8 Eylül 2009 Salı

Bosna Hersek - Türkiye




Yarınki maç bir çok açıdan çok önemli. Aslında önemli denemez belki ama garip ve tatlı irili ufaklı tesadüfler ve benzerlikler var. İki ülke arasındaki ortak tarihi ise inkar etmek mümkün değil. Hele bir de bu tarihde paylaşılmış acılar ve zorluklar varsa, başka türlü bir duygu oluyor insanın içinde. Ben yarın maçı kaybedersek çok üzülmeyeceğim, çünkü en azından Dünya Kupası'na Bosna giderse, acıları , yaraları olan bir halkın yüzü en azından 3 haftalığına gülebilecek. Kader bizi futbol sahasında da sıklıkla kesiştiriyor. Fatih Terim, çok güzel söyledi maçtan sonra, kaybedersek iyi dileklerimizi sunacağız diyerek.

Doğu Avrupa futbolunun en önemli iki hocası bir kez daha kapışacak. Miroslav Blazevic ve Fatih Terim. Bu ikili daha önce 1996 yılındaki Alpay'ın fair play ödülü kazandığı sene karşılaşmışlardı. 13 sene sonra karşımızda bambaşka bir Fatih Terim ve milli takım var. Miroslav Blazevic ise tam olarak bir "kurt" hoca. O takımını , seyirciyi ve rakip takımı maça nasıl hazırlaması gerektiğini çok iyi biliyor. İpin ucunu kaçırmadan rakip ile ince ince uğraşıyor maçtan önce .

Gelelim saha içindeki benzerliklere ve farklılıklara. Bosna 3 5 2 'nin modern uygulamasını sahaya yansıtıyor. Kağıt üzerinde bakınca 3 5 2 demode duruyor, ama zaman zaman 2 5 3 'e dönerek bildiğim her şeyi yeniden öğretiyor Bosna Hersek bize. Hepimizin malumu bundan önceki turnuvada federasyon ile takımın arası bozulmuş garip garip işlerden gruplarda erken havlu atmışlardı. Biz ise 4 3 3 ile 4 5 1'in değişik türlerini oynuyoruz saha içinde .Hatta zaman zaman 4 4 2 yaptığımız oluyor ama kısacası bence Avrupa'nın en ofansif takımlarından birisiyiz. Bunda defans yapamamamızın da etkisi büyük.

Tecrübe açısından bakarsak, bizim futbolcularımız biraz daha ağır basıyor. En azından başlarından daha çok final maçı geçmiş. Bosna ise 1996'dan beri elemelere katılıyor. Eğer ilk golü biz bulursak bu ciddi avantaj olur bizim için. Yok onlar bulursa bir şey değişir mi derseniz, değişmez. Bunu defalarca gördük, gol yesek bile çevirebiliyoruz maçları.

Gelelim bir başka tamamen zıtlığa. Bosna çok uzun bir takım. 6 7 futbolcusunun boyları 1.85 cm üzerinde. Misimovic ise duran topların usta ismi. Olası eşleşmelerde bizim takım kısa kalacak. Zaten yan toplarda ve duran toplarda ulusal problemler yaşıyorken, bir de böyle bariz bir boy farkı olunca tek yapılabilecek şey , gereksiz faullerden uzak durmak.

Son olarak iki takım arasında , önemli oyuncuları bir değerlendirmek lazım genel hatlarıyla. Dzeko , Misimovic, Muslimovic, İbisevis ve hatta Nadarevic. Özellikle Wolfsburg efsanesini hepimiz biliyoruz ve Dzeko ile Misimovic'in ne kadar etkili oyuncular olduğunun farkındayız. Ama şöyler bir şey var, Dzeko'nun kafası allak bullak. Biraz rica minnet ve baskı ile kaldı Wolfsburg'da. Sonuçta Milan'a gitmek istediğini sağır sultan duydu. Misimovic ise geçen yılki formunu henüz yakalayamadı. Bizde ise durum tam tersi. Arda Turan, Tuncay Şanli ve Emre Belezoğlu çok formda, ayrıca Sercan ve Semih gibi iki kaliteli forvetimiz var. Ayrıca gününde olduğunda Avrupa'nın en iyi 4. sağ beki Gökhan ile, yanında güzel bir partner oldu mu canavar kesilen bir Servet. Bilmiyorum taraflı mı bakıyorum ama 1 adım öndeyiz sanki. İşin ise tek kötü kısmı yarın Bosna'yı yensek bile işimizin garanti olmaması.

Yarınki maç için iki ihtimal var, ya çok gol atan maçı kazancak ya da az gol yiyen takım. Eğer maç çok gol atanın kazancağı bir maça dönerse, biz kesinlikle Bosna'dan en azından 1 gol fazla atarız ama maç bizim savunma yapmamızı gerektirirse o zaman Bosna bizi yener. Heyecanla maçı bekliyoruz artık. Tabi biz futbol sever olarak beklerken, bir de Fatih Terim, Arda Turan, Stoke'lu Tuncay gibi yıldızlara çamur atmak için bekleyenler var. Örnek mi? "Fatih Terim hoca değil, Tuncay adam olsa Arsenal'e giderdi ve Arda zaten daha çok gelişmeli, fiziği yetersiz, müdafaya az geliyor gibi " deli saçmalarını savurcak çakallar var.

Maradona

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder