26 Şubat 2010 Cuma

Panik Futbolu 1 - Antalyaspor 1

Maç çok hızlı başladı. İki takımda eveleyip gevelemeden oynuyordu. Bir korner atışı sonuçunda Burak çok güzel bir kafa vuruşu ile golü attı. Erken gelen golle Antalyaspor biraz boçalasa da , toparlanıp ne olumlu futbol sergilemeye çalıştılar. Veysel kendinden beklenmiyecek bir pas verdi Necati'ye, Necati de ceza sahası dışından düzgün bir şutla topu ağlarla kavuşturdu. Golde Necati'nin vuruşu kusursuzdu, fakat Trabzon takımı öyle rahat bir pozisyonda niçin adam paylaşımında hata yaptı anlamak zor.

15. dakikada maç 1-1 oldu. İlk yarının geri kalan kısmında Trabzonspor üstün olan taraftı. Alanzinho ve Engin'in servisleri ile topu Umutla buluşturmayı denediler. Ayrıca iki bek Serkan ve Cale sık sık atağa katıldı. Umut , Yalçın ve Orhan'ın arasında çok yalnız kaldı. Durum böyle olunca ilk yarıda oyunu kontrol etmesine rağmen, net pozisyon bulmakta zorlandı Trabzonspor.
İlk yarıda 40. dakikaya kadar çok akıcı bir maç var. Fakat son 5 dakika yapılan fualler ile oyun çok durdu.

İkinci yarının ilk 10 dakikasını seyredemedim. 56 ila 75. dakikalar arasında Trabzonspor gene üstün olan taraftı. Antalya ise dirençli oynuyordu fakat ileri gitmekte zorlanıyordu. Fakat 75. dakikadan sonra Selçuk'un oyundan çıkmasıyla panik oyunu başladı Trabzon'da. Çift forvet Umut ve Teo'ya sürekli top şişirdiler geriden. Tecrübeli müdafası ile bu atakları savuşturmak da zorlanmadı Antalyaspor. Hatta kestiği toplar ile hızlı hücum şansı yakaladılar. Bunların birinde Ertuğrul saçmalayınca güzelim atak çöpe gitti.

75 ile 90. dakikalar arasında daha sakin olmalıydı Trabzonspor. Kimse onlardan şu anda şampiyonluk beklemiyor. İlk 75 dakika da yaptıkları gibi paslı oyuna devam etmeleri gerekiyordu. Burda biraz da Umut Bulut' dan bahsetmek istiyorum. Son haftaların formda ismiydi Umut ama 2 haftadır gene suskun. Zaten Umut'un en büyük problemi bu bence. Performansını ne maçın geneline yayabiliyor, ne de sezonun. Trabzonspor önümüzde ki sezon gerçekten sezon boyu şampiyonluk yarışı içinde olmak istiyorsa, Umut Bulut bu takımın ancak yedek forveti olabilir. Hiç kimse çok koşuyor diye futbolcu olmamalı, hele golcü hiç olmamalı.

Bu hafta içi Trabzon yerel medyasını takip etmeye çalışacağım. 2 haftadır puan kaybı var. Bakalım ne kadar soğuk kanlı durabilcekler. İzlenimlerimi paylaşırım gene. Sevgiler Saygılar

Maradona

Aday Kadro Tercihleri

Kaleciler
Volkan Demirel (Fenerbahçe) , Onur Kıvrak (Trabzonspor)
Defans
Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu (Galatasaray), Emre Güngör (Galatasaray), Servet Çetin (Galatasaray), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor), Giray Kaçar (Trabzonspor), Caner Erkin (Galatasaray), Çağlar Birinci (Denizlispor)
Orta Saha
Hamit Altıntop (Bayern Münih), Volkan Şen (Bursaspor), Mehmet Aurelio (Real Betis), Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Nuri Şahin (Dortmund), Arda Turan (Galatasaray), Necip Uysal (Beşiktaş) Ozan İpek (Bursaspor)
Forvet
Tuncay Şanlı (Stoke City), Halil Altıntop (E.Frankfurt), Mevlüt Erdinç (Paris Saint German), Kazım Kazım (Toulouse)


Yapacağımız maç malum hazırlık maçı. Takımın başında Oğuz Çetin olacak. Zaten Hiddink'in Ağustos ayında resmi olarak iş başı yapacağını ve doğal olarak henüz ligimizi yeteri kadar tanımadığını düşünürsek, bu kadroyu Oğuz Çetin ve Engin İpekoğlu'nun yaptığını söyleyebiliriz. Ben gereksiz ötesi Fatih Tekke , Gökdeniz Karadeniz ve Yıldıray konusuna girmek istemiyorum. Zaten Hiddink Rusya'dan Tekke ve Gökdeniz'i yeteri kadar tanıyordur. İleride bir tercihi olup olmayacağını göreceğiz. Benim takıldığım nokta farklı.

Sağ bek adayları ile başlayalım isterseniz. Gökhan yorgun ve Sabri uzun bir süredir sakat. Ayrıca bu iki ismin Milli forma ile neler yapabileceğine defalarca şahit olduk. Tamam anlıyorum bir ekip, bir omurga oluşturmak zorundayız, Bursaspor'dan Ali Tandoğan denenemez miydi? Ali bu sezon üst düzey oynuyor. Yaptığı ortalar bir diğer artısı.

Stoperler de ise gene Kayserispor'dan Aydın'ın olmaması garip. Son 2 3 sezondur ligin en iyi yerli savunma oyuncularından bir tanesi kendisi. Bu maçlarda kendisini denememek garip. Ayrıca Toraman'ın çağrılmaması da garip. Demek ki eski defterler kapanmamış bir şekilde yola devam ediyor Oğuz Çetin.

Orta saha için Kayseri'den Abdullah ve Trabzonspor'dan Selçuk'un olmaması garip geldi bana. En sorunlu bölgemiz yıllardır orta sahanın göbeği bence. Emre tamam, ama Aurello eskisi gibi değil, Nuri ise bir türlü hakettiği formayı düzenli olarak alamıyor.

Forvetler için ise söylenecek pek bir şey yok. Semih belki olabilirdi, ya da Gökhan ama ikisinin de formda olduğunu söyleyemeyiz. Netaci Ateş son haftalar da çok formda ama sanırım Oğuz Çetin birilerinin kara listesinde olduğu için Necati'nin bu formunu görmezden gelecek.

Maradona

Tatsız Perşembe

Bizim maç bittikten sonra bekledim yazıyı yazmak için. Ne de olsa gazete değil burası, yazının saati bizim keyfimizle ilgili. Hem çok sinirli ve üzgündüm, biraz sakinleşmeyi bekledim. Hem de bari Fenerbahçe turu geçer de, rakibi tebrik ederek başlarım yazıya dedim. Ama futbolumuzun mükemmel marka değeri, Avrupa kupalarında Mart ayını görecek kadar mükemmel değilmiş.
İki takımımız da ilk maçlardan avantajlı skorları ceplerine koymuşlardı. Fakat futbol kağıt üzerinde oynanan bir oyun değil. Sahaya çıkıp, o avantajı doğru kullanmanız lazım. Fenerbahçe maçını izlemedim, malum D-Smart sorunu. Ama Galatasaray maçını 90 dakika içim acıyarak izledim. Bizim maçın analizini de yapmayacağım şimdi, çünkü şu anda yazacağım bir yazıda, Ayhan'a, Sarp'a ve Caner'e küfür etmem çok olası.

Ligimizin iki güzel ekibi, şimdi sezon sonuna kadar sidik yarışı yapacak. Kim 18. şampiyonluğu alıp diğerini geçecek? Aziz Yıldırım'ın 3 sene üst üste sözünü bozarsa Galatasaray, gerçekten tarihi bir başarı olacak değil mi? Yahut Fenerbahçe lig şampiyonu olursa, ne mükemmel bir şey değil mi ? Bir Galatasarylı olarak, canı gönülden Bursa'nın şampiyon olmasını, en azından ilk 2'ye girerek, bu ligimizin iki güzide takımından birisinin canını yakmasını istiyorum.

Ligimizde 18. şampiyonluk için verilen mücadele yerine, Uefa Kupası ya da Şampiyonlar Ligi çeyrek finallerinde birbirleri ile mücadele eden takımlarımızı izlediğimiz günleri görmek ümidi ile.

Sevgiler Saygılar Maradona

25 Şubat 2010 Perşembe

Günün Maçları


26 Şubat Indiana Pacers - Milwaukee Bucks 02:00 (NBA TV)
26 Şubat Boston Celtics - Cleveland Cavaliers 03:00
26 Şubat Golden State Warriors - Denver Nuggets 05:30


Ersan'ın düzenli bir süre alacağını bilsem maçı izleyecem ama dengesiz süre aldığından arada bir maça bakacam.Gecenin önemli maçı ise Boston ve Cleveland arasındaki maç.Cavs Jamison'u alarak şampiyonluk için çok önemli hamle yaptı.Boston ise mükemmel 3'lünün sağlıklı kalması durumunda şampiyon olacağını söylemiştik ama onları bir arada pek göremedik.Play-offa diri giremezlerse ve bide 4. olurlarsa doğuda final yapamazlar.Umarım bugünkü maç güzel olur.

ZorTurK

24 Şubat 2010 Çarşamba

Bir Fenerli'nin Gözünden Bursaspor

Yıllardır hep sorulur Anadolu'dan bir şampiyon çıkar mı diye, evet çıkar. Çıkarsa da bu kesin Bursaspor olur. Neden, çünkü Bursa bir futbol şehri ,taraftarı müthiş ,tribünler sürekli dolu. Tarihinde belki de ilk defa bu kadar şampiyonluğa yakınlar. Fenerbahçe'yi yenmeleri kesinlikle tesadüf değil. YılLardır buna yaklaşan ama sonunu getiremeyen, Gençlerbirliği, Gaziantep, Samsun, Sivasspor gibi takımların en büyük sıkıntısı,bunların birer şehir takımı olamaması. Taraftarları futbol seyirsici değil. Tribünler tamamen doluyken bile yaptıkları tezahüratla rakibi baskı altına alamıyorlar. İki üç yenilgi sonrası taraftarlar tribünleri boş bırakıyorlar. Mesela geçen sene Sivas seyircisinin yaptığı tek tezarühat "Sivas" diye bağırmaktı.

Bursa taraftarı ise bambaşka. Seyirci hiç bir maç takımı yalnız bırakmıyor. Hem de bu kümeye düştüklerinde bile değişmeyen bir gerçek. Kadrolar ise bence yeterli bu sene için. Ama eğer sezon sonu kadroyu dağıtırlarsa o zaman diğerlerinden farkı kalmaz Bursa'nın da.

Kayserispor da hala yarışın bir parçası olan bir diğer Anadolu takımı. Biraz da onlara değinmek istiyorum. Bu takım yaklaşık beş yıldır zirveye oynuyor, en azından belirli hedefler ile yola çıkıyorlar ve son 5 yılın en istikrarlı Anadolu takımı. Peki şehir ve seyirci bu takıma ne kadar sahip çıkıyor ? Bir yıldır Lig Radyo dinliyorum. Bir Kayserispor taraftarı aramaz mı? Sonra da çıkıp basın bizden bahsetmiyor diye hayıflanıyorlar. O güzel stadı bile 3 büyüklerin geldiği maçlar dışında dolduramıyorlar. Neden sen takımına sahip çıkmaz iken basın kocaman yerler ayırsın ki senin takımın için? Statları süper, şehir güzel ama seyirci sıfır. Kayserililer böyle giderse adları sadece kurnazlıkları ve pastırmayla anılır.

Unutmayalım ki, bir ilin ya da bir ülkenin kendi adını en rahat duyurabilceği yöntemlerden birisidir futbol. Bakın Trabzon'a. Acaba Trabzonspor hiç şampiyon olmamış olsaydı, "Karadeniz" denince akla ilk gelen şehir Trabzon olur muydu? Onun için Kayserili uyuma takımına sahip çık .

Bursaspor'a ve Bursasporlular'a çıktıkları bu yolda başarılar dilerim.

İlkay

Bursasporlu'nun Gözünden Maçın Hikayesi


http://emosimoghislain.blogspot.com/2010/02/fenerbahce-2-bursasporumuz3-ii.html


Maça girer girmez oyuna başlayan 11'i görünce kısa süreli bir şok yaşadığımı belirtmek istiyorum..
Savunmamızın solunda Yenal'ı görüp, ortasahada Bekir Ozan'ı görmeyince büyük bir karamsarlık kapladı beni..
Ayrıca Batalla ile Ergiç'in aynı anda 11'de olmasıyla ortasaha hakimiyetini tamamen rakibe kaptıracağımızı düşünüyordum, şurda da yazmıştım kupadaki ilk FB maçı öncesinde..

Maç başladı, tam bugün en azından futbolcularımızın bacakları titremiyor, beklediğimden iyi başladık diyordum ki arkadaşıma cümlemi bitirmeden Alex yazıverdi golü henüz dakikalar 5'i gösterirken..
Golden sadece 1 dakika sonra Volkan Şen'in Ankaragücü maçındakine benzer bir pozisyonda sağ ayağıyla dribling yapıp soluyla vurduğu top önce Volkan Demirel'e ardından da direğe çarpınca acayip moralim bozuldu..
Hele o 22.dakikada Vederson'un gözü kapalı içiriye şişirip Andre Santos'un topukladığı golden sonra çöktüm resmen..Taa ki Batalla'nın ara pasına hereketlenen Ozan İpek'in sol kanatta fırtına gibi esip tekrardan Batalla'ya aktardığı topta 1.65'lik Batalla'nın Trabzon maçındakine benzer bir şekilde attığı gole kadar hiç kopuş yaşadım sanki bu dünyadan..

Neyse ilk yarıdaki zaaflarımızdan bahsedelim biraz..
Öncelikle Yenal Tuncer çok çok çok kötüydü..
Maçın hemen başında geçtiği ıskada Allah'tan Guiza topu İvankov'a nişanlaması Yenal'ın en büyük şansıydı diyebilirim.Tabi sadece bu pozisyon değildi Yenal'ı kötü yapan, hemen hemen her pozisyonda yerleşim hatası yaptı, bazen çok önce bastı, bazen çok geç kaldı..Hoca Yenal'ı Özer karşısında daha çevik hareket edebilir mantığıyla oynatmıştır muhtemelen ama bu oyuncunun maç eksiğinden dolayı sorun yaşayabileceğini atlamış anlaşılan.. Ordan Fenerbahçe kaç kere geldi ben sayamadım doğrusunu söylemek gerekirse..
Allah'tan bizim "Bombacı İbrahim" ilk goldeki hatasının haricinde mükemmel oynadı..
Her topa yetişti, hatta bir ara dribling yapıp takımı atağa bile çıkardı..


İkinci yarının başında Ertuğrul Sağlam'dan en az iki değişiklik bekliyordum ki o sadece 1 taneyle yetindi..
Yenal çıkıp yerine Keçeli girdi..Bekir Ozan sahada olsa belki de 60.dakikaya kadar olan baskıyı yaşamayacaktık.O dakikalarda golü kalemizde görsek direncimiz de kırılacaktı muhtemelen..
Hocamızın maç sonunda da dediği gibi şans da yanımızdaydı..

Fenerbahçe özellikle Emre-Baroni ikilisinin yarattığı farkla ortasahada büyük bir üstünlük kurdu..
Ama onlar da 60-65 arası yürümeye başlayınca oyun tekrar rölantiye döndü..
Bekir Ozan girince hemen ortasaha direncini arttırdı ve de farkını çok geç olmadan belli etti..Böylece çok daha fazla top kazanmaya başladık, Volkan Şen-Ozan İpek ikilisini daha fazla topla buluşturmaya başladık..


Bizi skora ortak eden gol de nitekim Bekir'in kazandığı topun devamında gelişen atakta, biraz da Bilica-Baroni ikilisinin ikramıyla geldi..Bilica'nın uçan tekmesiyle kazandığımız en direk vuruşta, çirkeflikte Bilica'dan fazlası olup eksiği olmayan Baroni'nin erken ileri fırlayıp, sırtına çarpan topun Volkan Demirel'i yanıltmasıyla golü bulduk..


Üçüncü golümüz de yine Volkan Şen ile yakaladığımız kontrada, bu oyuncunu topu arkada boş olan Ozan'a yaptığı asist ile geldi..
İkinci golden sonra kendimi o kadar zorlamışım ki golün ardından ses tellerim kopacak sandım..
Hala sesim travesti gibi çıkıyor..:)
Hayatımın en güzel günlerinin yaşadığım son 2-3 günün sonunda gelen bu zafer benim için çok önemliydi.
Bütün futbolcularımızdan Allah binlerce-milyonlarca kez razı olsun..

23 Şubat 2010 Salı

3-0'dan 4-3 Unutmadık Hala

Sene 2000 ya da 2001. Aziz Yıldırım başkanlığı bırakacak, ben de bırakmasın diye Dereağzı'ndayım. O sırada bu tezahürat söyleniyor. 3-0'dan 4-3 unutmadık hala. Büyük başkan bizi yalnız bırakma.

Şimdi diyorum o kadar doğrunun üstüne bir de 2007'de Zico ile doğruların zirvesine ulaşmış şu takımı bir anda 4 sene geriye götüren bir başkana ne diye bu kadar önem vermişim o yaşımda? Yaşımın verdiği bir çocukluktu heralde.

Şimdi bakıyorum takım 2-0 öne geçtiği çok istekli çok arzulu oynadığı bir maçı bir anda bütün bu kimliğini kaybederek 3-2 kaybediyor. Hem de 3 haftadır bu böyle. Sezon başından beri Daum 1-0'ı bile korumaya çalışan bir görüntüdeydi. Maalesef korkak bir adam Daum. Hıncal gibi konuşacağım ama Fener takımını korkak oynatmaya kimsenin hakkı yok. İlk maçtan beri 1-0'ı 2-1'i korumaktan anamız ağladı. Sonunda anamız öldü ve takım skoru koruyamaz oldu.

Bu oyunun artık oynayarak oynatmamak olduğunu anladık. Günümüz futbolu tamamen buna dayalı. Chelsea deplasmanda bile 3-0 öne geçse oyunu bırakmıyor. Gidiyor 4'ü buluyor 5'i istiyor. Fakat Daum öne geçtiği maçlarda elinde olsa oyuncu değiştirmeyecek. Taraftar istedi diye zorla adam değiştiriyor.

Fener'de sezon başından beri hatta ve hatta yazdan beri dediğim bir iki şey var. Fener'de kanat denilen şey yok. Maalesef Aurelio Appiah'tan beri oyunun iki tarafını oynayan adam da yok. Emre alındı. Tamam bazı maçlar çok iyi. Burada ben de övdüm. Fakat bazı maçlar inanılmaz şuursuz. Cristian'ı da övdüm. Özellikle Lugano ve Bilica varken çok iyi. Fakat oyuna gerektiği gibi sokmuyor kendini ve takımını. Böyle olunca Alex de yok.

Bursa maçında Fener 2-1 önde. Takım kontraya çıkacak fakat Alex'le beraber koşan adam yok. Dikkatinizi çekiyorum Alex'ten başka koşan yok! Takımın en az koşanı kontraya çıkan tek adam. Tamam bunda futbolcu tiplerinin, transfer yanlışlarının payı büyük ama suç en çok takımı geriye çeken, ileride top tutacak tek adam olan Deivid'i yedeklere bile almayan ve Semih'i hala yedek tutabilen Daum! Tabii ki onu getiren Yıldırım'ı da unutmayalım.

Bu günler geçer mi? Lille bizi eler gibime geliyor. Takımda şu an çok sakat var ve Daum hala Deniz'i stoper zannediyor. Kanatlarımız yok. Ama en azından bir yarı oynanabilen istekli bir oyunumuz var. Ne diyelim skoru tutarsak belki şampiyonlar ligi görebiliriz sezon sonu.

Marquinhos

Sorry Guiza !

Dün akşam televizyon seyrederken Tv8 'in Guiza için yapmış olduğu "neden geldim İstanbul'a " klibine denk geldim . İzlerken üzüldüm adamın haline açıkçası. Sen Mallorca adasından kalk gel burada milletin maskarası ol. Sene başında aslında benim gol krallığı favorim Guiza idi(Ne bileyim 3 gol attığı maçtan sonra tamam uyum sağladı dedim). Ne yazık ki artık adam moral olarak dibe vurmuş halde.

Klipte de vurgulanan Guiza'nın son maçta (Fb-Bursa) oyundan alınıp kulübeye geldiği sahnedeki ruh halini herkes gördü. Zaten kederli bir ifadesi olan adam yerle bir olmuştu. Artık kimse Guiza'dan birşey beklemesin. Adamın yapacakları varsa bile bu halde hiç yapamaz.



Link


Video haricinde bir kaç arkadaş sorry Guiza adlı bir internet sitesi kurarak Guiza'dan İspanyolca - Türkçe - İngilizce kulübedeki durumuna değinerek özür diliyorlar.

Saygılar.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Thierry Henry'nin oynadığı yeni reklam filmi



Link

Thierry Henry pepsi max için yeni bir reklam filminde oynamış. Rol arkadaşları türkçesi mirket ingilizcesi meerkat olan Afrika'ya özgü hayvanlar ve gençten bir oğlan.

Bu arada Henry'nin üzerinde olan tişörtü inşallah promosyon olarak dağıtmazlar gerçekten pek güzel olmamış.

Yazar sayımız artınca yazarlık işlerinden biraz kaytarıp görsel şeyler ekliyorum bloga(kolaya kaçıyorum). Bu aralar spor olaylarını da pek takip edemediğim için takip etmediğim şeyler için de ahkam kesmek istemiyorum.

Mirketler için vikipedi sayfası burada

Saygılar.

Frank Rijkaard'da Değişim





İlk fotoğraf dün oynanan Beşiktaş maçından, alttaki ise sezonun ilk yarı oynadığımız Beşiktaş maçından. Galatasaray'ın sponsorları arasında Sarar var, bunu biliyoruz. Ama merak ettiğim ilk yarının başlarında takım elbise giymeyen Frank Rijkaard, niçin zaman geçtikçe takım elbise giymeye başladı? Eğer bunun direkt olarak sponsorlar ile bir ilgisi varsa, niçin sezon başından beri böyle bir durum söz konusu değil? Bence bunda medyada bazı isimlerin yaptığı gereksiz ötesi Frank Rijkaard yorumlarının bir etkisi var. Adamı rahat bıraksak, böyle lisenin kel , göbekli müdürü gibi davranmaktan vazgeçsek artık.


Maradona

TFF' den Korner Olması Lazım'a Tokat Gibi Cevap !! :)


Dün gece yatmadan önce, bir haftadır meraklandığım konuyu yazdım kısaca. Bizim blogu yakından takip ettiklerini bildiğim Mahmut Özgener ve Lütfi Arıboğan, yönetiminde ki TFF sabah ağzımın payını sert bir uslupla verdiler.

Kaşımpaşaspor - Bursaspor maçı 10 Mart günü saat 16 :00 da oynanacak. Beşiktaş maçı ise gene aynı gün saat 20:00 de başlayacak.

TFF Başkanı Mahmut Özgener, "Bu çocuklardan bıktık artık, hakkımızı hukuki yollardan arayacağız" dedi.

Not: Maçların tarihi doğru olup, ilk cümle hariç bütün yazılanlar deli saçmasıdır .


Maradona

TFF Maçları Ertelediğini Unuttu !!

Ne zamandır, yazacağım ama kısmet bugüneymiş. TFF maçları erteledi ve hala ses yok. İşin garibi, çıkıp " Maçlar ne zaman oynanacak ?" diyen de yok. 1 ay oldu, takvim yoğun traşını artık bir kenara bıraksalar da , açıklasalar artık şu maçların gününü.


23 Ocak 2010 tarihinde olumsuz hava şartları yüzünden Kasımpaşaspor – Bursaspor ve Beşiktaş – İBB maçları ertelendi. Maçlar ertelendiği zaman , Bursaspor ve İBB takımları , Türkiye Kupa'sında yollarına devam ediyordu. 3-4 Şubat ve 10-11 Şubat tarihleri Türkiye Kupa'sı çeyrek final tarihleri. 23-24 Mart ile 14-15 Nisan tarihleri ise yarı final günleri. 23 Ocak' dan beri bu ertelenen maçların tarihini niçin açıklamıyorlar acaba. Hadi diyelim ki, çeyrek finallerin bitmesini beklediler. 12 Şubattan bu güne hala ses yok. Mesela, Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa maçlarını oynadığı geçtiğimiz hafta içi bu maçlar niçin oynanmadı ? Yahut önümüzde ki hafta içi niçin oynanmayacak ? Bu maçlar oynanmış olsa, Beşiktaş kazanmış olsa, bu maçta daha başka bir motivasyon olurdu. Kaybetmiş olsa, daha fazla risk almak zorunda kalırlardı. Aynı şekilde, Bursaspor'un yarın maça 43 ve 40 puanla çıkması arasında bence dünyalar kadar fark var. Bir rakibi yenince, puan olarak geride bırakacağını bilirsem, daha iyi motive olabilirsin bence. Kısaca , artık TFF maçları açıklasa da, herşey daha belirgin bir şekilde ilerlese.


Maradona

21 Şubat 2010 Pazar

Futbol Derbisinin Ardından

Mücadelesi yüksek, heycanı tadında, az küfürlü, az tartışmalı bir derbi oldu. Saha içinde futbol oynamayı düşünen takımlara , oyunu oynatmayı amaç edinmiş bir hakem eklenince seyir zevki yerinde bir maç izledik.

Beşiktaş

Futbol maçları 40 dakika olsa, maçın hakkı Beşiktaş'ın derdim. İlk yarıda o baskıda gol yemediysek, bu tamamen şansımız ile açıklabilir. Mustafa Denizli, omurgayı bozmadan kenarlarını doldurmuş gene. İleri 4'lüde rotasyon hala devam ediyor. 4 yabancı ile omurgayı kurunca bu 4 isim için 2 yabancı oynatılabiliyor sadece. Acaba çok merak ediyorum, sezon başı deli danalar gibi Topuz'a mesai harcayacağına Beşiktaş, o zamanlar Manisa'da şimdi ise Eskişehir'de oynayan Sezer ile niçin ilgilenmediler? Mustafa Denizli, takıma yerli alternatif yaratmak için en ufak bir hamle yapmadı. Zaten böyle akıl ve beceri isteyen hiç bir hamleyi bugüne kadar yapmamış Yıldırım Demirören o sıralar meşguldu. Bunun sıkıntısını oyuncu değişikliklerinde bile yaşıyor Mustafa Denizli.

Baskı golü getirmeyince, ikinci yarıya biraz daha durgun başladı Beşiktaş. Mustafa Denizli , önce Nihat ve Bobo'yu, sonra Yusuf'u oyuna alarak maç içinde ikinci bir ileri 4'lü kurdu. Şunu çok merak ediyorum, hafta içini maçsız geçiren bir Beşiktaş , bu 4'lüyü bulmak için niçin hazırlık maçı yapmaz? İleri 4lü sorunu her maç en iyi ihtimal 45 dakikasını çöpe atıyor Beşiktaş'ın. Beşiktaş, geri düştü. Mücadeleyi bırakmadı. Duran toptan golü buldu. Maçtan sonra tartışmalı pozisyonda çizgiyi topun sadece yüzde 75'inin geçtiğini öğrendikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim. Beşiktaş 90 dakika sonunda , oyununun karşılığı olan bir puanı aldı. 3 puanı hak edecek kadar iyi değillerdi.


Not:" Arkadaşım, ne biçim adamsın. Yazının Galatasaray kısmı niçin Beşiktaş kısmının 3 katı?" diyorsan, buyur gel sen yaz Beşiktaş'ı. Şu bloga 11 aydır bir Beşiktaşlı adam bulamadık.


Galatasaray


Malum Galatasaray'ın sakatlarından kurulu bir takımı var, bugün ise sahada sağlamlar oynadı. Takımın kimyası bozuldu mu, fizikten sınıfta mı kaldılar derken, şaka maka dirençli bir takım olma yolunda ilerliyoruz. Sezon başında yan bakana 3 gol atan ama defans yapmayı bilmeyen takımdan, şimdi sahada puan için mücadele eden bir takıma evrildi Galatasaray. Tabii ki bu evrilmede sakatlıkların payı büyük. Ama Baros, Kewell ve Sabri takıma döndüğü zaman, ikisi harmanlanacak. İşte o zaman belki sezonun en ideal Galatasaray'ını izlemeye başlayacağız.


Neill'in takımın müdafasına yaptığı katkıyı görmemek elde değil. O geldiğinden beri, salakça ofsayt hataları azaldı, kademe hataları tükendi. Zaman zaman yürek hoplatan çalımlar yapsa da, önümüzdeki senelerde yapılması muhtemel " Son 10 yılın en iyi devre arası transferleri" listesinde ilk 3'ü zorlar. Sağ ve sol beklerimiz zaman zaman açık verseler de, Emre Güngör, Neill, Hakan ve Uğur 4'lüsü şu mevcut kadro için ideal gözüküyor. Rakip forvetlerin karakterlerine göre sanırım Servet ve Emre'yi değiştirerek oynatacak Rijkaard.


Godot'u Beklerken


Deplasman takımı olduğumuz için Mehmet Topal'ın gene 3. stoper olması normal karşılanabilir belki, ama yaptığı basit pas hatalarını hiç bir şey meşrulaştıramaz. Ondan yapmasını tek beklediğim şey, topu düzgün bir şekilde Elano, Caner yahut Arda'dan en uygun pozisyonda olanına iletmesi. Kendisi ise inatla en zor pas tercihlerini kullanıp çuvallıyor. Barış koşuyor, top çalıyor, pas atıyor, ama Barış yüzde yüz performansıyla bile oynasa sonuçta kendisi sadece ve sadece "Barış Özbek". Elano ise uyum sorununu bitirmiş, Arda ile top paylaşımı antlaşmasını imzalamış. Artı kendisi için, koşmuyor, mücadele etmiyor diyenlere inat oyunda kaldığı 80 dakika boyunca yaklaşık 8.5 km koşmuş. Barış'ın ziyan ettiği ortası, attığı etkili şutlar düşünülünce Elano'nun performası umut verici. Bir adamı sırf orta saha ve Brezilyalı diye Alex ile kıyaslamak " Her gördüğümüz bıyıklığı, babamız sanmamız" kadar şuurlu bir iş olur. Adam zaten Alex olmadığı için Brezilya milli takımında oynuyor. Yani orta sahanın özeti şudur, Elano'nun yanına ve arkasına iki tane adam lazım. Bu adamlar en kötü ihtimal, sağlam bir Appiah ayarında olmalı. Yoksa bizim günlerimiz , gelmeyen Godot'u beklemekle heba olacak. Mehmet Topal bir "Killer Ball" atmadan sezonu bitirecek.


Melek mi , Şeytan mı ?


Sahada Keita'yı izlerken heyecanlanmayan insan futbolu sevmeyen insandır. Ayağına topu her alışında, topa her dokunuşunda bir şeyler vaat ediyor bize. Topu kaybedince, bir sonraki buluşmasında yapar güzelliğini diyoruz. Fakat Keita zaman zaman, egoist ve çekilmez oluyor. Takım önde iken bu haylazlıklara daha toloranslı bakabiliyoruz. Ama 3 puana giden yolda işler zorken yapılan bencillikler yavaş yavaş kabak tadı veriyor.


Caner , o yakaladığı çıkıştan sonra biraz durgunlaştı. Kendisinin yeteneğini tartışılmaz, zaten benim gibi birisine düşmez. Hem yoğun tempo, hem de rakiplerin artık Caner için de önlem alıyor olması biraz durdurdu onu.


Arda ise gene gemisini kurtaran kaptandı. Fakat bu kaptan da tamamiyle iyi niyetinden de olsa, topla fazla oynuyor zaman zaman. Biraz daha iyi ayarlaması lazım ne zaman top sürüp, ne zaman pas atacağını. Arda düşünüyor ki, o ne kadar çalım atarsa, ne kadar kahraman olursa, biz onu daha çok seveceğiz. Ama Arda farkında değil ki, o zaten bizim şimdiden kahramanımız. Gol atmadığı için bu gerçek değişmeyecek.


Teknik Ekip


Emre Çolak sakat mı, sakat değil ise niçin 18'de yok ? Elano niçin 80. dakikada oyundan çıkar ? Stoperde Emre ve Servet beraber, orta alanda Neill niçin denenmez? Arda kanat daha faydalı görmüyor musunuz? Dos Santos eskisi gibi değil, niçin ısrar ediyorsunuz? Takımın başındaki adam Frank Rijkaard değil de , Skibbe olsaydı bütün bu soruları yazardım. Hatta ileri gidip, ahkam keser , akıl verirdim. Ama Frank Rijkaard ve Neeskens'in olduğu bir teknik ekibe, bu sorulardan birini sorarsam, futbol tanrısı çarpar beni. Kendimi frenliyorum, çünkü ben daha paçalı donla gezerken, Rijkaard destan yazıyor, Neeskens'in yazdığı tarihi ise dünya okuyordu. Bazı şeylerin niçin yapıldığını anlayabilmek için, bazen üzerinden zaman geçmesi lazım. Ben kendimce 1 ocak 2011 tarihine kadar bu teknik ekibe olan eleştirilerimi, en alt seviyede yapacağım. Çünkü inanıyorum ki, onlar da takımın bütün problemlerini bizden daha iyi görüyorlar. Ayrıca bundan çok değil 2 hafta önce, öldüğümüz, takım olmadığımız söylenirken, 2 deplasmandan güzel sonuçlar ile döndük. Bu hafta içi turu geçip bu sonuçların meyvasını toplamak istiyoruz.

İşte böyle geçti gitti bir maç daha. Fırat Aydunus'a maçın akıp gitmesine müsade ettiği için bir kez daha teşekkür ediyorum. Son bir nokta. Fenerbahçe – Beşiktaş ve Beşiktaş-Galatasaray maçları kesinlikle , Galatasaray-Fenerbahçe maçlarından daha futbol dolu oluyor.


Maradona

Beşiktaş Özelinde Bir Sohbet

Bunu daha önce blogda söylemiştim. Eğer babam bir Galatasaraylı olmasaydı ve bana kendi tuttuğu takımı sevdirmeye çalışmasaydı ben sanırım Beşiktaşlı olurdum. Kendi yoğunluğumuzdan ve sürekli yazarlarımızın hiç bir tanesinin Beşiktaşlı olmamasından dolayı blogumuzda zaman zaman hak ettiğinden daha az yer alıyor Beşiktaş. 21 Şubat günü oynanacak derbi bahanesiyle biz de bir röportaj yapalım dedik. Ben soruları mail olarak yolladım, http://stalker-21.blogspot.com/ blogunun yazarı Burak cevapladı. Kendisine bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.


Abi öncelikle ricamı kırmayıp kabul ettiğin için teşekkür ederim. Blogumuzdaki hiç bir arkadaş Beşiktaş taraftarı değil ve biz bunun eksikliğini hissediyoruz. Zaman zaman ben dışarıdan bakan birisi olarak Beşiktaş hakkında kendimce bir şeyler karalıyorum ve fakat doğal olarak senin gibi takımı ve camiayı yakından takip eden birisinin gördükleri ve bildikleri benden çok daha farklıdır. Pazar günü derbi var, hem maç ile ilgili hem de Beşiktaş ile ilgili bazı sorularım olacak.

Sezon başından beri izlediğim kadarı ile Beşiktaş'ta Ferrari, Sivok, Ernst ve Fink bir arada olduğunda takım müdafası üst düzey bir performans sergiliyor. Peki takımın atak yönünün aksamasının sence sebepleri neler? Oyuncuların bireysel olarak kötü oynamaları mı? Yoksa ileri 4'lünün hepsinin birlikte kötü oynaması mı ?

Takımın omurgası bahsettiğin oyunculardan kurulu. Mustafa Denizli Fink’i geç keşfetti, ama doğruyu buldu sonunda. Elinde Ferrari gibi bir savunma sanatçısı da olunca, savunmada sorun yaşamadı. Ancak hücum yönünde hoca özellikle oyuncu tercihlerinde yanlışlar yaptı. Nobre’yi sahaya sürüp Bobo’yu sürekli yedek bırakması, Nihat’ın formsuz halini zorlaması, orta ikilinin önündeki yaratıcı oyuncuyu bulamayışı, Holosko’nun düzenli forma vermeyişi, kanatlardaki tereddütleri... Bunlar hep etken, bir de hocanın hücum planı üretememesi var. Hücum organizasyonu namına geçen sene sadece iyi çalışılmış kontrataklar izledik. Şampiyonluk bu pragmatizmle geldi. Bu yıl “takım futbol oynamaya başlar artık” beklentisi içindeydik; ancak olmadı. Bariz bir şekilde hoca bu noktada katkı sunamadı maalesef. Tabii önde oynayan futbolcuların yetersizliğinden de bahsedebiliriz. Süreklilik sağlayamayan Tello, Delgado, Yusuf, Serdar; Beşiktaş düzeyi için 40 fırın ekmek yemesi gereken Tabata; Veysel Cihan’ın Brezilyalı versiyonu Nobre gibi futbolcuların üzerine bir sistem inşa etmek kolay değil. Türkiye ligi idealist futbol anlayışlarının başarıya yem edildiği ve pragmatik çarelerin çabuk ve etkili sonuç verdiği bir arena olduğundan, haliyle hocanın yanlış oyuncu tercihleri üzerinde durmak daha makul geliyor tartışama

Zaman zaman Mustafa Hoca'nın yabancı sınırı yüzünden tercihlerinde zorlandığını, hatta maç esnasında oyuncu değişikliklerinde bile yabancı sınırı yüzünden istediği hamleleri yapamadığını düşünüyorum ben. Sence hangi yerli oyuncular Mustafa Hoca'yı bu sıkıntıdan kurtarabilir ?

Yabancı kontenjanı sorun tabii. İyi planlama yapıldığında aşılabilir. Bunun için de uzun soluklu düşünmek lazım. Mustafa Denizli geldiğinden beri o yönde pek bir adım atmadı. Kendi altyapımızı geçtim; İsmail, Rıdvan, Onur gibi yeni transferleri bile fazla düşünmedi. Batuhan’ın durumu ortada, Aydın gitti. Batuhan’la Aydın’ın kendi akılsızlıkları da eklendiğinde, alternatifler azaldı. Tigana’nın yeni pozisyon açarak gelişmesini sağladığı Serdar Kurtuluş’un üç kuruşa yollanması da söylenmeli. Necip bunların arasından sıyrılabilecek çapta. Potansiyeli yüksek ve formayı aldığından beri gayet iyi performanslar sundu. Şu anki durumda sadece Necip’i sayabiliriz alternatif olarak.

Mustafa Denizli'nin derbilerde yaptığı sürpriz planlar çok meşhurdur. Sence Galatasaray'a ne gibi hoş bir süprizi olabilir?

Mustafa Denizli’nin aklına düşen tavşan meşhur. Bilmeyi bırak, tahmin yürütmek dahi zor. Ne yapmaması gerektiğini söylemek gerekirse, Galatasaray’ın kanat forvetlerine adam adama savunma yaptırmasın, yeter. En büyük korkum bu. İçerdeki CSKA Moskova maçını hatırlıyorum da, dış beklerimiz rakiplerin peşindeyken 7’li bir defans hattı oluşmuştu. Özellikle Ekrem’in kanadı çok sakat. Rijkaard burayı çalışmıştır mutlaka. Denizli ise şampiyon takımın alametifarikası olan, rakibi geride bekleyip topu kazandığında baskınlarla hücum etmeyi bir kez daha servis edecek kanımca.

Beşiktaş maçı kaybederse, gazeteler büyük harfler ile sezonun Beşiktaş için bittiğini söyleyecekler. Sen ne düşünüyorsun, bu Beşiktaş'ın son şansı mı ?

Psikolojik olarak son şans tabii. Şunu göz ardı etmemek lazım ki Denizli “idare etmeyi” iyi biliyor. Kendisini ve futbolcuları bu bilinçle hazırlayacağı ve maçı sonuna kadar zorlayacağı düşüncesindeyim. Kaosa alışkın bünyeler olarak erken kopuşu da fazla takmıyoruz :) Camianın halini kongrede gördük zira.

Tribünden zaman zaman Nihat'a ağır protestolar geliyor. Ama bu bir gerçek ki, Nihat Türkiye'nin aktif oyuncular arasındaki en kariyerli isim. Nihat konusunda ne düşünüyorsun?

Nihat’ın protesto edilmesine üzülüyorum tabii. Beşiktaş’ın çocuğu, bayrak adam diyerek kucakladığım, sahiplendiğim, özlemini duyduğum birinin küfür yemesi zoruma gidiyor. Yazı da yazdım bununla ilgili. Taraftardaki yamulma had safhada. Şuurlar yitirilmiş artık. Beşiktaşlı yahu bu adam, ötesi yok. Sana yanlış yapmamış, her yerde “ben Beşiktaşlıyım” demiş... Başa dönüyorum; hocanın anlamsız ısrarı da bunda etken. Nihat da sonuçta insan, kendini ispatlamak için egoist hareketler yapıyor oyun içinde. Haliyle tepkiyi artırıyor bu durum. Nihat 3 sene daha Beşiktaş’ta oynayacak, hiç değilse bu yönüyle düşünerek ona destek olmak gerek.

Maç dışı bir kaç sorum olacak.

Ben yıllarca Özhan Canaydın zulmü yaşamız bir Galatasaraylı olarak sizin "Yeter Yıldırım Demirören" tezahüratınıza sonuna kadar destek veriyorum. Takımlarını seven biz taraftarlar, yönetimler tarafından çoğunlukla önemsenmiyoruz. Sence günün birinde bir "Deli" çıkıp, taraftarlara seçimlere katılma hakkı tanıyacak mı?

Güzel bir noktaya parmak bastın. Her zaman bir “deli” beklediğimiz için toplum olarak da, taraftar olarak da bu haldeyiz. Deliliği bizim, yani kendisine taraftar diyenlerin yapması, çeşitli birlikler kurması, örgütlenmesi lazım. 100 tane paralı asker binlerce taraftarın olduğu bir alanı terörize edip sindirebiliyorsa, şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım. Kurtarıcı bekleyen zihniyet her türlü manipülasyona açıktır.

Bilet fiyatlarının 75 TL olması , tribünlere yapılacağı söylenen temizleme hareketinin bir parçası mı sence ve bilet fiyatları hakkında yorumun nedir?

Bilet fiyatlarının yüksekliğini tamamen “temizliğe” yormamak gerek. Geçen yılki Galatasaray maçı 90, Fenerbahçe maçı ise 70 liraydı mesela. Diğer yönden de doğruluk payı var. Bu ülkede egemenler kitlelerden her zaman korkmuşlardır; tribünlerde de aynı durum geçerli. O fiyatları ödeyip bilet ve kombine alanları da içeride 5149 sayılı kanun bekliyor, tehdit ediyor. Genel olarak ise bilet fiyatları çok yüksek. Ülkenin şartları ortada. Türkiye futbolu her yanıyla büyük bir balon; bilet fiyatlarına da yansıyor bu durum.

Seçimden sonra bir çok haber çıktı tribünlerin organize tepkiler vereceği ile ilgili. Senin blogundan okuduğum kadarıyla sen böyle bir tepkinin (maçı 15. dakikada terk etmenin) tribünün karakterine uygun olmadığını söylemiştin. Sence Beşiktaş tribünlerine uyan tepki ne olmalıdır? Mesela derbi kazanılırsa maçtan sonra 10 dakika stattan çıkmayıp, Yeter Yıldırım Demirören diye bağrılamaz mı?

Tepkinin biçimi yanlıştı bence, ama tribünün ortak kararı olarak alınsaydı uyacaktım, bunu da belirttim. Oradaki temel itirazım, protestonun örgütlenme biçimineydi. Bu tribünün dinamikleri var. Oraya emek veren, birçok yere koşturan insanlar var. Bahsettiğim kişiler karar alıcılar, hiyerarşinin tepesindekiler filan değil; bizzat tribünün neferleri. E sen bunların içinde yoksun, tribünde bir alan kaplamıyorsun, seni hayatımda hiç görmemişim, sana hiçbir yerde temas etmemişim, nasıl olacak? Söylem düzeyinde ortaklaşmak yetmez; yazımda bunu net bir şekilde açıklamıştım. İnternetten vatan kurtaran şabanlar gibi... Çocuk oyuncağı mı bu? Zaten bunun yanlışlığı görüldü. Maça gelirsek... Ben her halükarda “yeter” diye bağırılmasından yanayım; takım kaybettiğinde sesini küfretmek için yükseltenlerin, takım kazandığında da aynı iştahla bağırması ve ısrar etmesi lazım her şeyden önce.

Recep Tayyip Erdoğan nasıl ki Tekel işçilerinin sesini duymuyorsa, bu zengin tiranlar da biz taraftarın senini duymamakta diretiyor. Bu işin sonu nereye varacak sence?

“Deli” bekleme mevzusunda söylediğim gibi, uzun dönemde mevzi kazanmak için taraftar birliklerinin kurulması lazım. Hem kulüp hem de ülke bazında. Yoksa, geldiği gibi gider, taraftarın müşterileşme süreci hızlanır.

İbrahim Altınsay ne zaman Beşiktaş'a başkan olacak ?

Altınsay’ın başkanlığı mevcut düzende zor. Kendisi de bunun farkında olduğu için, yöneticilik tekliflerini bile geri çevirdi. Ama kaybedeceğini bile bile bir savaşa girişseydi, hiç düşünmeden yanında yer alacak insanlardan olurdum.

Bir taraftar olarak, seneye Mustafa Denizli'nin takımın başında görevine devam etmesini ister misin?

Denizli idari anlamda başarılı. Kulüpten abuk sabuk açıklamaların yapıldığı dönemi bitirdi en azından. Kulüpte idari bir görev verilerek kalması sağlanabilir. Yalnız, teknik direktörlük yapmak istiyorsa, ona da “yeter”.

Beşiktaş taraftarı Ertuğrul Sağlam hakkında ne düşünüyor?

Ertuğrul Sağlam için taraftarın geneli olumlu bir tavıra sahip. Kendi adıma buna katılamayacağım. İplerini Demirören’in oynattığı bir “adam gibi adam” olamaz. Sadece bu kadarını diyeyim.

Ülkemizde bu saçma kulüp yönetimlerinin özellikle son 10 yılda edindikleri bir huy var. İşler ne zaman kötü gitse, hoca değiştiriyorlar ve genelde göreve takımın eski ve sevilen futbolcularından birisini getirip, tribünlerin tepkisini azaltmaya çalışıyorlar. Fenerbahçe Oğuz ve Rıdvan, Galatasaray Bülent Korkmaz ,ikinci Fatih Terim dönemi ve Hagi, Beşiktaş ise Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam ile bence bunu yaptı. Seçimlerden önce Beşiktaş'ta Metin Tekin'in ismi geçiyordu sanırım. Henüz bir ses yok, ama sen bu konuda ne düşünüyorsun ? Bu mantıklı bir yönetim hamlesi mi olurdu, yoksa Yıldırım Demirören Metin Tekin'i kendisine kalkan olarak kullamaya mı çalışırdı ? Bu sevgi sömürülmesi ne zaman sona erer sence ?

Kulüpler kendi evlatlarını kollamalı elbette. Ancak dediğin gibi bu durum istismar edilerek, onları harcama yoluna gidiliyor genelde. İsmini saydıkların arasında sadece Ertuğrul Sağlam’ın göreve gelişi anlamlıydı. Geleceği parlak, başarılı sayılabilecek bir geçmiş filan... Beklentileri karşılayamadı o ayrı. Metin Tekin için de aynı şeyi düşünüyorum. Beşiktaş’ın yapması gereken hamle budur. Demirören’den bağımsız düşünülemeyecek bir konu olsa da, Metin Beşiktaş’ın ihtiyaç duyduğu adamdır. Kulüpte görev de alacaktı, fakat Demirören yan çizdi kongreden sonra. Belki Mustafa Denizli’nin bırakması bekleniyordur, malum sağlık sorunlarından dolayı.

Son olarak Beşiktaş'ın alt yapısı sence ne durumda? İleride bu takımın formasını taşıması muhtemel adayların var mı?

Altyapının hali harap. Şan Ökten tesisleri meşhur projeye kurban edildiğinden beri Fulya’da barakalarda yetişiyor çocuklar. Şartlar kötü. Aralarında yetenekliler var elbette. Necip çıktı işte. Orhan Gülle, Erkan Kaş, Ali Kuçik, Cumali Bişi ilk sayabileceğim oyuncular. Bunların gelişimi için gerekenler yapılmıyor ancak. Tesadüflere kalmış durumda parlamaları. Ne karakterleri ne de fizik-teknik gelişimleri için planlı programlı hareket edilmiyor. A takımın başındaki kişi de onları hiç düşünmeyince... Zor hakikaten.


Bu isimleri bize bir kaç cümle ile anlatırsan sevinirim.

Baba Hakkı: Beşiktaş’ı temsil eden iki isim say denilirse; bir Şeref Bey, iki Baba Hakkı derim. Yeni kuşaklara elden geldiğince onu anlatmak lazı

Süleyman Seba: Devraldığı geleneği ondan öğrendik, benimsedik. Gel gör ki o geleneği yönetim düzeyinde yanlış adamlarla paylaştı. Zamanında o bizi kırdı, biz de onu kırdık. Öldüğünde hüngür hüngür ağlarım, onu biliyorum.

Vedat Okyar: Ölümüyle bir devri kapatan adam. Naif, gönül adamı. Helal sözcüğünü hatırlarım adı geçtikçe. Helal etsin; helal olsun.

Ziya Doğan: Takımının maçına çıkarken “kalbinin gözü” Beşiktaş kongresinde olan, Beşiktaş’a başkan olmayı düşünen güzel adam. 15 yıllık şampiyonluk hasretini golleriyle bitiren Beşiktaşlı.


KORNER OLMASI LAZIM







.

Beşiktaş Galatasaray Derbisi Öncesi Medyatik Korkular

Malum yarın (21 şubat) gene bir dev derbi günü! Zaten her derbimiz dev, hepsi dünya derbisi. Sadece arada 100. yıllarını kutlamayı akıl edemiyoruz. Bugün Trabzonspor - İBB maçını izlerken, süper haberi gördüm(!). Yarın Lig TV 10 saat derbi yayını yapacakmış. Maç hariç bu süre yaklaşık 8 saat. Yani maçın röntgenini çekecek, biyopsi, otopsi hatta lağman yapacaklar maça.

Hemen burada parantez açarak şunu söyleyeyim. Sanırım 15:30'da son 10 yılın Beşiktaş Galatasaray maçlarını verecek ki zaten bu uzun yayının maç dışında kalan tek güzel kısmı o. Bugün bir duayen zaten maç yayınının 1 saat öncesinden başlamasının gereksizliğini anlattı. Yarın bu süre 2 saat. İki saat konuşulacak ve sık sık "Derbi maçlarında sonuçlar önceden kestirilemez " cümlesi geçecek. Maçtan sonra ise maçın bokunu çıkartacağız. Bunu sadece yayıncı kuruluş yapmayacak, bütün kanallar "DEV DERBİYİ" konuşacak. Şimdi biriniz çıkıp , arkadaşım siz blog olarak maçı konuşmayacak mısınız diyebilir, yok konuşacağız tabii ki, ama 10 saat değil. Efendi gibi maçtan önce yarın sabah saatlerinde, çok beyeneceğinizi düşündüğüm bir röportaj olacak bir Beşiktaşlı abiyle. Bir de maçtan sonra klasik maç yazısı. En güzeli yarın, kadroların kesinleşmesine yakın açmak televizyonu. Yoksa sabahtan akşama, 10 farklı kadro, 20 farklı sistem, 34 farklı komplo teorisi, 13 Mustafa Denizli "Şanslı Hoca" ,19 Frank Rijkaard "Hoca Değil" duyabilirsiniz.

Maçtan sonrası için de 10 dakika Rıdvan Dilmen, 10 dakika teknik adamların açıklamaları yeter. Bütün gece yok yan yattı, yok çamura battı yapmayın ne olur.

Maradona

Billy Wingrove freestyle takılıyor



Link

Youtube'da gezerken bu videoya denk geldim. Eski bir video sayılabilir belki de bir çok kişi izlemiştir ama ben yine de paylaşmak istedim. Burada olması fena olmaz hani.

Saygılar.