8 Mayıs 2009 Cuma

31. Haftaya Bir Bakış




Gençlerbirliği - Hacettepe
Haftanın oynanmadan en çok konuşulan maçı. İki takımın organik bağını herkes biliyor. Son 2 haftadır Hacettepe iddası çok azalmış olmasına rağmen mücadelesini ortaya koymaktan geri kalmadı. Hacettepe kazanırsa bir şey değişmez ama Gençlerbirliği'nin puana ihtiyacı var. Maç hakkında o kadar soru işareti var ki , Lig Tv maçı canlı göstermeye karar verdi. Umarım sonucu sahada belli olur.
Galatasaray - Ankaragücü
Bursaspor'un soluğunu ensesinde hisseden Galatasaray ile düşmemek isteyen Ankaragücü karşı karşıya geliyor. Son iki haftada Ankara takımlarına 5 puan kaybeden Galatasaray'da maç için tek umut verici gelişme Arda'nın cezasının bitiyor olması. Ankaragücü'nün başında ise Hikmet Karaman var, bakalım 3 puan hangi takıma gidicek.
Bursaspor - Konyaspor
Bu haftaki maçlar içinde sonucunu en merak ettiğim maç. Bursaspor'un kazanmasını bir Galatasaray taraftarı olarak çok istiyorum. Sonuçta Galatasaray son 4 maçını kazanırsa Uefa'ya zaten gidecek, ama bunu hak etmesi lazım. Tabi Konyaspor da ligde kalma mücadelesi veriyor ama ne yalan söyleyeyim içimden Bursaspor geçiyor.
Kocaelispor - Trabzonspor
Ligin zirvesindeki 2 takım puan kaybettikten sonra Trabzonspor gene umutlandı. Kocaelispor ise düşmesi kesinleşmemiş olsa da , büyük ihtimalle düşecek. Kocaelispor'un açık futbolu , ve Trabzonspor'un mutlak galibiyet isteği maçı heyecanlı bir hale getiriyor.
Sivasspor - İstanbul Büyükşehir Belediye
Geçen hafta Gaziantepspor karşısında beklemediği bir mağlubiyet alan Sivasspor bu hafta evinde İBB'yi konuk ediyor. Geçen hafta kaybetmenin verdiği ruh haliyle ,saçma serzenişlerde bulunan Sivasspor bakalım bu hafta ne yapacak? İBB 'nin şiddetle puana ihtiyacı var ve çıkıp oynamak için teşvik primine ihtiyaçları yok. Maç kadar maç sonu yapılacak konuşmaları da merak ediyorum.
Ankaraspor - Beşiktaş
Derbide herkesin favorisi olan Beşiktaş oynadığı kötü futbolla maçı kaybetti ve liderlik şansını tepti. Bu hafta nispeteden diğer takımlara göre şanslılar çünkü amaçı olmayan Ankaraspor ile oynayacaklar. Şampiyonluk isteyen bir takımın bu maçı kaybetmek gibi bir lüksü yok.
Fenerbahçe - Denizlispor
Haftaiçi medyada yazdığı kadarıyla Fenerbahçe bu maçta 2006 senesinde kaybettikleri şampiyonluğun intikamını almak için sahaya çıkacakmış. Denizlispor sezonun ikinci yarısında yabancı oyuncuları ve Mesut Bakkal'ın gelişiyle iyi futbol oynamaya çalışıyor. Bakalım Fenerbahçe intikamını alabilecek mi , yoksa Denizlispor sürpriz sayılabilecek puan kazancıyla biraz nefes alabilecek mi?
Eskişehirspor - Antalyaspor
Düşme hattındaki takımlar içerisinde ligde kalmasını en çok istediğim takım. Belki tarafsız olmamız gerek , ama zaten bir şeyler yazarak tarafız. Bu hafta inşallah 3 puan alırlar. Tabi Antalyaspor'a da haksızlık etmemek gerek. Özellikle Mehmet Özdilek ile iyi bir performas gösteriyorlar.
Kayserispor – Gaziantepspor
Ligin iki amaçsız takımının maçı. Zaten ligde pazar günü oynanacak tek maç. Bu takımların lig sıralaması lig sonu alacakları yayın hakkı parası dışında bir şeyi değiştirmeyecek. Ligin en defansif takımı Kayserispor umarım maçı fazla keyifsizleştirmez.
Daha önce de söylemeştim ben ligde Belediye takımlarının olmasından ziyade, şehir takımlarının olmasını istiyorum. Bunun ne Abdullah Avcı ve futbolcularla , ne de Aykut Kocaman ve futbolcularla bir ilgisi var. Bu sene umarım İBB, seneye de Ankaraspor takip eder onu. Bizim vergilerimizle spor desteklenecekse belediyeler gidip amatör branşları , hadi hiç olmadı futbol dışı branşları desteklesinler. Futboldaki ekonomiyi görüp de oradan rant sağlamanın, hele de halkın parası ile oğluna Başkancılık oynatmaya hiç kimsenin hakkı yok. Devlet bu saçmalığa ses çıkarmıyor, inşallah futbolun adaleti bu saçmalığı ve yanlışı düzeltir.
Maradona

7 Mayıs 2009 Perşembe

Finalin Adı Belli Oldu

20 mayıs günü İstanbul'da oynancak finalin adı Shakhtar Donetsk-Werder Bremen. Herkesin zaten bildiği Lucescu'yu yakından tanıdığımız gibi geyiklere girmeden bir şeyler söylemek istiyorum. Her ne kadar kağıt üzerinde takımların adı çok sükse yapmasa da bence bizi iyi bir maç bekliyor. Herşeyden öte ülkemizde oynancak olması bu finalin o bile heycanlandırıyor beni. Genelde çok alışkın değiliz özellikle futbolda böyle günlere ev sahipliği yapmaya. 2005 senesindeki o unutulmaz finalden sonra bu denli bir güne ikinci kez ev sahipliği yapıyoruz. İlkinin altından başarıyla kalkmıştık , ikincisi de gayet güzel olacak bence. Bunun ötesinde madem ki futbolu seviyoruz ve erkeğiz , şunu demeden geçemeyeceğim, gelecek takımlardan birisi malumunuz Ukrayna takımı. Cem Yılmaz ve Rıdvan Dilmen'in Ntv Spor'daki Kiev deplasmanıyla ilgili sohbetini hatırlayan vardır sanırım. Yani o hafta bu maçın heycanı dışında bir de Ukraynalı güzeller görme ihtimalimiz olacak ki heyecanlandırmıyor değil beni :) sanırım Marquinhos da aynısını düşünüyordur. Dil altı haplarımızı cebimizden eksik etmeden çıkalım mümkünse evden.




Werder Bremen Hamburg maçında meşalelerin yarattığı sis



Not: yani niyetimiz kötü değil, ayrıca umarım magandalar çıkıp ülkemizi rezil edecek işler yapmazlar



Maradona

Haftaiçi Futbol

O artık Flamengo'lu


Adriano

Adriano futbola ara verdiğini açıkladıktan sonra şimdi de dönersem ancak Brezilya'da Flamengo'da oynarım demiş. Onu şu futbol dünyasında neyin sıktığını çok merak ediyorum. Şan şöhretten mi sıkıldı acaba? Evime dönüp bir rahat rahat magazinsiz yaşayayım diye mi düşünüyor? Yoksa futboldan mı sıkıldı? Hep pas ,pas ,pas bir de şut nereye kadar demiştir belki de. Ya da 30'una kadar oynayıp yeterli parayı biriktirip ömrünün sonuna kadar tatil yapma planı vardır kim bilir? Belki de sektör değiştirecektir. Mutsuzdur top oynamaktan. Kendi işinin patronu olmak isteyebilir. Ama şunu bilsin ki Fotomaç Fotospor ve Fanatik gazatesi onun peşini bırakmaz.



Bank Asya Play Off

Ligde ilk ikinin ardından gelen 4 takım biliyorsunuz ki play off oynayacaklar. Bu maçlar Ankara'da oynanacakmış. Yenikent Stadı'nda oynanacak maçlar iki günde bitecek. Yani ilk maç sabahtan ikinci maç da stadın boşaltılıp yeniden doldurulmasıyla akşama oynanacak. Final maçı da 17 Mayısta. Bu maçları umarım televizyondan takip edebiliriz.


U 17
U 17 Futbol Şampiyonası Almanya'da devam ediyor.Millilerimiz de mücadele veriyor bu kupada. İlk maçta ev sahibine yenildik. Almanya 3 1 yendi Türkiye'yi. Almanya'nın teknik direktörü daha farklı kazanmamız gerekirdi dedi maçtan sonra. Bir dahaki maçımız Hollanda ile ve 9 Mayıs'ta saat 14 00'da. Eurosport maçları naklen yayınlıyor. Chelsea'li Gökhan Töre'yi ve diğer genç yetenkelerimizi bu ekrandan takip edebilirsiniz.Gruptaki bir diğer rakibimiz de İngiltere.


Marquinhos

Teşekkürler İniesta


Barça şu maçı vermek için her şeyi yaptı. Henry yok ve yerinde Eto'o var. Defans yok ve ortadaki Toure defansa çekildi. İniesta zaman zaman Henry'nin yerinde oynadı. İniesta da ortaya gelemeyecek diye Busquets ve Keita takviyesi yapıldı ortaya. Yani bozulan bir makine vardı bu akşam. O makineyi ikinici el yedek parçalarla yamaladı Guardiola. O yama tutmadı ama oyuna da hiçbir müdahalede bulunmadı genç teknik adam. Neden yedek kulübesindeki forvet adamları oyuna sürülmedi anlayamadım. Hiçbir şekilde risk almadı. Hadi kırmızı kart olmasaydı alacaktı diyelim ve iyimser olalım ama artık son on dakika gelmiş ama hala bir değişiklik yok. Yani makine gibi işleyen ve Real'e 6 gol atan takım bugün sahada yoktu.

Yine de İniesta biz futbol severleri düşündü diyelim. Drogba da buna yüzde yüzlük bir gol kaçırarak katkıda bulundu.

Chelsea her ne kadar defansif , bizi ekran başında sıkan , kimi zaman çamura yatan , kimi zaman vakit geçirmeye çalışan bir takım olsa da Barça'yı durdurabilen tek takım oldular. Bunu iki maçta da yaptılar. Ama maç boyunca çabalayan topla oynayan ve bize futbol izleten(ilk maç da dahil) ve finalde olmasını dilediğimiz takım Barcelona'ydı. Bu senenin efsane kadrosunu finalde izlemek lazımdı. İniesta dünya için büyük bir gol atmış oldu. Bize Man U Barça finalini hazırlayan İspanyol'a teşekkürler.


Not: Bu kadro finale kadar böyle kalırsa Barça'nın işi bu akşamkinden daha zor olacak.



Marquinhos

6 Mayıs 2009 Çarşamba

İniesta İniesta ve Londra Yasta

Dünden beri herkesin merakla beklediği maç bitti. Herkes bir şeyler tahmin ediyordu, ama sanırım kimse bu kadar dramatik bir sonu beklemiyordu. İlk maçta Chelsea Barcelona'yı oynatmamak için sahaya çıkmıştı ve bunu başarmıştı. Kadroları gördüğüm zaman bu sefer işleri daha kolay diye düşündüm açıkçası, çünkü defansın göbeğinde Puyol, Milito ve Marquez yoktu. Son zamanlarda Guardiola Galatasaray'ı fazla izlemiş olacak ki, Yaya Toure'yi defansın göbeğine çekti. Bence Sylvinho sol bekte Abidal göbekte ya da Caceres göbekte başlamalıydı. Neyse efendim maç başladı ve 9. dakikada inanılmaz bir gol attı Essien. Aradığı golü çok erken buldu Chelsea ve gene Hiddink'in taktiksel zekası ile Barcelona'yı kitlediler. Messi sağda solda ya da ortada hiç bir şekilde istediği alanları bulamadı. Eto'o sol çizgi ile kale arasında ezildi gitti. İkinci yarıya Guardiola değişiklik yapmadan başladı. Bence özellikle Busquets çok etkisizdi. Tamam anlıyorum çok inandığı bir sistemi var , ve bu sistemin dışına çıkmadan oynamak istiyor. Bugüne kadar bu istem çoğu maçta çalıştı o yüzden eleştirilecek hiçbir tarafı yok. Ama Guardiola bence bu gece zor anların hocası olmadığının işaretlerini verdi. Tabi çok acımasız olmamak lazım daha 38 yaşında ve ilk sezon için süper bir performans sergiliyor ama öte yandan bu maça müdahale etmekte zorlandı. İkinci yarıda 52. dakika da Drogba alışılmışın dışında bir gol kaçırdı ve sanki o maç kırılma noktası oldu. Akabinde gelen kırmızı kartla Barcelona 10 kişi kaldı. O zaman saha içinde bazı oyuncuların mevkilerini değiştirdi ama 85. dakikaya kadar oyuncu değiştirmedi. Belki gelen kartın da bir etkisi vardır ama bence zaten ikinci yarıya 1 değişiklikle başlaması gerekirdi. Neyse efendim sonra hepimizin mağlumu 90+3 te İniesta belki ilk kez okadar boş kaldı ve çok trajik bir gole imza attı. Barcelona'nın finale çıkmasından ve Manchester United-Barcelona finali izleyecek olmaktan çok mutluyum. Öte yandan Guardiola'nın bu maçı hak etmediğini düşünüyorum. Diğer tarafta ise Hiddink'in finale gidecek hoca performasını gösterdiğini ama oynattığı aşırı defansif ve zaman geçirme odaklı futbolun finali haketmediğini düşünüyorum. Öte yandan genelde burada hakemlerden neredeyse hiç konuşmuyoruz. Ama maçın hakemi vermediği penaltılarla ve çıkardığı kırmızı kartla çok kötü bir performans gösterdi.
Maçın bütün bu stresinin ötesinde çok ilginç bir şey yansıdı kameralara. Son on dakika içirisinde bir ara iki teknik adam birbirlerine sarılıp maçı kısa bir süreliğine öyle izlediler. Sanırım medeniyet biraz bu. Hem bize ,hem de birbirlerinin ellerini yüzlerine bakmadan sıkan Sir Alex Ferguson ile Arsene Wenger'e biraz örnek olurlar. Şimdi sabırsızlıkla bu sene Avrupa'da en güzel futbolu oynayan iki takımın maçını bekleyeceğiz.

Maradona

5 Mayıs 2009 Salı

Arsenal Manchester United

İlk finalist belli oldu. Mancester United Arsenal'i deplasmanda 3 1 mağlup ederek finale adlarını yazdırdılar. Maçı kaçırmış olanlar için kısaca anlatmak gerekirse, Arsenal'in sol bek oyuncusu Gibbs bir topu ıska geçerek ilk golü hediye etmiş oldu 8. dakikada. O golden 2 dakika sonra ise Ronaldo çok güzel bir gol attı serbest vuruştan. Daha sonra Arsenal ile Liverpool arasında oynanan 4 4 lük maçı referans alarak gene bir Arsenal dirilişi bekledim ama Arshavin'in olmayışını bir an için unutmuşum. Ben son senelerde bu kadar kötü oynayan bir Arsenal izlemedim dersem abartmış olmam. Maçtan önce turu geçmelerini zaten beklemiyordum , ama bu kadar kötü ve bir baskı kuramadan oynamalarını da beklemiyordum. Neyse efendim ikinci yarı başladı Arsenal suni baskılarla, korner ve yan toplarla bir şeyler yapmaya çalışırken, Mancester United inanılmaz bir hızlı hucuma çıktı. Ronalda ilk pası veren ve golu atan adam oldu. Koşular pasların zamanlamaları okadar güzeldi ki izlemeyenler bir zahmet netten bulup izlesinler golu. Neyse efendim, 3 sıfır olduktan sonra allahtan Flechter gereksiz bir penaltı yaptı da Arsenal aradığı golü buldu. ( yok öyle birşey o dakikadan sonra gelcek golün hayrı mı olur). Şimdi oyuncu değişikliklerini yazacağım, ve oradan asıl anlatmak istediğim noktaya geçeceğim.
Manchester'da oyuncu değişiklikleri: Anderson çıktı Giggs girdi, Evra çıktı Rafael girdi, Rooney çıktı Berbatov girdi oyuna.
Arsenal'de oyuncu değişiklikleri: Gibbs çıktı Eboue girdi, Walcott çıktı Bendtner girdi, Van Persie çıktı Vela girdi oyuna.

Bence maçın özeti bu. İki takımın kadroları arasında fark bu. İlk maçta az da olsa avantajlı olan Mancester'ın yedek klubesi , Arsenal'inkinden daha güçlü. Ayrıca zaten ilk 11 de daha güçlü.
Tabiki Arsene Wenger'in bu kişiye dayalı olmayan sistemine ve maliyeti düşük olan genç ilk 11'ine hayran olmamak elde değil. Ama bu takım sanırım daha fazlasını yapamaz. Son 4 yıldır hiç bir kupayı alamadılar zaten. Yani şunu sormak istiyorum, misal Alex Ferguson ile Arsene Wenger aralarında bir anlaşmaya varıyor ve istedikleri oyuncuları birbirlerinin takımından seçip alcaklar. Eğer çok iyimser olursak bu Arsenal takımından 3'ten fazla oyuncu Mancester'da oynar mı sürekli olarak? Arsene Wenger yıllardır çalışan ve eleştirmeyi aklımdan geçirmeyeceğim bir hoca. Ama azıcık oturup düşünmesi ve kendisini kendisiyle kıyaslaması lazım. Henry, Pires,Viera ve Bergkamp'lı kadrosu mu, yoksa bu kadro mu? Bence şu anki takımın üzerine 3 4 tane insiyatif alabilcek kapasitede oyuncu monte etmesi şart gibi. Yani tabi ki genç oyunculara şans vermek güzel bir şey ama misal Alex Ferguson genç yetiştirme ya da monte işini farklı bir şekilde yapıyor , ve son yıllarda daha başarılı gibi duruyor. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ama biraz düşünse Arsene Wenger daha iyi olacak gibi.

Not: Arsenal Dosyası fikri geldi aklıma. Tabi Manchester için de lazım. Uzun yıllardır aynı hoca ile çalışan takımların, hangi dönemleri daha başarılı görmek lazım inceden. Bakalım başarabilcek miyim :) Alakasız olacak da Star Tv'nin bütün spikerlerinin sesi kısılsa da maçları daha normal şartlarda izleyebilsek.
Maradona

Bu Kadrolar Dengesiz Oldu. Karma Maç Yapalım.

Arsenal 5 Mayıs 2009'daki Manchester maçına kendi evinde mutlak galibiyet için çıkmıştı. Açıkçası Arsenal Van Persie'nin de dönüşü ile hücumda etkili olacak diye düşünmüştüm. Ama Manchester öyle güzel baskı kurdu ki aynen deplasmandaki Porto maçı gibi. Ortada oynayan Fletcher Anderson Rooney ve Carrick çok iyi pres ve pas trafiği yaptılar. Daha dakika 8'di ve 89lu Gibbs çok önemli bir yerde yere düştü ve Park Manchester'ı bu hatayı affetmeyerek öne geçirdi ve belki de turu getirdi takımına. Daha doğru düzgün bir atak organize edemeden Arsenal, Ronaldo neden yılın futbolcusu seçildiğini anlattı ardından . Bu saatten sonra zaten yapılacak çok az şey vardı Arsenal adına. 4 gol lazımdı onlara ve daha pozisyon bile bulamıyorlardı.

Devre arasında Uefa'nın resmi sitesinden yedeklere bakayım dedim. Arsenal'de oyuna girip de turu getirecek kimse yok. Zaten herkes sahada. Van Persie, Fabregas ve Adebayor bu akşam gol atması ve turu getirmesi beklenen oyunculardı. Ama neredeyse hiç top alamadılar. Hele Fabregas çok kayıptı.

Bir yandan da Manchester'ın yedeklerine baktım ve daha Tevez, Berbatov , Giggs ve Scholes yedekteydi. Bir takım da yedeklerden çıkardı yani.

İkinci yarı yine aynı başladı. Oyunun tüm kontrolü Manchester'da.61. dakikada Ronaldo o kadar güzel bir topuk pası ile takımını kontraya çıkardı ki kendi yarı alanından , o pas boşa gitmesin diye sanırım aynı hızla koşarak Rooney'den al da atlık bir pas aldı ve harika bir gol daha attı. Herşey bitmişti artık.

İşin garibi Arsene Wenger oyuna 63'te belki bir şeyler yapar diye Bendtner'i aldı. Bendtner , Fenerbahçe deplasmanda Arsenal'le oynarken Rıdvan Dilmen'in umarım o oynar dediği bir oyuncu. Yani Fener savunmasının bile başa çıkabileceği tipten bir hücumcu. Bir tarafta Tevez , Berbatov bir tarafta Bendtner. Bu her şeyin özeti bence.

Hani mahalle maçlarında kadrolar kurulur ve bir takım diğerine fark atmaya başlarsa yenilen takım kadroların eşitziliğinden yakınır ya , Ferguson da sanırım bunu düşünüp oyuna Rafael'i aldı ama yine de diğer değişiklikleri bu kadro farkını korumak zorunda kaldı. Giggs ve Berbatov girdi oyuna çünkü. Belki bu akşam bu yedek kadro bende olsaydı keşke demiştir Arsene Wenger. Ah keşke bu kadar genç yetenek peşinde olmayaydım diye düşünmüştür belki.


Bu maç ayrıca bize Premier Lig'de neden Man U'ın birinci ve Arsenal'in 4üncü olduğunu da anlattı.

İlk finalist Manchester.İkincisi de yarın belli oluyor. Belki Ronaldo mu Messi mi sorusunun cevabını bulabiliriz finalde kim bilir.
Marquinhos

Messi (Geç Kalınmış Bir Saptama)

O maçtan beri yazacağım ama sürekli unutuyorum. Çok okudunuz ettiniz o yüzden ben sadece beni çok etikileyen noktayı söylemek istiyorum. Messi, ama attığı goller , çalımlar ya da futbolculuğu değil. İnsanlığı ve duyarlılığı. Ben meşhur insanların ya da kısaca rol model diyebilceğimiz insanların belli bir sosyal sorumluluğa ya da örnek olmak gibi sorumluluklara sahip olduğunu hiç düşünmüyorum , ama daha o yaşta bir futbolcunun bu yaptığı bence bütün dünyaya önrek olmalı. Genelde bizim ligimizde futbolcular hanımları halime ise yada buna benzer kişisel mesajlar içeren t shirtler giyip gösterirler gol attıklarında. Messi ise "Sibdrome X Fragil" isimli bir hastalığa dikkat çekmeye çalışıyor. Bizim en büyük futbol yıldızı adaylarını bir düşünelim, Arda, Semih, Tuncay, Mevlüt ,Nihat ya da siz bu listeye kimi isterseniz ekleyin ve sonra aradaki mantık farkını düşünün. Hatta buna Avrupa takımlarında oynayan Rooney, Ronaldo, Kaka ,Fabregas vs. Hatta daha gerilere gidelim Pele , Platini vs. Tabi daha burada Barcelona'nın forma reklamı almadığı ve Uniceff'i hem formalarına alıp tanıttıklarını hem de üzerine para verdiklerini söylemek lazım. Ama bunlar bilinen şeyler olduğundan sizi sıkmak istemiyorum. Arada saha içini geçtim, kafanın içindekilerle ilgili büyük farklar var.


Maradona

Galatasaray Kurtuluş Planı(1)

Sürekli olarak bir isteksizilik ve erteleme içindeydim bu yazıyı. Kendimi kandırırcasına sezon sonunu bekliyordum ,ama daha fazla içimde tutamayacağım bir şeyleri. Evet ben de farkındayım Galatasaray kulübünde karar verme merciyindeki hiç bir kişi bunları okumayacak ama en büyük zevki futbol olan ve yıllarıdır Galatasaray'ı seven birisi olarak bunları söylemeden olmayacak sanırım. Öncelikle Adnan Polat'ın Hacettepe maçından önce ve Gisiyad seçiminden sonra medyaya yansıyan açıklamalarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Sayın başkanımız Ankara'da hala TFF'ye sert açıklamalarda bulunuyordu. Burada federasyon ve Galatasaray arasındaki gerilimin manasızlığını söylemek istiyorum. Daha önce de kısaca değinmiştim, sanki Lincoln'u zorla federasyon getirdi, ya da Brezilya'da zorla alıkoydu Lincoln'ü. Kalli'yi geçen sene teknik adamlık koltuğuna gene federasyon zorla oturttu ve asıl Galatasaray'a en büyük baskısı Skibbe'yi zorla hoca olarak getirtmek oldu. Artık ne olur kitleleri kandırmayalım. Bu sene belki de tarihin en pahalı ve güçlü kadrosunu kurdu yönetim ama başına Skibbe'yi zorla getirdiler. Geçen sene bu takım mütavaziye yakın kadrosu ile kenetlenerek şampiyon olmuşken, bu sene maalesef dirençsiz bir takım olabildiler. Aslında Galatasaray'ın bugünkü durumunu daha iyi anlayabilmek için Uefa sonrası ya da Lucescu sonrası döneme kadar gitmek lazım. O zamandan hatta Uefa kupasını alan yönetimin bile okadar büyük hataları var ki, artık bir yönetim çıkıp her şeyi göze alıp gerçekleri söylemesi lazım. Ben inanmıyorum ki Galatasaray camiası mantıklı bir şekilde düşünülmüş 3 4 senelik bir planı kabullenmesin. Her gelen yönetim, o seneyi kurtarmak için, kendilerini kurtarmak için ne gerekiyorsa onu yaptı Galatasaray için. Kimse bir adım atarken bırakın 1 sene sonrasını 6 ay sonrasını bile planlayan yok malesef. Neyse efendim o eskilere de illa ki gideceğiz ama şimdi dönelim Adnan Polat başkana. Ankara'da kulüp camia içinden gelecek tepkileri susturmak için konuşan başkan, Gisiyad seçimlerinde kendisi de bazı gerçekleri görmüş olacak ki gerçekleri az da olsa söylemeye başladı. İlk kez sakatlıklardan bahsetti. Bir takımda sanırım ya antreman eksikliğinden bu kadar sakatlık olur, ya da darbeye bağlı olur bu sakatlıklar. Tamam herkes Skibbe'nin çok zayıf antreman yaptırdığını söylüyor, ama Skibbe gelmeden önce sakatlanan ve hala futbola dönemeyen Uğur ve Serkan'nın durumlarını da incelemek lazım bence Galatasaray'da. Öte yandan Adnan Polat'ın beni en çok şaşırtan açıklamaları Arda ile ilgili olanlarıydı. Arda şımardı dedi sayın Başkan. Acaba ne bekliyorlardı. İstanbul Büyük Şehir maçından sonra Haldun Üstünel'in yanında o olayları yapan Arda, sırtı sıvazlanan Arda, Fenerbahçe derbisinde futbol katliamına imza attı fedarasyon ceza verirken yönetim acaba Arda'ya neden ceza vermedi ? Bence sezon sonuna kadar Galatasaray'da her futbolcu, her yönetici ve teknik kadro düşünmeye başlamalı, herkes kendisini en sert şekilde eleştirmeli. Ondan sonra yeni sezonla ilgili planlar yapılmaya başlanmalı. Ayrıca yönetimden tek bir şey rica etmek istiyorum. İlk iş Sabri'yi kovsunlar, peşine Lincoln'u eklesinler. Bunlara ek olarak Galatasaray'da futbolculara son yıllarda bir şekilde jubile yapılmıyor. Şu anda hocamız olan Bülent Korkmaz ve Hakan Şükür başta olmak üzere Galatasaray kulübü futbolcularına karşı vefayı unuttular. Bence bu sene Hasan Şaş'a ve Ümit Karan'a jubile yapılmalı. Böylece bu konuda tatsızlık yaşanmadan kapanmış olur, çünkü bir sezon sonra ben gene Hasan Şaş'ı oyuna girerken , Ümit Karan'ı ayakta duramazken görmek istemiyorum. Aynı şekilde taraftarı da bir daha bir futbolcuya vururken görmek istemiyorum. Çünkü hiçbir insanın başka bir insana şiddet uygulamaya hakkı yoktur ve bir taraftarından beğenmediği futbolcuya şiddet uygulama hakkı yoktur. Söylencek çok şey var ve çok seri bir şekilde söylencek bu, hem kendime hem de yönetime düşünmek için biraz zaman veriyorum. Ben de içimdeki acının sıcaklığı ile haksız eleştirilerde bulunmak istemiyorum, ama artık yönetim bu düzensiz gidişe bir son vermeli ve uzun vadeli düşünerek, seneyi değil önümüzdeki seneleri planlamalı.

Maradona

Termini Yolcusu Kalmasın


Şampiyonlar Ligi'nde 27 Mayıs Roma finali için son maçlar bu akşam oynanmaya başlanacak. Bu akşam Arsenal ve Manchester United 1 0 ın rövanşında karşılaşıyorlar. Arsenal iki sezon sonra tekrar final oynamak istiyor. Man U ise kupayı bir kez daha istiyor. Maç tabi ki 21 45'te.


Bu maç ayrıca Premier Lig birincisi ile dördüncüsünü de karşı karşıya getiriyor. Arsenal ligde geçemediği rakibini en azından burada geçmek isteyecektir ama işleri çok zor. İlk maçta Man U fırtına gibi esmişti. Manchester'da Rio Ferdinand ve Evra'nın durumu belirsiz ama oynamaya yakınlar. Arsenal'de ise Van Persie'nin dönüşü gerçekleşebilir.

Yarınsa müthiş bir ikinci maç izleyeceğiz. Chelsea bu sefer Barça ile İngiltere'de karşılaşacak. Barça hafta içi Real Madrid'e 6 gol birden attı. Chelsea ise evinde Fulham'ı 3-1 ile rahat geçti. Bu maç çok canlar yakacak. Chelsea en azından bir gol atayım diyecek ve geride de Barça akınlarını durdurmakta bence bu sefer zorlanacak. 6 golün özgüveni ile sahaya çıkacak Barça. Efsane bir yarı final ikinci maçı olur umarım.





NOT:Avrupa'dan futbola girmişken ,bir Necati Ateş vardı o ne oldu derseniz size 29 maç sonra golle buluştuğunu belirtmek isterim. Sociedad forması altında Celta Vigo'ya 86. daikada maçı 2 2 yapan bir gol atmış. Takımına bir beraberlik kazandırmış ama kendisi çok sevinememiş çünkü gol atarken sakatlanmış.
Marquinhos





4 Mayıs 2009 Pazartesi

Tranfere 5 Kala

Fenerbahçe'de bu sezon sonu en az 3 4 oyuncu alışverişi olacak gibime geliyor.Takımın ilk 11'ine ve yedeklerine şöyle bir baktığımda ilk aday Lugano. Nedense bir türlü gideceği kulüp de açıklanmıyor ama bence gideceği kesin.Lugano'nun bu seneki gol sayısı 7. Appiah'ın Brescia forması altında çıktığı 31 maçta attığı gol sayısı ile eşit. Bu sene en çok koşan eden çabalayan o olmasına rağmen bir de bardağın boş tarafı var. Lugano Fenerbahçe'de 5 maç ceza almayı başarmış bir oyuncu olarak da tarihe geçti. Ayrıca ilk geldiği seneden beri alabileceği maksimum cezayı almasını bildi. 4 sarı karttan olsun , maç içinde ikinci sarıdan olsun , direk kırmızı karttan olsun sürekli ceza yedi ve kimi önemli maçlarda takımını çok yalnız bıraktı. Tamam çok iyi bir defans ama gitmesine biraz da sevineceğim itiraf etmem gerekirse. Yeri de iyi doldurulur mu bilemiyorum. Çünkü 1 2 senedir yer doldurma konusunda başarısız bir kulüp Fenerbahçe. Ama daha az agresif bir defans ile bu sorun çözülürse memnun olacağım. Uche Högh günlerine artık geri dönsek fena olmayacak.


Gidenlerin yeri dolamadı demişken biraz da o konudan bahsedelim. Appiah gidince yerine en acelesinden Maldonado alındı. Appiah gol atan ve attıran bir orta sahaydı evet. Sürekli hücumu düşünebilen bir orta sahaydı. Alınan Maldonado'nun kariyerine baktığımda ise toplamda 7 gol görüyoruz 11 senede. Fenerbahçe'de ise daha gol atamadı. Sanırım bir asisti var geçen seneki Sivas maçında. Yani en azından buna bakılıp acele bir karar vermeme şıkkı değerlendirilebilirdi yönetim tarafından. Gol herşey mi? Tabi ki değil. Bunun öyle olmadığını bir diğer kayıp Aurellio gösteriyordu zaten bizlere.



Onu da kaybeden Fener yerine Josico Verdu'yu aldı. Josico inanın 4 5 sene önce Fener'de olsaydı kariyeri itibariyle yararlı olabilirdi. Tamam gol sıkıntısı onda da var. Ama en azından Josico'nun bir şampiyonlar ligi yarı finali , bir uefa kupası çeyrek ve bir de yarı finali var.Ama Maldonado'nun kariyerinin zirvesi geçen seneki Chelsea maçları.


Bu iki oyuncu da şu an kadroda gereksizler. Josico 4 sene önce gelmeliydi ve Maldonado belki de hiç gelmemeliydi.



Bu sene alınacak bir oyuncu da Mateja Kezman.En azından onun kesinlikle döneceğine eminim. Bu da eldeki yabancılardan birinin gideceğine işaret ki bence Josico da Maldonado da gidecekler.Kezman PSV günlerinden sonra çok kötü iki sezon geçirmiş ve toplam 12 gol atabilmiş bu iki sezonda. Fener'de ise nispeten daha iyi oynamış ve iki sezonda 29 gol bulmuş. Ama tek forvetlik bir Fener'de iş yapmayacağı ve ancak bu kadar yapacağı hep söylenmiştir. Peki acaba elde ilk 11ini garantilemiş bir Semih varken performansı nasıl olur? Gol sayısında bir artış olur mu yoksa Guiza'dan forma şansı bulamaz mı? Geri dönüp hemen satılması da bir ihtimal tabi. PSG'de de bu sene sadece 6 gol bulabilmiş 16 maçta. Yaşı daha 30. Kendisine de kahretsin ki bir sempatim var . Keşke bir kaç sene daha oynasa da bir 30 gol daha atsa bu forma altında.


Şimdi önümüzde zorlu bir transfer sezonu var. Elden gidecek oyuncuları düşünürsek illa ki iki üç yabancı ve bir o kadar da yerli transferi yapılacak. Şimdi bu sene başarılı transferler yapan Galatasaray'a bakıyorum ve de Fener'in geçmiş transferlerine bakıyorum. Gördüğüm şu ki Türkiye'ye ya yurt dışında işi bitmiş ve yaşlanmış adamlar geliyor ya da performansı düşmüş ve ikinci bir yükseliş arayan adamlar geliyor. Bu yaz da parlamaya aday gençler nedense alınamayacağı için yine bu tip adamlar alınacak. Bu transferleri yaparken başarılı da olmak mümkün tabi. Baros, Kewell, Ernst bu sene alınan ve kariyerleri düşüşte olan oyunculardı ve Türkiye'yi bir tekrar var olma sahnesi olarak gördüler ve bu da onları başarılı yaptı. Yaşlarına da baktığımda daha kariyerlerini noktalama noktasına uzaklar. Yani işte Fener'e de bu lazım hala. Anelka , Kezman gibi kariyerleri hafif düşmüş ama yaş itibari ile tekrar yükselebilecek adamlar...Tekrar 34 yaş ya da 31 üzeri adamları transfer etmemeli takımlarımız. Türkiye'ye geldiklerinde yapacak bir şeyleri olmalı ve de ayrıca sadece Güney Amerika kariyerleri olmamalı. (Edu ve Lugano gibi özel oyuncular olmadıkça) Artık bu oyuna ülkemizde de çok para ve çok büyük emekler harcanıyor. En ucuz maç bileti 44 lira. İnsanlar bir şeylerden kesip kombine alıyorlar forma alıyorlar. En azından artık bunlara saygı duyulmalı.

Marquinhos




Söylemezsem Çatlarım

Sivasspor

Özellikle ligin ikinci yarısında Sivaspor'un lider olarak kalması ve hala lider olması sanırım camia üzerinde alışılmadık bir baskı oluşturdu. Önce Ankaraspor maçında Bülent Uygun kendini kaybetti, daha sonra Mecnun Başkan kendilerinin şampiyon yapılmayacağını söylediler. Hatta bir ara Bülent Uygun “İstanbul'da Laila Sivas'ta La İlahe” gibi dikkat çekici bir açıklama yaptı. Tabi ki özellikle medya içinde ilginç bir takım olmaya başladı Sivaspor. Ama bu kaybedilen Gaziantepspor maçından sonra Bülent Uygun ve Hayrettin ile Murat'ın açıklamaları onların da yavaş yavaş diğer takımlar gibi, futbolun futbol dışı taraflarına girmeye başladığını gösterdi bize. Bülent Hoca Lig Tv ye yaptığı açıklamada her ne kadar taktiksel hatanın kendisinde olduğunu kabullense de, maçın sıcak saatte oynanmasını şiddetle eleştirdi. Bir hafta önce de Sivasspor'un Trabzon ile oynadığı maçın saatinden dolayı fedarasyonu eleştirmişti maçtan önce ama gelen galibiyetle maçın sonrasına taşımadı bu eleştirileri. Şimdi o zaman şunu sormak istiyorum, sıcaktan şikayet eden Bülent Uygun, acaba kendi sahasında kışın oynadıkları maçların sonunda neden rakip takımın zeminden ve hava koşullarından olumsuz etkilendiğini çıkıp söylemiyor ? Hala içimden çok sert şeyler yazmak gelmiyor, çünkü her ne kadar bazı antipatik hareketleri olsa da şu anda benim hayatta görmediğim bir şeye imza atacaklar neredeyse. Yaş itibariyle Trabzon'un şampiyonluğunu göremedim. Hayrettin ve Murat Erdoğan ise maçtan sonra teşvik primini ima eden açıklamalarda bulundular. Peki acaba ikinci yarıda Sivasspor'un pas yapamamasının da sebebi dış güçlerden mi kaynaklanıyordu. Zaten genel olarak ligin orta sahada en az pas yapan takımlarından birisiyken Antep maçında iyice az pas yaparak mağlubiyete davetiye çıkardılar. Bence hiç gerek yok, çünkü son 2 senedir Turkcell Süper Lig'deki ekipler içinde , yönetim ve futbol takımı olarak en doğru işleri yapan tartışmasız Sivasspor. Ama başarı illa ki şampiyonluk olmamalı, hele ki Sivasspor için. O yüzden bu kadar gerilmeleri de anlamsız. Çoğu yorumcu sezon başı onların geçen seneki performanslarını sürdüremeyeceklerini düşünüyorken, onlar son 4 haftaya lider olarak girmeyi başardılar. Sezon sonu 2. de olsalar kimse neden ikinci oldunuz, ya da ikincilik başarısızlık dememelidir. Onlar da genel çizgilerinden kaymadan bu istikrarlı ve tek vücut olmuş hallerine devam etmeliler, çünkü böyle giderlerse daha uzun yıllar ligin üst sıralarından ayrılmazlar.




Trabzonspor

Trabzonspor genelde gol kaçırmasıyla ünlendi bu sene, hatta kaçan goller Ersun Yanal'ın başını yaktı. Buna rağmen hafta sonu ligin en az gol yiyen takımlarından birisine 4 gol atmayı başardı. Burada hem şansları yardım etti ve bence hem de futbolcuların çoğunun Ersun Yanal'ı sevmediği ispatlanmış oldu bence. Hafta içi okuduğumuz haberlerle birlikte bu skoru birleştirince, Selçuk ve Gökhan dışında pek kimsenin Ersun Yanal'ı sevdiğini ya da saygı duyduğunu söylemek zor. Dün alınan ilginç sonuçlardan sonra bakalım Trabzon ligi nerede ve nasil bir yerde bitirecek çok merak ediyorum.






Bursaspor
Ertuğrul Sağlam ile birlikte Bursa'nın bu seneki tek hedefi Uefa. Bunun için iki ihtimalleri var. Birincisi, Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'ne giderse kupa finali nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın , Bursa'nın 3 Ya da 4. olması lazım. Yok Beşiktaş hem 3. olur hemde kupayı kazanırsa Bursa'ya 5. olmak yetiyor. Özellikle bu hafta Galatasaray'ın Hacettepe karşısındaki oyununu görünce ,ve Fenerbahçe'nin mehter takımı edasıyla 2 ileri 1 geri gittiğini görünce sanırım onlar da neden olmasın diyordur. Bence şu aşamada Bursa'nın Uefa'ya gitmesi bu sezon için Anadolu takımlarının devrimlerini başlatmaları ve bir sonraki sezonda diğer takımların da bazı başarıların yakalanabilceğine inanmaları açısından çok önemli.

Son olarak bir futbol sever olarak, bu oyunu bize bu kadar sevdiren bu oyunun sonucunun tahmin edilemez olması. O yüzden kimse saçma komplo teorileri ile işin tadını kaçırmasın. Yok eğer bir usulsüzlük oluyor ya da olursa da yetkililer üzerlerine düşen herşeyi yapsınlar. Heyecanlı ve ilginç olan ligimizin bir okadar temiz bitmesi dileğiyle.


Maradona

3 Mayıs 2009 Pazar

Beşiktaş - Fenerbahçe

Bugün(03.05.2009) saat 19:20 civarında esame listeleri bildirilip, kadroları televizyondan öğrendiğimiz sırada şampiyonluğa en yakın takım Beşiktaş'tı. İstisnasız bütün yorumcular Aragonnes'in defansın göbeğinde Gökhan Gönül'e şans vermesini eleştiriyorlar ve yorumlarını Beşiktaş'ın maçı kazancağı yönünde yapıyorlardı. Mustafa Denizli Bursa maçındaki 11 ile sahaya çıkıyordu. Aragonnes ise elindeki kalan futbolculardan kendi aklına en uygun 11’i sahaya sürdü. Beşiktaş 4 2 3 1 ile 4 3 3 arası bir sistemle ,Fenerbahçe ise 4 4 2 oynuyordu. Beşiktaş'ın kozları Holosko,Bobo,Tello ve Delgado Fenerbahçe de ise Guiza Semih ve belki Deivid. Ama bütün bu dizilişlerin ve oyuncuların ötesine geçen mantalite farkı oldu. Fenerbahçe sakin bir şekilde top çeviriyor , buna karşılık Beşiktaşlı futbolcular bırakın final paslarını ilk yarı boyunca 3 metre yakınındaki oyuncuya atamıyordu pasları. İlk yarıda 30. dakika gibiydi sanırım topla oynama yüzdeleri gösterildiğinde %69 a %31 Fenerbahçe üstündü. Beşiktaş bir türlü istediği baskıyı kuramazken bence Gökhan Zan'ın hatasına Rüştü de eşlik edince Guiza güzel bir aşırtma golu attı. İlk yarının golden sonraki kısmında Beşiktaş toparlanmaya çalıştı ve maçın ilk yarısı 1 0 geçildi. İkinci yarıya 2 değişiklikle başladı Mustafa Denizli. Delgado- Yusuf, Gökhan Zan- Cisse değişiklikleri oldu. Fenerbahçe ilk yarıdaki sade ve bol paslı oyununa devam etti, Beşiktaş ise Yusuf'un oyuna girmesiyle biraz daha fazla isabetli pas yapıyordu ama gene o baskıyı kuramadı bir türlü. Golü ararken Fenerbahçe kendisine göre sağ kanatta öyle paslarla dolu bir atak yaptıki Semih mükemmel bir gol attı. Golden hemen sonra ilk yarının kayıp kahramanlarından Holosko tamamen kişisel becerisi ile çok güzel bir gol attı. Sanırım zaten maçın en güzel yanı bütün gollerinin güzel olmasıydı. 64. dakikadan sonra ise Beşiktaş'ın hırslanıp baskı kurması beklenirken Beşiktaş ancak çılız ataklar geliştirebiliyordu. Maç 2 1 Fenerbahçe'nin galibiyetiyle bitti. Şimdi maçı biraz daha yakından inceleyelim.

Beşiktaş
Tello: Mustafa Denizli geldiğinden beri en güvendiği oyuncuların başında geliyor.Ama son 4 5 haftadır Tello eski formunda değil ve bu şampiyonluk yarışında takımını yalnız bırakıyor.

Delgado: 10 numara değil 5 numara değil, çalışkan bir ortasaha oyuncusu ama kendisinden beklenen liderliği bir türlü gerçekleştiremiyor.

Bobo: Özellikle Nobre'nin sakatlığından sonra biraz zorunluluktan da olsa takımın değişmezi oldu. Ama bir türlü Nobre kadar katkı sağlayamıyor takımına.

Yusuf: Geçen haftaki mükemmel golu ve genel olarak Beşiktaş'taki iyi performansını bu maçta yakalayamadı.Gene de takım içinde en düzgün pasları atan oyuncuydu.

Rüştü: İlk golde tartışmasız , ikinci golde ise biraz hatalıydı. Bu tecrübede bir kalecinin böyle hataları hala yapabiliyor olması çok şaşırtıcı.

Göhkan Zan.: Yıllardır bir sağlam bir sakat. Bunun da ötesinde 1. golde gösterdi ki Beşiktaş'ın stoperi değil. Böyle büyük maçları kaldıramıyor.

Serdar Özkan: 3. değişiklik hakkını o yönde kullandı Mustafa Denizli.Ama sahada var mıydı yok muydu belli değil.

Nobre: Sakatlığından beri gözler onu çok arıyor. Bir an önce takımındaki yerini almazsa Beşiktaş'ın kaybı büyük olcak.

Mustafa Denizli: Beşiktaş Mustafa Denizli ile ilk 6 sıradaki takımlar ile yaptıkları 8 maçın hiç birisini kazanamadı. Eğer ki bir takım şampiyon olmak istiyorsa bu maçlarda galibiyet almaları şart. Bunun ötesinde bugün ve daha önce de Bursa maçlarında Beşiktaş lider olma şansını yakaladı ve iki kırılma maçını da kazanamadı. Demek ki işler gözüktüğü kadar yolunda gitmiyor. Bugün Fenerbahçe'nin stoperinde Gökhan oynarken bir türlüGökhan'ı zorlayacak bir taktik veremedi Mustafa Hoca. Sürekli kendisine ikram edilen şampiyonluğu bir türlü yakalayamıyor Beşiktaş. Kalan son 4 haftada Sivaspor'a göre şansları %60 a % 40 geride bence , ama şampiyon olsalar bile bence bu başarıyı kalıcı kılmak için çok fazla çalışmaları gerek.

Fenerbahçe

Ali Bilgin: Sanki yıllardır sağ bek oynuyormuş ve haftalardır forma giyiyormuş gibi oynadı. Fenerbahçe takımında bu maçta alkışı hak edenlerden biriydi.

Selçuk: Benim izlediğim maçlar içinde Selçuk'un en çok ileri isabetli pas attığı maçtı. Teknik kapasitesi yüksek olmamasına rağmen bugün pas trafiğini iyi idare etti.

Guiza: Zaman zaman öyle goller kaçırıyor ve o kadar kötü maçlar çıkarıyor ki bizim ve herkes tarafından çok eleştiriliyor. Öte yandan attığı bir biririnden klas aşırtma goller de parmak ısırtıyor. Gerçi hala attığı bir gol 400.000 avro civarında olsa da gene de özellikle çift forvetli sistemde etkili oluyor.

Semih: Benim için tartışmasız Fenerbahçe’de ismi tahtaya ilk yazılacak isim ( evet Alex'ten bile önce) Attığı gol çok güzeldi. Onun ötesinde hava toplarını indirmesi ve attığı paslar en büyük özelliği. Onu izlemek bir Galatasaraylı olan bana büyük keyif veriyor.

Göhkan Gönül: Bugün hiç alışık olmadığı bir mevkide oynadı. Fazla sırıtmadı , çünkü onu çok zorlayacak baskıyı kuramadı Beşiktaş. Ama gene de günün iyi oyuncularındandı.

Emre Belezoğlu: Özellikle ligin 2. yarısında güzel maçlar çıkartıyor , bugün de oyunda kaldığı 50 dakika içinde iyi oynadı ama genel olarak bir futbolcuya yakışmayacak her şeyi yapıyor saha içinde.

Uğur Boral: Sanki kanat oyuncusu değilde Tuncay olmak istiyor. Ama onun enerjisinin yarısına sahip olduğu için pek iyi gözükmüyor. Geçen seneki gibi kanat oyuncusu olmaya karar verirse bu takımda iyi bir yedek olabilir.

Aragonnes: Fenerbahçe'ye geldiğinden beri en iyi maçını çıkardı antranör performansı olarak. İspanya'ya oynattığı bol paslı sistemin çok küçük bir modelini oynatmaya çalıştı ve başarılı oldu. Seneye kalacak mı gidecek mi konusu belki bu maç kaybedilse daha net bir cevap bulcaktı. Ama bence bu galibiyet ve hatta kazanılması muhtemel bir Türkiye Kupası bu cevabı daha da zor hale getirecek. Gitsin demek en kolayı , ama elinde 2 düzgün ortasaha oyuncusu olursa neler yapabilceğinin sinyallerini bugün verdi.

Maradona

Pazar Sürprizi

Sivas Antep

Çok sürprizli bir pazar günü yaşadık Türk futbolu adına. 15.00'daki maçta Sivas Antep deplasmanındaydı. Zorlu geçmesi bekleniyordu ve öyle de oldu. Sivas'tan tüm Sivas halkı belki de tüm Anadolu galibiyet bekliyordu belki ama Antep dersini iyi çalışmış. Sivas ilk golü yine buldu ama bu sefer koruyamadı bu skoru. Sürekli aynı şeyi denemek belki de onlara bu yenilgiyi tattırdı. Aynı değişiklikler yapıldı yine. Kamanan ve Balili oyuna girdi. Yine Mehmet Yıldız'dan defansı dağıtması ve onlara gollük paslar atması beklendi. Zaman zaman bunu yaptı da. Son saniyelerde iki tane 6 pastan gol kaçırdı Sivas ama bu sefer olmadı. Antep Sivas'ı geride çok güzel yakaladı ve maçı kazanacak golleri buldu. Sivas bu her zamanki oyununu belki de ilk kez çok adamla ileride durarak yapmaya çalıştı.Şampiyonluk stresi ve acelesi vardı özellikle son dakikalarda onlarda. Belki daha sakin olsalar o toplar gole dönecekti ama dedim ya bu sefer olmadı.

Sivas iyi güzel mücadele ediyor golü de buluyor. Ama takımın bir B planı ya da C planı yok. Bu da onlara sıkıntı yaşatıyor. Sivas ikinci golü bulamadığı maçlarda hep düştü bu sıkıntıya. Bu maç da böyle oldu diyebiliriz. Bu sonuçla beraber Beşiktaş'ın akşamına adeta gün doğdu. Biz de akşamı iple çekmeye başladık.

BJK FENERBAHÇE

Akşam gelip çattığında ve saat 19 00 olduğunda Ntv Spor'dan kadroları öğrendik. Beşiktaş Bursaspor maçına yakın bir dizlişle sahaya çıkacaktı. Bu da benim o maçtaki yazımda bolcana övdüğüm bir diziliş. Ortadaki Sivok ve Ernst takımı ileriye rahatlıkla taşıyan bir ikiliydi. O maçta da Beşiktaş çok baskılı oynamıştı. Ama maç öncesi Hakan Ünsal Beşiktaş tek forvet oynadığında rakip çok kolay pas yapıyor dedi. Bu aklımın bir köşesinde kaldı.

Fenerbahçe'nin kadrosu açıklandığında inanılmaz şaşırmıştım. Rıdvan Dilmen de çok şaşırmıştı açıkçası. İlk kez( Her iki yarıdaki GS maçları hariç) İleride iki forvet ve arkalarında Deivid vardı ve de defansta ilk kez tek stoper vardı. Gökhan Gönül kağıt üstünde resmen stoper gözüküyordu. Her futbolla haşır neşir olan insan gibi ben de neden Deniz oynamıyor ya da neden Can oynamıyor gibi sorular sordum. Hani kağıt üstünde maç oynanmaz ama bu maç kağıt üstünde farklı bir Beşiktaş galibiyeti gösteriyordu bize.

Maç çok enteresan başladı. Fenerbahçe 3 5 2'ye yakın oynadı diyebiliriz. Maç öncesi Maradona ile konuşurken de bari bu kadroyla böyle oynasa demiştim. Öyle de oynadı. Böylece orta saha 6 7 kişiye çıkabiliyordu ve defans da 5 6 kişiyle yapılabiliyordu. Hani toplu defans ve toplu hücum deriz ya hep ; ilk kez bunu yaptı Fener.

Ben baskılı , önde basan , taraftarı arkasına alıp ilk golü önce bulacak bir Beşiktaş beklerken , pas trafiği çok yüksek ve çok rahat bir Fenerbahçe buldum karşımda. Daha önce Aragones'in , ligin alt sıralarındaki takımlarına karşı takımı böyle oynatmadığını söylüyordum. Ama Dede beni şaşırtıp bu kadroyu şampiyonluğa oynayan bir takıma karşı oynattı ve bu işe yaradı. Fener 60 dakika boyunca oyunun tek hakimi oldu diyebilirim.

Guiza yine aşırtma bir gol attı. Rüştü yine Fener'deki günlerindeki gibi topu kurtarmaya gideceğine ellerini kaldırıp hakeme doğru koştu ve bu golü yedi. Bu Guiza sanırım okuduğu futbol okulunda sadece aşırtmayı öğrenebilmiş ama onu da çok iyi öğrendiği için diğer derslerden kalmış ama geçmiş sayılmış. Bugün ekşi sözlükte biri ,Guiza'nın sadece Beşiktaş maç kasetlerini izlettirseniz onun en az 10 milyona geri gönderilebileceğini söylemiş. Haklı da. Çok enteresan bir performansı oluyor bu maçlarda. Ya da yanında çok iyi bir Semih varken bu böyle sadece. Semih gerçekten sahanın en iyilerindendi.

Beşiktaş'a dönersek ikinci yarıda bence gereksiz bir Cisse hamlesi ama çok gereki bir Yusuf hamlesi oldu Denizli'nin. Takım az da olsa toparladı ama bence ölü toprağını Holosko attı takımın üzerinden. En az Fener'in ikinci golü kadar çok güzel bir gol attı. Fener'in ikinci golündeki paslaşmalar ve hazırlanış da çok iyiydi. Bu dakikadan sonra Guiza'ya tek ara pası atabilecek Semih'in çıkması hariç iyi hamleler yaptı Aragones. Bastıran Beşiktaş karşısında pozisyonlar buldu ve Beşiktaş'ı az adamla yakaladı Fener ama bunları değerlendiremedi. Beşiktaş da Holosko'nun golünden sonra çok bastırdı bir gol herşeyi değiştirebilirdi ama bulamadılar.




Sivas'ın yenilgisinden sonra Beşiktaş altın tepside sunulan şampiyonluğu geri çevirdi desek yeridir. Bundan sonra Sivas akıllanır mı yoksa puan kayıplarına devam mı eder bilinmez ama Galatasaray maçına kadar iyi bir fikstürü var. Beşiktaş ise takibini sürdürecektir. Son hafta harika olacak en az bu hafta kadar. Ben iyi bir derbi izlediğimi düşünüyorum. Her Beşiktaş Fener maçı gibi çok çekişmeli ve heyecanlı bir maç oldu. Son zamanlarda çok fazla 2 -1'lik Fener galibiyeti var. Bu da enteresan bir not.




Not: Emre'nin bu kadar sinirli olmasını bir türlü anlayamıyorum. Artık düzgün bir uyarı almalı. Kendi takımı içinde de huzursuzluk yaratıyor.



Marquinhos

Bank Asya Birinci Lig


Bugün Bank Asya Birinci Ligi'nden iki yükselme haberi geldi. Manisaspor ve Diyarbakırspor tekrar Süper Lig'e döndüler. Kendilerine başarılar diliyorum. Umarım önlerindeki Sivas örneği onlara başarı yolunu açar ve devamlılık sağlarlar. Sanırım Bolu Altay Karşıyaka ve Kasımpaşa da play off oynamaya hak kazandılar. Bu takımların arasından bir İzmir takımının Süper Lig'e çıkması yüzde 50 ihtimal. Karşıyaka ve Altay hem şehir hem taraftar hem de geçmişleri açısından Süper Lig'de görmeyi çok istediğim iki takım. Bence yükselirlerse bir daha kolay kolay düşemezler. Kasımpaşa bu 4 takım arasından en güçlü gibi gözüküyor. En çok galibiyeti onlar almış durumda. Bakalım Play offlarda nasıl bir oyun sergileyecekler.Bu maçlar da çok güzel olur kanaatindeyim.

Bir başka haber ise Engin İpekoğlu'nun takımı Sakaryaspor'dan. Onlar da düşme hattında ve orası da fena halde. 5 takım son haftaya düşebilme ihtimali ile giriyor. Bu takımların durumları şöyle:

13-K. Erciyesspor 38 Puan

14-Samsunspor 38 Puan

15-Giresunspor 37 Puan

16-Sakaryaspor 36 Puan

17-Güngören Bel 36 Puan


Son sıradaki Malatya ise düşmüş durumda. En az Süper Ligin alt sıraları kadar heyecanlı burası da. Son hafta gerçekten çok heyecanlı olacak orada da. Tabi Super Lig'den kimin aşağıya düşeceği konusu da çok tartışmalı. Son haftalar çok can yakacak ve eminim ki şike konusu çok konuşulacak.


Marquinhos

Now That's What You Call Football


Barcelona Real Madrid'i deplasmanda 6 2 yendi. Bu tarihi sonucun haberi Barça'nın internet sitesinden işte bu başlıkla yayınlandı: Now That's What You Call Football. Yeteri kadar insan bu sonucu öğrenemez belki diye ben de buraya yazıyorum. 6-2!!!


Real acaba bu sene son anda şampiyonluğa gidebilir mi diyordum. Kendi evinde bu derbiyi alırsa puan farkını 1'e indirecekti.Olmadı.7'ye çıktı fark. Bir de Barça Şampi diyim de tam olsun.


Ben en son Rivaldo'lu Luis Enrique'li Barça'yı bu kadar saldırgan ve gol atan bir takım olarak görmüştüm. Hatta o zamanlar Barça ilk golü buldu mu ikinci gol 10 dakika içinde mutlaka geliyordu. Kural olmuştu resmen. Bu sefer şöyle bir istatistik var ki Barcelona bu sene 6ıncı kez bir rakibine 6 gol attı. Bu sadece İspanya Ligi'ndeki bir istatistik. Bu adamlar şampiyonlar liginde ise 3 kere 5 attılar rakiplerine.


Hani büyüklerimiz bize Maradona'dan Pele'den Zico'dan bahsederler ya. Bir de yanlarına Rıdvan'ı Tanju'yu ve Metin Ali Feyyaz'ı koyarlar ya hani. Bizim artık çocuklarımıza anlatacağımız bir efsane de 2008 2009 yılının Barcelona futbol takımı olacak. Hatta biz anlatacağız ama onlar inanmayacak. Bence ,artık Chelsea'ye elenseler bile bu senenin ve geçmiş senelerimin de en heyecan verici takımı 2009'un Barcelonasıdır!!