27 Mart 2010 Cumartesi

Beşiktaş'ta Bir İlk


Beşiktaş bu sezon ilk kez, geriye düştüğü bir maçı kazandı. Bu başlı başına bir olay bu sezon için. Bitime 7 hafta kaldı. Mustafa Denizli, geçen sene yaptığı kehaneti 4 hafta erteledi. Bu sezon hedef 30. hafta ve Beşiktaş, Mustafa Denizli liderliğinde bir şeylere ortak olmanın başlangıcında. Ve bu hafta geçen hafta yitirilen 2 puanın ne kadar kritik olduğu iyice dank etti herkese. Ne attığı gol sayısı, ne kadro istikrarsızlığı (son 3-4 hafta hariç) şampiyonluğa giden bir takımda olması gerektiği gibi değil. Ama Mustafa Denizli' nin en iyi bildiği şey, bir takımı şampiyon yapmak. Belki uzun süreli planlar yapmıyor, geçen sene sıklıkla yaşadığı yabancı sayısı problemini aşmak için hiç bir hamle yapmıyor transfer sezonunda ama ilk 4 takımın hocaları arasında bu son 7 haftayı en iyi bilen Mustafa Denizli. Tabii ki bütün bu satırların daha anlamlı olması için, haftaya bir 3 puan daha şart. Zaten bu sezon Beşiktaş bir türlü final maçlarından kopamadı. Şu maç giderse lige havlu atar dedik, ama o maçlar bir şekilde geçildi. Havlu düşmedi, şampiyon hala ringde.

Maç ise çok keyifliydi. Kadroları görünce ufak bir şaşkınlık yaşadım. Bu sezonun formsuz (ama bence önümüzdeki sezonun gol kral adayı) Nihat ilk 11'de idi. Buradan hemen maçın sonlarına geçip Serdar Özkan'ın oyuna alınmasına geliyorum. Bu iki tercihi ilk başta anlamadım, sonra şöyle düşündüm. 7 hafta, ve Mustafa Denizli'nin aklında bazı oyuncular ile ilgili soru işaretleri var. Son bir kurtarma sınavı yaptı bugün. Bence Nihat 10 üzerinden 4 buçuk ile geçti, Serdar Özkan ise boş kağıt verdi. Nihat belki ilk 11 düşünülmez ama, her maç en az 20 dakikası var bence Nihat'ın.

Es Es fırtınası ile başladı maç. Beşiktaş belki Nihat'ın ayağından ilk yarıda golü bulmasa maç değişirdi. En azından Rıza Hoca, Mehmet Yılmaz'ı oyundan alabilirdi daha erken. İkinci yarıda ise Beşiktaş oyunu şekillendiren takımdı. Ivesha da golde hatalı olunca Beşiktaş 2. golü buldu. Beşiktaş için şampiyonluk, Es Es için Avrupa bileti hayalleri vardı. Ama maçı daha çok isteyen Beşiktaş maçı kazandı.

Genelde özellikle başka takımları yazarken, futbolculara sert girmiyorum. Ama Koray, son haftaların yıldızı!! olunca saha içinde işçilik yapmayı bırakmış.Çoğu pozisyonda saçma ötesi işler yaptı. Ayağında çok top tutup, pasları isabetsiz ve geç atması kabak tadı verdi.

Şüphesiz bu skor, derbiyi direkt etkileyecek. Beşiktaş puan kaybetse, belki takımlar 1'er puana razı olurdu. Ama artık bir tarafın kazanması lazım. Yarışın bu hale gelmesi keyifli. Kalitesiz ama çekişmeli bir ligimiz olduğu için sevinebiliyoruz en azından.

Maradona

İBB - Bursaspor



Sevgili Hasan, maç uğruna, sınavı varken geldi İstanbul'a. İşte onun yazdıkları.


O sene bu sene olur mu bilemiyorum ama günün birinde mutlaka Şampiyon Olacağız.
O ışığı taraftarımızda görmemek için kör olmak gerekir zaten.
Kolay değil hafta arası Bursa'dan İstanbul'a 30 bin kişiyle gitmek.
Hangi takımın taraftarları bunu yapabilir ki..
Aynı şehrin takımlarının taraftarları 500 kişiyle giderken O Uğursuz Stada biz 30 bin kişi gittik..

Maça gelince kaybetmemiz için çok fazla olumsuzluk vardı bugün..
Mesela İbrahim Öztürk'in dengesizlikleri ile takımı elbet bir gün yakacağını biliyordum o bugün oldu.
İlk golden önce amacını anlayamadığım bir şekilde çalım atmaya kalkışınca kaybettiği top döndü ve kalemizde golü gördük..
Keza haftalardır formda olan bir diğer isim İvankov'un ilk golde yaptığı büyük hatayı da TV'den özetini izleyince farkettim.Kısacası İvankov'un da ara ara hoplayan yan top zaafı da yine bugüne denk geldi..
İlk golde İvankov'un önünü kapatan Hüseyin 2.golde de büyük bir hataya imza attı..
Oysa biz onun hatasız oyununa alışmıştık bile..

Futbol şansı zaten yanımızda değildi, her ikili mücadelede, karambolde her top İBB'li oyuncuların önünde kaldı.TV'den ne kadar göze battı bilimiyorum ama artık bir yerden sonra tribünde kendimi tutamayıp "Hay Ben Böyle Top'un... " diye de parladım bir ara..

Hakemin zaten ne kafası yaşadığını idrak edemedim bir türlü..
Bünyamin Gezer'in tribünlerden etkilenmiyorum tribine girip bizi yakabileceğini konuşmuştuk bir arkadaşla ki korktuğumuz başımıza geldi..
Hemen hemen tüm taktir haklarını rakipten yana kullandı desem çok fazla abartmış olmayacağımı düşünüyorum.
Penaltı pozisyonlarına, sayılmayan golleri geçtim..
Kartlarda kesinlikle standardı sağlayamadı, benzer pozisyonda Turgay'a sarı kartı gösterirken İskender'e herhangi bir şey çalmadı..
Sonra da maçın sonunda Ali Tandoğan'ı atamadı..
O pozisyondan sonra güldüm sadece, insanoğlu insan vicdanını o şekilde rahatlattı demek ki..

Çıkaracağımız çok ders var bu mağlubiyetten.
En basitinden Turgay-İbrahim ikilisinin cezalı duruma düşmesinin ardından Zapo-Batalla'nın 11'e monte edilmesi halinde son haftalara girilirken bize ektra kuvvet katacaktır.
Batalla oynayınca önündeki Sercan-Volkan-Ozan gibi oyuncularımızın da performansı artacaktır.

İlla bir gün yenilecektik, o gün bugün oldu..
Aslında çok da bir şey kaybetmedik.
Sadece ekstra bir avantaj sağlayacaktık, onu biraz erteledik o kadar..
Antalya-Gençlerbirliği-Gaziantep maçlarından 7 puan bile toplarsak Ali Samiyen'e çok ama çok avantajlı gidebileceğimiz düşünüyorum..

**Son olarak Eruğrul Hocam lütfen bu takıma şut çalıştır..

Yazının orjinali

26 Mart 2010 Cuma

İçimden bir şey gelmedi be usta !

Maradona bir maille bu haftanın bir derbi haftası olduğunu hatırlattı hepimize. Haydi çoşalım çoşturalım blogu bu hafta niyetindeydi. Nitekim sürekli bir şeyler yazmak istedim. Belki yazarak aslında futbolumuzun ne kadar güzel olduğunu tekrar görme imkanını zorlayacaktım fakat birden şike operasyonu patlak verdi. Tutuklamalar geldi eski milli futbolcu içeri alındı. İçeri alınan hem de 3 büyük takımımızda oynayan bir futbolcuydu.

Tekrar lanet ettim zaten ülke futbol gündemi bir çok şey ile meşgulken bir de bu mu oldu diye.

Bir türlü derbi havasına giremedik biraz Özhan başkan, biraz hedefsizlik beni konsantre edemedi derbi haftasına, heyecanına. Hedefsizlik derken şampiyonluk hedefi değil artık olmadığımız Avrupa kupasının hedefsizliği.

Hala bir kaç gün var maçın başlamasına. Buraya istatistiki bilgiler yazacaktım geçen haftaki maçlardan alarak. Sonra "derbi bu ne istatistiği yahu vereceğim istatistik yalan olur hiç uğraşmayayım" düşüncesine yenik düştüm. Derbi başkadır havasına girme çabasıdır bu yazdığım ufak yazı. Unutmayalım bu maç bu ülkede yaşayan en büyük iki taraftar topluluğunu ilgilendiren maç. Her ne kadar ligin ilk sırasında İstanbul dışından bir takım olsa da bu maçın heyecanı başkadır. Rengi, havası, her şeyi başkadır.

Bu yazı benim gibi bir türlü derbi havasına giremeyenlere birazcık gaz vermeye çalışan bir yazıdır. Oynanan Bursa maçı belki de bu maçın rengi biraz daha parlatacaktır kim bilir, derbi bu!

Saygılar.

Tanıyabilen Var mı?


Ortadaki çocuk kim? Yeni bir seri olduğu için ipucu da verelim. Son zamanlardaki sorunları nedeniyle basketbolu bırakmıştır.

Cevap:İverson

25 Mart 2010 Perşembe

Şenol Güneş ve Ertuğrul Sağlam

Geçen sene 17 Mayıs günü bir yazı yazmıştım, Matematik ve Futbol. Yazıda kısaca, bazı rakamlara dayanarak Ertuğrul Sağlam'ın geçen sezonda ne kadar büyük işler yaptığına dikkat çekiyordum. Çünkü maç başı puan ortalamasında geçen yılın şampiyon hocası Mustafa Denizli' den öndeydi. O yazının sonu aynen şöyle bitiyor.

" Unutmamak gerek ki Beşiktaş Ertuğ
rul Sağlam ile bu sezon ligde puan kaybı yaşamamıştı. Tabi ki Ertuğrul Sağlam Beşiktaş'ın başında kalsa bu başarıyı sürdürebilir demek zor, ama şu bir gerçek ki gelecek senelerde Türk futbolunun en önde yürüyen hocalarından biri olacak. (Mustafa Denizli geldi , yönetim gitti gibi saptamaları sezon sonu genişce konuşacağız) Umarım Bursa Ertuğrul'a sahip çıkar ve onlar da bir başka devrimi gerçekleştirirler."

Peki nereden çıktı bu konu ? Deli ve hadsiz bir insan değilim, alın size öngörü demek için yazmadım bu yazıyı. Geçen gün gene aklıma bu rakamlar bu ortalamalar takıldı. Onları yaplaşmak istedim sizinle. Yazının sonunda gene bir öngörü var.

Açıklama:


Puan durumu yapılırken, listeye giren teknik direktörler için en az 10 maç takımın başında ve halen takımlarının başında bulunmaları gerekliliği gözetilmiştir. Geçen sezondan aynı takımda devam eden teknik direktörler için iki sezonluk performansları dikkate alınmıştır.




Trabzonspor bu sezon kendi deyimleri ile kupaya odaklandıkları için, belki şu anki durumlarını iyi anlayamıyoruz. Ama Şenol Güneş'in gelişi ile gerçekten çok ciddi bir yükselişe geçtiler. Şu 12 maçta Şenol Güneş, 3 büyüklerin hocalarını geride bıraktı. O yüzden seneye Trabzonspor'un bu lige çok keyif vereceğini öngermek hata olmaz.

Birde zirve yarışındaki takımların durumu için var küçük bir liste. Tabi futbolda bir şeyleri önceden kestirmek mümkün değil. Ama sıklıkla zirve hesapları yapılan şu günlerde, hesaplara bunuda dahil etmekten zarar çıkmaz.




Bursa ve Fener'in hala birer Ankaraspor maçı var. Bu zaten onları yeterince avantajlı konuma getiriyor. Bu hafta sonu bitince, belki elimizde daha net birşeyler olacak. Ya da işler iyice karışacak. Temiz olduğu sürece bütün bu karışıklık keyif veriyor. Herkese iyi eğlenceler

Arkasından Gitseydin Bargnani

  

Ustalara Saygı



Hepimiz onların hikayelerini dinleyerek büyüdük. Babalarımız, dedelerimiz onların sayesinde bu renklere gönül verdi. Onları anmadak olmaz diye düşündük. Tabi ki o kadar çok isim arasından herkesin fotoğrafını bloga koymak beyhude bir çaba olurdu. Galatasaray'dan Metin Oktay ve Turgay Şeren, Fenerbahçe'den ise Letfer ve Can Bartu.

Maradona

24 Mart 2010 Çarşamba

Derbi Videosu



Lİnk

Derbi haftasına girdik malum. Eskilerden birşeyler ararken bu maç öncesi röportaja denk geldim Youtube'da. Videoda sakatlanan adamla röportaj gibi bir sahne var oraya dikkat!

Saygılar.

Derbi Haftası


Son senelerde derbiler çok gerilerek başlıyor. Bunu bazen takımlar yapıyor, bazen bu gerilimden beslenen skor yorumcuları geriyor takımları. Aklımızda bazı şeyler var derbi ile ilgili. Çünkü bu derbi belki de bir milad olabilir. Özhan Başkın'ın centilmenliği biraz yansırsa hepimize daha sakin, daha az kavgalı ve hatta belki bu sefer güzel futbollu bir Galatasaray - Fenerbahçe maçı izleyebiliriz. Biz de o yüzden bu kendimizce eğlendiğimiz blogumuzda bugün ile birlikte derbi havasına giriyoruz. Yukarıda fotoğraf 12.11.1950 tarihinde oynanan Galatasaray Fenerbahçe derbisinden bir kare. Fenerbahçe'nin golünü Lefter, Galatasaray'ın gölünü ise Hikmet atmış. Maça "mühim" denmesi ise o günlerin naifliğini hepimize hatırlatıyor.

Maradona

23 Mart 2010 Salı

Bir centilmenin ardından ...



Twitter'a düştü Özhan Canaydın öldü diye başta yalanlama geldi sonrasında 12 civarından resmi açıklama geldi "Özhan Canaydın pankreas kanserine yenilmişti".

Belki ben de hakkında bir şeyler söyledim zamanında herkes bir şeyler söylemiştir. Bir çok kişi başkanlığını beğenmemiştir ama centilmenliğine laf edecek kadar düşen insan olmamıştı. Bir çok kişinin tahammül edemeyeceği kadar centilmendi hatta. Bir çok Galatasaray taraftarının küfür ettiği anda Aziz Yıldırım'ın elini sıkması fanatikler tarafından linç edilmesine kadar götürecekti işi. 6 senelik başkanlığında 2 şampiyonluk gördü , sürekli mali sorunların çözülmesiyle ilgili çalıştı. Bir çok yerde Ali Aydın'ın hakemliği bırakmasının nedeni olduğundan dolayı pişmanlığını dile getirdi. Saygılarımızı sunmaktan başka yapacak bir şey yok ailesine sabır dilemek dışında. Keşke Telekom Arena'da bir maç seyredebilseydi.

Saygılar.

Bursa Bursa


Aklım bu işlere erip, futbolun geçmişine bakmaya başladığımda, en çok iki şeye üzülüyordum. Babamdan ve komşumuz Sacit Amca'dan dinlediğim yıldızlar gibi yıldızları izleyememiş olmak ve bir diğeri de Trabzonspor gibi bir Anadolu şampiyonu görememek. Allahtan Messi var, bana anlattıkları futbol efsaneleri ayarında işler yapıyor. Tabi daha çok önemli işleri var. Sonuçta kendisi Tanrı ile karşılaştırılıyor. Bakalım ona da bir gün İngiltere' yi yenmek nasip olacak mı ?

Diğeri ise, aslında zaman zaman yaklaştığımız bir durumdu. Ama ilk kez bu kadar başarılı ve bu kadar sempatik bir 5. şampiyonluk adayımız var. Ertuğrul Sağlam, zaman zaman saha kenarında hakemlere ve hata yapan oyuncularına karşı sert davranıyor. Ara sıra medya karşısında konuşmaya gelince geçen sene Bülent Uygun ne yapıyorsa, tam tersini yapıyor ve takım hakkında karşı antipati yaratmıyor. Hal böyle olunca Bursaspor'un bu yürüyüşünü izlerken çok keyif alıyorum.

Artık o kadar çok yazılıp çiziliyor ki Bursaspor hakkında, maçlarını ayrıntılandırmak belki tekrara düşürüyor bizleri. O yüzden dün oynanan maç ile ilgili uzun ahkamlar içeren bir yazı yerine dikkatimi çeken bir iki noktaya değinmek istiyorum.

Manisaspor maçında ne kadar sakin bir takım ve taraftar topluluğu var ise, dün maçı ilk dakikalarda koparmak isteyen bir Bursaspor camiası vardı. Saha içinde oyuncular, tribünde taraftarla çok baskılı başladı maça. Bir ara korktum, çünkü ilk yarı gol bulamasalardı, panik yaşayabilirlerdi. Ama yaptıkları kolay iş değil. Bütün klişeleri ve düzeni bir kez daha yıkmak için geliyorlar.

Ömer Erdoğan, neredeyse her maç bir şekilde yaralanıyor. Ya kafasında ya da suratında yara ile çıkıyor takımdan. Açıkçası Ömer Erdoğan' ı Galatasaray'da iken beğenmezdim. Ama bu sezon biraz Bülent Korkmaz'a benzeyen oyunuyla kendisine hayran bırakıyor.

Sercan adından daha az katkı yaptı bu sezon. Biraz daha toparlarsa kendini zihin olarak, bambaşka yerlere gidebilir. Umarım İstanbul takımlarından birisine transfer olmaz, yolu yurtdışı olur. İstanbul'da Yusuf'un yaptığı hataların tümünü belki de daha fazlasını yapacağı her halinden belli.

Ali Tandoğan ise şu performasının yarısını Beşiktaş'ta oynarken yapsa, çok şey değişirdi hayatında. En merak ettiğim şey bu. Beşiktaş'ta 2 maçta bir kırmızı gören Ali'den bu Ali'ye nasıl geldi? Takımının hücumlarını başlatan, yönlendiren adam. Duran topların tehlikeli ismi...

Bizim Hasan, blogunda bir anket açmış. Bursasporlu oyuncuları yazıp, hangisi olmazzsa olmazı bu takımın diye sormuş. Karar veremedim, çünkü sezon başından beri bu takım maçlarını "11 kişi" kazanıyor. 15, 16 kişilik bir ekip var ve bu ekipte hiç kimse büyük eksiklik olumuyor. Sercan ve Volkan'ın aynı anda sahada olmadığı maçları kazandılar. Batallasız, Ergiçsiz, İvankovsuz maç kazandılar.

Yolları açık olsun. Bundan 20 sene sonra benim de anlatacak bir hikayem olacak. Hepsine teşekkürler.

Maradona

22 Mart 2010 Pazartesi

Trabzonspor 1 - Galatasaray 0


Maça bu sefer sondan başlamak lazım. 90 artı 3' e giriliyor. Galatasaray korner kullanıyor, ben "İnşallah gol atmayız, Trabzonspor' a yazık olur" diyorum. Hadi ben aptal bir adamım, peki korneri kullanınan (sanırım Barış) niçin dünyanın en kötü kornerini kullanıyor ? Aslında maçın özeti bu. Dün saha içinde , özellikle orta saha ve forvet bölgesinde oynayan hiç bir Galatasaraylı futbolcu maçı kazanmak istemiyordu. Zamam zaman umursamaz, bazen tembel, bazen ise aptallardı. Çok özür dilerim, bu güne kadar elimden geldiğince temkinli yorumlar yaptım. Haddimi aşan şeyler söylememeye çalıştım. Ama Barış Özbek sana artık tahamülüm kalmadı.

Yazın bir şirkette "insan kaynakları stajı" yaptım. Zaten daha öncesinde biliyordum böyle bir kanun olduğunu ama bu kadar düzgün uygulandığını düşünmüyordum. Şirketler belli bir çalışan sayısından fazla çalışana sahiplerse, yüzde 1 ile yüzde 3 arasında değişen oranlarda "engelli" personel çalıştırmak zorundalar. Sanırım Barış Özbek' de bizim takımın engellisi. Çünkü başka şekilde , zeka geriliği problemi olan bir insanın Galatasaray gibi bir takımda oynaması mantık ile açıklanamaz. Dün maç boyu, bir tane akıllı pas atılmaz mı? Bir tane top sürme ile pas verme arasındaki zamanlama düzgün kurulamaz mı? Sen seni izlerken yoruldum Barış. Bir de yanında Mustafa Sarp vardı. En azından Mustafa iyi niyetli, kapasitesi 100 ise 105 oynuyor, ama onun 105' de bize yetmiyor.

Gelelim maçın başına. İlk 10 dakikada, Galatsaray daha iyi oynayan taraftı, belki bir gol bulsa, işler değişirdi, ama halamında bazı eksiklikleri olmasa eniştem olurdu. Maçtan önce kadroları görünce , twitterıma "Trabzonspor yüzde 51 kazanır" yazdım. Çünkü mevcut orta sahalara bakınca, Trabzonspor'un daha işler bir yapısı var. Bir tarafta Coleman, Ceyhun ve Selçuk, diğer tarafta ise Barış, Sarp ve Elano. Ceyhun ve Selçuk, Barış ve Sarp' dan daha iyi oldukları için, Trabzonspor, 10 ila 90. dakikalar arasında maçı domine etti.

Tamam, başka gol pozisyonları bulduk, Emre Güngör'ün golde hatası çok büyük (Neill'ı unutmamak lazım) ama dün Galatasaray şampiyon olmak istiyen bir takım gibi oynamadı. Bu duruma 3 büyükler ile yaptığı son 11 maçın hiç birini kazanamayan Tranzonspor'un hırsı eklenince böyle güzel bir maç oldu. Biz kaybettik, Trabzonspor ise ligden daha çok önem verdiği kupa maçı öncesi yüzleri güldürecek bir maç kazandı.

Keita !!

İyi yaptığı işleri anlatmaya gerek yok. Fakat kendisinin zaman zaman rakip tribünler ile oynamayı seven bir yapısı var. Dün bu yapısı ile kendisinden soğuttu beni. Büyük yetenek olabilir ama küçük beyni olan bir futbolcu sanırım. Saha da bu kadar iki yüzlü olmaya ne gerek var ? Dün bana Otto Baric'i hatırlattın. Ne olur saha içinde sadece futbol oyna.

Elano

Ben futboldan anlamıyorum. İlk yarıda 2, ikinci yarının ilk 5 dakikasında ise 1 tane Fm tabiri ile "Killer Ball" attı defansın arkasına. Sonra Baros girerken oyundan, Elano çıktı. Yabancı sınırlamasının farkındayım ben, fakat ilk yarı tribünle uğraşmaktan başka işi olmayan bir Keita' a niçin maçtan çıkarılmaz da, Elano çıkarılır.

Keita Sabri

Maçla ilgili anlayamadığım bir diğer nokta ise , en işler parçamız olan Sabri ve Keita ikilisini niçin bozduğu Frank Rijkaard'ın. Sanırım, Serkan daha sert ve sağlam diye, onun başına Keita'yı verdi Frank Rijkaard. Ama düşünüyorum Cale'nin oynadığı kanatta Keita ve Sabri olsa maç farklı olur muydu? Buna cevap vermek çok zor.

Frank Rijkaard ve Neeskens

Çok sevgili teknik heyetimiz, inanın size üzülüyorum. Özellikle o hafta basın toplantısına hanginiz çıkarsanız, ona daha çok üzülüyorum. Bu kadar aptal ve tekrar sorular ile uğraşmak yorucu olsa gerek. Gerkeçten çok özür dilerim, ülkenim salakları adına sizden.

Sonuç olarak çok önemli bir 3 puan gitti. Olsun, başımızda bu teknik ekip var iken giden şampiyonluk olsun (Şampiyonlar Ligi olmasın). Ama takımın kronikleşmiş bazı sıkıntıları var. Bunlarda en ufak bir ilerleme, en azından istikrarlı çözüm olmaması düşündürüyor sadece. 8 maç 24 puan var. Hala herşey olabilir. Umudum pek yok. Ama sabrım çok var. Trabzonspor'a teşekkürler, dün oyunu çirkinleştirmeden güzel bir top oynadılar. Umarım kupada yolları açık olur.

Not: Haftasonu Kasımpaşa Beşiktaş, Fenerbahçe Gaziantep, Manu Liverpool, Zaragoza - MESSİ ve Real Mardi maçlarını izledim. Belki toptan bir izlenim yazısı 24 saat içinde olur blogda. Çok yoruluyorum bu aralar, okul ve kurs 7 gün erken uyanmak. Özür dilerim.

Maradona