19 Eylül 2009 Cumartesi

Yıldızsız Kupalar

Bosna Hersek maçından sonra aklıma bir soru düştü."Weah hiç dünya kupasında oynamadı acaba başka böyle yıldızlar var mıydı?".
Ben hafızamı zorlayınca aklıma Litmanen geldi.Sonra aklıma ya bu Giggs de gidemedi derken bir araştırmaya koyuldum.Benden önce bu konuyu düşünüp araştıranlar olmuş ve güzel bir liste hazırlamışlar.Ben de bu listeyi size iyi kötü çevirmeye çalışacağım.



*Ryan Giggs :Giggs herkesin de bildiği gibi Galli bir futbolcu olduğu için ülkesinden dolayı bu olayın içinde bulunamamıştı.En yaklaştığı anda ise Hagi'li Romanya onları bu şanstan mahrum bırakmıştı.



*Alfredo di Stefano:Gidememiş adam dünya tarihinin en büyük yıldızlarından.Biz bu ismi gördükten sonra da üzülüyorsak bırakın bu işleri.



*Eric Cantona: Cantona'nın gidemeyişinin temel nedeni hep fevri davranışları olmuş.Bir seferinde Henri Michel ile takışmış.Diğerinde meşhur tekme olayı engel olmuş gitmesine.



*George Weah: Weah'ın gidememesin temel nedeni Liberyalı olması olarak göstermek yeterli olacaktır.Bir adam bir takımı bir yere kadar taşır.Halen yılın futbolcusu ödülünü alan tek afrikalı



*Jari Litmanen: Litmanen de ülkesini bir yere kadar taşıyabilen futbolculardan. Finlandiyalı futbolcu 124 kere milli oldu fakat dünya kupasına katılmadı hiç.



*Bernd Schuster:Yetenekli bir futbolcu olması onun milli takımda yeterli forma şansına sahip olmasını sağlamadı.



*Abedi Pele:Ganalı futbolcu Gana'nın dünya kupasına katıldığı günleri göremedi aktif futbol hayatında.Halen Gana'nın en fazla olan milli futbolcusu.Asıl adı Abedi Ayew olan futbolcu futbol stilinden dolayı "pele" lakabını almıştır.



*George Best:Futbolun en büyük süperstarlarndan biri fakat o da dünya kupasında oynama zevkinden mahrum kalmış.



*Stan Bowles:İngilizlerin sevdiği futbolcularda olan Bowles da dünya kuapsına katılamamıştı. Yazıda Q.P.R ile Uefa kupasında attığı 11 golden söz edilmiştir.



*Paolo Di Canio:Fevri kişiliğinden dolayı hiçbir İtalyan milli takımı teknik direktörü Di canio'yu milli takıma çağırmadı.



Liste böyle.Listenin orjinal dilindeki hali

http://www.maxim.co.uk/features/sport/18217/top_ten_great_footballers_who_never_played.html



Saygılar.

Trakedi

Sivasspor - Bursaspor Maçını Neden Seyredemiyoruz?

Bugün msn'de Bursalı arkadaşımız Hasan ile konuşuyorduk. Konu döndü dolaştı futbola geldi. Daha önce de yazmıştım, Bursa, Eskişehir gibi takımların maçlarını izleyememek çok kötü diye. Hatta yayıncı kuruluşa bir iki cümle ile sallamıştım. Bugün Hasan'dan değişik bir şey öğrendim. O durumu kendi bloguna da koydu, ben de size burada anlatmak istiyorum. Önce Hasan'ın bana gönderdiği bir forum linki ve bu linkte yazanı sizinle paylaşmak istiyorum.

http://www.bursasporum.com/haberincele-2824-Sivasspor_maci_yayin_programinda_yok

Beyler, lig TV'nin Bursa'daki maçı yayınlaması, yani yayın kamuoyunu ve teknik ekibini buraya göndermesi, yorumcuları, masrafları, uydusu, kılı tüyü kanala 30 bin dolara maloluyormuş. Bu yüzden bizim her maçımızı yayınlaması için de her maç en 50 bin dolar civarında reklam alması gerekiyomuş. Ancak bizim her şeyi bilen, car-cur konuşan, ama elini cebine atmaya geldi mi ortada pek görünmeyen Bursamızdan bu kadar reklam çıkmayınca lig tv Bursa'ya gelemiyormuş. Geçen gün FB maçından önce yönetmen Musa Çözen'e sordum, o anlattı. Yoksa adamların bize garezi yok. Sivas'ın maçları verilirken ise, istanbul'da yaşayan zengin Sivaslı tüccarlar reklamlarını lig tv'ye veriyormuş.Ama biz böyleyiz işte. Koca Bursa, fısss

Yukarıdaki yazılanların doğru olduğunu düşünerek bir şey söylemek istiyorum. 50bin dolardan 34 Bursa maçı için 1.700 000 bin dolar para lazım. Lig Tv belki bu parayı genel bütcesinden karşılayabilir, ama sonuçta adamların böyle bir zorunluluğu yok. Ama neden bu işler halka hiç sorulmuyor? 100.000 kişi 17 dolar verse çözülebilecek bir sorun bu, ki gerek Bursa halkı, gerekse futbol sever insanlar bu parayı rahatlıkla ödeyebilir kanala. Mesela ben Lig TV abonesiyim ve ayda 2 lira para ödeyerek kendi payıma düşeni ödemiş olurum. Bu kadar basit ise çözüm birileri bir şeyler yapsın.

Maradona


not: kardeş blogumuz http://emosimoghislain.blogspot.com/

6 Hafta'da Cumartesi ve Pazar Maçları

Hem blog ile ilgili teknik aksaklıklar, hem Türkiye Yunanistan maçı, hem de biraz tembellikten bu yazıyı dün yazamadık ve Trabzonspor maçını kaçırdık. Buradan açık duyurudur, Trabzonspor taraftarı olup, blogumuzda maçları ve Trabzonspor'u anlatmak isteyenlere kapımız her zaman açık. Neyse efendim geçelim maçlarımıza.

Cumartesi

Beşiktaş Kayserispor

Hafta içi önce Beşiktaş'ı izledik Şampiyonlar Ligi'nde, sonra Mustafa Denizli gene açıklamalar ile takımı dengelemeye çalıştı. Takım müdafası, mücadele ruhu gibi sorunları aşan Beşiktaş'ın önündeki en büyük problemi gol atamaması. Bu sadece golcülerinin performansı ve kimliği ile ilgili bir sorun değil, aynı zamanda ortasahanın hücuma yönelik oyuncularının da performansı ile ilgili bir durum. Kayseri ise 2 haftadır kamp yapıyor neredeyse. Bu durum ligimizdeki ensest ilişkinin sonucu ve Beşiktaş fikstürde Ankaraspor'u takip ettiği için hep dinlenmiş takımlar ile oynayacak. Farklı görüşler var bu durum ile ilgili, bence bu durum Beşiktaş'ın yararına olacak ama göreceğiz. Kayseri'de son maçında gol problemine çözüm bulmuş gibiydi, bakalım bu gece neler izleyeceğiz?

Diyarbakır Manisaspor

Özellike Diyarbakır'ın bu performansı hepimizi şaşırtsa da beni çok mutlu ediyor. İki takımın geride kalan maçlarına baktığım zaman birbirlerine yakın performans gösterdiklerini görüyoruz. Manisaspor'un fikstürü Diyarbakır'ınkini takip ediyor. İkisinin de aynı rakiplere karşı performansına bakınca, maç beraberlik gibi duruyor. Ama Diyarbakır'ın forvetleri büyük tehlike, Manisa ise takım olarak oynayan ve mücadeleden vazgeçmeyen bir ekip. Ligin geneline baktığımızda çok önemseyeceğimiz bir maç değil belki ama kendi içinde garip bir dengesi var.

Eskişehir Gaziantepspor

Bu maç Eskişehir için bence önemli bir ilk adım. Bursasporu'u yendiği gibi Gaziantep'i de yenerse önemli bir adım atmış olacak. Eskişehir lige hala namağlup devam ediyor. Antep ise iyi başlamadığı sezonda geçen hafta Kasımpaşa'yı yenerek moral buldu. Kağıt üzerinde maç Eskişehir'in, ama bu kağıt üzerindeki farkı hayata geçirmesi gerekiyor.

Sivasspor Bursaspor

Bursaspor için yıllardır yapılan eleştirilerden bir tanesi, zirveyi zorlayabilecek takım olamamasıdır. Geçen sene zirveyi değil ama Uefa'yı zorlamışlardı. Trabzon'dan 1 puan aldılar, Fenerbahçe'ye mağlup oldular. Eğer bu sezonu en azından Uefa bileti almış olarak tamamlamak istiyorlarsa ligde kendilerinden aşağıdaki takımlara puan kaybetmemeleri gerekiyor. Sivas ise Denizli maçında iyi yönde sinyaller verdi. Bu maçı gene izleyemiyoruz. Neden izleyemediğimizi size gün içinde başka bir yazı ile anlatmaya çalışacağım. İki takım da kazanmak zorun da ama Bursa bence bir adım daha yakın.

Ankaragücü Gençlerbirliği

En son sanırım Galatasaray maçı oynadığında Ankaraspor sayın Cavcav baba oğul Gökçeklerin yanında oturuyordu. Bu blogda bugüne kadar komplo teorisi, ya da çamur atmalardan mümkün mertebe uzak durduk, ama bu maç bile benim midemi bulandırıyor. Artık Ankara sadece yavşak siyasetçileri ile değil, iğrenç futbol kulüpleriyle de mide bulandırıyor.

Pazar

Fenerbahçe İstanbul BŞB

İki takım da yara sarmak isteyecektir. Kadroların kağıt üzerindeki haline bakınca Fenerbahçe'nin rahat kazanması lazım, ama 2 3 haftadır işler iyi gitmiyor Fenerbehçe'de. İBB ise kendisine hiç yakışmayan bir sonuç aldı geçen hafta. Tamam yenileceksin bari 2 ye 3 ye. O yüzden tahmin ediyorum ki Sayın Avcı'da bir şeyler düşünüyordur bu maç ile ilgili. İBB genelde İstanbul'un büyüklerine tatsız süprizler yapıyor. Ama bu sefer hoca, Türkiye Ligi Profesörü Daum. Bakalım 6'da 6 gelecek mi yoksa İBB gene sürpriz yapacak mı?

Pazartesi

Kasımpaşa Galatasaray

Kasımpaşa yönetimi çok ilginç işlere imze atıyor. Son gün yapılan transfer ile takım kadrosu ligin en kalabalık kadrosu. Ayrıca Yılmaz Vural takımın başına getirildi, ve maç için bilet fiyatları 120 TL olarak belirlendi. Nereden baksanız , yuh denecek bir takım idaresi örneği verirlerken bir de şimdi iki takım da 5'te 5 yaptı, diyerek akılları zorluyorlar. Galatasaray hafta içi oynadığı maçın yorgunluğun etkisinde kalacaktır biraz. Ayrıca Ankaraspor, Beşiktaş ve Pana maçlarında galibiyetlere rağmen oyunda bir düşüş var. Rakip kulübede ise Yılmaz Vural. Maçın skoru kadar Yılmaz Vural'ı da merak ediyorum. Frank Rijkaard hayatında onun gibisini görmemiştir. Bir de bizim de sanırım bir rekor kırma durumumuz varmış. Rotasyon ve oyunu merakla bekliyorum.

Maradona

Fener Twente

2 3 maçtır iyi gitmeyen bir Fenerbahçe vardı. Son Twente maçında patladılar.

Twente maçına aslında fena başlamadı Fener. Cristian çok iyi pres yaptı. Arada yardım da aldı. Yardım alınca bir kaç top kazanıp hızlı hızlı belki de acele ederek gol aradı Alex. Hemen Guiza'ya o topu atmak istiyor. Guiza ise önüne löp diye düşmeyince topu bırakıyor. Tamam alıştık o bir Drogba değil. Kafa topuna çıkmıyor. Presi zayıf. Ortasahaya yardıma gelmiyor. Sürekli ileride top bekliyor. Alex de gününde olmadı mı gol olmuyor. E Alex'in de topu alıp takımın yerleşmesini beklememesi de hücumda çoğalmayı engelledi.

Emre deseniz o da biraz yorgundu bence. Milli maçlar yormuş onu. Toparlanması lazım. Kaleyi denemiyor takım. Emre'nin bir maçta 5 6 şut çekmesi lazım. Cristian bile deniyor. Emre denemiyor. Santos birkaç maçtır zaten hayal kırıklığı yaşatıyor. O kadar kayboluyor ki topu alınca anlatamam. Kanat görevi zaten yapmıyor. Orta yapmıyor takım. Kazım deseniz çok çabalıyor arada orta da yapıyor ama Gökhan kaçınca onun koşu yoluna top atmama özelliği yine geri dönmüştü dün. Yine de Gökhan bir kaç kere aldı ama Kazım genelde topu ortasahaya geri gönderdi. Yine de Kazım Santos'tan iyiydi.

Şimdi bence Cristian ve Emre'de çok sorun yok ama. Santos ve Kazım çok top eziyor. Kazım veya Santos top aldı mı Guiza ve Alex'in hemen yanlarına koşması lazım. Koşmuyorlar. Emre ve Cristian gidiyor sadece ama o da yeterli değil.

Defanstan bir top çıkaramadı takım. Kimse yardıma gelmiyor çünkü.Kendini göstermiyor. Boşa kaçmıyor. Yani Fener perşembe günü resmen uyudu desek yeridir. Ama uyuyan biri daha vardı ki o da Daum.

Koca bir ilk yarı takım oynamadı. Çözüm belliydi. Ya iki forvete geçilecek Emre çıkacaktı ve baklava düzeni denenecekti. Böylece 2 3 kişiyle hücum yapan takım artı bir atak elemanına kavuşacaktı. Olmadı aksayan Guiza yerine sadece Semih alınabilirdi. Hadi hiç olmadı taktik değiştirip 4 3 1 2'ye geçilebilirdi. Kazım ve Santos yerine Topuz ve Semih girerdi.

Hiçbirini yapmadı sağolsun. Yaptıkkları ortada. Topuz girer girmez katkıyı verdi. Golü attı. Bu da ortada. Semih girer girmez ortasahaya yardımını yaptı bu da ortada. Artık önümüzdeki maçta bir revizyon bekliyorum. Topuz kanada geçer. Kazım kesilir. Santos'un yerine kim denenir bilemiyorum. Hadi bir maç daha katlanalım ona. Forvet ise kesinlikle Semih olacak.Bunu lamı cimi yok arkadaşım. Ben bir sene daha geçirmek istemiyorum ekran karşısında Semih'i al diyerek. Hatta bir dakika daha geçirmek istemiyorum. Semih devre arasında gider aklı varsa. Tabi bu işler böyle devam ederse.

Guiza ise çok atak yapan bir takımda ne kadar çok gol atabileceğini bence gösterdi. Ama şu an ortalama 2 3 orta yapan ve 2 3 de ara pası yapan takımda gol atabilmesi çok zor. Maksimum 10 gol atar yine. Bakalım ilerleyen günler ne gösterecek?Santos topu ezmez sağ kanada da bir orta yapma makinesi monte edilmezse bu iş zor. Ortasahada Topuz bence o kadar elzem ki...Takım şut çekmiyor,denemiyor. Topuz her noktada deniyor. Emre de denemeli. Cristian da denemeli.Kazım Santos kim varsa yoklamalı kaleyi. Yoksa bu gruptan da çıkamayız ligden de.

Marquinhos

18 Eylül 2009 Cuma

Rüya'nın Sonu



Maradona Der ki,

12 Dev Adama ve Tanjevic dışındaki bütün emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Uzun bir yazı en azından bu gece gelmeyecek. Üzgünüm ve kızgınım. Tanjevic'i ilk günden beri skora bakmadan eleştirdiğim için , ilerleyen günlerde bir iki cümle daha kurabilecek hak görüyorum kendimde. Ama sakinleşip soğuk kanlı olmak lazım. Ama gene de hem turnuvadan önce takıma inanmayışı hem de turnuva sırasında Sırbistan hakkında söyledikleri ile takımı srekli demoralize etti. Gene de bu mağlubiyette en az suçu olan basketbolcularımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.




Trakedi Der ki,

Murat Murathanoğlu sağolsun biz herşeyi doğru yaptık sanki bütün herşeyi hakemler batırdı gibi maçı anlattı ya ben daha bişey demiyorum.Hakem taraflıymış bilmem neymiş yeter artık maçta bir tane set düzeni içinde adam akıllı hücum yapamadık.Son topu aynen öyle kullandık maçı tamamı gibi düzensiz bir şekilde.Tanjevicin işi sanırım bu gaz vermek bir tane oyun çizip daha dengeli bir şut kullanamaz miydik sanki? Bu o kadarda zor olmasa gerek.Slovenlere oynadığımız son oyunu burada oynasak bence enderin o uzaklardan savurduğu toptan daha iyi bir atış olabilirdi.Yine Ender kullansın son topu eyvallah ama öyle kullanmasın.İstatistikler için bişey yazmayacağım yada Hidayet hakkında.Daha bir çok şey söylenebilir fakat biraz sinirimiz geçsin ondan sonra sakin bir şekilde daha iyi yorumlar yapabiliriz.
Not:Ntv teşekkür ederim bütün çeyreklerin başından 10 saniyeyi reklama ayırdığın için.

Saygılar

Pana-Galatasaray ve Genel Değerlendirme


Galatasaray medyaya rakip beğendiremiyor. 12 resmi maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik. Atılan 38 gol ve yenilen 8 gol. Rotasyon içinde dengeli kullanılan bir kadro , geçen seneki rezil yönetimle uzaktan yakından alakası olmayan bir futbol takımı ve futbol kulübü. Ama herkes inatla her maçtan sonra “Galatasaray’ın rakibi kendisine göre değildi” tarzı söylemlerde bulunuyor. Umarım en yakın zamanda yeniliriz ve öfkelerini doya doya kusarlar bu takıma. İlk maçtan beri sürekli yazıyoruz , eskiklerimizi, geliştirmemiz gereken yönlerimizi. Maalesef hala şeffaf değerlendirme yapabilen , spor yazarı azlığından, ya çok eleştirenler oluyor ya da çok şişirenler takımı. Tabi Mehmet Demirkol, Uğur Meleke ve onlar gibi bir kaç tane yazı yazarken forma giymeyen, ya da giydikleri formanın hakkını veren yazarlarımızı saymıyorum.


Dünkü maç ile ilgili çok kısa bir paragraf yazıp, genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Erken gelen gol ile geriye yaslandık. Ama bu geriye yaslanmış halimiz ile Pana ilk yarıda kalemize gelemedi. Biz ise 2 net gol pozisyonu daha bulduk. 47’de attığımız gol ve 3 golden sonra da tamamen geriye çekildi ve Pana o dakikadan sonra top oynamaya başlayabildi. Tamam 2 golümüz şans ile, ama bu şansı yaratmak bir mesele. Eğer Baros ilk yarıda skoru 3 yapsaydı, kimşe şansı öne sürmeyecekti. Ayrıca o iki gol olmasaydı da Galatasaray çok rahat maçı alırdı, çünkü Pana Galatasaray’ın izin verdiği kadar oynayabildi. Biz işi ciddi tutarken onlar bu ciddiyete cevap veremedi. Ama bu demek değil, biz de süper ötesi oynadık. Sadece kazanmayı bilen ve öğrenen bir takım olduk sonunda. Aşağıda neleri yapıp neleri yapamadığımızı daha açık anlatmaya çalışacağım.

Eğer insanlar Tobol maçı ile Pana maçı arasındaki olumlu farkları, ya da o günlerden bugünlere gösterilen gelişimi görmezden geliyor ise, bu onların eksiklikleri. Takımın ilk maçlarda topu sağdan sola çevirmesi 5 pas sürerken, Elano ve Kewell bunu tek pasta yapabiliyor , diğer oyuncular da bu işi 2 pasa kadar düşürebildiler. Ama sanırım bunları görebilmek için olaylara tarafsız bakabilmek lazım. Ya bardağın dolu tarafını, ya da boş tarafını anlatıyorlar bize, benimse amacım nacizane 2 taraftan da bahsetmek sizlere. Hem bir maç yazısı, hem de 12 maçlık bir karne derlemesi.

Önce Boş Taraf

*Defansın arkasına çok rahat sarkabiliyor takımlar ara paslar ile. Göbekteki 4 oyuncunun da milli takım oyuncusu olması çok matah bir şeymiş gibi bahsediliyor, ama hangi ikili olursa olsun bu duruma çare bulunamadı henüz.

*Defansın göbeğindeki oyuncular topu oyuna sokmada zaman zaman problem yaşıyorlar.

*Aynı şekilde defansımız da duran toplarda zaman zaman adam paylaşımında sorun yaşıyor.

*Ayhan’ın olmadığı maçlarda orta üçlünün 2 oyuncusu , ki genelde Topal ve Sarp oluyor, defansif olarak çok başarılı olsalar da, top dağıtma konusunda ağır ve etkisizler. Onların kendi oyun tarzlarını bu taktiğe uydurmaları için zaman gerek.

*Baros ile geri arkasında oynayan 3 oyuncu arasında zaman zaman uyumsuzluk göze batıyor. Her ne kadar son 2 3 maçta bu durumda bir gelişme gözükse de tam randımanlı işlemeye başladı diyemiyoruz.

Bardağın Dolu Tarafı

*Takım üzerinde çok açık bir şekilde Frank Rijkaard etkisi gözüküyor. İşte buna bazı örnekler. Sabri gibi bir insanı futbola döndürdü. Bütün takımın kondisyonun da gelişme var. Vücut dillerinden ve suratlarından anladığımız kadarı ile takımın genel olarak ruh hali de yerinde. Gerçi bir süredir antremanlara biz sıradan vatandaş izleyici olarak alınmıyoruz ama sezon başı izlediklerim ve izleyenlerden öğrendim kadarı ile dünyalar kadar fark var geçen yılki Florya ile bu seneki Florya arasında.

*Saha içinde özellikle takım hücum yaparken bir ahenk var. Bu biz seyirciye güzel futbol olarak yansıyor.

*Geçen sene takım müdafası çok zayıftı ama şimdi Keita ve Arda takım müdafasına çok yardım ediyorlar. Kewell’ın sağlık sorunundan ötürü edememesi bana normal geliyor, Baros ise enerjisini toplu oyuna saklıyor. Ama gene de müdafa konusunda çok yol almak gerekiyor.

*Duran toplardan gol atılıyor, ki Hagi gitti gideli takımın en büyük sıkıntısı buydu.

*Takım içi dengelere hem maddi hem manevi adalet getirildi. Hem yönetim bir iki oyuncunun alacağında iyileştirme yaptı, hem de Frank Rijkaard formayı adaletli dağıtıyor.

*Rotasyon doğru şekilde yapılıyor. Geçen sene Skibbe sezon başı 10 12 maç kadar aynı kadro ile çıktı neredeyse maçlara ve bu durum zaten iyi antreman yaptırılmamış takımda çöküntüye sebep olmuştu. Ayrıca gene Frank Rijkaard futbolcularından kahramanlık istemiyor. Örnek mi? Servet gripti, ama bıraksalar iğne ile oynamak istiyordu. Frank Rijkaard hem Servet’i riske etmedi, hem de böylece yerine oynamaya aday Emre Güngör’e kendisine ne kadar güvendiğini hissettirdi. Ayrıca söyleyin bana lütfen Skibbe ya da kahrolarak söylüyorum ama Bülent Korkmaz Arda’yı bu kadar rahat yedek bırakabilir miydi?

*Takım geçen yılki felaketin ardından bu sene kazanmayı öğrendi. Bu çok önemli, özgüvenini kaybetmiş takım iyi de oynasa , kötü de oynasa kazanıyor. Kayıpların yaşanmasının doğal sayılabilceği bu zamanların kayıpsız geçmesi, tarafarın takımına güvenmesini ve doğal olarak herkesin kredisinin yükselmesini sağlıyor.

*Son olarak da , bu teknik heyet doğruları üzerine koyarak geliştiriyor her hafta. Aksayan yönlerin farkında olduklarını bize sözle değil, icraatlarıyla hissettiriyorlar. Böylece biz de sorunları görmekten ve söylemekten korkmuyoruz. Çünkü her hafta bu sorunların çözümüne daha da yaklaşıldığını bize hissettiriyorlar.



Maradona

Euro 2009'a Bir Bakış ve Yeni Yazar


Kendisiyle tanışmıyoruz. O bizim blogumuzu takip eden izleyicilerimizden bir tanesi. Yazılarımıza yorumları artınca, buyur hocam dükkan senin dedik. Hem farklı bir bakış açısı , hem de yenilik olsun istedik blogumuzda. Lakabı Trakedi ve aşağıda ki ilk yazısı hepimize hayırlı olsun.


*Futbol içerikli bir blog için ilk yazımı Eurobasket 2009 konusu etrafında yazacağım.malum milli takım çeyrek finale çıktı.Bunun etrafında gezip yorumcular spikerler yayıncı kuruluş takımın genel durumu hakkında bilir kişi olarak değil izleyen kişi olarak bir iki laf edeceğim.

* Başlangıç olarak İhsan Bayülken hakkında bir iki bişeyler söylesem iyi olacak.İhsana hoca bazen kendini o kadar kaptırıyor ki maçları basketbolu bilmeyen insanlarında izlediğini unutuyor "pick n roll" ,"zone a karşı hucum", "fade away", "crossover" ,"box out" havada uçuyor arada bilmeyen arkadaşlar için için zor bir durum bu.Ben arada babamla izliyorum maçları soruyor pick n roll ne diye tamam benim aklımda bişeyler var fakat o kadar hakim değilim ki anlatayım sonuçta ben bir izleyiciyim.

*Her hangi iki takımın maçları olduğu zaman spikerler bazen taraf tutuyor gibi oluyor bunun ayarlanması bence seyir zevki içinde iyi olur.Rusya Makedonya maçında mozgof mozgof diye diye spikerin mozgof ile akraba olduğunu düşünmeye başlamıştım.

*Yönetmenler biraz acemi sanırım bazen güzel hareketlerin tekrarlarını göremedik.Misal Sinan Güler in fast breakten sonra ki smaçı.Yada bunlarda ntv nin reklam hırsı yüzünden güme gitti bilemiyorum tam olarak.

*Ntv sağolsun dillere destan güzelliğe sahip polonyalı dansçı kızların güzelliklerini reklam uğruna göstermedi.Ntv ekibine sitemlerimi gönderiyorum.

*Bir parçada milli takım için bişeyler söyleyeyim.Milli takımın en büyük sorunu maç içinde üçüncü bir skorer bulamaması.Bunu çözmesi gerekecek ersan bir yere kadar dayanacak şimdi Yunanistanla oynuyoruz Yunanistan Ersan için kesin bir çözüm bulacak Hidayete herkes bir çözüm bulmaya çalışırken Ersan rahattı şimdi Ersanada baskı olacak.Sert bir maç olacak büyük ihtimal.Bu yüzden faullerde çok önemli Ömer Aşık hariç idare eder bir durumdayım fakat Ömer çok acele serbest atışlar konsantre olmalı iki günde nasıl olacaksa artık çok zor.

İlk yazım deneme amaçlı olduğu için fazla uzun tutmayacağım. Saygılar.


Trakedi

17 Eylül 2009 Perşembe

Bursaspor'a İhanet Etme (Bursaspor Açılımı)

Bütün takımların ortak derdi olan konuya bir de Bursa bakışı sizlerle. http://emosimoghislain.blogspot.com/2009/09/bursaspora-ihanet-etme.html


Genelde İstanbul takımlarının çakma formalarını yapan işportacılar bu yıl maçların başlamasıyla birlikte bizim bursastore' den daha önce ve daha fazla sayıda yeni sezon forması basıp 10-15 liraya satmaya başladılar maç günleri...
Elime alıp inceliyim dedim formaları gerçekten bire bir aynı...tabi kumaş ve de dikiş kalitesi farklılıklar gösteriyor...
Bursastore' da 79 lira olan formayı adamlar 3-4 liraya mal edip 10 liraya satabiliyorlarsa bizim yönetimimizin de şu store 'lardaki fiyatlara mutlaka bir düzenleme yapması gerekiyor...
Sonuçta bizm taraftarımızın çoğunluğunu İstanbul takımlarınınki gibi zengin kokoşlardan oluşmuyor...
Bursaspor'u destekleyip maça gelen adam ya öğrenci oluyor ya da işçi...
Fiyat düzenlemesi yapılırken bunlara da mutlaka dikkat edilmeli...
Sezon başında formaları 19.63 Tl yaptılar stok mtok kalmadı 2 günde...
Tamam 19.63 olunca da kulüp bu işten ne kazanacak ama 79 da yapmasın lütfen...
İlla orta yolu bulunur bunun...
Sürümden kazanma diye bir olay var...Sezon başından beri 100 forma satacağına indir fiyatları 10 bin 20 bin sat...Hem taraftar kazansın hem Bursaspor...


Özel Not: Bu blog işlerinde bağlantıdan kaynaklı bir sıkıntı yaşıyoruz biz de. DNS değiştirince diğer sitelere çok zor giriyoruz. Bu hem yazmamızı hem de okunmamızı olumsuz etkiliyor. Ayrıca biz de biraz tembellik yapıyoruz farkındayız ama bu geceki maçlar ile başlayarak gene eskisi gibi karşınızdayız.

Şampiyonlar Ligi Toplu Sonuçlar

Şampiyonlar Ligi'nde İlk Maçlar Oynandı ve Toplu Sonuçlar Şöyle:

İlk Gün

Juventus 1-1 FC Girondins de Bordeaux
Maccabi Haifa FC 0-3 FC Bayern München
VfL Wolfsburg 3-1 PFC CSKA Moskva
Beşiktaş JK 0-1 Manchester United FC
FC Zürich 2-5 Real Madrid CF
Olympique de Marseille 1-2 AC Milan
Chelsea FC 1-0 FC Porto
Club Atlético de Madrid 0-0 APOEL FC

İkinci Gün

Liverpool FC 1-0 Debreceni VSC
Olympique Lyonnais 1-0 ACF Fiorentina
FC Internazionale Milano 0-0 FC Barcelona
FC Dynamo Kyiv 3-1 FC Rubin Kazan
VfB Stuttgart 1-1 Rangers FC
Sevilla FC 2-0 FC Unirea Urziceni
Olympiacos FC 1-0 AZ Alkmaar
R. Standard de Liège 2-3 Arsenal FC

16 Eylül 2009 Çarşamba

Beşiktaş 0 - ManU 1 ( KORNER OLMASI LAZIM İNÖNÜ'DE)




İşten çıktım, üzerime daha spor bir kıyafet giydim Taksim'de ki bir arkadaşımın evinde. Saat 7 gibi evden çıtkım, amacım iftardan önce stattaki yerimi almak. Erken gidiyorum diye yanımda bir de kitap var. Hem ortamı koklayacağım hem de sıkılırsam kitaba bakacağım kafamdaki plan bu. Şampiyonlar Lig'inin köfte kokusu bile bir farklı. Saat 19. 35 civarı tribünde yerimi alıyorum. Yerim yeni açığın kapalıya yakın kısmı. Gerçi sanırım benim gibi gidip de koltuk numarasına oturan kişi sayısı çok azdı. Saat 8 ceyreğe kadar kulağımda müzik, elimde kitap takıldım. 8 15 gibi hem stat dolmaya başladı , hem de eski bir iki arkadaş ile karşılaştım. Onlar da Galatasaraylı olduğumu bildikleri için şaşırdılar, ama maçı beraber izledik.

Hem Beşiktaş'ı merak ediyordum, hem de Rooney ve Ferdinand'ı tribünden izlemek istiyordum. Zaten hayatta yapılabilecek en güzel şey, maddi imkan ölçüsünde bu futbol yıldızlarını canlı izlemek değil midir? Takımların sahaya çıkması ile birlikte taraftar da çoştu. Hem Beşiktaş'a moral veriyorlardı, hemde ManU'ya ayar. Benim sevdiğim adam Rooney'e yaptığı çok yaratıcı ve hiç kimsenin aklına gelmemiş olan "hindi" şakasından dolayı çok kızgındılar. 2 seneye yakın turizm sektöründe çalıştım, ama hiç bir dangalak İngiliz çıkıp da bu şakayı yapmadı.

Neyse maça geçelim yavaş yavaş. Önce kadrolar:

Beşiktaş
Hakan Arıkan, İbrahim Kaş, Tomáš Sivok , Mert Nobre, Rodrigo Tabata, Ekrem Dağ, İbrahim Üzülmez, Serdar Özkan, Filip Hološko, Matteo Ferrari, Fabian Ernst

ManU

Ben Foster, Gary Neville, Patrice Evra, Anderson,Wayne Rooney,Nemanja Vidić,Michael Carrick, Nani, Paul Scholes, Jonny Evans, Antonio Valencia

Oyuncu kaliteleri fark etse de, iki takımın da sahaya dizilişi ve oyun mantalitesi benziyordu. Yalnız işte bu oyuncu kalitesindeki fark tatkiğin işlerliğini etkilemesi açısından çok önemli. Ben dün sahada izledikten sonra, Mustafa Denizli’ye oyuncu tercihleri açısından kızmamaya karar verdim. Çünkü kadro kalitesinin yetersizliğinin ve yapılan transferlerin başarısızlığının o da farkında ve bir çıkış yolu arıyor bunu fark ettim. Yoksa ben de farkındayım Ekrem göbekte olmaz, Tabata ilk 11 oyuncusu olamaz. Ama bütün bu olmazları oldurabilmek için bir şeyler yaratması lazım. Önce çok kısa bir ManU değerlendirmesi yapıp, Beşiktaş’a odaklanmak istiyorum.

Daha önce gruplarda ilk maçı 4 kez deplasmanda oynamış, 3 beraberlik ve 1 galibiyet almış ManU. Dün de çok kasmadan oynadı, ve aslında maç berabere de bitebilirdi. Ronaldo gidince, daha bir takım oyununa döndüler. Carrik ile Scholes biraz daha defansif ortasaha, Nani, Anderson ve Valencia ise Rooney ile birlikte golcü ekipten. Valencia kanatları çok etkili kullanıyor , Nani biraz etkisizdi dün. Rooney ise stoperler ile çok güzel güreşiyor. Zaman zaman yanına ikinci forvet girdiğinde ise Manchester forvet ikilisinin markajı çok zor oluyor. Dünkü maçta hep 3. viteste gitti ManU. Ara ara hızlanıp 4’e geçer gibi oldular ama ortalama 3tü. Bu onlara yetti. Zaten 2.lik ya da 3. lük hedefimiz olduğu için en azından bu pozisyonlar için çekiştiğimiz bir rakibe puan kaptırmadık. 90 dakika inatla futbolun doğrularını uyguladılar ve kazandılar. Gelelim Beşiktaş’a.

Kaleci ve Defans

Hakan Arıkan: Yediği gol dahil, kurtarışlar olarak hatasıza yakın oynadı. Ama topu oyuna sokuşu tam bir felaket. Beşiktaş teknik ekibi acil bir kaleci antrenörü ile anlaşıp bu duruma son versin. Hakan eğer biraz daha tecrübelenebilirse, gene de Beşiktaş’a uzun yıllar hizmet eder.

İbrahim Kaş: Tam bir yönetim fiyaskosu. Bütün yaz Mehmet Topuz’un etkisinden çıkamayan Yıldırım Demirören’in Mustafa Denizli’ye sunduğu ve hocanın mecburen kabul ettiği kısır alternatiflerden bir tanesi. Ne defansta başarılı ne de hücuma çıkabiliyor. Onun oynadığı futbolu , boyu onun kadar olan herkes oynar.

Sivok ve Ferrari: Sezon başı belki Ferrari’nin aldığı ücret çok konuşuldu , tartışıldı ama dünkü maç onun ne kadar doğru bir transfer olduğunu gösterdi. Özellikle ilk yarıda yeni açığın önünde defans yaptığı için Beşiktaş, Ferrari’nin defansı nasıl iyi organize ettiğine şahit oldum. Hadi bir adım daha ileri gidelim, bence ligimizdeki en iyi yabancı stopper. Sivok ise Ferrari’ye alışmış ve ikisi müdafada güzel işler yapıyor.

İbrahim Üzülmez: Valencia karşısında zaman zaman zorlandı. O yüzden hücuma fazla katkı sağlayamadı. Valencia’dan ani çalım yememek için hep bir adım uzaktan savundu onu. Hiç rahat orta yaptırmadı belki, ama gene de bu mesafe yüzünden Valencia çok rahat top kullandı.

Orta Saha

Ekrem ve Ernst: Mustafa Denizli’nin yeni ikilisi bu. Ekrem’den ortasahanın ortası, ne ofansif olarak olur, ne defansif olarak. Bunu Mustafa Denizli de çok net görüyor ve biliyor , ama o İbrahim Kaş’a çok güvendiği için Ekrem’in mevkisini kaydırdı. Ha Fink niye tercih edilmiyor derseniz, oyuncuları antremanlarda izleyen biz değiliz. Ernst ise çok üstün mücadele gösterdi. Ofansif olarak yaratıcılıktan uzak bir balta olduğu için, manasız uzun toplar dışında ofansa bir katkısı olmadı.

Tabata: Yorum yapılmayı hak edecek hiç bir şey yapmadı. Ama şu da var, transferin son günü gelip 2 çok ciddi maça çıktı. Bakalım 3 hafta sonra nasıl bir performans göstercek? Bir anda uyum sağlayıp harikalar yaratmasını beklemek hata olur.

Holosko: Çok uğraştı, çok zorladı. Zaman zaman sürati ile rakip eksiltmeye çalıştı ama karşısında Evans ve Vidic gibi iki duvar olunca fazla etkili olamadı. Holosko 3 hafta üst üste 90 dakika oynarsa bence ciddi bir form yakalar.

Serdar Özkan: Dün sahada 10.5 numara olabilmek için elinden geleni yaptı. Ortasahada dikine adam eksiltebilen tek kişiydi. Biz tabi tribünden izlerken oyundan çıkmasına tepki gösterdik. Ama sonra eve gelince, Mustafa Denizli’nin yorgunluğu ileri sürdüğünü öğrendim. Onun taktir hakkı.

Nobre: Gol atmayı beceremediği için, beygir gibi koşuyor. Takımınızda bir Alex yoksa , Nobre malesef işkenceye dönüşüyor.

Tello, Nihat ve Yusuf

Dün 3 oyuncu da oyuna girip de pek bir varlık gösteremediler. Yusuf bir kez Vidic ile dalgasını geçti, ama sonra ManU biraz baskı yapınca sürekli top ezdi. Nihat zaten yoktu aramızda. Tello ise oyuna sonradan girince çok başarılı olamayan bir oyuncu, dün de aynı şekildeydi.

Mustafa Denizli ve Sonuç

Sürekli buraya Mustafa Denizli’nin takımına ne oynattığını anlayamadığımızı yazıp duruyorduk. Ama son iki maçtır Beşiktaş çok net bir sistem ile oynuyor. Oyuncu tercihlerini bile anlayabildim Mustafa Denizli’nin. Bence Mustafa Denizli sahaya kafasında olabilecek kağıt üzerindeki en iyi kadroyu çıkarmak istiyor. Bu kadro ise zaman zaman gerçek performansını gösteremiyor. İbrahim Kaş’ı oynatırken, daha çok atağa çıkan bir Kaş düşünüyor. Tabata'da ısrar ederken belki 3 4 hafta sonraki Tabata’yı ve Nihat’ı form tutmuş olarak hayal ediyor. İşte böyle bir kaç isim var Mustafa Denizli’nin güvendiği. İki ihtimal var ya Mustafa Denizli bu ısrarından kazançlı çıkacak, ya da bu oyuncuların kredisi bitecek. Ama Beşiktaş iyi yolda. Gol atmayı çözmesi lazım bu takımın. Bunun için ben hala Batuhan’ı kurtarıcı olarak görüyorum. Yani şimdi bunu biz de görüyoruz ve tabi Mustafa Denizli de görüyor. Takımın defansını yüzde 80 Şampiyonlar Ligi seviyesine çıkarmış, ama hucüm hala yüzde 20lerde. Mustafa Denizli’yi tek bir şey ile ilgili eleştirmek istiyorum. Takıma hiç ataksal duran top çalışması yaptırmamış. Tamam çok kuvetli bir müdafa var karşında ve çalışsan bile gol atamaman çok normal, ama Beşiktaş dün o kadar kötü duran top kullandı ki , çalışılmadığı çok belli.

Taraftar

Hem eski arkadaşlarımı gördüm, hem de çok eğlendim. Gol gelene kadar çok eğlenceliydi herşey. Hatta tam golden önce inanılmaz şov vardı, ama gelen gol keyifleri kaçırdı. Bir Galatasaraylı olarak ben de keyifle destekledim Beşiktaş’ı. Darısı gene bir Avrupa maçında Kadıköy’de Fenerbahçe’nin başına.


Maradona

Şeytan Aldı Götürdü


Sabah şirkete geldim, mesai 9'da başlıyor, 15 dakika kısa kısa bir gazetelere bakayım dedim. Milliyet, Habertürk ve Vatan gazetesi aynı başlığı atmışlar. Yahu bu nasıl bir medya, nasıl spor servisleri. Benim yazar kadrosuna hayran olduğum Milliyet bile bu klişeyi yazmış. Biz bu blogları tutarken bile elimizden geldiğince özgün olmaya çalışıyoruz. Tamam hepimizin konuları aşağı yukarı aynı ama biraz daha zorlasak kafaları daha iyi olmaz mı? Şimdi saat 9 40 , bir yandan işleri yapıyorum, bir yandan blogumla kaçamak dakikalar yaşıyorum. Birazdan da radyoyu kulağıma takıp Atilla Gökçek ve Öztürk Pekin ile "Günaydın Futbol" u büyük bir keyif ile dinleyeceğim. Bakalım onlar bu benzerliğe ne diyecek?
Not: Maçın yazısını yazıyorum. En geç öğle arası blogda.
Maradona

15 Eylül 2009 Salı

Teşekkürler Gökçeks


Gökcek ailesi Ankaraspor'u bitirdi. Ligin kaliteli bir takımyıdı Ankara. Tamam sahipleri yüzünden sevemiyorduk ama en sonunda kaderine terk edildi. Gökceks Ankaragücü'nü seçti. Ankaraspor küme düşürüldü!


Ligimizi de kirlettiler ve 17 takıma düşürdüler. Teşekkürler Gökçeks!

Beşiktaş - ManU


Malum, bugün bence dünyanın en güzel futbol organizasyonunun grup kısmı başlıyor. Bizi en yakından ilgilendiren maç tabi ki Beşiktaş'ın maçı. Hala insanlar Beşiktaş'ın yenilmesini umuyor, bu yönde yorum yapıyor. Yahu her takımımızın felaket skorları var, teker teker yazmayalım burada ama hepsinden önemlisi Milli Takım'ın bir zamanlar aldığı 8'lik maçlar varken, biz hangi ara bu kadar ayrı düştük birbirimizden anlamıyorum. Kulüpçülük bu kadar yapılmamalı bence. Neyse biraz maça geçelim.


Şöyle bakıyorum, bazılarının beklentisi Beşiktaş'ın yenileceği, hatta Galatasaray, Beşiktaş ve Kayserispor üçlemesinden sonra Mustafa Denizli ile yolların ayrılacağı yönünde. İşin garibi Mustafa Denizli'nin gelişi ile televizyonlara çıkamayan yöneticilerin de beklentisi ve arzusu bu yönde. Düşünün takım yöneticiliğini ülkemizde ne kadar "Ucuz" insanlar yapıyor. (evet hatırlıyorum bir İlhan Cavcav yazısı yazmam gerekiyor bu hafta) . 6 yıllık Demirören felaketinde , Yıldırım Demirören'e rağmen bu takımı Şampiyon yaptı Mustafa Denizli. Geçen sene herkes Mustafa Denizli'yi alkışlarken, şimdi herkes yükneliyor.


Ben burada hemen kişisel görüşümü belirtmek istiyorum. Blogda da kendisini zaman zaman eleştirdik, ama birileri gibi hiç bir zaman haddimizi aşıp ona akıl vermeye çalışmadık. Hatta insanlığımızdan çıkıp kendisini hoca olmamakla da suçlamadık. Sadece saha içinde yaptığı bazı tercihleri anlayamadık. Ama zaten o Fenerbahçe'nin başındayken, kazandığı bir Galatasaray derbisinde de kimse neden Yusuf'ın sağ bek, Ali Güneş'in ise forvet olduğunu anlamamıştı. Ümit Milliler ile yapılan hazırlık maçında da Ekrem Dağ'ın forvet oynadığını görenler inceden bir sarsıldı. Frank Rijkaard esame listesini görünce şaşırdım derken, bunda Mustafa Denizli'yi tanımamasının payı çok büyüktü. Sonuç olarak ben Mustafa Hoca'nın çifte kupadan sonra bırakması taraftarıydım. Madem hoca bırakmadı, sezon sonuna kadar gitmeli bence.


9 puan fark diyor herkes, 3 maç demek bu, ve önümüzde daha 29 maç var ( ki Ankaraspor düşerse 28 olabilir). Ben burada bir Galatasaraylı olarak çok rahat söylüyorum ki, son iki maçımızdaki 6 puan güzel, ama aynı şekilde bu 6 puan 2 de olabilirdi, 1 de. Son iki maçtır biz iyi oynamıyoruz, sadece kazanıyoruz. Aynı şeyi bence Marquinhos'da Fenerbahçe için söylerdi , çünkü Fenerbahçe de son iki maç hiç iyi oynamıyor, ama iki takımın da ettiği mücadele ayrı bir nokta.


Ben bu maçı beklemek gerektiğini düşünüyorum. Skora bakıp, konuşmak açısından değil, saha içindeki Beşiktaş'ı görmek için. Çünkü akıllı adamlar biliyor ki, Mustafa Denizli kendisini ve takımı sezon başından beri bu maça hazırlıyor. Bakalım bu maçtaki Beşiktaş bize neler izletecek. Nihat için hocaya hep kızdım, hep eleştirdim, ama şu varki iyi bir Nihat Beşiktaş'ın saha içinde fark yaratabilcek en büyük kozlarından birisi olurdu. Ayrıca zaman zaman ben dahil bütün insanlık unutuyor ki, takımları ile bir hafta boyunca çalışan ve oyuncularının ne yapıp yapamayacağını gören de gene bu teknik adamlar. Elimizde bu güne kadar izlediğimiz 5 lig maçı ve bir süper kupa maçı var. Bu 6 resmi maç, aslında Şampiyonalar Ligi için Beşiktaş'ın ve Mustafa Denizli'nin hazırlık maçları. Bakalım bu maç bize oyun olarak neler gösterecek? ManU güçlü bir rakip, galibiyet çok zor bile olsa , ben en azından önümüzdeki haftalar için ışık verecek bir futbol görmeyi bekliyorum.


Yeni Açık tribünde ben de olacağım. İçimde ince bir tedirginlik var, dayanamayıp Rooney atınca bağırır mıyım diye. Çünkü kendisi benim en sevdiğim forvet. Çünkü futbol bir erkek oyunu, hırçın olmak da , ruhsuz olmaktan bin kat daha değerli benim gönlümde.
Maradona


12 KAYBEDEMEYEN ADAM




Turkey Nose Serbia, Stay Perfect

Bu yukarıdaki ikinci başlık da turnuvanın resmi internet sitesinden. Sanırım 86 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en başarılı spor turnuvası performansını gerçekleştiriyor bizim 12 Adamımız. 2001' de final oynamıştık, ama bu sefer daha bir başka gidiş var. Umarım yolun sonu gene final olur ama bu takım ilk 4'e kaldığı zaman benim için yeterlidir, hatta çeyrek finalde elense bile sorun yok. Şu zor günlerde sürekli yüzümüzü güldürmeleri bile yeterli. Dünkü maçı uzun uzadıya anlatmanın bir alemi yok. Bazı önemli noktalara değinmek kafidir gibi geliyor bana.

Dün ilk kez kötü hücum ettik. Belki de Sırbistan bugüne kadar bize en sistemli ve sert savunmayı yapan takımdı. Rakibin dengesini bozabilecek işler yapamadık. Ersan ve Ömer çift basamaklı rakamlara ulaşabilen oyuncularımız. Bu iki ismin dışında Kerem ve Ender de hücumda başarılı işler yaptı. Malum Hido sakat ve ağrıları ile oynuyor. Aynı şeyi bir futbolcumuz yapınca ondan "Süper Kahraman" yaratıyoruz, ama hala Hidayet'e homurdananlar var, garip.


İnatla iyi müdafa yapmaya devam ediyoruz ve bence bu yüzden maçları kaybedemiyoruz. Uzatmaya giden bir maçta 64 sayı yemek, başlı başına bir başarı bence. Hatta 5 dakika uzatmada 1 sayı dahi yememek büyük olay. Tanjevic yıllardan sonra ilk kez, kendi kariyeri ile paralellik gösteren bir kenar yönetimi sergiliyor Milli Takım'ın başında. Öte yandan Hidayet'i 38 dakika oyunda tutması hataydı bence. Zaten çok ölümcül bir maç değildi bu, o yüzden Hidayet'i dinlendirip, ona daha çok ihtiyacımız olacağı çeyrek final maçına saklayabilirdi.

Maç 64 - 64 bitti, ama maçın son 3 saniyesinde çok iyi bir organizasyon denedi Milli Takım. Tamam basket olmadı, ama her şey topun çemberden içeri düşmesi ile orantılı değerlendirilmemeli. Tanjevic çok akıllı bir taktik verdi, takım onu çok iyi uyguladı. Kerem az kalsın sayı yapabilirdi.

Ersan İlyasova 22 sayı ve 11 rebound ile " double double" yaptı.

Dün en kötü serbest atış yüzdemiz ile oynadık.

Bugün E grubunun maçları tamalanacağı için , kiminle oynamak istediğimizi seçme lüksümüz olabilecek.

Yazıyı Kaya Peker ve Memo'yu Milli Takım'a almayan Tanjevic'e "Selamlar" diye bitirsem deli dermisiniz :)
Maradona

14 Eylül 2009 Pazartesi

Fener'in Bursa Seferi

Bursa Fener maçı beklediğimden daha sıkıcı geçti. Bursa hiç de beklediğim gibi atak oynayamadı. Sadece son 15 dakika Fener skoru korumaya kalkınca Bursa bir gol atacak dedim. Ama olmadı. Maç hiç istediğim gibi geçemedi.

Fener'de Emre yoktu. Yerine Mehmet Topuz oynadı ve Selçuk ve Deniz'den çok az daha iyiydi bence. Genelde Topuz daha önde ve daha çok şut çeken,kaleyi deneyen bir adam. Dün ise yerini yadırgadi bir hayli. Topuz'un yeri Kazım'ın yeri. Kazım'ın kötü olduğu maçlar oluyor arada. Onun yerine oynatılabilir bence. Ayrıca bir yıldır dile getiridiğim Kadıköy taktiği sorunu var ki bence Topuz tam o taktiğin adamı. Sadece Cristian'î defansif olarak tutarsın ve önüne de ofansif kim varsa dizersin eğer rakip ligin alt sıralarından bir takımsa. Ne bileyim boşu boşuna Alex'i oynatmazsın da Topuz oun yerine oynar. Bolca şut çeker. 2 forvet koyarsın arkasını 3lersin. Kazım Topuz ve Santos olur o 3lü. Arkaya da sadece Cristian konur. Böylece saldıran bir takım olur. O takımda Topuz iş yapar. Ama orta çizgide sadece ileriye top taşır. Buna rağmen beklediğimden iyiydi.

Forvet hattı ,hele tek forvetse ,maalesef sadece Semih'ten oluşmalı. Madem sen 2 forvet oynatamıyorsun takımı tek forvetin Semih olacak. Guiza bir maçta en az 5 tane gollük pas alacak ki gol atacak. Fener'de ise hala bir Aragones havası hakim. Son iki üç maçtır bu böyle. Sürekli orta yapan baskılı oynamaya çalışan bir takım yok maalesef. Yahu Fener ve Galatasaray baskılı oynamayacaksa bu ligde kim baskılı top oynayacak? Sonra kızarlar Anadolu takımlarına hep kapanıyorlar diye. E dün Fener ne yaptı? Bekle bekle bekle kontralara çık. Kontra futbolu Alex ve Guiza ile oynanmıyor maalesef.

Yani bu takım ne zaman saldırmayı öğrenecek bilemiyorum. Bursa ise beni çok yanılttı. Bireysel anlamda iyi değillerdi. Ben onlardan en az bir gol bekledim.Ama gelemedi. Kopuk kopuk oynadılar.

Tamam Fener zor bir deplasmanı kazandı ama sol ve sağ kanat sürekli forveti beslemezse bu takım hep Alex'i beklemek zorunda kalır. Honved maçında öyle bir ortasaha vardı ki her dakika bir orta,bir ara pas ile beslediler forveti. Hadi besleyemiyorsun. O zaman da ilacın Semih.Maradona doğru söylüyor bu adam en sonunda Botox yapacak. Neredeyse benden az saçı kaldı adamın. Oynatın şu adamı. Lütfen!

Haftaiçindeki maça zaten yer ayıracağız ama biraz değinmek gerekirse Fener o maçta daha iyi oynayacaktır o bir gerçek. Santos ve Kazım daha etkili olacaklar. Emre dinlenmiş olarak sahaya çıkacak ve etkili olacak eminim.Ah bir de Daum Guiza'yı kesse ne güzel olacak. Semih ile başlasa ve skor bulamazsak Guiza'yı da soksa oyuna ama sokmayacak büyük ihtimalle. Bu hafta içi bir Topuz açılımı da olabilir sağ kanada çünkü Daum memnun kalmıştır ondan Bursa'da.

Dediğim gibi 45 yıl sonra gelen bu 5te 5 yanıltmaz umarım futbolcuları ve Daum'u. Ha bir de Koch Fener'i genelde kasım ve aralık aylarında aygır gibi koşacak duruma getirirdi. Bakalım bu sene nasıl olacak o aylar?

Ayrıca bir hakem hatasına bu kadar bağıran çağıran bir oyuncu grubu daha görmemiştim. Ne ahlaklıymışsınız yahu siz? Bu ne doğruculuk? Oyuncular umarım bunu artık geride bırakırlar ama Daum bile bunu doğrulayınca yani agresifliği hakame saldırma olarak görürse bu takım bütün sene böyle gider.Bir gün kırmızıyı çıkaran olacaktır eminim. Sevgiler

Marquinhos

Hafta Sonu Neler Oldu Neler

12 Dev Adamı ve derbiyi geçiyorum genişçe yer ayırdığımızı düşünerek. Biraz bizim lig biraz da Avrupa Liglerine değinmek istiyorum.

Adebayor

Cumartesi koyduk hemen yazımıızı, ama olay büyüyor İngiltere'de. Ben şahsen bu gol sevinçlerine bu kadar karışılmasını çözebilmiş değilim. Koşarak gitti ve eski takımının taraftarlarıyla paylaştı gol sevincini. Şöyle de olabilirdi, maç Arsenal'in sahasında olabilir ve bütün Arsenal taraftarı Adebayor'u tahrik edecek ,ama küfürsüz tezahüratta bulunarak yapabilirdi bunu. O zaman taraftar ceza almayacaktı. Şimdi neymiş, tahrik etmiş taraftarı. Bence bunlara biraz daha geniş bakmak lazım. Sonuçta mesela ben Marquinhos'la dalga geçtiğimde, ya da o benimle dalga geçtiğinde, taraftar üst kurulu diye bir kuruluş gelip de beni cezalandırmıyor. Bir de bu olay ile alakasız ama , şu forma altı mesajlarına çok karışılıyor ve yanlış yapılıyor bence. Fowler eğer zamanında "Liman İşçilerinin Grevine" destek olmasaydı bu kadar büyük bir efsane olamazdı Liverpool tribünleri için.

Manchester United ve Manchester City

Aynı şehrin iki düşman takımı da yoluna dolu dizgin devam ediyor. Tottenham karşısında etkili oyunla 3 puanı aldı United. Maçın tamamını izlemedim, ama yaklaşık 60 dakikasını izledim. Marquinhos ile aramızda husumet yaratan iki oyuncudan birisi olan Anderson mis gibi gol attı. Adam fiziksizin kralı , çelimsiz ama acayip teknik bir adam. Ronaldo ve Tevez büyük kayıp ama Ferguson her zaman bu dönüşümleri çok başarılı yapıyor. Kimler geldi, kimler geçti, herkesin yeri doldu. ( Roy Keane ve Cantona'yı dahil etmiyorum buna). City ise biraz şansa biraz hakem ile kazandı. Ama gene de Mark Hughes büyük hoca olma yolunda emin adımlar ile ilerliyor. İlk ciddi sınavından galibiyet ile ayrılan taraf oldu, bakalım bu hafta Manchester derbisi ne olacak?

Birmingham-Astonvilla

Valla maçın stresinden midir, yoksa iki takımın da derbiyi kaybetmemek istemesinden midir bilinmez, gole kadar uyutan bir oyun vardı sahada. Ben de dün bir arkadaşımı ziyarete gittim, ev kalabalıktı, kızlar kendi arasında dedikodu yaparken, biz de 3 erkek maç izledik. Maç uyuttu, allahtan sohbet güzeldi. Agbonlahor attı golü, ama kimseyi yanıltmasın attığından fazlasını kaçırdı gene. İnceden bir Arıza Makakula tarzı bir adam. Eski dost Carew'i gördük bir de. O da çok kötü bir pas attı, takımını 2. golden etti. Bir de maçı izlediğim arkadaşlardan bir tanesi İsveçliydi, Sebastian Larsson hayranı. Kendisine İsveç'in Beckham'ı diyorlarmış ama ben bir numarasını göremedim dün. İzlemeye aldım ama kendisini.

İnter - Parma

Misafirlik uzayınca ikinci maça geçtik. Seria A'yı hiç izlemem normalde, sevdiğim iki üç takım vardır, ama nerede eski İtalya Ligi. Morinho gidince bir kıpırdama da olsa, Çince Premier Lig bile daha keyifli. İnter'de oyuncular kim daha çok gol kaçıracak diye yarışırlarken, Eto'o bu yarıştan sıkıldı ve inanılmaz güzel bir gol attı. Bolatelli ise akıllara zarar işler yaparak saç baş yoldurdu. Viera ise hiç yaşlanmıyor, sanırım 3 ayaklı olunca böyle oluyor bu işler.

İstanbul BŞB - Trabzonspor

Yaptım iddaa kuponlarını, beklemeye geçtim. İki maç kalmıştı, birisi İBB maçı diğeri Antep. Bir gün öncesinden mal gibi Atletico Madrid'den yatınca iyice gaza geldim. Gittiğimiz arkadaşın evinde Lig Tv yoktu, ama Spor Max vardı. Maçı alttan geçen yazılardan takip ediyordum. Önce Egemen attı diye yazdı. Doğaldır dedim, duran top olmuştur. 1 2 derken bir anda maç 4 1 oldu. Uzun süredir de iddaada güzel gidiyordum, bu hafta sonu zarar etmedim allahtah, Premier Lig kuponu yardımcı oldu. Ama gerçekten sonuç süprizdi benim için. Gerçi bir benim için değil, herkes için süpriz oldu. Neyse önümüzdeki bültenlere bakacağız.

Gençlerbiriliği - Eskişehir

Cumartesi akşamı Msn'den bir arkadaşımla bu maçı konuşuyoruz. Ben gene 0 2 çifte basalım diyorum, eleman bana Kahe diyor. Yok abi Kahe topçu değil diyorum, Gençlerbirliği maçından hatırladığım hareketlerinden ötürü. Sadece koşan bir insan hatırlıyorum. Ama gene bana inat atıyor 2 gol, hatta bir de kendi kalesine atarak tersten hat-trick yapıyor.

Necati Ateş ve Semih Şentürk

Bizim tribün ve kulübün aksine ben Necati'yi çok severim. Yalnız işte bülbülün çektiği dili belası misali, aforoz edildi takımda. Eh bari İspanya falan sürgüne gönderilceğine İBB'de devam ettirilseydi. Neyse sonunda Antalya'da oynuyor ve golünü attı. Valla biliyorsunuz hala ben bu oyuna inceden romantik bakıyorum ve gönülden istiyorum Necati bize gol atsın. Dönsün sonra Adnan Sezgin'e öpücük yollasın.

Semih Şentürk olsam bavulumu toplar, Deivid'in forvet oynadığı takımda kalamayacağım kusura bakmayın derim. Dün Marquinhos'a söyledim hem hak verdi, hem de "Abi Santos da milli takımda oynadığından dinlendirildi, hadi bu hafta da böyle oldu diyelim" dedi. Valla Semih melek gibi adam, ben olsam elime odun alır, önce Guiza'yı döverim. Dün ne kadar kötü bir Guiza vardı sahada. Fenerbahçe medyası ilk hafta hemen kral yaptılar "Küçük Emrah'ı". Gene kayıplarda. Semih'i ise yedek tuta tuta , özgüvensiz ve formsuz bir hale getiriyoruz. Semih'i oynatmamak bence sadece Fenerbahçe'ye değil Türk futboluna ihanettir. Ya beyler Kezman bile oynadı bu takımda, bir sezon da Semih'e 30 maç forma verecek bir insan çıkmayacak mı acaba ? Yoksa genç Semih 30 yaşına geldiğinde "Botoks" mu yaptıracak hala genç kalmak için?

Yarına az kaldı, bir aksilik olmazsa fotoğraf makinemle ManU maçını tribünde izleyebileceğim. Diyeceksiniz ne cins adamsın git kendi takımını izle, ama inanın bu adi Biletix yüzünden derbiye bulamadım bilet. Bakalım Galatasaraylı olduğumu çaktırmadan maçı bitirip, postu deldirmeden derbiyi bildirebilcek miyim sizlere?

Maradona

Yeni Kanser Turgay Bahadır ( Bursa Açılımı)

Bir teknik arızadan dolayı Marquinhos atamadı yazısını bloga bugün. Ama biz Bursa çephesinden bakalım maça. Gene http://emosimoghislain.blogspot.com/'dan aldık yazıyı.



Ertuğrul Hoca'nın şu Turgay merakının nedenlerini 5 hafta oldu anlamaya çalışıyorum ama hala bir çıkış yolu bulamadım doğrusu...

Turgay' a yer açmak adına önce Volkan Şen ilk çıkış yaptığı dönem hariç hiç bir maçta başarılı olamadığı orta sahanın soluna kaydırılmıştı...performansı yine hayal kırıklığı oldu...

Çok koştu çok mücadele etti ama o kadar yani...final toplarını iyi kullanamadı...Birebirlerde Gökhan Gönül karşısında çok fazla top kaybetti...

Turgay ise orta sahanın sağında oynuyormuş gibi gözüktü...3 tane topu orta yapayım derken uzaya gönderdi...

İkinci yarı oldu...Ve Prensimiz bu kez santrafor mevkiinde denedi şansını ama yine pek bir varlık gösteremedi...adamda 1.90 boy var ben hiç yüksek top aldığına şahit olmadım kendisinin...zıplarken 5cm yükselemiyor yerden...gerçekten ilginç...

Yine Turgay yüzünden Shin sol kanada Sercan Sağ kanada geçip maçı bitirdiler...sonuç yine hüsran tabi...

Son dakikadaki o golü yapsa belki yine affedilebilirdi Turgay ama bu haliyle Bursa Atatürk Stadyumunda simit bile satamaz...

Turgay dışındaki herkes elinden geldiğince mücadele etmeye çalıştı...
Ömer kaptanın yine ağır kaldı...Bireysel hatalar ve de ıskalar yaptı...
İvankov yine boşa çıktı...Degajı kısa düştü gol geldi...

Yenal yokluktan sol bek oynamak zorunda kaldı...Hazırlık maçlarından daha iyi performans gösterdi...idare etti yani...
Ama fizik kondüsyonunun istenen seviyede olmaması Ertuğrul hocanın elini kolunu bağladı...
Yerine giren Ozan İpek de ilk defa o mevkiide oynamasına rağmen fazla sırıtmadı...Keşke kendisi orta sahanın solunda değerlendirilebilseydi...

Hüseyin bundan önceki iç saha maçlarında olduğu gibi yine idare etti...Zapo'nun kramponlarında sorun vardı sanırım...olmadık yerlerde ayağı kayıp düştü...ama genelde o da iyiydi...

Çok şey beklediğimiz Batalla- Ergiç ikilisi bu maçta etkili olamasalar da oynamaya devam etsinler...Takımımızın teknik seviyesini arttırıyorlar resmen...Eger sınıf atlamak istiyorsak böyle futbolculara ihtiyacımız var...Uyum sorunu çektikleri her hallerinden belli olsa da iki adamı izlemek zevk veriyor insana...

Batalla işin artisliğine kaçmasa çok daha yararlı olurdu,maçın başında altı pastan o topa dokunabilse sonuç çok farklı olabilirdi...

Önümüzdeki haftalarda Kirita'nın da katılımıyla oluşacak bu 3'lü orta sahamız çok can yakacağa benziyor...

Sercan, Volkan'nın çıkmasıyla 2. yarı tek başına isyan etmeye çalıştı mağlubiyete ama başarılı olamadı...Ömer' in çıkmasından sonra Ozan-Veli gibi kaptanların yedekler arasında yer almasından dolayı kaptanlık pazupandını taktı koluna...
Şahsen ben çok yakıştırdım kendisine o pazubandı...Bursaspor Bursalı kaptana hasret zaten yıllardır...
Fenerbahçe'de ise futbolcuların hakeme korner-aut tartışmasında bile bu kadar isyan etmelerine anlam veremedim doğrusu...Deniz Çoban'da biraz yürek olsa Fenerbahçe maçı tamamlayayabilirdi orası tam bir soru işareti...İlk sarı kartları çıkarırken uyguladığı standartları ikinci sarı kartları göstermede kullanamadı maalesef...Daha çok itilip kakılır bu kafayla sayın Çoban...
(Erman Toroğlunun yorumu: Hakeme bir tek tecavüz etmedikleri kaldı...:))

Maçın hakkı bana göre beraberlikti ki iki takımda pek bir şey yapmadı futbol adına...
Fakat buna karşın Alex ne kadar büyük oyuncu olduğunu attıkları golde sağ ayağıyla oraya bırakmasıyla bir kez daha ispat etti...Vallahi helal olsun...

Haftanın 11'i

............................Tolga (Kasımpaşa)..........................

Sabri..................Egemen..........Dixon...................Vederson


Simpson...............Alex..........................Coleman



Kahe.......................Necati....................Baros


Yedekler: Ömer , Kazım, Jolia Sezar, Ketia,Umut Bulut, Ferhat, Doğa

Haftanın Teknik Adamı: Mesut Bakkal


Valla bizde 4 3 3 yapalım dedik. Bir maçın eksik oynandığı haftada bizim görebildiklerimiz bunlar, ama sizin de yorumlarınızı bekliyoruz.


Korner Olması Lazım

Neden Bu Gerginlik ?















Valla kimse kusura bakmasın, ama ben bu hakemi mıncıklama olayını ve saha içindeki manasız gerginliği taktım kafaya. Yayıncı kuruluş sayesinde sadece 3 maç izleyebiliyoruz canlı olarak, ve sadece o maçlardaki gerginlikleri görebiliyoruz. Ben de elimden geldiğince bu sahneleri bloga taşıyacağım. Emre yok maç biraz sakin geçer belki derken, Lugano içindeki canavarı gene çıkardı ortaya. Adam sahtekar ötesi. Hem faul yapıp, hem de kendisini yere atabiliyor. Yukarıdaki fotolardan birinde Gökhan'ın da anormal bir pozu var. Aslında Gökhan haklı , hakem yanlış bir karar veriyor ve olmayan bir korner yaratıyor ama her ne olursa olsun Gökhan'ın biraz daha sakin olması lazım. Mehmet Topuz ise hakem ile diyologlarında tansiyonu düşürücü görevi görmek istedi, ama hakemi mıncıkladı sürekli. Demek ki hakemin de hoşuna gitti zaman zaman mıncıklanmak.
Tuttuğum takım Galatasaray'da ise Sarp bu hafta gereksiz işler müdürü oldu. Aslında oyun olarak gene güzeldi, ama Tabata'dan yediği darbe sonucunda delirdi. Küçük bir tos attı sonra da uzattı işi. Hakem güzel cezalandırdı. Haberlere göre Neeskens ve Haldun Üstünel de kulağını çekti.
Yukarıdaki fotoğraflardan bir tanesi Avrupa Ligi'nde ya da Şampiyonlar Ligi'nde yapsalar da gülsek biraz.
Maradona

13 Eylül 2009 Pazar

45 YIL SONRA 5'TE 5


Kötü geçen bir deplasmandan 3 puanla döndü Fener. Belki de en zor deplasmanlardan birinden döndü. Tek yapabildiği ceza sahasına kadar top çevirmek. Gerisi gelemiyor. Semih ve Emre ve hatta Santos olmazsa zorlanıyor takım. Maçın detayı yarına. 45 yıl sonra gelen 5te 5'in sevinci rehavete sokmaz umarım.
Marquinhos

Bursa Fener Hattı

Bursalı kardeşimiz Fenerbahçe'yi incelemiş.Eksiklerini fazlalarını söylemiş. Klavyesine sağlık. Biraz da ben bu akşamki kadrolar hakkında konuşayım.

Şu 6 yabancı sorunu çok enteresan. İnsan kimi keseceğini bilemiyor. Bu kadroda eğer sağlam bir defans isteniyorsa Luıgano Bilica yanyana oynamalı o kesin. Beraber az oynadılar ve birbirlerine alışmalılar. Defansta Gökhan Gönül'ün de yeri sağlam. Fakat aksayan biri var ki o da Carlos. Bence artık kenara çekilmeli yavaştan. Yerine Vederson konulmalı. Ne zaman koysan sırıtmıyor adam. Ortasahada Cristian kesilmez. Emre cezalı. Yerine, Rıdvan Dilmen'e göre Özer konulmalı. Ama Özer bildiğim kadarıyla hücumcu. Mehmet Topuz da hücumcu. Oranın adamı bence Deniz. O da sakat. Selçuk bu takımı yavaşlatır sadece. Yani Cristian yanına ya Özer ya da Mehmet Topuz gelecek. Bir anlamda Cristian'în defansif özelliği yanında bir hücumcu orayı dengeleyebilir.

Kanatta herkes Santos'un oynamayacağını söylüyor. 90 dakika sahada kaldı sanırım haftaiçi. Dinlendirmek istiyor onu Daum. Hal böyleyken o kanada Özer ya da Deivid konulabilir. Hatta bence Deivid denenmeli. Zico döneminde sol kanat oynamıştı arada. Cristian Topuz ve Deivid'i koyduk. Sağ kanada da Kazım'ı koyabiliriz. Sakatlığı geçmşitir sanırım. Şimdiye kadar kaç yabancı oldu? 4. Böylece ileriye Guiza ve Alex konulabilir. Semih yorgundur diye tahmin ediyorum. Ayrıca mental olarak da zayıftır.

Kazım'ın hafif sakatlığı devam ediyorsa da Alex oynatılmayabilir. Deivid o kanada geçer. Sol kanada Uğur Boral denenir. Forvet de Semih Guiza olabilir. Ya da yine Alex ve Guiza da denenebilir. Yabancı sınırına takılmamış olmuyor sanırım bu sefer de.

Ben, oynarsa ancak Mehmet Topuz oynar diyorum. Özer bir kaç yerde bu akşamın kadrosunda gösteriliyor ama zannetmem ki Daum onu koysun. Asıl istediğim şey ise oranın asıl oyuncusu olan Abdulkadir'in oynaması. Bir deneyin yahu. Bir görün bakalım. Bu takımda forma giyebileceğini görsün o artık. Ona da moral lazım bence. Böylece Topuz da asıl yeri olan sağ kanada geçer. Bence daha etkili olur.

Neyse yine son kararı Daum verecektir. Akşam göreceğiz bakalım. Biraz da Bursa'ya bakalım. Şu an Bursa takımı ve genel olarak Bursa deplasmanı tam bir puan bırakma yeri. Ateşli taraftarıyla iyi oyunuyla Bursa 3 puan için çıkacak bence sahaya. Sercan moralli geldi milli takımdan. Yine kendini göstermek isteyecektir. Shin deseniz o da kaliteli bir adam. Hüseyin ortasahanın değişmezi ama bir kaç maçtır çok iyi değil. Ama yine de defansif anlamda önemli bir oyuncu. Defansa baksak bir Zapo var takımda. Volkan yine geçen senenin flaş ismiydi. Turgay bence patlamaya aday bir forvet. Kayseri neden verdi hala anlamış değilim. Yani çok kaliteli bir kadro, şehri arkasına almış bir takım bu akşam Fener'i yenme planları yapıyordur bence. Kontrollü de olacaklardır büyük ihtimalle ama Fener'i en çok zorlayan şeyin pres olduğunu biliyoruz. Sürekli pres yiyecektir Fener. Bu presi de çok pasla aşmalılar. Bakalım o pas trafiği Emre'siz olacak mı?
Olmazsa eğer Bursa Fener savunmasını hep az adamla yakalayacaktır. Hızlı hücum adamlarıyla sonuca gidebilir Bursa. Galip de gelebilir.

Özetle güzel bir maç olacağı kesin. Keşke yeni oyuncularımızı da görme şansımız olsa ama zor. Burası Türkiye. Genç adamlar çok bekliyor maalesef. İki takıma da iyi şanslar.

Marquinhos

5. Hafta Rakibimiz : Fenerbahçe (Bursaspor Açılımı)

Bursasporlu kardeşimiz Hasan kendi blogu olan "http://emosimoghislain.blogspot.com" da Fenerbahçe maçını değerlendirmiş. Bizde gene noktasına virgilüne dokunmadan blogumuza koyduk.



Bu akşam süre alabilecek adamlar...Kazım.Andre Santos.Semih.Uğur

Oynayamayacak olanlar...Emre..Deniz..Önder...


Görüldüğü gibi Fenerbahçe'nin kağıt üzerinde çok güçlü bir kadrosu var....
Takım iskeleti ve oyun şablonu oturmuş durumda...
Daum, Zico, Aragones, tekrar Daum dönemlerinde de 4'lü defans önünde iki defansif oyuncu...
İleride Alex ve onun önünde oynayan santrafor...

Bu yıl bence Fenerbahçe' nin en büyük kaydı Edu oldu...
Şimdi fazla göze batmasa da ileri ki haftalarda Lugano'nun partneri konusunda sıkıntı yaşayacaklardır...

O bölgede Lugano'nun arkasını toparlama görevinde Edu çok başarılıydı fakat sakatlığının düzelme sürecinin uzamasından dolayı yollar ayrıldı kendisiyle...
Alınan Bilica ise kadro planlamasında Lugano'nun gitme ihtimaline karşı yapılmış bir transfer...
Fakat Edu'nun sakatlığı, Lugano'nun da kürkçü dükkanına geri dönmesiyle
bir anda Lugano-Bilica ikilisi gündeme geldi...
Ama bu sefer de Bilica'yı yiyen 6 yabancı sınırlaması oldu...
Bu akşam Önder sakat ve savunmanın ortası yine Bilica-Lugano'ya kaldı...


Orta sahaya alınan Christian Baroni'de ben Marco Aurelio ışığını gördüm şahsen...
Maldonado-Josico felaketlerinin ardından Fenerbahçe istediği tarzda bir adamı buldu sonunda...

Andre Santos'un ise çok kumaşı gerçekten çok kaliteli...
Adam Brezilya-Arjantin maçında bile göze battı...
Yorgun olması muhtemel olan bu oyuncuyu Daum dinlendirmeyi düşünecektir bu akşam...

Orta Sahada Forması tek garanti olan isim Christian Baroni...
Sağ kanatta Kazım-Özer-M. Topuz-Ali Bilgin...
Sol kanatta Vederson-Uğur Boral-Özer-Santos
Baroni'nin partneri olarak ise Selçuk- M. Topuz arasından seçim yapacaktır Daum...

Tekrar görüldüğü gibi Fenerbahçe gerçekten kaliteli oyunculara sahip bir takım...
Fakat en zayıf halkaları Lugano- Bilica ikilisinin uyumsuzluğu...

Metin Oktay


13 eylül 1991'de ben tam 6 yaşındayken ayrılmışsın kralım dünyadan. Seni dinleyerek büyüdüm her Galatasaraylı gibi. Seni tanıdıkça daha çok aşık oldum, hem tuttuğum takıma hem de sana. Seni anlatmaya ne birikimim yeter, ne de yaşım. Ne zaman Samiyen'de anılsan sen tüylerim diken diken olur.


Taçsız Kral Metin Oktay

Tek Aşkıydı Galatasaray

Senin gibi Cimbomluyu

Unutur mu Bu Taraftar

Bence "Galatasaraylılık" Din gibi, Mezhep gibi yerleşmiş Köklü bir inançtır. "Galatasaray"'ı işte bunun için tercih eder ve "Galatasaray'lılığımla" her zaman gurur duyarım.
Maradona

Futbol'un Adaleti Yok ( Derbi Analizi)

Galatasaraylıyım ve alınan 3 puandan dolayı mutluyum. Ama açık konuşup doğruları söylemek lazım. İşler kağıt üzerinde iyi gidiyor, ama saha içinde sıkıntı var. Tabi işi abartmamak lazım bu sıkıntı dediklerimiz 3 4 haftaya çözülebilecek problemler. Şöyle bir maçın üzerinden geçelim kısaca sonra derinlere ineriz.

Arda gene kornerden asistini yaptı ve Galatasaray maça gol ile başladı. Golü hem Mustafa Sarp atıyor , hem de Rüştü yiyor. Golden sonra Galatasaray biraz geri yaslandı. Arda'nın yorgunluğu ve Ayhan'ın olmayışı en büyük derdimizdi. Topal ve Sarp mücadele ediyorlar, Kewell ise ilk yarıda kaytarıyordu. Defansda herkes elinden geleni yapıyordu fakat ve fakat Sabir çok başarılıydı. Bugünleri gördüm ya, artık hiç bir şeye şaşırmam. Bir de oyunda kaldığı süre içinde, ama özellikle ilk yarıda bir adam vardı sahada. Keita top ile öyle oynuyor ki, inanılmaz. İlk haftalarda bazı takım yazarları, yok Deivid, yok Kazım kadar olur falan derken, Keita Gürcan Bilgiç'e gol atmaya bu hafta da devam etti. Biz ilk yarıda bunları yaparken, Beşiktaş çok ilginç bir 11 ile sahaya çıktı. Frank Rijkaard da söyledi maçtan sonra, ilk 11'e şaşırdığını. Galatasaray'ın attığı ikinci gole kadar, Beşiktaş baya etkili oynadı. Serdar Özkan biraz daha becerikli son vuruşlar yapsa, maçın şekli değişirdi. Ayrıca açıkçası bizim Franco'nun pozisyonunu pek çözemedim, bakalım akşam ne diyecekler ama, eğer kırmızı görmesi gerekiyorsa her şey değişirdi. Hazır gelmişken hakeme bir cümle ile girelim. Bence dengeli ve skoru etkilemekten uzak bir yönetim sergiledi. Tansiyonu yükseltecek saçmalıklar yapmadı. Alkışlar buradan kendisine, ama biraz daha "el" konusunda baksın kurallara. Neyse efendim işte malum sonra, Rüştü bize bir gol daha hediye etti ve maç 2 sıfırdan sonra koptu. Beşikştaş bence bu skoru hak etmedi. Maçın 2, 3 tane kırılma noktası var. Ama Galatasaray'ı da tebrik ediyorum, 5'te 5 yapmak bir başarıdır, ama hala iyi forvetlere karşı oynamadık. Şimdi biraz iki takıma, maça ve hocalara daha yakından bakalım. Misafir takım Beşiktaş ile başlayalım.

Beşiktaş
Rüştü: Ben futbola hala romantik bakanlardanım ve bugün kalede Hakan'ın oynaması gerektiğini düşünüyorum. 4 maçta 1 gol yemiş bir kaleci varken rahat mı battı hocam sana? Tamam Rüştü tecrübe sahibi ama bir yerde bırakması lazım artık kaleyi. Anlıyorum ManU maçında kalede tecrübe olsun istiyorsun ama sen Bülent'e 17 yaşında forma vermiş Mustafa Denizli'sin. Neyse Çarşamba sabahı daha net konuşabiliriz.
İbrahim Kaş: Bu da başka bir sorun. Erhan bütün kampı takımla geçirdi, Rıdvan ise Ümit Milli takımlaydı, ama gene de İbrahim'den daha fazla antremana çıktığı kesin. Ama kurtarıcı olarak gelip formayı giyiyor. Açıkçası kuş da kondurmadı iki maçtır.
Sivok ve Ferrari: Maç 1 0 giderken ikisi de iyi oynadılar. Ferrari'nin kornerde Hakan'a yaptığı hareket yüzde yüz sarı kart. Ama maç 2 olunca onlar da dağıldılar ve 3. golü yediler.
İsmail: Önünde Yusuf oynayınca çok zorlandı Ketia karşısında. Ama gene de elinden gelen mücadeleyi yaptı.
Ekrem: Nerede geçen seneki Ekrem, nerede bu Ekrem. Bir de üzerine oynadığı mevkinin yabancısıydı. Mücadelesini yaptı ama oyuna katkısı 0'dı.
Ernst: Cisse'siz Ernst bu kadar olacak sanırım. İkinci yarıda Fink geldi yanına ama nafile. Gerçi geçen seneye göre daha ileride oynuyor. Takımdaki dağınıklık onu da etkiliyor.
Yusuf: Adamdan klas akıyor. İlk yarıda çok iyiydi. Zaman zaman etkili paslar yaptı. Ama ikinci yarıda gözler gene onu aradı.
Tabata: İyi oldu ilk maçta çıktı sahaya. Böyle adaletsizlik olmaz. Holosko yedek, Tello yedek Tabata sanki futbol mesihi.
Serdar Özkan: Eğer iki pozisyondan bir tanesi atsaydı maçın adamı olurdu. Ben bugün onu çok beğendim. Tribünlerdeki kredisi biraz az, ama bu sene değişik işler yapar.
Nihat: Hoca Nihat'ı adım adım bitiriyor. 2 hafta daha gol atamazsa, geçmiş olsun. Sezon'u 8 golle tamamlar. Ben de biliyorum sezon başı kampını askerde geçirdi, ama o zaman işte inatla formayı vermeyeceksin.
Holosko, Fink ve Bobo üçlüsünden biraz Bobo ve Fink kıpırdandı. Ama 2. golden sonra hiç yoktular sahada.
Tello: Yedek kulübesinde sinirden 2 kilo çekirdek yerken gözüktü :)
Mustafa Denizli
Hocam mutsuzsun yüzünden belli. Zaten Demirören gidip maddi anlamda takımın dengesini bozdu, ama sen de gidip takım içi forma adaletini bozdun. Taktik ,teknik olarak seni eleştirsem çarpılırım sanırım ama bu adaletsizlik takımdaki mutsuz sayısını arttırdı. Salı ManU maçını beklemek lazım.
Galatasaray
Franco: Valla inatla Rıdvan'ın aklında soru işareti vardı, heralde cevaplarını aldı bu hafta. Çok önemli kurtarışlar yaptı. Zaman zaman çıkışlarıda çok yerindeydi.
Sabri: Artık özür zamanı geliyor sanırım yavaş yavaş. Hala Keita ile biraz uyumsuzlar ama bugün 90 dakika üst düzey sağ beklere yakın bir performans sergiledi. Frank Rijkaard etkisi diyebiliriz buna.
Emre Aşık ve Servet :Hiç bir bireysel hata yapmadı. Gene klasik bir Emre Aşık performası sergiledi. Bakalım seneye de sahada olacak mı ? Servet de çok mücadele etti. Bir iki pozisyonda çalım yedi ama olur okadar. Yalnız bu ikiliye geriden oyun kurma görevi veriliyor, bu işte tehlikeli oluyor bazen. Keşke bir transfer de Servet'in yanına olsaydı.
Hakan: Atağa bile çıktı bu maçta Hakan :). Sol tarafta iyiydi, sakatlandı yerini Caner'e bıraktı. Hakan gene hatasızdı.
Topal ve Sarp: İkisi de çok iyi kesici, fakat top dağıtımı konusunda yetersizler. İşte burada Ayhansızlık giriyor devreye. Bir de bugün karşılarında nispeten savunulması gereken adamlar olunca ofansa hiç çıkamadılar. Gerçi Sarp'ın bir iki denemesi oldu , ama ofansif olarak zayıflardı.
Arda: Kaptan bugün korneri attı, bir iki çalım ve pas attı, ama genelde yattı. Olsun robot olmadığına göre onun da kötü oynama hakkı var. Yanlız şimdiden birileri Arda küçük maçların büyük adamı, ne Bosna'da ne de Beşiktaş maçında vardı gibi söylemlere başladılar. Umarım Pana maçıyla en güzel cevabı verir Arda.
Keita: Şimdi Galatasaray'ın ileri oyuncularını sayarken, bazıları Keita için müdafası eskik diyorlar. Çok merak ediyorum Galatasaray maçlarını izliyorlar mı? Bu kadar bekinin kademesine giren bir atak oyuncusu var mı acaba? Ayrıca git gide ortaları isabetli oluyor. Kewell'a attığı bir orta vardı ilk yarıda, gol olsa jenerik olurdu sanırım.
Kewell: İlk yarıda kaçak güreşti, ama iki net pozisyonu var. İkinci yarıda ise, takım ile birlikle oyundan düştü ama iki golde de katkısı büyük.
Baros: Milli takımdan moralli döndü, ve bu morali oyununa yansıdı. Yanlız Baros'un bir özelliği var. Kimi forvet ekmeğini taştan çıkarır, Baros biraz daha hazırcı gibi. Yani mücadele ediyor ama gene de aldığı pasların iyileşmesiyle birlikte daha öldürücü bir adam oluyor. Kendisinin 2. golündeki stop ,vuruş ve soğukkanlılığı mükemmeldi.
Caner, Barış ve Elano: Barış güzel gezindi sahada. Hala yedekliğe alışamadı. Caner ise kendisini çok hazır tutmuş. 10 dakika oynadı, kumaşı kaliteli. Yanlız ben gene bir Uğur hamlesi bekledim Hakan'ın yerine ne yalan söyleyeyim. Elano ise etkisizdi, ama 3. goldeki pası için kendisini alkışlamak lazım.
Frank Rijkaard
Hala hiç bir maçta taktiğini değiştirmedi. Bugün basın toplantısında da söyledi, beklemediği bir 11 vardı karşısında. O yüzden takım ilk yarıda biraz bocaladı. Ama en azından bütün aksaklıkların bizden daha çok farkında ve bütün konuşmaları mantık dolu. Biz bu güne kadar ne çılgın demeçler gördük. Başka bir hoca 5te 5 ile havalara girip sallayabilirdi. Bakalım en zorlu maçımıza Perşembe çıkacağız ve Frank Rijkaard bize neler izlettirecek? Maçın sonunda gene söylemek lazım, Futbolun adaleti olmuyor bazen. Serdar Özkan golü atsa bugün başka şeyler konuşurduk. Gene de kazanmak güzel, hele derbide. Sevgiler Saygılar.
Maradona