1 Eylül 2009 Salı

Göztepe ve Polis Terörü

Geçen haftasonu biz evimizde otururken, Göztepe ve Fethiye arasında tatsız işler yaşanmış. Biz tabi iki İstanbul Beyfendisi ( ne beyfendi, birisi reklam gurusu, diğeri zavalla bir İK stajyeri) zaman zaman böyle şeyleri yakalamakta zorlanıyoruz. Gene böyle gözümüzden kaçan bir olay. Forumları ve blogları okudum dün gece, doğal olarak iki taraftar ekibi birbirini suçlamış. Benim anladığım ise Fethiyelilerin durduk yere olay çıkardığı. Hatta çok sevdiğim bir abimi aradım sordum (araştırmaçı blogculuk). Göztepe taraftarının büyük çoğunluğu ise deplasmanı haftasonu kaçamağına çevirmek için mis gibi yüzmüş etmiş. Neyse olayları çok dallandırıp budaklandırmayalım konumuz o değil. Hep bahsederler, Tribün Terörü, futbol terörü, ama bir allahın kulu çıkıp bu ülkedeki polis terörünü niye anlatmaz. (hadi haklarını yemeyelim geçen seneki 1 mayıstan beri biraz ama çok çok az daha iyiler) Gene böyle toplumsal yazılarda öncelikle kendimi tarif edeceğim iki cümle ile , tamam sıkıldınız benden ama konuyu netleştirmek lazım. 25 yaşındayım, 1980 darbesinden sonra yaratılan Türkiye'de ortalama bir ailenin, ortalama bir bireyi olarak devam ediyorum yaşantıma. Merter yaşadığım yer , bilmeyenler için İstanbul'un orta sınıf bir semti. Son not, taraftarları vay efendim bunlar toplumun alt kesimi, çapulcu tayfası diye tanımlayan fikirlere de sinir olurum ayrıca. Ben de işte sıradan bir taraftarım, Ali Samiyen, İnönü gibi stadyumlara gitmiş, ikisinde de polis terörüne şahit olmuş birisi olarak, ayrıca polis terörünü sadece stadyumlarda değil, üniversitede, sokakta görmüş birisi olarak bunu yazmak lazım. Aslında bu yazıyı şu polisin statlara geri dönüşü kesinleştikten sonra yazacaktım, ama kısmet bugüneymiş.



Saha Dışı Polis Terörü



İlk hikayeyi bizzat yaşadım. Sene 1999 ya da 2000, halamlar Almancı, ama Küçükçekmeçe'de bir evleri vardı o zamanlar. İki kızı var halamın, birisi benden bir yaş küçük diğer bir yaş büyük. Sabah saat 7de uyanıp 3ümüz beraber yürüyüşe çıktık göl kenarında. Yolun sonunda Karakol var. Polis karakolunun önünden geçerken polis bizi yanına çağırdı. Kimlikleri istedi. Verdik. Bu kızlar senin neyin oluyor dedi. Halamın kızları dedim, akrabayız dedim. Bırak lan ,soy isimleriniz farklı, ne böyle iki kızı koluna almışsın yavşak deyip bir tokat salladı. Kızlar Almanya'da doğup büyüdüğü için dumur. Ben suratına bakıp sadece, halamın kızları doğal olarak eniştemin soy adı dedim. Hiç benzemiyorsunuz dedi. Ben de sen insana benzemiyorsun dedim. Babam doğma büyüme Çekmeceli olduğu için içeri girip olayı komsere anlatmak bir derece mümkün oldu. Ama sadece basit bir özür. İlk kez polisten halamın kızları ile sahilde yürüdüm diye, tokat yedim ve hakarete uğradım.



Sene 2007, Taksim'den eve dönüyorum. Saat 02:00 suları. Dolmuştan inip eve yürüdüğüm mesafa 8 dakika falan. Yol üzerinde ekip otosu var bir tane. Geçerken durur musun diyor. Duruyorum, kimlik diyor, gayet normal çıkarkıyorum uzatıyorum. 5 10 dakika bekliyorum. Kimliği uzatmadan ne lan o küpe karı gibi diyor. Saat gece iki, küfür etsem sonum meçhul bir şey demiyorum. Saat diyorum geç oldu, kimliği alayım diyorum. Gülüyor ne acelen var diyor. Sinirleniyorum, ya işi yap, ya bir siktir diye geveliyorum ağzımın içinde. Küpeyi çıkar kimliği veriyim diyor. Al sende kalsın diyorum kimlik. Yürümeye devam ediyorum. Peşimden geliyor, tam mahalleye sapacağım. Dur diyor. İniyor aşağıya, önce küfür sonra elini küpeme uzatıyor. 10 saniye içinde düşünüyorum, vursam başım yanacak. İtiyorum sadece. Küpeyi çıkarıp önüne atıyorum. Kimliği alıyorum. Sabah ilk iş Güngören Karakolu'nu arıyorum, yetmiyor gidiyorum. Kimse umursamıyor.



Futbol Tribünlerinde Polis Terörü



Futbol sahasında yaşanan tribün terörünün önce genel bir sebeplerini koymak lazım. Bence tek bir sebep var , o da stadyuma giren polislerin, spor polisi değil, normal polis olması. Maçtan 12 saat önce stadyuma getirilen polis, maç başladığında fiziksel olarak dirençsiz oluyor. Şimdi burada yıllardır polis için, ah efendim 3 kuruş maaşa bu kadar iş yapıyorlar. Onlar da doğal olarak isyanlarını zaman zaman cozutarak dile getiriyorlar, diye manyakça konuşanlar var. Ben bu ülkede birgün de polisin zengin birisini dövdüğünü görmedim. Nerede açıkta gariban taraftar, sokakta öğrenci var, git onu copla. Bir tanesinin de götü yiyorsa, şeref tribününde kavga eden birisini coplasın. Polisin kimlik bunalımı var, soysuz burjuva polisi ezdikçe bir şekilde, polis de biz halkı eziyor.



Bir Beşiktaş Maçı



Herkesin buna benzer hikayesi vardır. Çok sevgili ardakaşım Befu anlattı bana bunu. Bir Beşiktaş maçı, İnönü'de. Kapalıda kavga çıkıyor, polis öldüresiye giriyor taraftara. Befu ve 3 arkadaşı olayın içinde değil, ama polis ayrım yapmadan basıyor copu. Olay sonucunda, Befu'nun bir arkadaşının kaşı açılıyor. Döven polisler çevik kuvvetten, kasklı hepsi. Tabi kasklarda numara yok işlerine gelmediği için. Bu arada işin en ironik kısmı, kaşı açılan arkadaşın babası İstanbul'da bir ilçede Emniyet Müdürü.



Eminin bunlara benzer hikayeleri, yaşayıp görmüşüzdür. Ülkemizde eminim polislerin de kendi hayatlarında memnun olmadığı bir çok şey var. İnsani olarak onların dertlerinin biz de farkındayız, ama her dertlenen insan elindeki gücü şiddet olarak kullanmamalı. Bakın yazıyı burada Göztepe maçına getireceğim. Yani istersek daha polisin zaman zaman devletin silahı olduğunu, 70lerde 80lerde neler yaptığını, ülkücülerle birlikte solcu avladığını uzun uzadıya yazarız ama gerek yok.



Göztepe maçında polis, biber gazı kullanmış. Kadın, erkek ayırt etmemiş. Yetmemiş havaya ateş açmış. Kimi yorumlara göre otobüsler kurşunlanmış, kimilerine göre otobüsleri kurşunlayanlar başka kişilermiş. Yani kısacası polis herkesin polisi olduğunu unutmuş, Fethiye'nin polisi olmuş. Yıllardır olan biten bütün olumsuz olaylar, teşkilata mal edilmemeli gibi fasafiso söylemler ile geçiştirildi. Bu ülkede devlet görevlilerinin unuttuğu bir şey var. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar , emniyet müdürleri, vs herkes biz halka hizmet etmek için burada. Ama onlar yılladır bizi eziyor , bizim üzerimizde otorite kuruyor. Ben nasıl çalıştığım yerde birilerine hizmet ediyorsam, onlar da bana hizmet etmeli. Bu ülkede nasıl ki lanet olası bir PKK terörü varsa , bir de Devlet Terörü var. Daha kaç kişi bu teröre kurban edilcek merak ediyorum.



Tek çözümü var bunun, polisler eğitilecek. Sadece mesleki olarak değil, ruhsal olarak. Hatta yapanlar cezalandırılacak, dosyalar hasır altı edilmeyecek. Bu bütün polisler için gerekli. Ama stadlar için de, özel polis yetiştirilecek. Mevcutlar ya eğitimle dönüştürülecek, ya da bir şekilde yeni bir birim oluşturulacak. Bütün bunlardan önemlisi, polis kendisini halkın üzerinde görmeyecek, halkın hizmetinde görecek. Sevgiler Saygılar.



Not: Bu yazı biraz sert gelecek belki, ama yapılanlar kabul edilir şeyler değil. Lafım zaten böyle yanlışları yapmayan polislere olmadığı içim çok rahat.

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder