21 Kasım 2009 Cumartesi

Beşiktaş - Fenerbahçe

Öncelikle Fenerbahçe - Galatasaray maçlarında yaşadığımız utanç verici rezilliklerden sonra , bize böyle keyifli ve güzel bir derbi izleten iki takıma da çok teşekkür ederim. Zaten yıllardır bu derbi futbol adına diğer derbiden daha keyifli oluyor. Ayrıca inatla , bütün medyanın karşı çıkmasına rağmen 3 0'lık skora inat "Yeter Yıldırım Demirören" diye bağıran taraftarı da ben kutlamak istiyorum. Çünkü birileri bu sevgisizliğin sebebinin skorlar olmadığını, tamamiyle terk edilen Beşiktaşlılık duruşuna karşı yapılan protestolar olduğunu anlamalı. Geçelim artık maça yavaştan.

Mustafa Denizli sezon başından beri belki de ilk kez bu kadar sürprizsiz bir takımla çıktı sahaya. Yani o kadar sürprizsiz ki , eh bu takımda hocanın tercihi deyip geçmek lazım. Fenerbahçe ise defans hattında cezalı Bilica dışında ideal 11'i ile sahadaydı. Maça Beşiktaş hızlı başladı. İlk 15 dakikadan sonra Fenerbahçe biraz daha pas yapıp oyuna ortak oldu. Aslında Daum'a bu maça çıkmadan 1 puan verseler bayram edeceği için, Fenerbahçe'nin oyuna geride başlaması doğal. Çünkü Daum sanırım hayatının hiç bir evresinde uzun vadeli planlar yapmayı tercih eden birisi değil. İnönü'ye giden iyi bir Anadolu takımı oyunun genelinde rakip yarı sahada fazla bulunuyor.

Beşiktaş'ın ilk yarıdaki olumlu oynamak isteğinin ise tek rakibi Ekrem Dağ idi. Ekrem çok mücadele eden, çok çalışan fakat futbol becerisi belli bir seviyede olan bir futbolcu. Bence Ekrem kaleye uzak alanlarda daha faydalı işler yapan ve bu yüzden kaleye uzak oynatılması gereken bir oyuncu. Mustafa Denizli bazı oyunculara çok güveniyor, bu onun tercihidir saygı duymak bizim görevimizdir, fakat o zaman Ekrem'e veremediği paslardan dolayı kızmamak lazım. Ekrem'den bitirici pas beklemek bir horozun yumurtlamasını beklemek gibi bence.

Maçın 30'lu dakikalarına geldiğimiz zaman ise Beşiktaş baskısı bir sonuç getirmemiş ve bunu gören Fenerbahçe biraz daha ileriye çıkmaya başlamıştı. Bu bölümlerde etkili oldular, tartışmalı denilebilecek bir pozisyonu vardı Kazım'ın. Bir de ilk yarı bitmeden önce Alex'in vurduğu güzel bir serbest vuruş.

İlk yarıda ve maçın genelinde bir konuda Mustafa Denizli'ye hayran oldum. Fink ile Alex'i Ernst ile de Emre'yi bitirdi. Bence Fenerbahçe'yi yenmek için yapılması gereken en önemli şey Emre'yi bitirmek. Çünkü takımın iki bloğu arasındaki köprü Emre. Alex'in etkili top almasını engellemenin ilk kuralı da Emre'yi tutmak. Mustafa Hoca 2 yarıya başlarken yaptığı bir hatadan daha döndü ve Tello'yu oyuna alıp Serdar Özkan'ı çıkardı. Aslında ben Serdar ile birlikte Yusuf'un da çıkması gerektiğini düşünüyordum. Ama Yusuf da Mustafa Denizli'nin güvendiği oyunculardan. Ayrıca zaten Yusuf'u 90 dakika iyi oynasın diye değil 1 dakika oynayıp maçı çözsün diye sahada bulunduruyor Mustafa Hoca. Ben burada Tello konusunda bir eleştiri getirmek istiyorum Mustafa Denizli'ye. Tello neden sol kanat dışındaki mevkilerde oynatılıyor ? Bu maç için cevabım solda Ekrem'in Topuz ve Gökhan ikilisine karşı daha etkili olacağı ve bu yüzden hocanın tercihini bu yönde yaptığı yönünde. Ama Tello bu sezon çok az sol kanat oynadı. Hocam Tello'dan sanırım bir Sergen bir Mehmet Özdilek olmaz. Güzel sol açık, o ayrı. Bu arada Daum oyunun gidişinden memnun olacak ki , hiç bir şey yapmadı.

Neyse ikinci yarı başladı, ilk 3 dakika iki takım da birbirine saldırdı ve böylece futbol resitalinin ilk sinyallerini almış olduk. İlk yarıdaki mücadeleli ama az pozisyonlu futbol yerini gollere bıkaracağa benziyordu. İbrahim Üzülmez yılların acısını çıkarttı ikinci yarıda. Birbirinden güzel 2 gol pası verdi. Fink artık üzerinde tartışılmayacak bir oyuncu olduğunu gösterdi. İkinci yarı hakkında oturup uzun uzun teknik analiz yapmaya bence gerek yok, çünkü bir tarafta maçı kazanmak için bir şey yapan Beşiktaş diğer yanda ise kazanmak için tek bir hamle yapmayan Daum vardı. Fenerbahçe golü yedi, aynı zamanda Emre sakatlandı Oyuna kim girdi, Vederson. Semih girmeliydi oyuna bence. Yani sonucu değiştirirdi demiyorum ama futbolun doğruları çercevesinde olması gereken budur. Tamam genel olarak 4 6 o gibi taktikleri zaman zaman ManU ya da başka Avrupa takımları gayet başarılı uygular, ama Fenerbahçe 4 6 0 gibi gözükse de özellike deplasmanlarda zaman zaman 5 5 0 oluyor çünkü Baroni ya da Emre'den biri 3. stoper oluyor.

Mustafa Denizli'yi bir konuda daha eleştirmek istiyorum, Nobre. Hocam Nobre'nin forvet olmadığını anlaman için daha kaç kere izlemen lazım ? Batuhan aylardır oynamıyor ve takım 2 sıfır galip. Karşı takım 10 kişi ve kalene gelmiyorken almayacaksın da Batuhan'ı ne zaman alacaksın?

Sonuç olarak Beşiktaş tekrardan yarışa ortak oldu. Haftalardır kötü oynarken kazanıyordu, bu sefer özellikle ikinci yarıda çok iyi oynayarak kazandı. Son olarak hakem ile ilgili kısa bir iki cümle yazmak istiyorum. 3. gol ofsayt gibi geldi bana, ilk yarıda da hadi diyelim bir penaltısını vermedi Fenerbahçe'nin. Buradan Marquinhos ve diğer Fenerbahçeli dostlarıma sormak istiyorum, sizce oyunun sonucu değişir miydi, bence hayır. Çünkü saha içinde Fenerbahçe maçı kazanmak için hiç bir şey yapmadı.

Beşiktaş puan olarak iyi bir noktaya geldi ve kadro istikrarını yakalamaya başladı. Tello ve Bobo bir ivme yakalar ve bunların yanında Batuhan rotasyon içinde kendisine yer bulursa, bu takım sezon sonuna kadar yarışın bir ortağı olur. Ama şu bir gerçek ki İbrahim Üzülmez böyle maçları senede 1 kez, bazen 2 senede bir kez oynuyor, ve Beşiktaş'ın saha içinde bir oyun kurucusu hala yok.

Not: Vizeler Çarşamba bitiyor ve çarşamba ile birlikte daha faal bir blog olacağız. Bununla ilgili herkesden özür dilerim. Ayrıca Daum ve Fenerbahçe yazısını Marquinhos'dan sabırsızlıkla bekliyorum.

Maradona

17 Kasım 2009 Salı

Bilet Fiyatları

Beşiktaş geçen sezondan beri bilet fiyatlarını çok enteresan bir şekilde 70 liranın üzerine çıkardı. Bu sene derbi maçları 75 lira. Bu önümüzdeki sezon için tehlike çanlarının çalması demek. Şimdilik Fener'in uefa maçları ve derbiler 55 lira. Ama bir üst turda bu değişir mi bilmiyorum. Galatasaray'ın lig maçları 35 liraya kadar düşebiliyor bu sene. Sanırım Fenerbahçe'nin lig maçları da 44 lira.

Burada yaramaz çocuk, Beşiktaş olarak gözüküyor. 75 liraya neredeyse her maçları dolu. Ama Fener'in uefa ligi'ndeki Şerif maçı en fazla 35 000 kişiye oynanır. Düşünün bir de 66 lira olsaydı kaç kişi gelirdi tribüne?

Seneye bu fiyatlar Beşiktaş temeline göre belirlenirse yandık demektir. Beşiktaş bu fiyatı aynı tutarsa Fenerbahçe de mutlaka o rakama çekecektir fiyatı. Daha konforlu ve yukarıdan ısıtmalı bir kale arkası tribünü 70'ten az olamaz diye düşünebilir. Bu da kombineye itecek herkesleri. Bu sefer de kombine fiyatlarının yükselmemesini umacağız.

Galatasaray yeni stadında kaç liraya yükseltecek acaba fiyatları? Bu da ayrı bir temel olacak takımlarımızın fiyat belirlemesinde. Ben 55 lirayı bir haftasonunda harcıyorum. 2 saatlik bir futbol maçında bu öğrenci halimle bu parayı harcayamam. Bir de takım inadına saldırmayacak, bütün maç top çevirecek ve beni tribünde uyutacaksa o maça 55 değil 35 de veremem. Neyse umarım Bjk Fb derbisi en az 75 lira vermeye değer bir derbi olur.

75 liraya boğazda bir restoranda fix menüye girerim hem de sınırsız içerim. Şansa maçı da veriyorsa güzel olur hani. Düşünsenize stattasınız gol olmuş ve bütün tribün sizi manasızca arkadan itmeye başlıyor ve bir anda üzerinizde 10 kişi. Cep telefonunuz kırılmış belki kolunuz kırılmış bir halde maçı zor tamamlıyorsunuz. Eniştemin bir arkadaşı sanırım bir Fener maçında maçı 20. dakikada terk etmek zorunda kaldı. Çünkü sakatlandı. Futbolcu değil tabi ki bu bahsettiğim adam. En az 60 lira verip maça gelip, gol olunca da üzerine 10 kişi çıkan ve kendini 10 sıra aşağıda bulan biri. Aynısı benim başıma Kadıköy'deki bir derbide geldi. Bir daha derbiye gidemez oldum.

Şimdi soruyorum. Boğazda rakı balık digiturk keyfi mi yoksa gol olmasın diye içinizden dua ettiğiniz tribün mü?


Marquinhos

Futbolcuların takma adları #1



Takma adlarla ilgili olarak bir derleme yapacağım.Almanya ligi ile bir başlangıç yapacağım.

Takma Ad Futbolcu

Afro-Paule(Afro Paul) Paul Breitner

der Berliner Beer (Berlin Birası ) Erich Beer

Hauptling Silberlocke (Şef Beyaz Kıvrım) Jupp Derwall (Saçlarına itafen konulmuş bir takma ad)

die Katze (Kedi) Sepp Maier

Knurrer von Kerkrade (Hırlayan Kerkradeli) Huub Stevens(Kerkrade Roda Jc takımın merkezinin yakınlarından bir şehir)

das Kopfball Ungeheuer (Kafatopu canavarı) Horst Hrubesch(Hava toplarında olan üstünlüğü belirtmek için)

das Phantom (Hayalet) Roy Makaay

Not:Bazı kelimelerin tam Türkçe karşılıklarını bulamadım."Hırlayan" kelimesi belki de en uygun kelime idi.Kafatopu canavarı da Kunteper canavarı gibi oldu :D.Lost İn Translation durumuna düşen takma adlar için şimdiden özür dilerim.Yabancıların espri anlayışı biraz farklı olunca tam çeviri yapmak zor oluyor.Buradan tekrar tekrar, çeviri yapan arkadaşlara teşekkür etmeyi bir borç bilirim.

Saygılar. Trakedi


Not: Hem Trakedi'den hem de sizden özür dilerim. Sınavlarım çok yoğun olduğu için bloga çok ender uğrayabiliyorum. 10 gün sonra geri döneceğim. Sevgiler Saygılar Maradona.

16 Kasım 2009 Pazartesi

De Nigris

Önce Enke, şimdi De Nigris...Futbol sadece futbol olsa keşke.

Bitmedi Bitmeyecek






Ebedi dostluk ve ezeli rekabet sadece Maradona ve benim aramda sürecek gibi gözüküyor. Kupada da karşılaşırsa bu iki takım neredeyse 2 3 ayda bir olaylı derbi izleriz. Nasıl temizleyecekseniz temizleyin şu işi. İğreniyorum rekabetinizden artık.
Marquinhos