30 Kasım 2009 Pazartesi

Beşiktaş , Mustafa Denizli ve Yönetim


Bu yazıya başlamadan eski yazılarımı okudum Beşiktaş ile ilgili yazdığım. İlk kez İstanbul'daki ManU maçında beğenmiştim Beşiktaş'ı bu sezon, tribünde ben de bir Beşiktaşlı gibi bağırırken. Ama orada bile bazı tercihleri anlamakta zorlanıyordum ben de. Şimdi pişman değilim söylediklerim için, çünkü dün de yadırgadım açıkçası Nihat ve Tabata'nın oynatılmasını. İşler bu kadar iyi giderken ve klişe tabirle 9 puanlık bir maça çıkılacakken niçin bu iki formsuz el freni ile başladı hoca? Kaybedene çok yüklenmek hata ve ayıpsa, kazanırken yapılan yanlışları söylememek de ayıp bence.


Sezon başından beri genelde 4 2 3 1 gibi çıktı maçlara Beşiktaş ya da biz öyle inandırdık kendimizi, zaman zaman 5li müdafa ya da 4 4 1 1 gibi yancı taktikler de denedi Beşiktaş, ama en olması gereken ve takımın kadrosuna da uygun taktik artık Mustafa Denizli'nin de devre arasına kadar değiştirmeyeceğini düşündüğüm 4 2 3 1. Tek sorun takımdaki formsuz oyunculara belki de gereğinden fazla kredi verilmesiydi. Zaman zaman sakatlıklar , zaman zaman da kredilerin bitişi ile takım ideal 11'ini de buldu.


Zaten geri 4'lüsü bence bu ligin en iyisi sezon başından beri. Mehmet Demirkol inatla yanlış yorumlarını düzeltmeyi reddetse de, Ferrari bu ligin çok üzerinde bir stoper. Bütün takıma adeta defans yapmayı öğretti.

Formsuz İbrahim Kaş ve Fink kendilerini toplarladılar. İbrahim Toraman, şanssız sakatlığına kadar iyi oynadı ve Bobo hayata dönünce Beşiktaş'ı da döndürdü.


6 haftada öldü, bitti denilen takım inatla makus kaderini döndürecek maçlar oynadı. CSKA maçı, dışarıda ve içeride Wolfsburg maçları hep hüsran oldu. Belki dışardaki Wolfsburg maçından alınan 1 puan anlamlı olabilirdi, eğer içeride de 1 puan alınabilseydi. Sonra iki final maçı daha geldi Beşiktaş'ın karşısına. Ve hem Beşiktaş hem de Mustafa Denizli final maçlarını kazandılar. Şimdi durum ortada, saygı duyulacak bir oyun oynuyorlar. Zaten olması gereken de buydu, mantık olarak takviye edilmiş şampiyon bir kadro ligin en hazır ve en organize takımı olmalıydı.


Ama hem Mustafa Hoca sezonu geç açtı, hem de yapılan bazı yanlış transferler ve takım içindeki gelir adaletsizliği bazı dengeleri bozdu. Yahu ben Tello olsam, Nobre'nin aldığının 2 katını isterim, çünkü iki katı belki de 20 katı daha yetenekliyim. Şimdi gelelim dünkü yanlışlara ve o yanlışların sebeplerine.


Mustafa Denizli bu futbolu hepimizden iyi biliyor. Bobo'nun sol açık olmayacağını, Nihat'ın formsuzluğunu, Nobre'nin golcü olmadığını, Tabata'nın ise 8 milyon etmediğini biliyor. Peki niye zorladı ve hala bazılarına zaman zaman zorluyor? Buna verilecek tek bir doğru cevap yok, hele bizim gibi akıl yürütenler için. Sadece bazı teoriler var aklımda.


Birinci teorim çok basit, iyi bir Nihat hem yerli ve sembol olabilecek kapatisede bir oyuncu olduğu için, hem de üst düzey maç tecrübesi çok fazla olduğu için, hoca olmayacak duaya bile bile amin dedi.


Diğer bir olasılık da bu isimlerin, yani Nihat, Tabata ve Nobre'nin, maliyetleri çok yüksek oyuncular olmaları. Tamam hiç birinin sözleşmesini Mustafa Hoca yapmadı, hatta eminim ki Tabata'nın maliyetini bilse istemezdi, ama Mustafa Denizli özünde asil bir insan ve hiç zorunda olmasa da bir yandan yönetimin yaptığı transferleri de meşrulaştırmak zorunda hissetmiş olabilir kendisini.


Şimdi geldiğimiz noktada , takım hem formda hem de özgüveni çok fazla. Bu iyi gidişin tek bir kötü sonucu olur, o da Süleyman Seba'nın oturduğu koltukta oturan "Mankafa Poldi"nin büyük bir yüzsüzlük ile göreve devam etme arzusu. Takım sahada çok iyi bir sınav veriyor, işleri yoluna koyuyor, bakalım kongrede aynı sınavı verip yönetimdeki gidişi toparlayabilecek mi ?


Maradona


Not: Bir akslilik olmazsa bir yazım daha var haftasonu kendime çektiğim futbol ziyafetinden arda kalanlarla ilgili.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder