3 Nisan 2010 Cumartesi

Güzel Futbola Karşı Chelsea


Yıllardır İngiltere'nin "Big Four"ları içinde Arsenal ve Chelsea' ya karşı olumlu bir şeyler hissedemedim. Yani tamam, Arsene Wenger' in yaptıklarını alkışlamamak elde değil, ama sevgi namına bir şey uyandırmadı içinde. Chelsea' ye ise bir aralar düşmanlık boyutunda uzaktım. Ama bu uzak kalışım, Joe Cole gibi bir yeteneği görmeme engel değil. Tanklardan kurulu bir takım Chelsea. Özellikle kadrolarındaki dm ve cmler o kadar düz oyunculardan kurulu ki bazen maçlarını izlemek azap oluyor. Onlara karşı bütün bu sevgisizliğime rağmen, geleceğin futbol anlayışında onlarında etkisi olacak. Bir tarafta Barcelona ve Arsenal gibi güzel futbolun doruğunu yaşayan takımlar olacak, diğer tarafta ise bunları bozabilen takımlar. En yakın ve çarpıcı örneklerden biri için, geçen sene yarı finali hatırlayın. Londra' da 90 dakika Barcelona'yı bozmayı başardılar. Bugünde buna benzer bir şekilde başladılar.

Maçı iki bölüme ayırmak lazım. İlk 30 dakika ve son 60 dakika olarak. İlk 30 dakikada, topsuz oyunda o kadar başarılılarda ki, ManU'nun düzgün bir atak yapmasına izin vermediler. Lampard, önderliğinde takım savunmasının organizasyonu kusursuzdu. Birde hızlı ataktan bir gol buldular. Golde Cole'un ustalığı ona bir kez daha hayran olmamı sağladı. Her şey Chelsea'nin istediği gibi gidiyordu. Sonra ManU yavaş yavaş Rooney olmadan oynamaya alıştı. İlk 30 dakika Chelsea %69 top ile oynarken, bu oran 30 ila 45 arasında % 54'e kadar geriledi. İkinci yarıda ise top ile daha fazla oynayan taraf ManU oldu. Ama sadece Chelsea'nin izin verdiği yerlerde oynayabiliyorlardı. Ancelotti, yaptığı değişiklikler ile tamamen hızlı hucüma uygun bir yapıya getirdi. (İleride top tutan Drogba ve hızlı topcu Kalou).

Tabi ki Sir Alex Ferguson' da maç boyu, gerek saha içinde diziliş ile oynayarak, gerek oyuncu değişiklikleri ile maçı kazanmak için her şeyi denedi. Ama olmadı. Golün ofsayt olması bence çok önemli değil. Çünkü maçı kazanmayı hak eden taraf zaten Chelsea idi.

Hiç sevmediğim bir takım, bu da yetmezmiş gibi hiç sevmediğim şekilde oynuyor Chelsea. Ama yaptıkları işi çok iyi yapıyorlar. Özellik ile diğer 3 büyük ile ve Avrupa'da top oynamayı seven takımlar ile yaptıkları maçlarda, bu taktikleri işe yarıyor. Umarım onların bu tatsız sistemi az takım örnek alır. Yoksa bu makyavelist futbolu izlerken sıkılacağımız günler bizi bekler.


Maradona

2 Nisan 2010 Cuma

Dünya Basketbol Şampiyonası Tanıtım Videosu



Dünya basketbol şampiyonası bu yaz Türkiye'de herkesin haberi vardır. Poster olarak önceden gördüğümüz görsellerin şimdi de videosu yayınlanmış. İyi olmuş bence. Tek takıldığım Gasol'un yerde sürünmesi o olmasaydı güzel olurdu sanki.

Turnuva tek maç biletleri satışı haziran ortasında başlayacakmış. Önceden satışa sunulan çok maçlı biletler yani yarı final- final gibi beraber alınan biletler tükenmiş. İzlemek isteyip bilet alamayanlar haziran'ı beklemek zorunda.

Bu arada müziğin ismi  Giant Get-Together izleyin gaza gelin !

Saygılar.

29 Mart 2010 Pazartesi

Galatasaray'da Ne Olmuyor?

Frank Rijkaard uçaktan indiğinden beri güzel hayaller kuruyoruz. 2 senede 4 hoca değiştirerek tarihi rekorumuzu kırmıştık. Bu kara günleri ancak böyle bir teknik direktör unutmamızı sağlayabilirdi. Bu yolda anahtar kelime ise sabırdı. Sezona fena olmayan bir şekilde başladık. Önce çerez boyutunda takımları yenerek Avrupa Ligi'nde gruplara kaldık. Ligde 8 galibiyet aldık. Bu sırada Avrupa' da deplasmanda Pana' yı yenerek cidden umutlandık. Takımımızın belli bir karakteri vardı. En kaba tabir ile, leblebi gibi gol atıyorduk, ama takım savunmasında inanılmaz bir zaaf vardı. Önce Ankaragücü maçı, ardından Fenerbahçe maçlarında 3'er gol yedik. Bu sonuçlarla en çok ihtiyacımız olan şeyi, Frank Rijkaard kimliğinin takıma yansımasını kaybetmeye başladık.

Frank Rijkaard hayatı boyunca kazandığı bütün başarıları 4 3 3 ve total futbol ile kazanmış birisi. Her takımına, güzel oyun ve bir futbol zekası veriyor. Fakat bu maçlardan sonra, takımın yetersiz orta sahasını toparlamak umudu ile, saha içinde değişiklikler yapmaya başladı. Peki ne değişti? Görüntüde daha az keyif veren bir takım olduk. Defansif önlemler artmış, üretkenlik yerlerde sürünüyordu. Gazetelerde okumaktan büyük keyif aldığım usta bazı isimler bile durumu böyle tarif ediyordu. Peki bu arttılırmış defansif gücün rakamlara yansıması neydi? Galatasaray ligde ilk 10 haftada 26 gol atıp, 15 gol yedi. Sonraki 17 haftada ise 25 gol atıp, 13 gol yedi. Bu rakamlar da aslında durumu destekliyor. Ama bu rakamlar bize puan getirmedi. İlk 10 haftada, 22 puan, yani maç başına 2.2 puan aldık. Sonraki 17 haftada ise 31 maçta 17 puan yani maç başına 1.82 puan aldık. Demek ki, yediğimiz gol sayısı azalsa da, atamadığımız gollerden dolayı puanları kaybediyorduk.

Bütün bu sayısal değerlerin ötesinde kişiliksiz bir futbol ortaya koyduk sürekli olarak. Hiç bir büyük maçı kazanamadık. Topal, Barış, Sarp ve Ayhan 4' lüsünün güzel futbol izlemeyi seven benim gibi taraftarlara yaptığı işkenceyi seyrettik. Söz konusu isim Frank Rijkaard olduğu için, sürekli olarak kendimi frenliyorum. Kendisine verilen orta sahanın kalitesizliği de düşünülünce ona da kızamıyorum. Ama sanırım bazı şeyleri az yapıyor. Mesela takıma bütün ataklarda top Elano' ya bir kez değecek dese keşke. Belki dünkü maçta olduğu gibi, Caner sorumsuz bir şut çekeceğine, Elano'ya pas verirdi. Keita' ya "az artistlik yap, burada kimse sana Oscar vermez" dese keşke. Hatta kimsenin yapmadığını yapsa ve geçen haftaki rezaletten sonra Keita'ya ceza verseydi. Çünkü bunu o yaparsa anlamlı olur. Hadi bu hayal ürünü fikirleri geçtim. Bütün hayatı güzel futbolun içinde geçen bir insan, 3 puan için değiştirmesin her şeyi. Ama sanırım, o farkında değil Galatasaray'ın gerçek sahibi taraftarın ona karşı ne kadar hoş görülü olacağının.

Belki yönetim ve medya baskı yapacak, ama tribünlerde hiç bir zaman "Rijkaard İstifa" denmeyecek. Tabi cebine para koyularak bağırtılanları saymıyorum. Ama dün yapılan basın toplantısından sonra umutlandım. Geçen haftaki "Servet' i niye oynatmam gerek?" çıkışından sonra, genel olarak saha içindeki futbolcuların beyinlerini fazla kullanmadığını söyledi. Futbolcusunu ateşe atmadan, bu kadar düzgün eleştiren bir teknik direktörü özlemiştim.

Bu sezon mucizeler demeti olmaz ise, değil şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi bileti bile çok zor. Ama Frank Rijkaard'ı sabırla beklemekten başka yapılcak bir şey yok. Çünkü bu sene hem sezonu erken açtık, hem de takıma yeni bir sistem geldi. Eğer seneye Kasım ayı başıyla birlikte takım hala sistemsiz bir oyun oynuyorsa, ben de artık sabrımı tüketirim. Ama inatla ve sabırla bu güzel teknik ekibin işleri yoluna sokacağı günleri bekliyorum. Çünkü Frank Rijkaard ile 4. olmak, Kalli ve Adnan Sezgin ile 1. olmaktan daha önemli benim için.

Maradona

Derbide Fenerbahçe

Bir haftalığına Ayvalık'a gittim. Temiz hava müthiş manzaralar ve lezzet dolu bir yolculuk bünyeme nasıl iyi geldi anlatamam. Maradona da sağolsun blogu iyi idare etmiş. Zaten kendisi şu an senior yazarımız :)

Neyse pazar günü dönüş yolunda saat 17.00 gibi Ntv Radyo'yu dinliyorum. Bütün stüdyo Beşiktaşlı ve Galatasaraylılarla dolmuş. Burcu Esmersoy derbi havasına girmiş. 3-0 Galatasaray alır diyor. Hayko Cepkin Fener'e tabii ki şans tanımıyor. Sergen deseniz öyle bir ihtimal dahi görmüyor. Köşede yazık iki üç Fenerli otumuş programın sonunda skor tahmini bile yapmadılar. Onlar da programın havasına katılmış sanırım ve en sonunda Galatasaray'ı yenemeyeceklerini anladılar. Program reklamdan bir dönüyor, Galatasaray tezahüratları inliyor arabada. Bu nasıl derbi programıdır anlayamadım. Ntv'de sanırım %100 Futbol dışında ekranda Fenerli gözükmesini istemiyorlar. Loran ve Emek Ege de olmasa Rıdvan'dan başka Fenerli yok.

Halbuki en azından şu blogu takip edenler Maradona'dan Galatasaray'ın oyunu hakkında azıcık bilgi sahibi olurlardı. Geçen hafta izledim ben de en son olarak Galatasaray'ı. Oyunları gerçekten kötüydü. İyi bir defens ve iyi bir forvet hatları var. Fakat ikisinin bağlantısını kuracak adamı bir sezondur arıyorlar ve bulamıyorlar. Sami Yen'de bile keyifsiz oynuyorlar. En azından bu bilgiler ışığında ben bir beraberlik bekleyerek oturdum televizyonun karşısına tüm NtvSpor ailesinden farklı olarak. Sanırım Ntv'de de sadece Rıdvan ümitli bir şekilde oturmuştur televizyon karşısına.

Maç ise beklenenin dışında başladı. Fener 3-4 senedir oynayabildiği en güzel oyunu oynadı. Rakibi uzun topla değil pasla uyutma taktiğini bir iki pozisyon hariç çok güzel uyguladılar. Bir de şansa gol bulundu ve galibiyetle döndüler Kadıköy'e. Yeniden potaya soktu bu gol Fener'i. Galatasaray ise moral bozukluğu yaşamazsa şampiyonluk şansı devam edenlerden.

Galatasaray'da bir gaz sorunu da vardı dün. Seyirci Maradona'nın da dediği gibi derbide son yarım saat kaleciyi yuhalayarak bir ilke imza attı. Halbuki tek ihtiyaç sahaya gazı vermekti. Uğraşan, didinen bir Keita vardı. Bir de Arda girince biraz hareketlenir dedim tribün ama yine de ses yoktu. Anlayamadım. Topal ve Elano'nun da etkisiz oyunları var. Maradona Elano'nun yeteri kadar yardım alamadığını bir sezondur anlatıyor. Bugün Uğur Meleke de bahsetmiş. Bir pozisyonda Caner Elano'yu görüyor ama pas atmak yerine daan duuun kaleyi deniyor. Bu da dünkü tabloyu anlatıyor Galatasaray için.

Fener'de ise mücadele yine ön plandaydı. Ayrıca yukarıda bahsettiğim uyutucu oyun da olunca zaten beraberlik alınabiliyor. Lugano ve Bilica da bozulmazsa gol de yemiyor takım. Hakikaten yürekten oynuyorlar. Alex'i çok beğendim dün. Çok iyi top saklıyor. Neredeyse hiç kaptırmadı topu. Çok güzel yerlere açtı oyunu.

Günün sonunda 3 puan Fener'e gidiyordu. Maçın hakkı bana sorsanız beraberlikti. Maç öncesi de beraberliğe oynardım. Burcu Esmersoy'a ve Sergen'e birazcık üzüldüm o kadar. Neyse onlar da derbiyi unutsunlar, önümüzdeki Fener maçlarına baksınlar.

Şampiyonluk bence hala zor. Fener takımı büyük takımları çözebiliyor fakat küçük takımlarda zorlanıyorlar. Emre'nin takıma dönmesi gerek. Küçük takımlara olan gol sorununu çözmesi gerek Fener'in. Daum bu sorunu çözebilirse bir şekilde Şampiyonlar Ligi'ne bilet alınabilir. Fakat gerçekçi olmak lazım. Beşiktaş ve Bursa'nın şampiyonluk şansları daha fazla. Herkese lig sonuna kadar başarılar.

Not: Zafer Alagöz Fener 1-0 alır demiş programda. En iyi tahmin ondan gelmiş. Alkışlar, alkışlar...

Marquinhos

28 Mart 2010 Pazar

Galatasaray 0 - Fenerbahçe 1 (Tribün Faciası)

Fenerbahçe' yi tebrik ediyorum. Akıllı oynadılar, belki zaman zaman sıkıcı oynadılar, Volkan ve Bilica zaman zaman tepki çekecek hareketler yaptılar. Ama yaptıkları hiç bir şey belli bir dozun üzerinde değildi. Bu maç içinde de böyleydi. Bu maçta teknik analiz yapmayacağım. Ondan önemlisi, tribünde yaşananları anlatmak istiyorum.

Maçtan önce Eski Açık tribünde açılan pankart mükemmeldi. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Fakat taraftarın durumu içler acısı. Maçtan önce sokaklar bağırdıklarının yarısını maçta bağırmıyor Galatasaray seyircisi. Beşiktaş, Fenerbahçe, Bursa ve Galatasaray taraftarları arasında, sahada oynanan maça en az hayrı dokunan seyirci. Böyle değil 25 Milyon !!! 250 Milyon taraftar olsa hikaye.

Maçtan önce doğal olarak her takım taraftarı gibi, kendimizi gaza getirmek için bağırdık çağırdık. Ama özellikle 2. yarı Eksi Açık ve Kapalı sustu. Fenerbahçe taraftarı takımına sesini duyurdu ve onlar buna izin verdi. Garibim Yeni Açık ıslıklıyor, onlar ise izliyor. Sonra maç bitiyor, sahaya koltuk atıyor iki üç akıllı. Sanıyorlar ki, büyük iş başardılar.

Maç oynanırken ise , süper zekanın birisi, Alex'i vuruyor. Tribünün yarısı buna seviniyor, yarısı sevinenin üzerine yürüyor. Yapacakları uygunsuz işte bile organize değiller. Sonra Kadıköy'de şölye oldu, böyle oldu diye ağlıyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın ben demiyorum ki ellerinde ne varsa atsınlar sahaya. Ama Fenerbahçe futbolcusu Ali Samiyen'e çıktığını hissetmedi maç boyu.

Tribünün bugünlere gelmesinde bazı eski yöneticilerin payı büyük. Şimdi eserlerinle övünsünler.
Buradan maç çıkışındaki aptala seslenmek istiyorum. Yeni Açık'a gene turistler gelmiş. 20 kişiye yakın bir kafile, birisi maçtan sonra Fenerbahçe atkısı satın aldı. Kendi halinde yürürken adamın üzerine saldırdılar, bıraksın diye atkıyı. Ancak elinizden gelen bu.

Biraz maç ile ilgili bir şey söyleyeyim. Ben artık 18 :50 gibi Lig Tv' yi açarım. Kadroda Topal ,Sarp, Ayhan ve Barış'tan iki tanesi ilk 11 ise izlemem maçları. Yeter.

Şimdi gene masallar başlayacak seneye. Bu sezon alacağımız Uefa bileti ile. Önce dandik ötesi takımlara bol gollü galibiyetler. Ardından gruplardan çıkmak. Aralık sonu ocak başı gibi "2000" ruhu hortlatılacak. Ardından gene hüsran. Bu masalı 2 sezondur bize anlatan büyük başkan!! umarım kendisine yeni masallar bulur.


MARADONA