23 Mayıs 2009 Cumartesi

Wolfsburg-Neuer Deutscher Meister






Şampiyonluk hakkında söylencek çok şey , sorulcak çok soru var. Ama onlar bugün çılgınca kutladılar bu şampiyonluğu. Kimsenin beklemediği bir şampiyonluktu bu. Grafite, Dzeko ve Misimovic başta olmak üzere bu şampiyonlukta emeği geçen her futbolcu ve Felix Magath Alman Ligi'nin tarihine geçtiler.

İhtimaller Denizi


Maradona bugün bana ligimizde bu sene çok enteresan bir son yaşanabileceğini anlattı. Belki bir fantazi ama bu sene şampiyon, play off maçları sonunda belli olabilir. Nasıl mı?

Sivas ve Beşiktaş'ın iki karşılaşması da berabere bitti. Attığı goller ve puanlar da birbirlerine çok yakın.Bu iki takım son haftayı aynı puan aynı gol sayısı ile bitirdiği taktirde bir play off oynanabilir. Acar muhabirimiz Maradona'nın yolladığı linkten baktığımda federasyonun kurallarında şunlar yazıyor.

-İlk kural şunu diyor: İki takım aynı puanla ligi bitirirse aralarında oynanan maçlardaki puan üstünlüğüne bakılır.Böyle bir üstünlük yok şu an.

-Puanlar eşitse gol üstünlüğüne bakılır o maçlardaki.E maçlar berabere bitmiş.

-Bundan sonra da gol averajına bakılır. İşte ihtimaller burada başlıyor. Puanlar aynı biterse ve aynı gol averajları varsa bu sefer de atılan gol sayısına bakılır.E bu da eşitse yine belirleyemedik şampiyonu.

-Bu şartlar varsa aralarında hükmen yenik olmayan şampiyon olur diyor kural.

-Yukarıdakilerin hiç biri yoksa da tek maçlı eleme sisteminden bir maç yapılır ve nihai sonuç belirlenir.

Şimdi ligdeki duruma bakalım:

Beşiktaş 2 puan önünde Sivas'ın. Yani aynı puanda bitme ihtimali yüksek.Averaj farkı sadece 2. Atılan golde ise Beşiktaş'ın 6 gol üstünlüğü var şu an. Evet farkındayım çok zor bir ihtimal bu play off fantazisi. Ama yüzüyoruz blog olarak ihtimaller denizinde.
Teşekkürler Maradona, sağolasın Türk Futbol'u.
Marquinhos

Haftasonu Futbol



Avrupa'da bazı şampiyonlar belli oldu ama , Almanya ve Fransa'da yarış tam gaz devam ediyor. Almanya'da son hafta Wolfsburg geçen hafta 5 golle galibiyete giderken, Bayern Munchen , berabere kalıp yarışta geriye düştü. Tabi bunlar olurken Kanal 24 Wolfsburg maçını vermedi; gitti Bayern Munchen maçını verdi, sadece gollerde küçük bir kare açtı aşağıya. Arada da Herta Berlin maçına döndü, eğer bu hafta da dönüşümlü yayında Wolfsburg maçını ağırlıklı olarak vermeyeceklerse internetin nimetlerinden faydalanıp izleyeceğiz gene maçı. Neyse efendim Wolfsburg 66, Bayern ve Stuttgart 64, Herta Berlin de 63 puanda. Wolfsburg'un rakibi Werder Bremen. Wolfsburg 3 puana yakın taraf ama maç sahada kazanılıyor. (Geçen haftaki Grafite ve Dzeko şovdan sonra neden hala böyle mantık içinde kalmaya çalışıyorum ben de bilmiyorum) Bayern ise aynı puanda olduğu Stuttgart ile oynuyor. Şampiyonluk kadar Şampiyonlar Ligi yarışı da var. Bu takımlardan maçı kaybeden ,Herta Berlin'in maçını kazanması halinde UEFA Avrupa Ligi'nde yoluna devam edecek seneye. O yüzden zevkli maç olacak gibi duruyor, ama dengesiz Bayern'e güvenip de güzel maç olur diyemiyorum. 63 puandaki Herta Berlin ise sürpriz bir çıkış peşinde , en azından Şampiyonlar Ligi'ne kalmak istiyorlar. Rakipleri lig sonuncusu Karlsruhe. Karlsruhe ise son bir umut maçı kazanıp 16. olmak ve play out'a kalmak istiyor. Onlarında gözü Cottbus ve Bielefeld'in oynıyacakları maçlarda olacak. Almanya'dada işler karışık anlayacağınız. Bu maçlar cumartesi saat 16:30'da oynanacak. Wolfsburg-Werder Bremen ve Bayern Munih - Stuttgart maçları dönüşümlü olarak Kanal 24'te.



Gelelim Fransa Ligi'ne. Geçen hafta Marsilya Lyon'a kaybetti ve bitime iki hafta kala avantaj Bordeaux'a geçti. Bordeaux bu hafta evinde Monaco ile oynayacak, Marsilya ise Nancy deplasmanına gidiyor. Bizim badem gözlümüz Eric Gerets, takımdan ayrılacağını şampiyonluk yarışının ortasında söyleyince dengesi bozuldu Marsilya'nın. Marsilya'nın bu seneki çıkışını görünce klasik olarak Gerets niye gönderildi diye düşünmeye başlamıştım, ama para için Arapların kuklası olmayı seçtiğini görünce düşüncelerim son buldu. Tamam çok para ama zaten bu adamlar çok parası olan adamlarsa , neden futbolun güzelliğini seçmektense paranın sıcaklığını seçerler bilmiyorum. Belki de çok naif ve salakça bakıyorum ama böyle. Bütün maçlar cumartesi 22:00'da oynancak Fransa Ligi'nde. Bordeaux-Monaco maçı saat 22:00'de Kanal A'dan naklen yayınlanacak.

Tabi yarışın bitmiş olduğu liglerde de ilginç ve kendinde önemli maçlar var. Mesela Tuncay düşecek mi kalacak mı? Daha doğrusu bir mucize olacak mı? Pazar günü oynanacak maçlar içinde Boro'nun kaderini etkileyecek maçlar şöyle: West Ham-Boro, Hull-Manchester United ve Aston Villa- Newcastle. Boro kendi maçını kazanıp rakiplerinin ikisinin de kaybetmesini bekleyecek. Olur mu , çok zor ama futbol bunun için güzel bir oyun. SporMax bu hafta Premier Lig maçı vermiyor , gene internet gene internet . Aslında benim için bunların dışına bir takım var ki ,onların da ne yapacağını çok merak ediyorum. Daha doğrusu sezonu Şampiyonlar Ligi'ne ulaşmış şekilde tamamlamalarını istiyorum. O da Atletico Madrid. Neden bilmiyorum, yıllardır bir hoş gözükürler gözlerime. Hatta ara ara Aragones Atletico Madrid'e dönecek diyolar, üzülüyorum, neyse bakalım. Ha bir de tabi ki Turkcell Super Lig maçları var. Bu hafta işim biraz zor olacak bu konuda. Marquinhos bir kaçamak yapıp Ege sahillerine atıyor kendini ve beni 8 maç ile baş başa bırakıyor. Onları da artık yarın başlarız konuşmaya. İyi hafta sonları.
Maradona

22 Mayıs 2009 Cuma

Güle Güle Tugay


Pazar günü veda ediyor Tugay. Avrupa'ya giden oyuncularımız içinde en istikrarlısı o. Önce kısa bir Rangers macerası yaşadı, ardından Blackburn'un değişmezleri arasında oldu. Herkes onu örnek gösteriyor şimdi. Ama şunu da merak etmeden duramıyorum. Tugay bu yaşta hala Galatasaray forması giyiyor olabilir miydi? Yoksa bizim medyamız onun üzerine 33-34 yaşında gitmeye başlayıp zorla bıraktırır mıydı futbolu. Bu konunun ayrı bir boyutu, ama koyu bir Galatasaraylı ve futbolsever olarak Tugay'a sonsuz teşekkürler. Pazar günkü maça ilk 11 başlayacağı Blackburn'un resmi sitesindeki Sam Allardyce'nin açıklamasında söyleniyor. Bakalım aktif futbol yaşamından sonra , menajerlik kariyerinde neler yaşayacak. Yolu açık olsun.
Maradona

Manchester Olmak Zor iş

Manchester United boss Sir Alex Ferguson is set to swoop for teenage Brazilian centre-back Jose Rodolfo Pires Ribeiro Dodo from Corinthians. The 17-year-old could end up costing United £5m. (Daily Mirror)
Ferguson is also watching 16-year-old Real Valladolid centre-back Victor Mongil, after being told the defender is one for the future. (Daily Mirror)

Yaza yaklaşırken , transfer haberleri havalarda uçuşuyor. Tabi ki imza törenini görmeden , kendimin bir takıma transfer olduğuna inanmam. Ama değil sadece Türkiye ile , bir çok büyük takımla aradaki farkı göstermek için bir örnek koydum yukarıya. Bizim ülkemizde kulüplerimizin adlarının çıktığı futbolcular genelde belli bir yaşın üzerinde ve genelde Avrupa'nın ikinci sınıf oyuncuları. Ama Alex Ferguson, 17 yaşındaki çocuklara büyük paralar verebiliyor. Tamam bütçelerimiz arasında farklar var biliyorum ama bizim kulüplerimiz geçtim bir genç oyuncuya bu paraları vermeyi, hernsene alt yapından ilk 11 zorlayacak kaç oyuncumuz oluyor A takımda. Neyse fazla dertlenmemek lazım sanırım. Belki bizdende bir gün bir şeyler değişir.

Maradona






Not: İngilizce bilmeyen takipçilerimiz için kısaca özetlemek gerekirse, Alex Ferguson, iki genç yeteneğin peşine düşmüş. Hatta birisi için 5 milyon pound verebilirmiş.

Başkanlara Mektubum Var


Blogumuzun göreceği ilk 4 büyük takımdan birisinin başkanlık seçimi bu pazar günü olacak. Ağırlıklı olarak son bir haftadır başkan adayları Sayın Aziz Yıldırım ve Sayın Şadan Kalkavan çeşitli medya organlarında açıklamalarda bulunuyorlar. Özellikle Aziz Yıldırım'ı bu kadar sık ekranda görmek alışık olduğumuz bir şey değil. İki başkan adayı da herkesin bildiği yakından tanıdığı kişiler. Aziz Yıldırım 11 sene 3 aydır takımın başında ve bugün Fenerbahçe tribünlerindeki 10 yaşında çocuk bile onun hatalarını biliyor, en azından medyada söylenenleri biliyor. Genellikle medyamız hatta daha da ileri gidersek kamuoyumuz genelde olayları iyi kötü, güzel çirkin diye keskin çizgiler ile ayırmaya çok meraklıdır. Hatta bunu o kadar hızlı ve keskin yaparlar ki bir sezon içinde ilk haftalarda kahraman olan birisi son haftalarda şartalan olur çıkar. (İlk aklıma gelen örnek Lincoln) Bu bağlamda da medya Aziz Yıldırım için bir şeyler söylüyor. Aziz Yıldırım'ı eleştirenlerin bile kabul ettiği bazı gerçekler var. 1997 senesinde 21 milyon dolar olan bütce şimdi 200 milyon Euro'nun üzerinde. Eski stadtan yıllık 3 milyon dolar kazanan kulüp şimdi 54 milyon Euro'ya yakın bir gelir elde ediyormuş. Olaya bu açıdan baktığımız zaman bu gelişmeleri küçümsemek saçmalamaktan öte olamaz. Hatta futbol dışı başarılara gelirsek, Fenerbahçe'nin basketbol başta olmak üzere diğer branşlarda ne kadar başarılı olduğunu ve bu başarıların geçmiş durumlara göre ne kadar geliştiğini herkes görüyor. 10 senede 4 kere şampiyon oldu diye kızılıyor Fenerbahçe'ye. Futbol eğer bir bilim olsaydı ya da mutlak verilerle açıklanabilecek bir olay, bu 10 senedeki şampiyonluk sayısı en ez 6 olurdu Fenerbahçe'nin. Bunu bir Galatasaraylı olarak söylüyorum. Denizli'de ve geçen sene kazandığımız şampiyonlukların bize yarardan çok zararı oldu, sürekli olarak yapılması gereken değişiklikler yapılamadı Galatasaray'da ama bunlara sonra değineceğiz. Ayrıca 3 büyüklerden bahsettiğimiz , hatta Trabzon ile 4 büyük olan(25 yıldır şampiyon olamasa da) bir ligde 10 sene içinde Fenerbahçe'nin 10 kere şampiyon olması mümkün değil. Her ne kadar ligimizde kaliteden bahsetmekte zorlansak da burası İskoçya Ligi değil. Sakın yanlış anlaşılmasın Aziz Yıldırım'ın futbol konusunda başarılı olduğunu savunmuyorum. 3 noktaya dikkat çekmek istiyorum Aziz Yıldırım'ın yanlışları ile ilgili. 1.si o bu takımın ruhunu sattı iki sene içinde. Ümit Özat, Appiah, Tuncay ve Aurello ile bir şekilde yollar ayrıldı ve yerlerine Maldonada, Josico, Ali Bilgin, Burak Yılmaz ve Roberto Carlos gibi isimler alındı. Bu isimler içinde Carlos dışında Fenerbahçe formasını hak eden kimse yok bence. 2 yanlışı iki kere yaptı. Önce Daum ile sonra da Zico ile yolları ayırarak. Tamam bizim futbol kültürümüzde istikrardan fazla söz edilemez, sezon içinde 2 hoca Anadolu Kulüplerimiz için normal sayılırken, şampiyonluğa giden takımlarımızda 2 seneden fazla bir hocanın sezonu tamamladığı parmakla sayılcak kadar azdır. Ama gözden kaçırılan büyük takımlarımızdan birisi bir hoca ile 3 ve daha üzeri sezon geçirdiyse mutlaka o takım için tarihi başarılar yakalanmıştır. 3 yanlışı ise bu sene sezon ortasında Alex ve Devid ile sözleşme uzatarak ve bugüne kadar Alex'in ya da başka bir değişle Brezilyalılar çetesinin bu kadar ön plana çıkmasına izin vererek yaptı. Alex'in istatiklikleri ortada, bugüne kadar Fenerbahçe için yaptıkları da ortada ama şu bir gerçek bence , eğer Fenerbahçe'nin hedefinde Avrupa kupalarında bir başarı arzusu varsa bu iş Alex ile olmaz. Bu sene derbilerin çoğunu Alex olmadan kazanan Fenerbahçe bunun en güzel örneği bence.
Ben insan olarak Aziz Yıldırım'ı antipatik bulan ve sevmeyen bir insanım. Zaten benim sevmemem hiç bir şeyi değiştirmeyeceği gibi, doğruları da söylememe engel değil. Gelelim öbür tarafa Şadan Kalkavan'a. Proje olarak ne diyor Şadan Kalkavan? Aziz Yıldırım'ın yanlışlarını ortaya koymaktan başka ne yapıyor? Sadece bir yerde "Scouting" sisteminden bahsetti, onun dışında da hiç bir şey koymadı ortaya. Genelde yurt dışında başkanlık yarışlarını aşırı takip eden biri değilim, ama örneğin Real Madrid seçimlerinden önce başkan adayları en azından transfer sözleri verirler ve bunları tutarlar. Bizde ise genel olarak toplumsal mualefet kültürsüzlüğümüzden olsa gerek Şadan Kalkavan projelerini açıklamıyor, hatta iki adayın listesi bile açıklanmadı hala. Aziz Yıldırım da çok riskli bir söz verdi camiaya. 3 senede 3 şampiyonluk. Ben bu seçim özelinde genel olarak futbolomuzdaki plansızlığa isyan etmek istiyorum artık. Başarının tek ölçüsünün şampiyonluk olduğu bir ülkede , bu şampiyonluk baskısı kulüplerimizi uzun vadeli plan yapmaktan, yıldızı sönmüş Avrupa futbolu artıklarını alıp parlatmaya calışmak yerine, gelecek vaad eden gençleri kadrolarına katmasını engelliyor. Tabi ki Aziz Yıldırım'ın ya da diğer kulüp başkanlarının çok yanlışı vardır. Ama bu yanlışların tek suçlusu onlar değil. Bütün bu futbol sistemimiz suçlu. 220 milyon Euro bütçesi olan Fenerbahçe bence en radikal kararları alabilcek güce sahip kulüplerimizden birisi. Günü kurtarcak işlerden kurtulup, umarım uzun vadeli planlar yaparlar futbol idaresinde. Bu eleştirilerim ya da söylediklerim sadece Fenerbahçe için değil bütün takımlarımız için geçerli. Sadece hafta sonu seçim var diye Fenerbahçe özelinde bir yazı oldu bu.

Maradona

21 Mayıs 2009 Perşembe

İnönü'de Rekor

Şu ana kadar gördüğüm ve satın aldığım en pahalı kale arkası bileti 66 lira ile Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'na aitti. Ama Beşiktaş bu konuda bir rekora imza attı sanırım. Yamuluyorsam ne olur beni buradan düzeltin.Eski açık bilet fiyatı bile 90 lira. Nou Camp ve NBA fiyatlarına yaklaşıyoruz haberiniz olsun.


BJK - GS
vip üst b-e: 750 tl
vip üst a-f: 500 tl
vip alt a-f: 425 tl
vip alt b-e: 450 tl
vip alt c-d: 500 tl
numaralı orta: 425 tl
numaralı kenar: 375 tl
kapalı üst: 300 tl
kapalı alt: 250 tl
yeni açık: 90 tl
eski açık: 90 tl
"rakip takım": (eski açık) 90 tl

20 Mayıs 2009 Çarşamba

UEFA'da Son Final


Hepimizin malumu , bu gece İstanbul Uefa kupasının bu formattaki son finaline ev sahipliği yapacak. Önce fuar kupasıydı, şimdi Uefa kupası, seneye ise Uefa Avrupa Ligi. O yüzden maçın böyle de bir anlamı var. Bu kupanın gerçeğini müzesine koyabilmek bir takımın kupayı farklı zamanlarda 5 kez, ya da üst üste 3 kez kazanması şartı vardı. O yüzden kupanın orjinaline hiç bir takım sahip değil. İstanbul daha önce de bir Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapmıştı ve unutulmaz bir final maçı oynanmıştı. Bu geceki maçın da o kadar heyecanlı olmasını ve güzel futbol izlemek istiyorum. Gelelim maça. Bir tarafta Werder Bremen, diğer yanda ise bir tanıdığın çalıştırdığı Shakhtar. İki teknik adam da dün basın toplantılarını yaptilar. Lucescu'ya bu ülkenin vakti zamanında çok büyük haksızlık yaptığını bu haksızlık sonucunda da onun hırçınlaşıp ülkeden giderken ve gittikten sonra da sertleştiğini düşünüyorum. Ama dün izlediğim ve okuduğum kadarı ile daha sakin bir Lucescu varmış. Bu bence en büyük avantajı Shakhtar'ın. Türkiye'de kazanması gereken her puanı kazandı Lucescu işler futbol dahilinde yürüdüğü sürece. (Beşiktaş'taki son sezonunda vardı bir işler) Galatasaray ve Beşiktaş ile oynadığı Avrupa maçlarını düşününce bu gece de finali kazanabilceğine yürekten inanıyorum. Kadrosu belki Werder Bremen kadar iyi değil. Ama o ne yok kadrolarla ne maçlar oynadı. Öte taraftan Werder Bremen'de ise Diego cezalı yerine Mesut oynayacak. İçimde az da olsa bir korku var stadtaki Türk taraftarın Mesut'a karşı tekpili olcağına dair. Ama umarım bu korkularım yersiz çıkar. Bremen bu sene Bundes Liga'da hiç iyi durumda değil , güzel futbol oynuyorlar. Açıkcası bu final İstanbul'da oynanmasa beni bu kadar heyecanlandırmazdı. Umarım gerçekten organizasyon Şampiyonlar Ligi finalinde olduğu gibi güzel geçer ve hem futbol hem de biz kazanırız.


Maradona

Başkan Adayları ve Revizyon

Sabah kalktım ve ilk işim olan gazete okumaya başladım. Milliyet Spor, Türk gazeteleri içinde haberlerine en güvediğim spor bölümüdür. Yazarları da zaten bu güveni bana sağlıyor. Bilgin Gökberk, Rıdvan Dilmen , Mehmet Demirkol ve Uğur Meleke'yi okutuyor bu gazete bizlere.

Bugünkü manşet ise şöyle: "Brezilya Rüzgarı Diniyor". Geçtiğimiz hafta Aziz Yıldırım büyük bir tanıtımla, görev süresince yaptıklarını medya ile paylaştı. Bütçe gerçekten çok büyümüş. Bu bir Aziz Yıldırım yalanı olabilir mi diye düşünüyorum ama para ligindeki yerimiz ve dünya basının da bu bütçeyi konuşması bunun yalan olmayacağını bana gösteriyor. Borç meselesi ise hiç açılmadı tabi bu toplantıda ama sanırım borç bir mesele olsaydı takımda, ilk olarak medyaya sızardı diye düşünüyorum zamanında Galatasaray'ın borcuyla uğraşıldığı gibi.

Daha sonra Şadan Kalkavan yanına Hakan Bilal Kutlualp ve Selim Soydan'ı alarak başkanlığa aday olduğunu açıkladı ve kulübün borcunun çok olduğunu ve sportif başarının bir türlü yakalanamadığını söyledi. Bir başkan adayı sportif kelimesini sadece futbolla özdeşleştiriyorsa zaten bize hiç başkan olmasın. Tek konuştuğu futboldu basın toplantısında. Futbol konusunda gayet haklıydı bence. En çok Galatasaray şampiyonluğu görmüş bir başkanımız olduğunu söyledi ki haklı. Avrupa'da başarı sadece bir senede olabildi o da doğru.(Tabi gruplarda bu seneye kadar artan bir performans vardı ama bu sene o da yok oldu) Ne zaman takım istikrara yürüse başkan gitti onu da bozdu. Bu da doğru maalesef. Hatta belki başkanın süresi dolmuştur bile ama yerini basın toplantısında sadece futbol konuşan bir adam alacaksa lütfen Aziz Başkan devam etsin.

Revizyon sözleriyle gündeme damga vuran Aziz Yıldırım Milliyet'te çıkan habere göre Alex , Carlos ve Deivid'in sözleşmesini feshetmiş.Bu habere inanılmaz derecede sevindim. Fenerbahçe'de bir revizyona gidilecekse ve bu 3 oyuncu bu revizyonun içinde yer almayacaksa gerçekten komik bir revizyon olmuş olacak. İsimlere tek tek baktığımda Alex'in taraftarın gönlünde çok ayrı bir yerde olduğunu görüyorum. Fener tarihinin en değerli yabancısıdır Alex. Attırdığı goller ve attığı enfes gollerle Hagi ile karşılaştırılabilen bir topçu olabilmiştir. Ama orta sahanın da direncini çok azalttığı bir gerçek. Hele bu seneki ortasahada ,öne bir de Alex konunca iyice dirençsiz bir hal aldı kadro. Alex'in de bu seneki sakatlık ve form durumlarını biliyoruz. Bence Alex'in takımda yarattığı en önemli sorun da onunla oynayınca iki santraforla oynayamamamız. İki kere oynadık. Birinde Arsenal'den 5 yedik, diğerinde ise Beşiktaş'tan son yarım saatte 3 gol yedik ve kupadan olduk. Bu düzen ayrıca Türk futbol tarihinin en verimli forvet oyuncularından olan Semih'i yedekte bırakıyor. Onu da köreltiyor.

Belki Carlos bu 3lünün arasında en çok çalışandı bu sene. Goller attı, freekickten goller attırdı, yaşına bakmadan hücuma çıktı sürekli, takım gol atamayınca o defanstan çıkıp denedi şansını vs... Ama bu sene ,yaş olacak 35 ve bir sol kanat oyuncusu için bence geç bir yaş bu ve bu sene bile yavaş yavaş bittiğini gösterdi Carlos bize.

Deivid de bu senenin en gamsız futbolcuları arasında. Geçen seneki Aurellio'lu kadroda Alex ve Deivid'in savaşmayan özelliği çok da göze batmıyordu. Aurellio yeterli savaşı veriyordu çünkü ortasahada ve hem defansı hem de gamsız Brezilyalıları rahatlatıyordu. Ama bu sene ikisinin de foyaları çıktı ortaya.

Bu haber tabi ki bir ihtimal ve ben de bu ihtimal üzerine konuşuyorum ama başkan gerçek bir revizyon yapıp bu oyunculardan kurtulup yerlerine savaşan oyuncular alacaksa gerçekten ben Aziz başkanla 3 sene daha devam etmeye varım bir taraftar olarak. Tabi Maldonado ve Josico isimli futbolcular da var ki bunların isimleri gazetelere çıkmadan takımdan gönderilmeli. Ayrıca bu takımda düzgün bir başkan adayı çıkmayacak mı diye çok merak ediyorum. Yönetimin içinden bir Ali Koç ne zaman başkanlığa adaylığını koyabilecek acaba?

Marquinhos

19 Mayıs 2009 Salı

Şampiyon Belli İkinci Kim?

Avrupa'da bu hafta üst üste şampiyonluklar ilan edildi. Alkmaar ve Porto'dan sonra bu hafta 3 takım art arda şampiyon oldular. İtalya'da İnter İngiltere'de Manchester Utd. ve İspanya'da da Barcelona ipi göğüsleyen takımlar oldular. Tabi şampiyonluk belli oldu diye ligler bitecek diye bir şey yok.Kalan maçlar oynanmaya devam ediyor. Uefa'ya ve Şampiyonlar Ligi'ne gidecek takımlar yavaş yavaş belli oluyor.

İngiltere'de Liverpool'un ikinciliği Chelsea'nin 3üncülüğü ve Arsenal'in 4ünclüğü kesinleşmiş gibi duruyor.Man Utd ve Arsenal derbide karşı karşıya geldiler ve birer puan aldılar bu hafta. Liverpool ve Chelsea rakiplerini yendiler ve 3 puan aldılar.Aston Villa ve Everton'un da Uefa Kupası'na gitmeleri garanti.İngiltere'de en büyük sürpriz Newcastle'ın küme düşmeye çok yakın olması.Middlesbrough ve Newcastle önlerindeki Sunderland vu Hull'u aşağıya çekmeye çalışacaklar son haftada. O maçların da sonucunu anında vermeye çalışacağız.

İtalya'da şampiyon İnter bu hafta kendi evinde Siena'yı yenerek şampiyonluğunu kutladı.Roma ve Palermo'nun Uefa savaşı son iki hafta da devam edecek.Şampiyonlar Ligi'ne gidecekler ise hemen hemen belli gibi.Mucize olmazsa Fiorentine Milan İnter ve Juventus devler liginde.Düşme hattı orada da çok karışık en az 5 takım düşme tehlikesi ile karşı karşıya.Lecce zaten düştü dersek kalan 2 takımı son iki hafta belirleyecek diyebiliriz. Bu hafta İnter'de İbrahimovic'in gol sonrası neredeyse sevinmemesi dikkat çekiciydi. Taraftarlarla hala bir problem mi yaşıyor bilemiyorum ama transferden dolayı da kafası karışık olabilir. Onun da adı Real Madrid'le geçiyor bu ara.

Almanya'nın üstü de altıda henüz netlik kazanamadı.Bu hafta Bayern Munchen'in puan kaybı ile Wolfsburg büyük bir avantaj kazandı şampiyon olma adına.Uefa yarışı da Dortmund ve Hamburg arasında devam ediyor.Stutgart Bayern ve Hertha Berlin arasında da son haftada bir Uefa'ya ya da şampiyonlar ligine gitme yarışı var. Yani Bayern şampiyonluğa gidiyorumd derken son haftada Uefa'ya düşebilir.Sadece Kalsruhe'nin düşeceği belli bu ligde.Gladbach Bielefeld ve Energie arasında son haftada düşmeme mücadelesi verilecek.Kimin kazanıp kimin kaybedeceğini elbette buradan söyleceyeğiz.

Bu ligde en dikkat çeken şey ise Wolfsburg'un muhteşem ikilisi.Edin Zheko ve Grafite. Neredeyse Messi Eto'o ve Henry kadar gol attı bu ikili.Ligde toplam 51 gole imza attılar. Gerçekten çok büyük bir rakam bu.Bu yaz bu ikilinin transfer gündemi bence çok dolu olacak. Galatasaray'ın da gündemindeydi bir ara Grafite. Özellikle bu sene ceza sahasında 3 adam çalımlayıp golü de topukla attığı bir pozisyon var ki Grafite'nin ; mutlaka görmeniz gerekir.

İspanya'da Barcelona şampiyon oldu ve artık önünde 3te 3 yapması için son bir maç kaldı. Hani bizim takımlar sezona 3 kupa parolasıyla çıkar ya hep işte o parolayı gerçeğe çeviren bir takım olmasına sadece bir maç var Barca'nın. Hakediyorlar da.Buradaki en iyi mücadele Deportivo , Villareal ve Atl Madrid'in şampiyonlar ligine katılma mücadelesi.Bir de Valencia'yı katalım bunların arasına ve 4'ünün de Uefa'ya katılma ihtimalinin olduğunu da ekleyelim. Huelva'nın düşmeye yakın olduğu ligde Betis'i de katarsak 5 takım daha düşme potasında.Aralarında en rahat Betis olmasına rağmen kalan iki hafta çok önemli.

Fransa Lig'inde bu hafta Lyon kendine geldi desek yeridir.Lyon şampiyon olmasa da şampiyon adaylarını yerinden oynattı diyebiliriz. Bu hafta Marislya'yı yendiler ve birinci Bordeax'u biraz olsun rahatlattılar. Şampiyonluğa çok yakın artık onlar.Le Havre'nin küme düştüğü ligde Nantes Sochaux Saint Etienne Caen ve Le Mans son haftalarda düşmemek için ellerinden geleni yapacaklar.Bu sezonun herhalde iki sürprizi PSG'nin toparlanması ve Lyon'un şampiyon olamayacak olması.

Bank Asya

Bank Asya Ligi'nin de play offları bitti ve Kasımpaşa Karşıyaka'yı eleyerek Turkcell Super Lig'e çıktı. Bugün Lig Tv'de konuşan Kasımpaşalı Erhan Küçük artık asansör bir takım olmak istemediklerini söyledi. O da seyircisiz maç oynamaktan sıkıntılı bir futbolcu. ''Belki büyük maçları Olimpiyat Stadı'nda oynarız ama normal maçları kendi stadımızda oynayacağız ''dedi. Yani İBB'nin çektiğini onlar çok da çekmeyecek gibi.

NOT:Grafite'nin inanılmaz golü için:http://www.youtube.com/watch?v=ZSuiI9WY2uY
İlker Yasin bu gol için bence şunu derdi: ''3 adamı çalımlarım ,topu da kaleye topukla gönderirim, üstüne gol krallığına da oynarım diyor.''


Marquinhos

18 Mayıs 2009 Pazartesi

32. Haftanın Ardından

Dün gece 8 maç aynı anda olunca bazı konularda söyleyeceklerim bugüne sarktı. Gerçekten çok garip şeyler oluyor ligimizde.Biraz da bu ilginçlikleri ve özellikle kızdığım şeyleri sakin kafayla düşünebilmek adına bu yazıyı bu güne bıraktım. Maç maç kısa kısa bir şeyler anlatmaya çalışacağım.

Galatasaray-Gençlerbirliği
Galatasaray Avrupa Ligi'ne kalabilmek adına güzel bir hafta geçirdi. Düşünün ülkemizin büyük takımı Galatasaray o kadar saçma bir sezon geçiriyor ki biz de teselliyi Avrupa Ligi'ne kalabilmekte buluyoruz. Oynanan futbol için pek bir şey söylemeyeceğim, onu çok güzel analiz eden yazılar okudum dün başka bloglarda ya da gazetelerde. Ben iki konuya değinmek istiyorum. Birisi herkesin bir şeyler söylediği Kewell konusu. Bence en güzel cevabı Kewell sahada verdi. Galatasaray'ın sezonun genelinde güzel oynadığı maçlarda ileri 4'lü sünün büyük etkisi vardı. Bu dörtlünün en futbolcu ikilisi ise Arda ve Kewell. Baros futbol dışı kartları ile bana biraz antipatik geliyor, Lincoln'u ise günahım kadar sevmiyorum. Herkesin bahsettiği bir konu ise sezon başından beri Kewell'ın profesyonelliği. Bir yanda Kewell iki haftadır kulübede, Lincoln ise sahada. Şimdi benim tahminim belki bir şeyler yapar da talibi çıkar diye yönetim Lincoln baskısı yapıyordur Bülent Korkmaz'a. Bunu Bülent Hoca çıkıp oyunculara ve bize izzah edebilir. Ama çıkıp da Kewell'ı neden oynatmadığını “Benim tercihim” diyerek izzah edemez. Bu futbola ayıptır, bu sezon para verip o stada gelen taraftara ayıptır. Linconl krizini yönetim ve Bülent Korkmaz çok kötü idare etmişti, şimdi ise Bülent Hoca başlı başına bir Kewell krizi yaratmaya çalışıyor. Ayrıca misal Kewell'a çıkıp dese ki, “ Bizim bu sene iddamız bitti, sen çok iyi oyuncusun ama ben denemek için genç bir oyuncuyu senin yerine oynatacağım” Kewell'ın bunu olgunlukla karşılayacağına eminim. Hal böyleyken daha fazla yüklenmek istemiyorum Bülent Korkmaz'a. Ama sezon bitince sakin bir tatilde, kendi içinde düşünsün hatalarını günahlarını sevaplarını. Önünde daha 20 sene var en az teknik adamlık için, ve bu seneden iyi dersler çıkartabilirse, herşeye rağmen ben ona inanmak istiyorum.
İkinci ve benim sezon başından beri taktığım konu ise sağlık ekibi. Emre Güngör gene sakatlandı kendi kendine. Bunda hem sağlık ekibinin, hem de teknik heyetin hatası var. Emre bence Türk futbolunda uzun seneler büyük işler yapabilecek bir oyuncu. Ama sakatlığına rağmen bu kadar oynatılması tam bir rezalet artık. Şunu gerçekten çok merak ediyorum Mustafa Denizli'den formayı bir avrupa maçında alan Bülent Korkmaz neden Semih'i oynatmakta bu kadar korkak davranıyor? Sakatlığı geçmeyen bir oyuncuyu neden riske atıyor? Ayrıca genel olarak Galatasaray'da sakatlıklar neden bu kadar uzun sürüyor? Ama tabi sağlık ekibinide Uğur Uçar'ı 15 hafta sonra yedek kulübesine oturatabilecek seviyeye getirdikleri için tebrik etmek istiyorum.
Trabzonspor-Bursaspor
Maçı özet görüntülerden ve yorumlardan takip ettim genel olarak. Ama Beşiktaş 3. golü attıktan sonra bitime kadar olan 10 dakikayı izledim. Maç anladığım kadarıyla ortada geçmiş. Trabzonspor'un net gol pozisyonları daha fazla olmasına rağmen oyun olarak net bir üstünlük kuramamış. Ben maçın ötesinde bir iki şey söylemek istiyorum iki takımla da ilgili. Ertuğrul Sağlam nereden bakarsak bakalım büyük iş yaptı Bursa'da. Bunun için kendisini tebrik ediyorum ve eğer seneye de Bursa'nın başında bir sezonu tamamlar ve sezon başıda istediği gibi transferler yapabilirse seneye Bursa'yı çok konuşacağız. Bu hafta bariz bir hakem hatasından canları yandı. Şimdi birileri diyor ki ilk yarıdaki maçta da Trabzonspor'un canı hakemden dolayı yanmıştı. Efendim kötüden örnek olmaz derler ben de öyle düşünüyorum. Neyse gelelim Trabzonspor cephesine. Ersun Yanal gittiğinden beri takım kazanıyor ve kazanan her zaman haklıdır derler. Ben buna katılmıyorum.Eğer bir takım kazanıyor diye eleştirmiyor eksiklerini söylemiyorsak , gerçekleri kaybettiğinde söylememiz geç olur bence. Ligin en çok gol yiyen takımı Kocaelispor'u ve amaçsız takımı Kayseri'yi yendiler diye pembe tablolar çizmek yersiz. Bu takımın hala 13. oyuncusu yok ve en garibi Song yok bu takımda. İki haftadır sanırım kadroda bile yoktu, bu hafta tribünden kulübeye indi. O takımda ilk önce kadro açıklanırken tahtaya Song'un adı yazılır daha sonra 10 kişi ilave edilir. Takım kazanıyor diye kimse bunu söylemiyor ama bu hafta merak ediyorum, Batuhan ve Youla karşısında Song'suz Trabzonspor ne yapacak? Diğer bir değinmek istediğim konu ise maçın sonrasını izleyenler görmüştür Egemen ortaya geçip kolbastı şov yaptı. Hangi Egemen, yıllarca Bursaspor forması giymiş, orada kaptanlık yapmış Egemen. Ne zaman yapmış, son dakikasında tartışmalı bir şekilde kazandıkları bir maçın ardından. Sevinmesi, mutlu olması çok doğal ama en azından öyle stressli bir maçtan sonra bunu yapması çok içime sinmedi. Ama sanırım Egemen, Song'un kadro dışı kaldığını gördükten sonra formayı giymek için sadece iyi oynamanın yetmediğini hissetmiş olacak ki, kendisini sevdirmek için böyle bir şey yaptı. Halbuki sezon başından beri gayet başarılı oynuyordu.

Konya-Eskişehir
Ligin dibindeki en karışık maçtı. Kaybeden takım zor duruma düşücekti, ve Konyaspor şu anda 16. sırada ligde. Maçı izlemedim, kısaca özetlere baktım. Burada dikkat çekmek istediğim çok önemli bir nokta var. Batuhan ve Engin Baytar. Bu isimler önemli çünkü bu hafta galibiyete getiren golleri attılar. Ama asıl önemli durum burada bu oyuncuların çok değil 4 5 hafta önce idam sehpasına çıkarılmış olması. Batuhan hepimizin bildiği gibi kamptan kaçıp gece alemlerine dalmıştı, Engin ise Beşiktaş maçında Youla ile tartışmış oyundan alınmıştı. Spor medyası bu iki ismi de yerden yere vurdu. Çok az bir kısım bu oyunculara sahip çıktı. Peki Rıza Çalımbay ve yönetim ne yaptı? Batuhan'ı önce kadro dışı bırakıp, sonra cezasını para cezasına çevirdiler, Engin'e de ceza verdiler. Ama verilen cezaların ötesinde iki futbolcuyu da futbola küstürmeden takıma döndürdüler ve özellikle Batuhan son haftalardaki golleriyle takıma can veriyor. Bunun aksi olup, Batuhan hala paf takımı ile idmana çıkıyor olabilirdi. Nereden bakarsanız bakın bu çok büyük bir idari başarıdır.Rıza Çalımbay başta olmak üzere Eskişehirspor yönetimi çok güzel işler yapıyor.

Antalyaspor-Fenerbahçe
Bu maçı gerçekten özetlerine bile bakmadım, biraz Marquinhos ile konuştuk, biraz da gazetelerden okudum. Guiza gene saç baş yoldurtmuş. Ama asıl bombayı Aragonnes yapmış. İyi oynayan bizdik demiş. Güler misin ağlar mısın? Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım ile ilgili yazımı kongreden önce yazıp koyacağım bloga. Burada izlememiş arkadaşlar olabilir diyerek bir şey yazmak istiyorum. Maç öncesi Ntv Spor'da Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen konuşurken Güntekin Onay “ Aragonnes kampta bazı futbolculara , gideceğim diye sevinmeyin,seneye de burdayim demiş” diye bir şey anlattı. Bu nereden bakarsanız bakın çok feci bir durum. Eğer Aragonnes seneye de burdaysa çok ciddi problem bu. Tabi seneye Xavi ve İniesta Fenerbahçe forması giymeyecekse. Yok eğer Aragonnes sezon sonu gidiyor ama gene de oyuncularına bu cümleyi kuruyorsa, demekki Fenerbahçe'nin başında herşeyi geçtim bir “psikopat” varmış sezon başından beri. Şimdilik söyleceklerim bu kadar Fenerbahçe ile iligli, 3 4 güne daha geniş birşeyler yazacağım.

Gaziantep-Kocaelispor
Bu maçla birlikte matematiksel olarak da düşmesi garantilendi Kocaelispor'un. Onlar adına üzüldüm. Hatta bir şehir takımı düştüğü için Turkcell Super Lig adına da üzüldüm ama gerçek bu. Sezon başı iyi yapılanamadılar, ikinci yarıdaki çıkışları Maalesef yetemedi. Gelelim Antep'e. Ligin şu haline bakıldığında amaçsız iki takımdan biri Antep. Ama bu sene bence büyük takımlara bile örnek olması gereken bir şey yaptılar ve sezon sonunu beklemeden Jose Coucerio'yu göreve getirdiler. Galatasaray ve Fenerbahçe seneye hangi hoca ile çalışacak kimse bilmiyor. Bu günlerde yapılan transfer çalışmaları sonucu alıncak oyuncular gelecek hocaların onayı ile mi olacak yoksa yönetimin karar ile mi? Büyükler bunu yaparken Antep'in bir sene sonrası için bu kadar erkenden organize olması bence çok önemli. Seneye onlar da ligin üstünü zorlayacak bir takım olabilirler.

Denizlispor-Ankaraspor ve İBB-Kayserispor
İki maçı da hiç izlemedim , ama Denizli ile iBB maçları kazanarak ligde kalmak adına çok büyük adım attılar bence. Ankaraspor ise bu güne kadarki savurganlığını zor da olsa kalan iki haftada stresse girerek öteyebilir. İBB iki seneden beri ilk kez 3 maç üst üste kazanabilmiş. Öncelikle Abdullah Avcı'yı ve teknik ekibini kutlamak istiyorum. Ellerinde futbolcudan başka hiçbir şey yok. Ne bir stadt ne taraftar, ne camia. Buna rağmen ellerinden geleni yapıyorlar. Yani belediye takımlarını hiç sevmiyorum ve düşmelerini her sezon istiyorum. Ama onlar inatla bu ligde varız diyorlar. Madem öyle bence buradan bir iki öneride bulunmak istiyorum. İBB maçlarını Güngören Belediye stadında oynasın. Maç biletleri bedava olsun. Hatta gençlere futbolu daha fazla sevdirmek için bence İstanbul'daki okullar sıra ile öğrencilerini İBB'nin maçlarına götürsünler. Belki futbolcular tribünde taraftar görünce biraz daha fazla oynarlar. Bu oyuncular ve teknik heyet “....şehirspor” diye bir takımda olsa en azından Antep ve Kayseri ile aynı yerde olurlardı.
Maradona

17 Mayıs 2009 Pazar

TARİHTE BUGÜN , TARİH YAZDIK

Maradona , Benim Futbolum köşesinde bu zaferden bahsedecektir zaten ama o günü anmadan olmaz. Takımlarımızdan bu kupanın yenilerini ve daha büyüklerini istiyoruz. Teşekkürler Galatasaray!


Marquinhos

Ankaragücü-Beşiktaş

8 maçın aynı anda oynanacak olmasının çilesi ile geçtim televizyonun karşısına. Ankaragücü-Beşiktaş , Trabzon-Bursaspor ve Konya-Eskişehir maçları ilgi çekiyordu. Önceliği liderin maçına verdim ve öyle geçti neredeyse bütün gecem. Beşiktaş'ta Delgado'nun sakatlığı işlerin iyi gitmesine yardımcı oluyor. Tabi ki bir insanın sakatlığı için iyi şeyler söylememek lazım , ama Delgado'suz Mustafa Denizli daha iyi takım kuruyor. Maç o kadar ilginç başladı ki , Ankaragücü talihsiz bir gol yedi. Golden sonra yavaş yavaş oyuna denge geldi. Ankaragücü'nde 3 uzun ileri uç oyuncusu Mehmet Yılmaz, De Nigris ve İglesias Beşiktaş'ın müdafasını zorluyordu. Takım kaptanı Ceyhun ise oyuna ağırlığını koymak istiyor ama bence aşırı stresten dolayı istediklerinin büyük bir kısmını yapamıyordu. Kornerden bir gol buldu Ankaragücü. Rüştü ve defans oyuncuları kornerde ortaklaşa hatalar yapınca gol oldu. Burada hemen bir şey ilave etmek istiyorum, maçtan önce Beşiktaş'ta ilk 11'de Ekrem Dağ gözüküyordu, ama sanırım Ankaragücü'nün 3 kulesini gören Mustafa Denizli Zapo'yu tercih etti son dakikada. Bence maçın önemli noktalarından birisi bu tercih oldu. Neyse efendim maç 1 1 giderken Ernst önünde kalan topa çok düzgün bir vuruş yaptı ve golü getirdi Beşiktaş'a. Golden hemen sonra ise Tello'nun sert şutunda kaleciden dönen topu uygun pozisyonda gol yapamadı Holosko. Belki gol olsa maçı orada kopartacaktı Beşiktaş. İlk yarının sonuna kadar iki takım da etkili olmak istedi ama skoru değiştiremediler. Beşiktaş adına ilk yarıda Cisse ,Tello, Ernst ve İbrahim Üzülmez iyi oynadılar. Zapo bu maçta genel olarak pek sırıtmadı ama bazı noktalarda öyle kontrolsüz müdahalelerde bulundu ki bu takımın topçusu değil bence. İlk yarının en kayıp ismi ise Beşiktaş için Yusuf''tu . Belki de aradığı golleri bulduğu için Beşiktaş , Yusuf enerjisini idareli kullanıp, kaçak oynadı biraz ilk yarıda. Maçın ikinci yarısı ise bence Hikmet Karaman ve Mustafa Denizli arasında oynandı. İlk hamle Jaba'nın oyuna girmesi oldu. Garip bir adam Jaba. Beşiktaş müdafasına okadar zor anlar yaşattı ki, özellikle kısa boyuna rağmen duran toplarda vurduğu kafalar şaşırtıcıydı. Duran toplarda onu Holosko tutmaya çalışıyordu ama bunu maç boyu başaramadı. Bunun üzerine Mustafa Denizli sahada gezinen Yusuf'u çıkarıp yerine Ekrem'i soktu. Ankaragücü bastırmaya devam ediyordu. Metin Akan ve Simavi'yi oyuna alarak hem takımı diri tutmak istedi Hikmet Hoca hem de kurduğu baskıyı neticelendirmek istiyordu. Mustafa Denizli belki de riskli sayılabilcek bir müdalede bulundu ve bitime yaklaşık 15 dakika varken bir teknik oyuncuyu Tello'yu çıkarıp, Uğur İnceman'ı aldı. Eğer ki Ankaragücü bir gol bulsa Beşiktaş sahada kalan futbolcularıyla 3. golü zor bulurdu belki de. Ama öyle olmadı, ikinci yarıdaki ikinci ciddi atağında , ilki 50. dakikada falandı, 82. dakikada Bobo ile golü buldu ve maçı bitirdi Beşiktaş.


Ben de kanalı değiştirdim bu golden sonra ve kısa bir süre de olsa Trabzonspor-Bursaspor maçına baktım. Ligin diğer 7 maçıyla ilgili de söyleyeceklerim var, ama gece boyu en azından özetleri bir kez izleyip daha sağlıklı yorumlar yapmak istiyorum. Son olarak maçın hakemi Tolga Özkalfa için bir iki cümle kuracağım. Maçın sonucuna direkt olarak etki edecek bir karar vermedi, ama bazı çalmadığı düdükler basiretsizliğinin göstergesiydi. Artık hiç kimsenin hata yapmaması gereken haftalarda bence Tolga Bey'in de böyle maç yönetmeye hakkı yok.


Maradona

Matematik ve Futbol



Bu oyunun bu kadar sevilmesinde belki de en büyük etken tahmin edilemiyor olması, daha doğrusu sürpriz sonuçların sıklıkla alınabilme ihtimali. İş böyle olunca istatistikler belki de en çok futbolda yanıltıcı oluyor ama gene de biraz rakamlarla oynamanın kime ne zararı var. Ligde maç başına en çok puan toplayan hoca kim hiç merak ettiniz mi ?


Evet biliyorum bu sene ligimizde inanılmaz sonuçlar alınıyor, bir hafta önce fırtınalar estiren bir takım bir hafta sonra yerlerde sürünüyor. Galatasaray ve Fenerbahçe bu istikrarsızlıklarından dolayı bir türlü ivme yakalayamadılar. Ama liste gerçekten çok ilginç. Mesela Sivas ve Beşiktaş'ın yarışta kafa kafaya olmalarını , hocalarının da aynı puanda olmasınla ilişkilendirebiliriz. Ama mesela Bülent Korkmaz'ın Skibbe'den daha sert ve ağır eleştirilmesinde kaybedilen puanlardan ziyade, artık camiadaki sabırsızlığın etkisi var desek yanılmayız heralde. Ayrıca Skibbe ile aynı puanı yakalayan Aragonnes'in takımın başında olmasının tek nedeni başkan Aziz Yıldırım'ın da söylediği gibi kurumsal kimlikleri. Gelelim tablonun en çok üzerinde senaryo yazılabilecek ismi Ertuğrul Sağlam'a. Ben şahsen bu matematik işlerini yapmadan önce de hayrandım bir Galatasaray taraftarı olarak. Bir kere uzun yıllardır teknik adamlarda görmediğim bir efendilik var kendisinde. Diyiceksiniz ki efendilik işe yaramıyor, puan lazım, onlar da ortada işte. Unutmamak gerek ki Beşiktaş Ertuğrul Sağlam ile bu sezon ligde puan kaybı yaşamamıştı. Tabi ki Ertuğrul Sağlam Beşiktaş'ın başında kalsa bu başarıyı sürdürebilir demek zor, ama şu bir gerçek ki gelecek senelerde Türk futbolunun en önde yürüyen hocalarından biri olacak. (Mustafa Denizli geldi , yönetim gitti gibi saptamaları sezon sonu genişce konuşacağız) Umarım Bursa Ertuğrul'a sahip çıkar ve onlar da bir başka devrimi gerçekleştirirler.

Maradona


İKİ ŞAMPİYON DAHA

Barcelona taraftarının Taksim'i ve Bağdat Caddesi'ni aratmayan kutlamaları
Bu da İtalyan İşi Şampiyonluk Kutlaması. İnter Şampiyon.