4 Haziran 2010 Cuma

Rooney Gol Sevinci



Link

Rooney'in yine bir reklam filmi görüntüsü. Uzunluğundan ve İngilizce olmasından çekimeyin o kadar çok diyalog yok. Dünya kupasına hazırlık için böyle videolar buldukça paylaşacağım. Bu arada Youtube girmemiz zorlaşacak sanırım DNS gibi şeyler dahi kar etmeyecek artık başka çözümler bulmak gerekebilir ilerleyen günlerde.

Saygılar.

2 Haziran 2010 Çarşamba

10 Yabancı ve Transfer Dosyası

Dün o kadar saçma bir kural çıkarttı ki federasyon, ekran karşısında gülsem mi üzülsem mi bilemedim. 10 yabancıyı duydum ve sevindim. Fakat kuralı bir okudum ve anladım ki hiç değişmemiş. Yine sahada 6 yabancı var ve yedekte de 2. Diğer 2 de çöpe.

Sen gideceksin ve 10 yabancı alacaksın ama 2 tanesini kadroya bile almayacaksın. Sonra o iki adam sana küsmeyecek ve rotasyon olmayı kabul edecek. Bu ne güzel bir İstanbul yahu! Yapın şunu sınırsız. Ya da direk 8 olsun. Federasyon bunu yaparak zaten sınırsız yabancının önünü açtı ama bu geçiş süreci gerçekten zorlama oluyor.

Gelelim yapılan transferlere. Buca iki önemli ismi renklerine bağladı. Mehmet Yılmaz ve Tomas. Evet bizim ve Galatasaray'ın eski Tomas.

Vederson Fener'de serbest kaldı ve onu Bursa kaptı. Vederson Fener'de iyi bir yedekti. Zaman zaman parlıyordu. Bursa'ya daha yararlı olur bence. O kanadın gücüne güç katar.

Beşiktaş ve Fener de iki yıldızın peşinde. Forlan ve Quaresma bu yıldızlar. Maalesef biri yaşlı fakat formda ve diğeri de genç fakat formsuz. Tipik Türkiye transferleri. Gelip iyi futbol izletmeleri tek temennim.

Galatasaray'da ise alınacaklardan çok gidecekler konuşuluyor. Kewell listenin başında. Bugün Milliyet Keita'yı yazdı. Elano, Jo ve Santos'tan bence ikisi gidecek ama hangi ikisi olacağini göreceğiz.

Forlan kesin yalanlanmıştır. Zaten Fener konuşulan herkesi yalanladı. Kimi alacaklar bilmiyorum. Başkan'ın açıklaması artık Güney Amerika'dan adam almayacağız yönünde. Gelişmelerle beraber olacağız.

Marquinhos




31 Mayıs 2010 Pazartesi

İsrail - Filistin ve Üzüntü

Çok sık yaptığım bir şey değil bloga futbol dışı şeyler girmek. Zamam zaman vardır araya karışan beş on post. Ama bugün bütün bu olanlara susmak çok zor. Çok hassas, çok karmaşık konular. Üniversitede yaptığım ilk araştırma ödevi, Filistin ve İsrail meselesi hakkındaydı. İyi kötü bir şeyler biliyorum konunun tarihi geçmişiyle ilgili. Burada amacım bilgi bombardımanı ile ukalalık yapmak olmayacak.

Öncelikle şunun ayrımına varmak lazım, her Musevilik dinine inanan, yahut Yahudi olan insan, Siyonist değildir. İsrail vatandaşlarının tümü de vicdanını kaybetmiş değildir. Oralarda da bu konulara kafayı bizim kadar takan, üzülen çaresiz insanlar vardır. O yüzden konuşurken, ne ırkçılık yapalım, ne de bu ülkede yıllardır birlikte yaşadığımız Musevi kardeşlerimizi üzecek şeyler yapalım.

Kendi içimizde de şuursuz kamplaşmaları bırakalım. Zaten o gemidekiler şeeriatçı yahut dinci gibi söylemleri yapmayalım. Bu olayları iç politika malzemesi yapmayalım. Yok Akp şöyle dedi, yok Chp şunu dedi, bunlarla vakit kaybetmeyelim.

Baskın Oran'ın editörlüğünü yaptığı bir "Türkiye Dış Politikası" kitabı vardır. Kendisi 2 cilt olan bu kitabı biraz okursanız, yahut bir şekilde Türkiye'nin dış politika çizgisine bakarsanız, bu ülke çözümsüzlük üretmekten bir adım öteye geçememiştir. Rahmetli İsmail Cem ve 2 deprem olmasa, Yunanistan ile bile hala gereksiz gerginliğimiz üst boyutlarda sürecekti. Bir ülke düşünün, neredeyse bütüm komşuları ile kavgalı. Ve bu ülkenin politikasına yön veren isimler, yıllardır o komşuların bizi işgal edeceğini düşünüyor. Bu delilikten öte bir şey değildir.

Gene aynı ülkenin halkına yıllardır saçma gazlar verilir. Türkiye öyle süper bir ülkedir ki, jeopolitik konumu paha biçilemez, tarımı ile kendisine kadar ve sürekli gelişmektedir. Bütün bunlar o kadar süper özelliklerdir ki, Türkiye Cumhuriyeti hala bir savunma endüstrisi geliştirememiştir. İsrail ve Amerika'nın geliştirdiği teknolojilere rakip olabilecek, en azından Türkiye için önemli sayılan buluşları yapan mühendislerinin öldürülmesini engelleyememiştir.

Durum çok kritik. İsrail yıllardır olduğu gibi, bütün uluslararası hukuk kurallarını hiçe saymış ve 12 deniz milini aşıp, 40 deniz milinde ulaslararası sularda bir gemiye saldırmıştır. Hangi gemiye, içinde Filistin halkının yaralarının belki de yüzde birini ancak sarabilecek malzemeler olan gemiye. Türk bayrağı taşıyan gemiye. Ki İsrail meşhur "Davos" meselesine kadar, böyle durumlarda bizimkilere en azından daha makul davranırdı. İsrail ilk kez bu denli orantısız bir gücü bize uyguluyor.

Bu durumu başta Oray Eğin olmak üzere bazı zihinsizler tahrik unsuru olarak gösteriyor. Neymiş, gemiler İsrail'in dediği limana yanaşmayı kabul etse hiç sorun çıkmayacakmış. Bunlar sanırım İsrail'i vicdanlı zannediyorlar. Bu İsrail değil mi, bir aktivistin üzerinden grayder ile geçen. Gene aynı İsrail değil mi, kendisine taş atan insanları kurşuna dizen.

Bütün bunların ötesinde beni en çok üzen şey, Filistinli çocukların ve insanların durumu. Seçimlerde genelde iki parti oluyor. Birisi El Fetih, diğeri Hamas. Kısaca durumu özeltemek gerekirse, bok değil kaka. Bir ülkenin insanlarının bu iki taraf dışında bir tercihi yoksa, o ülkede umut yoktur.

Ve sevgili arkadaşlar, bütün bunlara kızarken sürekli İsrail'i lanetliyoruz. Ama Mısır'ı da unutmamak lazım. Ablukanın bir diğer ayağı da Hamas'ın iktidarını bahane edip, ablukaya destek olan İsrail'dir.

Çok uzun süredir, kamplaşmış ve kutuplaşmış bir toplumuz. Savunma ve ekomomi konusunda Amerika'ya ve İsrail'e bağımlı bu devletten bir şey yapmalarını bekliyorsak, onlar ancak elçi çeker, biraz kızarlar ve belki bir iki tatbikatı iptal ederler. Burada biz belki bir kez birlik olursak, birbirimizi yaftalamadan kaynaşırsak, o zaman sesimizi duyurup, derdimizi anlatabiliriz.

Kendi çaresizliğimden utanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.

Maradona

İnter'de İşler İyi Gitmiyor

"Ne diyor bu hıyar?" dediğinizi duyar gibiyim. Tabii ki gerçek hayattan bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey Football Manager'daki kariyerim.

Kariyerime Fener'de başladım. İlk sene takıma sadece Halil Altıntop'u aldım. Pek bir yararı olmadı bütün sezon. Gol yükünü genelde Semih ve Alex çekti.

Fener'deki asıl sorun defanstı. Lugano 4 maç varsa 3 maç yok. Adama para cezası vere vere haloldum ama adam durmadı. Kırmızı kartlara devam. Bilica ise gerçek hayatın tersine oyunda güven veriyor. Emre ilk sezon ortasahanın en verimli ismiydi. Özer sakatlıktan kurtulamadı bir türlü ve kurtulduğunda da pek forma şansı bulamadı açıkçası. Selçuk'u takımdan direk göndermiştim. Deniz, Cristian ve Emre ile ve zaman zaman Topuz'la ortasahayı idare ettim.

Güiza'yı ikinci sene Hull'a kiraya gönderdim. İlk sene fena da oynamadı ama insan düzgün bir forvet arıyor.

İlk sene Uefa'da gruptan çıkar çıkmaz Arsenal çıktı karşıma. İki maçta da fark yedim ve Avrupa maceram bitti. Lugano ve Bilica nasıl döküldü anlatamam size. Ama ligde şampiyon oldum. Mutluydum.

İkinci sene oyuna beleş transferlerle başladım. Deco, Luis Saha ve Geremi'yi takıma aldım. Güiza'yı ve Deivid'i kiralık, Cristian'ı temelli verdim.

Lig pek iyi gitmedi ama Türkiye Kupası'nı alarak hasreti dindirdim. Ha bu arada Mark Beevers'ı defansa Lugano'nun yerine aldım. Lugano gitti diye bir şikayet bir şikayet. Ulan adam kart görmekten çoğu maçta beni Bekir'e mahkum etti. Ayrıca ilk sezon Murat Sözgelmez'i almıştım. Zaman zaman Bekir ve Murat yanyana oynamak zorunda kaldı. Tüm bunlara rağmen taraftar bana pek kızdı.

Bu arada sol kanada da Rodney Sneijder'i aldım. Wesley'nin kardeşi sanırım kendisi.

İkinci sezon Avrupa'da hiç fena değildim. Gruptan ikinci çıktım. Real Madrid'i, hem de Kaka, Ribery ve Ronaldo'lu Real'i 4-2 yendim. PSG ile eşleştim. Kendilerini rahat geçtim.

Nasıl da unuttum? Saha o sezon inanılmaz oynadı. Karşı karşıya bu kadar rahat gol atan bir adam olamaz. Şampiyonlar Ligi'nde Semih ve Saha sayesinde ilerledim. Çeyrek finalde karşıma yine o şerefsiz Arsenal çıktı. Tabii ki elendim.

O sezon böyle geçti. 3. oldum ama Şampiyonlar Ligi ve Türkiye Kupası'nda yüzümüz güldü.

3. sezonda Sneijder fırtına gibi esiyordu ama Emre'de hal kalmamıştı. Orta sahaya Liverpool altyapısından Victor Palsson diye bir adam aldım. Adam İzlanda azmanı çıktı. Her yerden vuruyor ve gol yapıyor. Ortaya Aurelio'yu geri aldım. Geremi, Emre, Palsson ve Aurelio'yu dönüşümlü oynattım.

Fakat Saha sakatlandı. Bir daha da kendine gelemedi. Semih yine hayvan gibi oynuyordu. Ligde 2-3 puan farkla dördüncüydüm ve Uefa'da idare ediyordum ki İnter'den Morinyo'nun ayrıldığı haberi geldi. Aynı gün bana teklif geldi. Kadroya bir baktım: Ceset!

Kadro ölmüş ama 39 milyonluk bir transfer bütçeleri var. İnter 14. sırada. Kabul ettim ve hunharca para harcamaya başladım. Ama işler pek iyi gitmiyor. Yarın kurduğum kadroyu sizlere anlatacağım. İnter maceralarımla geri döneceğim.

Marquinhos