21 Şubat 2010 Pazar

Futbol Derbisinin Ardından

Mücadelesi yüksek, heycanı tadında, az küfürlü, az tartışmalı bir derbi oldu. Saha içinde futbol oynamayı düşünen takımlara , oyunu oynatmayı amaç edinmiş bir hakem eklenince seyir zevki yerinde bir maç izledik.

Beşiktaş

Futbol maçları 40 dakika olsa, maçın hakkı Beşiktaş'ın derdim. İlk yarıda o baskıda gol yemediysek, bu tamamen şansımız ile açıklabilir. Mustafa Denizli, omurgayı bozmadan kenarlarını doldurmuş gene. İleri 4'lüde rotasyon hala devam ediyor. 4 yabancı ile omurgayı kurunca bu 4 isim için 2 yabancı oynatılabiliyor sadece. Acaba çok merak ediyorum, sezon başı deli danalar gibi Topuz'a mesai harcayacağına Beşiktaş, o zamanlar Manisa'da şimdi ise Eskişehir'de oynayan Sezer ile niçin ilgilenmediler? Mustafa Denizli, takıma yerli alternatif yaratmak için en ufak bir hamle yapmadı. Zaten böyle akıl ve beceri isteyen hiç bir hamleyi bugüne kadar yapmamış Yıldırım Demirören o sıralar meşguldu. Bunun sıkıntısını oyuncu değişikliklerinde bile yaşıyor Mustafa Denizli.

Baskı golü getirmeyince, ikinci yarıya biraz daha durgun başladı Beşiktaş. Mustafa Denizli , önce Nihat ve Bobo'yu, sonra Yusuf'u oyuna alarak maç içinde ikinci bir ileri 4'lü kurdu. Şunu çok merak ediyorum, hafta içini maçsız geçiren bir Beşiktaş , bu 4'lüyü bulmak için niçin hazırlık maçı yapmaz? İleri 4lü sorunu her maç en iyi ihtimal 45 dakikasını çöpe atıyor Beşiktaş'ın. Beşiktaş, geri düştü. Mücadeleyi bırakmadı. Duran toptan golü buldu. Maçtan sonra tartışmalı pozisyonda çizgiyi topun sadece yüzde 75'inin geçtiğini öğrendikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim. Beşiktaş 90 dakika sonunda , oyununun karşılığı olan bir puanı aldı. 3 puanı hak edecek kadar iyi değillerdi.


Not:" Arkadaşım, ne biçim adamsın. Yazının Galatasaray kısmı niçin Beşiktaş kısmının 3 katı?" diyorsan, buyur gel sen yaz Beşiktaş'ı. Şu bloga 11 aydır bir Beşiktaşlı adam bulamadık.


Galatasaray


Malum Galatasaray'ın sakatlarından kurulu bir takımı var, bugün ise sahada sağlamlar oynadı. Takımın kimyası bozuldu mu, fizikten sınıfta mı kaldılar derken, şaka maka dirençli bir takım olma yolunda ilerliyoruz. Sezon başında yan bakana 3 gol atan ama defans yapmayı bilmeyen takımdan, şimdi sahada puan için mücadele eden bir takıma evrildi Galatasaray. Tabii ki bu evrilmede sakatlıkların payı büyük. Ama Baros, Kewell ve Sabri takıma döndüğü zaman, ikisi harmanlanacak. İşte o zaman belki sezonun en ideal Galatasaray'ını izlemeye başlayacağız.


Neill'in takımın müdafasına yaptığı katkıyı görmemek elde değil. O geldiğinden beri, salakça ofsayt hataları azaldı, kademe hataları tükendi. Zaman zaman yürek hoplatan çalımlar yapsa da, önümüzdeki senelerde yapılması muhtemel " Son 10 yılın en iyi devre arası transferleri" listesinde ilk 3'ü zorlar. Sağ ve sol beklerimiz zaman zaman açık verseler de, Emre Güngör, Neill, Hakan ve Uğur 4'lüsü şu mevcut kadro için ideal gözüküyor. Rakip forvetlerin karakterlerine göre sanırım Servet ve Emre'yi değiştirerek oynatacak Rijkaard.


Godot'u Beklerken


Deplasman takımı olduğumuz için Mehmet Topal'ın gene 3. stoper olması normal karşılanabilir belki, ama yaptığı basit pas hatalarını hiç bir şey meşrulaştıramaz. Ondan yapmasını tek beklediğim şey, topu düzgün bir şekilde Elano, Caner yahut Arda'dan en uygun pozisyonda olanına iletmesi. Kendisi ise inatla en zor pas tercihlerini kullanıp çuvallıyor. Barış koşuyor, top çalıyor, pas atıyor, ama Barış yüzde yüz performansıyla bile oynasa sonuçta kendisi sadece ve sadece "Barış Özbek". Elano ise uyum sorununu bitirmiş, Arda ile top paylaşımı antlaşmasını imzalamış. Artı kendisi için, koşmuyor, mücadele etmiyor diyenlere inat oyunda kaldığı 80 dakika boyunca yaklaşık 8.5 km koşmuş. Barış'ın ziyan ettiği ortası, attığı etkili şutlar düşünülünce Elano'nun performası umut verici. Bir adamı sırf orta saha ve Brezilyalı diye Alex ile kıyaslamak " Her gördüğümüz bıyıklığı, babamız sanmamız" kadar şuurlu bir iş olur. Adam zaten Alex olmadığı için Brezilya milli takımında oynuyor. Yani orta sahanın özeti şudur, Elano'nun yanına ve arkasına iki tane adam lazım. Bu adamlar en kötü ihtimal, sağlam bir Appiah ayarında olmalı. Yoksa bizim günlerimiz , gelmeyen Godot'u beklemekle heba olacak. Mehmet Topal bir "Killer Ball" atmadan sezonu bitirecek.


Melek mi , Şeytan mı ?


Sahada Keita'yı izlerken heyecanlanmayan insan futbolu sevmeyen insandır. Ayağına topu her alışında, topa her dokunuşunda bir şeyler vaat ediyor bize. Topu kaybedince, bir sonraki buluşmasında yapar güzelliğini diyoruz. Fakat Keita zaman zaman, egoist ve çekilmez oluyor. Takım önde iken bu haylazlıklara daha toloranslı bakabiliyoruz. Ama 3 puana giden yolda işler zorken yapılan bencillikler yavaş yavaş kabak tadı veriyor.


Caner , o yakaladığı çıkıştan sonra biraz durgunlaştı. Kendisinin yeteneğini tartışılmaz, zaten benim gibi birisine düşmez. Hem yoğun tempo, hem de rakiplerin artık Caner için de önlem alıyor olması biraz durdurdu onu.


Arda ise gene gemisini kurtaran kaptandı. Fakat bu kaptan da tamamiyle iyi niyetinden de olsa, topla fazla oynuyor zaman zaman. Biraz daha iyi ayarlaması lazım ne zaman top sürüp, ne zaman pas atacağını. Arda düşünüyor ki, o ne kadar çalım atarsa, ne kadar kahraman olursa, biz onu daha çok seveceğiz. Ama Arda farkında değil ki, o zaten bizim şimdiden kahramanımız. Gol atmadığı için bu gerçek değişmeyecek.


Teknik Ekip


Emre Çolak sakat mı, sakat değil ise niçin 18'de yok ? Elano niçin 80. dakikada oyundan çıkar ? Stoperde Emre ve Servet beraber, orta alanda Neill niçin denenmez? Arda kanat daha faydalı görmüyor musunuz? Dos Santos eskisi gibi değil, niçin ısrar ediyorsunuz? Takımın başındaki adam Frank Rijkaard değil de , Skibbe olsaydı bütün bu soruları yazardım. Hatta ileri gidip, ahkam keser , akıl verirdim. Ama Frank Rijkaard ve Neeskens'in olduğu bir teknik ekibe, bu sorulardan birini sorarsam, futbol tanrısı çarpar beni. Kendimi frenliyorum, çünkü ben daha paçalı donla gezerken, Rijkaard destan yazıyor, Neeskens'in yazdığı tarihi ise dünya okuyordu. Bazı şeylerin niçin yapıldığını anlayabilmek için, bazen üzerinden zaman geçmesi lazım. Ben kendimce 1 ocak 2011 tarihine kadar bu teknik ekibe olan eleştirilerimi, en alt seviyede yapacağım. Çünkü inanıyorum ki, onlar da takımın bütün problemlerini bizden daha iyi görüyorlar. Ayrıca bundan çok değil 2 hafta önce, öldüğümüz, takım olmadığımız söylenirken, 2 deplasmandan güzel sonuçlar ile döndük. Bu hafta içi turu geçip bu sonuçların meyvasını toplamak istiyoruz.

İşte böyle geçti gitti bir maç daha. Fırat Aydunus'a maçın akıp gitmesine müsade ettiği için bir kez daha teşekkür ediyorum. Son bir nokta. Fenerbahçe – Beşiktaş ve Beşiktaş-Galatasaray maçları kesinlikle , Galatasaray-Fenerbahçe maçlarından daha futbol dolu oluyor.


Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder