18 Haziran 2009 Perşembe

Fener'den Özür


Beklenen özür geldi.Buna da şükür:

http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=16080

Bize Göre De En İyisi


Blogumuzun bir anketi daha sona ermiş bulunmakta.Yılın teknik direktörü Ertuğrul Sağlam seçildi.Bize göre de listede bu birinciliği en çok hakeden oydu.Beşiktaş'tan sadece bir mağlubiyet uğruna gönderilen Ertuğrul daha sonraki Bursa macerasını çok iyi bir şekilde noktaladı.Uefa Avrupa Ligi'ne katılamasa da gönlümüzde taht kurdu performansıyla. Fener ve Galatasaray'dan sadece 3 puan geride bitirdi ligi Bursa.Maradona'nın daha önce yaptığı matematiksel tabloda da Ertuğrul'un puan ortalamasının diğer ilk 5teki takımları geçtiğini görüyoruz.Bursa takımı ve halkı bizce önündeki 10 yılın teknik adamını buldu.
Beşiktaş'ı 6 yıl sonra şampiyon yapan ve 3 büyük takımın da şampiyonluğunda katkısı bulunan adam Mustafa Denizli de ikinci oldu. Denizli uzun yıllar bir takımda kalabilmiş değil.Bu keşke Beşiktaş olsa. Arık Türkiye'de de bir Ferguson Arsene Wenger rekabeti gibi klasikleşmiş bir mücadele olsa diyoruz. Bunun bir ayağı da Denizli olur umarız.
3üncü de Anadolu'da tarih yazan Bülent Uygun oldu. İşte 3.5 senedir takımda bulunuyor ve bir seneye daha giriyor Bülent. İki senedir de Super Lig'de şampiyonluğa oynuyor. Umarız her sene oynar ve günün birinde de şampiyon olur. Bu sene şampiyonlar ligi olmasa da Uefa'da gruplara kalması en içten dileğimiz.
Korner Olması Lazım

Efes Şampiyon



Genelde futbol yazılarımız yer alıyor bu blogda. İlk kez futbol dışı bir olay ile ilgili bir şeyler yazmak ihtiyacı hissettim. Galatasaray taraftarıyım, ama açık konuşmak gekerise futbol takımı dışında diğer branşları fazla takip etmem Galatasaray adına. Gazetede çıkan haberlerde olduğu kadarı ile az da olsa bir fikrim olur o kadar. Takip ettiğim sporlara gelirsek. 1. sırada Futbol gelir, sonra basketbol, genelde lig maçlarını ciddi takip etmem , ama takım ayırmadan Euro Lig maçlarını izlerim, NBA, Ntvspor sayesinde takip ederim, FIA kuralları 3 4 sene önce yenileyip de saçmalayana kadar çok ciddi bir F1 takipçisiydim, hatta ilk İstanbul Park yarışına gidip 3 gün boyunca ana tribündeki yerimi alıp o çoşkuyu yaşamıştım. Bir de yapıldığı senelerde Olimpiyatları takip ederim, ama onun dışında altetizim ya da diğer branşları düzenli olarak takip etmem. Bunları söylememdeki en önemli etki biraz kendimi tanıtmak ve sporun sadece futbol olmadığını ,başka alanlara da ilgim olduğunu ifade etmek isteyişimdir.

Gelelim basketbola. Merter'de oturuyorum, evim Efes Pilsen'in Merter'deki tesisleri ile yürüyerek yaklaşık 15 dakika. 6 yaşında Efes Pilsen yaz okuluna girdim, ve yaklaşık 10 11 yaşıma kadar yaz kış devam eden spor okuluna gittim. Çok yetenekli değildim basketbol konusunda ama 4 5 sene öyle bir ortamda bulunmak en azından soysal bir insan olmama yardım etti. İlk basketbol maçında Efes Pilsen ile Paşabahçe arasında oynanan bir final serisiydi. Tamer Oyguç falan oynuyordu Efes Pilsen'de. O kadar eski bir olay yani :). Abdi İpekçi spor salonu gidenler bilir, Türkiye ortalamasının üzerinde bir salondur. O zaman için çok da kalabalık değildi salon. Aradan uzun seneler geçti ,ilkokul zamanımda ailem ile birlikte gittiğim basket maçları çoktu. Hem lig hem de Avrupa maçlarına ellerinden geldiğince götürdüler beni. O seneler hem futbolu , hem de basketbolu yakından takip ediyordum. Sıklıkla basket maçlarına giden birisi olarak da oradaki sakin ortamı seviyordum. Neyse lise yılları ve üniversitenin hazırlık ile birlikte ilk 3 senesinde de basketbol maçlarına gitmeyi devam ettirdim. Efes Pilsen bir kulüp takımı olmadığı için, hiç bir zaman çok ateşli bir taraftarı olmadı. Arada sırada özellikle Yunan ekipleri ile yapılan maçlarda salon bir milliyetçilik etkisiyle kendinden geçip, çoşkulu tezahüratlar yapmıştır, ama genelde sakindir Efes Pilsen taraftarları. Peki ne oldu da ben bıraktım basketbol maçlarına gitmeyi. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ne zamanki ciddi yatırımlar yapıp ligde iddalı olmaya başladılar, ve bunun sonucundan futbol tribünlerinden, tribünlerin en çirkin yüzlerini alıp maçlara getirmeye başladılar, ben de o zaman bıraktım basket maçlarına gitmeyi. Sanılmasın ki ben çok beyfendi, küfür etmez ,seviyeli bir futbol seyircisiyimdir. Ben de Ali Samiyen'e ya da başka bir stada gidince ateşli taraftar oluyorum. Ama hiç bir zaman fanatik olup insanlığa yakışmayacak işler yapmadım stadlarda. Basketbol salonları , ailelerin, gençlerin ve öğrencilerindi, içinde gerçekten basketbol sevgili olanlarındı bir zamanlar. Ama 3 büyükler kendi çıkarları için oraları kirlettiler.

Dünkü o insanlık dışı görüntüde 3 büyük takımın ama özellikle ev sahibi olduğu için Fenerbahçe'nin payı çok büyük. Bir önceki maçı kazanınca Efes Pilsen, bir çok açıklama yapıldı ve kısaca Efes Pilsen'in kayırıldığı idda edildi. Ben bu konuya hiç girmek istemiyorum, sadece şunu belirtmeliyim ki 2009 senesinde Türkiye'de bir spor olayında böyle görüntülerin olması çok yanlış. Aziz Yıldırım kendisini bu camianın reis'i olarak görüyor ve bunu böyle söylüyorken, orda o kadar insan sahaya girerken kaçmayacaksın başkan. Gideceksin Efes Pilsenli basketbolcuların yanına o dayağı ya onlarla yiyeceksin ya da durduracaksın. Belki bu söylediklerimi abartı bulanlar olabilir ama bir de şu var.Bu link http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=16075 dünkü maçın Fenerbahçe resmi sitesindeki linki. Olaylar ile ilgili en ufak bir açıklama olmadığı gibi, çıkıp dilenen bir özür de yok. Başkan adayı iken çıkıp televizyonlarda konuşurken Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin sadece bir futbol takımı değil, ayrıca büyük bir kulüp olduğunu ve bir çok spor branşının temsil edildiğini söylemişti. Buradan önce Aziz Yıldırım'a sonra da Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarına sesleniyorum. Lütfen basketbol salonlarınıda futbolu kirlettiğiniz gibi kirletmeyin. Oraları ailelere ve gençlere geri verin.Tabi şimdi bu konuda birde stadların güvenlik sağlayıcısının polis mi özel güvenlik mi olması gerektiği yönünde bir tartışma var. Onu bilemem nasıl bir kanun çıkar ya da kanun nasıl uygulanır, ama bir tribün dolusu hayvanın sahaya girmesi ve başka insanların hayatları tehlikeye atacak davranışlar sergilemeleri engellenmeli. Sakın kimse bir Galatasaraylı olarak, hazır fırsat buldu, Fenerbahçe'yi eleştireyim dediğimi sanmasın. Ben basketbolda bir Efes Pilsen taraftarıyım, ve 3 kulubün de basketbol şubelerine ilgi duymam. Ha takımları iyidir kötüdür o da çok ilgimi çekmez açıkcası ama 3 kulüp başkanlarına sesleniyorum yeniden, ne olur futbolumuzu kirlettiğiniz gibi basketbolu da kirletmeyin.

Not: Fenerbahçe yönetimi bari çıkıp basketbol ailesinden bir özür dilese hiç fena olmayacak bence.
Maradona

Galatasaray Sezon Öncesi

Ligin bitimiyle birlikte bir rehavet sardı beni sanırım. Her gün yalan transfer gündemleri okumaktan çok sıkıldığım için lig bittiğinden beri blogumuza yazı koyma sıklığımda bir azalma var. Ama yeni sezon ile birlikte fırtına gibi eseceğiz, Marquinhos kardeşimle plan proje konuşmalarını sıklık ile yapıyoruz. Neyse efendim, kısaca sezon bittiğinden beri olan bitene bakalım bir. Sezonu hayal kırıklığı ile kapadıktan sonra , Hasan Şaş ve Ümit Karan ile yollar ayrıldı, ve Mustafa Sarp transfer edildi Bursaspor'dan. Bunun yanında Frank Rijkaard ve ekibi takımın başına getirildi. Frank takımın maç cdlerini alıp inzivaya çekildi. Tabi o bu inzivada iken, bir çok isimle adımız anılmaya başlandı. 200 isim yazıp sonra 1 tanesi illaki tutunca böbürlenecek sanırım gazetelerimiz. Neyse efedim bu haberlerin dışında Rijkaard'ın bir iki açıklaması oldu. Şimdi burada bir noktaya değinmek istiyorum. 22 haziranda sezonu açacak Galatasaray. İlk resmi maçına da sanırım Temmuz ayının ikinci haftası çıkacak. İlk kez sezonu bu kadar erken açacak Galatasaray takımında yöneticiler sanırım bu duruma alışık olmadığından hala gerekli transferler yapılmadı. Rijkaard önemli bir şey söyledi. "Umarım alınacak oyuncular gecen sene Baros transferi gibi geç yapılmaz" diye. Antreman ve kondisyon yükleme konularında hiç bir akademik bilgim yok, ama Galatasaray'ın transferi en geç 20 temmuzda bitirmiş olması ki bence ideali 5 temmuzdur, bitirmesi gerekir. Aksi taktirde sıkıntı olur. Ben öncelikle Galatasaray'ın mevcut kadrosunu ve eksik noktalarını değerlendirmek istiyorum.


Kaleci


Kaleci mevkisinde Mondragon'un gidişi ile bir sorun var. Ne Aykut'a yeteri kadar şans verildi, ne de Orkun bu takımın kalecisi olabilcek kapasitede. Leo Franco'nun adı geçiyor, ben kendisini çok severim Arjantinli diye sanırım ama kaleciliği biraz soru işaratidir hep kafamda. Ama De Santis'den daha kötü olmaz bu isim kalemizde.


Servet Çetin ve Galatasaray Defansı


Defansa gelince yüzüm düşüyor hemen. Dün her yerde bas bas Servet'in Marsilya ile anlaştığı bu transferin bir iki gün için gerçekleşeceği yazıyordu. Bence Servet'in bu takımdan şu anda ayrılması Arda Turan'ın ayrılması ile aynı etkiyi yapacaktır. Bu sene sakatlanıp takımdan uzak kalınca hepimiz gördük olanları. Tamam 8 milyon Euro çok temiz para, ama sanki başarı için Servet'in kalması lazım. Hem sergilediği performans hem de takıma 2 sene önce katılmış olmasına rağmen Galatasaray Ruhu ile mücadele eden bir futbolcunun gitmesi beni üzer. Bu transfer gerçekleşirse en az 2 stoper alması gerekir Galatasaray'ın. Elde Emre Güngör,Emre Aşık, Semih Kaya ve Anıl var, hatta bir de yanılmıyorsam Murat Akça var. Ama bu isimlerden 3 tanesi çok genç. Belki bundan 3 sene sonra Galatasaray'ın stoper sorunu olmayacak ama şu anda o bölgeye takviye şart. Sol bek Hakan Balta, genel olarak sol bek sıkıntısı çeken ülkemiz ve dünya futboluna baktığımızda gayet iyi. Arada Gaziantep'ten İsmail'in adı geçiyor. Yedek olarak Volkan Yaman bu takımın hala sözleşmeli futbolcusu ve genç Alparslan var. Sağ bek konusunda ise yıllardır bir sıkıntımız var. Fatih Akyel, Capone ve Ümit Davala'lı dönemden sonra, belki bir de Prates olabilir, ciddi bir sıkıntımız mevcut orada. Sürekli olarak geçici çözümler aradık. Hasan Şaş bile orada oynadı. Sonra Uğur Uçar geldi ve bence takımın değişmez oyuncularından olacakken o talihsiz sakatlık geldi başına. Bu sezon Uğur yoktu hiç neredeyse ama bu sezon takımdaki yerini alacak umarım. Sabri umarım gönderilir bu takımdan ama sanmıyorum , yönetim öyle kişiliksiz bir adama sahip çıkmaya devam ediyor inatla. Neyse efendim şimd sağ bek için Neil diye bir adamın adı geçiyor. Kewell'ın memleketlisi, kendisi iyi topçudur, gelse Türkiye'ye sakatlık yaşamaz ise 3 sene güzel güzel oynar bence. Ama şimdi Uğur Meleke'nin 17 Haziran 2009 tarihli Milliyet Gazetesindeki yazısından bir alıntı yapmak istiyorum. "Karşıyaka A takımında ilk kez forma giydiği günden yalnızca 2 ay sonra U19 milli takımına seçildi Rıdvan... Son 7 ayda U18 ve U19 takımlarıyla tam 10 ulusal maça çıktı. U19 milli takımının kritik Avrupa Şampiyonası eleme maçlarında Galatasaraylı Serkan Kurtuluş’la beraber sağ tarafı koridor yaptılar, 6 maçın 6’sını da galip kapattılar." Karşıyaka'da top oynayan Rıdvan Şimşek isimli genç bir oyuncuyu tanıttığı yazısında geçiyor yukardaki satırlar. Bence Neill yerine Rıdvan alınsa. Uğur ve Rıdvan forma için mücadele eder, Sabri takımda kalacaksa eh işte idare eder bir yedek olur,hatta zaman zaman Serkan Kurtuluş bile düşünülür oraya. Böylece Galatasaray ilerleyen senelerini kurtarmış olur.


Orta Saha


Orta alan Galatasaray'ın belki de en soruzunsuz olduğu bölge. Ayhan, Topal, Barış, Mustafa Sarp, Serkan Kurtuluş(kendisi sağ açık ama sağ bek oynadı bu sezon) Kewell,Arda, Lincoln ve Aydın Yılmaz. Rijkaard'ın taktiğinin ne olacağı çok önemli burda. Eğer 4 2 3 1 olacaksa belki orta alanın ileri 3lüsüne bir transfer gerekir ama klasik bir 4 4 2 ya da 4 1 2 2 1 gibi bir taktik uygulanacaksa bu kadro yeterli. Yukarıda yazdığım isimler içinde Lincoln'u saymaz isek hepsi gerçek birer futbolcu ve hepsi herkesin tanıdığı isimler. Ben burada Arda'yı Kewell'ı Topal'ı ya da diğerlerini anlatmak istemiyorum bir kez daha. Aydın Yılmaz'a değinmek istiyorum. Benim çok sevdiğim bir futbolcu. Süratı ve ince bilekleri ile Galatasaray'a uzun yıllar hizmet verebilir, ama bunun için önemli bir koşul var. Şimdi bir kaç sene öncesine gidelim ve Arda'nın kiralık olarak Vestel Manisa'ya ( ozamanki adıyla) verildiği ve Ersun Yanal'ın idaresinde oynadığı yarım sezonu hatırlayalım. Ersun Yanal'ı teknik adam olarak hiç sevmem, çünkü bir şekilde başladığı hiç bir işi bitirememiştir. (Trabzonspor macerasını saymıyorum) Ama futbolumuza tek faydası bence Arda'nın çıkışındaki bu desteğidir. O sezon sonu Ribery malum olaylar sonucunda bizi terk etmiştir. Bülent Tulun o zaman çıkıp, kimse merak etmesin elimizde Ribery ayarında bir futbolcu var diyerek Arda Turan'ı kast etmiştir. Hatta Uğur Uçar'ın Kayserispor'a kiralık gönderilmesinin ona kattıkları da ortada. Tamam şimdi biliyorum Aydın Yılmaz da daha önce kiralık olarak gönderildi bu takımdan ve sanırım bu geçtiğimiz sezon içinde kiralık verilmesi düşünülürken kendisi kalmak istedi. Buradan yönetime ve Aydın Yılmaz'a sesleniyorum. Aydın bir sene daha oynayabilceği bir 1. lig takımına kiralansın. Aydın bir sezonda 25 maçın üzerinde forma giysin ve daha sonraki sezon Galatasaray kampına katılarak değerlendirilsin. Nacizane fikrim bu yöndedir.


Forvet


Necati Ateş, Hasan Kabze, Hakaş Şükür ve Ümit Karan 4lüsünden bugün kimse kalmadı elimizde. Ümit yolcu, Necati de yolcu. 3 isim kalıyor ozaman geriye, kral Baros, Yaser ve Nonda. Yaser'e bu sezon deplasmandaki Trabzonspor maçında gördüğü kırmızı karttan dolayı kızgınım. Nonda'ya ise sahada aval aval dolandığı için kızgınmım. Marquinhos Nonda'yı çok sever, hatta zaman zaman aramızda bunun geyiklerini yaparız. Tamam o geçirdiği büyük sakatlıktan önce iyi bir golcüydüi hatta ilk sezonda bize de katkısı oldu, ama geçen sene kayıp bir sezon geçirdi Nonda. O yüzden en az bir transfer şart bu bölgeye.


Sonuç


Ben Frank Rijkaard ve ekibine çok güveniyorum. Sonuçlar ne olur bilmiyorum ama en azından güzel futbol ve kondisyonu sağlam bir takım izleyeceğimiz kesin bence. Neeskens , kondisyoner Pujol ve Rijkaard, üçü birden kendi yapacakları işler ile ilgili zamana ihtiyacı olduklarını söylüyorlar. Umarım yönetim onların arkasında durur ve bu sene ligi nerede bitirirsek bitirelim, yola devam ederler. Total futbol'u Galatasaray'da görmeyi sabırsızlık ile bekliyorum.



Maradona

17 Haziran 2009 Çarşamba

Yasin Çakmak

Yasin takıma alındığında Zico başındaydı Fener'in.Bir CSKA deplasmanında oyuna girmek zorunda kalmıştı Yasin.O gün oyuna giren biri de Gökhan Gönül'dü. Gökhan o günden sonra Önder'e ait olan sağ kanadı onun elinden aldı ve bir daha da vermedi. O maçta Yasin de gayet iyi oynamıştı ama yerine Lugano ve Edu vardı ve bu iki futbolcu da yabancıydı.Lugano'nun verdiği yararlar dışında müthiş bir kart sorunu vardı ve inanılmaz agresifti. Her maç en az bir sarı kartı vardı ve bu şampiyonlar liginde çok can sıkıyordu ki bu sene de en önemli maçları onsuz oynadı Fenerbahçe. Kim bilir belki o maçta Yasin formayı alsa bu kadar kart sorunlu bir savunmamız olmayacaktı. O maçta sonradan oyuna giren bir adam da Semih Şentürk. Hala yedekte. Yedekten gol kralı olduktan sonra bile yedekte. Şimdi hala forvet arayışı olduğu söyleniyor Fener'de. Yapmayın arkadaşlar. Sercan gelecek diyorlar. Ne yapacak Sercan gelip? Semih'in bile kadroya giremediği bir takımda battaniye reklamlarında mı oynayacak İstanbul'da? Benim buradan Semih'e bir çağrım var. Eğer takım bu sene yabancı bir forvet alırsa Semih hemen terk etmelidir bu takımı. Galatasaray'a gitse bile hakkıdır. Ona yapılan bu ayıp Daum'dan beri devam ediyor. Nobre'den beri bu takımda tek forvet oynayacak Semih'ten başka biri varsa ne olur beni düzeltin.


Yasin giderek ya da gönderilerek önünü açmıştır. Sivas'ta bence çok iyi bir kariyer onu bekliyor. Umarım milli takıma kadar yükselir çünkü milli takımın da o bölgelere çok ihtiyacı var. Ve keşke bu sene kalsaydı Yasin ve yedek kadronun güçlü bir defansı olsaydı. Ama her futbolcunun hakkıdır ve hayalidir devamlı ilk 11. Belki bir gün Servet gibi Sivas'tan tekrar bir büyük takıma gelir Yasin.Kendisine başarılar diliyorum.

Marquinhos

16 Haziran 2009 Salı

Fener'in Sarı Irk Özlemi Bitecek mi?

tuttosport'un haberine göre ve tüm Türk gazete ve internet sitelerine göre şekip mosturoglu poulsen'i ikna edebilmek için İtalya'da. Acaba karısı ikna olacak ve Boğaz'da bir eve yerleşecek mi diye soruyor Tutto.Beklemedeyiz.Yanındaki aslan parçası da Yunan komşuya gidiyor.
jess hogh

steen nielsen


kenneth andersson



Wagenhaus




Konfederasyon Kupası İzlenemiyor

Konfederasyon kupası devam ederken finallerden arta kalan zamanlarda maçlara göz ucuyla bakabiliyorum. İlk olarak Afrika Iraq maçını izledm. Kısır bir maçtı kendisi. Afrika futbolunun forvet eksikliği zaten varken bir de Iraq buna eklenince maç gayet sıkıcı geçti. Daha sonra Brezilya Mısır maçının son dakikalarına yetiştim. Yeni Madridli Kaka son dakikada bulunan penaltı ile 4 3 yaptı skoru ve Brezilya galibiyetle başladı kupaya.Daha sonra dün de İtalya Amerika maçını izledim. Amerika 10 kişi kalmasına rağmen bir de gol bulup öne geçtiği maçta İtalya'yı durdurmadı ve 3 1 mağlup oldu. Fakat değimek istediğim konu şudur ki bu kupa çekilmiyor arkadaş. Bütün maç boyunca Afrikalı taraftarlar şu ellerinde görmüş olduğunuz çalgıları üflüyorlar ve insanı inanılmaz derecede irite eden bir boru sesi çıkarıyorlar. İnanın şu an o ses aklıma geldikçe kötü oluyorum. Buna nasıl izin veriliyor ve futbolcular hiç rahatsız olmuyorlar mı? Sanki sahadaki iki takım da Afrika deplasmanında maça çıkıyorlar ama sahada Afrika olsa da olmasa da , Afrika atak yapsa da yapmasa da bu ses çıkıyor tribünden. Nasıl bir rahatsız edici sestir o öyle. Benfenerbahçeliyim.blogspot.com'da da bununla ilgili bir şikayet görünce ben de yazayım istedim. Daha sonra bir kaç blog daha yazdı.Umarım dünya kupası da böyle geçmez yoksa ligtv tribün seslerini kısmak zorunda kalacak yine.

Neyse efendim puan durumları şöyle:


Spain 9
South Africa 4
Iraq 2
New Zealand 1 puandalar.

Brazil 6
Italy 3
Egypt 3
USA 0 puandalar.

İlk grupta İspanya ve Güney Afrika yarı finali gören ilk takımlar oldular.Mısır büyük bir şok yaşattı İtalya'ya ve 1 0 yendi oynadıkları maçı. Mısır'ın son maçı Amerika ile ve gruptaki bir diğer maç da Brezilya ve İtalya arasında oynanacak. Brezilya İtalya maçları hep çok heyecanlı olmuştur. Biri defansın mabedi biri de zevkli oyunun kurucusu. İki farklı devlet yapısı iki farklı toplum yapısı karşı karşıya geliyor. Uluslararası bir derbi sayılıyordur heralde bu maç.Ama yine tribündeki o çalgıcılar aklıma geliyor ve üzülüyorum.Dünya kupası aklıma geliyor kalbim sıkışıyor.Hele Türkiye çıkarsa bir de o zaman nasıl geçecek o maçlar diye düşünüyorum.Bu arada Irak'a da laf attık ama 2 maçtan beraberlik koparmış ve İspanya'ya da bir farkla yenilmiş.Onlar da biz geliyoruz diyorlar mı ne?

Bence final: İspanya Brezilya

Marquinhos

15 Haziran 2009 Pazartesi

Bir Kadro Daha


Fenerbahçe'nin bu düzenlediğim kadrosu çok mücadeleci bir ortasahaya sahip.Defanstaki Edu eksikliği zamanlarında bu ikili kullanılabilir.Bu sene Galatasaray bu dizilişle oynamıştı hatırlarsak çoğu maçını. Buna göre yedek kadrosu şu şekilde oluyor Fener'in: Guiza,Wederson,Kazım,Önder,Deivid,Selçuk,Babacan
Yani oyuna sonradan girip de oyunu hareketlendirecek çok adam oluyor böylece.Ama hala bir defansif ortasaha transferi bekliyoruz.Gelecek o oyuncu ile beraber sanırım transfer defteri kapanacaktır Fener'de.
Marquinhos

Özer Hurmacı Fenerbahçe'de

Fenerbahçe ,ortasahasını Mehmet Topuz ile defansını Bekir ve Bilica ile güçlendirdikten sonra Deivid'e sonunda iyi alternatif olabilecek bir adam aldı. Özer hem yabancı kontenjanı açısından iyi gelecek Fener'e hem de adam geçebilen ve isabetli orta yüzdesi bir hayli yüksek bir
futbolcu neredeyse Tuncay'dan beri yoktu. Yararlı olmasını diliyorum.Hayırlı uğurlu olsun.Futbolcunun 22 yaşında olması da beni sevindirdi.
http://www.youtube.com/watch?v=XEH7CcdULJU

Marquinhos

Haftaiçi Gündemi

2 3 gündür ekşisözluk yazarları ntvspor'un sadece Fenerbahçe'ye çalıştığını ileri sürüyorlardı. Sadece Fener haberlerini en büyük puntolarla veriyorlar ve diğer haberleri çok sıradanmış gibi veriyorlar diyorlardı. Hatta Fener Mehmet Topuz'u aldığında altına bilerek Beşiktaş'ın alamadığı bir oyuncu haberini koyuyorlar bile diyen oldu. Bunları pek sallamasam da bir olay benim de çok dikkatimi çekti.Mehmet Topuz haberinin resmini indirdiğimizde resmin uzantısının içinde kapak kelimesi geçiyor. Ben de şaşırdım açıkçası bu kadar ileriye giderler mi diye düşündüm.Bugün de yine ilk sayfada Topuz haberi ve onun da uzantısında kapak var. Maradona ile bu konuyu konuştuğumda ise çok mu abartıyoruz acaba dedi. Ayrıca ilk sayfada diye böyle bir şey olabilir dedi.Doğrusun ama bilemiyorum dedim.Sonra bugün yine ilk sayfadaki Kobe Bryant resmini indirdim ve onda da kapak kelimesine rastladım ve rahatladım.Böyle bir basitlik yapmadıkları için içim rahatladı. Umarım ekşiden de yazarlar bunu denerler ve onlar da rahatlar.

Aykut Kocaman

Fener tarihinde en çok sevdiğim oyunculardan ve efendiliği ile de rakip takımlardan da takdir toplamış Kocaman artık Fener'in sportif direktörü.Umarım kısa bir süre sonra da teknik direktörümüz olur ve uzun seneler görev yapar.

Diego Lugano

Kartların efendisi Lugano resmi site açıklamadıysa da takımdan ayrılmış.Bugün bütün spor haberleri bunu söyledi. Bize de inanmak düştü. Takıma yaptığı katkı ortada.Neredeyse bir golcü kadar gol attı. Fakat hırslı olmak bir oyuncunun boğazını sıkmayı ya da bir maç oynayıp diğer maçta cezalı olmayı gerektirmez. Emeklerin için teşekkürler Lugano. Bol kartlı bir hayat diliyorum sana. Bir de şuna seviniyorum açıkçası. Lugano karşı takımların Fener'den nefret etmelerinin sebeplerinden biriydi ve en azından şimdi biri gitti. Maradona'ya da umarım bir gün "Sabri takımdan ayrıldı" yazısı yazmak nasip olur.

NOT: Bir de dikatimi çeken şey şu oldu bu haftasonu ve bu pazartesi. Topuz Beşiktaş forması ile poz verdiğinde yapılan "tam Beşiktaş kimliğine yakışır futbolcu" yorumları nedense şimdi "Kaderi Okan Koç ve Tarık Daşgün gibi olur" şekline döndü. Benim fikrim ise şu yöndedir. Eğer bir Türk forvet alırsa Fener misal Sercan, aynen bu yorumun altına imzamı atarım. Fakat Topuz'un alındığı mevki Fener'de kan ağlayan bir mevki olduğu için ben kendisini Zafer Biryol'dan daha şanslı görüyorum.Umarım yanılmam.

Marquinhos

14 Haziran 2009 Pazar

Fener'e Tavsiyeler

Bilindiği üzere Fener takımının neredeyse 2 yıldır bir defansif ortasaha problemi var.Daum dönemi 3lü ortasahada zaman zaman Selçuk Aurelio ve Appiah oynardı ve ara ara da Selçuk yerine Deniz görev yapardı. Sonra Zico döneminde Deniz ve Aurelio yan yana oynadı. Kimi zaman da Selçuk Aurelio. Sonra bu sene Emre ve Selçuk yanyana oynadı. Ha tabii bir dönem de Aurelio ve Maldonado yan yana oynadı. Araya Josico da bir iki maç girdi. Dikkat ettiyseniz isimlerin kalitesi her kelimede yavaş yavaş azaldı. Şimdi ise Fener ilk olarak buraya Mehmet Topuz'u aldı.Kendisi sağ kanatta da görev alabilir.Yani Selçuk ve Emre'den sonra ya da Josico ve Selçuk'tan sonra bir kademe kalitesi arttı ortasahanın ama en eskiye dönmek istiyorsa Fener ben nacizane şu adamları tavsiye ediyorum.

İlk olarak çok uzaklara gitmeden eğer sağlık sorunları halledildiyse ki kendi milli takımının hala kaptanı olan Stephen Appiah alınmalı. Sakat diye takımdan zorla göndermişti Fener takımı bu adamı ama belki bir affetme ihtimali vardır Api'nin.

İkinci olarak ise yine eski bir Türkiyeli olan Geremi diyorum. Yaşına bir bakıyorum ki daha 31. Hayır yaşlı alacaksanız bare Geremi'yi alabilirsiniz.Geremi Gençlerbirliği'nden sonra Real Madrid Middlesbrough Chelsea ve Newcastle'da oynamış. Çok iyi bir kariyer. Yaşı da daha 3 4 yıl oynamaya müsaitken denenebilir. En azından mücadeleci ve oyunun atak yönünü de düşünebiliyor. Sadece yan pas yapmaz yani.Geremi hala Kamerun'un bir oyuncusu ve 100üncü kez formasını Gine'ye karşı giymiş.

Şimdi bir de gelmesi zor bir adama bakalım.Karşınızda Zokora.Didier Zokora.Yaşı 28 ve Totenham'da oynuyor.75 kez de Fildişi forması giymiş.Zokora ortasahaya konursa o ortasahaya duvar örülmüş gibi olur bence. Atak yönü çok iyi değil ama çok sağlam bir oyuncu. Ne diyelim keşke gelse.

Bir de genç bir adam buldum nacizane. Kendisi Fabrice Muamba. Bilen biliyordur kesin.Daha 21 yaşında ve Bolton'da.Arsenal altyapısında yetişmiş daha önce premier ligde Birmingham forması giymiş.BORSCH ELECTRIC YOUNG PLAYER-OF-THE-SEASON diye de bir ödül almış bu forma altında. Taraftarların oylarıyla almış bu ödülü.Kendisi İngiliz ama Demokratik Kongo asıllı. Yaşı itibariyle çok cazip bir adammış gibi geliyor bana.Allah sahibine bağışlasın.

Bir başka alınması zor ve de yaşı da az olmayan futbolcu da Gattuso. 31 yaşında. Hala canavar gibi. Milan'da oynuyor. Onu anlatmaya ne gerek var?Ama Seedorf takımı bırakmıyorsa o da bırakmaz.

Son olarak Wofsburglu Josue diyelim ve bu konuyu kapatalım. Kendisi Wolfsburg'un değişmezi ve bu sene şampiyonlukta her maçta görev aldı neredeyse. Tam bir defansif ortasaha.Hala Brezilya takımının da oyuncusu ve 30 yaşında. Bilen biliyordur özellikle Daum da biliyordur. Ama boyuna bakıyorum 1 70. Şu an zaten o bölge kısa topçulardan ibaret.Hava topu zaafı var yani Fener'in. Yani Emre standartlarında birini arıyorsa yönetim Josue bir ihtimaldir. Xavi ve İniesta da uzun topçular değil ama yanlarında Toure var.Eğer Aurelio alınacaksa yanına Josue heralde çok iyi olurdu.


Marquinhos

el equipo otomano


Tamam...Marca ,Aurelio Fener'e dönebilir yazmış.Güzel ,ümit verici. Yalnız sevgili İspanyol Gazete, biz Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz.Osmanlı dağılalı neredeyse 100 sene olacak. Yerine Türkiye Bulgaristan Yunanistan gibi ülkeler kuruldu. Balkanlar Osmanlı'nın içindeydi ey marca sen bilir misin? Osmanlılı Berbatov Manchester'da diye başlık atar mısın? Atmazsın zannetmiyorum. Türkiye az kalsın finalde rakibin oluyordu bu sene. Bir maç kalmıştı. Bare oradan takip edeydin. Osmanlı yıkıldı sevgili Marca. Mehmet Aurelio bir Türk. Ama sen Türk gazetesi isteyince Arap harfleri gösteren bir mantığın evladısın. Yapılacak bir şey yok. Türkiye'de deniz var ;çöl yok!
Marquinhos