23 Mart 2010 Salı

Bursa Bursa


Aklım bu işlere erip, futbolun geçmişine bakmaya başladığımda, en çok iki şeye üzülüyordum. Babamdan ve komşumuz Sacit Amca'dan dinlediğim yıldızlar gibi yıldızları izleyememiş olmak ve bir diğeri de Trabzonspor gibi bir Anadolu şampiyonu görememek. Allahtan Messi var, bana anlattıkları futbol efsaneleri ayarında işler yapıyor. Tabi daha çok önemli işleri var. Sonuçta kendisi Tanrı ile karşılaştırılıyor. Bakalım ona da bir gün İngiltere' yi yenmek nasip olacak mı ?

Diğeri ise, aslında zaman zaman yaklaştığımız bir durumdu. Ama ilk kez bu kadar başarılı ve bu kadar sempatik bir 5. şampiyonluk adayımız var. Ertuğrul Sağlam, zaman zaman saha kenarında hakemlere ve hata yapan oyuncularına karşı sert davranıyor. Ara sıra medya karşısında konuşmaya gelince geçen sene Bülent Uygun ne yapıyorsa, tam tersini yapıyor ve takım hakkında karşı antipati yaratmıyor. Hal böyle olunca Bursaspor'un bu yürüyüşünü izlerken çok keyif alıyorum.

Artık o kadar çok yazılıp çiziliyor ki Bursaspor hakkında, maçlarını ayrıntılandırmak belki tekrara düşürüyor bizleri. O yüzden dün oynanan maç ile ilgili uzun ahkamlar içeren bir yazı yerine dikkatimi çeken bir iki noktaya değinmek istiyorum.

Manisaspor maçında ne kadar sakin bir takım ve taraftar topluluğu var ise, dün maçı ilk dakikalarda koparmak isteyen bir Bursaspor camiası vardı. Saha içinde oyuncular, tribünde taraftarla çok baskılı başladı maça. Bir ara korktum, çünkü ilk yarı gol bulamasalardı, panik yaşayabilirlerdi. Ama yaptıkları kolay iş değil. Bütün klişeleri ve düzeni bir kez daha yıkmak için geliyorlar.

Ömer Erdoğan, neredeyse her maç bir şekilde yaralanıyor. Ya kafasında ya da suratında yara ile çıkıyor takımdan. Açıkçası Ömer Erdoğan' ı Galatasaray'da iken beğenmezdim. Ama bu sezon biraz Bülent Korkmaz'a benzeyen oyunuyla kendisine hayran bırakıyor.

Sercan adından daha az katkı yaptı bu sezon. Biraz daha toparlarsa kendini zihin olarak, bambaşka yerlere gidebilir. Umarım İstanbul takımlarından birisine transfer olmaz, yolu yurtdışı olur. İstanbul'da Yusuf'un yaptığı hataların tümünü belki de daha fazlasını yapacağı her halinden belli.

Ali Tandoğan ise şu performasının yarısını Beşiktaş'ta oynarken yapsa, çok şey değişirdi hayatında. En merak ettiğim şey bu. Beşiktaş'ta 2 maçta bir kırmızı gören Ali'den bu Ali'ye nasıl geldi? Takımının hücumlarını başlatan, yönlendiren adam. Duran topların tehlikeli ismi...

Bizim Hasan, blogunda bir anket açmış. Bursasporlu oyuncuları yazıp, hangisi olmazzsa olmazı bu takımın diye sormuş. Karar veremedim, çünkü sezon başından beri bu takım maçlarını "11 kişi" kazanıyor. 15, 16 kişilik bir ekip var ve bu ekipte hiç kimse büyük eksiklik olumuyor. Sercan ve Volkan'ın aynı anda sahada olmadığı maçları kazandılar. Batallasız, Ergiçsiz, İvankovsuz maç kazandılar.

Yolları açık olsun. Bundan 20 sene sonra benim de anlatacak bir hikayem olacak. Hepsine teşekkürler.

Maradona

1 yorum: