6 Şubat 2010 Cumartesi
Kayserispor - Galatasaray
Özellikle maçın ilk 20 dakikasında Kayserispor top oynadı, biz ise iyi mücadelemiz ile topu kalemizden uzak tutmaya çalıştık. Bu konuda başarılıydık, 90 dakika boyunca "bu gol kaçar mı?" denilecek bir Kayseri atağı yok. En net pozisyon Cangele'nin serbest vuruşu, ama o da organizasyon değil. Bizim bu 20 dakika boyunca sahadaki topa sahip olamayışımızın bir numaralı sebebi bence Mehmet Topal. Mehmet'in ve Mustafa'nın oynadığı mevkiler sistemin kilit noktaları. Hal böyle olunca o mevkideki aksaklık takımın bütün oyununa yansıyor.
Mehmet'in oyununun kötü oluşunun 2 sebebi var bence. 1.si Mehmet top kabiliyeti ve oyun görüşü zayıf bir oyuncu. Ya uygun durumdaki arkadaşına pas atamıyor, ya kısa paslarda bile basit hatalar yapıyor. Hele dikine adam eksilten bir pas attığını ayda yılda bir görürsek ne ala. 2 Mehmet orta saha oyuncusundan ziyade 3. stoper gibi konumlanıyor. Hal böyle olunca takımın ortasahası da daha geriden kuruluyor.
Mehmet Topal'ı geçersek, bir diğer sorun Arda Turan'ın forvet oynaması. Arda Turan şu anda bu takımda en verimli oynayan oyunculardan bir tanesi. Arda'yı gidip stoperlerin arasına hapsetmek büyük bir haksızlık biz futbol severlere. Ama bunu yapan Frank Rijkaard olunca eleştirmeden önce iki kere düşünüyor insan. Ayrıca bu durum kalıcı bir olay olmadığı için, denedi ve anladı dersek yeterli olur sanırım. Ama aynı teknik ekibin Arda'yı daha önce Bursa maçında oynatıp verim alınamadığı gördükten sonra, ısrarla bu hamleyi yapması düşündürücü. Ya bizim gibi futbol cahillerinin göremediği bir ışık görüyorlar ve ısrar edilirse verim alınabileceğini düşünüyorlar veya bu, Arda'yı forvette son görüşümüz.
Gelelim Keita'ya. Ali Ece'nin Keita ilk geldiğinde bir yorumunu gene anımsadım bu maç. Bire bir cümleler bu olmasa da meali şuydu: " Keita saha içinde güzel oynamaya çalışan bir oyuncudur. Atığı çalımlar ile taraftarı ayağa kaldırır. Zaman zaman mesefa tanımaksızın şutlar çeker. Eğer bu şutlar kaleyi bulursa herkes çok keyif alır. Ama şutlar kaleyi bulmazsa kabak tadı verir" Bu kabak tadına hafiften verdi Keita bana bu maç. Ama kredisi o kadar fazla ki gönlümde bu sezon 3 4 maç daha bu kabak tadını verebilir.
Ayrıca Hakan Balta Galatasaray için çok önemli. Çünkü Hakan olduğu zaman Caner gerçekten verimli olduğu yerde oynama şansı buluyor. Son maçlarda sol açık gibi oynadığında ne kadar verimli olduğunu görünce bu da büyük bir eksiklik olarak göze çarpıyor.
Ve huzurlarınızda bütün sınırları ve mantığı aşıp, ilk çok ciddi eleştirimi yapmak istiyorum bizim büyük teknik ekibe.
85 dakika Dos Santos'a niçin tahamül ettiniz ? Son 5 dakikada görüldü ki, Santos çıkıp Emre gelince Arda boşa çıktı. Oyunu okuyamadı desek değil, futbol tanrısı çarpar adamı düzelemeyiz vallahi. Dos Santos'a çok güvendikleri için olabilir. Eh şu anda Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bu adamı en iyi tanıyan kişi Frank Rijkaard. Ama gene en en geç dakika 75 oldu mu çıkmalıydı Dos Santos.
Hep mi kötü şeyler oldu, hiç mi iyi bir şey yapmadı Galatasaray derseniz, bir kere Emre Güngör'ü yeniden kazandık. İkincisi Uğur'u fizik olarak çok iyi gördüm ben. Sezon başından beri defansif zafiyetlerimiz göz önüne alınırsa , bence bu maç diğer maçlardan çok daha iyi bir takım müdafası sergiledik. Ayrıca Antalya maçında sahada ruh gibi gezinen takım yerine, bugün daha hırslı bir takım vardı.
Biraz da Kayseri hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Çok iyi bir takım Kayseri. Takım oyunu dediğimiz şeyi, ciddi bir disiplinle uyguluyorlar. 10 kişi kaldıklarında bile dirençli futbol sahaya koymaya çalışıyorlar. Tabii ki bu yılların birikimi. Ertuğrul Sağlam'dan bugüne takım da hem idari anlamda, hem oyun anlayışında bir süreklilik hakim. Ayrıca Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz'lu günlerden böyle bir olumlu dönüşüme imza atmak çok kolay değil. Statları çok güzel, dolu olduğunda hele daha da bir güzel. Ayrıca Kayseri seyircisi haklı veya haksız tepkileri ile , hakemi zaman zaman etkiliyebiliyorlar. Bu onlar adına olumlu bir artı.
Şimdi önümüzde Antalya ile kazanmak zorunda olduğumuz bir kupa maçı var. Merakla o maçı bekliyorum. Hem çıkacak 11'i hem de Atletico maçından önce yapılacak son denemeleri merak ediyorum.
Son olarak burada elimden geldiğince objektif olan yorumlar yapmaya çalışıyorum. Fakat söylemezsem çatlarım. Dos Santos ve Jo Galatasaray'ın oyuncuları değil ve bu transferler birer rezalet. Buna yok artık Ali Sami derler sanırım.
Sevgiler Saygılar
Maradona
3 Şubat 2010 Çarşamba
Tiziano Crudeli (İtalyan Futbol Yorumcusu)
Milanlı yorumcu kendinden geçiyor. Bu hareketleri görünce Ömer Çavuşoğlu geldi aklıma.
Bir kaç videosunu daha buradan bulabilirsiniz.
Saygılar.
2 Şubat 2010 Salı
Galatasaray'ı Anlamak
KALECİLER: Aykut ERÇETİN, Leo FRANCO, Ufuk CEYLAN
DEFANS: Emre GÜNGÖR, Uğur UÇAR, Gökhan ZAN, Lucas NEILL, Emre AŞIK, Hakan BALTA, Serkan KURTULUŞ, Servet ÇETİN, Sabri SARIOĞLU
ORTA SAHA: Barış ÖZBEK, Elano BLUMER, Arda TURAN, Abdul Kader KEITA, Mehmet TOPAL, Mustafa SARP, Ayhan AKMAN, Harry KEWELL, Giovani DOS SANTOS, Caner ERKİN, Emre ÇOLAK
FORVET: Milan BAROS, Joao ALVES
Sezonun ilk yarısı bittiğinde, ligde ikinci , Avrupa Kupası'nda gruptan çıkmış bir Galatasaray vardı. Saha içinde ise kadro yapısından kaynaklanan bazı kronikleşmiş problemler vardı. Ortasahada, özellikle 4 3 3 'ün orta üçlüsü bir türlü oturmuyordu. Teknik patronumuz Frank Rijkaard bu konuda elinden geleni yaptı bence. Zaman zaman bazı hataları oldu, 3 defansif ağırlıklı ortasaha kullanmak gibi mesela. Ama çabuk döndü bu hatasından. Bazen oyuncu karakterlerinden 4 3 3, 4 2 4 oldu, bazen 4 2 3 1 ama ne olduysa hepsi Frank Rijkaard'ın kontrolünde oldu. Bütün bu sorunun bence kaynağı Linderoth'un bir türlü iyileşememesi ve Ayhan Akman'ın iki sene önceki Ayhan'dan çok daha kötü olması, bir de üzerlerine Mehmet Topal'ın sakatlıklardan çıkamayışı eklenince ideal 3lü bulunamadı.
Bu üçlünün bulunamayışına bir de defans problemleri eklendi. Galatasaray yönetiminin bir hatası oldu sezon başı. Gökhan Zan'a çok güvendiler. Belki Gökhan kadar güvendikleri bir diğer isim ise Emre Güngör'dü. Durum bu olunca takım savunmasında da sorun sürdü. Orta sahayı iyi daraltan takımlar karşısında ciddi sorunlar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
İleri üçlü ise sezona çok görkemli başladı. Fakat Fenerbahçe maçında Baros'un sakatlanması sonrası hem ileri üçlü bocaladı hem de takım ofansif anlamda alışılmış sisteminden vazgeçmek zorunda kaldı.
Bütün bu duruma ve Adnan Polat yönetiminin Haldun Üstünel ile birlikte yönetim anlayışına bakınca, yönetim teknik heyetin taleplerini imkanlar ölceğinde yerine getirmek için elinden geleni yapmıştır. Bu konuda benim bu yönetime güvenim tam. Bu durum çerçevesinde Frank Rijkaard sanırım 3 mevkiye de transfer istemiştir. Transferlerde öncelik hem maddi imkanlara uyması hem de Avrupa'da oynayabilmesidir. Neill bu kriterlere uymuş ve sezon arasında yapılmış en iyi transferimizdir bence. Jo ise Avrupa'da oynayamayacak, sanırım bu işi yapanlar bunun bizden daha çok farkındadır. Ama öte yandan kadroda Baros sakatlandığından beri çok az gol atmış bir Nonda ve Ordu maçında şanssız bir sakatlık yaşayıp, Galatasaray'ın eline düşen bir Kewell eklenince Türkiye içinde bir forvetin gerekliliği yatsınamaz. Jo'dan güzeli Sercan olurdu belki, ama parası da heralde Jo'nun toplam maliyetinin 4,5 katı olurdu. Ayrıca sezon başında transfer edilecek bir Sercan her türlü sezon ortasında gelecek Sercan'dan daha hayırlı olacaktır.
Dos Santos'a gelince, bu tamamen benim kişisel tahminim. Sanırım sağlam bir "box to box" bulamadılar maddi imkanlar dahilinde. Bu kadar kanat alternatifleri yüksek bir takımda gene aynı mevkiye bir oyuncu almak mantıklı mıdır peki ? En azından Frank Rijkaard ile birbirlerini çok iyi tanıdıkları düşünülürse mantıksız değildir denilebilir.
Peki Bu Yenilenen Kadro Ne Yapabilir ?
Seneye yeni stat gelecek, yayın gelirleri yükselecek. Bir de lig birincisi Şampiyonlar Ligi'ne direkt gidecek. O yüzden Şampiyon olmak sanırım şu anda öncelikli hedef. Türkiye Kupası ve Avrupa başarısı ise bonuslar. Tabii ki bu demek değil ki bonusları ciddiye alınmayacak. Çünkü bu teknik ekibin ne kadar ciddi olduğunu anlamak için, bu seneki antremanların bir kısmını görmek yeterli. Eldeki imkansızlıklardan dolayı yeni alternatif üretmek için sürekli deniyorlar. Ama bu denemeler içinde bile takımda yüzde 80'lik bir istikrar sağlandı. Frank Rijkaard hem kupa maçlarında hem de ligin ikinci yarısındaki ilk iki maçta sürekli deniyor. 4 4 2 deniyor, 4 4 1 1 deniyor ve 4 3 3'te oyuncuların yerlerini deniyor. Bu denemeler süresince yanlış yapıyor denilemez. Çünkü o da doğrusunun ne olduğunu bulabilse denemeyecek. Peki 6 aydır takımın başında ve niçin hala deniyor ?
Çünkü Galatasaray yönetimi Frank Rijkaard ve ekibini getirdiğinde, onun 4 3 3 'ü en iyi bilen teknik adam olduğunu bilerek getirdi ve sanırım bir teknik adamın en iyi bildiğini uygulamaya çalışmasında bir yanlış yok. Son zamanlardaki denemeler gösteriyor ki, belki de 4 3 3 'den daha uygun bir taktik bulunacak bu oyuncu kadrosuna göre. Ama kesin olan bir şey var. Takımın ayağa oyunu ,pasa dayalı sistemi değişmeyecek.
Şubat Ayında 7 Maç
Antalya (Deplasman kupa maçı), Kayseri (Deplasmanı), Antalya (Ali Samiyen), Atletico Madrid (Deplasman), Beşiktaş (Deplasman) Atletico (Ali Samiyen) ve Kasımpaşa (Ali Samiyen)
Ben bu maçları ikiye ayırıyorum kendimce. Bu ayırışımda Antalya ile ikinci kupa maçından sonra Ankaraspor maçının olmasının etkisi büyük. Özellikle Antalya'daki kupa maçı ve Kayseri maçı önemli sınavlar. Elimizde ligdeki Antalya maçı var, defansın ne kadar kötü olduğunu gördüğümüz. Ve Kayserispor , yükselişte bir takım. İlk yarıdaki maçın üzerinden çok sular aktı ve şu anda bazı problemleri olmasına rağmen, bize ters gelmesi muhtemel takım. Bu üç maç bitecek. Sonraki 10 gün Frank Rijkaard ve ekibi oyunları değerlendirip, ikinci yarının geri kalanı için en ideal olanı yapacaklarına güvenim sonsuz.
Frank Rijkaard'ın bence tek ve en büyük hatası Leo Franco ısrarı. Bu kadar kusur kadı kızında da olur.
Bence sabırlı olmak lazım. Yeni bir devrim yapılıyor. Bu teknik heyet şu anda Türkiye sınırları içindeki en iyi teknik heyet. Hem geçmişleri, hem anlayışları bunu gösteriyor. Bu adamları kaybetmemek için sabırla beklememiz lazım. Eğer seneye 2010'un Aralık ayında hala kötü futbol oynuyorsak ancak o zaman sorgulamaya başlamalıyız. Ama o güne kadar tam destek hep destek.
Maradona
Dünya Kupası Grupları H Grubu
Çoğunlukla dışarıdan gönderdiğim yazılarla devam ettiğim işe şimdi içeriden yazarak devam ediyorum. Dünya Kupası gruplarında son gruba geldik. Aklıma gelen bütün klişe terimleri kullanarak yazdığım Dünya Kupası grupları yazısı böylelikle son buluyor.
H Grubu
Dünya Kupası'nın son grubunda Avrupa Şampiyonu İspanya, yeni ezeli rakibimiz İsviçre , Honduras ve Şili bulunmakta. İspanya favori, 2.lik için diğer takımların şansı eşit gibi.
İspanya : Avrupa şampiyonu olarak geldiğini ve bizim içinde olduğumuz gruptan namağlup şekilde geldiğini düşünürsek kupanın favorisi diyebiliriz .
Fifa Sıralaması : 1 Puan : 1627
Yıldız Oyuncular : İker Casillas , Xavi
Dikkat Çekebilecek Oyunucu : Nacho Monreal
Bizimle Alakası : Dani Guiza ve bizi eleyip gelmiş olmaları.
İsviçre : Avrupa'nın büyük liglerinde oynayan futbolcuları ile 2.lik kovalayacklar. Avrupa elemelerinden nispeten zayıf bir gruptan çıktıklarını hatırlatmakta yarar var.
Fifa Sıralaması : 18 Puan : 924
Yıldız Oyuncular : Alexander Frei , Gökhan İnler
Dikkat Çekebilecek Oyunucu : Eren Derdiyok (dikkat çekti çekeceği kadar yaşı itibari le yazdım )
Bizimle Alakası : Kadrolarındaki yıldız oyuncuların Türk kökenli olması.
Honduras : Kuzey Amerika elemelerinden Abd ve Meksika'nın ardından 3. oldular. Avrupa liglerinde oynayan oyuncuları ile şans arayacaklar.
Fifa Sıralaması : 37 Puan : 738
Yıldız Oyuncular : Wilson Palacios , David Suazo
Dikkat Çekebilecek Oyunucu : Roger Espinoza
Bizimle Alakası :Ne yazık ki bizimle bir alakası yok sadece David Suazo'nun transfer dedikoduları var. 3 Mart tarihli bir hazırlık maçları var bizimle.
Şili : Yaş ortalaması en genç takımlaran birisi olacak Şili. Çok bilinen yıldızları yok. Güney Amerika elemelerinden 4. olup geldiler.
Fifa Sıralaması : 15 Puan : 936
Yıldız Oyuncular : Pablo Contreras , Matías Fernández
Dikkat Çekebilecek Oyunucu : Mauricio Isla
Bizimle Alakası : Maldonado ve Tello ile ismini sık sık duyduğumuz bir ülke oldu.
Dünya Kupası grupları serisi bitti böylelikle. Bir futbol blogunda olmasını gerektiğini düşünerek yazdım. Fark ettiyseniz klişeler ile dolu oldu yazılar. İçinde olmadığımız Dünya Kupası'nı izlemek de yazmak da çok çekici olmuyor.
Saygılar.
1 Şubat 2010 Pazartesi
Beşiktaş Tribününde Protesto

Biz Beşiktaşlıyız
Sizin Olsun Oyunuz
Cuma 20:15'te
Kutlayın Artık Biz Yokuz
Var Mısınız
Yokluğunuzu Hissettirmeye..?
Bir Beşiktaş taraftarı tarafından samimiyetini, aşkını ortaya koyan tüm Beşiktaş taraftarına çağrıdır; bulunduğumuz tribünleri 15. dakika itibariyle terk ediyoruz.
Kaynak: http://eksibesiktas.blogspot.com/
http://www.facebook.com/event.php?eid=275980124191
Bu bağlantıyı taraftar olmanın ne demek olduğunu az çok bildiğim için paylaşıyorum.
Bütün Beşiktaşlılara duyurulur.
Marquinhos