24 Mayıs 2009 Pazar

Derbi Gibi Derbi



Maça başlamadan önce , hoşgörünüze sığınıp , kendimizle ilgili bir şey söylemek istiyorum. "Matematik ve Futbol" başlıklı yazımızı pazar sabahı yazdık, akşam aynı konuya Rıdvan Hoca, 100 de 100 futbolda söyledi. Dün yazdığımız "İhtimaller Denizi" yazımızın bir benzerini de Uğur Meleke yazdı bugün. Bu da bizi sevindirdi açıkçası, futbola ve bu bloga doğru yerlerden baktığımızı gösterdi bize. Neyse bu kadar kendimizden bir şeyler söylemek yeter gelelim maça.

Bir Galatasaraylı olarak değişik duygularla izledim maçı. İyi mücadele ettiğimize sevindim, Nonda'nın 90 dakika sahada kalmasına sinirlendim, Bülent Hoca'nın maç boyu maçı izlemesine anlam veremedim, Sabri'nin pisleşmesine isyan ettim, Kewell'ın bu oyunu Bülent Korkmaz'a neler düşündürdü çok merak ettim. Beşiktaş ise sahaya ligdeki Fenerbahçe maçının verdiği gerginlik ile çıktığı belli. Yusuf haftaiçi iyi idman yapamamış ,o yüzden yedekti. Beşiktaş oyunun ilk yarısını genellikle kendi sahasında kabullendi. Ernst ve Cisse defansın önünde ve özellike Ernst diğer maçlara nispeten ileriye daha az çıkıyordu. İlk yarıda maçın golden bile net pozisyonu bence Baros'un pozisyonu idi. Pas atmaya çalışacağına her zamanki gibi topun dibine girse (Guiza'yı izle Baros deyip şaka yapmak istiyorum) golü bulan Galatasaray olacaktı. İlk yarı 0-0 bitecek derken kısmetsiz bir şekilde Mehmet Topal golü kendi kalesine attı. İkinci yarıya Beşiktaş zorunlu olarak Tello-Yusuf değişikliği yaptı. Maça gene hızlı başlayan Galatasaray oldu ve Kewell güzel bir vuruşla hoş bir gol attı. Maç 1-1 olduktan sonra bir 15 dakika kadar gol yemeseydi Galatasaray belki de puan alabilirdi maçtan, ama sahneye kahraman çıktı. Yusuf hızlı gelişen atakta, biraz da şansla (ama gerçekten çok çok az bir şans faktörü vardı pozisyonda) 2. golü attı. Ondan sonra Beşiktaş galibiyeti ve şampiyonluğu koruma içgüdüsü ile geriye doğru yaslandı. Galatasaray zorladı, Beşiktaş hızlı hücumlarla ileri çıktı , tehlikeli oldu ama golü bulamadı iki takım da ve maç 2 1 bitti. Maçın özellikle son yarım saatinde Kamil Abitoğlu , maç yönetmedi, kendini kurtardı. İnsan nezaketen de olsa kritik pozisyonlardan birinde doğru bir karar verir. Maç genel olarak sakin geçti. Saha içinde Sabri dışında bir gerginlik yoktu. Gerçi Ernst ile Barış arasında da bir şeyler oldu ama bunlar futbolun içinde olan şeyler. Şimdi efendim iki takıma da biraz daha yakından bakalım.

Beşiktaş
Adım adım şampiyonluğa yaklaşan Beşiktaş, bugün çok iyi oynamadı belki, ama akıllı ve mücadeleci oyunla 3 puanı aldı. Ayrıca özellikle ilk gol şampiyonluk balı biraz. Sakın yanlış anlaşılmasın Beşiktaş'ın bugüne kadar yaptıklarını küçümsemek falan değil niyetim. Mustafa Denizli bence klasını konuşturdu gene. Yusuf'u ikinci yarıda oyuna alarak, ki bence Tello sakatlanmasa bile Mustafa Denizli bir yolunu bulup alırdı Yusuf'u oyuna. Özellike 2 1 den sonra takım geriye yaslandı. Nobre Bobo ve Ernst-Ugur değişiklikleri ile hem takımı diri tuttu Mustafa Denizli , hem de sarı kartı olan Ernst'i oyundan alarak, Beşiktaş'ın maçı 11 kişi bitirmesini sağladı.Ayrıca Yusuf golü attıktan sonra geriye gelerek elinden geldiğince mücadeleye ortak oldu.

Galatasaray
Beşiktaşlı takipçilerimiz kusura bakmasın lütfen, çünkü yazının Galatasaray kısmı daha uzun olacak, bunun sebebi bir Galatasaray taraftarı olarak, takımın durumuna üzülmemden başka bir şey değildir. Tamam bugün iyi oynadık, ama bu maçtaki yanlışları söylemeden olmaz. İlk olarak, bunu gene tekrarlıyorum, Sabri'ye bu takımın forması hiç yakışmıyor. İsterse Sabri'ye Matrix filmindeki gibi bir kablo takılsın ve Daniel Alves gibi oynamaya başlasın, Sabri bu takımın oyuncusu olacak kişilikte değil. İkinci olarak ise yedek kulübesi pek ışık vermiyor gibi duruyor, ama orada Aydın ve Volkan Yaman olduğu sürece, (hatta Yaser ve Murat ) Bülent Korkmaz'ın hamle yapma mecburiyeti var. Aslında maça çıkardığı ilk 11 bence mantık olarak yanlış. Bugün Manchester United, Ferdinand sakatken Evans'a forma veriyorsa, geldiğinden beri genç bir stoper hazırlayamayan Bülent Korkmaz suçludur. Bülent Korkmaz'a olan sevgim çok ağır konuşmamı engelliyor, ama artık anlayamıyorum. Nonda gol pozisyonunda biraz kıpırdadı, bir iki şut çekti, ama 10 üzerinden not ver deseler 5 veririm en fazla. Durum böyle iken ilk 11de yaptığı hatayı düzelt be hocam ne olur. Murat'ı alamadın , bari en azından ya Nonda'yı çıkar Aydın'ı dene, ya da sahte stoperleri seviyorsun, Volkan'ı al oyuna , Balta'yı göbeğe çek, Mehmet Topal'ı ileri çıkar. Hocam ben bukadar düşünüyorsam maçı izlerken, doğal olarak senin hamle yapmanı beklerim. Ayrıca gollerde Mehmet Topal'ın kısmetsizliği ve ikinci golde az da olsa hatası var, ama mevkisinde oynamıyor ki. Bütün takımı gene de saha içindeki mücadeleleri için tebrik ediyorum ve canı yürekten alkışlıyorum ama iki adama ayrı değinmek istiyorum.
Kewell ve Arda
Kewell tam bir beyfendi, örnek oyuncu , profesyonel ( ne isterseniz onu söyleyin). Son haftalarda yedek bırakılan Kewell, klişe tabirle en güzel cevabı sahada verdi kendisini tercih etmeyen Bülent Korkmaz'a. Sadece Bülent Korkmaz'a değil Linlocn'e de ince bir mesaj verdi bence ama Lincoln bunu anlayacak kadar akıllı değil maleseef. Arda ise derbi faciasından sonra geçen hafta sahalara dönmüştü. Bu hafta ise futbola resmen döndü. Nasıl bir arzu , nasıl bir hırsla ve sevimlilik ile oynadı maçta. Maçın son anlarında Rüştü'ye sarılması, tartışmalı pozisyonların dışında kalması çok olması gerekendi. Ara sıra şahsileşti, ama bu takımda zaten şahsi oynayabilcek teknik kapasitede 2 adamdan birisi Arda. Asıl bir de kornerden atsaydı golü Rüştü'ye, abisine ayıp etmiş ama bize de güzel bir anı hediye etmiş olcaktın neyse önümüzdeki maçlara bakacağız.

Maradona






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder