16 Eylül 2009 Çarşamba

Beşiktaş 0 - ManU 1 ( KORNER OLMASI LAZIM İNÖNÜ'DE)




İşten çıktım, üzerime daha spor bir kıyafet giydim Taksim'de ki bir arkadaşımın evinde. Saat 7 gibi evden çıtkım, amacım iftardan önce stattaki yerimi almak. Erken gidiyorum diye yanımda bir de kitap var. Hem ortamı koklayacağım hem de sıkılırsam kitaba bakacağım kafamdaki plan bu. Şampiyonlar Lig'inin köfte kokusu bile bir farklı. Saat 19. 35 civarı tribünde yerimi alıyorum. Yerim yeni açığın kapalıya yakın kısmı. Gerçi sanırım benim gibi gidip de koltuk numarasına oturan kişi sayısı çok azdı. Saat 8 ceyreğe kadar kulağımda müzik, elimde kitap takıldım. 8 15 gibi hem stat dolmaya başladı , hem de eski bir iki arkadaş ile karşılaştım. Onlar da Galatasaraylı olduğumu bildikleri için şaşırdılar, ama maçı beraber izledik.

Hem Beşiktaş'ı merak ediyordum, hem de Rooney ve Ferdinand'ı tribünden izlemek istiyordum. Zaten hayatta yapılabilecek en güzel şey, maddi imkan ölçüsünde bu futbol yıldızlarını canlı izlemek değil midir? Takımların sahaya çıkması ile birlikte taraftar da çoştu. Hem Beşiktaş'a moral veriyorlardı, hemde ManU'ya ayar. Benim sevdiğim adam Rooney'e yaptığı çok yaratıcı ve hiç kimsenin aklına gelmemiş olan "hindi" şakasından dolayı çok kızgındılar. 2 seneye yakın turizm sektöründe çalıştım, ama hiç bir dangalak İngiliz çıkıp da bu şakayı yapmadı.

Neyse maça geçelim yavaş yavaş. Önce kadrolar:

Beşiktaş
Hakan Arıkan, İbrahim Kaş, Tomáš Sivok , Mert Nobre, Rodrigo Tabata, Ekrem Dağ, İbrahim Üzülmez, Serdar Özkan, Filip Hološko, Matteo Ferrari, Fabian Ernst

ManU

Ben Foster, Gary Neville, Patrice Evra, Anderson,Wayne Rooney,Nemanja Vidić,Michael Carrick, Nani, Paul Scholes, Jonny Evans, Antonio Valencia

Oyuncu kaliteleri fark etse de, iki takımın da sahaya dizilişi ve oyun mantalitesi benziyordu. Yalnız işte bu oyuncu kalitesindeki fark tatkiğin işlerliğini etkilemesi açısından çok önemli. Ben dün sahada izledikten sonra, Mustafa Denizli’ye oyuncu tercihleri açısından kızmamaya karar verdim. Çünkü kadro kalitesinin yetersizliğinin ve yapılan transferlerin başarısızlığının o da farkında ve bir çıkış yolu arıyor bunu fark ettim. Yoksa ben de farkındayım Ekrem göbekte olmaz, Tabata ilk 11 oyuncusu olamaz. Ama bütün bu olmazları oldurabilmek için bir şeyler yaratması lazım. Önce çok kısa bir ManU değerlendirmesi yapıp, Beşiktaş’a odaklanmak istiyorum.

Daha önce gruplarda ilk maçı 4 kez deplasmanda oynamış, 3 beraberlik ve 1 galibiyet almış ManU. Dün de çok kasmadan oynadı, ve aslında maç berabere de bitebilirdi. Ronaldo gidince, daha bir takım oyununa döndüler. Carrik ile Scholes biraz daha defansif ortasaha, Nani, Anderson ve Valencia ise Rooney ile birlikte golcü ekipten. Valencia kanatları çok etkili kullanıyor , Nani biraz etkisizdi dün. Rooney ise stoperler ile çok güzel güreşiyor. Zaman zaman yanına ikinci forvet girdiğinde ise Manchester forvet ikilisinin markajı çok zor oluyor. Dünkü maçta hep 3. viteste gitti ManU. Ara ara hızlanıp 4’e geçer gibi oldular ama ortalama 3tü. Bu onlara yetti. Zaten 2.lik ya da 3. lük hedefimiz olduğu için en azından bu pozisyonlar için çekiştiğimiz bir rakibe puan kaptırmadık. 90 dakika inatla futbolun doğrularını uyguladılar ve kazandılar. Gelelim Beşiktaş’a.

Kaleci ve Defans

Hakan Arıkan: Yediği gol dahil, kurtarışlar olarak hatasıza yakın oynadı. Ama topu oyuna sokuşu tam bir felaket. Beşiktaş teknik ekibi acil bir kaleci antrenörü ile anlaşıp bu duruma son versin. Hakan eğer biraz daha tecrübelenebilirse, gene de Beşiktaş’a uzun yıllar hizmet eder.

İbrahim Kaş: Tam bir yönetim fiyaskosu. Bütün yaz Mehmet Topuz’un etkisinden çıkamayan Yıldırım Demirören’in Mustafa Denizli’ye sunduğu ve hocanın mecburen kabul ettiği kısır alternatiflerden bir tanesi. Ne defansta başarılı ne de hücuma çıkabiliyor. Onun oynadığı futbolu , boyu onun kadar olan herkes oynar.

Sivok ve Ferrari: Sezon başı belki Ferrari’nin aldığı ücret çok konuşuldu , tartışıldı ama dünkü maç onun ne kadar doğru bir transfer olduğunu gösterdi. Özellikle ilk yarıda yeni açığın önünde defans yaptığı için Beşiktaş, Ferrari’nin defansı nasıl iyi organize ettiğine şahit oldum. Hadi bir adım daha ileri gidelim, bence ligimizdeki en iyi yabancı stopper. Sivok ise Ferrari’ye alışmış ve ikisi müdafada güzel işler yapıyor.

İbrahim Üzülmez: Valencia karşısında zaman zaman zorlandı. O yüzden hücuma fazla katkı sağlayamadı. Valencia’dan ani çalım yememek için hep bir adım uzaktan savundu onu. Hiç rahat orta yaptırmadı belki, ama gene de bu mesafe yüzünden Valencia çok rahat top kullandı.

Orta Saha

Ekrem ve Ernst: Mustafa Denizli’nin yeni ikilisi bu. Ekrem’den ortasahanın ortası, ne ofansif olarak olur, ne defansif olarak. Bunu Mustafa Denizli de çok net görüyor ve biliyor , ama o İbrahim Kaş’a çok güvendiği için Ekrem’in mevkisini kaydırdı. Ha Fink niye tercih edilmiyor derseniz, oyuncuları antremanlarda izleyen biz değiliz. Ernst ise çok üstün mücadele gösterdi. Ofansif olarak yaratıcılıktan uzak bir balta olduğu için, manasız uzun toplar dışında ofansa bir katkısı olmadı.

Tabata: Yorum yapılmayı hak edecek hiç bir şey yapmadı. Ama şu da var, transferin son günü gelip 2 çok ciddi maça çıktı. Bakalım 3 hafta sonra nasıl bir performans göstercek? Bir anda uyum sağlayıp harikalar yaratmasını beklemek hata olur.

Holosko: Çok uğraştı, çok zorladı. Zaman zaman sürati ile rakip eksiltmeye çalıştı ama karşısında Evans ve Vidic gibi iki duvar olunca fazla etkili olamadı. Holosko 3 hafta üst üste 90 dakika oynarsa bence ciddi bir form yakalar.

Serdar Özkan: Dün sahada 10.5 numara olabilmek için elinden geleni yaptı. Ortasahada dikine adam eksiltebilen tek kişiydi. Biz tabi tribünden izlerken oyundan çıkmasına tepki gösterdik. Ama sonra eve gelince, Mustafa Denizli’nin yorgunluğu ileri sürdüğünü öğrendim. Onun taktir hakkı.

Nobre: Gol atmayı beceremediği için, beygir gibi koşuyor. Takımınızda bir Alex yoksa , Nobre malesef işkenceye dönüşüyor.

Tello, Nihat ve Yusuf

Dün 3 oyuncu da oyuna girip de pek bir varlık gösteremediler. Yusuf bir kez Vidic ile dalgasını geçti, ama sonra ManU biraz baskı yapınca sürekli top ezdi. Nihat zaten yoktu aramızda. Tello ise oyuna sonradan girince çok başarılı olamayan bir oyuncu, dün de aynı şekildeydi.

Mustafa Denizli ve Sonuç

Sürekli buraya Mustafa Denizli’nin takımına ne oynattığını anlayamadığımızı yazıp duruyorduk. Ama son iki maçtır Beşiktaş çok net bir sistem ile oynuyor. Oyuncu tercihlerini bile anlayabildim Mustafa Denizli’nin. Bence Mustafa Denizli sahaya kafasında olabilecek kağıt üzerindeki en iyi kadroyu çıkarmak istiyor. Bu kadro ise zaman zaman gerçek performansını gösteremiyor. İbrahim Kaş’ı oynatırken, daha çok atağa çıkan bir Kaş düşünüyor. Tabata'da ısrar ederken belki 3 4 hafta sonraki Tabata’yı ve Nihat’ı form tutmuş olarak hayal ediyor. İşte böyle bir kaç isim var Mustafa Denizli’nin güvendiği. İki ihtimal var ya Mustafa Denizli bu ısrarından kazançlı çıkacak, ya da bu oyuncuların kredisi bitecek. Ama Beşiktaş iyi yolda. Gol atmayı çözmesi lazım bu takımın. Bunun için ben hala Batuhan’ı kurtarıcı olarak görüyorum. Yani şimdi bunu biz de görüyoruz ve tabi Mustafa Denizli de görüyor. Takımın defansını yüzde 80 Şampiyonlar Ligi seviyesine çıkarmış, ama hucüm hala yüzde 20lerde. Mustafa Denizli’yi tek bir şey ile ilgili eleştirmek istiyorum. Takıma hiç ataksal duran top çalışması yaptırmamış. Tamam çok kuvetli bir müdafa var karşında ve çalışsan bile gol atamaman çok normal, ama Beşiktaş dün o kadar kötü duran top kullandı ki , çalışılmadığı çok belli.

Taraftar

Hem eski arkadaşlarımı gördüm, hem de çok eğlendim. Gol gelene kadar çok eğlenceliydi herşey. Hatta tam golden önce inanılmaz şov vardı, ama gelen gol keyifleri kaçırdı. Bir Galatasaraylı olarak ben de keyifle destekledim Beşiktaş’ı. Darısı gene bir Avrupa maçında Kadıköy’de Fenerbahçe’nin başına.


Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder