15 Ağustos 2009 Cumartesi
Everton-Arsenal
İki yıldızını sattıktan sonra çok merak ediyorumdum Arsenal'i, kuçağımda laptop geçtim TV karşısına bir yandan Trabzon maçına bakarken, diğer yandan, Çinli amcalarla birlikte Everton-Arsenal maçını izlemeye başladım. Arsen Wenger bir yere kadar yaptıklarıyla alkışları sonuna kadar hakediyor, ama öte yandan transfer rekortmeni takımlar ile dalga geçercesine tavırları ile sinir bozuyor. Bir Arsenal sempatizanı değilim, ama maçtan önce forumlara bakıldığında gözüküyor ki , Arsen Wenger dışında herkes transfer gerektiğini düşünüyorum takıma. Bu aşağıdaki kadro ile çıkıyor Arsenal sahaya. Yazı Arsenal odaklı olcağı için Everton kadrosunu vermeye gerek görmüyorum. (bunun Liverpool hayranı olmakla bir ilgisi yok, belki renkleri sinir bozucudur o kadar)
Almunia, Sagna ,Gallas, Vermaelen, Clichy ,Song Billong, Fabregas, Denilson, van Persie, Arshavin, Bendtner . Bu kadro ile ve 4 3 3- 4 5 1 karışımı bir kadro ile sahaya çıkıyor Arsenal. Özellikle forma numaralarının hiç bir önemi yok sanırım Arsenal'de, çünkü 10 numara Gallas. Bende bir çok futbolsever gibi Arsenal'in zorlancağını düşünüyordum. Önce Denilson sahalarda görmeyi sevdiğimiz gollerden birisini adeta çaktı. Tabi gol vuruşu kadar Evertonlı oyuncuların Denilson'u okadar boş bırakmasıda ilginçti. Daha sonra 2 tanede duran toptan gol buldu Arsenal. İlk yarı güle oynaya 3 sıfır oldu.
İkinci yarıda ise Fabregas 45 milyon Euroluk değerini 50 yaptı. Attığı ilk gol kontra atağa nasıl çıkılır ve 80 metre boyunca topsuz doğru koşu nasıl yapılır dersi niteliğindeydi. İkinci golde ise dersi Everton verdi. Bir takım nasıl müdafa yapamaz adlı derste Fabregas bomboş top sürdü, ve çok güzel bir vuruşla 2. golünü attı. Attığı ikinci golden sonra ise geçen hafta hayatı kaybeden Espanyol kaptanı Jarque'nin formasını tribünlere göstererek gönül adamı olduğunu tescilledi Fabregas. Tam yazıyı bitirip, Galatasaray maçı için konsantre olma durumuna geçecekken Eduordo 6 golü atıyor. Arsenal disiplinden kopmuyor. Bu maçın skoruna bakıp gidenler Arsenal'i hiç eklimemiş gibi bir populizm yapmak çok yanlış olur. Karşılarında sadece sahada duran 11 adam vardı. Gerçi bu duran 11 adam son dakikada gol atarak skoru 6 1 e getirdi. Golün adı Saha idi, kırmızı kızıl karışımı saçları ile, maçın skorunu belli eden isim oldu. Bakalım ilerleyen haftalar neler göstercek Arsenal için, ama ben genede hem lig hem şampiyonlar ligi düşünüldüğünde bu kadronun yetersiz olacağına inanıyorum.
Vermaelen ,uzun boyu ile 3. golü atarken.
Not: Arsenal yazısını koyup, bilgisayarı odaya götürüp Galatasaray maçını izlicem. İlginç bir 11 bizi bekliyor. Gece Galatasaray yazısını kesin koyarım, ama belki Trabzon maçı sabaha kalır kusura bakmayın. Sevgiler Saygılar.
Blackburn-Manchester City
Takımın ortasahsı böyle geri çekildikçe Blackburn sağlı sollu ataklar ile bunaltmaya başladı. Hatta ilk yarının 25 ile 40 ikinci yarının ise 45 ile 65 dakkaları arası maç Blackburn-Given maçına döndü. Biraz beceriksizlik, birazda şansızlık ile aradığı golü bulamadı Blackburn. 65'ten sonra ise kontra ataklar ile etkili olan bir City izledim. Robinho oyundan çıkana kadar giydiği 10 numaranın hakkını verdi. Çok ufak tefek görüntüsüne rağmen , hem mücadeleci hem de teknik bir ayak. Ayrıca oyuna yeni transferlerden Tevez girdi. Tevez ilk yarıda yedek olmaktan memnun gözükmüyordu, kamera onu gösterdiği dakikalarda. Maçın kapanışını ise Ireland şık bir şekilde yaptı. Kaleciyi önce yatırdı, sonra kaldırdı, sonra topu köşeye bıraktı. Maç sonu ise Mark Hughes Blackburn hocası Sam Alliyerdce'nin elini sıkmak için yaklaşırken ayağı kayıp düştü. Bir anda panik ortamı oldu ama gülerek kaltı yerden Hughes. City bu sene Şampiyonlar Ligi vizesini almak istiyor. İşler hiç kolay değil, özellike ortasaha ve defans bireysel olarak teknik isimlerden oluşsada, takım müdafasında eksikleri var. Tabi ilk hafta eleştirilerde bir sınır olması lazım. Ayrıca , iki takımın kondisyon problemi yaşamadan 90 dakika hızlı bir oyun oynaması, akıllara bizim takımlar neden 5 6 hafta sonra açılıyor sorusunu getirmedi değil.
Ireland golü attığı pozisyonda kalecyi ,yatırdıktan sonra kaldırıyor, az sonrada topu köşeye bırakacak.
Maradona
Not: Fotoğraflar maç anında "Screen Shot" olarak alınmıştır.
14 Ağustos 2009 Cuma
Premier Lig Başlıyooooooooorr
14 Ağustos 2009
14:45 CHELSEA - HULL
17:00 ASTON VILLA - WIGAN
17:00 BLACKBURN - MANCHESTER CITY
17:00 BOLTON - SUNDERLAND
17:00 PORTSMOUTH - FULHAM
17:00 STOKE - BURNLEY
17:00 WOLVES - WEST HAM
19:30 EVERTON - ARSENAL
15 Ağustos 2009
15:30 MANCHESTER UTD - BIRMINGHAM
18:00 TOTTENHAM - LIVERPOOL
Not: Geçen haftada Alman ligi ve Hollanda ligi başlamıştı ama benim gözümde haber değeri yok. Niye diye sorarsanız ,7 sene Alman eğitimi aldığı için midir nedir , ama çok haber değeri olan bir durum olmadıkça ben yazman Marquinhos'u bilmem :)
Maradona
Haftasonu Süper Lig
Ligin ikinci haftasından önce, geçen seneden klasikleşen maç öncesi değerlendirmeleri ile karşınızdayız. İlk hafta deplasman takımlarının üstünlüğü ile geçti. Gereğinden fazla maç berabere bitti, hata golsüz bitti. Umarım bu hafta daha çok gol izlemek kısmet olur. Sırasıyla maçlara bakalım şimdi.
Trabzonspor - Diyarbakırspor
Trabzonspor lige iyi bir başlangıç yaptı. Özellikle Ceyhun attığı güzel gol ile ön plana çıktı, ama bence Trabzonspor takım olarak çok iyi. Geçen sene bu takım 12 bucuk kişiyle oynadı Ersun Yanal ile. Şimdi Hugo Ersun Yanal'ın yaptıkalrını yıkmadı (bir çok yeni hocaya örnek olması lazım) aksine aynı sistemi daha da geliştirmiş. Bir kere geçen hafta uzun zamandan sonra 2 kanadı olan bir Trabzonspor vardı sahada ki Gabric'in tamına dahil olması ile o kanatlar takır takır işler bu sene. Diyarbakırspor ise lige hazırlanmaya geç başladılar. Tabiri caizse toplama takım kurdular. Geçen hafta ben açıkcası kaybedeceklerine inanıyordum, ama onlar çok iyi oynamasalarda 1 puanı almayı başardılar. Ayrıca forvetleri Mendoza bu sene çok canlar yakacak gibi duruyor. Bu hafta Trabzonspor kendi seyircisi önünde galibiyet alır. Forvet hattında sorunları olduğu için çok rahat kazanırlar diyemiyorum , ama gene uzaktan ve güzel goller görebiliriz.
Ankaragücü - Manisaspor
Ankaragücü , geçen sene Hikmet Karaman geldiğinden beri yükselişte. Ligde kalmayı başardılar, yüzüncü yıllarında sansasyonel sayılabilcek bir transfer yaptılar. Ama sezon açılışları olaylı oldu. Taraftar özellike kaleci Serkan'a çok tepkili. Ayrıca takımda madii sorunların olduğu söyleniyor. Buna rağmen Hikmet Hoca takımı bütün bu olumsuzlukardan uzak tutmaya çalışıyor. Geçen hafta Ceyhun çok güzel goller attı. Vassel etkisizdi ,ama ilk resmi maçına çıkmış oldu. Ankaragücü ortasahası ve forvet hattı nispeten iyi ama defans hattında sadece 5 oyuncu. Gerçi bir İngiliz stoper alınacak yönünde söylentiler hakim. Manisaspor ise geçen hafta Eskişehir'in beceriksizliği yüzünden paun alabildi. Özellikle Sezer'in eksikliği ile ,takımda bir yaratıcılık problemi var. Eğer Ankaragücü taraftarı takımını ve maçı olumsuz etkilemez ise maçı Ankaragücü kazanır.
Galatasaray - Denizlispor
Galatasaray'da her maç üzerine biraz daha koyan bir görüntü var. Denizlispor ise geçen hafta takım olmaktan uzaktı. Çağlar'ın sakatlığından ötürü sol beklerinde Murat Hacıoğlu oynadı. Aslında takım ikinci yarıda biraz canlanmıştı ki, malum elektirik vakası yaşandı. Galatasaray maçı kazanır. Ama Galatasaray için kazanmaktan daha önemli olan sistemi işletmek ve her hafta üzerine bir şeyler koyabilmek. Denizlispor ise geçen gün Lig Tv'de başkanları vardı, Başkan'ın da konuştuğundan anladığım kadarıyla toparlanmaları biraz zaman alacak.
Kasımpaşa - İstanbul BŞB
Kasımpaşa geçen hafta Bursa maçında beklentilerimde iyiydi. Onlarda çok transfer yaptılar , ama bir düzen oturmaya başlamış gibi. İstanbul BŞB ise kendi evinde oynadığı maçlar seyircisiz olduğu için, bence deplasmanlarda daha iyi motive oluyor. Bu maç nasıl olur pek kestiremiyorum ama aklımızda ki soru işaretlerini cevaplaması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bakalım Kasımpaşa taraftarıyla bütünleşip, kendi gücündeki takımlara üstünlük kurabilecek mi? Ayrıca İstanbul BŞB canlı yayınlanmayan maçlarda nasıl oynayacak merak ediyorum. Daha ayrıntılı yorumu maçtan sonra yaparız artık
Fenerbahçe - Sivasspor
Fenerbahçe Daum'un gelişi ile dirildi. Bu dirilme Alex ile başlayıp bütün oyunculara yansıdı. Geçen hafta çok iyi oynamasalarda tartışılan adam Guiza'nın attığı 2 gol ile maçı kazandılar.Geçen seneye göre işler doğal olarak iyi gidiyor. Hafta içi Topuz'un forma giymesi ile kafalarda bir soru işareti daha oluştu. Ayrıca bu hafta benim en merak ettiğim konu Bekir. Bilica kart cezalısı olduğu için Sion maçında forma giyemeyecek. Bakalım Daum daha resmi maçlarda oynatmadığı Bekir'e bu maçta şans verecek mi? Geçen yılki direnci olmayan Sivasspor karışısında kazanırlar. Gelelim Sivas'a. Geçen yıldan bu seneye en büyük düşüsü yaşıyan takım Sivasspor. Bülent Uygun 2 2 bucuk senedir oynadıkları oyunu değiştirmeye çalışıyor. Aslında bu uğraş önemli, çünkü Sivasspor aldığı sonuçlar ile lige renk katsada ,oynadığı futbol çoğu zaman tat vermiyordu. Bu maç iyileşme sinyalleri bekliyorum Sivastan. En azından daha dirençli olmalarını.
Ankaraspor - Gençlerbirliği
Küreslleşme bu demek sanırım. İki Alman, Ankara'da bozkırda karışı karışıya gelecek. İlk hafta Ankaraspor kötü başladığı maçta 3 puanı aldı. Gençlerbirliği ise Kayseri karşısında vasat bir oyun sergiledi. Gençlerbirliği geçen sene uzun senelerden sonra düşme korkusunu bukadar hissetti. Bu sene garip bir transfer politikası izlediler. Sözde ayrı olan iki takım arasında oyuncular gitti geldi. Ankaraspor ise Özer'i sattı. Maçla alakalı en büyük merakım ise bakalım İlhan Parlak ne yapacak?
Kayserispor - Gaziantepspor
Kayserispor eğer ligde gol yenilmemeye 3 puan verilse açık ara şampiyon olacak zihniyette bir takım. Geçen sezon forvetler aldılar denediler olmadı. Bu sezonun ilk haftasınıda golsuz geçtiler. Bence çareyi yanlış yerde arıyorlar. Ortasahalarında yaratıcı oyuncu eksikliği yok. Takım müdafasını nekadar güzel yapıyorlarsa atağa o denli kötü çıkıyorlar. Gaziantepspor ise geçen hafta Galatasaray karşısında iyi sinyaller vermedi bence. Tabata formsuz ve bence Beto o takım için el freni. Ayrıca Cuireo beklerde ofansif oyuncuları denediğinden müdafa kurgusunda sorun yaşıyorlar. Gerçi bu maç müdafaları fazla zorlanmaz. İlginç bir maç daha bizleri bekliyor.
Eskişehirspor – Bursaspor
Süper Lig'de haftanın maçı. Ülkemizde şöyle bir maçın, canlı verildiğini ne zaman görcez. O kadar Lig Tv parası veriyorum ve haftanın maçını özet görüntülerden takip etmek zorundayım. Bu sistemde bir saçmalık var. Bakalım bir umut yeni yayın ihalesiyle birlikte belki bir şeyler düzelir. Gelelim maça. Anadolunun iki futbol kentinin takımı karşı karşıya geliyor. Forumlara ve haberlere bakıyorum, dostluk en üst noktada. Bu gerçekten futbol için önemli bir nokta. Geçen hafta Ümit Karan çok kaçırdı. Rıza Hoca yeni transferleri takıma çok güzel yedirmiş. Ama geçen seneden beri ortasahalarında pas trafiğinde zaman zaman sorun oluyor. Bursaspor'dan ise ben geçen hafta daha iyi bir performans bekliyordum. Genede hırslı oyunlarıyla 3 puanı söküp aldılar. 2 teknik adamında futbol felsefesi oyunu güzel oynamak olduğu için keyifli bir maç olur. Asıl 2. hafta değil de şöyle takımların form tuttuğu 6. 7. haftaya denk gelecekti bu maç o zaman tadından yenmezdi. Ayrıca Bursaspor Tv internet sitesinden maç saati bir program ile maçı anlatıyor. Aynı saatte Fenerbahçe maçı olmasına rağmen ben bu yayını takip edicem sizede tavsiye ederim.
Beşiktaş – Antalyaspor
Mustafa Denizli sadece kendisinin bildiği taktiği ile geçen hafta hayalkırıklığı yaşattı. Ayrıca kafalara bir çok soru işareti hediye etti. 4 3 3'e devam edicek mi , yoksa insafa gelip 4 4 2 ile güzel futbol mu izletecek. Nobre'de ısrarı sürecek mi, yoksa Holosko ile izleyenlere huzur mu verecek. Maçın seyircisiz oynancak olması ise ızdırap. Antalyaspor ise maddi sorunlar yaşıyor. Bu yüzden yeteri kadar transfer yapamadılar. Geçen hafta şansızdılar, yoksa maçın daha başında öne geçebilirlerdi. Beşiktaş zorlansada kazanır, ama Antalyaspor bir paun alabilir.
13 Ağustos 2009 Perşembe
Aman Kaptan
Vurmayın Abalıya
Ufuk ve Sezer
Not: Galatasaray'da yerli transferi Adnan Sezgin, yabancıyı Haldun Üstünel yapıyor gibi söylemler vardı. Keşke bu işi de "Sihirbaz" Haldun Üstünel'e bıraksalardı bu kadar uzamazdı eminim.
Şapka Çıkartacaksınız(4)
Carlos kanattan bindiriyor ve Zidane topu aya fırlatmak istiyor ama top Zidane'yi o kadar seviyor ki kaleye giriyor.
Abdulkadir ve Kombine
Stat: Rize Şehir Stadı
Hakemler: Abdullah Kalafat, Osman Tüfekçi, Fethi Kayış
Çaykur Rizespor: Yavuz, Hasan(Dk. 88 Bahadır), Mehmet Sedef (Dk. 75 Hakan), Mustafa Ulaş (Dk. 88 Mesut Yılmaz), Murat Ocak (Dk. 88 Eyüp Kadri), Engin(Dk. 88 Semih), Kenan (Dk. 88 Adem), Diakhate, Çağrı (Dk. 65 Mesut Özkalkan), Mithat (Dk. 71 Umut), Ribeiro
Fenerbahçe: Mert, Bilica(Dk. 83 Serhat), Bekir, Vederson (Dk. 83 Devrimcan), Cristian (Dk. 75 Özer), Selçuk, Deniz (Dk. 83 Abdülkadir), Uğur (Dk. 83 Onur), Ali Bilgin, Deivid(Dk. 83 Furkan),
Mehmet Topuz
Goller: Dk. 20 Riberio (Çaykur Rizespor), Dk. 30 Deivid, Dk. 64 Mehmet Topuz (Fenerbahçe)
Sarı Kart: Dk. 60 Bekir (Fenerbahçe)
Bu maçı ne yazık ki izleyemedim ama yine de bir şeyler paylaşmak istiyorum. Kadroya bakıyorum ve şu maç bile hafiften ciddiye alınmış. Bilica kesilmemiş. Bekir ilk kez onbirde. Vederson da kesilmemiş. Cristian da kesilmemiş. Cristian'ın kesilmemesi normal çok maç yaparsa daha çok gelişir diyebiliriz. Ama ortasahaya bakıyorum da yani şu maçta neden oynar Deniz Selçuk ikilisi?
Geçen sene takımda her şey kötü giderken bakın biz aslında çok iyi bir şey yapıp çok genç bir oyuncu alıyoruz dendi. Alınan oyuncu hem de Fener'in en sıkıntılı bölgesineydi. Abdulkadir alındı fakat bir seneyi paf takımı ile geçirdi. Bu yetmezmiş gibi de en dandik maçlarda bile oynatılmadı.İşte örneği. 83üncü dakikada girmiş.
Yeni Gerard diye lanse edilen bir oyuncu dandik bir Çaykur Rize maçında bile ilk 11'e koyulamadı yani. Burada aklıma İlhan Parlak durumu geliyor. Ona da aynı şeyi yaptık. Kupa maçlarında kaleciyi değiştirirken onu koyamadık. Ama sonra Kiev deplasmanında son çare olarak oyuna soktuk.
Abdulkadir'in çok değerli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Umarım İlhan'a yapılan ona da yapılmaz. Bir yıldız olacaksa bir oyuncu, bu yaşında ilk onbirleri görebilmeli. Bazen diyorum bu oyucular keşke Arsenal gibi takımlarda oynasa ve saygı görse biraz diye. Ülkede sadece Emre ve Arda mı küçücük yaşında top oynayan efsane isimler olacak? Bu kadar genç topçu arasında iki isim, iki yıldız çıkarabilmek çok acı. İş teknik adamlarda bitiyor. Bıraktım kupa maçlarını Çaykur Rize maçında sergilemezsek o gençleri ,bu durum o gençlere ileriki zamanlar için kötü bir mesaj oluyor.
Bir iki şey de maç bilet fiyatları için söyleyeyim. Tamam geçen sene de bazı maçlarda kale arkası tribün fiyatları 60'a kadar çıkmıştı. Hatta İnönü'de bu rakam 70 olmuştu ve sanırım bir rekordu bu. Ama bu sene Fener deplasman biletleri 100 oldu bir anda. Ayrıca Fener'in bu haftaki maç bileti 55 lira. Rakip Sivas. Şimdi düşünüyorum da acaba Sivas maçı derbiden mi sayıldı? Öyle ise Fener'i tebrik etmek lazım. Rakibini artık 4 büyükler gibi görüyor. Fakat bu bilet fiyatı eğer önümüzdeki maça da değişmezse derbilerde o tribün 70'i bulacak gibi. Zaten kombine alamayan taraftar, maç göremeden lig bitecek. Ya da bazı blogcular bunu bir kombineye zorlama kampayası olarak anlattılar. Bu da doğru olabilir. Geçen seneden daha az satıldı çünkü. Şimdi bakın biletler artık çok pahalı diye tehtid ediliyor sanırım taraftar. Bakalım nereye varacak bu fiyatlar?
Marquinhos
12 Ağustos 2009 Çarşamba
Hangisi Doğru ?
11 Ağustos 2009 Salı
AKP ve Futbol
Bir süredir bu konu ile ilgili bir şeyler yazmak istiyor; sürekli kendimi engelliyordum. Blogumuz futbol temalı bir blog. Bugüne kadar yazılarımızda ufak dokundurmalar yaptıysak da, konuyu futbolun dışına, politikaya fazla getirmemeye çalıştık. Ama yavaş yavaş zurnanın zırt dediği noktaya geliyoruz bence. Yıllardır sadece ülkemizde değil bütün dünyada futbolun siyaset tarafından nasıl kullanıldığına, bazı durumlarda futbolla siyasetin nasıl iç içe sokulduğunu görüyoruz. Franco Barnebau'yu zamanında neden inşa ettirmiş, Maradona'nın “Tanrı'nın eli” olarak anılan golü İngiltere dışında bir takıma atılsaydı bu kadar önemli olur muydu, 2. Dünya savaşı ve Ajax, gibi bir çok direkt ve indrekt örnek verilebilir bu konuda. Bizim de ülkemizde böyle örnekler sıralamak mümkün. Ama son iki senedir bazı şeylerin iyice tadı kaçmaya başladı. Ölmüşlerin arkasından sallamak bize yakışmayacağı için hala yaşayanlara bir şeyler söylemek lazım sanırım. Gerçi her 2 kişiden birinin eleştireceğimiz insana oy vermiş olduğunu düşünüce çok akılcı bir tercih olmuyor bu yazıyı yazmak. Ama biz bu blogu açarken fikirlerimizi özgürce söyleme lüksüne kavuşmak istedik, ve ben şimdi bu özgürlüğü sonuna kadar kullanmak istiyorum. Aşağıda isimleri geçen takım ve şehirler lütfen durumu kişisel algılamasın. Onların yerlerine başka takımlar ,başka şehirler olabilirdi. Önemli olan resmin geneline bakmak bence, isimlere ve cisimlere takılmadan.
Trabzon, Bursa ve Eskişehir benim gözümde bu ülkenin en önemli üç futbol şehridir. Kayseri ve Sivas gibi şehirler de, takımları başarılı olunca halkı tekrar futbola ilgi duymaya başlamış olan şehirlerdir. Ben devletin bir yerinde karar alıcı konumunda olsam, ve futbola “Stat” yaparak destek olacak bir projem olsa; bu stadı öncelikli olarak Trabzon, Bursa ya da Eskişehir'den birine yaparım. Peki, şu anda mevcut iktidar tercihini hangi iki şehirden yana kullandı? Kayseri ve Rize. Kayseri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün , Rize ise malum Başbakan Tayyip Erdoğan'ın şehri. Tamam belki Rize halkı o stadı dolduracak, ama Kayseri Kadir Has'ın durumunu gördük. Fenerbahçe maçı dışında bir maçta dolmadığı gibi yıllık ortalaması da 2000 kişiyi geçmedi. Düşünün, o stat acaba bu 3 futbol kentinden birine yapılmış olsa boş kalır mıydı? Ki bu takımlar küme düşmeye de oynasalar, ligde hedefsiz de kalsalar statları boş kalmıyor. Olayın politik boyutunu geçtim, mantıksal açıdan bir saçmalık var ortada. İBB ve özellikle Ankaraspor gibi takımları görünce, ligde de bir kadrolaşmaya gidiyor hükümet. Hatta yeni yayın ihalesini de hükümetin desteklediği, ya da düşük faizli kredi verdiği bir oluşum kazanırsa şaşırmamak lazım. Hadi Abdullah Avcı’lı İBB'yi bir kenara koyalım, çünkü Abdullah Hoca’nın çıktığı programlarda takımın mali düzeninin her takım gibi sadece futbol içi gelirlerden oluştuğunu, Belediye'den maddi destek görmediğini söylemesi bir derecede onları ayrı tutuyor. Ama Melih Gökçek çıkıp “Seçimlerden dolayı takımı boşladım, seçimler bitti, şimdi çıkışa geçeriz” deyince, ya da onun o muşmula suratlı oğlunu yanında arap entarisi giymiş menajerlerle görünce benim şahsen midem bulanıyor. Tabi benim bir Galatasaraylı olarak midem Fatih Terim'in ismi yanında Mehmet Ağar'ı, Sinan Engin’i, Alaaddin Çakıcı'yı aynı cümlede okuyunca ya da duyunca da bulanıyordu.
Futbol ile siyaset hiç olmadığı kadar içiçe geçmeye başladı ülkemizde. Bu beni korkutuyor. Statlar yapılıyor, federasyon başkanları işaret ediliyor, takım başkanları işaret ediliyor (Nuri Albayrak). Biz bu toplumun çoğu alanındaki bölünmeyi futbola bulaştırmamak için, bugüne kadar bu konulara sadece küçük dokundurmalar yaptık. Ama bugün artık bazı şeyler benim kişisel tahamül sınırımın üzerine çıktı. Ben bu oyunu 6 yaşından beri 19 yıldır, zaman zaman kirlenmesine rağmen, zaman zaman birileri tarafından kullanılmasına rağmen, bir çocuk kalbi ile sevdim. Zaten bir ton siyasal problem varken, benim çocukken mahalle arasında kısa şortumla ve bütün beceriksizliğime inat sevgimle oynadığım futbolu da kirletecekse AKP, o zaman isyan zamanı olur. Ben bu hükümetin futbola bu kadar dahil olmasından hiç hoşnut değilim. Bu müdahalenin ne kadar tatsız olabilceğini daha iyi anlamak istiyorsanız, nacizane tavsiyem gidip bir “4 4 2 “ dergisi alın ve oradaki İran derbisini ve hükümetin derbiye yaklaşımını okuyun. Hiçbir şeyimize sahip çıkamadık, bari futbolumuza sahip çıkalım. Sevgiler,Saygılar.
Maradona
Not: Başbakan Akp yazanlara laf çakıyor sürekli olarak, umarım bizi de kalaylamaz.Ayrıca stadın adı henüz belli değil, eğer adını da verirse ozaman başka bir yazı yazmak gerekecek.
Diego Lugano Güney Amerika'dan Bildirdi
10 Ağustos 2009 Pazartesi
Mustafa Denizli ve Sistem
Beşiktaş'ın hazırlık maçlarını izledim, Süper Kupa finalini izledim, ama ligin ilk maçı olan İstanbul B.B ile yaptığı maçı, arkadaşlar ile dışarı çıktığım için izleyememiştim. Hatta Marquinhos ile birlikte olduğumuz için bu maça blogumuzda yer vermedik. (tabi bunda izlemediğimiz maç hakkında yorum yazmama prensibimizin de etkisi var). Neyse efendim , geçen 2 gün zarfında Lig TV'nin tekrar yayınlarında maçı yakaladım ve izleme imkanı buldum. O yüzden hem Mustafa Denizli ile ilgili hem de Beşiktaş ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Geçen sezon Mustafa Hoca göreve geldiğinden beri genel olarak olumlu yorumlar yapıldı hakkında. 26. hafta, 3 büyük takımı şampiyon yapma ihtimaline sahip hoca, gibi etkenlerden dolayı sürekli gündemde idi ve sezonu şampiyonluk ile kapatınca Beşiktaş, Mustafa Denizli hakkında herkes olumlu şeyleri söyledi. Bir anda takım ile çok oynadığı, Delgado ve Serdar Özkan sevgisinin takıma zarar verdiği gibi noktalar unutuldu. Şöyle bir bakıyorum Beşiktaş'ın kadrosuna, stoperdeki eksikliğini saymazsak şampiyonluk mücadelesi için yeterli bir kadro. Ama Mustafa Hoca, sevdiği numara oyunlarından birisini yaparak futbolumuza 10.5 numara değimini kattı. Takım hem hazırlık maçlarında , hem süper kupa finalinde hem de İstanbul B B maçında pozisyon üretmekte zorlandı. Bunda 10.5 numara eksikliğinin etkisinden çok, bence sistemin ve Mustafa Denizli'nin tercih hatalarının eksikliği var. Ayrıca Yusuf, Tello ve Nihat gibi usta ayakların olduğu yerde 10.5 numara olarak gelcek oyuncu ya bir dünya yıldızıdır ya da en azından Yıldıray ancak 5.5 numara kalır bu isimlerin arasında. Sonra bütün bunlara bakıp, hiç fark etmediğim bir şeyi gördüm.
Mustafa Denizli, Galatasaray'dan sonra çalıştırdığı Türk takımları arasında sadece Kocaelispor'da 2 sezon üst üste bitirmiş. Buna ek olarak, Kocaelispor'un 2.sezon ki performansının düştüğünü söylersek, Mustafa Denizli yaklaşık 15 senedir bir Türk takımı ile iki sezon üst üste başarı yakalayamamış bir hocadır. Olayı biraz daha keskinleştirirsek, Mustafa Denizli istikrarsız bir hocadır. Yani bir Daum, bir Fatih Terim, bir Gordon Milne hatta bir Lucescu gibi üst üste başarılar olan bir teknik adam değil. Belli aralıklarla çalıştığı farklı takımlarda aldığı başarılar ile kimseye nasip olmayacak bir "üçleme" yapmış bir hocadır. Hatta sanırım kendisinin sürekli 1 senelik sözleşme imzalamısında da bunun etkisi var.
Şimdi Mustafa Denizli'nin geçen sezon geldikten sonra yaptığı doğru hamlelere bakıyorum, ve bu sezon başı yaptığı doğru hamlelere bakıyorum, arada bir tutarsızlık oluyor. Tamam yapılan transferlerin neredeyse hepsi isim olarak doğru, ama bunların hiç biri geçen sene yapılan Ersnt ve Yusuf transferi gibi ,takımı büyüten transferler değil. Yabancı sınırlamasını ise aşacak Nihat transferi dışında bir transfer yapmadı Beşiktaş. Sağ ve sol bekte yerli oyuncu oynarken, gidip yerli aldılar. Cisse gitti Fink geldi, Zapo gönderildi Ferrari geldi. Bobo ve Holosko'nun hatta Tello'nun duygusal yapıları göz önüne alındığında bu Beşiktaş'ta her hafta mutsuz 2 adam demek. Biz blog olarak hiç bir yazımızda "diğer takımlar kötüyken, Beşiktaş aradan yükseldi" gibi yorumlar yapmadık, ama bu sene şunu rahatlıkla görebiliyoruz ki, Beşiktaş bu sene şampiyon olmak istiyor ise , geçen seneden daha az hata yapmalı. Mustafa Denizli'nin bu sene ilk yarılarda yanlış takım deneyip, sonra 2. yarıya maçı riske etme lüksü yok. Bu yüzden kısaca Beşiktaş'ın hata yapma lüksü yok. Peki bu Beşiktaş'ta hata olarak ne yapılıyor? Benim gördüğüm kadarı ile, Bobo'dan sol açık olmaz. Yusuf 2 yarı oynayamaz. Tello ise ortada kanatta olduğu kadar etkili değil. Tandem hala çok uyumsuz, Yusuf ve Tello aynı anda takımda olduğu zaman takım müdafası düşüyor. Ayrıca Beşiktaş da Mustafa Denizli oyun planını değiştircek ve rakibi şaşırtcak değişiklikler yapmıyor. Bir mevkiden birisini alıp, yerine aynı yere benzer birisini koyuyor. Son maçtaki Holosko Nihat değişikliği. Ayrıca fikirlerine çok saygı duyduğum Ali Ece'nin son yazısında belirttiği gibi Nobre'den çok şey bekliyor. Beşiktaş ileri adamlarına bakıyorum, Bobo, Holosko, Nobre ve Nihat forvet diyeceğimiz oyuncular. Peki bu 4'ü bu takımdayken Mustafa Hoca neden Batuhan'ı başka yerlere gönderiyor. Tamam çok büyük hoca, 3 takımla şampiyon oldu, ama bütün bunlar Mustafa Denizli'ye Batuhan'a, Beşiktaş'a ve Türk Futboluna bunları yapma hakkını vermez. Herkes Batuhan'a yükleniyor. Yok alemci, yok asabi, yok burnu büyük. Peki Alex Ferguson Wayne Rooney kumarhane ve kerhanelerin baş köşesinde otururken onu takımdan kesseydi, ya da çok çok eskilerde "alkolik united"ı oluşturan oyuncuları ıslah etmeyi deniyeceğine, takımdan uzaklaştırsaydı daha mı iyi olurdu. Büyük hocalık sadece şampiyonluk ile olmuyor, zaman zaman 18 yaşındaki genç bir futbolcuya "Baba" olmayı da bilmek gerek. Neyse Batuhan konusuna bir giriş yapıp yazıyı biraz dağıttım hemen dönüyorum Beşiktaş'a.
4 3 3 ya da 4 4 2
Bugüne kadar fazla rakam fetişliği yapmadan maçları analiz etmeye çalıştık. Ben sürekli Beşiktaş'ın 4 3 3 ile sahaya çıktığını yazıyorum. Ama geçen seneki Beşiktaş ile bu seneki Beşiktaş 4 3 3 'ü farklı oynuyor. Bir kere Fink defansın önüne çok giriyor. Bobo kanatta Tello içerde oynayınca takım ileri gidemiyor. Yusuf ise çok büyük yetenek ama yaşı artık çok fazla. Kanatta değil iç kısımda düşünülse daha faydalı olur. Ayrıca gene belirtiyorum Mustafa Denizli'nin bir B planı yok. Amacım Mustafa Denizli'ye bir şeyler öğretmek değil, kendi düşündüğümü söylemek. Ben olsam bu oyuncu kadrosu ile , taktiği 4 4 2'ye çeviririm. Bu kadar güzel hucum bekleri olan, ortasahanın göbeğinde Ernst ve Finki gibi iki panzere sahip bir takımın 4 4 2 oynadığı düşünüyorum. Sağ kanada ve Sol kanada gelebilecek en az 2'şer farklı alternatif var. Üzerine bir de Batuhan geri getirildi diyelim. Forvette Nobre'ye mahkum kalmazsın. Bobo ise kanatta hapis kalmaz. Ee hocam hadi işler kötü gitti , çözemedin rakibi, son 30 dakikada Yusuf'u alırsın oyuna dönersin 4 4 1 1 'e en azından bir B planın olur. Sonuç olarak bence Beşiktaş'ın kadrosu bu sene şampiyonluk yarışı için yeterli. Ama Mustafa Hoca sezona bence kötü başladı. Eğer taktiğini değiştirir bir yerli stoper alır ve Batuhan'ı geri çağırırsa hem kendisi yıllar sonra bir takımda ikinci sezonunda başarı yakalamış olur, hem büyüklüğüne büyüklük katmış olur ,hem de Batuhan'ı topluma kazandırmış olur.
Maradona
Haftanın 11'i
ZAPO.........EGEMEN...........ÖMER ERDOĞAN..........CALE
.........................TJIKUZU CEYHUN G...........................
IBRAHIM AKIN................ARDA....................SANTOS
..................................GUIZA...................................
YEDEKLER: Fink,Mendoza,Ceyhun.Bilica,Alex De Souza,Güray,Tony Sylva
İzleyebildiğimiz maçlardan bir 11 ve yedekler kurduk. Eğer eklemek isterseniz yorumları bekliyoruz. Mesela iyi diyebileceğiniz bir sağ bek vs...
Denizlispor 0 - Fenerbahçe 2
9 Ağustos 2009 Pazar
Gaziantepspor-Galatasaray
4 resmi hazırlık maçının ardından ilk ciddi sınavına çıktı. Netanya yahut Tobol , Süper Lig'de kümede kalması imkansız iki takımdı benim gözümde. Maç başlamadan önce ise ben açıkçası çok umutlu değildim. Hem daha iyi bir Antep düşünüyordum, hem de sıcağın oyunu daha fazla etkileyeceğini. İkisi de olmayınca Galatasaray maçı kazandı. Maçın başında gelen gol zaten işleri çok rahatlattı. Sonra gene duran toptan bir gol geldi. 2. golden sonra Antep biraz kıpırdandı. Galatasaray da geriye çekilince oyunun kontrolü Antep'e geçti. Kalecimiz Leo Franco, Mallorca günlerinden kalma bir hata ile golü yedirtti bize. İkinci yarıda gene iyi başladı Galatasaray , ama gol gelmedi, takım yorulmaya başladı. Frank Rijkaard , zamanında ve doğru değişiklikler ile takımı diri tutmaya çalıştı saha içinde. 75 ile 3. gol arası Antep ortasahayı eline geçirdi. Tam bunalmışken Galatasaray, Ayhan ve Arda seri kısa paslarda bir atağa çıktılar ve Arda Nonda'ya al da at dedi. 3 1 Antep'in direncini tam kırmışken , Sabri gene yaptı yapacağını. Hem Ümit'in arkasında kaldı, hem de kafasına çıkarak penaltı yaptırdı. Maç 3 2 oldu, Arda oyundan çıkarken, hem Arda hem de hakem saçmaladı bence. Gereksiz inatlaşmadan sarı kartı yedi Arda. Neyse efendim, güzel bir başlangıç oldu sonuç olarak. Şimdi biraz yakından bakalım Galatasaray'a.
Leo Franco, açıkcası yediği golde hatalıydı. Hatta golden sonra Beto'nun bir şutunda gene ileride idi ama Allah'tan Beto ligimizin sayılı yeteneksiz golcülerinden. Biraz daha dikkat etmesi lazım Franco'nun. Ama topu eliyle oyuna iyi sokabiliyor, bu da tam Frank Rijkaard'ın istediği şey.
Defans
Herkes milli takımın defansı diyor , ama bir kez daha yazmak istiyorum bunu. Kime sorsanız, milli takımın hangi bölümünü takımınızda istersiniz diye, sanırım kimse defansı tercih etmez. Defansın sol tarafı Hakan Balta ve Servet, ne kadar güzel ve az hatalı ise, sağ taraf Sabri ve Gökhan o kadar sorunlu. Sabri 3 senedir, bir sağ bek nasıl pozisyon almalı, nerede durmalı öğrenemedi. Ben Ntvde Rıdvan Dilmen ile futbol okulunu izlerken öğrendim, Sabri 3 senede oynarken öğrenemedi. Ayrıca ileriye doğru okadar kötü paslar atıyor ki, hem Keita'ya hem de Aydın'a neredeyse düzgün 3 pas atamadı, toplar ya çok önde, ya geride kaldı. Göhkan ise sakar. Gene bugün 2 3 pozisyonda saçma kademe hataları yaptı. Sanırım yerine Emre Güngör'ün düşünülmesi için net bir gol yedirtmesi lazım bize. Servet ise attığı gereksiz uzun paslar dışında çok iyiydi gene. Hakan ise ,öndeki oyuncular defansa az yardım ettikleri için daha çok geride kalıyor. Ayrıca zaman zaman Servet'in ve hatta Gökhan'ın kademelerine o kadar güzel girdi ki, Sabri Hakan'ı izlese çok şey öğrenir.
Ortasaha
Mustafa Sarp, çok sade ve genelde mücadeleye dayalı bir oyun oynuyor. Görevini eksiksiz getiriyor. Maç boyu bir tane kritik hata yaptı ama o da 80 den sonraydı. Okadar koşan biri için normal. Ortasaha da defans ağırlıklı oynuyor ama zaman zaman ileriye etkili çıkışları var. Yalnız en büyük eksikliği, kanat değiştirecek pasları görmemesi, ya da atamaması. O yüzden zaman zaman Keita ve Aydın'ı kaçırmakta zorlandı. Ayhan ise, bildiğimiz Ayhan. O da hızlı oyun tarzına fazla alışık bir oyuncu değil. Zaman zaman pas tercihlerinde yanlışlık oluyor. Gene de Mustafa Sarp ile iyi bir ikili oldular. Ama bazen çok yakın oynadıkları için pas alternatiflerini azaltıyorlar. Gene Ayhan da bir anda atakların yönünü değiştiremiyor. Ama bu dertler önlerine Elano'nun gelişiyle biter gibi geliyor bana. Gelelim Arda'ya. Bugün sahada iki Arda vardı. 1. Arda ilk 20 dakika da bir gol bir asist yapan, ileride rakibe basan, tek top ağırlıklı oynayan Arda. 2. Arda ise , biraz daha ayağında top tutan. Zaman zaman ara pası atmaktansa ,çalım atan Arda. Gerçi devre arasında biraz ikaz edilmişti, ikinci yarıda gene paslara başladı Arda. 1 gol 2 asist ile oynadı. Gerçekten 1o numara oynayamaz diyenlere her maç cevap veriyor. Özellikle ilk yarılarda ise rakibe ani presler yapıyor. Ama bugün özellikle ilk yarıda zaman zaman sola kayarak Aydın'a fazla oynama imkanı vermedi. E ama o kadar kusur herkeste olur. Ayağına top çok yakışıyor.
İleri 3lü
Baros ileri 3'lün ortasında oynamaya müsait mi değil mi, çok anlaşılamadı bence. Aslında bakınca , ikili mücadelelerde hızlı, pas ve orta kabiliyeti olan bir oyuncu ama top saklamada sorunları var gibi. Gene de özellikle ilk goldeki katkısı çok büyük. O da ilk yarı güzel hücum pres yaptı, ama sonra yoruldu. Yerini Nonda'ya bıraktı. Formda bir Nonda, nokta santrafor özelliklerine daha yakın olduğu için, bu taktiğe daha yatkın. Ama Nonda'nın biraz daha zamana ihtiyacı var. Gene de geçen sezonun aksine hem daha istekli hem de daha diri bir Nonda var sahada. Güzel bir gol attı. Blogumuzu okuyanlar benim 2. forvet yönündeki kaygılarımı hatırlarlar. Sanırım Nonda benim kaygılarımı boşa çıkartacak ve güzel bir 2. forvet olacak.
Keita, maça sağ kanatta başladı. Zaman zaman , az da olsa Aydın ile yer değiştirdiler. Sanırım hala biraz maç ve kondisyon eksikliği var. Bir de topla oynamayı seven bir yapısı var. Gereksiz çalımlara giriyor ama sanırım onun tarzı bu. Neyse ilerleyen maçlarda daha iyi olacağının ışığını veriyor. Yerine ise, takımın asil yıldızı Kewell girdi. Bugün biraz etkisizdi Kewell. Ben açıkcası kanada bir hareket getirir diye bekliyordum ama fazla dahil olamadı oyuna. Gelelim benim gözümde yeri başka olan Aydın'a. Frank Rijkaard belli ki, Netanya maçında şansını iyi kullanan Aydın'a , Elano gelene kadar sanş verecek. Aydın bugün gene güzel işler yaptı. Skora bir katkısı olmadı belki , ama bir kanat oyuncusun yapması gerekenleri gene yaptı. Ayrıcı ileri 3lü hatta 4lü içinde defansa en çok yardım eden oyuncu. Bir de ilk yarıda Arda onun alanına çok geldi, ikinci yarıda ise Sabri ve Mustafa Sarp, Aydın'ın istediği hızlı pasları veremediler. Sonuç olarak iyiydi Aydın.
Sonuç
Galatasaray her maç üzerine koyuyor ofansif anlamda. Defansta ise Gökhan ve Servet ikilisinde bir gelişme, daha doğrusu Gökhan'da bir toparlanma yok. Umarım bir transfer gelir, ya da Emre Güngör oynatılır. Orta saha her maç, olması gerekene biraz daha yaklaşıyor. Arda ofansif anlamda takımın beyni gibi. Keita ise güzel bir kanat. Netice olarak Ekim başına kadar belirli aksaklıklar olacaktır ama gidişat güzel.
Gaziantepsor
Galatasaray incelemesi kadar kapsamlı olmasa da Antep ile ilgili de birşeyler söylemek istiyorum. Defansın ortasındaki Julio Cesar ve Deumi biraz uyumsuz. Ayrıca buna yılların sağ açığı Yozgatlı'nın defans yapılması eklenince ilk golde 4 kişi bir Arda'yı marke edemediler. Murat Ceylan maça sağ açık başladı, sonra sağ beke çekildi. Genç yaşına rağmen çok etkili. Yeni transfer Sezar ise çok etkli oldu bugün. Ayrıca Ümit Tütünci, Beto'yu keser bence yakında. Ayrıca tipi ne kadar çok Fatih Tekke'ye benziyor. Kısaca Antep'in ileri ucu ve orta alanı güzel ama defans hattı sorunlu. Eğer bunu toplarlar ise çok can yakarlar.
Maradona
Community Shield Chelsea'nin
Ntv sağolsun güzel bir maç izlememize sebep oldu bugün yine. Manchester da Chelsea de bu lig öncesi en önemli maçlarına geçen seneki kadroları ile çıktılar. Chelsea tam iyi pas yapıyor derken bir anda Manchester akın akın gelmeye başladı ve özellikle sol kanattan çok etkili ataklar yaptılar. Bunlardan birinde Nani golü buldu. Nani ilk yarıda sanki Ronaldo gitti ama artık ben varım der gibiydi. Sağ kanat ise yoktu sanki. Uzakdoğulu Manchester'lı o kanatta pek bir varlık gösteremedi. Aynı şekilde Oshea bugün sağ bek oynadı ama o da yerini yadırgadı.
Marquinhos