24 Nisan 2010 Cumartesi

Beden Eğitimi Dersi Nedir ?

Son zamanlarda duymuşsunuzdur beden eğitimi dersleri seçmeli olacakmış ve ders sayısı azaltılacakmış. Epey konuşuldu sonuçta ne oldu bilmiyorum. Aslında bu eğitim sisteminde ne olursa olsun önemli değil.

Şimdi neden böyle bir yazı yazmaya başladım onu anlatayım. Dün akşam yine boş durduğum ve tv karşısında kumanda kullanma tekniklerimi geliştirmeye çalışırken bir programa denk geldim. Kanal 24'te Tıkırtı Gazetesi adlı program.

Programa Canım Ailem dizisinde Mertcan karaterini oynayan Alpay Şayhan adlı ufaklık konuktu. Program sunucu ile arasında şu diyalog geçti;

Sunucu : En sevdiğin ders hangisi ?
Konuk : Beden dersi
Sunucu : Neden beden dersini seviyorsun?
Konuk : Top getirip top oynuyoruz ondan seviyorum beden dersini.
Sunucu : Şimdi sen burada böyle söyledin ama artık top oynayamazsın.
Konuk : Neden oynamayalım?

Şimdi siz bu söyleşiden ne anladınız bilmiyorum ama benim anladığım çocukların beden dersinin top getirip top oynama olduğunu sanıyorlar. Burada bunun bu duruma gelmesini sağlayan kim acaba ? Çocuklar , öğretmenler , devlet , ben , sen , sistem , veliler ... Hadi size bir soru cevabını herkes biliyor sanırım. Dillendirip canını sıkmayalım kimsenin.

Saygılar.

23 Nisan 2010 Cuma

Flaş Haber




Bugün 23 Nisan. Çocukların birilerinin koltuklarına oturdukları garip bir ülkenin, çocuk bayramı. Daha garibi, çocuklar polis tarafından öldürülüp, öldürülemeyenlar hapise atılan ve bütün bunlara tezat bir şekilde Çocuk bayramı kutlayan bir ülkeyiz. Neyse bütün bu saçma ve yorucu gündemin içinde mutlu haber Barcelona'dan geldi.

Laporto " Duyduk ki Türkiye'de yüzlerce insan Barcelona'yı bende şampiyon yaparım, Frank Rijkaard'da kim oluyor tadında cümleler kuruyor. Buyursunlar gelsinler" dedi. Bu demeç üzerine Hınçal Uluç, " Laporta başkan değil" derken, Ahmet Çakar "Laporta adam değilsin demiyorum, olmayabilirsin diyorum" dedi.

bugün 23 nisan neşe doluyor insan

Maradona

Adnan Polat'ın Gelenekleri

Geçtiğimiz günlerde Galatasaray'ın başkanı Adnan Polat, "Kupa kazanmak bizim geleneğimizdir" dedi. Buradan Galatasaray ve Galatasaraylılık hakkında ahkam kesmek haddime değil. Bunları daha iyi ifade edebilecek bir çok insan ve bir kaç tane de güzel blog yazarı var. Ben kendi halinde bir Galatasaraylı olarak, Adnan Bey ve onun getirdiği geleneklerimiz hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.

1) Galatasaray tarihinde 2 sezonda 4 farklı teknik adamın denendiği görülmemiştir. İnanmayanlar buradan bakabilirler. Bununla berabar tarihte hiç bir zaman, kulüp başkanı ve Sportif A.Ş yöneticisi birlikte takım kurup, sezonu şampiyon bitirmemiştir

2) Galatasaray tarihinde alınan hiç bir başarı tesadüf değildir. Başarı sürekli olarak üzerine bir taş konularak geliştirilmiştir. Dönüp geçmişe baktığımız zaman 5 senede 4 şampiyonluk, 4 senede 4 şampiyonluk, 2 sene üst üste şampiyonluk gibi seriler vardır. 2000 senesi sonrası sürekli tekrarlanan hatalar sonucu, Galatasaray sürdürülebilir başarının adresi olmaktan çok, istikrarsızlığın adresi haline geldi. Bunun bütün suçu tabiki sayın Polat'ta değildir, ama yeniden tekrarlıyorum, 2 sezonda 4 teknik adam değiştiren Galatasaray tarihte bir ilktir.

3) Uefa kupası kadrosundaki çoğu yıldız takıma küs hale dönüştürülmüştür. Bu oyuncuların da illa ki hataları vardır. Ama kendine zırh olarak, Galatasaray efsane kaptanı Bülent Korkmaz'ı 6 haftalığına takımın başına getirmek, en basit ifade ile "Ahlaksızlıktır". Galatasaray geleneğine yakışmayan bir yönetim tutumudur. ( Bülent Korkmaz'ın Galatasaray sevgisi o kadar büyüktür ki, o da bu yanlışa ortak olmuştur)

4) Tribün üzerinde yönetiminin etkisi üst düzeye ulaştı. Takımdan gönderilcek oyuncular ağır şekilde protesto ettirilip, yol yapılmaya başlandı. Merakla tesislerimizde ne zaman bir oyuncumuzu taraftarlar tartaklayacak diye merakla bekliyorum.

5) Sürekli değişen teknik adamlar ve her sezon yapılan transferler ile eskiden güldüğümüz Fenerbahçe gibi olduk. Yönetim seçim kazanmak için transfer yapmaya başladı.

Benim için önemli olan kupa kazanmak değildir. Tabii ki seviniyoruz başarılarımızla ama 2007-08 sezonunda gelen şampiyonluğun, aslında takıma ne kadar zarar verdiği şimdi anlaşılıyor. İstikrar ve vefa, takımımızda unutulan 2 kelime oldu. Çok sevdiğim Galatasaray'a karşı kırgınlığım ve yorgunluğum bundandır. Bu sezon bütün bu hatalara rağmen, Şampiyonlar Ligi bileti almak bence 2007-2008 sezonundaki şampiyonluğa benzer bir etki yapacaktır. O yüzden dileğim bu sene de ilk 2'ye girememizdir. Bu kadar kötü yönetilen bir takım, bunu hak etmiyor. Bozuk saat Adnan Polat, tek bir doğru hamle yapıp Rijkaard ve Neeskens'i takımın başına getirmiştir. Umarım bu ikili uzun yıllar bizimle birlikte olur. Adnan Polat'ın geleneklerini onlardan başka kimse değiştiremez.

Maradona

21 Nisan 2010 Çarşamba

Hayrettin Demirbaş

Kocaelispor ile Ali Sami Yen'de oynuyoruz. Deli gibi sis var. Maç başladı ama göz gözü görmüyor. 5-10 dk. Sonra hakem maçı tatil etti, soyunma odasına gittik, üstümüzü değiştirdik. Staddan çıkacağız Hayrettin ortalarda yok. Sahaya geri döndüm ki ne göreyim, Hayrettin direkler arasında volta atarak kendi kendine söyleniyor:

- Ulan bizimkiler ne bastırdı haaa yarım saattir top gelmiyor bizim kaleye.



Erdal Keser

19 Nisan 2010 Pazartesi

Çıkar Formayı! Bırak O Bayrağı!



Seni alana da, alındığın güne de lanet olsun.
Git artık başımızdan.

Beşiktaş Dün Niye Kaybetti?

Maçın futbol kısmına geçmeden önce, kısaca bazı felaketlere değinmek lazım sanırım. Bir Galatasaraylı olarak, gözlerimle gördüğüm ilk profesyonel rakibimiz AS ROMA idi. 9 Aralık 1992 günkü maçı biz 3 2 kazanmıştık fakat away rule kuralından elenmiştik. 8 yaşında bir çocuk için zaten çok zordu elenişi alnamak. Bir de saha içinde çirkef ötesi bir takım vardı. Her tacı geç kullanıyor, yattı mı kalkmıyor yerden. Spiker üzerine basa bana As Roma'nın çok profesyonel olduğundan bahsediyordu. O gün kararımı vermiştim sanırım, hiç bir zaman hiç bir konuda profesyonel olmayacağımı ve gene aynı gün kazanmanın her şey olmadığını anlamıştım.

Dün saha içinde bazı futbolcular, sadece futbolcu olarak anılacaklar, hiç biri büyük, adam gibi yahut insani sıfatlarla anılmayacak. Özellikle Bilica umarım bu ülke sınırlarını terk eder. Savaşta ve aşkta her yol mübahtır, ama futbol bir savaş değildir. Herkesin bunu biran önce anlaması lazım. Futbol bence 8. sanattır. Güzel bir maç, Oscar almış bir filmden daha büyük keyif verir hepimize. Tribünlerin inlemesi, takıma destek olması en sevdiğimiz grupların albümlerinden daha güzel gelir kulağımıza. Ama bazen bir hayvan gelir ve sahanın ortasına hacetini yapar. Peki bu hayvanı saha içinde kontrol edecek kişi kimdir? Maç içinde bu beygirin sorumluluğunun yarısı teknik adama, yarısı hakeme aittir bence. Ben bu güne kadar çok az teknik direktör gördüm, çirkef ve kötü niyetli oyuncusunu oyundan çıkaran. Ve ülkemizde çok az hakem gördüm, bu beygirleri kontrol edebilen. Hele bir de bu kişi 3 büyük takımdan birisinde oynuyorsa, bütün terbiyesizlikleri yapma hakkına sahiptir. Beşiktaşlılar dün maçtan sonra hakem rezaleti ile ilgili isyan etmekte bu yüzden haklıdır bence. Zaten çoğu, Beşiktaş'ın az pozisyonu olduğunu ve oyun olarak Fener'in kazanmaya yakın taraf olduğunu kabul ediyor.

Dün Beşiktaş, şampiyonluğu tamamen yitirdi, Şampiyon Ligi şansı ise yüzde 1. Niçin böyle oldu peki? Bunun maçın özelinde ve maç dışında sezon başı ile ilgili 2 ana sebebi var bence. Maç özelindeki sebebi, Mustafa Denizli'nin İbrahim Kaş konusundaki ısrarı. Mustafa Denizli'nin huyu sanırım bu. Her takımda kafayı takacak ve manasız ısrarda bulunacağı 3-4 futbolcusu oluyor. Serdar Özkan, Delgado ve İbrahim Kaş ise bu adamların Beşiktaş şubeleri. Sezon başı iki genç Erhan ve Rıdvan geldi bu takıma. İkisinin de mevkisi sağ bek. Sonra bir üçüncü adam geldi ve gelir gelmez gökten zembille düşmüş gibi formayı kaptı. Ben burada Erhan ve Rıdvan'ın yeterliliklerini tartışmıyorum, sadece kamp yapmış futbolcular varken, bir anda Kaş'ın formayı almasını eleştiriyorum. O İbrahim, koca bir sezonda Beşiktaş'a ne verdi? Tamam bu maç için Ekrem yok diye Mustafa Denizli'nin hamlesi bu oldu. Ama keşke ikinci yarıdaki Uğurlu, ya da Necipli takımla başlasaydı Mustafa Hoca.

Bu yenilginin maç dışı sebebi ise, sezon başı transfer yanlışları. Mesele ne Tabata'ya çok paralar verilmesi, ne Nihat'ın yüksek bedellere getirilmesi. Beşiktaş transferde bence en büyük yanlışı, kadrosuna kaliteli yerli veya Türk pasaportlu oyuncu katmayarak yaptı. Orta sahada kanat oynayabilecek, orta sahanın ortasında görev yapabilecek yeni transferi hiç olmadı Beşiktaş'ın. Mesela Fink ile birlikte bir yerli orta saha alınabilirdi. Çünkü hal böyle olunca 6 yabancının genelde 4 tanesi, Ferrari, Sivok, Ernst ve Fink oluyor. 2 mevki için 4 oyuncunun kalışı Beşiktaş'ın en büyük problemi. Ki bu problemi geçen sezon şampiyonluk yolunda da sık yaşamıştı Beşiktaş. Kaç kere 2 oyuncuyu aynı anda değiştirdi Mustafa Denizli bir hatırlayın?

Önünde 4 maçı olan Beşiktaş elinden geleni yapıp sezonu bitirecek. Transfer döneminde gene benzer yanlışlara düşerlerse, seneye de işleri çok zor. Bu skorla lig yarışı 3lü bir yarış halini aldı. Ligin düğümünü ise Yılmaz Vural çözecek. Sevgiler Saygılar


Maradona

Bilica ve Daum

Hiç mutlu değilim dünkü galibiyetten ötürü. Bunun iki nedeni var. Biri takımı kaderine terk eden Daum, diğeri de futbolculuğu Kırkpınar'da öğrenen Bilica.

İlk yarı harika bir Fener vardı. Kontrollü, bol paslı, 3-4 net pozisyon bulan ve golü de bulan bir takım vardı. Karşı tarafa üretkenlik şansı vermediler. Beşiktaş, Fener'i önde karşıladı; Fener de Beşiktaş'ı en geride. Bunun sonucunda Fener pozisyon vermezken Beşiktaş Alex'i tutamamakla meşguldu. Zaman zaman bazı Anadolu takımları bile Alex'i rahat rahat tutarken Mustafa Denizli nasıl çözüm bulamadı anlayamadım.

İkinci yarıda ise Daum yine "Durun" dedi takıma. İkinci yarıdaki oyunun başka bir açıklamasını yapamıyorum. Topuz bile orta keserken, Selçuk, Emre ve Alex mücadelenin dibine vurmuşken ve defans sıfır hata ile oynarken takım bir anda durdu ve Daum sadece seyretti.

Seyirci ikinci yarıda muhteşemdi. Takım maalesef buna karşılık veremedi. Beşiktaş sınırlı imkanlarıyla saldırdıkça saldırdı. Lugano bir pozisyonu elle kesti. Bence istemeden kesti. Hakem penaltı verse niye verdi demezdim. Fakat bundan sonra sinirleri yıpranan Bilica çıktı sahneye. Daum, Beşiktaş ataklarını sadece izlediği için tüm takım panik içinde bir şeyler yapmaya çalıştı. Bilica bir penaltı yaptırdı. Yaptırmakla kalmadı gitti milyonların gözü önünde penaltı noktasını yok etti. Ne Beşiktaşlılar itiraz etti ne de hakem bir şey yapabildi. Bilica direk atılmalıydı. Hatta bu akşam ben başkan olsam takımla ilişkisini keserim. Fener'in başarısında gözü var bu adamın. Bu adam yüzünden ben galibiyete sevinemedim. Hele ikinci yarıdaki korkak oyunumuzla maç bence bir beraberliği hakediyordu.

Maalesef maç penaltıdan sonra daha da manasızlaştı. Kartlar boşo boşuna havalarda uçuştu. İki gıdımlık derbi zevkimin içine edildi. Eğer futbolun adaleti varsa Bursa şampiyon olur. Bana Şampiyonlar Ligi de yeter. Galatasaray ve Beşiktaş'ın dün akşamki terbiyesiz futboldan sonra Bursa'yı zorlamayacağını düşünüyorum. Sanırım lig şu anki görünümüyle biter.

Bilica'ya ve Daum'a akşamımı rezil ettikleri için teşekkür ederim! Alex'e hala Fenerli kalmamı sağladığı için teşekkür ederim. Dün sahadaki gerçek Fenerlilerden biriydi. Diğeri de Gökhan'dır heralde. Sakat sakat bu kadar iyi oynadığı için ona teşekkürü borç bilirim. Bursa'nın şampiyonluğunu gönülden istiyorum.

Marquinhos

18 Nisan 2010 Pazar

Maç Sonrası Galatasaray Yorumu

Kadroları görünce sevindim. Deplasmana Topal, Elano ve Arda ile çıkmak demek, Rijkaard'ın yavaş yavaş geri döndüğüne işaretti benim için. Hepsini geçtim, orta sahada sadece tek kazma izlemek bile son zamanlarda unuttuğumuz bir lezzetti. 4 2 3 1 gibi dizildik aslında sahaya. Ama Topal bana inat yaparcasına geri gidip, "DM" oluyordu. Zaten problemleri çoğuda bundan kaynaklanıyor.


Topal'ın geriye gitmesi, hem Elano'yu geri götürüyor ve pasifize ediyor, hem de Keita ve Arda gibi tehlikeli ayakların top ile kaleden uzak buluşmalarına neden oluyor. Hatırlayın, o süper başlangıçlı 8 maçta, Keita, Kewell ve Arda topla kaleye ne kadar yakın alanda buluşuyorlardı. Hemen bu noktada bir şeye daha dikkat çekmek lazım. Sabri ve Keitalı sağ kanat, isimler değişmesede işlev olarak değişti. Sabri, Fenerbahçe maçlarından sonra biraz dağılıyor sanırım. Kim dağılmıyor ki, Sabri sağlam kalsın.

Yeni Defans Kurgusu

Sabri'den alıp lafı, yeni defansa getirmek lazım. Geçen hafta karşımızda rakip takım olmadığı için, bu haftay bekledim. Herkesin gördüğü üzere göbekte 30 cmye pas veremeyen Servet'ten sonunda vazgeçildi. Hakan zaten, zaman zaman o mevkide denenmiş bir oyuncuydu. 2 maçtır rakiplerin hücum oyuncuları çok zorlamadığı için, sıkıntı yaşamadı. Ama gerçek sınav Bursa maçı olacak bence. Hatta bu durum, uzun vadede hem takımın transfer politikasını, hemde Hakan'ın kariyerini etkiler bence. Sabri dediğim gibi, son 2 3 maçtır dağınık oynuyor. Caner ise, sol beke alışmak için en ufak bir çaba göstermiyor sanırım. Yani kendisinden 8lik performans bekleyen tabiki yok. Ama arkadaşım kaç maç oldu, bir 6 bucuk oyna artık.

İleri 4lü

Baros'un kıymetini anlamamış olanlara, bu 2 hafta son bir şans oldu. Hala Baros hakkında kafasında soru işareti olan varsa, bildiğim çok iyi doktorlar var. Keita ise, kendisi doktora ihtiyacı olan bir abimiz. Her maç, niçin A sınıfı bir takımda oynayamadığını ispatlıyor. Tamam bilekleri mükemmel, top ile rakip arasına vücudunu çok iyi koyuyor ama bazen o derece bencil oluyor ki, kel olmasam saçımı başımı yolarım. Allahtan öyle çok ciddi bir maçta skoru ve maçı etkileyecek kadar delirmedi henüz. Santos ise, her maç üzerine koyuyor. Seneye yeni bir transfer yapılmasın, şartlar uygun olursa bence Santos ile yola devam edilsin. Çünkü yeni adamın takıma uyum sağlamasını beklerken boşa vakit kaybedilecek.

Neill ve Arda

Ülkenin en iyi maç yorumlayan insanı olduğunu düşünen birileri, Neill için "Geldiği takımda sürekli oynamıyordu" diyordu. Şimdi utanıyor mu acaba? Hem o kavgacı vücudu, hem soğuk kanlı oluşu, hemde hatasıza yakın oyunu ile defansın kitabını yazıyor sanki. Benim gözümde, hem Popescu hem Bülent Korkmaz. İkisi bir arada, daha ne olsun.

Arda'cım kaptanım, senin o güleç suratını bu hale getiren, başta yönetim sonrada yönetimin paralı köpeklerinin kulaklarını günde 10 kez ben çın çın çınlatıyorum. Umarım sezon sonu düzgün bir takıma gidersin. En azından futbol topuna en son 10000 sene önce ayağı ile dokunmuş Yılmaz Özdil gibi akıl fukarısı insanların sana olan eleştirilerini okumak zorunda kalmazsın. Hepsinden önemlisi, düzgün bir takımda eksik yanlarını geliştirir, bugün olduğundan daha iyi bir oyuncu olursun.



Maradona