26 Eylül 2009 Cumartesi

Başkanım Beni Verin


Semih yine yedekten takımını kurtardı. O yedeklerde ise ne Abdulkadir ne de Özer Hurmacı vardı. Ama nasıl oluyorsa Daum kazandırmaya devam ediyor. Kabul edelim tamam bu hafta daha çok pozisyon ve az biraz daha mücadele vardı. Kazım inadı doğru Daum'un. Vederson ile oynaması doğru. Daha az pozisyon veriyor onunla. Oyunun sonunda Uğur Boral ve Selçuk'un oynaması ise geçen seneki Mustafa Denizli hamleleri gibi şampiyon olmaya yönelik hamleler. Eskilerin oyuna girip idare etmesini istiyor. İşte bu yüzden sistem değişmiyor ,raydan çıkmak istemiyor Daum. Bu yüzden yedek bile olamıyor bu isimler. Ama Semih her an başlıktaki cümleyi kurabilir.

Guiza'ya ben de değinmek istemiyorum artık Maradona gibi. Adam istemiyor belli. Bu taktikle olmaz diyeceğim ama bugün bir Alex vardı ki kaç tane gol pası verdi sayamadım.Guiza'nın asist yaptığı golde de atağı başlattı. Bu adam bu yaşına rağmen bunları yapıyorsa iki adamdan birinin buna saygı duyması lazım.Guiza 3 haftadır saygı duymuyor.Guiza tek kalıyor geyiğini yapamayız bu maç için.Diğer adam Daum. Saygı duyma sırası onda. SEMİH SEMİH SEMİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİHHH!!!!

Ya 2 forvet oynat Guiza sevdandan vaz geçme ya da tek Semih yap sonra Guiza'yı da alırsın oyuna. Sanırım golü de attıktan sonra önümüzdeki maçta Semih ile başlar. Bu, bu senenin Daum'unun tek riski olur bence. Yani bu dediklerimden hiçbirini yapmaya cesareti yok bu sene. 7 maç kazandı. Hiç kaybetmedi. Şampiyon olmak istiyor ve bunu hiç risk almadan yapacak belli artık.

Dayanamayıp bir paragraf da Cristian'a ayırayım dedim.Yavaş yavaş istenilen kıvama geliyor. Pres yapıyor. Kanada iniyor. Takımı ileri taşıyor. Şut çekiyor. Ama bunun yanında Santos'taki gerileme beni şaşırtıyor. Acaba diyorum hazırlık kampı yapmadan maç oynayıp geldiler o yüzden mi yoruldu ? Ama Cristian yorulmadı ve iyiye gidiyor. Santos üzerine bir de sakatlık geçirdi dün. Vücudu da tepki verdi yani. Sol kanadın verimsizliği bir iki senedir sürüyor maalesef.

Marquinhos

25 Eylül 2009 Cuma

Futbol Filmleri En İyiler - En Kötüler

totalfim.com sitesi yukarıda belirttiğim gibi bir liste yapmış.Filmlerin yorumlarınıda yapmış ne iyidir bu film neden kötüdür diyerek.Fakat benim ingilizce bilgim hepsini çevirmeye yetmediği için sadece listeleri vereceğim merak edip bu listeye göre seyredip beğenmez iseniz suçlusu totalfilm sitesi eleştirmenleridir.Site hakkında bir not site ingiliz menşeilidir.Site için lan amerikalılar ne anlar futboldan geyiğini yapmayınız.
Liste hakkında küçük bir açıklma listede filmleri oyuncusu , konusu ve benzeri gibi yöntemler ile ayırıp yorum yapmışlar.


Danny Dyer(oyuncu) Futbol filmleri
*İyi :The Football Factory (2004)
*Kötü:Mean Machine (2001)


Vahşi futbol filmleri 1
*İyi:I.D. (1995)
*Kötü:Rise Of The Footsoldier (2007)


Kızlar futbol oynuyor.
*İyi:Bend It Like Beckham (2002)
*kötü:She’s The Man (2006)


İşçi sınıfından çıkan futbol filmleri.(Fakir ama gururlu modundan zengin futbolcu moduna geçiş.)
*İyi:When Saturday Comes (1996)
*Kötü:Goal! (2005)


Amerikan işi futbol filmleri.
*İyi:A Shot At Glory (1999)
*Kötü:The Game Of Their Lives (2005)


Küçükler futbol ligi(Çocuk filmleri)
*İyi:Ladybugs (1992)
*Kötü:Kicking And Screaming (2005)


Vahşi futbol filmleri 2
*İyi:Awaydays (2009)
*Kötü:Green Street (2005) (Bu filmi insalar seviyor fakat elemanların yorumu belli Elin hobbitinden hooligan falan olmaz)


Tv için çekilen futbol filmleri.
*İyi:The Firm (1988)
*Kötü:Hooligan (1985)


Pele'nin oynadığı futbol filmleri
*İyi:Once In A Lifetime (2006)

*Kötü:Escape To Victory (1981)



Yabancı Futbol filmleri:(Adamlar böyle demiş bunun nedeni ingilzce dışında dil konuşulan ülkelerde çekilen futbol filmleri belirtmeleri

*İyi:Shaolin Soccer (2001)

*Kötü:Guys & Balls (2004)


İşte liste böyle arkadaşlar sizin beğendiğiniz olup da burada kötü olarak değerlendirilmiş filmler var ise derdiniz totalfilm sitesi sahipleri ile.


Listenin orjinal hali. http://www.totalfilm.com/features/best-worst-football-movies


Saygılar

Trakedi

Süper Lig'de 7. Haftaya Bakış

Gençlerbirliği -Trabzonspor

Haftanın açılış maçı Trabzonspor'dan. Son iki haftadır üst üste kazanarak biraz sular duruldu Trabzonspor'da. "Kabız Biraderler" Umut ve Gökhan gol atmayı hatırlayınca biraz silkelendiler. Ama bu hafta karşılarında dişli bir rakip var. Kahe çok formda, ve Gençlerbirliği müdahaleye dayalı güzel futbol oynuyor. Trabzonspor'da Yattara bu sezon ilk kez ilk 18'de. Ben bu maçı Trabzon'un kazanma ihtimalinin yüzde 20 olduğunu, geri kalan yüzde 80 ise , yüzde 60 beraberlik yüzde 20 Gençlerbirliği galibiyeti olacağını düşünüyorum. İddaa sevenlere 1 0 çifte şans öneririm.

Antalyaspor -Fenerbahçe

Antalyaspor geçen sezon ligde kalmayı başardı fakat bu sene ilk 10 ya da ilk 12'yi garantileyip sezon sonunu rahat geçirebilecekleri bir takım kuramadılar. Bunda kulübün içinde bulunduğu maddi sorunların da payı çok büyük. Geçen sene Mehmet Özdilek motivasyonu ile takım bir şeyler yapmaya çalışıyordu, ama bu sene henüz başlamadılar. Anlaşılan gene düşme korkusunu çok yakından hissetmeleri gerek. Fenerbahçe ise son 4 5 maçtır eleştirilen bir futbol ortaya koyuyor. Ben buradan Guiza ne olur oynamasın gibi dualar etmeyi bırakalı çok oldu. Ama Turkcell Süper Ligi profesörü Daum ile bu hafta farklı bir sonuç alırlar. En azından hafta içi yapılan Azizsilin ve aşırı eleştirilere tepki olarak takımın gol atacağını ve mücadele edeceğini düşünüyorum.

Bursaspor - Diyarbakırspor

İki takım için de çok önemli bir maç. (sanki önemsiz maç var) Ertuğrul Sağlam Bursaspor'un başında da büyük maçlarda takımı pasif oynatmakla eleştiriliyor. Aslında Batalla ve Ergiç takıma alıştığı zaman Bursaspor çok mesafe alacak bence, ama şu anda belli bir kadro zaafiyeti yaşıyorlar. Özellikle sol bekleri yok, ve Volkan Şen'in sol açık oynaması da bir sorun bence. Yani şu anki kadrosu ile güzel işler yapıyor Ertuğrul Hoca. Hedef ligi üst sıralarda bitirmek sonuçta, Avrupa'ya gitmek. Ama öte yandan kendisinden kalite olarak düşük takımlara kendi evinde puan kaybetme lüksü pek bulunmuyor takımın. Bu maç önemli o yüzden, kendi seyircisinin önünde alınacak bir galibiyet ile hem üst üste 2 galibiyet alınmış olacak, hem de gene olumlu hava egemen olacak camiada. Diyarbakır ise Fenerbahçe dışında ilk kez böyle oturmuş bir ekiple oynayacak ve ciddi bir sınav onlar için. Hızlı hücum elemanları ile Bursaspor'u dengesiz yakalayabilirler. Ben iddaa'da 1 oynayacağım. Hatta oranı yükseltmek için ilk yarı 1 bile düşünüyorum.

Gaziantepspor - Ankaragücü

Yüzüncü Yıl gazı ile yapılan dengesiz transferler ile başlanılan sezon, bir de birleşme ve peşinden gelen oyuncular ile iyice yamulan bir kadro yapısı. Vassel alıncağına 3 düzgün ve takımın homojen kalmasına yardımcı olacak transfer yapılsaydı keşke diyolar mıdır sizce ? Öte tarafta ise geçen sene lig bitmeden takımın başına gelen ve takımı tanıma sürecini çoktan aşması gereken bir Antep. Allahtan geçen 2 hafta önce Kasımpaşa ile oynayıp ilk galibiyetlerini aldılar. Birbirine benzer iki takımın mücadelesi olacak. Taraftarı önünde Antep galibiyete yakın gibi ama gene de sakat maç, bekleyip göreceğiz.

İstanbul BŞB - Sivasspor

Bence iki takım için de sezonun kırılma maçı. Eğer İstanbul BŞB bu haftayı da 3 puansız kapatırsa serseri mayın gibi gezmeye başlarlar. Abdullah Hoca acaba ne zaman eline odun alıp futbolculara girişeçek, ya da kendisinden beklenen sıçramayı yapıp daha düzgün bir takımı çalıştıracak. Sivasspor ise bu hafta da kaybederse düşmeme mücadelesinin tam içinde bulur kendisini. Çok isterdim İstanbul BŞB bu maçı saha ve seyirci avantajı ile alır demeyi, ama kendi evindeki her maça yarım sıfır geride başlıyorlar. Riski seven iddaacılar 1 oynasın ama çok bir 0 maçı.

Kayserispor - Kasımpaşaspor

Geçen hafta bu iki takımı da canlı izledik televizyondan. Beşiktaş önünde Kayserispor 30 dakika yerde yattı, 60 dakika ayaktaydı sadece. Ayakta olduğu zamanlar güzel işler yaptılar, ama saha içine yakışmayan hareketler çok yapıyorlar. Gerçi Tolunay Kafkas'ın çalıştırdığı bir takımdan daha fazlası beklenemez sanırım. Kendisinin de ne kadar çirkef olduğunu unutmak mümkün değil. Öte yandan ise ilk yarıda kök söktüren bir Kasımpaşa vardı Galatasaray karşısında. Ama bitik kondisyonları ile 90 dakika mücadeleye henüz hazır değiller. Kayseri maçı alır, hatta Arıza ve Cangele ikilisi attıkları güzel gollere devam ederler.

Galatasaray - Eskişehirspor

Galatasaray ilk kez bu sezon böyle kuvvetli bir rakiple oynayacak. Eskişehirspor kendi ayarı bütün katımlara kafa tuttu. Bu maç Es Es için hedeflerini bir adım yukarı taşıma maçı. Eğer İstanbul'dan puan ya da puanlarla dönerlerse şu ilk 6 haftadaki 12 puanı taçlandırırlar. Galatasaray ise hepimizin bildiği üzere çok iyi oynuyor. Bu iyi oyunu sadece rakiplerin kötü olmasına bağlayan insanlar da var. Bu maç iki takım için de çok iyi bir sınav.


Denizlispor - Manisaspor

Yahu bu hafta Beşiktaş maçı yok diye bir maç veriyor fazladan Lig Tv. Hadi Bursa maçını vermiyorsun anlıyorum tercih sizin, fakat bari maçın saati normal bir saat olsa artık. Çakışmasa Galatasaray maçı ile de güzel bir maç izlesek bari. Yok ama illa ki bir işi eksik yapacaklar. Neyse efendim Manisaspor daha oturmuş bir ekip, en az 1 puan alırlar, ama riski seven iddaacılara 2 öneririm.

Maradona

Ayrılmayı Bilmemek ve Sonuçları

Her türlü ayrılık konusunda dengesiz bir toplumuz. Ne sevgilimizden, ne işimizden ayrılmayı başarabiliyoruz. 3. sayfalarda sürekli olarak "Kendisini terk eden sevgilisini kesti" haberleri bu yüzden bu kadar çok. Geçen seneki Hamburg maçından sonra Hasan Şaş ile ilgili yazmıştım bu durumu. Futbolu da bırakmayı bilmiyoruz. Bir futbolcu futbolu illa ki başladığı, yahut uzun yıllar oynadığı takımda bırakmak zorunda değil. Aynı şekilde, futbol takımları kendileri için 10 sene oynamış oyuncuları ile 11. seneye uzatmak zorunda değildir sözleşmesini. Ama iki taraf da bu durumu basitleştirmeden ayrılmak zorundadır. Nasıl ki eski sevgiliyle paylaşılan özel durumlar hakkında konuşmak ya da arkasından konuşmak çok ahlaklı değilse, bu futbolcuların ve kulüplerin birbirleri arkasından böyle sallaması hiç hoş değil. Bunun gene bir örneğini Hakan Şükür yaptı. Hakan Şükür, Bülent Korkmaz ve Hasan Şaş'ın Galatasaray'dan ayrılma şekli benim içimde bir yaradır. Her ne olursa olsun bu sevda güzel bitmeliydi, kibar bitmeliydi.

Ama özellikle Hakan Şükür ona olan sevgimi bitirmek için elinden geleni yapıyor. Galatasaray camiası Hakan'ı ikinci Metin Oktay yapmamış. Lafa bak. Kurduğun bu cümle üzerine sana küfür etmiyorsam, attığın güzel gollerin, yaşattığın mutlulukların son kırıntıları hala kalbimde olduğun için. Bu takım için yaptığın fedakarlıkları çıkıp her yerde anlatacaksan, ya da "ooff öyle şeyler biliyorum ki anlatırsam aklınız çıkar" tadında konuşacaksan sonrasında yapmasaydın keşke Hakan. Ayıptır günahtır, bir insan yaptığı iyiliği anlatmaz be Hakan. Kendini gelip Metin Oktay ile karşılaştırıyorsun, o bu camiayı bütünleştirmek için elinden geleni yaptı, sen ise ayrıştırmak için.

UTAH'dan sevgilerle

Maradona

24 Eylül 2009 Perşembe

Size Bir Müjdem Var, Delgado Dönüyor !!


Geçen hafta yazacaktım bunu, ama Mustafa Denizli'yi eleştirmeye bir süre ara vermek istedim. Mustafa Denizli Delgado'dan kurtarıcı gibi bahsediyordu. Daha doğrusu, "Bu takımda Delgado eksik" gibi cümleler kuruyordu. Sormak istiyorum Delgado ne zaman tamamdı hocam? Geçen sene sakatlanıp, Beşiktaş'ın şampiyon olmasına en büyük katkıyı yapmadı mı? Az önce şöyle istatistiklerine bakıyordum, 3 sezonda 80 lig maçında 18 gol atmış. Kendisi kötü bir oyuncu , bunu sadece bu istatistiğe dayanarak söylemiyorum. Şimdi düşünün bir yarışma yapıldı, ve ödül olarak bir istediğiniz Beşiktaşlı futbolcuyu arkadaşlarınızla yapacağınız halı saha maçına çağıracaksınız. Siz Delgado'yu çağırır mısınız? Ben anlamıyorum, gerçi adam ne kadar kötü futbolcuysa, bizim medyamız da zamanında Delgado'yu şişirdikçe şirirdi. Adamın sözleşmesini askıya aldılar futbolumuz kurtuluyor derken, şimdi bütün medya tarafından gene futbol mesihi ilan edilmiş durumda. Fehmi Besler abinin kulakları çınlasın. Daha çok içirir ona bu Delgado.
Maradona

Transfermarkt.de Sitesini Kaç Değişik Yöntem ile Kullanabiliriz?


Türk gazetecisi ve blogcusunun en önemli kaynaklarında transfermarkt.de sitesi son zamanlarda medyada fazlasıyla yer almaya başladı. Bu yüzden ben de bu konu hakkında bir iki bir şey karalamak istedim.Transfermarkt.de sitesi çok geniş database sahip bir transfer haberleri ve kaynağı sitesidir. Birçok transfer haberinin gerçekliği buraya çıkması ile ölçülür.Buraya çıkan haber genellikle yanlış çıkmaz. Fakat transfer dedikodularına da yer verdiği için bu durum biraz kafa karıştırır. Transfer olma durumlarını yüzde kullanarak belirtir.Neyse bu site kullanılarak nasıl yazı yazılır onu size izah etmeye çalışacağım.yöntem yöntem gidelim. Ama öncelikle elimizde iki ezeli rakip olması lazım ki yaptığımız haberlerin etkisi daha fazla olsun.

Yöntemler


1: Yaptığı transferler karşılaştırılıp işte bu takımı şu takımı geçti galeyan yapılır.

2: İlk 11 takımın kadro bedelleri toplamı yetmez yedek kulübesinin toplamı da yapılır.

3: Tr liginin en pahalı topçu listeleri yapılır.

4: Tr liginin en pahalı yerli ve yabancı listesi yapılır

5: Ligin başı sonu futbolcu değerlemesi yapılır.

6: 4 büyükler hariç en pahalı takım kim listesi yapılır.

7: Ligin en pahalı defans ortasaha forvet hattı haberi yapılır.

8: Şimdiye kadar toplamada en fazla bonservis bedeli harcanan futbolcular haberi yapılır.

9: Değerini en çok katlayan futbolcular haberi yapılır.

10:Kaç futbolcu aldı kaç futbolcu sattı haberleri yapılır.



İşte bu yöntemler ile bir sürü tranfermarkt.de sitesini kullanarak haber yapabilirsiniz.Çok zor değil zaten bir çok dilde yayın yapan bir site. Haydi kolay gelsin.


Not:1 den 5 e kadar olan yazılar zaten yapıldı diğerlerini seçip haber yapabilirsiniz.10 numara da bizim blog dahil bir çokyerde kullanılmıştı geçen hafta sanırım Beşiktaş için.

Saygılar.
Trakedi

23 Eylül 2009 Çarşamba

Anadolu Fırtınası Es Es

Eskişehirspor'a olan sevgimiz ve saygımızı bilen biliyordur artık. Her köşesi futbol olan bir şehir. Düşünün, soğuktan 3 kat giyinmiş insanlar 11 yaşındaki çocukların maçında tribünleri doldurmuş. Şehrin en büyük takımı ise Eskişehirspor'u ise nasıl destekledikleri dillere destan. Tabi biz izleyemiyoruz maçlarını. Eskişehirspor - Bursaspor gibi bir maça bile gözlerini kapayan Lig TV, ne kadar izin verirse o kadar izleyebiliyoruz anadolu takımlarını. Her hafta forumlardan takip ediyorum takımın durumunu. Ayrıca amatör bir iddaa oyuncusu olduğum için gereğinden fazla üzerine düşüyorum, çünkü daha hiç beni şaşırtmadılar. Neyse efendim bütün kısıtlı takip imkanlarına rağmen biraz daha yakından tanıtmak istiyorum size bu seneki Eskişehirspor'u.

Geçmiş 6 maçının kadrolarına bakıyorum. Özellikle son 4 maçta bir istikrar yakalamış Rıza Hoca. İlk 11 genelde şöyle oluşuyor.

İvesa, Murat, Vucko, El Saka, Koray, Doğa, Bülent Ertuğrul, Burak ,Mehmet, Youla, Ümit Karan

Genel olarak ilk 11'i bu şekilde oluştursak, büyük hata yapmış olmayız. Maçların gidişatına göre zaman zaman 11'de küçük değişiklikler oluyor. Nadarevic, Kocabey zaman zaman kadroda yer buluyor. İlk 11'in en ilginç özelliği Youla, Mehmet Yılmaz ve Ümit Karan aynı anda oynuyor. Zaman zaman Mehmet zaman zaman da Youla sol açık gibi oynuyor. Geçen sene kadro derinliği yeterli değildi Eskişehir'in bu sene de her mevkisi ideal bir takım olmasa da , Rıza Çalımbay bazı oyuncuları dönüştürerek güzel bir takım yarattı. Ragıp, Serdar, Bülent Kocabey ve Nadarevic gibi her an takıma girebilecek kapasitede 4 ciddi alternatif ile, geçen sene 12, 13 olan ideale yakın oyuncu sayısı, bu sene 16 17 oldu. Eğer her sene bu şekilde üzerlerine koyarlarsa 2 seneye en geç çok daha istikrarlı bir takım olurlar.

İstatistik Hiç Bir Şeydir Susuzluk Her Şey

Geçen sene ilk 6 haftada sadece 5 gol bulabilen Eskişehirspor, bu sene ilk 6 hafta içinde 10 gol buldu. Kendi evinde oynadığı 3 maçta 9 puan alan Es Es, Gaziantep'i 3-2, Antalya'yı 2-1 ve Bursaspor'u 3-2 yendi. Deplasmanda ise Manisa ve İstanbul BŞB ile 0 0 berabere kalırken, Gençlerbirliği ile 2 2 berabere kaldı.

Bu tablo bile bize anlatıyor ki , Es Es taraftar desteğinden olumsuz etkilenen bir ton takımın aksine, taraftarı ile büyüyor. Trabzonlu, Beşiktaşlı futbolcular çıkıp baskı demiyor mu? Bu hafta onlar da en güçlü rakiplerden birisiyle yani Galatasaray ile karşılaşıyor. İki taraf için de zor maç. Çünkü şu anda ligin en dirençli takımlarından bir tanesi ES ES. Bir kazanmayı alışkanlık haline getiren takım ile, bir kaybetmemeyi öğrenmiş takımın ilginç maçı olacak. Bakalım daha yazarız çok maçla ilgili, ama fırsattan istifade bir Es Es'i alkışlamak istedim.


Maradona

22 Eylül 2009 Salı

Kasımpaşa 1 Galatasaray 3


Rakip takımın hocası Yılmaz Vural olduğu zaman içimde garip hisler oluyor. Yılmaz Vural'ı sevmekten ve tanımaktan olsa gerek bir çekince oluyor üzerimde. Gene aynı tedirginlik vardı. Bu tedirginliğin üzerine Ankaraspor, Beşiktaş ve Pana maçlarındaki görüntüler eklenince daha da zor oluyordu maç.

Frank Rijkaard gene rotasyon yapıyordu, tamam belki yaptığı tercihler bu sefer doğru olmadı ama gene de mantık olarak futbolcuların dinlendirilmesi çok önemli. 45 50 arası maçı aynı 11 ile oynamak mümkün değil. Bu yüzden Hakan Balta ve Caner değişikliğine sonuç olumsuz olsa da kızamıyorum. Ama açıkçası Keita niçin yedekte olur anlamak biraz zor. Gene de ikinci yarıda oyuna giren Keita'dan bu kadar verim alıyorsa bir sorun. Onun dışındaki oyuncular rotasyona uğramadan devam ettiler maça.


Kasımpaşa ise bütün enerjisini ve yapabileceğini ilk yarıda kullandı. Yılmaz Hoca Sarp ve Topal'a baksı uygulatarak Elona ile aralarındaki bağı kesti. Hızlı toplar ile ileriye çıktı. Bu önde basan ve baskılı oyuna , Galatasaray müdafasının yaptığı pas hataları eklenince gol geldi. İlk yarıda Kasımpaşa farkı 2 yapabilir, ya da Galatasaray beraberlik yakalayabilirdi. Ama soyunma odasına 1 0 önde gitti Kasımpaşa. Yılmaz Vural maçtan sonra çok güzel özetledi durumu. Oyuncuları idmansız olduğu için geriya yaslandılar ve kaçınılmaz son geldi. Ama geçen haftalardan birinde Kasımpaşa kalecisini haftanın kalecisi seçmiştik. Bu tercihin ne kadar doğru olduğunu gösterdi bize. Tolga olmasa maç çok daha erken kopardı.


Ligimizdeki hiç bir takım bu Galatasaray'ı müdafa yaparak durduramaz. Ancak Chelsea ayarı bir müdafa yapılacak,belki o zaman netice alınır. Sağ kanadın yaramaz çocuğu oyuna girince işler bir anda değişti. Keita için neler neler yazıyolardı. Yok futbol hayatı bitti, yok gece hayatlarının bir numarası. Ama o inatla oynadığı her maç ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Nonda ise klas bir golcü. 3 attı, ama 4 olabilirdi. İkinci yarının başında kaçırdığı bir pozisyon var. Frank Rijkaard belki de bu iki ismi yedek bırakarak onları hırslanıp oynamasını istiyor. Kewell, Arda ve Keita üçlüsü 6. haftaya kadar Galatasaray'ın hücümdaki en verimli 3lüsü olduğunu gösteriyor. Her hafta takımı yakından inceliyoruz, bu hafta sadece öne çıkan noktaları söylemek istiyorum.


1-) Leo Franco geri pas pozisyonu dışında hatasızdı. İlk yarıda farkın açılmasını o engelledi.


2-) Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ikilisi takımı ileri taşımakta çok yetersizler. Ayhansız Galatasaray , Elano'nun da takıma uyum sağlayamaması yüzünden hala çok zorlanıyor.


3-) Defans oyuncularımız doğal olarak topla çıkamıyor. Dünkü takıma bakınca aslında Caner'in biraz daha yapıcı oynamasını bekleyebilirdik. Ama Caner gününde değildi. Servet ve Emre, ya da mevcut 4 stoperimiz içinde oyunu geriden kurabilecek kimse yok. Artık bu sorunun tamamen çözülmesi seneye yapılacak bir transfer ile olur.


4-) Forvet sayısı değil, sistem önemli. Frank Rijkaard bunu bize bir kez daha gösterdi. Kaç maçtır sistemi değiştirmeden yaptığı müdahaleler ile oyunu etkiliyor.


Sonuç olarak takım hem zihinsel , hemde fiziksel olarak yorgun. Ama 13 maç oldu, zaman zaman kötü oyunlar oldu. Ama hiç bir olumsuzlukda oyuncularda Frank Rijkaard'ın sisteminden vazgeçmedi. Saha içinde hiç bir ciddiyetsizlik ve laubalilik görmedik. Galatasaray son 3 maçta oyun olarak bir düşüş içinde olsa da, gittiği yol olarak çok doğru ilerliyor.
Hakem
Dün maç hakemsiz oynansaydı, futbolcular kendi içlerinde konuşarak daha iyi maç yönetirdi. Sabah gazetelerin bir çoğunda Galatasaraylı yazarlar hemen teorilere başlamışlar. Biz hiç o toplara girmeyelim diyorum, zaten herkes ne kadar rezil bir hakem olduğunu gördü sahada.
Sevgiler Saygılar,
Maradona

21 Eylül 2009 Pazartesi

Dualarla şampiyon olan takım Beşiktaş




Levent Erdoğan'ı yazmak benimde içimden geçiyor, ama kararsızdım. Pazartesi günü sevdiğim bir arkadaşımla buluşmak için evden çıktım. Kulağımda gene Lig Radyo, İlker Duralı ile 12. Adam. Pazartesi günleri ise 15:15 ile 16:00 arasında Turgay Renklikurt ile olayları yorumluyorlar. Turgay Hoca, 29 Mart 2009 tarihinde Radyo Spor'da program sırasında Levent Erdoğan'ın bağlanıp , Mustafa Denizli hakkında söylediklerini hatırlattı. Birebir değil ama anlamını değiştirmeden özetini yazıyorum ben de. “ Mustafa Denizli'nin gelişiyle, biz yönetim olarak tesislerden çekildik. Mustafa Hoca'ya takım için yaptıkları için teşekkür ediyorum. Hocanın gelişi ile oyuncuların performansı arttı. Tam bir takım olduk. Mustafa Denizli ile şampiyonluğa gidiyoruz.” İşte bu cümleleri duyduktan sonra bir yazı yazmaya karar verdim. Ama Trakedi benden önce davranmış ve mail atmış bu yazıyı bana. Yazısı sizlerle.

Maradona



Aslında transfermarkt.de sitesi ve oradaki fiyat belirlemeleri hakkında bir yazı yazacaktım.Bu sözleri duyunca o yazımı ileri bir tarihe erteledim.Biraz sert ve rahatsız edici olabilir bu yazı fakat konu o kadar rahatsız edici ki ancak bu kadar yumuşak yazabildim.


Bizim blog dahil bir çok blog bu konu hakkında yazılar yazacak hatta başlıklarımız bile aynı olacak.Bu konu hakkında bir şeyler söylemek aslında bir Galatasaraylı olarak bana düşer mi bilmiyorum ama bir futbolsever olarak bu konu hakkında bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyorum.Bu konuşmayı yapan kişi Beşiktaş kulübunün asbaşkanı olan Levent Erdoğan "takımımız taraftarımızın duaları ile şampiyon oldu".Ne yazık ki Tükiye’de spor yöneticiliği yapan bir kişi böyle bir şey söyledi.Amacı çok açıktı taraftara şirin görünmek.Levet Erdoğan sık sık böyle çıkışlar yapar fakat bu şimdiye kadar yaptıklarının en kötüsü.


Ne yazık ki Levent Erdoğan dualarla şampiyon olunabilseydi insanlar bu durumu fark edip her takım kendine birer hoca birer papaz birer haham tutup işini garantiye alırdı.Her sene takımını ona göre kurup teknik direktör olarak da diyanet işleri eski başkanlarından birini getirirdi. Taraftarlar da maçlara gelmez evden dualarını okurlar forma almazlar yine dua okurlar,duayla şampiyon olunuyor nasılsa.


Mustafa Denizli yönetim ve vs. kötüdür iyidir bunu ben söylemek istemiyorum durumlarının muhattabı Beşiktaş’ın taraftarıdır.Beni bu konu hakkında ilgilendiren tek şey bir yöneticinin böyle pervasızca futbolcuları ve teknik heyetin yaptıklarını bir kelimede silip atmasıdır ilgilendiren.


Bu açıklamayı duyduğum için o kadar rahatsızlık hissetim ki kendimi bu konu hakkında yazmak zorunda hissettim.Türk futbolu böyle yönetiliyorsa yapacak söyleyecek söz yok.


Lütfen bu yazdıklarım yanlış anlaşılmasın benim kimsenin duasıyla sorunum yok benim sorunum bu köhne zihniyetin desteklenmesi ve bunun doğruymuş gibi gösterilmesi.Elbette dua edeceksin ama burada söylenen sözler emeğe saygısızlıktır.Türk futbolu adına çok üzgünüm bu futbol böyle yönetilecekse yönetilsin ve kimse düşünmesin biz niye dünya kupasına gidemedik.


Not:Bu konuşmanın videosunun yorumlarını okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.O yorumlar kişilerin samimi yorumları ise bu yöneticiler size müstahaktır.Y.Demirören’i sevmiyor olabilirsiniz fakat birisinin emeğini görmezden gelmek kadar ...(buraya doğru kelimeyi bulamadım üzgünüm) bir durum yoktur.


http://www.facebook.com/video/video.php?v=1139940336377


Saygılar.


Trakedi

Fenerbahçe Ne Halde?

Geç bir yazı olacak biliyorum ama bir şeyler yazayım istiyorum.

Şimdi şöyle bir gerçek var ki son 3 maç için geçen seneden bir yazı alıp buraya koysam herkes ve neredeyse ben de dahil bunu anlamazdık. Fener geçen sene ne oynadıysa son 3 maçtır bunu oynuyor.Aragones ve Daum arasında pek bir fark görünmüyor bu aralar.

Isıran takım ısıran takım diyoruz. Benim aklıma Afrikalı futbolcular,İspanyol kanatlar, ne bileyim ya da Türk forvetler geliyor. Bunlardan bizde sadece Türk forvet var ama o da yedekte.

Isıran takım kurulacaktı. Bu takım ısırmıyor arkadaş. Bu takım yalıyor. Çok Ermanca oldu ama öyle. Bu takım geçen seneki takımdan hiç farklı değil.

Tamam yeni alınan oyunculara süre verelim bu yazıda onlardan bahsetmeyelim. Daum'a bakalım. Sevgili Daum, tamam Guiza geçen maç hiç oynamadı. 80'de Semih'i aldın. Bu maç da terbiyesizlik etti yine oynamadı. Sen yine adamı çıkarmadın. Gittin ,en azından kanada inip top kesen ,adam geçen, diri birini oyundan aldın ve bir de ıslık yedi adam.

3 maçtır Santos kötü oynuyor. Özer diye bir adam aldın. Genç istekli bir adam. Neden hala forma giymedi? Nasıl bir mantık ya bu? Ne zaman oynayacak bu adam? Unutulup takasta kullanacağınız bir adamı ne diye aldınız bu takıma siz? Abdulkadir nerede? Furkan diye bir adam aldınız nerede bu adam? Yanınızda gençlere neler yaptıran bir örnek var. Görmüyor musunuz Galatasaray'ı? Siz biliyorsunuz öyle mi bu futbolu? İngilizler nereden bilsin di mi?

Semih tam 7 senedir yedek. Dile kolay. Özer'in ve Abdulkadir'in önündeki örneğe bakar mısınız? Ama çok para verilen asla yedek kalmıyor. Topuz (tamam o gayet iyi oynuyor) ve Guiza yedek kalmıyor bu takımda.

Santos'tan konu nerelere geldi. Tamam onu geçtim. Olmuyor diyelim 4 4 1 1. Ya...4 4 2'ye geç. Allahım olmadı bir ortasaha çıkar forvete dönük adam sok. Topuz'u ileri at vs... Kanat çıkarıp forvet almak ne demek ya? O kanat ne olacak sonra? Semih kanat mı oynayacak? Elin Twentesi seni şaşkına çevirir işte böyle. İBB'yi yenersin. Hadi ligde şampiyon da olursun. Ama bu takıma özellikle de Daum'a öyle bir darbe vurur ki Galatasaray hem de Kadıköy'de. Ozaman neler olur ben tahmin edebiliyorum ama o aklıma gelenlerin olmasını hiç istemem.

Daum bu sene Aragones'ten pek bir farklı değil. Tamam antremanlar neşeli geçiyor ve takım da 6'da 6 yaptı. Daum'un artık Avrupa'yı düşünmediğini de rahat rahat anladık artık. Bu gruptan çıkmaz bu takım. Ama gel gör ki sevgili Daum, bu mantıkla bu takım şampiyon da olmaz.

Ben hala ısıran takım göremiyorum. Mücadele eden bir takım yok sahada. Bir takım kendi evinde 4 kişiyle hücum ediyorsa ve onların ikisi sadece ceza sahasındaysa bu takım ya bir Anadolu takımıdır ya da küme düşmeye oynuyordur. Verilen sözler tutulmuyor. 3 sene şampiyonluk zaten komedi ama ısıran takım ısıran oyuncular ve düşünebilen bir teknik adamla olur. Bende pek ümit yok.

Marquinhos

20 Eylül 2009 Pazar

Derbiye Yakın Bakış




Sabahın misafir trafiği bitti. Son misafirler evden çıkarken saat 15: 22 sularıydı, bu kadar dikkatla saate bakmamın sebebi de maçtı. Üyelik uzatma konusunda tartışma yaşadığımız Dijiturk ailesi, 9 senelik üyelerine yaptıkları dangalaklığı anlamış olacaklar ki, bu sezon sonuna kadar SporMax hediye ettiler. Yani kısacası Çinli dayılardan kurtuldum. Geçtik Tv'nin başına babamla bayram tadında bir maç izlemek için. ManU'da Scholes kart cezalısı , onun dışında sakat yoktu. City'de ise hem Adebayor cezalı , hem de Robinho sakattı. 15 takım oyuncusu olan City için bu 2 kayıp gerçekten büyüktü. Maçın ilerleyen dakikalarında bu eskikliklerin sadece A planını değil, B plansızlığını da etkilediği görüldü zaten.

ManU


Foster ,O'Shea, Ferdinand ,Vidic, Evra ,Fletcher, Anderson, Park ,Giggs, Berbatov ,Rooney
Yedekler: Kuszczak, Neville, Owen ,Carrick, Nani, Evans ,Valencia


Man City
Given, Richards, Toure, Lescott, Bridge, Barry, De Jong ,Ireland, Wright-Phillips, Bellamy, Tevez Yedekler: Taylor Zabaleta Garrido Weiss Petrov Ball

ManU klasik 4 4 2 ile başladı maça , City ise maç boyu 4 4 2 ile 4 5 1 arası dönüp dönüp durdu. Hatta maçın son 10 dakikası 4 2 4 bile yaptılar ama olmadı.

Maç Rooney'in golü ile başladı. Bir anlık konsantrasyonsuzluk pahalıya mal oldu ve golü attı ManU. Golden sonra City erken toparlandı ve Foster çok acemice hata ile golü bir yerde ikram etti. Tevez ise yaptığı pres ve attığı asist ile kendisini sürekli protesto eden ManU taraftarına ince bir ayar verdi. 20 ila 45 arasında çok dengeli gidiyordu maç. City Baryy, De Jong ve Ireland 3lüsü ile çok mücadele ediyor, iyi basıyordu toplara . ManU ise her zamanki topla sakin oyununu oynuyor, ama istediği gibi bastıramıyordu. İkinci yarı gene City maça geç başladı ve Fletcher cezayı erken kesti. Çok garip bir şekilde City gene silkelendi ve Ballemy mükemmel ötesi bir gol attı. Hatta maçtaki 7 gol arasındaki en güzel goldü bence. Buraya kadar maç ilk yarının kopyası gibiydi, fakat golü yiyen ManU bu sefer çoştu. 60'dan sonra yaklaşık bir 15 dakika topla oynama oranları yüzde 78, yüzde 22 gibi fantastik farkla gidiyordu. Yedek kulübesinden Valencia oyuna girdi, Park çıktı. Ben Park'ı genelde severim ama bugün kabak tadı vermişti ve beni çıkar diye bağırıyordu. Neyse efendim Valencia gelince ManU ve kanat organizasyonları iyice delirdi. Bu sırada Hughes önlem için sadece saha içindeki oyuncuların yerlerini değiştirebiliyordu. Bir ara Ireland'ı sağa aldı, Bellamy'i ortaya çekti ama durduramadı ManU'yu. Bunda işte yedek kulübesi fakirliği devreye girdi. Berbatov ile Given arasında geçmeye başladı maç. Valencia sağdan dağıtırken, Giggs ise yaşlı kurt tadında sol tarafı domine ediyordu. O yaşta inatla ve inatla bu kadar iyi oynayan bir futbolcuyu sadece alkışlamak yetmez bence. Neyse efendim Sir Alex Ferguson en sonunda beklenen hamleyi yaptı ve Owen 78'de Berbatov'un yerini aldı. İki hızlı forvet daha çok alan boşaltan oyuncu demekti ve Flechter mükemmel bir koşu ile ikinci kafa golünü attı. Gole tepki olarak Martin Petrov girdi De Jong'un yerine. Petrov takımı ileri taşıyacaktı. Yanlız Petrov'un rolüne Rio Ferdinand soyundu ve hayatının sayılı saçmalıklarından birisine imza attı. Topu rakibin üzerinden aşırtmak isterken kaptırdı, ve Bellamy'i beni yakan 2. golünü attı. Bu arada Foster ilk golde yaptığı hata kadar büyük ve saçma olmasa da gene dengesiz çıktı kaleden. Beni yakan diyorum çünkü iddaa yatmaya doğru yaklaştı. Golün olduğu dakika 90 ve o dakika da bir karambol oldu ve ben dakikayı kaçırdım. Sırf ben değil, maçı sunan spiker ve İbrahim Altınsay da kaçırdı. Yalnız bu uzatma dakikalarındaki uzatmaları da oynatan bir hakem vardı saha içinde. Benim tahminim 4 dakika verdi, ama oyuncu değişiklikleri ve 90'da gelen golün sevincini falan ekleyince 5 dakika oldu o iş.

İşte o 1 dakika fazlalık var gibi duruyor, o 1 dakika zaman zaman söylenen ManU "Şaibesi" oluyor. Bunun tarihte bolca örneği olduğu gibi en son Arsen Wenger isyan etmişti 2 3 hafta önce. Bütün bu şaibelerin dışında tutarsak, Owen inanılmaz bir iş yaptı. Maçın 90 artı 6'sı oynanırken Giggs'in soğuk kanlı pasında kendisini unutturan Owen topu köşeye bıraktı. Rafa kıçına kına yaksın, almadığı için Owen'ı. Maç bitti Hughes kudurdu resmen. Yan hakeme hemen golden sonra çemkirdi. Adam da haklı bir yerde 3 kere yakaladığın maçı kaybediyorsun hem de çok dramatik bir şekilde.

Sonuç

ManU zaten bildiğimiz ManU. Her hafta Ronaldo'suz atak yapma becerilerini geliştiriyorlar. Kanat bindirmeleri ile rakibi bunaltırken, Rooney, Owen ve Berbatov gibi forvetleri ile gol kovalıyor. Anderson süper oyun kuruyor, Giggs hala güzel oynuyor. Solda Evra, sağda ise Valencia oynayınca takım uçacakmış gibi oluyor.

Asıl mesele bence City. Arkasındaki iğrenç sermayeyi bir kenara koyarsan Hughes kendisine yakışır bir iş yapıyor. Bu kadar transfer sonrası takım olmuş bir ekip kurmak zor iştir. Henüz defansını tam oturtamadı, ama takım bütün halinde mücadele ediyor. Amaçları Big 4'dan bir tanesini geçmek. İki maç yaptılar bu Big Four ile ve bir galibiyet , bir mağlubiyet aldılar. Şimdi gene 6 hafta Big Four dışındaki takımlar ile maçları var. Eğer bu dramatik yenilginin etkisinden kurtulurlar ise lige renk katmaya devam edecekler.


Maradona

Man U 4 - City 3


Böyle bir maçı izlemek mi, Megan Fox ile bir yemek mi deseniz ben bu maçı seçerdim. Ayrıca iddaa kuponumun sondan ikinci maçıydı, kalbim durma noktasına geldi. Maça düzgün bir yazı geliyor ama önce biraz toparlanmam lazım.
Maradona

Beşiktaş, Mustafa Denizli ve Yıldırım Demirören

Geçen sene ligin 6. haftasında 4 galibiyet 2 beraberlik ve ligde 14 puan ile 3. sırada olan bir Beşiktaş vardı. 11 atmış, 4 gol atmış Beşiktaş'ı yöneten Ertuğrul Sağlam'ın takımı "Büyük Takım" gibi oynatmadığı için eleştiriyorlardı, üzerine gelen bir Metalist elenmesi ile yollar ayrıldı. Bu sene ise 6 haftada 1 galibiyet almış ve saha içinde ne oynadığı belli olmayan bir takım görünümünde Beşiktaş. Maç yazısı yazmak istemiyorum, çünkü her maç yazısı aynı oluyor Beşiktaş'ın ama 6 maçta sürekli farklı takım ve diziliş ile sahaya çıkmak Mustafa Denizli'ye yakışmıyor. Şimdi Mustafa Denizli , Beşiktaş ve Yıldırım Demirören'e yakından bir bakalım.

Beşiktaş'ın geçen sene bir şampiyonluğa ihtiyacı vardı. 6 hafta sonunda yönetim klasik bir bocalama içine girdi ve Mustafa Denizli'yi takımı şampiyon yapsın diye göreve getirdi. Takımı 1 sene şampiyon yapsın diye göreve getirmekle bir hocayı, uzun vadede takımda bir şeyleri geliştirsin diye getirmek arasında fark var. 5 6 ay içinde bir bina inşa edilebilir, ama depremde yıkılması kaçınılmazdır. Geçen sene hepimiz şaka ile karışık Mustafa Denizli'nin ne oynattığını anlayamadığımızı ama onun bir şekilde kazanan olduğunu söylüyorduk. Kazanan Mustafa Denizli oldu, çifte kupa ile yönetime aslında çok büyük bir kredi verdi. Eğer Yıldırım Demirören, Tabata'ya dünya para vermek yerine doğru halmeler yapsaydı bu sene bu kadar tepki almazdı.

Beşiktaş taraftarı ile Yıldırım Demiröeren arasındaki ilişki, hastalıklı bir ilişkiye benzetilebilir. Taraftar takımına olan aşk yüzünden bir iki sene senini çıkarmadı. Sonra Yıldırım Demirören , Beşiktaş tarihinin en rezalet yönetimini sergilemeye başladı. Yanlışlar yapıldıkça taraftarın sabrı kalmadı. Eğer geçen sene de şampiyonluk gelmemiş olsa, zaten Yıldırım Demirören hayatımızdan tamamiyle çıkmıştı. Taraftarın bu tahamülsüzlüğü , bu sene gene aynı yanlışların yapıldığını görmesiyle daha şiddetli tepkilere dönüştü. Hatta bu tahamülsüzlükten çifte kupalı Mustafa Denizli de zarar gördü. Yönetimin bu sezonki en büyük yanlışı Mustafa Denizli'yi Çeşme'den döndürmek oldu. Eğer bu kredi ile takımın başına uzun vaadede istikrarlı başarı için çalışacak bir hoca getirseydi her şey başka türlü olurdu. O zaman alınacak mağlubiyetler sonucunda bu kadar ağır tepkiler olmazdı. Mustafa Denizli üzerinden gene başarı stresi hissediyor, ama bu sefer onun bu stresini paylaşabileceği futbolcular yok yanında. O inatla İbrahim Kaş'a ve Nihat'a güveniyor ama maalesef olmuyor Hocam.

Bir takım geçen seneki kadronun üzerine yaptığı Erhan, İsmail,Rıdvan, Fink, Nihat , İbrahim Kaş,Tabata ve Ferrari gibi transferlerden sadece Ferrari şu anki takıma faydalı oluyorsa, bir yerde ciddi yanlışlar vardır. Bu yanlışın büyük yüzdesi Yıldırım Demirören ve yönetime ait olsa da Mustafa Denizli de ortağıdır bu yanlışın. Benim kendi değer yargılarım sonucunda bu suç paylaşımı yüzde 71 Başkan ve Yönetim, yüzde 29 Mustafa Denizli şeklindedir. Yıldırım Demirören'i daha aşağıda yazacağım ama Mustafa Denizli'ye burada bir değinmek istiyorum.

Yönetim zaten Figer'in elinde oyuncak olarak bazı oyuncuların maaşlarını aşırı yüksellti, ve böylelikle takım içinde ahenk bozuldu. Geçen senenin kurtarıcısı Tello , Nobre gibi bir kabızdan daha az para alıyorsa orada adaletten bahsetmek mümkün değildi. Bunun üzerine bir de Mustafa Denizli adaletsizliği geldi. Mesela Erhan Güven bu takım ile birlikte hazırlık sezonu geçirdi. Rıdvan ise milli turnuva yüzünden kampın tamamını yaşayamasa da hatrı sayılır bir süre geçirdi takımla. Ama Mustafa Denizli sanki İbrahim Kaş "Futbol Mesihi" imiş gibi hemen formayı aldı. Nihat üst üste kötü performanslar sergilerken onun gerisinde bekleyen ve idmanda çalışan oyuncular kendilerine yapılan haksızlığı gördüler. Oyuncuların bence Mustafa Denizli'nin adaletine inancı kalmadı. Aynı şekilde belki hafif kalacak burada ama FM oynayan herkes bilir ki, her hafta takımın taktiğini değiştirmek, takımın istikrar sağlamasını imkansız bir hale getirir. Oyuncular Mustafa Denizli'ye olan güvenlerini bu konuda da yitirdi. Çünkü geçen sene yaptığı hamleler ile şapkadan sürekli tavşan çıkartan Mustafa Denizli, bu sene tavşanını kaybetmişe benziyor. Ama her şey bir yana Mustafa Denizli , bu takıma Yıldırım Demirören'e rağmen çifte kupa kazandırmış bir teknik adamdır, ve Mustafa Denizli'nin ne kadar iyi hoca olduğu gerçeğini şu anki durum değiştirmez. Hoca sadece formsuzdur. Bunun sebepleri ise bellidir, çözümleri ise basit olmasına rağmen, Yıldırım Demirören'in zekasını aşan şeylerdir.

Gelelim büyük hayranı olduğum Ali Ece'nin Müfettiş Clouseau'su Yıldırım Demirören'e. Bu aşağıdaki tabloyu gördükten sonra Yıldırım Demirören'e istifa etmesinden başka bir şey söyleyemiyorum.

13 futbolcu transfer edildi - 12 futbolcu takımdan takımdan ayrıldı

VİCENTE DEL BOSQUE(2004):
Ali Güneş(2004-2007): Bonservisi yok
Berkant Göktan(2004-2005): Bonservisi yok
John Carew(2004-2005): 3.5 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Çağdaş Atan(2004-2006): 1 milyon Dolar bonservis bedeli ödendi
Fatih Sonkaya(2004-2005): 500 bin Dolar bonservis bedeli ödendi
İbrahim Akın(2004-2008): 500. bin Dolar bonservis bedeli ödendi İbrahim Toraman(2004-....):2 milyon 750 bin Dolar bonservis bedeli ödendi
Juan Fran(2004-2005): 3 milyon 500 bin Euro bonservis bedeli ödendi
Murat Şahin(2004-2008):Bonservis bedeli ödenmedi
Okan Buruk(2004-2006):Bonservis bedeli ödenmedi
Tayfun Korkut(2004-2005):Bonservis bedeli ödenmedi
Veysel Cihan(2004-2006): Bonservis bedeli ödenmedi
Mustafa Doğan(2004-2007):Bonservis bedeli ödenmedi

10 futbolcu transfer edildi - 9 futbolcu takımdan ayrıldı

RIZA ÇALIMBAY(2005-2006):
Koray Avcı(2005-2008): 600 bin Dolar bonservis bedeli ödendi
Adem Dursun(2005-2006): 250 bin Dolar bonservis bedeli ödendi
Ailton Goncalves Da Silva(2005-2007): 3 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Ali Tandoğan(2005-....): Bonservis bedeli ödenmedi
Güven Kocabal2005-2006): Bonservis bedeli ödenmedi
Kleberson Jose Pereira(2005-2007): 2 milyon 600 bin Euro bonservis bedeli ödendi
Kürşat Duymuş(2005-2006): 400 bin Dolar bonservis bedeli ödendi. Youla(2005-2006):1 milyon 250 bin Euro bonservis bedeli ödendi
Volkan Ünlü(2005-2006): 100 bin Eruo bonservis bedeli ödendi
Ahmet Dursun(2005-2006): 100 bin Dolar bonservis bedeli ödendi
12 futbolcu transfer edildi - 6 futbolcu takımdan takımdan ayrıldı

JEAN TİGANA(2006-2007):
Bobo(2006-....):2 milyon Euro Bonservis bedeli ödendi
Tomas Jun(2006-2006): 250 bin Euro bedele kiralandı
Gökhan Güleç(2006-2007):1 milyon dolar bonservis bedeli ödendi
Aydın Karabulut(2006-....):180 bin Euro bonservis bedeli ödendi
Baki Mercimek(2006-2008):Bonservis bedeli ödenmedi

Burak Yılmaz(2006-2008): 1 milyon 750 bin YTL bonservis bedeli ödendi
Mathias Emilio Delgado(2006-....): 5 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Fahri Tatan(2006-2007): Bonservis bedeli ödenmedi
Mert Nobre(2006-....): 3 milyon euro bonservis bedeli ödendi
Ricardinho(2006-2008):1.7 milyon Dolar bonservis bedeli ödendi
Vedran Runje(2006-2007): 1 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Serdar Kurtuluş(2006-....): 1 milyon Dolar bonservis bedeli ödendi
15 futbolcu transfer edildi - 4 futbolcu transfer edildi

ERTUĞRUL SAĞLAM(2007-2008):

Edouard Cisse(2007-....):2 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Lamine Diatta(2007-2007):Bonservis bedeli ödenmedi
Hakan Arıkan(2007-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Fernando Higuain(2007-2008):1.650.000 Dolar bonservis bedeli ödendi
Rüştü Reçber(2007-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Tello(2007-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Mehmet Yozgatlı(2007-2008):Bonservis bedeli ödenmedi
Atilla Özmen(2007-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Gordon Sciheldenfeld(2008-2008):2 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Filip Holosko(2008-....): 5 milyon Euro bonservis bedeli ödendi


Ertuğrul Sağlam:(2008-2009)

Tomas Sivok(2008-....): 4.7 milyon Euro bonservis bedeli ödendi
Anthony Seric(2008-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Ekrem Dağ(2008-....):750 bin Euro
Tuna Üzümcü(2008-....):Bonservis bedeli ödenmedi
Tomas Zapotoncny2008-....):Bonservis bedeli ödenmedi

Bu tabloya bir de Yusuf, Ernst, Fink, Rıdvan, Erhan, Tabata, İsmail, İbrahim Kaş, Ferrari ve Nihat'ı ekleyince felaketin boyutu iyice ortaya çıkıyor.

Çözüm

Çözüm kesinlikle Mustafa Denizli'nin istifası değil, ama Yıldırım Demirören ve Mustafa Denizli'nin takımda olmasından rahatsız olan bütün yöneticilerin istifa edip , yeni bir yönetim kurulmasıdır. Bu yönetim sadece isimsel bir değişlik değil, bir anlayış devrimi yapmalıdır. Hedefleri 6 sene üzerine 1 sene şampiyonluk değil, Baba Hakkı'ya , Süleyman Seba'ya ve Vedat Okyar gibi Beşiktaş'ın büyüklerine yakışır bir Beşiktaş kurmak olmalıdır. Aksi takdirde bu yukarıdaki tablonun benzerleri gene yaşanır. Teknik adam olarak da bence gelecek hoca bu sezonu Mustafa Denizli ile birlikte çalışarak bitirmelidir. Hele gelecek teknik adam yerli olacaksa bu kesinlikle şart koşulmalıdır. Ayrıca her sene sadece bir takımın şampiyon olacağı düşünülürse, Beşiktaş için artık hedef misal 2.lik ve Şampiyonlar Ligi bileti ile gene kupa olmalıdır. Ama yok böyle akıllı hamleler değil de , babasının parası ile bu takımı yönetmeye devam ederse Yıldırım Demiröeren, bir sezon daha kayıp sezon olur. Beşiktaş'ın bu istikrarı yakalayabilecek bir kredisi vardı, ama Demirören bunu çok kötü kullandı. Allah Beşiktaşlı kardeşlerimize sabır versin, biz Özhan Canaydın yönetiminden kurtulduk, siz de kurtulursunuz.


Maradona