8 Kasım 2009 Pazar

Diyarbakırspor 1 Galatasaray 2

Diyarbakırspor'un sezonda 2 maçını canlı izledim, diğer maçlarının da 3 dakikalık kısımlarını. Çok basit ve anlaşılır bir düzenleri var. İki tane hızlı ve birbirinden kopuk forvet. Orta 4lü içinde ise 2 oyuncu ileri oynayabilen. Tazemeta, Mendoza, Şener ve Ayman. Orta ikili defansın arasına attıkları toplar ile bu forvetleri kaçırmaya çalışıyorlar, zaten attıkları gollerin çoğunu bu şekilde buldular. Bu 4 önemli isimden Ayman bugün cezası nedeni ile oynayamadı. Bu oyun planı belki kağıt üzerinde zayıf gözüküyor, ama rakip Galatasaray olunca, uyumsuz tandemin arasına etkili koşular yapılması kuvvetle muhtemel. Bunu kestirmek için de futbol alimi olmaya gerek yok. Nitekim maç boyunca bu araya atılan toplarda biz zorlandık, ve bir tanesinde golü yedik.

Ben geriye düştüğümüz maçları daha çok seviyorum, çünkü ilk yarım saatte 2 gol atarsak, sonra üzerine yatıyoruz zaman zaman. Gerçi ilk 3 4 hafta böyle değildik, ama hem yorgunluk hem de alışkanlıkdan dolayı son haftalarda gene böyleyiz. Golde Hakan Balta neredeydi acaba? Golden sonra biz biraz canlandık. Sahada gene son 2 maçta olduğu gibi 3 defansif ortasaha sayılabilecek isimle oynadık. Topal, Ayhan ve Barış. Bu yeni anlayışla ilgili çok şey yazılıp çiziliyor. Çok büyük bir buluşmuş gibi niteliyor medya. Zaten her şeyi abartmayı çok seviyorlar.

Ama unutmamak lazım 5 dakika içinde 3 gol yediğimiz Ankaragücü maçında da son 20 dakika böyle bir 3lü ortasaha ile mücadele ettik. İki silik takım karşısında doğal olarak rahat kazanılan maçlar sonunda gene bir anda süper takım ilan edildik. Tamam ben de kabul ediyorum, daha az pozisyon veriyoruz, zaman zaman eskiye oranla daha iyi paslaşıyoruz, top daha fazla bizde kalıyor. Ama bütün bunlar hakkında daha sağlıklı yorumlar yapabilmek için, ölçü olarak alabilceğimiz bir takıma karşı oynamamız lazım.

Neyse gene maça dönelim. Sabri bu sezon gösterdiği başarılı performansı bir golle süsledi. Gene sahanın en iyilerinden birisiydi. Gerçi Fenerbahçe maçından beri birazcık daha stresli ve sinirli gözüküyor saha içinde, ama tabi eski Sabri'ye göre bir melek. İlk yarı berabere bitti gene. Zaten bu klasik bir deplasman sonucu Galatasaray için. İddaacılara duyrulur, dişli takımlara karşı ilk yarı 0. İkinci yarı başladı, ve Kaptan gemisini kurtardı. Hızlı çıkılan bir atak sonucu golü bulduk. Tam artık daha rahat bir maç izleriz diye düşünüyordum ki, sahneye Barış Özbek çıktı.

Yani Barış hakkında sürekli soru işaretleri var kafamda. Ortasahanın ortasında oynadığı zaman etkili oluyor. Sürekli oynatıldığı zaman 3 4 maç sonra kendisini salıyor ve asılmıyor oyuna. Garip bir adam. Frank Rijkaard onu da yola getirdi gibi aslında. Bir ara oynattı, sonra konuşunca kulübeye aldı. Şimdi gene şans bulmuş, eh iki maçtır da kötü oynamıyor derken, gitti gene zekasız bir şekilde kırmızı kart gördü. İnanmak mümkün değil, sanki mahallede top oynuyor. Böyle sorumsuzluk bu teknik heyetin nezlinde cezasız kalmaz. İşte bu karttan sonra ise Frank Rijkaard şov başladı bence.

Frank Rijkaard ve Neeskens ikilisine açıkçası Dinamo maçında yapmadıkları veya geç yaptıkları değişikliklerden ötürü çok kızmıştım. Hatta sırf bu yüzden keyfim kaçtı ve maç yazısı bile yazmadım. Yok yok üşenmekle cidden alakası yok. Neyse efendim, biliyorsunuz takımın tek forveti Nonda şu anda. Geçen Dinamo maçında darbe alıp oyundan çıkınca yürekler ağza geldi. Bu sefer teknik heyet onu riske atmayarak doğru bir iş yaptılar. Linderoth oyuna girdi ki yazmaya yazmaya adamın adının nasıl yazıldığını unuttuk. Allah nazarlardan, kazalardan belalardan korusun, yaklaşık 25 dakika sakatlanmadan oynadı. Hatta bu 25 dakika içinde güzel bir şut çekti, güzel toplar çaldı. Eğer böyle giderse, belki sözleşmesinin bittiği sezonda kendisini kurtarmak için, yeni bir sözleşme umudu ile futbol oynar. İşin şakası bir yana, benim fikrimce, formda bir Linderoth, formda bir Elano'dan daha faydalı olur bu takıma.

10 kişi kaldığımız bölümde, Kewell forvet oynadı, Arda ise Kewell'a yakın oynadı. Maçın 86 dakikasında Mendoza öyle bir gol kaçırdı ki, eğer o pozisyon olsa bu maçtan 1 paun alabilirdik. Ha bu yazdığımız yazı değişir miydi, sanmıyorum belki Barış'a biraz daha yüklenirdim, ama yarınki bütün gazeteler değişirdi, sanki o gol 86. dakikaya kadar olanları değiştirecekmiş gibi.

Neyse efendim genel olarak maç böyle geçti alınan 3 puan güzel. Şimdi bazı noktalara daha yakından temas etmek istiyorum. Galatasaray bu sene Avrupa maçlarından sonra 6 kez lig maçı oynadı. Bu maçların bir tanesi Fenerbahçe ile. Onu dışarı atarsak, 5 maçın 4 tanesini kazandık. Geçtiğimiz son 2 sene içinde 3 günde 2 maç oynadığımız zaman, lig maçında illa ki puan bırakıyorduk. Bu çok güzel bir gelişme Galatasaray adına.

Biraz da bazı oyunculara yakından bakmak istiyorum. Gökhan Zan'ı eleştirmekten yorulduğum için konuya Hakan Balta ile başlıyorum.

Ben açıkçası Hakan Balta'yı bu sezona kadar beğenirdim. Tamam yani güldür güldür atağa çıkan bir bek değil. Genelde kapasitesini bilerek oyayan bir oyuncu. Ama 3 senedir hiç mi gelişmez bir insan. Hadi tamam Kalli ve Skibbe kötü hocalardı ve hiç bir şey vermediler sana. Ama bu mükemmel teknik ekip geldi ve sen hala aynısın Hakan. Hatta şöyle söyleyeyim, eskiden maç başı 10 üzerinden 6 , 6bucuk alırken, şimdi 5 en fazla 5 buçuksun Hakan. Bir tane mantıklı ortan yok, eksiden süpriz şutların olurdu o da yok şimdi. Tamam anlıyorum önünde olan oyuncular sana yardım etmiyor, ama bu bahane olamaz. Fenerbahçe'de Gökhan Gönül'e çok mu yardım ediyor Kazım ?

Topal: Örümcek adam bu sezona kötü başladı. Ama Sivaspor ve Dinamo maçında zayif rakibe karşı iyi oynayınca gene özgüvenini kazandı kendisine. Bu maçta fena değildi, umarım bir an önce gene eski günlerine döner.

Arda: Attığı golden sonraki sevinç gösterdi ki, Arda gene çok stresli. Eh olmaması anormal. Hapşırsa olay oluyor,insanlar pusuda bir açığını bulmak için yarışıyor. Saha içinde ise Fenerbahçe maçınn etkisinden ilk kez bu kadar kurtulmuş gördüm ben Arda'yı. Ah be canım kaptanım, çok klişe olacak ama, tut kendine bir psikolojik danışman, sen de rahat et biz de rahat edelim.

Barış: Du bist aber ein bisschen dummkopf.

Elano: Elano eğer devre arasına kadar çok şaşırtıcı bir performans ortya koymazsa, hakkında olumsuz ya da olumlu hiç bir şey yazmayacağım. Bu yazıyı o yüzden yazıyorum. Elano sezon başı kamp görmediği için, bizim takımın maruz kaldığı kondisyon çalışmalarına geç katıldığı için, bu halde şu anda. Maç başına 10 üzerinden 4, 4 buçukluk oynuyor. Avrupa kupalarında gol attığı maçlar dahil. Çünkü oyununu 90 dakikaya henüz yayamıyor. Fakat Elano için topçu değil, kötü oyuncu falan gibi cümleler, cahillik olcağından ben beklemeye aldım kendimi. Devre arası kampında biraz toplarlar bu performans umarum 5bucuk 6lara çıkar. Ama seneye bu takım ile kamp yemiş bir Elano tadından yenmez diye düşünüyorum.

Kewell: Bir profesyonel nasil olurun sahadaki karşılığı adeta. Onu izlemek her maç ayrı bir keyif. Bu maçın ilk yarısında bir tutuk ve etkisizdi kabul, ama ikinci yarıda özellikle forvete geçinde ince işler yaptı gene. Umarım hem sözleşmesi uzatılır, hem de futbolculuk kariyerinden sonra bir şekilde , alt yapı olur, yardımcı antrenörlük olur, bir şey bir şey olur. Galatasaray için çalışmaya devam eder.

Evet bir maçı daha geride bıraktık. Lige gene ara verildi. Bıktım bu aralardan. Sevgiler Saygılar

Maradona

2 yorum:

  1. http://www.youtube.com/watch?v=fbPi6P-uBfs

    2:40 - 2:50 arasindaki kewell

    YanıtlaSil
  2. Şener maç sonu bir açıklama yaptı ki akıllara zarar yok diyarbakır hakemlerden çok çekiyor bilmemne yok kewell ilk yarı dirsek atmış falan filan o zaman 10 kişi kalmalıymış gs.Abi adamlar 10 kişi kaldı nerdesiniz o zaman şans elinize geldi işte yapsaydınız bişeyler.Profesyonel olmayan insanlarla profesyonel sporlar yapılmıyor çık topu oyna kardeşim başka şeyle senin ne derdin olur.
    Bu maç hakkında çok doluyum hafta içi olan gelişmelerden dolayı.Ne istiyordunuz maçı federasyon sizin hanenize 3 puan olarak mı yazsın çıkıp top oynamaz isen kazanamazsın.bu kadar basit ayak oyunu yapmak kolay zaten.
    Saygılar.

    YanıtlaSil