29 Ağustos 2009 Cumartesi

Manchester United 2 - Arsenal 1



Valla şu teknolojinin gözünü seveyim, Premier Lig maçları Spor Max'a gitti gideli ilk kez bu kadar yakından takip ediyorum. Daha doğrusu bunun Spor Max ile de çok ilgilisi yok, sadece internetten maç izlemenin hiç takılmayan yolunu geç keşfettim. İlk 3 haftada izlediğim kadarı ile maçın favorisi Arsenaldi, en azından 1.60 lık oranı ile 02 çifte şansı gözüm kapalı oynadım iddaada. Ama futbol garip oyun ve böyle maçların geçen haftası olmuyor. Arsenal'de sakatlıklar can sıkıyordu. Fabregas'ın olmayışı en büyük eksiklikti bence. MANU'da ise Rio Ferdinand ve Evans defansta eksik, kale ise Foster'a emanetti.

Manchester United

Ben Foster, John O'Shea, Wes Brown, Nemanja Vidic, Patrice Evra, Antonio Valencia(63), Darren Fletcher, Michael Carrick, Luis Nani, Ryan Giggs(85), Wayne Rooney Yedekler Tomasz Kuszczak ,Gary Neville ,Michael Owen ,Oliveira Anderson ,Dimitar Berbatov (85), Ji-Sung Park
(63) , Paul Scholes

Arsenal

Manuel Almunia, Bacary Sagna, William Gallas,Thomas Vermaelen,Gael Clichy, Denilson(79), Alex Song , Andrey Arshavin(81), Abou Diaby, Emmanuel Eboue(71), Robin Van Persie Yedekler Eduardo(79), Mikael Silvestre, Aaron Ramsey(81) , Jack Wilshere, Kieran Gibbs, Nicklas Bendtner(71), Vito Mannone


Maça ev sahibi Manu hızlı başladı, zaten maç boyu topa sahip olma oranı genelde yüzde 65-60 arası Manu, yüzde 35 40 Arsenal şeklindeydi. Kadrolardan da belli olacağı üzere iki takım da 4 5 1 çıktı sahaya, kanatlar zaman zaman forvete yakın, zaman zaman müdafaya yakın. Arsenal ilk 20 dakka güzel direndi. Sonra sahneye Arshavin çıktı. Geçen sene kaldığı yerden devam etti tek başına güzel bir gol attı. Golden sonra maçın dengesi açıkçası değişti, Arsenal yaldır yaldır gelmeye başladı. Van Persie bence çok etkili bir golcü, daha doğrusu atak oyuncusu. Tabi Dennis Berkamp'dan sonra hangi Hollandalı gelse Arsenal'e gözler onu arar ama olsun. Neyse ikinci yarı başladı, top çok hızlı dolaşıyor sahada, iki takım da hızlı paslar ile, tipik bir Premier Lig maçı izletiyor bize. Arsenal gole yakın gibi derken Hakem bildiğiniz bir penaltı uyduruyor bence. Normalde hakeme çok değil neredeyse hiç sallamıyoruz ama şimdi zaten polemik olmaz. O penaltı değildi ya hoca . Neyse efendim yeter hakeme bu kadar sallamak maça dönelim.



Valla Rooney ters köşe yaptı çok klas bir şekilde. Arsenal yılmadan oynamaya devam etti. Ama futbol valla adaleti bazen olmuyor. Diaby gitti kendi kalesine attı bir tane, ama gerçekten yok böyle bir kafa vuruşu. Geçen hafta Makakula'nın gölü gibi göstere göstere attı. Geriye düşen Arsenal saldırdı, saldırdıkça açıklar verdi. Hatta Van Persie mükemmel bir serbest vuruş kullandı, direği kıracaktı neredeyse. Manu zaten çok güzel kontra atak takımı. Biraz Nani, biraz da Berbatov dikkatli olaydı maç 4 falan olurdu. Ha bir de yazının başında kadrolara bakınca oyuna Bendtner'in girdiğini göreceksiniz. Hay Allahım "Kütük" yazsam ağaçlara ayıp olur sanırım. Arsen Wenger ısrar ediyorsa vardır bizim bir göremediğimiz demek lazım sanırım. Maçın hakkı bence beraberlikti, ama her zaman bu güzel oyunda hak olmuyor. Maçtan iki küçük anektot aktarmak istiyorum. 1.si devre arasında sahaya çıkarken ya Diaby ya da Eboue "Thanks to God" yazan t shirtünü gösterdi kameralara. Valla ben futbol sahasında dini motiflerede karşıyım, yok İsa'nın çocukları, falan bana hiç samimi gelmiyor bu işler. Din meselesi özeldir bence, bir insanın özelini bu kadar dışa vurması bana yozlaşmışlık olarak geliyor. 2. anektot maçın 90 artı 4. dakikası Van Persie bir gol attı, ama pozisyon 100 yüz ofsayt. Hakem doğal olarak vermedi golü. Arsen Wenger bir şeyelere kızdı, sanırım bir şeyler tekmeledi, su şişesi falan. 4. hakem maçın bitimine 1 dakika varken orta hakemle konuşarak Wenger'i tribünlere yolladı. Kurallara bu denli uymak lazım. Belki bakınca abartı geliyor ama cidden aramızdaki en büyük fark bu. Wenger tribünlere çıkınca taraftar makara yaptı baya. Dua etsinler hakeme o penaltı olmasa, maçı zor çevirirdi United.


not: ilk resim Diaby'nin mükemmel golü

Maradona

Beşiktaş-Gaziantepspor


178 boyunda, 90 kilo ve sevgilisi master için İngiltere'ye gitmiş, aynı zamanda staj yapan bir blog yazarıyım. Sevgilim gitmiş üzgünüm diyerek bari spora başlayayım dedim, biraz kilo verip kendimi biraz daha rahat hissederim diye. Bu yüzden maçın ilk yarısının 42. dakikasında kapıdan içeri girebildim. Babam " gel gel acayip maç oluyor" dedi. Ben bir şey anlamadan ilk yarı bitti, devre arası, internetten kadrolara falan baktım, biraz maç özeti okudum. İkinci yarı ben de o acayip maçı izlemeye başladım.

Beşiktaş çok arzulu çok istekli, olmaz mı 95 gün sonra taraftarıyla buluşmuş takım. Ama Antep de istekli. Günün garip adamı Tabata Allah'tan kart cezalısı. İkinci yarının ilk 30 dakikası, yani 75. dakikaya kadar olan bölümde Beşiktaş ayağa pas yapıyor, zaman zaman bekleri ile zaman zaman Tello ile orta yapıyor, ama bu ortalara vurabilcek bir forvet sahada yok. İşin kötüsü kulübede de, sadece Nobre var kafa toplarına hakim. Şimdi burada biraz teknik bir detaya girmek niyetindeyim bakalım başarabilcek miyim? ( ah ah alamadık bir NTV ve Lig TV'de olan şu elektronik ekranlardan ).

Sahayı klasik 3'e bölelim. 1. alan Beşiktaş kalesine yakın kısım. 2. alan orta saha ve 3. alan da Antep kalesine yakın olan bölüm. Tello, Nihat ve Holosko mevcut kadro içinde skoru değiştirmesi muhtemel adamlar. Tello taktik icabı zaten 2. bölgede oynuyor maçlarda. Ama bu ikinci bölge zaten mücadelenin en yüksek olduğu yer. Hal böyle olunca , arapasına, şuta, hatta adam eksiltmeye harcayacağı enerjiyi , bu bölgede harcıyor, bir şekilde topla birlikte 3. bölgeye gelmeyi de beceriyor ama bu sefer düzgün orta yapmaya enerjisi kalmıyor doğal olarak. Aynı şeyler Nihat ve Holosko için geçerli. Hele ki Nihat zaten hala bitik fizik olarak, panikten ofsayta düşüyor. Arkadaşım bir bak bakalım sağına soluna kimse var mı seninle birlikte. Ama bunlar hep fiziksizlikten oluyor. (Yahu bu futbolculara bir askerlik yasası çıkartamadılar, bari 1. ligde oynayanlar jubileden sonra gitsin askere) Kendine güvenmeyen Nihat erkenden ileri gitme topa gitme arzusu ile ileri çıkıyor. Asıl dün aklıma Beşiktaş Fenerbahçe maçı, ve Roberto Carlos ile Nihat'ın olası durumu geldi. Biliyorsunuz Carlos ofsaytı bozmayı seviyor, Nihat düşmeyi. Yan hakemlere Allah sabır versin.

Neyse maça dönelim, Beşiktaş oyunu tehlikeli bölgelerde oynamasına rağmen bir türlü kilidi açamıyordu. Çilingirlerden biri Tello kaleye uzak, Yusuf ise sakat. Delgado ise Allaha Şükür derin dondurucuda. Bir de Serdar Özkan var. Mustafa Denizli'nin "Prensi". Serdar Özkan'a bu kadar şansı babası vermez heralde. Gerçi dün gene fena değildi. Ama daha çok yolu var önünde. Şimdi düşünüyorum bu takıma Tabata gelecek , dertler bitecek mi acaba ? Bu sorunun cevabını verebilmek için takımı bir görmek lazım. Tello sola mı geçer, diğer forvet oyuncuları ne yapar bunları görmeden konuşmak zor olur.

Gelelim maçın son 15 dakikasına. Mustafa Denizli ev sahibi takımın hocası olarak Antep'in işini kolaylaştırmak istedi. Gitti Cuciero'ya sordu, "Kimi alayım oyundan" diye. Cuciero ise Ernst dedi. Uğur girdi Ernst çıktı. Bu değişikliğin başka bir açıklaması olamaz bence. Antep ise kontra ataklar ile acayip çıkışlar yaptı. Antep iyi yolda, takım bu hızlı çıkışlar da pas tercihlerini daha doğru yapmayı çözdüğü zaman daha iyi olacak. Ama Beto'ya bir satır yazmak lazım. Beto forvet falan değil bence, maçın tekrarına bakarken ilk yarıda bir gol kaçırmış, benim peder de böyle futbolcu isimlerini hatırlamada zorlanıyor malum yaşlılık. Şey dedi, bak bak bu Beşiktaş'ın aldığı adam atamadı golü. Kendisi bir de eskiden amatörde forvet oynamış 20 senedir beni aydınlatıyor topa nasıl vurulur diye. ( Şaka değil gerçek, Bülent Ünder ile Lise arkadaşı bir babadan bahsediyoruz, hem zaten bütün ülke golcü değil mi). Cidden Beto yazık sana verilen maaşa yazık. Neyse efendim sonunda bildiğiniz üzere maç 0 0 bitti. Lige şimdi ara verilecek. Mustafa Hoca bir şeyler yapacaktır eminim. Aradan sonra ise süper maç var. Galatasaray Beşiktaş. Kurt hoca Denizli bakalım ne yapacak?


Son paragrafı Beşiktaş taraftarına ayıralım. Şimdi buradan bir şey diyeceğim yanlış anlaşılacak ama söyleyeceğim gene de. Babam Galatasaraylı olmasaydı, ben kesin Beşiktaşlı olurdum. Bilemedin Bursasporlu falan. Böyle güzel taraftar, böyle anında reaksiyon veren bir taraftar nasip olmaz herkese. Onları anlatmaya gerek yok, ama dün Mustafa Denizli'ye ilk kez ufak bir uyarı verdiler. Hoca umarım mesajı almıştır. Sevgiler Saygılar.

Maradona

28 Ağustos 2009 Cuma

2009 2010 UEFA GRUPLARI

Gruplarımız Belli Oldu :

H GRUBU
Fenerbahçe 
Steaua Bukreş
Twente 
Sheriff

F GRUBU
Galatasaray 
Dinamo Bukreş 
Panathinaikos 
Strum Graz

A GRUBU
Ajax 
Anderlecht
Dinamo Zagreb
Timisoara

B GRUBU
Valencia
Lille
Slavia Prag
Genoa

C GRUBU
Hamburg 
Celtic
Tel Aviv
Rapid Wien

D GRUBU
Sporting Lisbon
Heerenven
Hertha Berlin
Ventspils

E GRUBU
Roma 
Basel
Fulham
CSKA sofya

G GRUBU
Villareal
Lazio
Levski Sofia
Salzburg

I GRUBU
Benfica
Everton
AEK
Bate Borisov

J GRUBU
Shaktar Donetsk
Brugge
Partizan
Toulouse

K GRUBU
PSV
Kopenhag
Sparta Prag
Cluj

L GRUBU
Werder Bremen
Austuria Wien
Athletic Bilbao
Nacional

Türk takımlarının sorun yaşamayacağını düşünüyorum ama Panatinhaikos ve Bukres deplasmanları sorun yaşatabilirler. Bunun dışında Roma Fulham ve Baselli grup izlemeye değer gibi gözüküyor.

Marquinhos



4. Hafta Başlarken

Beşiktaş-Gaziantep

Şampiyon taraftarı ile buluşacak uzun bir aradan sonra. 3 haftadır eleştirdik ettik, ama bence bu hafta Mustafa Hoca, herkese ayar vererek lige başladığını ilan etti. Gaziantep ise bence tam bir hayal kırıklığı. Başkanları da tombik ,komik bir adam. "Paraysa para, ben koyarım parayı başarılı oluruz" gibi cümleleri var. Ah be Başkan o işler o kadar kolay mı? Neyse maça gelirsek, taraftarı arkasına alan Beşiktaş bu maç mutlak 3 puan alır. Alamazsa hafta sonu medya çoşar. Sinan Engin ve Sergen Yalçın susmak bilmez. Şampiyonlar Ligi'nden önce 2 maç kaldı. Beşiktaş kazanıp, lige verilecek araya biraz sakin girmek isteyecektir.

Ankaragücü-İstanbul BŞB

100. yıla Vassell ile girdiler. Onun dışında ise hem yönetim, hem de taraftar takımı olumsuz etkilemek için yapılabilecek her şeyi yaptılar. Lig açılışında takımı yuhalamak bir yandan, birleşme bütünleşme bir yandan. Geçen hafta Bursaspor karşısında fena oynamadılar ilk yarıda. Ama kadro olarak eksikleri var. Keşke bütçenin büyük kısmını Vassel'e harcayacaklarına, daha dengeli bir takım kurmaya harcasalarmış. İstabul BŞB ise 3 maçta 7 puan aldı. Ben inatla İstanbul BŞB'nin deplasmanlar da daha iyi konsantre olabileceğini savunuyorum. İbrahim Akın çok formda. Ben açıkçası iddaa tabiri ile maçın 0 ya da 2 olacağını düşünüyorum.

Kayserispor-Denizli

Kayseri geçen hafta Galatasaray karşısında Elano'nun golüne kadar biraz dirençliydi. Ama atağa çıkma konusunda ciddi sıkıntıları bir buçuk senedir sürüyor. Bu maç bence çok kritik. Denizli geçen haftayı dinlenerek geçirdi. Denizli'nin müdafa sıkıntısı vardı. Fikstür şansızlığı da vardı. Ben açıkçası Denizli'ye güveniyorum , en azından 1 puan alırlar.

Eskişehirspor-Antalyaspor

Antalyaspor Beşiktaş maçında çok dirençli oynadı gole kadar. Kasımpaşa maçında da özetleri izledim sadece, çok ahkam kesmek istemiyorum ama fena değiller. Eskişehir ise 3 maçta mağlubiyet almadı. Evinde Bursa'yı yendi. Eskişehir bir adım önde, iki teknik adam da pozitif futbol oynatıyor kadrolarının imkanı doğrultusunda. Beraberlik çıkarsa şaşırmam, ama Es Es taraftarı ile bir adım önde.

Trabzonspor-Bursaspor

Bir başka Anadolu derbisi daha karşımızda. Bursa'nın lige dönüşü ve daha sonra Ertuğrul Sağlam ile başladığı yükseliş çok önemli ve keyif verici. Genelde tarafsız olmaya çalışıyorum ama içimden Bursa galibiyeti geçiyor. Yahu geçen seneki Egemen'in kolbastı şovunu unutamıyorum. Marquinhos'a söyledim, taktın kafayı Egemen'e dedi. Takarım abi, sen kaptanlığını yaptığın takıma karşı böyle davranmayacaksın. Şimdi Bursa maçı alsa ve Hüseyin kolbastı yapsa, ne olur ? Gerçi Ertuğrul Sağlam ve Hüseyin iki efendi insan olduğu için akıllarından geçmez böyle bir şey. Trabzon Tolouse'u yendi ama yorgun gelecek. Ayrıca Bursa 3 haftaya baktığımızda daha istikrarlı ve daha organize gözüküyor. Sercan'ın adı transferde çok geçiyor, eğer takım ve Sercan bundan fazla etkilenmez ise, Bursa maçı kazanır.

Fenerbahçe-Manisaspor

Manisaspor Sezer'i affetti, hemen ardından Trabzona şaka yaptı resmen. Gerçi bir blog var http://spilnet.blogspot.com/. Yazan arkadaşın ismini bilmiyorum, ama Manisaspor'u takip etmenin doğru adresi. Fener'in Sion maçını izlemedim, ama gazetelere baktım şöyle gene kızılca kıyamet koparmışlar. Yahu 2 sıfır kazandığın maçın rövanşında turu geçiyorsan gerisi teferruattır bence. Hele bir de aynı isimler Diyarbakır maçından sonra bu Fener şöyle kral böyle padişah derken, hemen dönmüşler. Yahu bizim blogun ve bütün blogların en sevdiğim yanı, bütün söylediklerimiz kendi içinde tutarlı. Biraz amiyane bir tabir olacak belki "Delikanlı Yazarlarız" hepimiz. Fener maçı rahat alır bence. Ayrıca Kazım Kazım ile uğraşan medya, deli misin, divane misin? Kazım yazısı ve analizi çok yakında. Bakın bir milyonuncu kez yazıyorum belki, Galatasaraylıyım ama Kazım'a hastayım. Ben de biliyorum azcık rahatsız ama kardeşim 3 milyon Euro'dan fazla para alıyorsan bir takımı çalıştırmak için, bir zahmet onun da arızasını tedavi edeceksin. Bakın Fatih Terim ve Kazım'a Euro 2008'de.

Kasımpaşa - Gençlerbirliği

Hep şey derler, Anadolu takımları büyük takımdan puan aldıktan bir hafa sonra puan kaybeder. Ama geçen haftaki Gençlerbirliği ligden düşme adayı Kasımpaşa'yı rahat geçer. Ya şimdi abi çok erken konuşuyorsun diyeceksiniz, ama bu Kasımpaşa hiç akıllanmayacak mı? Hemen kadroyu çorba yaptılar gelip. Asıl havalar normale dönse, Ramazan geçse de , Kasımpaşa gündüz maçlarına başlasa ne güzel olur.

Sivas-Diyarbakır

Geçen seneki Sivas'ın yerinde yeller esiyor. Haftaiçi Shaktar'a gene yenilerek, işkenceye son verdiler. Diyarbakır ise malum azcık tatsız. İki takım da üzerlerindeki ölü toprağını atmak istiyorlar. Eğer Sivas'ta Yasin oynar ise, gol şov yapar Tezameta. Diyarbakır güzel ve garip bir taktik yapıyor. İki koşan forvet, bir de sağ açıkları Şenol sanırım ( ama yanlış olabilir) bir de Ayman'ın ara pasları, yani 3 buçuk kişi ile atak yapıyorlar.Defans ise topu oyuna sokma kaygısından uzak vurdukça vuruyorlar ileri. Diyarbakır süprize yakın.

Ankaraspor- Galatasaray

Ankaraspor'da ufak bir zehirlenme sorunu olmuş. 6 7 futbolcu 3 gün gıda zehirlenmesi yüzünden idmanlara çıkamamış. Fena oynamıyorlar aslında hiç kaybetmediler. Meye garip bir adam. Ama rakipleri Galatasaray. Valla fazla konuşmaya gerek yok. Nasıl ki Fenerbahçe mutlak favori ise, Galatasaray da öyle. Maça gelir mi bilmiyorum, ama gelirse o muşmula suratlı Melih Gökçek'in oğlu gelecek mi? Eğer gelirse umarım fark atar Galatasaray da suratını değiştirir.

Maradona

27 Ağustos 2009 Perşembe

Tuncay Şanlı Stoke City'de


Resmi internet sitesi açıkladı. Bu öğleden sonra şartlarda anlaşıldı. Tuncay Premier Lig'de kalmayı başardı. Fakat kötü bir takıma gitti bu bir gerçek. Şu da bir gerçek ki Tuncay eğer Middlesbrough ile iyi bir takıma gidemediyse Stoke'da 15 golü geçmeli bir sezonda ki ortalama bir Premier Lig takımına gitsin. Başarılar Tuncay.

2009 2010 Şampiyonlar Ligi

A GRUBU
Bayern Münih
Juventus
Bordeaux
Maccabi Haifa


B GRUBU
Manchester Utd
Cska Moskoca
Beşiktaş
Wolfsburg

C GRUBU
AC milan
Real Madrid
Marsilya
Zurich

D GRUBU
Chelsea
Porto
Atletico Madrid
Apoel


E GRUBU
Liverpool
Olympique Lyon
Fiorentina
Debreceni

F GRUBU
Barcelona
Inter
Dinamo Kiev
Rubin Kazan

G GRUBU
Sevilla
Rangers
Stutgart
Unirea

H GRUBU
Arsenal
Alkmaar
Olympiakos
Stadard Liege


Şimdi ilk olarak Beşiktaş'a bakıyorum. Maradona yarın enine boyuna inceler ama işi zor be kardeşim. Aklıma Grafite Edin Zheko ve Manchester'ın kendisi geliyor ve olumlu düşünemiyorum. Ama bakıyorum bu takım daha ötü bir kadro ile neredeyse son maçta Porto'yu yense gruptan çıkacaktı. Grupyta yine bir İgiliz devi Liverpool varken hem de. Neyse Beşiktaş'a başarılar dileyip gruplardan kim çıkar tahminlerimi yazayım:

A: Bordeaux Juve

B:Man U, Wolfsburg

C: Marsilya, Real Madrid

D: Chelsea Atl Madrid

E: Liverpool Fioretina

F: Barca İnter

G: Sevilla Rangers

H: Arsenal Olympiakos

Saygılar

Marquinhos

Şampiyonlar Ligi ve B Grubu

Bugün kura günüydü. Beşiktaşlılar heyecanlı, biz futbol severler heyecanlı. Marquinhos genel olarak diğer grupları ve fikirlerini yazcağı için ben bu yazıda Beşiktaş ve B Grubunu yazacağım. Bir yandan kolay kura istiyordum, bir yandan dünya yıldızları gelirse, maça gider miyim derdindeyim. G grubunda olsun isterdim gerçekten, ama Manchester United ve Rooney'i izleyebilme ihtimali çok güzel. Maç 15 Eylül günü. 18 Eylül günü de üniversite harcının son günü. Bakalım eğer bütçeyi denklersem maça gitmemek ayıp olur. Bir de tabi Biletix'den bilet alma çilesi var. Evim Merter Migros'a yürüyerek 2 dakika. Kaç kere sabahın köründe sıraya girdim, ama malum karaborsadan bilet sağlayan, ya da sıraya girme kültüründen uzak denyolar yüzünden sıra gelmek bilmedi. Neyse o ayrı bir konu. Otobüste gelirken radyodan dinliyordum kuraları, Manchester ve Cska Moskava fena gelmiyordu kulağa. Manchester lider olur, Beşiktaş ile CSKA Moskava çekişir diyordum. Bütün bu kura hengamesinde tek takım vardı, gelmesin dediğim Wolfsburg, ama geldi. Bu biraz Beşiktaş'ın son torbadan Tottenham'ı çekmesini anımsattı bana. Sonra düşündüm Wolfsburg Avrupa Kupaları'nda çok tecrübeli bir takım değil. Eve gelip baktığımda 38 Avrupa maçında 16 galibiyet, 10 beraberlik ve 12 mağlubiyeti olduğunu gördüm. Bu biraz içimi rahatlattı. Yani çok iyimser biri olamayacağım ama gene de özellikle İstabul'daki Wolfsburg maçı için umutluyum. Wolfsburg'un İnönü Stadyum'u kadar deli bir stat gördüğünü sanmıyorum. Bir kura şansızlığı var gibi duruyor ama bunu avantaja çevirmek Beşiktaş'ın elinde.

Bir de grubun fikstürüne bakalım ve onu yorumlayalım.

15 Eylül

Beşiktaş-Manchester United
Wolfsburg-CSKA Moskova

30 Eylül

CSKA Moskova-Beşiktaş
Manchester United-Wolfsburg

21 Ekim

Wolfsburg-Beşiktaş
CSKA Moskova-Manchester United

3 Kasım

Beşiktaş-Wolfsburg
Manchester United-CSKA Moskova

25 Kasım

Manchester United-Beşiktaş
CSKA Moskova-Wolfsburg

8 Aralık

Beşiktaş-CSKA Moskova
Wolfsburg-Manchester United


Şimdi şöyle bir bakalım duruma ve toparlayalım. Manchester United çok güçlü ve grupta mutlak favori. Ama bu sene hücum sistemlerinde değişim var. Premier Lig'deki ilk 2 maçında zorlandı. 3. maçında 5 gol attı. Yani biraz istikrarsız. Bundan faydalanıp, 1 puan alınabilir. Sonra CSKA deplasmanı var. Bence saha şartları normal olursa 3 puan alır Beşiktaş. Bir deplasman daha var sonra Wolfsburg ile. İşte o maç zor. Eğer zaten 1 puanla dönülürse gruptan son 16'ya rahat çıkılır. İçerideki Wolfsburg maçı ise 3 puan olmak zorunda. Manchester maçı 0 puan ve içerideki CSKA maçı 3 puan. Beşiktaş eğer grubunda 2. ya da 3. olmak istiyorsa, kendi evindeki CSKA ve Wolfsburg maçlarını mutlaka kazanmalı. Son maçın evinde olması da iyi. Ya CSKA ile 3.lük maçı olur ve avantaj Beşiktaş'ta olur, ya da kazanırsa gruptan çıkacağı bir maç olur ve avantajlı olur Beşiktaş. Beşiktaş en az 6 puan almalı bir şekilde gruptan çıkmak için. Üzerine koyacağı her puan 2. mi 3. mü olacağını belirleyecek. Gruptan bir anormallik olmaz ise Manchester 1. çıkar. Beşiktaş ve Wolfsburg 2.lik için kapışır. CSKA ise sonuncu olur gibi geliyor. Tabi bütün bunları söylerken, Beşitaş'ın Beşiktaş gibi oynadığını ve Mustafa Denizli'nin Mustafa Denizli gibi takımı yöneteceğini düşünüyorum. Yolun açık olsun Beşiktaş.

Not: Bu sene ülkemiz için alınacak her puan çok önemli. Biz burada bunları söylerken, hala bazı yerlerde Beşiktaş'ın 0 çekmesini dileyenler,Liverpool mağlubiyetini hatırlatanlar görüyorum. Ben bir Galatasaraylıyım, ama bugüne kadar bir Türk takımı için Avrupa'da mağlup olsun dediğimi hatırlamıyorum. Fenerbahçe Çeyrek Final'de iken Kazım'ın attığı gole, ya da Sevilla maçında penaltılarda, ben de bir Fenerbahçeli kadar sevindim. Tamam kıskanmadım mı başarıyı kıskandım, ama avuçlarım acıyana kadar alkışladım. Her kim ki Avrupa maçında rakip takımları destekliyor onlara bir şey hatırlatmak istiyorum "Köpeklerin duası kabul olsa, gökten kemik yağardı". Sevgiler Saygılar

Maradona

Gündem ve Lige bakış

Delgado 4 aylığına yok. Enteresan bir karar değil mi? 4 aylık sakatlık için 4 aylık dondurma. Yerine artık bir yabancı alınacağı kesin. Bu Tabata mı olur kim olur bilemiyorum. Kesin dedim ama Türk oyuncularla da görüştü Beşiktaş. Yıldıray ismi çok meşgul etti gündemi. Şimdi bir yabancı alınırsa ne olacak ocak ayında? Delgado dönecek ve de kadroya giremeyecek mi? O zaman mı kendine kulüp bul denecek? Yani arkadaşlar ben bu olayı pek anlayamadım.

Bunun bir benzeri de Edu olayında yaşandı. Edu gönderildi. Demin baktım kulüpten hiçbir açıklama teşekkür vs yok. Fener Edu'yu askıya alsa yine ocakta dönecekti. Yine aynı sorun olacaktı çünkü Bilica var artık Fener'de extradan. Peki soruyorum kendime. 4 ay sonra dönecek Edu ve şimdi oynayabilecek Lugano ve Önder mi yoksa Lugano Bilica mı? Ben Edu'yu bekleyip Lugano ile yeniden bir ikili olmalarını sağlardım. Bu göndermeler hep can yaktı Fener'de. Appiah'ı nasıl arıyoruz bir biz biliriz. Bu sezon ben Edu Lugano'yu çok arıyorum. Sezon sonu da aramam umarım.Beşiktaş ise pek Delgado'yu aramaz. Geçen sene Delgado gitti şampiyon oldular.

Beşiktaş demişken Batuhan artık Beşiktaş'a döndü. Bu kötü gidiş gol atarak çözülür ve bu çözümde baş rol Batuhan'ın olacaktır. Bekleyelim görelim. Batuhan çok iş yapacak daha.

Bir değişim de Galatasaray'dan geliyor. Caner Erkin ki kendisinin milli takımda neden devamlı oynamadığını çok merak ederim. Ayrıca Nuri de neden oynamaz devamlı anlamam. Neyse eğer Volkan gider Caner gelirse takımın sol beki çok güçlü olacak hatta belki Hakan Balta yedeğe çekilecek. Yedek kulübesi de güçlenecek. Galatasaray defansın ortası hariç her yere çok iyi transferler yaptı. Keşke Zan'ın yerine en azından bir Meira kalsaydı bu sene inanılmaz olacaklardı ki hala olabilirler.

Genel olarak biraz da lige baksam diyorum. Galatasaray ve Fener aldı başını gidiyor. Galatasaray Elano ile işin iyice suyunu çıkardı. Fener ise eldekileri canlandırma operasyonu ile iyi gidiyor şimdilik. Topuz'u görememek bana acı veriyor. Trabzon ve Beşiktaş geçen senenin iki şampiyon adayıydı ama şimdilik çok iyi gitmiyorlar. İki takım da az transfer yapıyor gibi gözükse de önemli yerlere transfer yaptılar. Yani öyle bölgeler ki o bölgeler düzelince takım iyi oynayacak zaten. Nihat Fink ve Ferrari iyi oynarsa takım zaten kendine gelecek. Ayrıca Batuhan da iyi gelecek.

Trabzon ise kadroyu Beşiktaş gibi değiştirdi hafiften. Onlarda da gol yollarında eksiklik var. Gökhan hemen dönmeli. Yattara'nın da hem takımı hem de tribünleri kendine getirmesi şart. Bu hafta kasırga koptu Trabzon'da. Başkan eleştirildi. Trabzon'da heralde suların durulması için hemen bir şampiyonluk gerekir. Halbuki geçen sene çok iyi bir yerde ve çok iyi bir görüntü ile bitirdiler ligi. Bu sene transferler bence çok iyi. Azcık daha sabırla bu takım yine en kötü 3üncü bitirecek bence. Ama şampiyon olmak çok zor. Rakiplerle parasal anlamda çok uççurum var. Biri Elano'yu alırken biri Tjikuzu ile yetinmek zorunda kalıyor. Bu da bence sabrı gerektiriyor.

Sivas ise bu iki takımdan farklı olarak çok çok fazla değişti. Onlar bence bu seneyi es geçecekler. Ortalarda biter bu sezon. Umarım Uygun gönderilmez. Tabi çok erken konuşuyorum. Bu takım Mehmet Yıldız ve diğerleri gibi kurulmuştu ve şu an o adam yok. O gelince neler olacak hep birlikte göreceğiz.

Ligin altı hakkında çok bir şey söyleyemeyeceğim şu an için ama Diyarbakır ve özellikle de Bursa ve hatta Manisa bu seneyi yukarılarda bitirmeye adaylar. Bu senenin Sivas'ı Bursa olabilir. Diğer iki takımı göreceğiz. Antalya da bence daha hazır değil. Tam hazır olunca onlar da yukarıya tırmanmaya başlayacaklar çünkü kaliteli bir kadroları var.

Şimdilik bu kadar benden. Sevgiler.

Marquinhos

25 Ağustos 2009 Salı

DİYARBAKIR'I ANLAMAYA ÇALIŞMAK

Dün gece maç bittiğinden beri bir şeyler dilimin ucuna geliyor, sürekli aklımın bir köşesinde maçta yaşanan olaylar var. Bu sıradan bir futbol terörü, ya holiganizmden öte bir olay. Futbol sadece futbol değilse, belki biraz sıkıcı ve çok sert olacak ama bu yazının yazılması lazım. Günümüzün popüler söylemi “Açılım”. Kimse neyi ,ne zaman ,nasıl, nerede ,kime, niye, açacağını söylemeden lafı dolandırıyor. Biz bloga siyaset karıştırmayı tercih etmiyoruz, ikimiz de siyaset bilimi öğrencisiyiz. Hadi beni geçin, Marquinhos gayet başarılı da bir öğrenci. Neyse, efendim bu olayları İstabul, İzmir ya da Ankara'daki futbol terörü, ya da “sulu derbi” ile karıştırmamak lazım. Düşünün bir halk var, önce ağasından dayak diyor yıllarca, sonra solcusu, Kürt'ü, Alevisi polisten ve askerden dayak yiyor sürekli olarak. 1980lerin başına kadar bu tablo aşağı yukarı tüm Türkiye için geçerli. Ama 1980'den sonra hepimizin bildiği terör musallat ediliyor bu ülkenin başına. Hem içsel hem de dışsal sebeplerle , yaklaşık 30 senedir kanayan bir yara oluşuyor. Hepimiz bu ülkeyi seviyoruz, hepimiz bu vatanın bir bütün olmasını istiyoruz, ve zaman zaman yerli yerli , bazen normal, bazen aşırı milliyetçilik dolu söylemlerde bulunuyoruz. Peki şimdi bir insan düşünün, Diyarbakır'da doğmuş benim gibi 1984 senesinde. Ben normal bir ilk okula gidiyorum İstanbul'da, çatısı yerinde, öğretmeni var, yani keyfim yerinde. Benim Diyarbakırlı kardeşimin okuluna öğretmen gitmiyor, 5 sınıf tek sınıf gibi ders yapıyor, bir de bu kardeşimin bir tane ninesi var, Türkçe bilmiyor. Okulda bu kardeşim Türkçe öğrenirken bir yandan ninesi ile evde Kürtçe konuşuyor. Sonra bu kardeşim büyüyor , ben çalıştım Anadolu Lisesi kazandım, o belki normal bir ortaokula başladı. Benim hayatımda ilk kız arkadaşım diye bilceğim birisi orta 3. sınıfta oldu. Taksimde ,el ele gezmekten ileri gitmeyen bu gayet safiyane duruma karşılık, Diyarbakır'da bırakın kızlar ve erkeklerin sokaklarda el ele gezmesi, sokaklarda kadın görmek mucize. Hatta benim ilk kız arkadaşımla dolaştığım yaşlarda , orada çocuklar evlendiriliyor, kızlar ailelerinin umudu olarak başlık parasına veriliyor. Çok iyimser düşünürsek benim Diyarbakırlı kardeşim ortaokuldan sonra bir şekilde liseye devam eder, ki çoğu etmez, bir şekilde çalışır. Lise büyük yer. İnsanın zihin dünyası ilk defa şekilleniyor. İster istemez, biraz düşünen biraz akıllı biriyseniz , dünya görüşünüz oluşmaya başlıyor. Bunda geldiğiniz aile, bulunduğunuz sosyal çevre, arkadaşlar, semtimiz, acılarınız, imkanlarınız kısacası bütün hayatınız etkili. Bu Diyarbakırlı kardeşime birileri dağa çık diyor, birileri körü körüne bu toprakları sev. Kimse onu rahat bırakıp istediği bir dünya görüşü oluşturmasına izin vermiyor. Dağa çıkmayı tercih ederse, ya büyük bir tehdit aldığı için, ya da onun doğru olduğuna cahilce inandığı için. Açık konuşalım, bu Pkk denilen illet, kaç genci ailesinden koparıp dağa çıkardı. Öte taraftan bu zorla dağa çıkartılan kaç gençin ailesi devlet adına JİTEM tarafından dövüldü, işkence edildi, veya öldürüldü. Biz ülkenin teröre uzak tarafında oturanlar, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı suikasti yahut Susurluk Kazası gibi anormal olaylara tekpi gösterirken, Diyarbakırlı için işlenen faili meçhul cinayetler günlük hayatın bir parçası olmuştu. Oradaki gençlere ne güzel hayaller kurabilecekleri imkanlar verildi, ne de kendi seçimlerini yapmaları için imkanlar. Birileri ufacık çocukları korkuttu ve zorla polis taşlattı. Birileri 10 yaşında çocuklara uyuşturucu sattırdı. Örgütten kaçan çocukları ya da insanları ise bekleyen şevkatli bir devlet yoktu. Sadece Gaffar Okkan zamanında, bir şeyler düzeliyordu ki ,sonra malumunuz Gaffar Okkan da öldürüldü. Oradaki halk ya PKK'dan zulüm görüyordu, ya da JİTEM eli ile devletten. Ama illa ki şiddet görüyordu.Dünkü maça gelelim.Birileri Diyarbakır'ın Türkiye'ye açılmasından korkuyor, daha doğrusu istemiyor. O zaman halka yaptıkları zulümler, sattıkları uyuşturucu, kaçakçılık, insan ticareti vb gibi yasadışı işler ortaya çıkacak diye.Ben dün olay çıkartan insanların açıkcası PKK zorlaması ile mecburen ya da surü psikolojisi ile olayları yapan insanlar olduğunu düşünüyorum. Onların amacı futbola zarar vermek, Diyarbakırspor'a zarar vermek. Diyarbakırspor lige ilk geldiğinde demiştim, orada 5 6 yaşındaki çocukların kendi kahramanlarına ihtiyacı var. Ve onlara en güzel kahraman, ne dağdaki Terörist olur, ne kışladaki Asker. 6 yaşında bir çocuğa en güzel kahraman Diyarbakırspor'da oynayan bir futbolcu olur. Ayrıca şunu ne olur unutmayın, biz de Diyarbakır'da doğmuş olabilir ve orada yapılan yanlışları yapabilirdik. Dünkü olaylarda birileri suçlanacaksa, burada önce PKK sonra devlet suçludur. Yıllardır sağlı sollu dayak yiyen Diyarbakır halkı ise en az suçludur.


Not: Bu yazıyı yazıyorum çünkü, o insanları bizden başkalaştırdılar. Kimileri hala siyaset adı altında “Bütün Kürt halkına PKKlı gibi davranıyor. Ben 25 yaşında, ülkesinin bütün renkleri seven bir bireyim. Elimden sadece bu kadarı geliyor. Bunu buraya yazmaya utanıyorum ama zaman zaman söylemek lazım. Her Kürt PKK'lı değildir, terörist değildir. Kendimizi onların yerine koymadan ucuz milliyetçilik yapmamak lazım. Tabi aynı şekilde Ahmet Altan olup yanar dönerlik de yapmamak lazım. Kusura bakmayın yazı futbol içermiyor, ama en azından kendi vicdanımı rahatlatmak için yazmam gerekiyordu. Sevgiler Saygılar.

Maradona

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Diyarbakırspor 1 Fenerbahçe 3

Her şeyden önce bu akşama damga vuran Diyarbakır seyircisi ile ilgili konuşmak lazım. Bir takım taraftarı bir futbol maçına neden maçı izlemek için gitmez? Galatasaray Fener'e 2 1 yenildiği maçta takımı protesto için bu işi yaptı hakketen. İşe de yaradı. Belki bugünlere o bol sulu derbi ile gelindi. Şimdi bu maça bakıyorum. Fener şehrinize geliyor. Akşama bir futbol bayramı var ama insanlar maça gelirken yanlarına koca koca taşlar alabilmeyi akla getirebiliyor.

Sahaya kafa yaracak hatta allah korusun adam öldürecek bir taş atıldı. Sürekli su şişesi atıldı. İçi çiş dolu bir şişe atıldı. Bir de çakmak atıldı. Bunları hakeme gösteren Fenerliler ise hakemin "bana ne "tarzındaki tepkisi ile karşılaştı. Ben yanlış yorumlamıyorsam hakem gerçekten "bana gösterme "dedi sinirlene sinirlene. Bravo Diyarbakır seyircisi. Biz şehir takımı şehir takımı diye bir tarafımızı yırtarken siz de adam öldürmeye çalışın sosyal bir etkinlikte. Gerçekten aklım alamıyor. Almayacak da. Bir de Anadolu kulüplerinin artık çok sıkan ve gerçekten manasız bir Emre antipatisi var ki bunu anlamak mümkün değil. Artık komik olmaya başlıyorsunuz.Yine sahanın en çalışkanı olan Emre yine yuhalandı yok yere. Ha bir de patlayıcı madde atıldı sahaya. Ha bu arada bir bravo da hakeme!

Hakemi ve seyirciyi geçersek Diyarbakırspor futbolcuları çok iyi mücadele ettiler. Özellikle ilk yarıda presle Fener'i durdurdular ama ikinci yarı işler değişti. Bir ara onlar da taş yediler. Komik durumlar bunlar.Çok komik...

Maça Diyar iyi başladı yani. Presi önde yapıp kazanılan hızlı toplarla kontralardan pozisyona girdiler. Lugano ve Bilica daha henüz ikinci kez oynadılar ve pozisyonlar verdiler. Diyarbakır bu dezavantajı iyi kullandı. Gol biraz da zaten bu ikilinin yarattığı gereksiz karambolden oldu.

Fener o dakikaya kadar alışılmış pas trafiğini sahaya yansıtamadı. İlk yarının sonuna doğru buna başladı. İlk trafikte sanırım 4 tane verkaç yapıp golü buldular. Biri en sonunda şut çekmeyi unutacak ve de yine pas verecek derken sonunda Gökhan o topu kaleye göndermeyi başardı.

İkinci yarı Fener'in kontrolünde başladı. Tam yine seyirciler maça müdahale ederken Kazım harika bir gol attı. (Bu hafta harika kelimesi Elano'nundur sadece o da ayrı) Derken pas trafiği iyice hızlandı takımın. Pozisyonlar üst üste geldi. Semih kaleciyi çalımlayıp bir penaltı kazandı ve bunu kendisi gole çevirdi. Bu arada iki top direkten döndü ve bir de Semih bomboş pozisyonda kafayı auta attı. Bu arada Diyarbakır'ın da ilk yarıda üst üste yakaladığı iki pozisyon var ki o gole dönse belki işi daha zor olacaktı Fener'in.

Daum da akıllı işler yaptı. Wederson çok iyi bir zamanda girdi oyuna. Santos böylece ortaya geçti iyice. Girer girmez isabetli bir orta yapması da Wederson'un olmazsa olmazlığını gösterdi bence. Bir adam hiç mi hocaya kızmaz hiç mi kapris yapmaz dedirtti bana. Mis gibi futbolcu Vederson ve bence milli takımı da hak ediyor. Selçuk hamlesini manasız bulsam da Özer'i alması da iyi oldu.

Maç 3 1 bitti. Ama bu maç 5 3 de bitebilirdi . Diyarbakır'ı ilk yarıdaki oyunundan dolayı ve Fener'i de ikinci yarıdaki oyunundan dolayı tebrik ederim. 3 maçta tek gol yemek ve 8 gol atmak lige harika bir başlangıç demektir. Umarım devamı gelir.

Son bir not Mehmet Topuz'a. Bu senenin en pahalı transferi 3 eleme maçını ve 3 lig maçını es geçti. Paralara da oyucuya da yazık oluyor gibi. Bu arada dediğim gibi Özer ilk kez oyuna girdi. Çok istekli ve arzuluydu. Git gide daha iyi olacaktır. Kazım bu sene çok başka. Keita ve Kazım sağ kanadın yıldızları bu sene. Nazar değmesin. Lugano ve Bilica maçın en kötüleri sanırım. Guiza da kötüleşmeye başladı. İki Kadıköy maçında hayata dönmesi şart. Lugano'ya da sanırım bir gol lazım. Ne de olsa bir forvet oyuncusunun açılması için gol atması şart!

Marquinhos

Kargalar




Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Mustafa Denizli'nin "İçimizdeki İrlandalılar" dan sonra en sert ayar vermesi oldu hepimize. Hepimize diyorum çünkü Mustafa Denizli okumasa da biz de burada zaman zaman Beşiktaş'ı eleştiriyoruz. Ama iddaimız hiç bir zaman futbolu Mustafa Denizli'den iyi biliyoruz demek değil, ki zaten öyle bir iddiamız olsa ev yakın alırlar "Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları" hastanesine götürürler. Hatta kaç kere Mustafa Denizli olsun, Frank Rijkaard olsun, böyle isimleri eleştirmeye çekindiğimi ve sadece kendi adımıza düşüncelerimizi söylediğimizi belirttik. Ama hocaya hak veriyorum. Bu medya için biraz başarılı olanı ,ilk tökezlemesinde yerin dibine geçirme adeti fazlasıyla var. Zamanında bunu Fatih Terim'e yaptılar, Şenol Güneş'e neler neler yaptılar, Bülent Uygun'a, Ertuğrul Sağlam'a, Ersun Yanal'a , kimlere kimlere biraz başarılı olunca, biraz yükselince neler yaptıklarını biliyoruz. Bu ülkede insanlar "mutlak doğru" ve "mutlak yanlış" diye iki tarafın olmadığını öğrenmeli artık. Bir insanı eleştirirken yaptığı doğruları yok saymaktan vazgeçmeli. Sanırım bu eleştiri kültürü konusunda da özellikle son bir 10 yıl içinde iyice yozlaştık. Ben ilk okula ve orta okula giderken bize "Nurullah Ataç" okuturlardı. Onun da eleştiri ve fikir yazıları olurdu. Şimdikiler ise çok affedersiniz ama "bok" atmayı bir marifet sanıyorlar. Yahu bu ülkede "..... Star" jurisi olarak para kazanan insanlar var. Neyse gene çok dağıldık. Tamam Hoca'ya hak veriyorum, hatta dik durmak adına bu herkese verdiği ayar da hoşuma gitti. Oldum olası politik insanları hiç sevmemişimdir, bundan belki kaybetmişliğim de vardır. Ama bir de düşünüyorum Mustafa Denizli neden bu kadar kızgın olabilir diye. O da farkında yapılan yanlışların. Yahu düşünün Yıldırım Demirören gibi bir başkanla çalışıyorsunuz. Buna rağmen 2 kupa almışsınız. Yıldırım Demirören Beşiktaş'ı çok sevebilir, ama ne kadar kötü yönettiğini herkes biliyor. 12 yaşında bir çoçuk heyecanı ile takım yönetilmez , yönetilmemeli. Şimdi bakıyorum hoca Gökhan'ın gitmesinin ne kadar ciddi bir kayıp olduğunun farkında . Yöneticiler ve bir çok Beşiktaş taraftarı Gökhan'dan kurtulduk derken, Mustafa Hoca takımın yerli bir yedek stopere ne kadar ihtiyacı olduğunun farkında. Bunun ötesinde Hoca sanırım bizim söylediğimiz, ve bu futbol bilgisizliğimiz ile fark edemediğimiz bir çok eksikliğin de farkında ve onu eleştirilmekten daha çok, bu eksikliklere önlem alamaması sıkıyor. Bu sene kim ne derse desin Mustafa Denizli'nin kendiyle bir hesaplaşması var. 0 Şampiyonlar Lig'inin intikamını almak istiyor tarihten. O yüzden her şeyin Şampiyonlar Ligi'yle yükselişe geçeceğini düşünüyorum ben. Ve o zaman bu yükseliş Şampiyonlar Ligi'nde ne kadar işe yarar bilmiyorum ama Lig'e çok olumlu yansıyacağı kesin. Ayrıcı kimse kusura bakmasın bu "3 büyükler" olarak nitelendirdiğimiz takımlar çok kötü sezonları dışında zaten ilk 3'te oluyorlar. O yüzden büyük kargalar ve biz küçük kargalar bir süreliğine susalım derim. Sevgiler Saygılar.

Maradona

Galatasaray Havayolları: İstanbul'dan Anadolu'ya Sabit Fiyat 41 TL



Başlıktaki şaka bir yana 3 lig maçında 11 gol tadından yenmez bir durum oluşturdu daha şimdiden. Gerçi oynadığmız bütün takımlar kötü, hiç biri Galatasaray'a rakip olacak türden değil medyaya göre. Hatta 5. haftadaki Beşiktaş maçından da galip çıkarsak bu sefer Beşiktaş kötü, Galatasaray vasat olacak sanırım. Onları da anlamak lazım tabi ki, eğer Galatasaray bu ilk 3 haftada ve Avrupa Lig'i maçlarında şöyle 2 3 kötü sonuç alsa , ne kadar güzel eleştirirler, Rijkaard ve ekibi başta olmak üzere bütün oluşumu yerle bir ederlerdi. Ne de olsa burası Barcelona değil, ve Barcelona'yı zaten şampiyon yapmak çocuk oyuncağı. Ülkemizde herşey siyah ve beyaz. Ya çok iyi ya çok kötü. Bir iki spor yazarı dışında , düzgün eleştirileri sadece bloglarda bulmak çok güzel. Sadece bloglar hem iyi yanları hemde kötü yanlarını söyleyebiliyor takımlarının. Hem taraftar, hem de mantıklı olunabileceğini gösteriyorlar. (ki bunların arasında henüz kendimizi göremiyoruz. Öyle bloglar var ki bize daha ne kadar yolun başında olduğumuzu gösteriyorlar.) Neyse bu küçük medya veryansınından sonra gelelim maça.

Maçtan önce ilk ciddi sınavımız olabilir demiştim. Ne de olsa Kayserispor bu ligin en az gol yiyen takımlarından birisi ve Kayserispor'a 4 gol atmak başlı başına önemli bence. Maça iki takım da hareketli başladı. Zaten Kayseri'nin çift forvet ile sahaya çıkması maçın zevkli geçeceğinin göstergesiydi. İlk 5 dakikadan sonra gene ayağa paslar ile topu koşturmaya başladı Galatasaray. Galatasaray pas yaptıkça Kayserispor sertleşmeye başladı. Açıkçası hakem kartlarını daha erken ve yerinde kullanabilirdi. Sonra gene bir duran toptan gol geldi ki, Sabri kullandı duran topu, Arda çok klas bir şekilde topu içeri çevirdi ve Baros top ile kaleci arasına ayağını güzel soktu. Sabah erken uyanacağım için yorumları dinleyemedim ama belki diyorum golden bir adım önce Baros faul yapmış olabilir defans oyuncusuna. Sonra bir adam paylaşımı hatasından Kayseri golü attı. Servet Makakula'yı kaçırdı. Sonra aynı Makakula olmayan bir korner sonucunda kendi kalesine bir gol attı. Neden ne nasıl yaptı bilmiyorum ama güzel bir koşu ile geldi ve attı golü. O orada olmasa top kalecide kalacaktı zaten. Oyun olarak değil ama fiziksel açıdan Kayseri bizi ilk yarıda çok zorladı. Hem sert hem de diri bir ekip. İkinci yarıda ise Keita - Elano değişikliği geldi, ve Elano rakibin direncini kıran golü attı. Böyle güzel bir sol ayak golü görmeyeli çok olmuştu. Elano sanırım bu sefer olacak. O aradığımız top tekniği yüksek adamı bulduk sanırım. Bir kere kendisinin hedefleri olması çok önemli. Sırf bu hedeflerine ulaşmak için bile oynasa , bize faydası büyük olur. Ve son gol, Arda Baros'a al da at dedi. Arda Baros uyumu git gide artıyor, bu da çok sevindirici bir durum. Ayrıca 2 önemli değişiklik oldu maç içinde. Hakan Balta sakatlandı ve yerine Uğur girdi. Bu Uğur'un bu sezonki 2. sol bek oynayışı ve müdafada hiç sırıtmıyor. Hücümda ise ters ayaklı olduğundan bir iki pozisyonda zorlandı ama ona da alışır. Bir de paf takımdan kalma bir stoperlik durumu var ki Uğur'un , defansın kurtarıcısı olur bu sene bence. Son değişiklikte Topal ve Ayhan değişikliğiydi. Talin maçında Topal - Sarp değişmişti. Belki bu maç Topal Sarp birlikte ne yapar onu görmek istedi Frank Rijkaard. Ayhan'ın yaşı ve oynayacağımız 50'ye yakın maç düşünüldüğünde zaman zaman Topal ve Sarp'ı ikili görebiliriz sanırım. Bu hafta teker teker her futbolcuyu yazmayacağım, çünkü tekrar gibi olacak. Sadece öne çıkan bir iki ismi yazmak yeterli olur sanırım. Sabri için bu satırları yazmak bir hayaldi sanki, ama hakkını vermek gerekir, dün 70 75 dakika çok iyi bir Sabri vardı. 2 kademeye girdi, atağa destek oldu, Keita ile daha uyumluydu ve hakem ile hiç konuşmadı. Bunlar birleşince Sabri tadından yenmedi dün. Keita ise ilk yarıda gene çok iyiydi. Neden çıktı anlamadım, ama sanırım kondisyon engeline takıldı. Malum teknik ekip, her oyuncudan maksimum verim almak için, dengeli kullanıyor onları. Gerçi Keita için Devid'den kötü diyorlar, gülümsüyorum sadece ve bekleyelim görelim diyorum. Ve maçın yıldızı Sarp. Bir iki pas hatası dışında , o kadar güzel oynadı ki, doyamadım izlemeye. Bunu son kez yazıyorum burada, geçen sene Kasım ya da Aralık gibi, Marquinhos'a demiştim Sarp'ı alan takım toparlanır diye, hatta bunu takiben Sarp Fener dedikoduları çıkmıştı. Sarp bu teknik ekiple birlikte oyun tarzını da geliştirmeye başladı. Defansa yardım ediyor, atak oyuncularının arkasını topluyor ve alan bulunca çekinmeden ileri gidiyor. Hepsinden önemlisi, uyum sorunu yaşamıyor. Gerçi daha orta alanda çarpışacağı kimse çıkmadı karşısına, belki daha net yorumlar için Fink ve Ernst ile karşılaşmasını beklemek lazım. Ayrıca takıma baktığımızda 3 1 ile maç rahatladıktan sonra takımın 4. golü araması ,geçen 2 sezonla aramızdaki en büyük fark. Peki hiç mi kötü tarafımız yok. Defansın göbeğini hala göremedik, zor bir maçta etkili forvet hattına karşı ne yaparlar soru işareti. Skorlarımız çok iyi ama bence takım normal olarak hala yüzde 50 yüzde 55 ile oynuyor ki sezon başı için normal olan bu. Pas trafiği gelişiyor ama ideal seviye için daha yol var. Ama bu eksikliklere rağmen işin en güzel tarafı bunlar antreman ve zaman ile aşılabilecek eksikler.

Kayseri ile ilgili bir paragraf yazmak gerek kısa da olsa. Sezon başında takımları yazarken, Kayseri bu sene tam bir Tolunay Kafkas takımı olacak demiştik, öyle de olmuş. Nasıl ki Tolunay futbolcuyken, hem sert hem de çok itiraz eden bir oyuncuydu , takımı da ona benzemiş. Sağ bekteki Mehmet neden sağ bekte mahkum anlamak zor. Aydın'a bir paragraf açmak lazım. Bence Süper Lig'in en yetenekli 5 yerli stoperinden birisi. Ne zaman bir büyük takım transfer eder bilmiyorum ama mesela seneye Emre Aşık'ın yerine güzel bir alternatif olur. Bu arada Kayseri 3 maç daha 3 puan alamazsa Tolunay Kafkas ile yollar ayrılır bence. Sevgiler Saygılar

Maradona