31 Mayıs 2010 Pazartesi

İsrail - Filistin ve Üzüntü

Çok sık yaptığım bir şey değil bloga futbol dışı şeyler girmek. Zamam zaman vardır araya karışan beş on post. Ama bugün bütün bu olanlara susmak çok zor. Çok hassas, çok karmaşık konular. Üniversitede yaptığım ilk araştırma ödevi, Filistin ve İsrail meselesi hakkındaydı. İyi kötü bir şeyler biliyorum konunun tarihi geçmişiyle ilgili. Burada amacım bilgi bombardımanı ile ukalalık yapmak olmayacak.

Öncelikle şunun ayrımına varmak lazım, her Musevilik dinine inanan, yahut Yahudi olan insan, Siyonist değildir. İsrail vatandaşlarının tümü de vicdanını kaybetmiş değildir. Oralarda da bu konulara kafayı bizim kadar takan, üzülen çaresiz insanlar vardır. O yüzden konuşurken, ne ırkçılık yapalım, ne de bu ülkede yıllardır birlikte yaşadığımız Musevi kardeşlerimizi üzecek şeyler yapalım.

Kendi içimizde de şuursuz kamplaşmaları bırakalım. Zaten o gemidekiler şeeriatçı yahut dinci gibi söylemleri yapmayalım. Bu olayları iç politika malzemesi yapmayalım. Yok Akp şöyle dedi, yok Chp şunu dedi, bunlarla vakit kaybetmeyelim.

Baskın Oran'ın editörlüğünü yaptığı bir "Türkiye Dış Politikası" kitabı vardır. Kendisi 2 cilt olan bu kitabı biraz okursanız, yahut bir şekilde Türkiye'nin dış politika çizgisine bakarsanız, bu ülke çözümsüzlük üretmekten bir adım öteye geçememiştir. Rahmetli İsmail Cem ve 2 deprem olmasa, Yunanistan ile bile hala gereksiz gerginliğimiz üst boyutlarda sürecekti. Bir ülke düşünün, neredeyse bütüm komşuları ile kavgalı. Ve bu ülkenin politikasına yön veren isimler, yıllardır o komşuların bizi işgal edeceğini düşünüyor. Bu delilikten öte bir şey değildir.

Gene aynı ülkenin halkına yıllardır saçma gazlar verilir. Türkiye öyle süper bir ülkedir ki, jeopolitik konumu paha biçilemez, tarımı ile kendisine kadar ve sürekli gelişmektedir. Bütün bunlar o kadar süper özelliklerdir ki, Türkiye Cumhuriyeti hala bir savunma endüstrisi geliştirememiştir. İsrail ve Amerika'nın geliştirdiği teknolojilere rakip olabilecek, en azından Türkiye için önemli sayılan buluşları yapan mühendislerinin öldürülmesini engelleyememiştir.

Durum çok kritik. İsrail yıllardır olduğu gibi, bütün uluslararası hukuk kurallarını hiçe saymış ve 12 deniz milini aşıp, 40 deniz milinde ulaslararası sularda bir gemiye saldırmıştır. Hangi gemiye, içinde Filistin halkının yaralarının belki de yüzde birini ancak sarabilecek malzemeler olan gemiye. Türk bayrağı taşıyan gemiye. Ki İsrail meşhur "Davos" meselesine kadar, böyle durumlarda bizimkilere en azından daha makul davranırdı. İsrail ilk kez bu denli orantısız bir gücü bize uyguluyor.

Bu durumu başta Oray Eğin olmak üzere bazı zihinsizler tahrik unsuru olarak gösteriyor. Neymiş, gemiler İsrail'in dediği limana yanaşmayı kabul etse hiç sorun çıkmayacakmış. Bunlar sanırım İsrail'i vicdanlı zannediyorlar. Bu İsrail değil mi, bir aktivistin üzerinden grayder ile geçen. Gene aynı İsrail değil mi, kendisine taş atan insanları kurşuna dizen.

Bütün bunların ötesinde beni en çok üzen şey, Filistinli çocukların ve insanların durumu. Seçimlerde genelde iki parti oluyor. Birisi El Fetih, diğeri Hamas. Kısaca durumu özeltemek gerekirse, bok değil kaka. Bir ülkenin insanlarının bu iki taraf dışında bir tercihi yoksa, o ülkede umut yoktur.

Ve sevgili arkadaşlar, bütün bunlara kızarken sürekli İsrail'i lanetliyoruz. Ama Mısır'ı da unutmamak lazım. Ablukanın bir diğer ayağı da Hamas'ın iktidarını bahane edip, ablukaya destek olan İsrail'dir.

Çok uzun süredir, kamplaşmış ve kutuplaşmış bir toplumuz. Savunma ve ekomomi konusunda Amerika'ya ve İsrail'e bağımlı bu devletten bir şey yapmalarını bekliyorsak, onlar ancak elçi çeker, biraz kızarlar ve belki bir iki tatbikatı iptal ederler. Burada biz belki bir kez birlik olursak, birbirimizi yaftalamadan kaynaşırsak, o zaman sesimizi duyurup, derdimizi anlatabiliriz.

Kendi çaresizliğimden utanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder