18 Mayıs 2009 Pazartesi

32. Haftanın Ardından

Dün gece 8 maç aynı anda olunca bazı konularda söyleyeceklerim bugüne sarktı. Gerçekten çok garip şeyler oluyor ligimizde.Biraz da bu ilginçlikleri ve özellikle kızdığım şeyleri sakin kafayla düşünebilmek adına bu yazıyı bu güne bıraktım. Maç maç kısa kısa bir şeyler anlatmaya çalışacağım.

Galatasaray-Gençlerbirliği
Galatasaray Avrupa Ligi'ne kalabilmek adına güzel bir hafta geçirdi. Düşünün ülkemizin büyük takımı Galatasaray o kadar saçma bir sezon geçiriyor ki biz de teselliyi Avrupa Ligi'ne kalabilmekte buluyoruz. Oynanan futbol için pek bir şey söylemeyeceğim, onu çok güzel analiz eden yazılar okudum dün başka bloglarda ya da gazetelerde. Ben iki konuya değinmek istiyorum. Birisi herkesin bir şeyler söylediği Kewell konusu. Bence en güzel cevabı Kewell sahada verdi. Galatasaray'ın sezonun genelinde güzel oynadığı maçlarda ileri 4'lü sünün büyük etkisi vardı. Bu dörtlünün en futbolcu ikilisi ise Arda ve Kewell. Baros futbol dışı kartları ile bana biraz antipatik geliyor, Lincoln'u ise günahım kadar sevmiyorum. Herkesin bahsettiği bir konu ise sezon başından beri Kewell'ın profesyonelliği. Bir yanda Kewell iki haftadır kulübede, Lincoln ise sahada. Şimdi benim tahminim belki bir şeyler yapar da talibi çıkar diye yönetim Lincoln baskısı yapıyordur Bülent Korkmaz'a. Bunu Bülent Hoca çıkıp oyunculara ve bize izzah edebilir. Ama çıkıp da Kewell'ı neden oynatmadığını “Benim tercihim” diyerek izzah edemez. Bu futbola ayıptır, bu sezon para verip o stada gelen taraftara ayıptır. Linconl krizini yönetim ve Bülent Korkmaz çok kötü idare etmişti, şimdi ise Bülent Hoca başlı başına bir Kewell krizi yaratmaya çalışıyor. Ayrıca misal Kewell'a çıkıp dese ki, “ Bizim bu sene iddamız bitti, sen çok iyi oyuncusun ama ben denemek için genç bir oyuncuyu senin yerine oynatacağım” Kewell'ın bunu olgunlukla karşılayacağına eminim. Hal böyleyken daha fazla yüklenmek istemiyorum Bülent Korkmaz'a. Ama sezon bitince sakin bir tatilde, kendi içinde düşünsün hatalarını günahlarını sevaplarını. Önünde daha 20 sene var en az teknik adamlık için, ve bu seneden iyi dersler çıkartabilirse, herşeye rağmen ben ona inanmak istiyorum.
İkinci ve benim sezon başından beri taktığım konu ise sağlık ekibi. Emre Güngör gene sakatlandı kendi kendine. Bunda hem sağlık ekibinin, hem de teknik heyetin hatası var. Emre bence Türk futbolunda uzun seneler büyük işler yapabilecek bir oyuncu. Ama sakatlığına rağmen bu kadar oynatılması tam bir rezalet artık. Şunu gerçekten çok merak ediyorum Mustafa Denizli'den formayı bir avrupa maçında alan Bülent Korkmaz neden Semih'i oynatmakta bu kadar korkak davranıyor? Sakatlığı geçmeyen bir oyuncuyu neden riske atıyor? Ayrıca genel olarak Galatasaray'da sakatlıklar neden bu kadar uzun sürüyor? Ama tabi sağlık ekibinide Uğur Uçar'ı 15 hafta sonra yedek kulübesine oturatabilecek seviyeye getirdikleri için tebrik etmek istiyorum.
Trabzonspor-Bursaspor
Maçı özet görüntülerden ve yorumlardan takip ettim genel olarak. Ama Beşiktaş 3. golü attıktan sonra bitime kadar olan 10 dakikayı izledim. Maç anladığım kadarıyla ortada geçmiş. Trabzonspor'un net gol pozisyonları daha fazla olmasına rağmen oyun olarak net bir üstünlük kuramamış. Ben maçın ötesinde bir iki şey söylemek istiyorum iki takımla da ilgili. Ertuğrul Sağlam nereden bakarsak bakalım büyük iş yaptı Bursa'da. Bunun için kendisini tebrik ediyorum ve eğer seneye de Bursa'nın başında bir sezonu tamamlar ve sezon başıda istediği gibi transferler yapabilirse seneye Bursa'yı çok konuşacağız. Bu hafta bariz bir hakem hatasından canları yandı. Şimdi birileri diyor ki ilk yarıdaki maçta da Trabzonspor'un canı hakemden dolayı yanmıştı. Efendim kötüden örnek olmaz derler ben de öyle düşünüyorum. Neyse gelelim Trabzonspor cephesine. Ersun Yanal gittiğinden beri takım kazanıyor ve kazanan her zaman haklıdır derler. Ben buna katılmıyorum.Eğer bir takım kazanıyor diye eleştirmiyor eksiklerini söylemiyorsak , gerçekleri kaybettiğinde söylememiz geç olur bence. Ligin en çok gol yiyen takımı Kocaelispor'u ve amaçsız takımı Kayseri'yi yendiler diye pembe tablolar çizmek yersiz. Bu takımın hala 13. oyuncusu yok ve en garibi Song yok bu takımda. İki haftadır sanırım kadroda bile yoktu, bu hafta tribünden kulübeye indi. O takımda ilk önce kadro açıklanırken tahtaya Song'un adı yazılır daha sonra 10 kişi ilave edilir. Takım kazanıyor diye kimse bunu söylemiyor ama bu hafta merak ediyorum, Batuhan ve Youla karşısında Song'suz Trabzonspor ne yapacak? Diğer bir değinmek istediğim konu ise maçın sonrasını izleyenler görmüştür Egemen ortaya geçip kolbastı şov yaptı. Hangi Egemen, yıllarca Bursaspor forması giymiş, orada kaptanlık yapmış Egemen. Ne zaman yapmış, son dakikasında tartışmalı bir şekilde kazandıkları bir maçın ardından. Sevinmesi, mutlu olması çok doğal ama en azından öyle stressli bir maçtan sonra bunu yapması çok içime sinmedi. Ama sanırım Egemen, Song'un kadro dışı kaldığını gördükten sonra formayı giymek için sadece iyi oynamanın yetmediğini hissetmiş olacak ki, kendisini sevdirmek için böyle bir şey yaptı. Halbuki sezon başından beri gayet başarılı oynuyordu.

Konya-Eskişehir
Ligin dibindeki en karışık maçtı. Kaybeden takım zor duruma düşücekti, ve Konyaspor şu anda 16. sırada ligde. Maçı izlemedim, kısaca özetlere baktım. Burada dikkat çekmek istediğim çok önemli bir nokta var. Batuhan ve Engin Baytar. Bu isimler önemli çünkü bu hafta galibiyete getiren golleri attılar. Ama asıl önemli durum burada bu oyuncuların çok değil 4 5 hafta önce idam sehpasına çıkarılmış olması. Batuhan hepimizin bildiği gibi kamptan kaçıp gece alemlerine dalmıştı, Engin ise Beşiktaş maçında Youla ile tartışmış oyundan alınmıştı. Spor medyası bu iki ismi de yerden yere vurdu. Çok az bir kısım bu oyunculara sahip çıktı. Peki Rıza Çalımbay ve yönetim ne yaptı? Batuhan'ı önce kadro dışı bırakıp, sonra cezasını para cezasına çevirdiler, Engin'e de ceza verdiler. Ama verilen cezaların ötesinde iki futbolcuyu da futbola küstürmeden takıma döndürdüler ve özellikle Batuhan son haftalardaki golleriyle takıma can veriyor. Bunun aksi olup, Batuhan hala paf takımı ile idmana çıkıyor olabilirdi. Nereden bakarsanız bakın bu çok büyük bir idari başarıdır.Rıza Çalımbay başta olmak üzere Eskişehirspor yönetimi çok güzel işler yapıyor.

Antalyaspor-Fenerbahçe
Bu maçı gerçekten özetlerine bile bakmadım, biraz Marquinhos ile konuştuk, biraz da gazetelerden okudum. Guiza gene saç baş yoldurtmuş. Ama asıl bombayı Aragonnes yapmış. İyi oynayan bizdik demiş. Güler misin ağlar mısın? Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım ile ilgili yazımı kongreden önce yazıp koyacağım bloga. Burada izlememiş arkadaşlar olabilir diyerek bir şey yazmak istiyorum. Maç öncesi Ntv Spor'da Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen konuşurken Güntekin Onay “ Aragonnes kampta bazı futbolculara , gideceğim diye sevinmeyin,seneye de burdayim demiş” diye bir şey anlattı. Bu nereden bakarsanız bakın çok feci bir durum. Eğer Aragonnes seneye de burdaysa çok ciddi problem bu. Tabi seneye Xavi ve İniesta Fenerbahçe forması giymeyecekse. Yok eğer Aragonnes sezon sonu gidiyor ama gene de oyuncularına bu cümleyi kuruyorsa, demekki Fenerbahçe'nin başında herşeyi geçtim bir “psikopat” varmış sezon başından beri. Şimdilik söyleceklerim bu kadar Fenerbahçe ile iligli, 3 4 güne daha geniş birşeyler yazacağım.

Gaziantep-Kocaelispor
Bu maçla birlikte matematiksel olarak da düşmesi garantilendi Kocaelispor'un. Onlar adına üzüldüm. Hatta bir şehir takımı düştüğü için Turkcell Super Lig adına da üzüldüm ama gerçek bu. Sezon başı iyi yapılanamadılar, ikinci yarıdaki çıkışları Maalesef yetemedi. Gelelim Antep'e. Ligin şu haline bakıldığında amaçsız iki takımdan biri Antep. Ama bu sene bence büyük takımlara bile örnek olması gereken bir şey yaptılar ve sezon sonunu beklemeden Jose Coucerio'yu göreve getirdiler. Galatasaray ve Fenerbahçe seneye hangi hoca ile çalışacak kimse bilmiyor. Bu günlerde yapılan transfer çalışmaları sonucu alıncak oyuncular gelecek hocaların onayı ile mi olacak yoksa yönetimin karar ile mi? Büyükler bunu yaparken Antep'in bir sene sonrası için bu kadar erkenden organize olması bence çok önemli. Seneye onlar da ligin üstünü zorlayacak bir takım olabilirler.

Denizlispor-Ankaraspor ve İBB-Kayserispor
İki maçı da hiç izlemedim , ama Denizli ile iBB maçları kazanarak ligde kalmak adına çok büyük adım attılar bence. Ankaraspor ise bu güne kadarki savurganlığını zor da olsa kalan iki haftada stresse girerek öteyebilir. İBB iki seneden beri ilk kez 3 maç üst üste kazanabilmiş. Öncelikle Abdullah Avcı'yı ve teknik ekibini kutlamak istiyorum. Ellerinde futbolcudan başka hiçbir şey yok. Ne bir stadt ne taraftar, ne camia. Buna rağmen ellerinden geleni yapıyorlar. Yani belediye takımlarını hiç sevmiyorum ve düşmelerini her sezon istiyorum. Ama onlar inatla bu ligde varız diyorlar. Madem öyle bence buradan bir iki öneride bulunmak istiyorum. İBB maçlarını Güngören Belediye stadında oynasın. Maç biletleri bedava olsun. Hatta gençlere futbolu daha fazla sevdirmek için bence İstanbul'daki okullar sıra ile öğrencilerini İBB'nin maçlarına götürsünler. Belki futbolcular tribünde taraftar görünce biraz daha fazla oynarlar. Bu oyuncular ve teknik heyet “....şehirspor” diye bir takımda olsa en azından Antep ve Kayseri ile aynı yerde olurlardı.
Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder