Maçın futbol kısmına geçmeden önce, kısaca bazı felaketlere değinmek lazım sanırım. Bir Galatasaraylı olarak, gözlerimle gördüğüm ilk profesyonel rakibimiz AS ROMA idi. 9 Aralık 1992 günkü maçı biz 3 2 kazanmıştık fakat away rule kuralından elenmiştik. 8 yaşında bir çocuk için zaten çok zordu elenişi alnamak. Bir de saha içinde çirkef ötesi bir takım vardı. Her tacı geç kullanıyor, yattı mı kalkmıyor yerden. Spiker üzerine basa bana As Roma'nın çok profesyonel olduğundan bahsediyordu. O gün kararımı vermiştim sanırım, hiç bir zaman hiç bir konuda profesyonel olmayacağımı ve gene aynı gün kazanmanın her şey olmadığını anlamıştım.
Dün saha içinde bazı futbolcular, sadece futbolcu olarak anılacaklar, hiç biri büyük, adam gibi yahut insani sıfatlarla anılmayacak. Özellikle Bilica umarım bu ülke sınırlarını terk eder. Savaşta ve aşkta her yol mübahtır, ama futbol bir savaş değildir. Herkesin bunu biran önce anlaması lazım. Futbol bence 8. sanattır. Güzel bir maç, Oscar almış bir filmden daha büyük keyif verir hepimize. Tribünlerin inlemesi, takıma destek olması en sevdiğimiz grupların albümlerinden daha güzel gelir kulağımıza. Ama bazen bir hayvan gelir ve sahanın ortasına hacetini yapar. Peki bu hayvanı saha içinde kontrol edecek kişi kimdir? Maç içinde bu beygirin sorumluluğunun yarısı teknik adama, yarısı hakeme aittir bence. Ben bu güne kadar çok az teknik direktör gördüm, çirkef ve kötü niyetli oyuncusunu oyundan çıkaran. Ve ülkemizde çok az hakem gördüm, bu beygirleri kontrol edebilen. Hele bir de bu kişi 3 büyük takımdan birisinde oynuyorsa, bütün terbiyesizlikleri yapma hakkına sahiptir. Beşiktaşlılar dün maçtan sonra hakem rezaleti ile ilgili isyan etmekte bu yüzden haklıdır bence. Zaten çoğu, Beşiktaş'ın az pozisyonu olduğunu ve oyun olarak Fener'in kazanmaya yakın taraf olduğunu kabul ediyor.
Dün Beşiktaş, şampiyonluğu tamamen yitirdi, Şampiyon Ligi şansı ise yüzde 1. Niçin böyle oldu peki? Bunun maçın özelinde ve maç dışında sezon başı ile ilgili 2 ana sebebi var bence. Maç özelindeki sebebi, Mustafa Denizli'nin İbrahim Kaş konusundaki ısrarı. Mustafa Denizli'nin huyu sanırım bu. Her takımda kafayı takacak ve manasız ısrarda bulunacağı 3-4 futbolcusu oluyor. Serdar Özkan, Delgado ve İbrahim Kaş ise bu adamların Beşiktaş şubeleri. Sezon başı iki genç Erhan ve Rıdvan geldi bu takıma. İkisinin de mevkisi sağ bek. Sonra bir üçüncü adam geldi ve gelir gelmez gökten zembille düşmüş gibi formayı kaptı. Ben burada Erhan ve Rıdvan'ın yeterliliklerini tartışmıyorum, sadece kamp yapmış futbolcular varken, bir anda Kaş'ın formayı almasını eleştiriyorum. O İbrahim, koca bir sezonda Beşiktaş'a ne verdi? Tamam bu maç için Ekrem yok diye Mustafa Denizli'nin hamlesi bu oldu. Ama keşke ikinci yarıdaki Uğurlu, ya da Necipli takımla başlasaydı Mustafa Hoca.
Bu yenilginin maç dışı sebebi ise, sezon başı transfer yanlışları. Mesele ne Tabata'ya çok paralar verilmesi, ne Nihat'ın yüksek bedellere getirilmesi. Beşiktaş transferde bence en büyük yanlışı, kadrosuna kaliteli yerli veya Türk pasaportlu oyuncu katmayarak yaptı. Orta sahada kanat oynayabilecek, orta sahanın ortasında görev yapabilecek yeni transferi hiç olmadı Beşiktaş'ın. Mesela Fink ile birlikte bir yerli orta saha alınabilirdi. Çünkü hal böyle olunca 6 yabancının genelde 4 tanesi, Ferrari, Sivok, Ernst ve Fink oluyor. 2 mevki için 4 oyuncunun kalışı Beşiktaş'ın en büyük problemi. Ki bu problemi geçen sezon şampiyonluk yolunda da sık yaşamıştı Beşiktaş. Kaç kere 2 oyuncuyu aynı anda değiştirdi Mustafa Denizli bir hatırlayın?
Önünde 4 maçı olan Beşiktaş elinden geleni yapıp sezonu bitirecek. Transfer döneminde gene benzer yanlışlara düşerlerse, seneye de işleri çok zor. Bu skorla lig yarışı 3lü bir yarış halini aldı. Ligin düğümünü ise Yılmaz Vural çözecek. Sevgiler Saygılar
Maradona
Aş Bütün Duvarları
-
Dingin bir cumartesi geçirmek istiyorum. Dün alerji ilacımı aldım.
Hapşırmadan, rahat nefes alarak sabah saatlerinde havuz keyfi yapabilirim.
Socrates ...
8 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder