10 Nisan 2009 Cuma

Parçalı ve Çubuklu

Ne güzel bir haftadır derbi haftası.Hergün yatakta uyandığında aklında yapacaklar listesi ve en sonunda da derbi vardır.Bir anda bir gülümseme oluşur suratta.Heyecana bak yarabbim!! Pazara kadar yapacaklar listesinde bir numaraya kadar yerleşir derbi.Ve pazar günü bütün gün televizyonda geçer.Maça gidiyorsan ise bütün gün dışarda geçer.Maç saatine kadar dünyanın en güzel haftası olur derbi haftası

Fenerbahçe ve Galatasaray bu haftasonu tekrar karşı karşıya gelecekler.Bu sezon çok derbi izleyemedik.Kupada da bir eşleşme olmasını çok isterdim.Hatta bu sezon Kadıköyde bu derbiyi uluslararası boyuta taşımak vardı ki ne Galatasaray ne de Fenerbahçe bunu başarıp UEFA kupası finaline gidemediler.Düşünsenize bu derbinin UEFA kupası finalinde oynandığını.Tribünleri bir düşünsenize.Yarısını Fenerbahçe , kalanını Galatasaray doldurmuş.Heyecanı çoşkuyu ve gururu bir düşünsenize.Sanırım işte ozaman iki takım da sahaya el ele ve birbirlerini alkışlayarak çıkarlardı.

Neyse gelelim şimdinin daha tansiyonlu maçına.Burada kim kimi daha fazla yenmiş ,kimin attığı gol ne kadar gibi istatistikler yazmak yerine derbinin insanın ruhuna nasıl işlediğini anlatacağım.

Bu iki büyük takım arasındaki derbi bence Türkiye'deki tek derbidir.Zaten artık dünyaca tanınan bir derbi oldu.Fakat işin ilginç yani bu derbi altyapısı en boş derbi.Diğer dünya derbilerinde, hep bir derin mana ve sebepler vardır.Bazısında sınıf farklılıkları , bazısında ise politik altyapılar bulunabilir.Mesela Boca ve River tatlı düşmanlığındaki sebep tamamen sınıf farklılığıdır.Bir başka ünlü derbi de Celtic ve Rangers arasındadır ve buradaki düşmanlığın sebebi de mezhep çatışmasıdır.

Fenerbahce ve Galatasaray arasındaki ezeli rekabetin sebebinin altında ise pek bir şey yoktur.Belki de en sebepsiz derbi budur.Galatasaray'ın daha aristokrat ve zengin tavrı var desek şu an Fenerbahçe'nin zenginliği ve taraftar profiline bakıp bunu yalanlayabiliriz.Aralarında herhangi başka bir sebepten dolayı kavga olmayan iki takımdan bahsediyoruz.Ama şöyle bir ayrıntı var ki iki takım da ortak bir rengi paylaşıyorlar.Sarı renk iki takımın da sanki kalesi gibi ve onun için mücadele veriyorlar sanki.Bir sebep varsa belki budur bu sebep.

Tabii ki bu iki takım ülkemizin en çok başarı yaşamış takımları.Hem uluslararası alanda hem de Türkiye'de en çok tanınan ve en çok taraftara sahip iki takımdan bahsediyoruz.Yani iki büyük arasında böyle bir rekabet olması çok doğal.Ama uluslararası tanınacak kadar büyük bir derbi yaratmaları sanırım taraftarlarının çok tutkulu ve renklerine aşık olmasından kaynaklanıyor.

Derbiye iki gün var ve heyecan dozumuz giderek artıyor.Arkadaşlarla klasik muhabbetler yapılmaya başlandı. Herkes ,artık bir klişe olarak, birbirini favori ilan ediyor ve kendi takımlarının kötülüklerini sayarak bir anlamda uğur yapıyorlar.Çok seviyorum bu klişeleri ve boş konuşmaları.Taktik konuşuluyor sürekli bu maç için.Ben de bir önceki yazıda taktiksel şeyler karaladım.Ama o kadar ilginç ve tahmin edilemeyen maçlar yaşadım ki bu yaşıma kadar.Fenerbahçe en kötü sezonunda 6 atmıştı rakibine.Galatasaray bana göre Fenerbahçe'nin en güçlü döneminde 5 attı rakibine.Maç tek kale gitti Johnson diye bir adam maçı bitirdi.2000 senesinde bir kupa maçında Fener 4 2 öndeyken son 10 dakikada durum 4 4 oldu ve maç uzatmalara gitti.Büyüklerim kesin daha nice örnekler sayarlar.Yani bu maç tamamen sürprizlere açık ve de önceden taktik ve skor tahmini konuşmalarını yasaklayan türde bir müsabaka.Bu yüzden kalplerdeki en yoğun baskı bu maçlarda yaşanıyor ve sanki hayat duruyor iki tarafın da taraftarları için.

Benim takımlardan tek isteğim ise Fener'in çubuklu formasını giymesi ve Galatasaray'ın parçalı en klasik forması ile sahaya çıkması.Herkes bayrağını çeksin ve savaş başlasın.(Aman bu savaş saha içinde kalsın) Türkiye'nin iki büyük takımına da hayatımdaki bütün derbi haftaları için teşekkür ederim.İyi olan kazansın.

Marquinhos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder