15 Temmuz 2009 Çarşamba

Tobol ile Başlayan Maraton

Yarın ilk resmi maçına çıkacak Galatasaray. En son kendilerini Bayern Leverkusen karşısında izleme şansım oldu. Daha önceki Zyton Cup'daki diğer maçlarınıda izlemiştim. Hazırlık maçıdır, hiçbir şekilde ölçü olmaz diye düşünenlerdenim.Bu sabah gazetemi açtım, Tobol takımının ne kadar küçük bir takım olduğu, yok efendim tesisleri şöyle , stadları böyle diye bir şeyler okudum. Trömsö faciası yaşamış bir Galatasaraylı olarak içimde gene pis hisler var. Ama medyumluk yapmaktansa daha rasyonel konuşmaya çalışacağım. Bir kere milli oyuncuların geç gelmesi ve bazı yabancıların takıma geç katılmasından dolayı ,biz daha bir hazırlık maçına sezon içinde olması muhtemel 11 ile katılamadık.Topol'un ise ligi başladı. Doğal olarak kurradan önce takip etmediğim bir takımdı kendisi. Ama birlikte oynamış olmaları ve en azından şimdilik bize göre daha oturmuş bir sisteme sahip olmaları bize karşı tek avantajları. Benim ise en büyük çekincem açıkcası medya. Çünkü Frank Rijkaard'ın vaad etmediği bir başarı beklentisi kendilerinde hakim; tıpkı Zico için stajyer diyenler gibi, Frank Rijkaard'ın da arkasından sallamayı bekleyen kişiler var. Yarın alınabilecek bir olumsuz sonucu iştahla bekleyenler var. 4 3 3 son yılların yeni futbol fenomeni. 3 5 2 den 4 4 2 ye geçilerek büyük devrim olmuştu. Hatırlayın, Fatih Terim ilk geldiği sezon defansın göbeğinde tandem deniyor diye, nasıl insafsızca yerden yere vurulmuştu. Şimdi de Frank Rijkaard bu yeni fenomeni deneyecek Galatasaray'da. Kafamdan sürekli olarak, onun Barcelonasının oyuncu yapısıyla, şimdiki Galatasaray'ı karşılaştırıyorum. 2 eksik noktayı ben de herkes gibi fark ediyorum. Geriden topu oyuna sokabilcek bir oyuncu eksikliği. Aslında Emre Güngör bu konuda bence mevcut kadrodaki stoperler içinde en iyisi. Ama tabi ki elde bir Popescu olsun istiyor gönül. Diğeri ise pas trafiğini yönetecek birisi lazım. Eğer transfer yapılmayacaksa benim adayım Kewell. 3 lü ortasahada iki defansif ağırlıklı oyuncu ile Kewell güzel olur. Topal Ayhan Kewell gibi. Ama onun da 60. dakikadan sonra sağlık sorunları nedeniyle sıkıntısı oluyor. Ha tabi bir de Emre Çolak var. Genç aslan bu görevi yapabilir ve çok iyi bir kariyerin başlangıcını bu sene gerçekleştireblir. İleri 3'lü için de içim çok rahat. Gerçi bir forvetimiz daha olsa güzel olurdu ama lüks sanırım onu istemek. Umarım Baros bu sene fazla sakatlık yaşamaz. İçimi en rahatlatan nokta ise, Frank Rijkaard'ın futbolu hepimizden iyi bildiği noktası. Mesela Skibbe için bunu söylemek biraz zordu. O da bizden fazla biliyordur illa ki, ama aramızda çok fark yoktu. Ama yani tutup da Frank Rijkaard takımın eksiklerini göremiyor diyemeyiz hiç birimiz. Eğer gerekli maddi kaynaklar varsa, bu eksik noktalara transfler yapılacaktır. Yapılmazsa da bu tecrübeli teknik heyet en mantıklı hamleleri yapacaktır. Burada ise 2 korkum devreye giriyor. Birincisi biz ne kadar sabır göstereceğiz? Daha doğrusu ,biz taraftar olarak değil de, yönetici ve basın olan biz ne kadar sabır göstereceğiz? Barcelona başkanı Laporta kadar dik durabilecek mi sayın Adnan Polat? Gerçi dün Arena'da yayınlanan başkanlar toplantısında 2 sene Frank Rijkaard'ın takımda kalacağını söyledi ama bu işler ülkemizde böyle olmuyor maalesef. 2. korkum ise, Frank Rijkaard'ın tatkiğinde ne kadar ısrarcı olacağı. Yani eğer işler ciddi manada ters giderse (mesela ilk yarı) o zaman ne yapacak? Buradaki terslikten kastım alınacak sonuçlar değil. Bu takım kondisyonlu olduğu sürece, bu ligdeki en az 12 13 takımı yener. Ama 1 sıfır yener ama yarım sıfır. Ama bu galibiyetlere rağmen sahada keyif vermeyen bir futbol olursa o zaman Rijkaard ne yapar kestiremiyorum. Çünkü çok güvendiğim yorumcuları dinlediğimde genel olarak Hollandalı hocaları b planı olmamakla suçluyorlar. Anlayacağınız gene bir belirsizlik hakim. Umut çok fazla, bilinmezlik çok fazla. Yaşayıp göreceğiz hepimiz. Sabır lazım, destek lazım. Yolumuz uzun.

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder