6 Eylül 2009 Pazar

Türkiye 4 Estonya 2

Bu maç bizim blogumuzun ilk milli takım maçı, daha doğrusu özel maç dışındaki ilk ciddi maçı. O yüzden daha önce milli takım ile ilgili böyle ciddi bir maçı yazmamış birisi olarak, maçtan önce bir iki şey söylemek istiyorum. Dün gece gene geçmişi düşündüm. Bu kızdığımız çocukların abileri, neler neler yaşattı bize diye. Sonra yüzüm güldü, çünkü 1994'ten bu yana bizim iyi bir milli takımımız var. Ve benim 1989-1990 dan beri milli maçları şöyle böyle izlediğimi düşünürsek, ben ve benim gibi 1984 ve sonrası doğumlular çok şanslı. Biz eğer 4 sene kötü bir milli takım izlediysek, 1994'den beri 15 senedir iyisi kötüsünden çok çok fazla yaşattığı mutluluk, üzüntüsünden fazla bir milli takım izledik. 1992 senesindeymiş, hatırlamıyordum internetten baktım. Hiç unutmadığım bir milli maç var. Almanya - Türkiye. Maçta iyi oynuyoruz, ama 1 0 yeniliyoruz ve biz 1 sıfır yenildik diye, sanki dünya kupası almış gibiyiz. Biz derken seyirci biz değil, medya biz, teknik adam biz, futbolcu biz. "Yenildik ama ezilmedik" diyorlardı hep. O günlerden bu günlere geldik,tamam hepimiz istiyoruz daha iyisini yapalım, ama zaman zaman milli takımı kulüp takımı ile karıştırıyoruz.


Gelelim maça, ve milli takımı kulüp takımı ile karıştırma sorunsalımıza. Sakatlıklardan, defansımızın zayıflığından sürekli olarak teknik heyetleri sorumlu tutuyoruz. Ama farkında değil miyiz acaba Milli Takım senede en fazla 2 ayı birlikte geçiren bir oluşum. Geçen sene Galatasaray Skibbe'yi, Fenerbahçe Aragones'i getirerek sadece kendi takımlarına değil Milli Takımlara da çok büyük darbe vurdular bunu görmemek mümkün mü? Gene aynı şekilde, Daum ve Rijkaard'ın şu kısa sürede oyunculara verdikleriyle , dünkü maçta ofansif yaratıcılığımızın doruklara çıkmasını ayrı değerlendirmek mümkün mü? Biz sürekli Fatih Terim'i yaptığı oyuncu tercihlerinden dolayı eleştirdik, en basit örneği vereyim size. Halil Altıntop Euro 2008'den çıkarıldı diye, Fatih Terim futbol bilmez ilan edildi, aynı Halil'in Estonya'daki maçta kaçırdığı golleri kaset yapsak sanırım Alman Futbol Federasyonu lisansını iptal eder. Konuyu çok uzakmak istemiyorum, o yüzden bu örneği burada bitiriyorum.

Şimdi şöyle bir bakıyorum sahadaki 11'e tak yanlış tercih var Gökhan Zan. Yani daha önce demiştim bunu Milli Takım'ın müdafasının Galatasaray'da olması çok matah bir şeymiş gibi gösteriliyor, ama Gökhan Zan John Teryy ikilisi bile bence kötü bir defans ikilisidir. Onun dışında benim bilmediğim bir yerli Rio Ferdinand, Vidic, Ramos falan var mı Türkiye'de? Milli takıma oyuncu alacaksak sanırım biraz tecrübe lazım. Mesela Sercan gibi defalarca Ümit Milli ve diğer kademelerde milli olmuş olması lazım. Benim bakış açımla Türk pasaportu sahibi stoperlerden bir tek Kayserili sakat Eren, ya da Aydın gelebilirdi mili takımıma, ki zaten Eren işte sakat olmasa kesin çağrılırdı, Aydın ise tecrübesiz. Giray bir de Trabzonspor'dan. Onun dışında gerisi hikaye kimse kusura bakmasın. Sağ bek ise Gökhan Gönül varken, kimse başka isim aramasın. 1 sene sonra bir de kısmetse Uğur Uçar ve Rıdvan eklenir buna. Sol bekte ise İsmail Köybaşı var Hakan'a alternatif olabilecek. Şimdi dünkü defansa bakıyoruz, hepsi birden kötü oynuyor. Gökhan'ı tanımasak topçu değil, Hakan'a ise zaten Balta deriz. Servet ile Önder ise biraz uyumsuzdu ilk maçta.

Ortasaha

Sakatlıklar cenneti ortasaha, takımın iki önemli ismi Aurelio ve Topal'ın yokluğunda biraz dert oldu göbekte. Aslında Terim maçtan sonra Hamit tercihini açıkladı. Görmek istiyorduk ne kadar ne oynayacağını diyerek. Hamit takımın önemli bir yapı taşı, ama sağ açıkken daha önemli işler yapıyor. Hep imkansızlıklardan dolayı bir türlü doya doya oynayamadı sağ açıkta. Kazım ise, verilen bu şansı çok kötü kullandı. Kazım milli takım aday kadrosuna gene girer ama sanmam ki 11' de bu kadar şans bulsun. Emre ve Arda ise tek kelime ile mükemmeldi. Emre'nin surat gene çok gergindi , ama en azından bu gerginlği karta sebep olmadı. Arda için ise yaptığı gelişmeyi göstermek lazım. Kondisyon ile birlikte gözüken gelişim işte bu.

Forvet

Ya hadi maçı bir iki satırlık terk edelim de Sercan ve kelliğine getirelim konuyu. Yarabbim ben de kelim, Marquinhos'ta ama ikimiz de 22den sonra falan kelleştik. Bu adam asit yağmurlarına mı maruz kaldı da, Bursa gibi bir cennette kel kaldı. Neyse maça dönersek, Semih cezalı olduğu için olabilecek tek ikili ile çıktık sahaya. Sercan ve Tuncay. Sercan'ın biraz daha maça ihitiyacı var. Tuncay için ise bir şey söylemenin tam zamanı. Rıdvan Dilmen diyordu ya ben Stoke maçı izlemem. Ben izlerim arkadaş, Rıdvan izlemesin. Hadi şimdi biz de çoşup Rıdvan gibi bir efsanaye buradan sallamayalım ama kendisine Ali Ece'nin bloğunu arada okumasını ve Avrupa futbolu hakkındaki cehaletini gidermesini tavsiye edelim.


Genel olarak saha içinde milli takıma baktığımızda, ortasahanın ortasındaki ikili Emre ve Hamit'ten Hamit aksayınca defansımız da aksadı. Estonya beklenenin aksine ofansı da düşününce bir zaaf gözüktü defansımızda. Ama bu ilk kez olmuyor, buna alıştık. Ben zaten Türkiye'de 4 5 büyük takımdan hiç birinin, Lucescu zamanı hariç defans yaparak maç kazandığını hatırlamıyorum. Zaten istemem de, bir tane atıp üzerine yatmak. Futbolda tek doğru ya da tek gerçek kazanmak değildir. Güzel oyundur futbol, ve bu güzel oyuna sahip çıkmak lazım. Çok afedersiniz ama hayranlıkla bahsedilen İtalya'nın gerizekalı katanaçyosu mu yoksa bizim takımın ofansif ağırlıklı heyecana dayalı futbolu mu derseniz, sonuç ne olursa olsun bizimkileri tercih ederim. Ayrıca gidemezsek bile dünya kupasına bu soruya verdiğim cevap değişmez. 3 maç var önümüzde , bir de Bosna'nun 3 maçı var. Yani toplamda 5 maç kaderi belirleyecek ( yok yok toplama yapmayı ben de biliyorum da biri bizim maç olduğu için) ve umarım giden biz oluruz. Çünkü biz gittiğimiz son 2 turnuvaya hayat verdik. Sevgiler Saygılar


Not: O zemini o hale getiren bütün iş bilmezlere işimizi bu kadar zorlaştırdıkları için teşekkür ederim.

Maradona

2 yorum:

  1. pareria da oyleydı. oyle mı yazılıyor bilmiyorum ama.

    YanıtlaSil
  2. Siz blog sahibi olarak sallamayın rıdvana ama ben sallarım arkadaşlar.rıdvan dilmenin avrupa liglerinden maçlar seyrettiğini hiç sanmıyorum.Leo franco için dur bi bakalım nasıl kaleciymiş izleyelimde sonra karar verelim diyen adam.Hiç mi denk gelmedin adam kaç senedir ispanya liginde direkt oynayan bir kaleci.
    Birde rıdvana sormak lazım Türkiye liginde hangi takım senede 2 kere man utd ile 2 kere arsenal ile 2 kere liverpool ile 2 kerede chelsea ile karşılaşıyormuş.Tuncay varsın stoke cityde oynasın türk takımlarının şampiyonlar liginde maks. yapacağı maç 6 iyi zamanına denk gelirse gruptan falan çıkarsa o zaman 10 maç.Tuncay tr de en büyük takımlara bile gelse ingilterede olduğu kadar göz önünde olmayacaktı.
    Neyse Arda ilk çıktığı zaman fiziğini eleştirmişlerdi şimdi bir baksınlar sercanın attığı gol öncesi 190 lık adamı sırtına altı ceza sahasına öyle girdi.Rıdvanada salladık arada ama .
    Saygılar.

    YanıtlaSil