Bunu daha önce blogda söylemiştim. Eğer babam bir Galatasaraylı olmasaydı ve bana kendi tuttuğu takımı sevdirmeye çalışmasaydı ben sanırım Beşiktaşlı olurdum. Kendi yoğunluğumuzdan ve sürekli yazarlarımızın hiç bir tanesinin Beşiktaşlı olmamasından dolayı blogumuzda zaman zaman hak ettiğinden daha az yer alıyor Beşiktaş. 21 Şubat günü oynanacak derbi bahanesiyle biz de bir röportaj yapalım dedik. Ben soruları mail olarak yolladım, http://stalker-21.blogspot.com/ blogunun yazarı Burak cevapladı. Kendisine bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.
Abi öncelikle ricamı kırmayıp kabul ettiğin için teşekkür ederim. Blogumuzdaki hiç bir arkadaş Beşiktaş taraftarı değil ve biz bunun eksikliğini hissediyoruz. Zaman zaman ben dışarıdan bakan birisi olarak Beşiktaş hakkında kendimce bir şeyler karalıyorum ve fakat doğal olarak senin gibi takımı ve camiayı yakından takip eden birisinin gördükleri ve bildikleri benden çok daha farklıdır. Pazar günü derbi var, hem maç ile ilgili hem de Beşiktaş ile ilgili bazı sorularım olacak.
Sezon başından beri izlediğim kadarı ile Beşiktaş'ta Ferrari, Sivok, Ernst ve Fink bir arada olduğunda takım müdafası üst düzey bir performans sergiliyor. Peki takımın atak yönünün aksamasının sence sebepleri neler? Oyuncuların bireysel olarak kötü oynamaları mı? Yoksa ileri 4'lünün hepsinin birlikte kötü oynaması mı ?
Takımın omurgası bahsettiğin oyunculardan kurulu. Mustafa Denizli Fink’i geç keşfetti, ama doğruyu buldu sonunda. Elinde Ferrari gibi bir savunma sanatçısı da olunca, savunmada sorun yaşamadı. Ancak hücum yönünde hoca özellikle oyuncu tercihlerinde yanlışlar yaptı. Nobre’yi sahaya sürüp Bobo’yu sürekli yedek bırakması, Nihat’ın formsuz halini zorlaması, orta ikilinin önündeki yaratıcı oyuncuyu bulamayışı, Holosko’nun düzenli forma vermeyişi, kanatlardaki tereddütleri... Bunlar hep etken, bir de hocanın hücum planı üretememesi var. Hücum organizasyonu namına geçen sene sadece iyi çalışılmış kontrataklar izledik. Şampiyonluk bu pragmatizmle geldi. Bu yıl “takım futbol oynamaya başlar artık” beklentisi içindeydik; ancak olmadı. Bariz bir şekilde hoca bu noktada katkı sunamadı maalesef. Tabii önde oynayan futbolcuların yetersizliğinden de bahsedebiliriz. Süreklilik sağlayamayan Tello, Delgado, Yusuf, Serdar; Beşiktaş düzeyi için 40 fırın ekmek yemesi gereken Tabata; Veysel Cihan’ın Brezilyalı versiyonu Nobre gibi futbolcuların üzerine bir sistem inşa etmek kolay değil. Türkiye ligi idealist futbol anlayışlarının başarıya yem edildiği ve pragmatik çarelerin çabuk ve etkili sonuç verdiği bir arena olduğundan, haliyle hocanın yanlış oyuncu tercihleri üzerinde durmak daha makul geliyor tartışama
Zaman zaman Mustafa Hoca'nın yabancı sınırı yüzünden tercihlerinde zorlandığını, hatta maç esnasında oyuncu değişikliklerinde bile yabancı sınırı yüzünden istediği hamleleri yapamadığını düşünüyorum ben. Sence hangi yerli oyuncular Mustafa Hoca'yı bu sıkıntıdan kurtarabilir ?
Yabancı kontenjanı sorun tabii. İyi planlama yapıldığında aşılabilir. Bunun için de uzun soluklu düşünmek lazım. Mustafa Denizli geldiğinden beri o yönde pek bir adım atmadı. Kendi altyapımızı geçtim; İsmail, Rıdvan, Onur gibi yeni transferleri bile fazla düşünmedi. Batuhan’ın durumu ortada, Aydın gitti. Batuhan’la Aydın’ın kendi akılsızlıkları da eklendiğinde, alternatifler azaldı. Tigana’nın yeni pozisyon açarak gelişmesini sağladığı Serdar Kurtuluş’un üç kuruşa yollanması da söylenmeli. Necip bunların arasından sıyrılabilecek çapta. Potansiyeli yüksek ve formayı aldığından beri gayet iyi performanslar sundu. Şu anki durumda sadece Necip’i sayabiliriz alternatif olarak.
Mustafa Denizli'nin derbilerde yaptığı sürpriz planlar çok meşhurdur. Sence Galatasaray'a ne gibi hoş bir süprizi olabilir?
Mustafa Denizli’nin aklına düşen tavşan meşhur. Bilmeyi bırak, tahmin yürütmek dahi zor. Ne yapmaması gerektiğini söylemek gerekirse, Galatasaray’ın kanat forvetlerine adam adama savunma yaptırmasın, yeter. En büyük korkum bu. İçerdeki CSKA Moskova maçını hatırlıyorum da, dış beklerimiz rakiplerin peşindeyken 7’li bir defans hattı oluşmuştu. Özellikle Ekrem’in kanadı çok sakat. Rijkaard burayı çalışmıştır mutlaka. Denizli ise şampiyon takımın alametifarikası olan, rakibi geride bekleyip topu kazandığında baskınlarla hücum etmeyi bir kez daha servis edecek kanımca.
Beşiktaş maçı kaybederse, gazeteler büyük harfler ile sezonun Beşiktaş için bittiğini söyleyecekler. Sen ne düşünüyorsun, bu Beşiktaş'ın son şansı mı ?
Psikolojik olarak son şans tabii. Şunu göz ardı etmemek lazım ki Denizli “idare etmeyi” iyi biliyor. Kendisini ve futbolcuları bu bilinçle hazırlayacağı ve maçı sonuna kadar zorlayacağı düşüncesindeyim. Kaosa alışkın bünyeler olarak erken kopuşu da fazla takmıyoruz :) Camianın halini kongrede gördük zira.
Tribünden zaman zaman Nihat'a ağır protestolar geliyor. Ama bu bir gerçek ki, Nihat Türkiye'nin aktif oyuncular arasındaki en kariyerli isim. Nihat konusunda ne düşünüyorsun?
Nihat’ın protesto edilmesine üzülüyorum tabii. Beşiktaş’ın çocuğu, bayrak adam diyerek kucakladığım, sahiplendiğim, özlemini duyduğum birinin küfür yemesi zoruma gidiyor. Yazı da yazdım bununla ilgili. Taraftardaki yamulma had safhada. Şuurlar yitirilmiş artık. Beşiktaşlı yahu bu adam, ötesi yok. Sana yanlış yapmamış, her yerde “ben Beşiktaşlıyım” demiş... Başa dönüyorum; hocanın anlamsız ısrarı da bunda etken. Nihat da sonuçta insan, kendini ispatlamak için egoist hareketler yapıyor oyun içinde. Haliyle tepkiyi artırıyor bu durum. Nihat 3 sene daha Beşiktaş’ta oynayacak, hiç değilse bu yönüyle düşünerek ona destek olmak gerek.
Maç dışı bir kaç sorum olacak.
Ben yıllarca Özhan Canaydın zulmü yaşamız bir Galatasaraylı olarak sizin "Yeter Yıldırım Demirören" tezahüratınıza sonuna kadar destek veriyorum. Takımlarını seven biz taraftarlar, yönetimler tarafından çoğunlukla önemsenmiyoruz. Sence günün birinde bir "Deli" çıkıp, taraftarlara seçimlere katılma hakkı tanıyacak mı?
Güzel bir noktaya parmak bastın. Her zaman bir “deli” beklediğimiz için toplum olarak da, taraftar olarak da bu haldeyiz. Deliliği bizim, yani kendisine taraftar diyenlerin yapması, çeşitli birlikler kurması, örgütlenmesi lazım. 100 tane paralı asker binlerce taraftarın olduğu bir alanı terörize edip sindirebiliyorsa, şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım. Kurtarıcı bekleyen zihniyet her türlü manipülasyona açıktır.
Bilet fiyatlarının 75 TL olması , tribünlere yapılacağı söylenen temizleme hareketinin bir parçası mı sence ve bilet fiyatları hakkında yorumun nedir?
Bilet fiyatlarının yüksekliğini tamamen “temizliğe” yormamak gerek. Geçen yılki Galatasaray maçı 90, Fenerbahçe maçı ise 70 liraydı mesela. Diğer yönden de doğruluk payı var. Bu ülkede egemenler kitlelerden her zaman korkmuşlardır; tribünlerde de aynı durum geçerli. O fiyatları ödeyip bilet ve kombine alanları da içeride 5149 sayılı kanun bekliyor, tehdit ediyor. Genel olarak ise bilet fiyatları çok yüksek. Ülkenin şartları ortada. Türkiye futbolu her yanıyla büyük bir balon; bilet fiyatlarına da yansıyor bu durum.
Seçimden sonra bir çok haber çıktı tribünlerin organize tepkiler vereceği ile ilgili. Senin blogundan okuduğum kadarıyla sen böyle bir tepkinin (maçı 15. dakikada terk etmenin) tribünün karakterine uygun olmadığını söylemiştin. Sence Beşiktaş tribünlerine uyan tepki ne olmalıdır? Mesela derbi kazanılırsa maçtan sonra 10 dakika stattan çıkmayıp, Yeter Yıldırım Demirören diye bağrılamaz mı?
Tepkinin biçimi yanlıştı bence, ama tribünün ortak kararı olarak alınsaydı uyacaktım, bunu da belirttim. Oradaki temel itirazım, protestonun örgütlenme biçimineydi. Bu tribünün dinamikleri var. Oraya emek veren, birçok yere koşturan insanlar var. Bahsettiğim kişiler karar alıcılar, hiyerarşinin tepesindekiler filan değil; bizzat tribünün neferleri. E sen bunların içinde yoksun, tribünde bir alan kaplamıyorsun, seni hayatımda hiç görmemişim, sana hiçbir yerde temas etmemişim, nasıl olacak? Söylem düzeyinde ortaklaşmak yetmez; yazımda bunu net bir şekilde açıklamıştım. İnternetten vatan kurtaran şabanlar gibi... Çocuk oyuncağı mı bu? Zaten bunun yanlışlığı görüldü. Maça gelirsek... Ben her halükarda “yeter” diye bağırılmasından yanayım; takım kaybettiğinde sesini küfretmek için yükseltenlerin, takım kazandığında da aynı iştahla bağırması ve ısrar etmesi lazım her şeyden önce.
Recep Tayyip Erdoğan nasıl ki Tekel işçilerinin sesini duymuyorsa, bu zengin tiranlar da biz taraftarın senini duymamakta diretiyor. Bu işin sonu nereye varacak sence?
“Deli” bekleme mevzusunda söylediğim gibi, uzun dönemde mevzi kazanmak için taraftar birliklerinin kurulması lazım. Hem kulüp hem de ülke bazında. Yoksa, geldiği gibi gider, taraftarın müşterileşme süreci hızlanır.
İbrahim Altınsay ne zaman Beşiktaş'a başkan olacak ?
Altınsay’ın başkanlığı mevcut düzende zor. Kendisi de bunun farkında olduğu için, yöneticilik tekliflerini bile geri çevirdi. Ama kaybedeceğini bile bile bir savaşa girişseydi, hiç düşünmeden yanında yer alacak insanlardan olurdum.
Bir taraftar olarak, seneye Mustafa Denizli'nin takımın başında görevine devam etmesini ister misin?
Denizli idari anlamda başarılı. Kulüpten abuk sabuk açıklamaların yapıldığı dönemi bitirdi en azından. Kulüpte idari bir görev verilerek kalması sağlanabilir. Yalnız, teknik direktörlük yapmak istiyorsa, ona da “yeter”.
Beşiktaş taraftarı Ertuğrul Sağlam hakkında ne düşünüyor?
Ertuğrul Sağlam için taraftarın geneli olumlu bir tavıra sahip. Kendi adıma buna katılamayacağım. İplerini Demirören’in oynattığı bir “adam gibi adam” olamaz. Sadece bu kadarını diyeyim.
Ülkemizde bu saçma kulüp yönetimlerinin özellikle son 10 yılda edindikleri bir huy var. İşler ne zaman kötü gitse, hoca değiştiriyorlar ve genelde göreve takımın eski ve sevilen futbolcularından birisini getirip, tribünlerin tepkisini azaltmaya çalışıyorlar. Fenerbahçe Oğuz ve Rıdvan, Galatasaray Bülent Korkmaz ,ikinci Fatih Terim dönemi ve Hagi, Beşiktaş ise Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam ile bence bunu yaptı. Seçimlerden önce Beşiktaş'ta Metin Tekin'in ismi geçiyordu sanırım. Henüz bir ses yok, ama sen bu konuda ne düşünüyorsun ? Bu mantıklı bir yönetim hamlesi mi olurdu, yoksa Yıldırım Demirören Metin Tekin'i kendisine kalkan olarak kullamaya mı çalışırdı ? Bu sevgi sömürülmesi ne zaman sona erer sence ?
Kulüpler kendi evlatlarını kollamalı elbette. Ancak dediğin gibi bu durum istismar edilerek, onları harcama yoluna gidiliyor genelde. İsmini saydıkların arasında sadece Ertuğrul Sağlam’ın göreve gelişi anlamlıydı. Geleceği parlak, başarılı sayılabilecek bir geçmiş filan... Beklentileri karşılayamadı o ayrı. Metin Tekin için de aynı şeyi düşünüyorum. Beşiktaş’ın yapması gereken hamle budur. Demirören’den bağımsız düşünülemeyecek bir konu olsa da, Metin Beşiktaş’ın ihtiyaç duyduğu adamdır. Kulüpte görev de alacaktı, fakat Demirören yan çizdi kongreden sonra. Belki Mustafa Denizli’nin bırakması bekleniyordur, malum sağlık sorunlarından dolayı.
Son olarak Beşiktaş'ın alt yapısı sence ne durumda? İleride bu takımın formasını taşıması muhtemel adayların var mı?
Altyapının hali harap. Şan Ökten tesisleri meşhur projeye kurban edildiğinden beri Fulya’da barakalarda yetişiyor çocuklar. Şartlar kötü. Aralarında yetenekliler var elbette. Necip çıktı işte. Orhan Gülle, Erkan Kaş, Ali Kuçik, Cumali Bişi ilk sayabileceğim oyuncular. Bunların gelişimi için gerekenler yapılmıyor ancak. Tesadüflere kalmış durumda parlamaları. Ne karakterleri ne de fizik-teknik gelişimleri için planlı programlı hareket edilmiyor. A takımın başındaki kişi de onları hiç düşünmeyince... Zor hakikaten.
Bu isimleri bize bir kaç cümle ile anlatırsan sevinirim.
Baba Hakkı: Beşiktaş’ı temsil eden iki isim say denilirse; bir Şeref Bey, iki Baba Hakkı derim. Yeni kuşaklara elden geldiğince onu anlatmak lazı
Süleyman Seba: Devraldığı geleneği ondan öğrendik, benimsedik. Gel gör ki o geleneği yönetim düzeyinde yanlış adamlarla paylaştı. Zamanında o bizi kırdı, biz de onu kırdık. Öldüğünde hüngür hüngür ağlarım, onu biliyorum.
Vedat Okyar: Ölümüyle bir devri kapatan adam. Naif, gönül adamı. Helal sözcüğünü hatırlarım adı geçtikçe. Helal etsin; helal olsun.
Ziya Doğan: Takımının maçına çıkarken “kalbinin gözü” Beşiktaş kongresinde olan, Beşiktaş’a başkan olmayı düşünen güzel adam. 15 yıllık şampiyonluk hasretini golleriyle bitiren Beşiktaşlı.
KORNER OLMASI LAZIM
.
Aş Bütün Duvarları
-
Dingin bir cumartesi geçirmek istiyorum. Dün alerji ilacımı aldım.
Hapşırmadan, rahat nefes alarak sabah saatlerinde havuz keyfi yapabilirim.
Socrates ...
8 yıl önce
on numara iş olmuş tebrikler güzel röportaj. Röportaj yapan bloglara eklenmiş oldu burası hadi hayırlı olsun.
YanıtlaSilSaygılar.