10 Kasım 2009 Salı

Avrupa'dan Futbol

Aslında bu blogu açarken, daha geniş kapsamlı şeyler düşünüyorduk. Ama hem öğrenci olup, hem de bir yandan iş güç peşinde koştuğumuzdan ötürü blogumuz sıklıkla Turkcell Süper Lig'e saplanıp kalıyor. Mesela hafta sonu 3 4 Avrupa maçı izlemeye vakit buluyorum, ama bunları size aktaryama pek zaman olmuyor. Neyse ben gene izlediğim 3 maçı anlatacağım size ve maçlar dışında bir iki konuya değinmek istiyorum.

İlk maç cumartesi günü Manchester City - Burnely maçı. Burnley ile Fm 2009'da güzel 3 4 sezon geçirmiş birisi olarak güzel anılarım var. İyi kötü takımı da tanıdım doğal olarak. Mütavazi bütçeleri , dar kadrosu ve İskoç kökenli yetenekli oyuncular ile hoş bir bölge takımı. Bu zor mücadelelerinde gözüm üzerlerinde, elimden geldiğince takip ediyorum. Steven Flechter ise daha 21 yaşında ama geleceğin yıldız adaylarından birisi bence. City ise arkasında Arap sermayesi beni tiksindirse de teknik adamları için sevdiğim bir takım. Paralı askerlerden oluşan bir lejyonu , bir takım haline getirebildiği için Hughes'a saygım her hafta artıyor. Onlar da bence büyümeye çalışan bir ergenin karşılaştıkları çileler ile karşılaşıyorlar. Maçta Burnley öne geçti 2 sıfır ve çok iyi oynuyordu. Sonra City 3 2 ye getirdi maçı. Ve son dakikalarda Flechter gene büyük oyunculuk adına önemli bir adım attı ve cezasahası içinde önünde kalan topu daha uygun durumdaki arkadaşına ileterek golün asistini yaptı. Cadwell, Elliot , Eagles ve Flechter bu takımın bence önemli ilk 11 oyuncuları, McDonald ise önemli bir yedek. City ise Robinho'yu arıyor. Çünkü o güçlü ortasahaya rağmen, orta alan ile forveti birbirine bağlayan bir isimdi kendisi. City 5 maçtır üst üste beraberlik alıyor. Ben burada tek bir oyuncunun takımın kaderini etkilediğini düşünüyorum bu konuda. O isim de Dunne. Dunne'ı sattılar yerine gidip, Lescott'u aldılar. Bence takımın ruhu olan bir oyuncuydu Dunne, çünkü kendisini vererek oynuyordu. Onun yerine gelen paralı asker Lescott ise konsantrasyon eksikliğinden saçma hatalar yapıyor her maç. Ha sonra ileri çıkıp gol arıyor, asist yapıyor ama önce kalesini savunsa daha iyi.

Gelelim Madrid derbisine. Maçı uzun uzadıya anlatan, ve gerçekten bu işi süper yapan blogların yanında tutup size maçı anlatsam sanırım ayıp olur. Ben Atletico hakkında bir şeyler söylemek istiyorum genel olarak. 98 senesinden beri Cm ya da Fm'de İspanya Ligi'nde genelde Atletico Madrid'i alırım. Çünkü Real'den tiksinen biriyim, Barca ile oyunu oynamaksa çok kolay. Üst üste 3 sezon transfer yapmadan takımı şampiyon yapmak için taktiği oluşturduktan sonra , sadece "devam" tuşuna basmak kafi. Atletico Madrid ise hem kadro yapısı olarak benim taktiğime uygun, hem de alt yapısı ile keyif veriyor insana. Fakat 10 senedir değişmeyen bir şey var, defanslarını bir türlü kuvvetlendiremediler. Oyunu açıp eğer para varsa, defansa 2 takviye yaparım eğer para yoksa para edicek birisini satıp yaparım aynı işi. Bu kadar basit. Bunu yıllardır yapamıyorlar. Zaman zaman birilerini alıp defansı takviye etmeye çalıştılar. Ama sürekli olmaz adamlar peşinde koştular. Bu takım Servet ve Göhkan Gönül'ü alsın gerçek hayatta, her sezon ilk 4 garanti diyorum. Maç özelinde ise Agüero'yu yedek bıraktığı için hocalarına madalya vermeyi düşünüyorum. Hafta içi 2 gol atmış birisini oynatmamak için sadece ahmak olmak olazım. Yani tahtaya önce Agüero yazacaksın sonra Forlan. Bunu yapmayacaksan niye geldin takımın başına?

Diğer izlediğim bir maç ise Chelsea ManU maçı. Oyun adına fazla üst düzey bir şey yoktu. İki takımın da defansı ön planda tuttuğu maçta, Chelsea kaptanı ile öne geçti ve 1 0'ın üzerine yattı. Maçın önüne geçen iki durumdan birisi Evans'ın cinayet teşebbüsü sonucu Drogba'nın kart görmesiydi. Eh bu gözler çok kötü hakem gördü, böylesini uzun süre unutamaz. Diğer bir olay da Fergi'nin maçtan sonra mız mız ağlaması. Allahım yarabbim, tamam sana saygım sonsuz, sevgim sonsuz, sana gıcık olanlardan değilim, aksine seviyorum seni sakızlı adam. Ama sus biraz artık. Yıllardır her kaybettiğin büyük maçtan sonra sallama hakeme. Kaç tane maç var geçmişinde "Fergi Time" ile kazandığın.

Tuncay

Valla Tuncay'ın Premier Lig'de oynamasına, daha doğrusu Fenerbahçe ile Stoke arasında yaptığı tercihde , ben Tuncay'ı haklı bulmuştum. Çünkü sonuçta İngiltere'nin en kötü ikinci takımı gittiği yer. Bir de nereden bakarsan bak Premier Lig. Yani 100 yıldır bizim 3 büyük takımımız Premier Lig'de oynasa bir şampiyonlukları olmayacak. Ama sanırım Tuncay'ın hocası rahatsız bir insan. Hugo Bross'un Alanzinho'ya Gençlerbirliği maçında yaptığunun beterini Tuncay'a yaptı. Aman diyorum Tuncay'a bir an önce başka takıma gitmesini tavsiye etmek lazım belki, ama umarım memlekete gelmez.

Liverpool

Bu sene de hüsran, bu sene de üzüntü bekliyor Kop tribünlerini. Yalnız ilk kez böyle hırsız futbolcular sahada cirit atıyor. Ben Milan Baros'a bu yüzden zaman zaman küserken, dünkü olanlar hiç yakışmadı Liverpool'a bari en azından maçtan sonra itiraf etti de biraz kendisini rahatlattı.

Sevgiler Saygılar

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder