10 Mart 2010 Çarşamba

Kasımpaşa - Bursaspor

İlk cümlemde belirtmekte fayda var, bu yazı saha içindeki futbolu içermeyecektir. Yani netice değil, haticenin yazısıdır. O yüzden istemeyenler devam etmesin :)

Eğer ki, Galatasaray - Fenerbahçe derbisinde olay çıkarsa, ben Kasımpaşasporlu olurum. Tabii tek şartım var o da Yılmaz Vural. Yok büyük takımlara şöyle oynuyor, küçük takımlara olmuyor gibi klişelerin ötesinde, yokluklarla dolu bir takım ile güzel futbol oynatıyor takımına. Futbol ulemamız görmüyor heralde, takımın ikinci bir sol beki, ikinci bir defansif orta sahası yok. İlk 11 oyuncuları artı 5 oyuncu ile devam ediyorlar. 5 oyuncudan bir tanesinin Ali Güneş olduğunu da belirtmek gerek.

Diğer tarafta ise Bursapor. Herkes Volkan'ı , Sercan'ı konuşuyor, şimdi şimdi Ozan İpek gündemde, ama onların asıl mevkisi sol bek olan bir futbolcuları yok. Alıştı artık Mustafa Keçeli sol beke. Defansları ise herkesin burun kıvırdığı oyunculardan oluşuyor. Ali Tandoğan, ve Ömer gibi, hatta son haftaların yedek ismi Zapo. Bunların tam önünde inatla 5 metreden ilerisine pas atamayan bir adam, Hüseyin Çimşir. 17 numaralı forması ve kısacık boyuyla bir çocuk geziniyor sahada diyorsunuz, kendisi boyundan büyük adam Batalla. Topa dokunuşu ile renk veriyor futbola. Ergic ise yaşadığı hayatın bütün zorluğunu futbol oynayarak unutuyor sanki. Koştukça o saha üzerinde, dertlerinden uzaklaşıyor. Oyunu okuyor, hiç hissettirmeden yönlendiriyor. Turgay ise, sezonun en beklenmedik performansını ortaya koyuyor. Ne garip, bizim Bursalı Hasan, sezonun ilk başlarında ne kadar çok salladı Turgay'a. :)

İki takımın başında ise, iki farklı kuşağın temsilcisi. İddia ediyorum Süper Lig'de hiç bir teknik adam, sahaya çıkarken Yılmaz Vural kadar alkışlanmıyor. Onun, kulübesine doğru yürürken yaptığı el hareketi ile tribünü çoşturması başka birisinin saatlerce konuşarak , kendini ifade etmeye çalışmasıyla eş değer. İkinci yarı maça çıkarken önüne atkı atıldı. Önce bir şaşırdı, sonra paketinden çıkartıp eline aldı. Diğer yanda ise Ertuğrul Sağlam. Yeniden bir devrim yapacak sanki. Ama o sakin surat ifadesinin altında, sert bir adam var zaman zaman. Sercan başta olmak üzere, yaptıkları tüm hatalarda hocalarına dönüp, bir şekilde özür diliyorlar. Arada kendinden geçip hakeme de sallıyor, sonra girip kulübesine oturuyor. Bir de onun yol arkadaşı Mutlu var. Maç boyu bekledim taç atar mı diye, atmadı.

Stat ise bambaşka bir alem. Bir kere yarım. Yarımlığı yetmiyormuş gibi, 2 blok sürekli boş. Sanırım şuursuz bir güvenlik önlemi var. Bugün ise cıvıl cıvıldı. Daha önce bu kadar kalabalık gelen bir deplasman taraftarı en son Sivas maçında vardı. Ama Sivas taraftarı futbolu ve taraftarlığı bilmediğinden kabak tadı vermişlerdi. Bursa'nın çoşkulu taraftarları ise renk kattılar bugün. Hep birlikte tezahüratlar yapıldı. Keşke hep böyle olsa Bursa taraftarı. Ama yeni aldıkları kararı uygulama yönünde olumlu bir ilk adımdı bugün.

Son olarak İsmail Odabaşı hakkında bir iki cümle söylemek lazım. Ben hep Sercan'dan sonra Muhammed Demir gelir diyordum. Demek ki İsmail gözden kaçmış. Kendisi 91'li , ama sahada bugün 20 dakika kaldı ve sanki yıllardır oynuyormuş gibi rahattı. Ayrıca ciddi bir şampiyonluk yürüyüşündeki takımın hocası olan Ertuğrul Sağlam, gençlere şans vererek ayrı bir alkışı hak ediyor.

Hava soğuk, maç fena değildi. Ama tribünler, çay tadı olmayan çay ve çekirdekçi ile buluşmamız günü güzelleştirdi. Sevgiler Saygılar.

Maradona

4 yorum:

  1. İyiki neticeyi değil de haticeyi yazmışsın, isteyerek bi solukta okudum yazıyı :)

    YanıtlaSil
  2. Abi zaten kime sallasam topçu oluyor..

    1-2 isim var beklediğim, onlar da patlasın bloga bir yazı yazmayı düşünüyorum :)

    YanıtlaSil
  3. :)) biraz da guiza'ya sallasana

    YanıtlaSil
  4. Guiza'ya hep büyük topçu diyorum zaten :))

    YanıtlaSil