Özbek konusunda kafamda soru işaretleri var
*mehmet topal ayhan ve barış bir arada iken
*barış yine fena değil
*ama ayhan ile birlikte oynarken biraz garip oluyor
*gene de çok koşuyor ama bence kapasitesinden büyük işler denememeli saha içinde

marquinhos:
*Olmuyor desek bence tam olur. Bence pres gücü düşerse sonradan oyuna alınabilecek bir oyuncu o.

Maradona:
*yani gelecek sene için çok umutsuz değilim ben
*Galatasaray için
*bir sağ bek
*belki iyi bir defans yada defansa iyi bir yedek
*koşan bir ortasaha
*ve belki yine yedek olacak bir forvet.

marquinhos:
*Bence de.Bu takım götürür 3 4 sene daha.

Maradona:
*ama yönetim cidden çok doğru hamleler yapmalı
*göz boyamak adına yanlışlar yapılırsa gene bir sene kayıp olur
*ayrıca futbol dışı idari bir konu ama bence artık Haldun Üstüner ve özellikle Adnan Sezgin devri kapanmalı
*çünkü ne kadar bu işi beceremedikleri her gecen gün daha fazla ortaya çıkıyor

marquinhos:
*Bu Arda olayında da yönetim sınıfı geçemedi. Lincoln’de de büyük hatalar yapılıyor.Hiç gerek yok böyle güzel ve geleceği olan bir kadroda.

Maradona:
*bunlar dışında bence Ümit Karan konusunda ve genel olarak yapılan açıklamalarda
*çok hataları oldu
*peki ya fenerbahçe dersem sana
*zico dersem
*neler söylersin bana ?

marquinhos:
*İ love you zico derim tribünün sesi olarak.
*Giden geri gelmiyor tabi ama o kadar eleştirilen bir adamı bu kadar özleyeceğimizi tahmin edemezdim.
*Stajyer bile dendi ona biliyorsun.

Maradona:
*yani şimdi blogumuzun hiç tarzı değil ama

marquinhos:
*Şampiyonlar ligi çeyrek fianlinde Chelsea'yi yenen bir stajyerimiz vardı.

Maradona:
*Gürcan Bilgiç’le 10 dakika yüz yüze konuşmak çok isterim bu konuyu.

marquinhos:
:) O da eminim çok pişmandır
Yani Fenerbahçe'ye gelirsek.Hala sorular var kafamızda.Acaba Aragones kalacak mı? Guiza kalacak mı? Alex ve Deivid meselesi ne olacak?

Maradona:
*Aragones kalırsa seneye bir Galatasaraylı olarak en güzel senem olur
*hele yanında Guiza ve Kezman ikilisi forvet çıkar genç Semih yedek beklerse tadından yenmez benim için.
*ama mantıklı olan yeniden yapılanmak Fenerbahçe için ve bence Fenerbahce için de bu dert değil.
*3 oynayacak 3 4 tane de güzel yedek alırlarsa bence kaybettikleri seneyi toparlarlar.

marquinhos:
*Şu an bence yedekten çok hiçbir şey yok Fener'de. Yedek sıkıntısı yok. Bu 11in çoğu yedek oturmalı.
*Evet sonuçta ekonomik olarak rahatlar ve artık günü kurtarmalarına gerek yok ama hala bugun 32 yaşındaki Maniche haberini alıyoruz ve bu beni kara kara düşündürüyor.
*İstersen bir yapılması gerekenler sayayayım Fener için sen de bununla ilgili görüşlerini bildir.

Maradona:
tamam dinliyorum

marquinhos:
*İlk olarak defansa bakıyorum. Edu sakat Lugano da gidiyor.Bunların yeri yine aynı tip ve aynı yaş adamlarla dolmalı.
*Hadi Edu dönecek ama bir tane mutlaka dağıtıcı süpürücü bir savunma alınmalı
*Orta sahaya bakıyorum. Selçuk ve Deniz takımın çok iyi yedeği olurlar.
*Emre'nin yanına bir tane ya da sisteme göre iki tane genç ısıran orta sahalar alınmalı. İki yönlü oynayabilecek, savunma yapıp defanstan topu da ileriye dribblingle taşıyacak adamlar gerek.
*Yani atletik yapılı adamlar.
*Eğer kanatlı futbol oynanacaksa da mutlaka bir sol kanat alınmalı ve eğer bu Alex Deivid krizinde kaybeden Deivid olursa onun yerine de bir adam alınmalı. Kazım da o kanada çok iyi bir yedek Gökhan'la beraber.
*Eğer bu dediklerim yapılırsa zaten hücum hattının sadece Semih'ten oluşması Fener'e yeter de artar bile.
*Tabi en önemlisi Aragonessiz bir Fenere!!

Maradona:
*yani Aragonessiz olmasi şart gibi
*ben ayrıca şimdi senin karşı çıkacağın bir şey söylemek istiyorum
*bence artik fenerbahce alexsiz bir fener olmalıydı
*ama yeni sözleşmelerle bu mümkün değil gibi gözüküyor
*tamam Alex tartışmasız iyi oyuncu ve çok büyük işler yaptı fenerbahce için…

marquinhos:
*Valla karşı çıkmayacağım sana burada. Çok haklısın. Yaşı artık kemale erdi onun da. En azından ona göre bir kadro olmamalı bu sene. İyi bir yedek olur. Gol yükünü yedekten çeken bir adam olmalı artık. O da belki bir sene daha.

Maradona:
*ama Alex bu kadar ve daha fazlasını yapamaz ve veremez fenerhaçe’ye
*yani hazır bir yola giriyor fenerbahçe
*bence tam girmeliydi
*fenerbahce alex’in bir gömlek üstünü alamadığı sürece
*ve net söylüyorum Figer sanırım o menajer ondan kurtulmadan doğru işler yapamayacak

marquinhos:
*Evet dediğim gibi eğer orta saha bir iki adamla güçlenecekse eğer kanatlar da iyi olacaksa iki forvet zaten var ve bir ekstra on numaraya gerek yok takım içinde.
Ayrıca , seçilirse bozduğu takımı toparlamak için bu son şansı olacak Aziz Yıldırım'ın.


Maradona:
*bence asıl artık türk futbolunda istikrar meselesini konuşmamız lazım.
*yani galatasaray fenerbahce trabzonspor beşiktaş ya da başka bir türk takımı
*kendilerine ilke olarak istikrarı benimsemeleri lazım
*Galatasaray dönüp tarihine baksa
*Derwall ile başlayan süreçte ne zaman bir hocayla 3 seneden fazla çalışmışlar o zaman
*büyük başarılar gelmiş
*aynı şekilde bence fenerbahce
*daum ve zicolu dönemlere bakmalı neler olmuş diye
*Beşiktaş da eskiye bakıp
*gordon milne dönemini hatırlamalı
*ben olsam mustafa denizli’ye takımı teslim ederim
*o bırakana kadar ben onu bırakmam.
*sonuçta bu ligde 1 takım şampiyon olabiliyor
*ve her sene bu aynı takım olamıyor
*o yüzden takımlar tek senelik değil daha uzun düşünmeli.

marquinhos:
*Yani istikrar konuşmalıyız ama öyle bir ülkedeyiz ki Gerets’i Zico'yu Lucescu'yu kovaladık resmen. Evet Beşiktaş'ın ve Sivas'ın elinde bu koz var. Şimdi Beşiktaş Denizli'ye Sivas da Uygun'a emanet olmalı senelerce.
*Başarının geleceğini onlar da görecek biri zaten görüp şampiyon olmak üzere.

Maradona:
*bir de şöyle bir şey var.
*bu takımlar ne kadar uzun süreli düşünürse
*avrupadaki puanlarımız bence o kadar artacak
*ve belki biz de 2 takımla ya da 3 takımla şampiyonlar ligine kalmayı bir prensip haline getirebileceğiz.
Uefa’ya 3 4 takım gidebilecek ve böylece takımlarımızın tek başarı ölçüsü şampiyonluk olmaktan çıkacak.
*bence geçen sene şampiyon olamayan ama şampiyonlar liginde çeyrek final oynayan Fenerbahçe, 2 sene önce şampiyon olan Fenerbahçe’den daha başarılıdır.

marquinhos:
*Ya en yakın örnek Fatih Terim ve 4 sene sonunda UEFA kupası kaldırması bence.Bu kadar da çarpıcı bir örnek varken nelerin peşindeler bir anlasam.
*Geçen sene o takım o seviyeye çıktı ve o takımı kuvvetlendireceklerine eldekini nasıl bozarız diye uğraştılar.
*İşleri bu sene çok zor o yüzden.
*Ama kendi düşen ağlamaz

Maradona:
*ya şimdi bambaşka bir şey diyeceğim
*ama bu böyle bir an konuşulup geçilecek bir şey değil
*bizim futbolcularımızda ve futbol camiamızda
*Avrupa’ya gitmek diye bir hedef var
*tabiî ki de Avrupa’nın üst düzey takımlarına gitmek hem maddi açıdan büyük bir kazanç
*hem de değişik bir duygu olsa gerek.
*ama misal işte Fatih Terim ve o seneki takım kalsaydı birlikte daha doğru olmaz mıydı?
*biz eğer çıkıp o takımlara karşı oynayacaksak bizim de takımlarımızda
*Lampardlar Gerardlar olmalı.
*yani bir Tuncay gönderilmemeli bir Arda satılmamalı bence.

marquinhos:
*Evet çok haklısın. Buranın da Avrupa olduğunu anlatmak lazım onlara ve en çok da buralarda sevileceklerini bilmeliler. 80 ve 90 senelerinin oyuncuları bunlara en iyi örnek bence. Konuşacak çok şey var ama burada bitirelim istersen.

Maradona:
*bitirelim ve sabırla takımlarımızın neler yapacağını bekleyelim

marquinhos:
*Bekleyelim bakalım ne bombalar patlatacaklar. Daha sonra yazılarımızla bu gelişmeleri aktarırız.

Korner Olması Lazım

29 Nisan 2009 Çarşamba

Benim Futbolum (1)

Hafta içleri futbol açısından haftasonları kadar yoğun olmuyor genelde. O yüzden ben de hafta içleri için farklı bir şeyler yazmaya karar verdim. Benim Futbol'um başlıklı bu ve bundan sonraki yazılarda kendi futbol serüvenimi anlatmaya çalışacağım. Maçlar,isimler,kahramanlar,oyunlar, geyikler ve hikayeler. Bunları elimden geldiğince tarih sırasına göre yapacağım. Bu bir kronolojik çalışmadan ziyade kendi hatırladıklarımdan ibaret olacak. Klasik ortadirek bir Türk ailesinin oğlu olarak dünyaya geldim 1984 yılında.

Babamın futbola olan ilgisi sonucunda ben de küçük bir çoçuk olarak futbola ilgi duymaya inceden başlamıştım.İlk anlatılan şudur ki ,birileri hangi takımlısın diye sorduğu zaman, 2 3 yaşında Galatasaray diyemediğim için “Baba takımı” diye bilirmişim. Ayrıca amcam ben çoçukken ithal çikolata satan bir şirkette çalışırdı. Twix ve Bounti (birisi al beniye çok benzerdi biriside hindistan cevizli yazılışlarını bulamadım özür dilerim ) çikolatalar özellikle 1990larda ve öncesinde değil bir çoçuk yetişkinler için bile bulunmaz bir nimetti. Amcam sürekli çikolatalar karşılığında beni Beşiktaşlı yapmaya çalışmıştır, ama ben bir türlü vazgeçmedim Galatasaray'dan. Ama belki de Beşiktaş'a bugün sempati duymamda Metin Ali Feyyaz'ın etkisi kadar amcamın bu küçük denemelerinin de etkisi vardır.



İlk Maç ve İlk forma


Evimizde tek televizyon olduğundan ve o tek televizyonun da tek kanalı olduğundan fazla şansım yoktu bir çoçuk olarak. Akşamları ne izlenirse bende onu izlerdim. 1988-1989 sezonu Avrupada Galatasaray'ın o yıllara kadar en parlak sezonuymuş bunu daha sonraları öğrendim. Doğal olarak 5 yaşındaki bir çoçuktan fazlası beklenemez. Ama o sezon bir golü ve bir maçı unutamıyorum. Sanırım özellikle yaşı benden büyük Galatasaraylıların o sezona ait daha çok anısı ve bilgisi vardır. O maçlar ve o heyecan herkes için bir başkadır. Benim golüm ise Tanju'nun Monaco ya attığı goldü. Daha sonra çıkan dvdlerde ya da video portallarından çoğu eski maçı ve golleri izledim. Ama o gün o kafa bu görüntüsü, kafasını ayak gibi kullanması yıllarca aklımdan çıkmadı. (aynı sezon Prekazi'nin gene Monaco'ya attığı golle daha sonraki senelerde tanışacaktim) Tabi ki her çoçuk gibi ben de küçükken sokakta top oynadım. Sanırım bu keyfi yaşayabilen son birkaç kuşaktan biriyim. Şimdi bakıyorum bizim mahellenin çoçuklarına top oynayacak alan kalmadı maalesef. Neyse efendim Tanju'nun o golünden sonra ben de ailemden bir forma istedim. Şahsen o zaman formalar nereden alınır edilir bilmiyorum ama bizim de o zamanki maddi imkanlarımız doğrultusunda benimkisi semt pazarından alınmıştı. Hayalim 10 numara Tanju olmaktı, zaten o zamanlar herkes top oynarken birisinin adını bağırırdı bende bu kafayla kral olmak Tanju olmak istiyordum. Ama formanın arkasındaki numara 10 değil 7 idi. Biraz huysuzluk etsem de formayı sevmeye başladım ve bir anda Uğur Tütüneker oldum. 5 yaşında bir çoçuk için dünyanın sonu değildi ama kötüydü. Yaş ortalaması 6 7 olan bir topluluk içinde kimse Uğur'un kıymetini bilmiyordu o yüzden ben de Uğur diye bağırırken hiç havalı olmuyordum. Ama gene de formamı çok seviyordum, özellikle yazları üzerimden çıkarmıyordum.

Gittiğim ilk maç

Ali Samiyende izlediğim ilk Galatasaray maçı bir Boluspor maçına denk geliyor. Ben,babam, yan komşumuz Sacit Amca ve benden büyük iki çoçukları Aydın ve Ali abiler ile 5 kişi gitmiştik. Gene en küçükleri bendim ekibin. Yani okadar küçüktüm ki düzgün durup maçı izlemektense salakça etrafta koşuşturmak daha eğlenceli geliyordu. O günden kulağımda kalan bir tezahürat vardi daha doğrusu bir cümle “kaptan Cüneyt en önde seni sevmeyen ölsün”. Tabi ilerleyen senelerde “tribünlerde coşacaksın kupaları alacaksin, sen şampiyon olacaksın,seni sevmeyen ölsün,ölsün, 14 senelik bu çile, bitsin artik bu sene, sen şampiyon olacaksın, seni sevmeyen ölsün ,ölsün” tezahüratını öğrendim bende her Galatasaraylı gibi.


Benim için asıl anılar ve gerçekten unutulmaz maçlar yaşımın biraz daha büyüdüğü 1991 senesine (ilk okula başladığım seneye) ve onu takiben günümüze uzanan senelerde maç olmayan boş günlerde hatırladığım ve dilimin döndüğü kadar o anları anlatcağım size. Buradaki bilgiler araştırılıp yazılandan ziyade akılda kalan şeylerdir. Arada sırada belki bazı hatalarım olabilir, ama iyi niyetliğim kızmayın çok. :) Kalın sağlıcakla

Maradona

28 Nisan 2009 Salı

Barça Gibi


Ülkemde ne kadar mantıklı futbol programı varsa izliyorum ve hepsinde ortak ne konuşuluyorsa taktiksel anlamda , Barcelona onu her maç uyguluyor.Topa önde basıyorlar. Oyunu 50 metreye daraltıyorlar.Sonuna kadar pas yapıp top çeviriyorlar ve boşluk arıyorlar.Xavi ve İniesta pas verip hemen ceza sahası çevresine kaçıyorlar.Top her atakta neredeyse 10 kere kanat değiştiriyor.Alan bulana kadar sabırla dönüyor meşin yuvarlak.Olmadı mı uzaktan şutlarla deniyorlar şanslarını.Bu arada bekler sürekli ileride ve orta yapmaya çalışıyorlar ve centre bekler sürekli orta saha çizgisine yakın bekliyorlar.Zaman zaman da atağa katılıyorlar.

Chelsea'ye bakıyorum.İki atılan top var ilk yarıda ileriye ;orada Drogba var.Her topa atlıyor.Öyle topa 6 metreden acaba seker mi diye bakmıyor.Sonra neden koşu yoluma top atmadınız demiyor.Çünkü amacı takımını ileriye yerleştirebilmek. Pas yaptırmak istiyor takımına.Sonra aklıma Guiza geliyor.Gülüyorum.

Sonra bakıyorum takımda 10 numara diye bir dert yok.Çoktan aşılmış.Tek adama göre kadro kurma diye bir şey yok.

Biz sanırım ancak oynasak oynasak Barça gibi oynarız. Bir maç olur; ''aa bak Barcelona gibi pas yapıyoruz'' deriz.Sanırım ancak bu seviyeye çıkabiliriz.

Tabi karşıdaki takım da Chelsea.Taş gibi oynuyor.Kalesini inanılmaz bir ısrarla savunuyor. Zicolu Fenerbahçe'nin geçen sene Chelsea'yi yendiği maçta da aynen böyleydi Chelsea.Topu döndürmekten fenalık geliyordu Fener'e.Barça gibi bir o yana bir bu yana top orta sahada kanatlara inmeye çalışıyordu ve Chelsea'yi bir uzaktan şut ve bir de çok uzaktan gelen bir ara pasla aşmıştık.Barcelona da bunu yapacaktı yapabilseydi. Bizden fazla da fırsat buldular ama şansa atamadılar bir gol.

İşte 28 nisandaki bu Barça Chelsea maçı bana bunları düşündürdü.Bakalım ikinci maçta Chelsea akınlarına Barça, Chelsea'nin yaptığı gibi bir tepki mi verecek yoksa düzenini bozmayacak mı göreceğiz.

NOT:Yaya Toure hakeme kart yok mu işareti yaptı ve kartı yedi. Türk hakemleri de böyle davrandığı için eleştirildi bir ara ama elin Nou Camp'ında da işler böyle yürüyormüş demek.


Marquinhos

Barcelona-Chelsea


Çeyrek final maçlarının oynandığı haftalar vize tarihlerime denk geldiğinden o güzel maçları tam izleyememiştim. Sadece özetlerle yetinmek zorunda kaldım. Bu gün dilimizde bütün gün bu maç vardı arkadaşlarla. Herkesin bildiği üzere Barcelona bu sene gol yağdırıyor genelde rakiplerine. Chelsea ise Hiddink'in gelişiyle birlikle daha iyi futbol oynuyor. Ayrıca geçtiğimiz yıllarda iki takım arasında oynanan efsane maçlardan sonra bu eşleşme bence ülkeler arası derbi olabilir. (gene uçuyorum sanırım) Maça gelirsek, golsüz pozisyonsun bir maçtı. İlk yarıda Drogba, ikinci yarıda ise Eto'o atsa belki biraz daha farklı bir maç izleyebilirdik. Ben maçtan ziyade bizim takımlarımızın bazı farklarına değinmek istiyorum ki belki ozaman uçmadan daha mantıklı yerlerde görebiliriz kendimizi. Chelsea sanırım alan savunması ve bireysel savunmanın karışımının en güzel örneklerini verdi bize bu aşkam. Buna karşılık ise Barcelona sabırla hucuma çıkma ve boş adam arama konulu güzel bir belgesel hazırlamış. Sezon başından beri neredeyse ilk kez karşılarında bu kadar sağlam bir takım buldular. Kaybettikleri maçlarda bile daha fazla pozisyona girmişlerdi. Ayrıcatakımlarımız da böyle ikili Xavi ve İniesta için ayrı bir parantez açmak istiyorum. İkiside ayrı ayrı çok başarılı ve yetenekli oyuncular bunu tartışmaya ya da söylemeye bile gerek yok. Ama bence bunların gerek milli takımdaki gerek ise Barcelona'daki başarılarının en büyük sırrı 5 sezondur yan yana oynamaları. Bence bizimkiler de ısrarcı olmalı. (Deniz Barış,Selçuk Şahin gibi kişilerden oluşan ikililer değil tabi ) Çünkü saha içinde yanındaki arkadaşının ne düşündüğünü bilmek büyük bir avantaj. Diğer bir değinmek istediğim nokta ise yapılan değişiklikler ve oyuncuların tepkisi. Buna dikkat çekmemde sanırım özellikle bir Galatasaraylı olarak Lincoln ve son haftaki Baros olayının ve Türkiye liginde bunlara benzer sorunların sıklıkla yaşanması. Barcelona Eto'o ve Henry'i çıkardı oyundan Chelsea ise Lampard'ı (Marquez ve Ballack değişiklikleri sakatlığa bağlı olduğundan bu örneğin kapsamı dışında kalıyor) 3 futbolcunun da suratlarında bir asıklık gözüküyor ama hiç birinde bizim ligimizde olduğu gibi abartı hareketler yok. Son olarak Bojan ve Gerrad Pique. Bizde takımlarımız ve teknik adamlar hele ki böyle maçlarda, bu yaştaki oyuncuları oyuncuları oynatabiliyorlar mı ya da oyuna alabiliyorlar mı? Fenerbahçede İlhan Parlak, Gökhan Emreciksin neden hiç ya da çok az denenir? Diğer takımlarımızda Arda'yı ya da Mustafa Denizli'nin şans verdiği gençleri saymazsak büyüklerimiz bu kadar beceriksiz bu konuda. Ersun Yanal bir sezon boyu Barış Memiş'i neden hazırlayamadı ya da genç Semih neden Hamburg maçında forma giyemedi. Hadi hepsini gençtim Fenerbahçe'nin Semih'i neden hala genç Semih? Sanırım daha çok yol var önümüzde almamız gereken. İnşallah iyi çalışırız dersimize.



Maradona

Haftaiçi Futbol

De Souza Gerginliği


Ntvspor'dan Loran Vayloyan'ın haberine göre, Fenerbahçe'de Deivid De Souza ve Alex De Souza'nın 2 3 aydır küs oldukları söyleniyor.Hem de bu kavga eşleri yüzünden başlamış.Aman Yarabbim...Ne güzel! Takımda bir bu eksikti.Transferler muhteşem, oyun muhteşem , tenik adam harikalar yaratıyor.Üstüne de iki yıldız küs. Muhteşem!



Bu haberde ayrıca Deivid'in gönderilmesi de söz konusuymuş. Bence paket bir transfer hediyesi olarak Aragones artı Deivid artı Kazım artı Josico artı Maldonado verilebilir.Bitti mi ,bitmedi! Üzerine Selçuk ve Deniz'i de veririz. Asıl bombayı sona sakladım. Tüm bunları alana Guiza bedava. Lige yeni çıkacak kim varsa ona birinci lige çıkış hediyesi bizden.


Şampiyonlar Ligi

Bu akşam şampiyonlar liginde artık derbi haline gelen bir maç var. Barcelona ve Chelsea ilk maçta İspanya'da kozlarını paylaşacak.Bundan önce yapılan maçları hatırlarsınız.Nefes kesmişti. Ronaldinho'nun golü hala akıllarda. Hele o maçtaki mücadele enfesti gerçekten. Futbola doymuştuk. Şimdi yine açız. Akşamı bekliyoruz.
Barcelona buraya gelene kadar rahat maçlar yaptı.En zor geçmesi beklenen Bayern Munchen eşleşmesini daha ilk maçtan geçmişti. Chelsea ise tarih yazarak geldi desek abartmış olmayız.

4-4lük maç sanırım kolay kolay unutulmaz. Bu maç da yine umarım bol gollü ve bol pozisyonlu geçer. Hiddink asla geriye yaslanmayacaklarını söyledi basın toplantısında. Bu da beni ümitlendiriyor yine. Zaten Barcelona bu sene 2 gol ve üstü atmadan bırakmıyor neredeyse kimseyi. Yani buradan iddaacılara da üst tavsiyesi nacizane...

Bir tarafta Henry Eto'o Messi bir tarafta Drogba Anelka Lampard...Bir tek Ronaldinho eksik.Ah be dişlek oğlan bu maçlar kaçar mıydı?
Marquinhos

27 Nisan 2009 Pazartesi

Güle Güle Ersun Yanal



Ersun Yanal ve Trabzonspor ile ilgili oynanan maçlar dışında bir şeyler yazmayı düşünüyordum sezon sonu. Ama kısmet değilmiş sezonu bitirmesi Ersun Yanal'ın. Ben burada olayın başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Lütfen yazının burasında http://www.trabzonspor.org.tr/default.asp?Sayfa=EskiTeknikDirektor linke bir bakın. Bugüne kadar Trabzonspor ve Trabzon için orası özel bir yer,anadolunun ilk ve hala tek şampiyon çıkarmış şehri. Bu şehirde yönetici, futbolcu ve teknik direktor olmak çok zor der herkes. Ben Ersun Yanal'ın gönderilmesine son 5 hafta kala açıkcası biraz karşıyım. Ama demek ki baskılar o kadar arttı ki sonuç bu oldu. Tamam Ersun Yanal kötüydü ve gönderildi. Bununla ilgili daha fazla bilgiyi yarın televizyon ve gazetelerden daha iyi takip edebileceğiz. Ama ben nacizane bir futbol sever olarak haddimi aşarak bütün Trabzonspor sevdalılarını bu linke bakmaya davet ediyorum Üşenip bakmayanlar için bir iki dikkat çekici nokta yazayım buraya. 1995-1996 sezonundan 2008-2009 sezonun sonuna kadar 95-96 sezonunu Şenol Güneş, 98-99 sezonunda Gordan Milne 2002-2003 sezonunda Samet Aybaba tam sezonu bitirebilmişler. Yani 13 sezon içinde sadece 3 sezon bir tek hocayla tamamlayabilmişler. Sanırım biraz bu hocaların hepsini kovmaktansa biraz da mantığın değişmesi lazım sanırım. Güle güle Ersun Yanal, merhaba yeni maceralar.
Maradona

Munchen, Klinsmann'ın Görevine Son Verdi!

Ya Fenerbahçe ve Galatasaray yönetimi işi bilmiyor ya da Bayern Munchen'inkiler. 90ların unutulmaz yıldızı Klinsmann, Bayern'in başındaydı Temmuz 2008'den beri.Klinsmann'ı ilk olarak Almanya Bolivya maçı ile tanımıştım. 94 dünya kupası vardı o yaz.Milliyet gazetesinin verdiği kupa kitapçığından maçları teker teker takip edip tatilimi adeta kupaya endekslemiştim.Maradona'yı bile izledim o kupada.İşte Klinsmann o dönemde futbol adına aklımda kalan bir imgedir ve çok da severim kendisini.Ayrıca resimlerini biriktirdiğimiz euro 96'da da onu izlemek büyük bir zevkti.


İnişli çıkışlı bir dönem yaşattı Klinsman takıma kabul.Ama şu an bakıyorum Bayern ligin bitimine daha 5 hafta varken liderin sadece 3 puan gerisinde ve daha önce edindiğim gözlemlere göre bu takım her sezon böyle inişli çıkışlı gider.Hatta ne zaman iddaada bir Bayern maçına oynasam o hafta beni yatırır.Ne zaman televizyonda Almanya maç özetlerini izlesem Bayern puan kaybeder.Ama ligin sonu gelir ve ben bir bakarım ki Bayern çaktırmadan şampiyon olmuş.


Şimdi de bakıyorum ki daha 5 maç var ve 3 puan gerideler sadece. E ligimize bir bakıyorum. Daha geçen haftaya kadar iki büyük takım başkanları şampiyonluk matematiksel olarak daha elimizden gitmedi ve hocalarımızın arkasındayız diyorlardı .Hem de neredeyse ikisi de tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşarken yapıyorlar bunları.Yani az da olsa istikrar peşindeler.Tabi Galatasaray zaten bir değişiklik yapmışken ortamı germek istemiyor olabilir.Ama Fener örneği biraz daha garip değil mi özellikle Almanya'dan gelen haberle karşılaştırıldığında?


Şimdi Bayern'i bir yönden haksız buluyorum.Daha ligin bitmesine 5 hafta var.Bu takım şampiyon olabilir.Ama çok takip edemediğimden takımın oyunundan memnun olmayan bir yönetim olabilir ve şampiyonluğu ölçü yapmadan hocanın görevine son vermiş olabilirler.Eğer böyleyse de haklılar.Ayrıca bu dönemde bir teknik adam alarak bir dahaki sezona kadar aradaki uyuşma dönemini de geçmiş olurlar.Ayrıca belki son 5 haftada yeni hoca ve havası sayesinde bir ivme gelebilir.


Şimdi buradaki örneğe bakalım.Elde bir Aragones var.Takım ne potada Bayern gibi ,ne de iyi oynayabiliyor.Yani takım tamamen umutsuz.Ayrıca ligimiz Almanya ligi kadar da zor bir lig değil.Şimdi Fener yönetimi olaya hangi noktadan bakıyor olabilir?İstikrar herşeydir diyor ve Aragones'in bir sene daha arkasındayız mı diyor? Yoksa onlar da seneyi düşünüp bir kaç gün içinde Dede'nin görevine son verirler mi? Benim iki örneğe baktığımda ise anladığım şu.Bir taraf tazminat gibi dertleri büyütmeden takımın menfaati için görev değişikliğine zamanında gidiyor.Ama menejer ve tazminat gibi dertleri çok büyük olan Fener'de işler hep ertelenmek zorunda kalıyor.Olan da bize oluyor.Yine temmuza kadar teknik adam bulunmuyor.Teknik adam gelmeden transfer bombaları patlıyor.Sonra o bombalar da içimizde patlıyor.


İşte bu olaydan çıkardığım farklar bunlar.Bayern, takımın değerini belki de eski oyuncusundan bile yüksek tutuyor. Biz ise yumurtaların kapılara dayanmasını beklemekle yetiniyoruz.Bayern 3 puan farkla adam kovuyor bizse belki kupa alırız diye Dede besliyoruz.
Marquinhos

Transfer Anketi

Transfer anketimiz de sona erdi.Anketimizin kazananı tabi ki Guiza oldu. Daniel Guiza'nın başarısız sezonu ile ilgili ayrıntıları "Guiza ile Tatlı Dakikalar " yazısında bulabilirsiniz.

Oyların dağılımına baktığımda haliyle az oy görüyorum. E yeni bir bloguz biz de ne yapalım. Ama yine de Guiza'nın 11 oyu topladığını görüyorum.Bizim de en kötü adayımız oydu. Hatta bu anketi koyma sebebimiz Guiza'nın ülkemize yapığı şaka oldu.


Agahowa ,Seric, Burak Yılmaz ve Fernando Meira'nın birer oy alması da bence yine Guiza'nın ülkedeki şöhretinden ve bonservisinden oldu. Meria en azından para kazandırdı.Seric de oyle sanırım. Diğerleri için de konuşmak biraz erken sayılabilir.


Bir diğer çok oy alan ise Josico oldu. O da ikinciliği hak ediyor bizce.Yaser ve Tuna'ya da konuşmanın erken olduğunu düşünerek oy verilmediğini düşünüyoruz. Okan'ın da ,onunla ilgili konuşmanın artık çok geç olduğu için oy almadığını zannediyoruz. De Sanctis için ise biraz şaşırdık. Bu kadar eleştiri alan bir kaleci en azından bir oyu hakediyor.


Neyse buna göre ilk 3 şöyle oluştu:


1 Guiza

2 Josico

3 Meria - Burak - Seric - Agahowa

Guiza belki gol kralı olamadı ama bizim anketimizin kralı olmayı başardı. Kendisine futbol yaşantısında iyi şanslar diliyoruz.
Korner Olması Lazım

5 Hakem ve Arda Sorunu

5 HAKEM

Brezilya'da 5 hakem uygulamasını denediler.Maracana Stadı'nda oynanan Botafogo Flamengo maçında kale arkalarına da birer hakem kondu.Top çizgiyi geçti mi geçmedi meselesi bir yana bence bu sistem sayesinde ceza sahasında yapılan fauller de kontrol altına alınır.Hakeme arkası dönük futbolcu hakeme çaktırmadan rakibini itemez ya da korner sırasında kündeye getiremez artık umarım.Bence bu iş en çok Türkiye'ye lazım.O kadar çok ceza sahası dışı faulu ceza sahası içinde verilmiyor ki o kadar olur.Ceza sahasında faul vermek için oyuncunun rakibine çifte dalma ya da Hulk Hogan tarzı girişme hareketlerinden birini arıyor hakemlerimiz.Bu kale arkası hakemler çok iyi olacak.Yalnız şöyle bir şey var ki bu maçta yasa dışı şekilde denenmiş bu.Yani daha bu uygulama, kural olarak yayınlanmadan yapılmış.O yüzden iki takımdan birinin maça itiraz etme hakkı varmış ama sanırım böyle bir yola başvurmazlar.Neyse hayırlı uğurlu olsun.


Nacizane fikrim bir de masa hakemi olması yönünde.O hakem maçı televizyondan takip edip, tartışmalı pozisyonlarda saha içini uyarabilir mesela.Özellikle ofsaytlarda.




Arda Sorunu

Yazmayayım yazmayayım dedim ama son olanlardan sonra yazasım geldi.Şu Galatasaray yönetimi ne yapmaya çalışıyor? Kuralları mı bilmiyor? Hadi bilmiyor diyelim acaba uyarılmıyorlar mı? Arda yayınlanan görüntülerde Haldun Üstünel de yanındayken kendisine izin verilmeyen soyunma odasına girmeye çalışıyor.Hadi Haldun Üstünel bunu bilmiyor diyelim. Görevliler de yukarıdan aldığı emir gereği sokmuyorlar.Peki Arda yanında bir yönetici dururken nasıl kapıyı zorla açmaya kalkıp içeri girmeye kalkıyor bunu anlayamıyorum.Zaten içeri girseniz Haldun Üstünel seni içeri sokacak.Belli ki giremiyorsunuz. Neyin inadı?Tamam saçma bir kural olabilir ama bu ülkede çimlerin üstünde top oynamanın da yasak olduğu parklar var.Yani insanın en çok futbol oynaması gereken yerlerde.Bu da onun kadar saçma ama biz gidip de görevli ile bu konuyu tartışamıyoruz.Oynamıyoruz yani. Bu olayı bu kadar zorlamak gerçekten çok gereksiz ve Arda'nın herkes tarafından sevilen imajını da zedeliyor.

Onun üstüne bir rezalet de federasyondan geldi.Maça şeref tribününden alınamayacak cezalı topçuları hem de seyirciye kapalı maçta içeri aldılar.Yine bir boşluk var ortada.Halbuki kural sadece biletli seyirci gibi izleyebilirler diyor.Yani bir gün önceki Fener Ankaragücü maçında Lugano ve Gökhan Gönül'ün yaptığı gibi. Üstüne maça seyirci yasağı da var. Yani Galatasaray yönetimi ve Arda lütfen bu kadar zorlamasın bazı şeyleri.Bu hem Galatasaray'lı arkadaşlarımızı üzüyor hem de biz karşı taraftan Arda'ya sempati duyanları.

Marquinhos


26 Nisan 2009 Pazar

Anket

Dün blogumuzda yaptiğimiz şampiyonluk anketi sonuçlandı. Küçük bir planlama hatası yaparak anketi erken bitirdik,eh iki teknoloji özürlüyüz ne yapalim? Anket'in sonucunda Sivasspor 7 Beşiktaş 10 Galatasaray ise 8 puan aldı. Ben Maradona olarak bir Galatasaraylı olarak oyumu Beşiktaş'a vermiştim. Sanırım Marquinhos da Sivas'a verdi oyunu. Şimdi ligin bu halini görünce Marquinhos daha haklı gibi duruyor. Sivas'ın önünde kalan maçlarında puan kaybetme ihtimali çok zor. Hele bugünkü Galatasaray'ı görünce buna inancım daha da arttı. Hala kendi göbeğini kendi kesebilcek durumda Sivas. En kuvetli rakibi ise Beşiktaş. Biz gene isimlerine saygıdan Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi ve Trabzonspor'u koyduk listeye ama yarış iki takım arasında geçecek gibi gözüküyor. Bakalım hayırlısı ,kim hak ederse o kazansın. Ayrıca bir diğer anketimiz Bursaspor ile ilgili olcak. Bakalım Bursa bu yükselişiyle Uefa'ya kalabilecek mi? Biz iki kafadar bu konuyu yerinde incelemek için bir aksilik olmaz ise Bursa Denizli maçını izlemek için Bursa'ya gidiyoruz. Maçı yerinde izleyip, ayrıca Bursa'nın güzelliklerini yaşıyacaz. Ayrıca yazımızda maç dışında Bursa'nın iskenderinin büyüsüne kapılıp ondan da bahsedersek Ekşisözlük'te "futbol ile ilgili bloglar" başlığında "bir de çakma gurmelik yapar bunlar" diyen arkadaşımızdan şimdiden özür dileriz :) Bekle bizi Bursa sana geliyoruz :)



Maradona

GALATASARAY-ANKARASPOR




Galatasaray: De Sanctis, Serkan, Semih, Mehmet Topal, Hakan, Barış, Ayhan, Lincoln, Kewell, Nonda, Baros
Ankaraspor: Senecky, Ömer, Erhan, Ediz, Baki, Hürriyet, Adem, Mehmet Çakır, Murat Tosun, Anıl, Meye

Gene içimdeki sevgiyle geçiyorum ekran başına maçın başlamasına 10 15 dakika kala. Taraftarın da olmadığı bir maçı izleyecek olmanın verdiği isteksizlik ise apayrı bir dert. Maça tam başlamadan Melih Gümüşbıçak Bülent Tulun'a “son olarak seyircilere maçı izlerken neye dikkat etmelerini tavsiye edersiniz” diye bir soru sordu,bana sorsa eğer bu soruyu cevabım “Uyumamaya” olurdu ama Mehmet Çakır'ı Ludovic Guily'e benzeterek biraz uykumu açtı. Ayrıca ilk 11de Semih dışında stoper olmayışı Galatasaray kulübündeki doktorların kifayetsizliğinin göstergesi. Geçen hafta sınavlara çok çalıştığım için yazamadım ama şimdi söylemenin zamanı sanırım. Emre Güngör'ü hazır olmadan sahaya çıkartan ve bundan önce sayısız başarısız tedaviye imza atan bu ekip kimdir nedir görevlerine son verilecek mi birisi çıkıp bir açıklama yapsın ne olur.

İlk yarı
Maça Ankaraspor hızlı başladı,Ömer Aysan ve Mehmet Çakır'ın şutlarıyla ilk 6 dakikada iki tehlike yaşadı Galatasaray kalesinde. Maçın 9. dakikasında Anıl defansın arkasına pas attı Mehmet Çakır'ın hareketlendiği topa De Sanctis çıktı ve uzaklaştırdı. Maçın 13 dakikasına kadar Semih hala acemi gözüküyor. Ama tabi ki bu konuda en son kızılacak kişi Semih. Bu işin böyle olcağı ve Semih'in ilk 11e girmesi gerekeceği 4 5 haftadır belliydi ama Galatasaray teknik heyeti soruna kalıcı çözüm bulmak yerine anlık çarelere baş vurdular. İlk atağımsı pozisyonu 15. dakikada Kewell'ın ara pasıyla yakaladı. Ondan bir dakika sonra ise Barış belki bir orta yapabilse Galatasaray oynamadan ilk golunu bulcaktı ama pozisyon korner oldu. 17. dakikada ise Lincoln okadar kötü bir şut çektiki Schalke günleri olmasa onun iyi bir oyuncu olduğuna inanmak mümkün değil. 20. dakikada Nonda'nın düştüğü ofsayt pozisyonundaki atak ilerleyen dakikalar için biraz da olsa umut vaad ediyor. 23 dakikada kullanılan bir korner sonrasında Barış(Marquinhos'un en sevdiği GS'li oyuncu :) ) ile golü buluyor Galatasaray. Golde Ankaraspor'un adam paylaşamaması çok etkli. Golden hemen sonra gene bir Galatasaray atağı kornerle sonuçlanıyor. Galatasaray yavaş yavaş oyunda ağırlığını hissetriyor ama Ankaraspor da hızlı çıkıyor atağa. 28. dakikada Baki Mercimek ceza sahasında topa gelişine volemsi bir vuruş yaparak içindeki gizli kalmış yeteneği ortaya çıkartıyor ve beni ekran başında şok ediyor. Orta alanda ara ara çok pas hatası yapan Galatasaray defansını zora sokuyor. Maçın 30. dakikasına geldiğimizde Serkan Kurtuluş kendisinin Galatasaray'ın Cale'si olduğunu gösteriyor hepimize. Ama gene de orada oynayacak bir Sabri yerine daha iyi, en azından savunma anlamında. Ankaraspor golün etkisinden kurtulup yavaş yavaş ortak oluyor maça. 35. dakikada inanılması güç bir şekilde Lincoln hucum presle top kapıp,pasını Baros'a verdi,Baros Kewell verkaçında şut açısını kaybeden Baros topu Nonda'ya bıraktı ama Nonda nedense topu kontrol etmekte zorlanıp, kötü bir şut çekti. Galatasaray oyunu kendi sahasında çekilip oynamaya çalıştığı dakikalarda defansta zor anlar yaşıyor. Ayrıca 2 forvet ve Lincoln ile Kewell sahada olunca orta alanın tüm yükü Ayhan ve Barış'a kalıyor. Böyle olunca Ankaraspor oyun kurabiliyor ve atağa rahatlıkla çıkıyor. Bence bu 4 oyuncudan birisi özellikle Lincoln yada Nonda çıkıp oyuna Volkan alınmali. Böylece Mehmet Topal esas mevkisine dönüp takımın orta alanını kuvetlendirir. Maçın ilk yarısı iki takımın olgunlaşamayan ataklarıyla bitiyor. Ara ara soğuk espriler yapan Melih Gümüşbıçak ise neşemiz oluyor.

İkinci yarı
Maça iki takım da bir değişiklik yapmadan devam ediyor. İkinci yarının başında Galatasaray gene oyunu kendi sahasında kabulleniyor. Yani müdafası iyi olsa bu takımın şu halinin anlayacağım biraz ama Ankaraspor biraz sakin olunca üzerimize kolaylıkla geliyor. Bu baskı arasında ani atakla 52. dakikada rakip kaleye gidiyoruz, ama Serkan Kurtuluş yaptığı deparı kötü bir vuruşla sonuçlandırınca golü bulamıyoruz. Nonda bugün çok çalışkan ama Maalesef istediklerini yapamıyor. İyi oynama görüntüsü içinde takımın kötülerinden birisi. Galatasaray dakikalar 55 olurken oyunu gene dengeye getiriyor ama ortasahadaki pas hataları bu yarıda da devam edince takım zorlanıyor. Ankaraspor ise bal yapmayan arı kıvamında oynuyor. Kötü demek zor iyi demek ondan da zor. Ankaraspor'da 59. dakikada Murat yerini Umut'a bırakıyor. 60. dakikada Ankaraspor defansının bir anlık hatasında Baros gole yaklaştı ama kaleci erken çıkıp golu kesti. Galatasaray galibiyeti korumak için oynayıp uzun toplar ya da kontra ataklarla ileri çıkmaya çalışıyor,ama bu ortasaha ile bu çok zor. Ayhan ve Barış müdafaya yardım etmektan takımı ileri taşıyamıyor. Kendisinden bunu yapması beklenen Lincoln ise gene kopuk kopuk oynuyor. Böyle giderse Lincoln'u satacak kulüp bulamayacağız.Acil değişiklik lazım Galatasaray'a ama umarım değişikliler yapıldığında geç kalınmış olmaz. Ankaraspor bir değişiklik daha yaparak oyuna Anıl'ı çıkartıp Neca'yı alıyor. Aykut hoca Galatasaray'ın zaaflarından cesaret alarak bir atak oyuncusu daha alıyor oyuna. 70. dakikada Galatasaray'ın efsane oyuncusu Hasan Şaş giriyor. Kendisini en son Hamburg maçında izlemiştik ve son 10 dakikadaki kötü oyunuyla kendisini yuhalatmıştı. Bakalım bu maç ne yapacak. Ama beni asıl düşündüren neden Baros. Tamam cok iyi değil bugün ama Nonda ve Lincoln de en az onun kadar kötü iken bu sene gol atan oyuncu yerine ben olsam Nonda'yı çıkartırım. 71 de Baki Mercik yerini Ramazan'a bırakıyor. Nonda bana cevap verircesine 76 dakikada rakiplerini geçiyor ve kaleye bir şut çekiyor. Her ne kadar şut etkisiz de olsa bu maç için fena pozisyon değil. 80de Hasan Şaş önünde bulduğu topla ilerleyip yanlış pas tercihi ile Nonda'yı topla buluşturup bir ataği daha harcıyoruz. 82. dakikada korner sonrası topu önünde bulan Nonda dönüp vuruyor ama kalecinin üzerine. Ve şutu çekerken sakat olan dizi boşalıp sakatlığa sebep oluyor. 84. dakikada Nonda'nın yerine Ümit giriyor oyuna. Kaleci Senecky'nin hatasında topla buluşan Lincoln topuğunla pası Hasan'a veriyor ama Hasan Şaş yıllardır oynamamış gibi kötü bir şut çekiyor. 89. dakikada ceza sahasına gelen şişirme bir topu kalecisini duyamayarak kornere bıraktı ve kornerden Meye golü buldu. Golde belki topu uygun pozisyonda topu kornere bırakan Mehmet Topal'ın hatası var gibi durabilir,ama Meye'yi takip edemeyen Hakan Balta da onun kadar suçlu.Golün santrasından atağa kalkan Galatasaray Kewell'ın sert şutunda gole yaklaştı ama kaleci topu çeldi. 89. dakikadan sonra Galatasaray silkindi. Bütün ikinci yarı takımı geriye çeken Bülent Korkmaz süper bir halme ile oyuna Yaser'i alıyor. Maç biterken neden hala değişiklikle vakit kaybediyoruz anlamıyorum. Mehmet Çakır 91. dakikada golü atsa Ankaraspor 3 puanı alcak. Maç bitiyor iki takım birer puanı paylaşıyor.
Ankaraspor genel olarak maçta iyi oynadı ama bu oyunla fazla pozisyon bulamadı. Ama kornerden gelen gol ve Mehmet Çakır'ın kaçırdığı golle maçı kazanmaya çok yaklaştı. Kazansa belki adil olmayacaktı ama gene de kötü oynamadı. Onların da bu garip oyununda bence amaçsızlıkların da büyük etkisi var.

Galatasaray
Maçta söylencek çok şey var. Canımız herşeyimiz eski kaptanımız Bülent bu maçta sanırım Galatasaray'a hoca olamayacağını ispatladı. Buna gerçekten hem Bülent'i hemde Galatasaray'ı çok seven birisi olarak üzülüyorum. İlk yarı 1 0 ile takım öne geçiyor,sonrasında ikinci yarıda bu skoru korumaya çalışıyor. Sen Galatasaray isen ve hala matematiksel olarak şampiyonluk(ki zaten zordu) onu da geçtim bir şampiyonlar ligi amacın var ise , sen bu takımı Kayseri Erciyes gibi oynatmayacaksın Hocam. Seni çok eleştirmeye dilim elim varmıyor, çünkü en basitinden Uefa finalindeki kırık omuzun geliyor aklıma,ama söylemem lazım. Mehmet Topal'ın stoperde başarısız olduğu daha Almanya Türkiye maçında görüldü. Doğru ya da yanlış bu takımda Hakan Balta,Topal'dan daha çok stoper oynadı. O zaman göbeği yap Semih Hakan, sola Volkan. Mehmet Topal'ı çıkar ortasahaya koy,kes ordan Nonda Ya da Lincoln'ü bari takım çok mücadele etsin. Geçen sene kupa maçında Kadıköy'de buna benzer bir takım olan Galatasaray Lincolnsüz ve çok mücadele eden bir takımla 0-0 berabera kalmış ve iyi bir oyun sergilemişti. Hocam bu Lincoln bir şekilde küstü ya da küstürüldü. Ama bir faydası olmayacağı belli yapma bu hatayı. Sonra sen takımı geri çektin, bari elindeki tek kontra atağa uygun forvet olan Baros'u çıkarma. Hiç birşey yapmadıysa bir Nonda bir de Serkan'a güzel paslar attı. Bütün bunları ardı ardına yaptın bari Haşan Şaş ile Ümit Karan'ı alma oyuna. İkisinin de kondisyonsu yok. Bunu en çok sen görüyorsun. İlla Hasan tipi oyuncu istiyorsan bak orda Aydın var. Bu maçın en büyük şansı sanırım taraftarsız oynanması oldu. Yoksa bu sonuçun üzerine Hasan Şaş başta olmak üzere bazı oyunculara büyük tepkiler gelecekti. Ama öte yandan seyirci desteği ile belki golü yemezdik o ayrı diyenler de olabilir. Ayrıca son haftalarda takımını yalnız bırakan Arda'yı çok sevmeme rağmen, ona da kızıyorum. Umarım bu takım için önemini tribünden izlediği maçlarda daha iyi anlar. Şu anda maçı yazarken ben umarım o soyunma odasına doğru gitmiyordur. Ayrıca Lincoln konusunda sana belki çok yüklendim hocam,belki de sana yukarıdan birileri oynat diyordur. Ama yapma sen Bülent Korkmaz'sın,eğer yukarının baskısı varsa ve sen buna karşı çıkarsan senin arkanda unutma ki Galatasaray tribünleri var. Bu maçtan sonra şampiyonluk masal,şampiyonlar ligi ise hayal oldu. Allahtan gene biraz kolay bir fikstür var 3 maçlıkta Uefa'yı kaptırmayız sanırım Bursa'ya. Ama kaptırırsak da bu kadar güzel oynayan Bursa'nın hakkıdır. Çok sıkıldım ben bu yönetimin hatalarından. Sezon bir an önce bitse yönetim biraz daha doğru işler yapsa ve yeni sezonda güzel şeyler yaşasak seneye. Ha şimdi takım çıkar kalan 5 maçı alır, bir mucize yaşatır bize (şampiyonlar ligi falan) ozaman da gene seviniriz ama hataları gene söyleriz. Bu maçtan sonra zirvede yalnız iki takım kaldı. Trabzonspor ve Galatasaray'ın haftaya alıp alamayacağı puanlar yavaş yavaş bir şeyleri belli eder. Hepimize iyi seyirler

Maradona

ESKİŞEHİRSPOR-BEŞİKTAŞ

Eskişehirspor: Sinan, Vucko, Nadarevic, Bülent Ertuğrul, Sezgin, Emre Toraman, Doğa, Bülent Kocabey, Engin, Youla, Anderson


Beşiktaş: Rüştü, İbrahim Toraman, Gökhan, Sivok, Ekrem,Ernst, Cisse,Delgado, Tello, Serdar Özkan, Holosko


Beşiktaş'ta İbrahim Üzülmez, Edouard Cisse, Rodrigo Tello, Tomas Zapotocny ve Yusuf Şimşek Fenerbahçe derbisi öncesinde sarı kart cezası sınırında. Sanırım özellikle Yusuf ve İbrahim'in ilk 11de olmamasının sebebi bu durum olabilir.Yani belki Cisse ve Tello'nun da birer alternatifi olsa onları da yanına çekebilirdi Mustafa Denizli.Geldiğinden beri takım içindeki forma dağılımını ve 15 16 oyuncuyu hazır tutmasını taktir etmek gerekir. Ama artık şampiyonluk yarışında bu kadar kadro ile oynamak doğru mu tam karar veremiyorum. Gene de Mustafa Denizli'nin bildiği bir şey olduğuna inanıp maça başlıyoruz.Ayrıca ilk 11 lere baktığımızda Bobo Holosko tercihide tartışılabilir durumdaydı.

İlk yarı


Eskişehirspor sezon başından beri kendi evinde büyük takımlara karşı maç kaybetmemişti. Bunun verdiği ve puan alarak önümüzdeki haftalara biraz rahat girmenin isteği ile maça açık başladı Eskişehirspor. Buna ayak uyduran bir Beşiktaş olunca sahada ilk 10 dakikada 2. Beşiktaş'ın toplam 3 gol pozisyonu oldu. (Tello,Toraman ve Youla). Holokso, Bobo ve özellikle de Nobre gibi hedef santrafor olmadığı için saha içinde çok geziniyor,zaman zaman Tello ile yer değiştiriyorlar. Belki aldıkları taktik bu yönde ama böyle olunca da Beşiktaş'ın rakip yarı alanda sistematik baskı kurması zorlaşıyor. Eskişehirspor orta alanda iyi mücadele ediyor ve sezon başından beri oynadığı kontra atak futbolunu başarı ile uyguluyor.Maçın 32. dakikasında Ernst'in şutunda Serdar Özkan kalecinin yükünü hafifletmek istercesine araya girerek topu auta gönderiyor. Maçın 37. dakikasında gelişen atakta Delgado o kadar kötü bir şut çekti ki (özellikle Marquinhos'un pes oynarken sevdiği paslardan biridir) ikinci yarıda yerini Yusuf'a bırakmaya aday gözüküyor. İlk yarıda son 5 dakikada Eskişehirspor 2 tane hızlı atak şansı yakaladı ama bunları kullanamadı. Ayrıca Delgado Tello ile yaptığı verkaç ile güzel bir şut çıkarttı.
İlk yarıya genel olarak bakarsak Beşiktaş'ın daha fazla şut çektiğini,maçın Eskişehirspor sahasında daha fazla oynandığını söyleyebiliriz ama Beşiktaş net gol fırsatı bulmakta çok zorlandı. Genelde uzaktan şutlarla etkili olmaya çalıştılar. Bunda Bobo'nun yedek kulübesinde olmasının etkisi çok büyük. Eskişehirspor ise alışılmış futbolunu ortaya koydu. Geride elinden geldiğince mücadele edip hızlı çıkışlarla gol aradı. İkinci yarıya başlarken özellikle Beşiktaş'ın oyuna Bobo'yu almasını bekliyorum. Serdar Özkan Tello ve Delgado çok etkisizlerdi. Maçın Beşiktaş adına en iyisi ilk yarıda bence Ernst'ti. Eskişehirspor'un kalecisi Sinan ligdeki ilk 90 dakikalık maçında önce acemice başladı.(kornerlerdeki çıkamayışı ve bir pozisyonda arkadaşıyla anlaşamadı) Ama daha sonra uzaktan gelen şutlara yaptığı etkili kurtarışlarla kendine güveni geldi. Ayrıca Youla Engin tartışması da akıllarda kalan bir diğer olay.
İkinci yarı


Beşiktaş'ta İbrahim Üzülmez ve Bobo oyuna girerken Serdar Özkan ve Sivok oyundan çıktı. Eskişehirspor'da ise Engin'in yerine Serdar oyuna girdi. Bunda Engin'in Youla ile tartışmasın etkisi büyük. Bu değişikliklerle iki takımda maça çok hızlı başladı. Bülent maçın 47. dakikasında içeriye topu daha iyi kesebilse Eskişehirspor ikinci yarıya golle başlayabilirdi. Aynı şekilde Delgado topu 57. dakikada sağdan bindiren arkadaşına bıraksa Beşiktaş'ın golu bulması işten bile değildi. Delgado bu tercihi ile bence yedek klubesine bir adım daha yaklaştı. Dakikalar 62'yi gösterirken geride kalan 17 dakikada Eskişehir ilk yarıya göre daha etkili hücumlar gerçekleştiriyor. 67. dakikada Beşiktaş aradığı golü Tello'nun ara pasında topla buluşan Bobo'nun ayağından buluyor. Pozisyonda sağ bekteki Eskişehirsporlu oyuncu ofsaytı bozarak goldeki en büyük payın sahibi oluyor. 72. dakikada Eskişehirspor'un kullandığı korner sonucu hızla atağa çıktı. Tello'nun bıraktığı topta Ersnt topla ilerleyip topu Bobo ile buluşturdu ama Bobo etkisiz bir şut çekti. Golden sonra Eskişehirspor dağılmadan oyununu oynamaya devam ediyor. Ama zaman zaman özellikle orta alanda boşluklar bırakarak Beşiktaş'ın daha hızlı oynamasına katkıda bulunuyor. Buna rağmen Beşiktaş ise yaptığı atakları çılızdan etkili seviseyine bir türlü çıkartamıyor. Ben şahsen Delgado Yusuf değişikliğini beklerken Mustafa Denizli Tello'yu oyundan alarak Yusuf'u oyuna sokuyor 79. dakikasında maçın.(Gerçi Tello da kötüydü ama Delgado çok daha kötüydü) Maçın 85. dakikasında Yusuf öyle çalımlar sonunda o kadar güzel bir asist yaptı ki Holosko değil ben olsam orda o top gol olurdu. Belki belki Guiza kaçırırdı.İkinci golden sonra iki takımda oyundan düştü ve maç Beşiktaş'ın 2 0 üstünlüğü ile bitti.


Maça Genel Bakış


Maçın genelinde Eskişehir için kötü oynadı demek mümkün değil. Her hafta oynadıkları futbolu bu hafta da sahaya koydular.Ama rakip Beşiktaş'tı ve futbolcular arasındaki bireysel farklılıklar ön planda oldu. Beşiktaş için ise rahatlıkla kötü oynadı diyebiliriz. Şampiyonluk yolunda puan kaybetmemeleri gerekiyordu ama geçen haftaki Bursa ve ondan önceki maçlarına göre kötüydüler. Bunda sahaya çıkan ilk yarıdaki 11in de etkisi vardı. Eskişehirspor iyi bir takım olmasına rağmen özellikle orta sahalarında topu ileriye iyi çıkartabilen bir oyuncuları yok maalesef. Beşiktaş'ta ise oyuna damgasını bence 11 12 dakika oynamasına rağmen Yusuf vurdu. Attırdığı gol maçı rahatlattı Beşiktaş açısından ayrıca biz izleyenlere de büyük keyif verdi. Yusuf bu süper işleri yapmasaydı bence Beşiktaş'ta en iyi oynayan gene Ernst olurdu. Ayrıca Cisse gitgide bir Maldonado oluyor. Bence seneye Cisse yerine daha bir Ersnt'e benzeyen bir oyuncu lazım.Tello ise gol pası dışında pek yoktu oyunda. Delgado çok çalışkandı ama son pas tercihlerini yanlış yaptı ve gene 10 dakikalık bir Yusuf kadar bile faydalı olamadı takımına. Beşiktaş'ın bir gömlek büyük takım olabilmesi için Delgado'nun bir gömlek üstünü alması gerek.Beşiktaş Sivas'ı takibini sürdürdü ama bu takipte öne geçmek istiyorsa daha iyi futbol oynaması lazim. Ne kadar formsuz da olsalar Fenerbahçe ve Galatasaray ile oynayacak bu takım. Ve şampiyonluk için bu iki takımı da geçmeleri lazım. Ayrıca Mustafa Denizli maça acaba Bobo ve Yusuf'la başlasa daha iyi olmaz mıydı? Bakınca olurdu gibi gözüküyor ama bu iki futbolcunun haftaiçi sakatlık sorunları olduğu söyleniyordu. Heralde kararlar bununla alakalıydı. Eskişehirspor için ise umarım düşme hattına bundan daha çok yaklaşmazlar, çünkü böyle bir takımın ligde olmayışı büyük kayıp olacak. Böyle bir taraftar ve böyle bir şehir 1. ligi hak ediyor. Seneye 3 4 transferle biraz daha iyi bir takım olup, bu heycanın içinde olurlar inşallah. Ayrıca taraftar bence her hafta ders veriyor, ama biz bu güzel dersi sadece canlı maçlarda görebiliyoruz. Kimse sanmasın ki o stat sadece büyük takımların maçında doluyor ve şovlara sahne oluyor.


Not: Yazının genel bakış haricindeki tüm kısmını canli canli yazdım maçı izlerken. Tabi ki biz de çok isteriz “Lig Tv” görüntüleri göndersin biz de görüntüler ile ilgili yorumlarımızı daha güzel yapalim :) . Bari en azından bizde biraz maçı canlı yorumlayalım dedik ve böyle Bir şey yaptım. Bakalım siz hangi tarzı daha çok sevceksiniz merak ediyorum.


Maradona

Es Es Aşağı ,Beşiktaş Yukarı

Geçen hafta Beşiktaş'ı seyrettiğimde özellikle maçın ilk yarısında çok etkilenmiştim.Rakibi boğan bir yapısı vardı.Orta sahadaki futbolcular bunun en önemli sebebiydi.Sivok ve Ernst sürekli ileriyi düşünerek oynadılar ve Bjk'nin ileride çoğalmasını ve pozisyon bulmasını sağladılar.Ama futbolun cilvesi bir kırmızı kart herşeyi bozdu ve galip gelememişti Beşiktaş.

Bu haftaki maçı izlerken ise şaşırdım açıkcası.İlk yarı karşılıklı pozisyonlar oldu ve heyecanlı geçti.Belki bir taraf atsa çok güzel bir maça dönüşecekti Es Es Beşiktaş maçı.İki taraf da golü uzun süre bulamadı.Beşiktaş bu maçta Sivok'u zorunluluktan defansta oynattı ve Cisse onun yerine oyundaydı.Cisse bence kafasında Beşiktaş'ı bitirmiş.Beşiktaş da onu bitirmiş ki zaten yerine haftaiçi Fink'i aldılar.Çok etkisizleştirdi bence Cisse'nin oyunu Beşiktaş'ı ve ataklarını.Bugün Tello ve Holosko'dan da çok verim alamadılar.Gerekli sayıda orta yapamadı bu iki kanada yakın oynayan oyuncu.

Eskişehir'e gelirsek ellerindeki kadro yetersiz.Açıkcası Batuhan'la bir ivmeleri vardı ama daha sonra yine Batuhan'ın disiplinsizliği ,takımı yine Maradona ile maçlarını izlediğimiz güne döndürmüş.Seyircileri yine harika.Hatta daha da harika.Bütün şehir yine doluşmuş stada.Kızı erkeği çoluğu çocuğu hep stattaydı yine.Özellikle yeni orkestraları daha da iyi bir hava vermiş şehre.Saki Seria A'dan orta sıralarda bir takım görüntüsü var tribünlerde.Ama bu görüntü saha içinde yok.Şehrin potansiyelini kullanamıyorlar.Bu yenilgi ile düşme potasına yaklaştılar.Umarım düşmezler , çünkü onlar bu ligin çok önemli bir rengi.

Maça dönersek ikinci yarı belki goller geldi ama sanki daha sıkıcı oldu maç.Denizli oyuna iki hamle yaptı ama yine de riskleri almadan yaptı bunu ve oyuna da çok olumlu yansıdı desek yalan söylemiş oluruz.Ama hani şampiyonluk yolunda kötü oynasan bile kazanacaksın ya Beşiktaş da o şampiyonluk hasreti ve Sivas'ın peşini bırakmama hırsı ile Tello'nun ara pasında defansın bir anlık duraklamasıyla golü buldu.

Denizli belki de maçı kazandıran hamleyi Yusuf'u alarak yaptı.Bu adama ne demeli?Hani Sergen için kendine biraz baksa çok başka olurdu derler ya Yusuf da bu kategoride bence.Türkiye'de bu kadar seri çalım atabilen bir oyuncu daha yoktur sanırım şu an.O kadar güzel bir gol hazırladı ki aynı oyuncuya iki kez çalım attı.Resmen oyuncuyu geçti ve koşmak istemedi onun tekrar gelmesini bekledi ve bir kez daha attı çalımını. Sıfıra yine başka bir çalımla indi ve Holosko'ya al da at kendini de kurtar dedi.O da attı tabi ki.Bence bu hamle maçın hamlesiydi ve bizlere de şık bir gol izlettirdi.

Sivas'tan sonra Beşiktaş da kazandı ve şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacağının mesajını verdi.Es Es ise düşmeye biraz daha yakınlaştı ama hala bu iş onların ellerinde.16ıncı haftadaki Beşiktaş Galatasaray derbisi ve de son haftadaki Galatasaray Sivas maçı şampiyonu belirleyecek gibi.Eğer Galatasaray o haftalara kadar kayıpsız gelirse o son haftalar inanılmaz heyecanlı geçecek.Bize de bu zevkli maçları izlemek düşecek.Tabi ilk olarak bir Ankaraspor engeli var Galatasaray'ın önünde.Sivas da Beşiktaş da devam dedi.Bakalam Galatasaray ne diyecek?

Marquinhos